Geçtiğimiz günlerde Husilerin yönetim ile anlaşmaya varması ile birlikte Yemen'de birkaç haftadır süren çatışmalar durmuş görünüyor. Anlaşmada, "teknokratlardan oluşan yeni bir hükümet kurulması, Cumhurbaşkanı Hadi'nin hiçbir siyasi partiye üye olmayan birine Başbakanlık görevi vermesi, petrol ürünlerine getirilen zammın düşürülmesi, Cumhurbaşkanlığına, Güney Hareketi ve Husilerden birer yardımcı atanması ve Husilerin başkent Sana'da kurduğu protesto çadırlarının kaldırılması" maddeleri yer alıyor.
Anlaşma ile uzun zamandır süren çatışmaların sonlanması ve Yemen'in yeniden istikrara kavuşması bekleniyor. Ancak şu anki şartlar altında bu pek kolay olmayacak gibi görünüyor. Dış basında yer alan bilgilere göre, gerek çatışmalarda, gerekse varılan anlaşmada Yemen dışındaki yabancı unsurların büyük rolü var. Birçok haberde Yemen'de aslında Suudi Arabistan ve İran'ın çatıştığı, Husilerin silahlı hak arayışı mücadelesinin çatışmalara yol açtığı gibi anlatımların yanısıra, aslında yaşananın tam bir mezhep savaşı olduğu iddiaları da yer alıyor. Eğer bu iddialar doğru ise Husilerle yapılan anlaşmanın tüm problemleri bir anda çözmesi zor görünüyor. Bilindiği gibi dış kaynaklı çatışmaları sonlandırmak hiçbir ülkede kolay olmuyor. Yemen'dekinden farklı olarak, söz konusu olan Müslümanlar ile Ortodoks ve Katoliklerin mücadelesi olsa da, geçmişte Bosna'da yaşananlar bunun en büyük göstergesi. Gerçi çatışma Bosna'nın içindeydi ama çatışanları destekleyenler Bosna'nın dışında, Sırbistan ve Hırvatistan'daydı. Çatışmalar, imzalanan Dayton Anlaşması ile sonlandı sonlanmasına ancak Bosna şimdi bu anlaşma dolayısıyla ortaya çıkan sıkıntılarla mücadeleye devam ediyor.
Her şeyden önce şunu unutmamak gerekir: Siyasi anlaşmalar ile gelen çözümler yöntem olarak tepeden aşağı işler, yani anlaşma ile devlet içindeki yetki paylaşımları, kaynak kullanımları düzenlenir. Kısacası siyasi anlaşmalar devleti düzenler, ama insanların zihniyetini, kafaların içindekini düzenleyemezler.
Yemen'deki çatışmaların temel noktasını Şii-Sünni ayrılığını körükleyen radikal ve bağnaz inanç oluşturmaktadır. "Müslümanların kardeş olduğu" gerçeği çeşitli hurafeler nedeniyle terk edilmiş, diğer mezheplerin birer "düşman olduğu" telkini verilmiştir. İşte Yemen'in ve tüm İslam dünyasının ihtiyacı, bu çarpık anlayışın giderilmesidir. Akan kanı durdurmaya vesile olacaksa, anlaşmanın imzalanmış olması şüphesiz sevindiricidir. Ancak söz konusu anlaşmanın hayata geçmesi ve Yemen'in kalıcı bir barışa ve istikrara kavuşması için farklı adımların da atılması gerekmektedir.
Bunların içinde Şiilerin ve Sünnilerin kitaplarının, peygamberlerinin ve dinlerinin aynı olduğu, Allah'ın Kuran'da Müslümanlara, "birbirleriyle çatışmalarını değil, birbirlerini korumalarını emrettiği" anlatılmalıdır. Çünkü gerek Sünnilerin gerekse Şiilerin inançlarına sızmış olan hurafeci sapkın din anlayışı, bu iki Müslüman grubun birbirlerine düşman oldukları fikrini yaymıştır. Irak'ta ve Suriye'de Müslümanların birbirlerini katletmelerinin en temel sebebi de işte budur.
Hurafeleri esas alan anlayışın bütün İslam dünyasında vahşeti, dehşeti, düşmanlığı, sevgisizliği yaygınlaştırmasının ve insanları kitleler halinde gerçek dinden koparmasının önüne, ancak eğitimle geçmek mümkündür. Çünkü hurafe dini yanlış bir eğitim sisteminin sonucudur. İster Şii isterse Sünni olsun bu anlayışa tabi olmuş pek çok insan, yanlış yaptığının farkında bile değildir. Bu yanlış eğitimin oluşturduğu tahribat, ancak doğru eğitimle tedavi edilebilir. Bunun için Yemen'de sadece siyasi anlaşmalarla yetinmek yerine, derhal eğitim yönünde de harekete geçmek gerekmektedir.
1. Yeni Asya Gazetesi, 09.03.2011 |
Hurafeleri esas alan anlayışın bütün İslam dünyasında vahşeti, dehşeti, düşmanlığı, sevgisizliği yaygınlaştırmasının ve insanları kitleler halinde gerçek dinden koparmasının önüne, ancak eğitimle geçmek mümkündür. |
Ilımlı ve barışçıl siyasi liderler ve Husilerle Sünnilerin dini temsilcileri, kendi aralarındaki bilgilendirme toplantılarında, bu yanlış eğitilmiş toplumlara ulaşacak yollar aramalıdırlar. Yemen'de doğru din anlayışını izah eden kitap, yayın ve konuşmalarla eğitime başlamalıdırlar. Örneğin, savaş, adam öldürme, nefret ve kinin dinde haram olduğunu Kuran'dan ayetlerle anlatmalı, hurafeci sistemin zaaflarını ve mantıksızlığını detaylı delillerle Yemen halkına sunmalıdırlar.
Eğer Yemen'de kalıcı bir barış isteniyorsa, bunun yolu, doğru din anlayışının anlatılıp yanlış olanın elimine edilmesidir. Şu durumda barışçıl ve gerçek din anlayışını savunan her Zeydi'nin ve her Sünni'nin üzerine büyük sorumluluk düşmektedir.
Yemen'de, silaha harcanmakta olan paranın böyle bir eğitim seferberliğine harcanmasını teşvik edebilir, sivil toplum örgütlerini bu amaçla bir araya getirebilir, ellerindeki yayın organlarını bu amaçla kullanabilirler. Unutmamak gerekir ki, doğru ve hak olanın anlaşılıp yaygınlaşması daha kolaydır. Dolayısıyla toplumları sırf cehaletten kaynaklanan bir bağnazlık ve düşmanlık içinde bırakmaktansa, o cehaleti ortadan kaldırmak en doğru yöntem olacaktır. İşte o zaman, Yemen'de silahın ve savaşın anlamını yitirmesi an meselesi olacaktır.
Müslümanların derhal mezhep ayrılıklarını bırakarak bu hatadan dönmeleri ve Allah'ın farz kıldığı şekilde birlik olmaları gerekir. Allah Kuran'da tüm Müslümanlara 'tek bir topluluk olarak' 'birlik içerisinde hareket etmelerini' bildirmiştir:
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
Eğer Yemen'de kalıcı bir barış isteniyorsa, bunun yolu, doğru din anlayışının anlatılıp yanlış olanın elimine edilmesidir. Şu durumda barışçıl ve gerçek din anlayışını savunan her Zeydi'nin ve her Sünni'nin üzerine büyük sorumluluk düşmektedir. |