Türkiye'de büyük Soma felaketi, Ukrayna'da referandumlar, Suriye'de iç savaş, Nijerya'da Boko Haram. Dünyanın haber gündemindeki ana başlıklar bunlar. Yemen'de ise gündemin ana maddelerinden birisi yine terör.
İran ekonomi ataşesi Ali Aşgar Esadi'ye, yoldan geçen bir araçtan ateş açılması, diplomatın göğsünden ve omuzundan vurularak ölmesi, yakın zamanda yaşanan terör olaylarından birisi. Son birkaç hafta içinde gerçekleşen diğer terör olaylarının bazıları ise şöyle:
Albay Salih bin Sabit'in, evinin önünde kimliği henüz belirlenemeyen kişilerin silahlı saldırısında hayatını kaybetmesi.
Beyda'da silahlı bir grubun askeri devriye aracına kurduğu pusuda bir askerin ölmesi, ikisinin yaralanması.
Yemen Savunma Bakanı Muhammed Nasır Ahmet'in de içinde olduğu askeri konvoya Şebve kentinde düzenlenen suikast girişimi.
Sana'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınlarında 4 El Kaide militanının güvenlik güçleriyle çatışmaya girerek öldürülmeleri.
Yemen güvenlik güçlerinin ülkenin güneyindeki Şebve kentinin Azzan kasabasında "Terörsüz Yemen İçin Birlikte" sloganıyla düzenledikleri operasyonlarda 30'dan fazla El Kaide üyesinin ölmesi...
Bir yanda Yemen'de, Afganistan'da, Pakistan'da, Nijerya'da hatta Avrupa ve Amerika'da sözde İslam adına hareket ettiklerini iddia ederek terör estiren kişiler, diğer yanda İslam'ın barış ve hoşgörü dini olduğunu, insanlara merhameti ve adaleti emrettiğini söyleyen samimi Müslümanlar.
Birçok dünya lideri, İslam alimi, önemli basın yayın kuruluşları, televizyonlar, radyolar defalarca gerçek İslam'ın şiddete hiçbir şekilde izin vermediğini, daima insanlar ve toplumlar arasında barışı emrettiğini kendi toplumlarına anlattılar. İslam dinini yakından inceleyen ve Allah'ın Kuran'da emrettiği gerçek İslam dinini tanıyan çevreler, 'İslam' ve 'terör' kelimelerinin bir arada bulunmasının kesinlikle mümkün olmadığını; İlahi dinlerin hiçbir şekilde böyle bir vahşete izin vermediğini tüm açıklığıyla ortaya koyuyorlar.
Ne var ki tüm bu çabaların arzulanan sonucu verdiğini söylemek pek mümkün değil. Sözde İslam adına terör estirenler, bazı Müslüman çevreler arasında yer edinmeye, destek görmeye devam ediyor. Nitekim Yemen'deki El Kaide liderlerinden Celal Baidi'nin, ilk defa aşiretlere bağlı silahlı kişilerin kendileriyle beraber orduya karşı savaştığını dile getirmesi bunun göstergesi. İslam dünyasının bunun nedeni üzerinde düşünmesi ve çözüme yönelik çalışma yapması gerekiyor.
İslam dünyasının terör belasından kurtulabilmesi için hep birlikte manevi bir seferberlik başlatılması gerekiyor. Gerek İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşların, gerekse Müslüman devletlerin bizzat kendilerinin El Kaide ve Boko Haram benzeri grupların uygulamalarının Kuran ile tamamen zıt olduğunu, Kuran'da masum bir insanın öldürülmesinin tüm insanlığın öldürülmesi olarak görüldüğünü, İslam dininin terörü, şiddeti, baskıyı, zorbalığı yasakladığını, Kuran'a göre insanlar arasında barışın, sevginin, şefkatin, adaletin, fedakarlığın ve muhabbetin yayılması gerektiğini anlatmaları gerekiyor. Teknolojinin verdiği tüm imkanları sonuna kadar kullanarak, kitaplar, dergiler, filmler hazırlayarak, sosyal medyanın her kolunda çok aktif çalışmalar yaparak, gazeteler, TV programları ve gönüllü konuşmacılar ile İslam coğrafyasının en ücra köşesine bile barış ve sevgiyi temel alan gerçek İslam ahlakının anlatıldığı bilgilerin ulaştırılması Müslümanların en aciliyetli sorumluluğudur. Yoksa askeri operasyonlarla, insansız hava araçlarıyla İslam dünyasının başındaki terör belasından kurtulmak mümkün olmayacaktır. Teröre karşı ilmi, bilimsel, felsefi, çok güçlü bir seferberlik gerekiyor. Müslüman ülkelerdeki bütün televizyonlar, bütün radyolar, bütün gazeteler, bütün basın bu büyük kampanyaya katılmalı.
1. Star Gazetesi, 06.04.2011 | 4. Yeni Akit Gazetesi, 22.05.2012 |
Bu kampanyada, teröristler Müslüman ismi taşıyor, kimliklerinde "Müslüman" yazıyor olsa bile, işledikleri cinayetlere "İslam terörü" denemeyeceği anlatılmalı. Aynı şekilde Hristiyan olsalar, "Hristiyan terörü" veya Yahudi olsalar "Yahudi terörü" denemeyeceği de açıklanmalı. İlahi bir din adına masum insanların öldürülmesi mümkün değil. Çünkü din ahlakında insan Allah'ın ruhunu taşıyan bir varlık olarak görüldüğü için ona son derece değer verilir.
Masum insanları öldürmek, Allah'ın affetmesi dışında, cehennem azabı ile sonuçlanacak olan büyük bir günahtır. İslam ahlakına göre yaşayan, Allah korkusu taşıyan bir insan hiçbir şekilde böyle bir şey yapamaz. Dünya hayatı boyunca her yaptığının hesabını Allah'ın huzurunda tek başına vereceğini bilmek, Müslümanları Kuran ahlakına uymayan bir tavırda bulunmaktan, Allah'ın haram olduğunu bildirdiği bir eylemi yapmaktan, şiddete, teröre başvurmaktan alıkoyar.
Böyle bir vahşetin failleri, hangi dine mensup olduklarını iddia ederlerse etsinler, "din" adı altında gerçekleştirdikleri her saldırı, aslında dine karşı yapılmış bir saldırıdır. Din; sevgiyi, merhameti, barışı emreder. Terör ise dinin zıttıdır; acımasızdır, kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister. Dolayısıyla bir terör eylemine fail ararken, kaynağı gerçek dindarlıkta değil, bağnazlıkta veya dinsizlikte aramak gerekir. Teröristlerin hangi ismi taşıdığı, kimliklerinde ne yazdığı önemli değildir. Terörist, Allah'tan korkmayan, tek amacı kan dökmek ve acı çektirmek olan bir canidir. Masum insanların öldüğü terör eylemleri İslam'ın değil, kendince insanı bir madde yığını olarak gören dinsiz, ateist zihniyetin ürünü olabilir.
Kuran ahlakını esas alan İslam dininde, hiçbir şekilde teröre yer yoktur. Aksine, İslam'a göre "terör" olarak adlandırdığımız eylemler (yani masum insanlara karşı işlenen cinayetler), büyük bir suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzüne barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.
İslam dininde, hiçbir şekilde teröre yer yoktur. Aksine İslam'a göre ''terör'' büyük bir suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzünde barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar. |