Devletler sağlıktan eğitime, terörle mücadeleden toplu taşımaya kadar tüm toplumsal ihtiyaçları karşılayabilmek için büyük bir maddi güce ihtiyaç duyar. En zengininden en fakirine kadar tüm ülkelerin küresel krizden payını aldığı, işsizliğin arttığı bu dönemde Yemen de benzer sıkıntılar yaşıyor.
Yemen'deki ekonomik sorunlardan biri, fiyatlardaki yüksek artış oranı. Çekirdek enflasyon olarak isimlendirilen mevsimsel etkilerden uzak bazı temel tüketici ürünlerindeki fiyat artışı, bu yıl itibarı ile %166'ya vardı. 2011 yılı Ekim ayında %25'i bulan fiyat artışlarının şimdilerde %12'ye inmiş olması ise olumlu bir gelişme. Buna karşın Yemenlilerin gelirlerinin fiyatlar kadar artmamış olması, ülkede fakirliğin yaygınlaşmasına yol açıyor. Zorluk içinde yaşayan Yemenlilerin aylık gelirleri hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamıyor ve bunun yanında ülkenin dört bir yanında çok büyük bir işsizlik sorunu yaşanıyor.
Yapılan araştırmalara göre Yemen'deki işsizlik oranı 2012 yılı itibarıyla %30'a ulaştı. Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları aileleri de göz önünde bulundurulduğunda bu sayı daha da artıyor. Bu denli yüksek işsizlik oranının olduğu bir ülkede üretimden, verimlilikten bahsetmek ise mümkün değil.
Gelirler ile giderler arasındaki dengesizlik sadece fert bazında değil, ülke bazında da belirgin bir sorun oluşturuyor. Yemen'in 850 milyon dolarlık ihracatına karşılık, yaklaşık 1.5 milyar dolarlık ithalatı var. Bu da ülkenin ödemeler dengesini olumsuz etkiliyor.
Aradaki bu farkı kapatıp hayatın normal akışının sağlanması için Yemen Hükümeti, diğer ülkeler gibi, dış yardım arayışına giriyor. Ne var ki ihtiyaç duyulan dış yardımlar bulunsa bile bu yeterli olmuyor çünkü bu yardımların geri ödenmesi için gereken faizler, fiyatlarda ve vergi oranlarında artış gibi çok daha büyük sorunlar doğuruyor.
Günümüzde devletlere, özellikle de Yemen gibi ekonomik açıdan iyi durumda olmayan devletlere yapılan yardımlar faiz sistemi üzerine kurulmuştur. IMF ya da Dünya Bankası veya diğer uluslararası kuruluşların verdiği yüksek faizli yardımların ülke ekonomisine pek çok açıdan olumsuz etkileri olmaktadır.
Bu yardımlar çoğunlukla temel ithal ürünlerin finansmanının sağlanmasında, memur maaşlarının ödenmesinde, bütçe açığının kapanmasında kullanılmaktadır. Bunların tamamı günü kurtarma amacını taşımakta ve bu da ülkenin daha büyük bir borç ödeme sarmalına düşmesine neden olmaktadır. Nitekim aldığı yüksek faizli dış yardımlar ile bütçe açığını kapatan ve üretimini geliştirerek durumunu düzeltebilen, refah ve zenginliğe ulaşabilen bir ülke henüz mevcut değildir.
Yemen'in kalkınması ve yerleşik toplumsal bir özellik haline gelmiş olan fakirliği yenebilmesi için dikkat edilmesi gereken temel bazı teknik hususlar şunlardır:
◉ Yemenlilerin maddi ve maddi olmayan ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli özgürlükleri güçlendiren yasal düzenlenmelerin hemen yapılması,
◉ Kalkınmaya yönelik yatırım ve desteklerin dar bir bölgede gerçekleştirilmesi yerine, Yemen'in geneline yayılması,
◉ Yemenlilerin zengin devletler ya da uluslararası kurumlardan gelecek maddi desteği beklemek yerine, kendi kendilerine yetecekleri tedbirlerin alınması,
◉ Ülke dışı kaynaklardan alınan finansmanların gelir getirici kalkınma programlarında kullanılması, kişisel kullanımlara ve suiistimal edilmelerine engel olunması,
◉ Yemen'in toplumsal yapısında kültürü ya da mezhebi nedeniyle farklılık gösteren tüm gruplara ve özellikle kadınlara saygı gösterilmesi ve fırsat eşitliğinin tanınması,
◉ Yemen'de su, hava, toprak gibi doğal unsurların zarar görmesine engel olunması.
Bu düzenlemelerin hemen hayata geçirilmesi Yemen için de bir umut ışığı olacaktır. Yoksa yüksek enflasyon ve faizlerin hakim olduğu; yatırımın yapılmadığı, paranın bankalarda, yastık altlarında veya kasalarda biriktirilerek yığıldığı bir ekonomi, hayat pahalılığı, enflasyon gibi sorunları da beraberinde getirmektedir.
Oysa üretim yapılması durumunda, ülke ekonomisinde genel anlamda bir düzelme yaşanacak, piyasa hareketlenecek ve bu da herkes için yarar sağlayacaktır. Nitekim parayı biriktirmek, malı yığmak Allah'ın Kuran'da beğenmediğini bildirdiği davranışlardır. Kuran'da insanların ellerindeki parayı sürekli olarak hayır yönünde kullanmaları emredilir. Tevbe Suresi'nin 34'üncü ayetinde malını hayırdan yana kullanmaya yanaşmayan ve yığıp biriktiren kişilerin acı bir azapla karşılık bulacakları bildirilmektedir.
İslam ahlakının yaşandığı bir ortamda yaşam şartları tamamen insanların lehlerine olacak şekilde düzenlenir. Bu nedenle faiz de yasaklanmış, kişilerin ağır borç yükü altında ezilmeleri Bakara Suresi'nin 275'inci ayetiyle engellenmiştir. Allah bir başka ayetinde ise, faizin insanlara bereket getirmeyeceğini şöyle haber verir:
Allah faizi yok eder de sadakaları artırır. Allah günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. (Bakara Suresi, 276)
İnsanların hayat şartlarının iyileştirilebilmesi için, ülke içinde bir düzen ve istikrarın olması çok önemlidir. Bu istikrar ekonomiden sosyal yaşama kadar her alana hakim olmalıdır. Bu konuda tüm Müslümanlara çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Kimse bir başkasının çözüm üretmesini beklememeli, her birey, kendi elinden geleni yapmalıdır. Çünkü Allah bu konuda tüm inananları sorumlu kılmıştır.
Bu sorumluluğu yerine getirebilmek ise, öncelikle dini ve dinin insan hayatına sunduğu güzellikleri anlatmakla mümkün olabilir. Örneğin, infak edilen ve hayır yolda kullanılan malın bereketli olacağına, faizin ise bereketsizlik getireceğine iman eden bir topluluk, malının ihtiyacından arta kalanını hayır yönünde kullanacaktır. Böyle bir sistemde ise, tüm ülkenin nasıl bir refaha ulaşacağı açıktır. İnsanların böyle bir anlayışı uzak ve erişilmez görmemelerini sağlamanın tek yolu ise, onlara Kuran ahlakını öğretmektir.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, Kuran ahlakının rehberliğinde yaşanan bir hayatta Allah korkusu ile hareket edildiği için, insanlar yalnız kendi çıkarlarını koruma amacıyla değil, tüm insanların rahatı ve çıkarı için uğraşırlar. Çünkü İslam ahlakında birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma çok önemlidir.
Böyle bir toplumda, Allah'ın yasakladığı bir eylem olduğu bilindiği için başkasının hakkına tecavüz etmek de söz konusu olmaz. Kimse kimsenin payına göz dikmez. Ölçüde hiçbir adaletsizlik yapılmaz. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda, dinsizliğin oluşturduğu adaletsiz, çıkara dayalı, güçlünün zayıfı ezdiği, insanların haksız yollarla başka insanların paylarını kendi paylarına kattığı bir sistem asla yaşanmaz.
Kuran ahlakının yaşandığı Yemen'de israf olmaz, israfa kaçan tüketim de olmaz. Yardımlaşma ve adalet sayesinde insanların ekonomik güç seviyesi yükselir. Müreffeh bir toplum oluşur. Kuran ahlakının yaşandığı, toplumsal barış ve sosyal adaletin sağlandığı "Asr-ı Saadet" dönemi bu gerçeğin en açık delillerindendir.