Soğuk Savaş boyunca yeryüzüne ideolojik politikalar hakimdi. O zamanlar dünya adeta ikiye bölünmüştü. Batı Bloku serbest piyasa ekonomisini ve özel mülkiyeti savunuyordu. Doğu Bloku ise merkezi planlamayı ve ortak mülkiyeti savunuyordu. İki blok arasındaki mücadele Doğu Bloku ülkelerini etrafında toplayan Sovyetler Birliği'nin dağılması ile sonuçlandı.
Birçok siyasetçi ve sosyal bilimci Sovyetler Birliği'nin dağılmasını kapitalizmin mutlak zaferi olarak ilan etti. Bunlara göre artık komünizm kesin olarak yenilmişti, yeryüzünde demokrasi ve kapitalizmin egemenliği için bir engel kalmamıştı. Ne var ki sonradan yaşanan birçok olay, bu öngörünün doğru olmadığını gösterdi. Ülkeler arasında ideolojik politikaların yerine kimlik politikaları büyük bir gerilim kaynağı olmaya başladı.
Kimlik siyaseti, bir ülkede ya da bölgede "saf ve özgün" bir kimlik inşa etmeyi amaçlayan politikaların tamamı için kullanılan bir nitelendirmedir. Bir ülke genelinde yürütülen bu siyasete karşı gösterilen direnişi de kimlik siyasetinin içinde değerlendirmek mümkündür. Kimlik siyasetinin ana öğesi bazen etnik, bazen dini ya da mezhepsel farklılıklara dayanabilir. Oysa güzel olan farklı kimlikleri birbirinden ayırmak değil, bir arada adil bir düzen içinde yaşayabilecekleri medeniyeti inşa etmektir.
İspanya'nın Bask ve Katalonya bölgelerinde ya da Kuzey İtalya'da yaşananları kimlik siyaseti başlığı altında değerlendirmek mümkündür. Yemen'de de benzeri bir durum yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Hadi'nin gösterileri sonlandırmaları için önerdiklerine karşın, Husilerin kurulacak yeni bir kabinede beş bakanlık koltuğu talep etmesi de bu arzunun diğer bir örneğidir. Elbette ki yönetimde farklı kimliklerin eşit temsil edilmesi haklı bir taleptir, ancak bunu çatışma malzemesi yapmak, demokratik talepleri anti demokratik yöntemlerle kazanmaya çalışmak doğru bir yol değildir.
Yemen ! Soykırımı Durdur! |
Kimlik siyaseti uygulayıcıları, farklı kimliktekiler ile güçlerini birleştirerek bir arada yaşamak yerine, tek tip özellikte bir toplum şeklinde dar ve nispeten güçsüz yaşamayı tercih ederler. Bu anlayış farkı nedeniyle, Soğuk Savaş yıllarından bu yana giderek yaygınlaşan kimlik politikaları, sürekli çatışma ortamları yaratmaktadır. Örneğin Bosna'da Sırplar, İspanya'da Basklar ve Türkiye'de PKK yaşanan çatışmaların ana figürleri olmuşlardır.
Kimlik siyasetlerinin tam olarak başarıya ulaşması mümkün değildir. Çünkü insan toplulukları bir masayı oluşturan atomlar gibi özdeş bireylerden oluşmazlar. Sözgelimi Güneydoğu Anadolu'nun tamamı Kürt değildir. Bölgede azımsanmayacak oranda Araplar ve Türkler de yaşamaktadır. Bölge halkı yüzyıllardır kaynaşmış, etnik ayrımlar ortadan kalkmıştır. Aynı şey Yemen için de geçerlidir. Husilerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerde pek çok Sünni Arap da yaşamaktadır. Kaldı ki bir bölgedeki insanlar, aynı etnik ya da mezhepsel aidiyete sahip olsalar bile, bu, farklılıkların giderildiği anlamına gelmeyecektir. Zira Güneydoğu Anadolu halkının çok büyük bir bölümü ayrılıkçı Marksist Kürtleri desteklememekte, destekleyenler ise bunu silah tehdidi altında yapmaktadırlar. Aynı şekilde Yemen'deki Zeydilerin tamamının Husi Hareketi'ni desteklediğini söylemek de imkansızdır.
1. Yemen Arap Cumhuriyeti (Kuzey Yemen) |
Kuzey ve Güney Yemen 22 Mayıs 1990'da birleşti. Ülke iki buçuk yıllık geçiş döneminde iki parti tarafından ortaklaşa yönetildi. 1993 yılında yapılan seçimin ardından iki ülke tamamen birleşti. |
Bu grup kendilerine İnançlı Gençler adını veren birkaç gencin önderliğiyle kuruldu. 1992'de başlayan, Yemenlilerin beşte birini oluşturan Şii Zeydiyye aşiretine dayanan bir harekettir.
2012'de demokrasiye geçiş döneminde geçici başbakan olarak seçilmiştir. Hadi'nin ikameti Sanaa'nin Husiler tarafından işgalinden sonra Aden'e taşınmıştır.
1978'den 1990'a kadar Kuzey Yemen'in Devlet Başkanı olarak görev yaptı. 2011'de toplu gösterilerle yönetimi bırak- maya zorlandı. Ancak 2012'ye kadar yönetimde kaldı.
Bu hareket idaresi güç koalisyon gru- plarının Yemen'in 1990'da birleşmesine karşı ve eski Güney Yemen'i canlandır- maya yönelik bir harekettir. Güney Hareketi, Aden gibi Güney Yemen'de birçok şehirde çok fazla insanı sokaklara dökmüştür.
Çok uzun yıllar boyunca İslami hareketin en aktif grubu oldu. Yemen güvenlik güçlerine karşı çok defa ölümle sonuçlanan saldırılar gerçekleştirdi.
Bu parti İslami ve aşiret çıkarlarını bir- leştirmektedir. Islah Partisi tüm Yemen'e yayılmıştır ve geçiş döneminde daha fazla güç kazanmıştır, ancak Husilerin ilerlemesiyle gücünü kaybetmiştir.
Görüldüğü gibi etnik ya da mezhebi özelliği öne çıkararak bir bölgede barışı ya da huzuru vadetmek hiç gerçekçi değildir. Bölgesel ayrılıklar için yapılan çatışmalar, ayrılık gerçekleştikten sonra da yeni çatışmalara sebebiyet vermektedir.
Bu nedenle ülkeler sıklıkla ayrılıkçı güçlerle çatışmalara girmekte ve bu çatışmalar uzun yıllar boyunca sürmektedir. Çözümü sadece silahlı mücadelede aramak büyük maddi kayıplara ve can kayıplarına yol açmaktadır.
Kimlik siyasetleri, Yemen'in kuzeyine adalet, huzur, güven ve zenginlik getirmek için yeterli değildir. Çünkü ne kadar benzer kimlikteki bireylerden oluşursa oluşsun, bu kimliklerde de mikro ayrışmalar yaşanması her zaman mümkündür. Yemen için ayrışma ne kadar olası ise, Yemen'in kuzeyinin de kendi içinde ayrışması o kadar olasıdır. Üstelik birebir aynı etnik kökenden, aynı mezhepten oluşmasına rağmen birbiri ile çatışan, yoksulluk içinde yaşayan birçok toplum mevcuttur.
İnsanların vicdan sahibi olması, etnik kökenleri ya da inançları yüzünden ayrımcılık yapmalarını engeller. Vicdan sahibi olmanın yegane yolu ise imandır. İmanlı insanlar, sürekli olarak vicdanlarını kullanarak hareket ederler.
Yemen'deki adaletsizliğin, kargaşanın, terörün, katliamların, açlığın, sefaletin ve zulmün tek bir çözümü vardır: Kuran ahlakının yaşanması.
Gerek Yemen'deki gerekse dünyadaki sorunlara genel olarak bakıldığında, tüm bu olaylara sevgisizlik, acımasızlık, düşmanlık, nefret, kin, çıkarcılık, gibi duyguların ve akılsızlığın neden olduğu görülür. Bunları tamamen ortadan kaldırmanın yolu ise anlayışlı ve bağışlayıcı olmaktır, sağduyulu ve akılcı davranmaktır. Sevgi, şefkat, merhamet, acıma, fedakârlık, dostluk gibi güzel ahlak özelliklerini toplumda hakim kılmaktır. Bu özellikler ise ancak Kuran ahlakını eksiksiz olarak yaşayan insanlara aittir.