OKTAR BABUNA: Kadın düşmanlığından bahsetmiştiniz özellikle münafıkların ve kafirlerin. Ayetleri okuyorum Hocam. "Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?" (Nahl Suresi, 58-59)
ADNAN OKTAR: Çünkü kadını müşrikler ve münafıklar namussuzluğun bir sembolü olarak görürler, yani potansiyel namussuz olarak görürler ve çok tehlikeli bir mahluk olarak gibi görürler. Haşa. Onun için ya çocukken öldürürler yahut da sağken gidip mesala kafasına sıkıyor. Görüyorsunuz gazetelerde.
Sad Suresi, 2. ayette de Cenab-ı Allah; "Hayır; o inkar edenler yani münafıklar ve kafirler, (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler" diyor. İslam alemini de paramparça yapmak için vargüçleriyle uğraşıyorlar. Yetmiyor bu parçalar zaten, daha da parçalara ayırmak istiyorlar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 54. Şeytandan Allah'a sığınırım. "Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar?" Münafıklar, müminlere verilen nimetleri acayip kıskanırlar. Peygamber Efendimiz (sav)'i de acayip kıskanmışlardı. Rahatlığını, huzurunu, zenginliğini, Allah'ın ona çok fazla eş nasip etmesini, zaferlerini, güzelliğini, yakışıklılığını, kudretini, hepsini kıskanıyorlardı. MaşaAllah. MaşaAllah Peygamberimiz (sav)'e maşaAllah. Münafıklara Allah lanet etsin. Münafıklar çok sinsidir. Çok titiz bir sinsilikleri vardır. Mesela, Müslümanlara zarar vermek istediklerinde psikolojik savaşla yapar bunu. Küfürde alenidir, açıkça saldırır. Mesela, müşrikler de aleni saldırıyorlar. Münafıkların sinsi savaş yöntemi vardır. Mesela gözlerini kullanır münafıklar. Gözüyle pis bakar. Gözüyle rahatsız eder. Mesela Kuran'da, "gözleriyle seni neredeyse devirecekler" diyor. Yani Peygamberimiz (sav)'e bakan insanın aşık bakışıyla bakması lazım, sevgiyle bakması lazım değil mi? Öyle bakmıyor. Böyle kudurmuş öküz gibi bakıyor adam. Hayvan gibi bakıyor. Allah, "gözlerin hain bakışlarını bilir" diyor. Yöntemlerden bir tanesi. Münafıklar hem akılsızdır, ama aleni savaştan ve aleni mücadeleden kaçınırlar. Mesela, Peygamber Efendimiz (sav)'in yanından sohbet anındayken bir kişi kalkıp ayrılmak istiyor. Kalkıyor, cübbeli yahut neyse kıyafeti üstünde veyahut uzun bir gömlek giymiş de oluyor. Yani onun elbisesinin genişliği, vücudunun cesametine güvenerek, münafık tam onun hizasına gelip, tam onun paralelinde onunla beraber yürüyor. Çıkarken böylece Peygamberimiz (sav)'in görmemesini sağlayacak. Yani uzaktan baktığında bir kişi gidiyor gibi görünüyor. Ama normalde iki kişi gidiyor. Şimdi münafığın orada vermek istediği mesaj var. Burada kaç nokta dikkati çekiyor? Birincisi alenen belli olacak bir gizlenme metodunu yapıyor. Fakat Peygamber (sav)'in bunu fark edemeyeceği kanaatinde, haşa. Buradan bir mesaj veriyor kendince. İkincisi oradakilere bir münafıkane mesaj veriyor. "Bak" diyor, "Peygamber (sav) beni fark edemiyor, görüyor musunuz?" Yani "siz de böyle yapsanız sizi de fark edemez. Dolayısıyla onun dikkatiyle benim kurnazlığımı bir kıyaslayın. Ben daha kurnaz ve zekiyim. Ama bak Peygamber (sav) fark edemiyor. Oyun oynuyorum" diyor, haşa. Anlaşıldı mı? Eğer başarılı olur da çıkarsa, fark edilmezse, oradaki münafıkları da çok heyecanlandırıyor. "Amma uygulama yaptı. Müthiş bir şey" diyorlar. "Ben daha değişiğini yapayım o zaman. Daha münafıkane, daha beğenilecek, münafıklarca daha takdir edilecek bir eylem yapayım" diyor. Münafıkların böyle, münafıkların beğenmesi için yaptığı bu tarz çok eylemler olur. Yani sezdirmeden vurma münafığın özelliğidir. Onların kendine has bir hali de var. Mesela, Allah ayette, "eğer istesem sen onları simalarından tanırsın, bozuk konuşmalarından anlarsın" diyor. Simalarında da bir bozukluk oluyor. Pis bir elektrikleri ve pis bir iticilikleri oluyor münafıkların. Yani yüzünde bir nur, bir ferahlık olmaz. Müslümanları irite eder, rahatsız eder. Allah'ın dilemesiyle, Allah dilerse bunu hissettiriyor. Konuşmaları da münafıkların çok sinsi olur. Yani dikkat vermek gerekir. Mesela, konuşma arasında bazı kelimelerde, haşa, Peygamber (sav)'in aleyhine konuşmalar yapıyor. Ama dikkat verilirse fark edilecek gibi yapıyor. Müthiş bir zeka gösteriyor aslında Bediüzzaman da "şeytan gibi zeki olurlar" diyor. Yani müthiş bir zekaya sahip oluyorlar. Öyle bir cümle kuruyor ki, ancak münafığın fark edebileceği gibi, yani o konuda ustalaşmış münafıkların fark edebileceği bir üslup. Çünkü Müslümanlar hüsnüzan ettiği için, hayra yorduğu için, onun kardeşi olarak güzel bir şey söylediğini düşünüyor. Halbuki o cümlenin içerisinde bir çok gizli mesaj saklı olmuş oluyor. Onu diğer münafık gördüğünde, münafık şehveti duyuyor, yani münafık heyecanı duyuyor. Şeytani bir heyecan duyuyor o eylemden. Onu başarılı bulduğu için hayranlıkla dolu bir zevk alıyor. Şeytani bir zevk alıyor. Nasıl bir yarasa kan içmekten zevk alır, pislik böceği pislikten nasıl zevk alırsa. Mesela adam psikopat, "boynundan vuruyor, kan akıyor" diyor Amerikalı asker değil mi? Hoşuna gittiğini söylüyor. Şehvet duyduğunu söylüyor. "Sevişmekten daha güzel geliyor bana" diyor. Onun gibi münafık da bununla hayat bulur. Yani bir yarasa gibi, onun kanı odur. Pislik yapmaktan zevk alır. Her pislik yaptığında o ona bir gıda olur. Onunla hayat buluyor. Mümin de her güzellik yaptığında içi ferahlıyor. Mesela, cehd ediyor, küfre ilmen bir darbe indiriyor. Bilimsel darbe, bir iman hakikati anlatıyor, bir hayır, hizmet yapıyor, Müslümanların bulunduğu yeri temizliyor, onlara bir yiyecek yapıyor, içecek bir şey getiriyor veyahut onları maddi yönden destekliyor. Onunla mutlu oluyor. Münafık da Müslümanlara yaptığı pisliklerle, rezilliklerle, yaptığı adiliklerle mutlu olur. Ama bunu açıkça, alenen yapamayacağı için münafığın olağanüstü bir zekaya, olağanüstü bir itinaya, olağanüstü bir gizlenmeye ihtiyacı oluyor. Kuran'da buna çok işaret etmiş. Mesela Peygamber (sav)'e bakıyor kalabalık içerisinde, ama pis bakıyor. Bir tek Peygamber (sav)'in göreceği gibi oluyor. Şimdi Peygamber (sav), "niye öyle bakıyorsun?" dese. Birden bakışını düzeltebilir. Ve dolayısıyla Peygamber (sav)'e kendince bir haşa tuzak kurmuş oluyor. Ama Peygamber (sav)'in sözüne zaten oradaki müminler inanır, iman eder. Yani münafık için Peygamber (sav)'i, haşa, mat etmek çok hayatidir. Böyle yaparak kendini yücelttiğini düşünür, yükselttiğini düşünür. Onun için mesela Peygamberimiz (sav) "savaşa çıkacağız" diyor, "cihada çıkacağız" diyor. Şimdi Peygamber (sav)'i haşa kendince mahcup edip, açmaza sokacağını düşünerek, "hava çok sıcak Ya Resulullah (sav)!" diyor. Peygamber (sav) bilmez mi onu, havanın sıcaklığını bilmez mi? Ama münafık kafasına göre o, Peygamber (sav)'in dikkatinin haşa kapalı olduğunu ve, haşa, onu aklemediğini düşünüyor. Münafık aslında hayret verici şekilde aptaldır. Hem çok şeytani zekası vardır, ama akıl yönünden abartılı aptaldır. Sıcaklığı kim bilmez? Herkes biliyor ve alenen biliyor. Peygamber (sav)'in onu bilemediğini ve hesaplayamadığını düşünüyor. "Bu sıcakta çıkılmaz" diyor. O münafıklara da mesaj vermiş oluyor, "bak" diyor, "Peygamber (sav) (haşa) sıcağı bile fark edemiyor, bu havada çıkılmayacağını" ve koruyucu görünümünde münafık ortaya çıkar. Hep kurtarandır münafık, hep kurtarır. Mesela Müslümanları sıcaktan kurtarmış olur, aileyi kurtarmış olur "ailem açıkta" diyor. Hep kurtarandır. Mesela diyor ki "savaşmayı bilsek geliriz" diyor. Yani savaşmayı bilmeyen insanı Peygamber (sav) savaşa sürmüş oluyor onun kafasına göre, haşa. Orada da Peygamber (sav)'i, haşa, insanların gözünde yok etme arzusu var. Peygamber (sav)'e olan saygıyı, sevgiyi ve güveni yok etmek için münafık çok uğraşır. Çift amaçlı olmuş oluyor. Hem kendini yüceltmek hem de Peygamber (sav)'i insanların gözünde etkisiz hale getirmek, önemini azaltmak, haşa. Ona çok özen gösterir münafıklar. Ama bunları çok şeytani yapar. İlk bakışta gaflet gözüyle bakana haklı gelecek gibi bir üslupla konuşur. Çünkü Allah "konuştuklarında dinlersin" diyor. "Konuştuklarında dinlersin" diyor, o çok manidar. Çok zekice konuşur. Yani zahire bakılırsa, Kuran gözüyle, akıl gözüyle bakılmadığında haklı gibi görünür. Ama Kuran ve akıl gözüyle bakıldığında arkasındaki şeytanlık anlaşılır. Bir oyun olduğu anlaşılır. Bilakis Peygamber (sav)'in sözünün doğru olduğu ve onun yanlış olduğu ve yalan olduğu anlaşılır. Münafığın bu vasıflarını Cenab-ı Allah Kuran'da çok detaylı anlatmıştır. İtinalı bakıldığında bu sarihaten görünür. Diyor ki mesela Cenab-ı Allah, Tevbe Suresi, 74'te "Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir." Yani çok büyük iddiaları oluyor. Mesela en büyük olmak isterler. Peygamber (sav)'den de üstün olmak isterler, Allah'tan da üstün olmak isterler. "Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu." Rahatlık adamlara rahatsızlık veriyor. Peygamber (sav)'in verdiği imkanlar, zenginlik, güç, itibar, saygı, ferahlık, neşe, iyilik ortamı, bereket ortamı onları rahatsız ediyor. "Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından", Mehdilik vasfı olduğu için Peygamberimiz (sav) hep dağıtıcı. En büyük Mehdi olduğu için dağıtıcı. "Bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu." Yani rahatlık ve ferahlık onlarda hasetlik duygusu meydana getiriyor ve kıskançlığı meydana getiriyor. O yüzden de öfkeye ve kine dönüşüyor. Ama bir zorluk içerisinde olmuş olsa yapmayacak. Zenginlik ve ferahlık kudurmasına neden oluyor münafığın. Yani kıskançlık duyuyor Müslümanların rahatlığına. Şeytandan Allah'a sığınırım, "Kendi başlarına kaldıklarında" diyor Cenab-ı Allah, Al-i İmran Suresi, 119'da, "ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün."" Yani öfkeye ve nefrete akıl almaz açık oluyorlar. Yani sapık bir kini vardır, sapık bir öfkesi vardır, delice bir öfke. Onun için öfkenin şiddetinden cinayet eğilimi oluyor, o kadar yüksektir. Münafıklarda hep cinayet eğilimi vardır, yatkındırlar. Peygamberimiz (sav) zamanında suikast planladılar, Hz. Ali (ra) yatağına yattı, hiçbir şey yapamadılar. Defalarca suikast girişiminde bulundular. Çünkü münafıklarda acayip bir sapık gerilim vardır. Yani öfke, şiddetli bir öfke vardır Müslümanlara karşı. Diyor ki Mümtehine Suresi, 2'de "Size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar." Normalde diliyle, ama eliyle de işte cinayet işlemek. Cinayet içindir, elini uzatmasının manası cinayettir. Yahut yakıp yıkmak, sökmek, atmak Müslümanları. Ama dillerini de "kötülükle size uzatırlar." Ama bunu yaparken Kuran'la ve hadisle hareket ediyorlar. Münafık öyle, o zaman münafık olmaz zaten. Doğrudan küfür adına ortaya çıksa direkt kafirdir o. Münafığın özelliği din ve Allah adına ortaya çıkmasıdır. Daha takva olma iddiasıyla ortaya çıkar münafık. İslam'ı daha mükemmel yaşama iddiasıyla ortaya çıkar. 'Dillerini kötülükle size uzatırlar'dan kasıt bu, ayette. Kuran'ı ve hadisi kullanıyorlar. Ama şeytani bir amaçla kullanıp, bir kısmını tabii, onların işine gelen yönlerini değiştirerek, dillerini eğip bükerek, Müslümanların hak olan tavırlarını batılmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Peygamber Efendimiz (sav)'e yaptıkları tavırlardan bunu anlıyoruz, uygulamadan bunu anlıyoruz.
...
ADNAN OKTAR: Al-i İmran Suresi 118. "Size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar." Ne tür zarar verebilir? Mesala gidip sahte ihbarda bulunur, yalan şahitlik yapar, oyun oynar, gider Müslümanların arasına fitne karıştırır, Müslümanlara ayrı ayrı iftira tarzında bilgiler verir, Müslümanların Müslümanlarla bağlantısını kesmeye çalışır. "Zarar vermeye", ama her türlü zarar tabii bu, yani maddi, manevi her türlü zarar vermeye çalışır. "Size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar." Yani Müslümanların tutuklanması, hapse atılması, cefa görmeleri, şehit edilmeleri, hepsi. "Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur" diyor Allah. Yani adam kendini tutamıyor.
"Dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür" diyor Allah. Yani içindeki volkanlar gibi çok şiddetli bir kin. Ama dışarıdan tabii nezaketli bir üslup kullanıyor, münafık buna çok dikkat eder. Çünkü öbür türlü yakalanır. Hem din üslubuyla, Kuran'a uygun görünen, hadise uygun gibi konuşması gerekiyor, hem de kendince kısmen nezaketli gibi konuşması gerekiyor, münafık ona dikkat eder. Ama zaman zaman da sapıtır. Onun için "sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür" diyor. "Size sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur" taşıyor artık. Taştığı için kontrol edemiyorlar, dışa vurmuştur. "Sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür." Yani "kahredici bir kin ve nefret içindedirler" diyor Allah.
"Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz" diyor Allah. Yani düşünün diyor Allah Al-i İmran Suresi 118’de.
Muhammed Suresi 29'da "Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar," ve tabii münafıklara da bakıyor ayet, "Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?" Çünkü münafığın zaten kalbinde hastalık var. Ama bir de kalbinde hastalık olup da eyleme geçirmemiş olanlar var. Bunlar Müslüman olma ihtimali olan kişiler. "Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?" Yani mutlaka bir gün bir sıkışıp, zorda kalıp, kinlerini ortaya çıkaracakları bir durum oluyor. Mesela Müslümanlara bir saldırı anında münafıklar hemen lastik top gibi fırlarlar, hemen kendini atar. Sıkıştırılmış bilye gibi hemen havaya fırlar anında. Sıkışmaya gelmez münafık. Onun için rahatlık anındaki münafık tiniyetli kişilerin, kalbinde hastalık olanların iyi davranması pek önemli değildir. Zor anda tehlikeli olabilir, onun için kalbinde hastalık olanı, kalbindeki hastalık devam ederken tedavi etmek çok önemlidir. Nasıl olsa bir şey olmaz demek doğru değil, çünkü sıkışma anında eğer hastaysa fırlayıp dışarıya çıkıyor. O zaman artık tehlikeli bir mahluka dönüşür. Onun için, tedavisi mümkünken, ne olacak bundan birşey çıkmaz demeyip tedavi etmek lazım. Çünkü öbür türlü çok tehlikeli oluyorlar.
Bakara Suresi 204, münafıklar için "Dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir" diyor. Yani kalbindeki ahlaksızlığa rağmen, kahpeliğe rağmen münafık Allah'a şahit getiriyor, Allah adına söylüyor, ayetle Kuran'la konuşuyor. "Oysa o azılı bir düşmandır" diyor Allah. Bak normal düşman değil, azılı bir düşman. Kahredici bir kin vardır. Münafık gece gündüz Müslümanlara nasıl zarar vermesi gerektiğini düşünür, gece gündüz. Sabah kalkar ne tebliğ, ne İslam'ı yaymak, ne İttihad-ı İslam, ne Türk İslam Birliği, ne küfürle mücadele, ne Darwinist ve materyalistlerle mücadele, bunlar onu ilgilendirmez. Münafığın tek hedefi Müslümanlardır. Ahir zamanda da Hz. Mehdi (as) cemaatinin münafıkları en şiddetlileridir. Son 1400 yılın en şiddetli münafıkları Hz. Mehdi (as) devrinde çıkan münafıklardır. Peygamber Efendimiz (sav)'in münafıkları, en şiddetlileri olanlardı. Sonraki şiddetlik de 1400 sene sonra Hz. Mehdi (as) devrinin münafıklarıdır. Pek şiddetlidirler ve zaman ilerledikçe daha da Allah şiddetlerini ortaya çıkarır. Onun için, "Mehdi (as) sürekli ayıklar" diyor, "buğdaya musallat olmuş kurtlar gibidirler" diyor münafıklar, "temizler yine gelirler, temizler yine gelirler, temizler yine gelirler, en sonunda tertemiz buğdaylar kalır" diyor. 313 tane buğday. Allah iğrenç kurtlara benzetiyor münafıkları. Kurt nereye musallat olur? Yaraya musallat olur, pisliğe musallat olur, çürümüş şeylere musallat olur. Münafıklar da gider çürümüş pis şeylere musallat olurlar, oralarla beslenirler. Onun için temizlenmeleri önemlidir. Allah onları olayla temizliyor. Şeytandan Allah'a sığınırım, Muhammed Suresinde Allah açıkça söylüyor, "Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?" İllaki ortaya çıkıyorlar.
Peygamberimizin (sav) evliliklerini, Peygamberimizin (sav) gücünü acayip kıskanıyorlardı ve hanımlarına da artık iftira atmaya başladılar, gözleri döndü, sapıttılar o zaman münafıklar. Nur Suresi, 11 "Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır." Yani "en azılı münafığa daha büyük ceza vardır" diyor Allah. Kim ahlaksızlık yaparsa ona daha büyük ceza vardır.