ADNAN OKTAR: Münafıklardan anlattım, münafıklar böyle asit dökülmüş solucan gibi kıvranmaya başladılar geçen günler. O sahtekarları çok iyi tarif ettik maşaAllah... Münafık, yemek yemek, uyumak, eve sığınmak, çıkar peşindedir, başka bir şey aramaz. Ama Allah'ın olma ihtimaline göre de -(haşa) onun kafasına göre- korkar. Onun için Müslümanların da dinsiz olmasını ister ki kurtulsun, o baskıdan kurtulsun, yani iman baskısından kurtulsun, çünkü vicdanı rahat değildir münafığın. "Ya Allah varsa" kafasındadır, daralır. Müslümanları da dağıtıp böyle vesveseye düşürmek için uğraşırlar. Böyle köpek nasıl kulübesine meraklı ise, münafık da eve meraklıdır. Hemen gitsin, kuyruğunu bir soksun. Yesin, içsin. Annesini, babasını, ailesini sevdiğinden değil de onları bir çıkar makinesi olarak görür. Çünkü anası yemek pişirir, dedesi onu besler, bilmem işte şu başka ihtiyacını karşılar. Onları bir menfaat makinesi gibi görür, yani sevdiğinden değil. Normalde nefret eder münafık. Sen aç münafık ayetlerini, biraz da oradan anlatalım. Oku bir ayet, ben şerh edeyim inşaAllah.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah. Şeytandan Allah'a sığınırım, "Gizli toplantıların fısıldaşmalarından' (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber'e isyanı(aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun?" (Mücadele Suresi, 8)
ADNAN OKTAR: Tamam şimdi orada dur. Ne anladın ayetten?
OKTAR BABUNA: Men edildikleri şeye dönenleri, yani günaha düşmanlık ve Peygamber (sav)'e isyanı.
ADNAN OKTAR: Şimdi bak, münafıkların özelliğidir, çok haince gizli toplantılar yaparlar. Sezdirmezler, Müslümanların haberi olmaz. O köpek gibi böyle uyuz köpek, kuduz köpek nasıl böyle duvar diplerinden falan gider bulur münafıkları. Ve Müslümanlar hakkında bilgi verir ve konuşur. "Ne yapalım, nasıl çökertelim, nasıl durduralım?" diye bilgi alış-verişinde bulunurlar. Kuran buna işaret ediyor, işte anlattığı budur.
OKTAR BABUNA: "Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar.'' (Mücadele Suresi, 8)
ADNAN OKTAR: Çok hain olurlar. "Ben kitap dağıtıyorum, İslam'ı yayıyorum" der. İslam'dan, dinden bahseder ki sen şüphe etmeyesin, rahat olasın, anlatabildim mi? O bir örtülemedir. "Esselamünaleyküm" der, mesela gelir, "ben Müslümanım elhamdülillah." Kim ise artık orada, saygı gösterir sezilmemesi için. Resulullah (sav)'in yanına geldiklerinde de hürmet ile eğiliyorlar, ama çok hain. Onun hakkında bilgi edinmek, Resulullah (sav) hakkında, sahabeler hakkında bilgi edinmek ve onu küfre bildirmek kastıyla geliyorlar.
OKTAR BABUNA: "Ve kendi kendilerine: ‘Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya.' derler.'' (Mücadele Suresi, 8)
ADNAN OKTAR: Şimdi münafığın ölçüsü odur. Yani "eğer münafıklık yapıyorsam, yani hakikaten (haşa) Allah varsa" der onlar -Allah var da, o kelime anlaşılması için. Fakat onun mantığına göre, (haşa) eğer Allah varsa mantığındadır, o zaman belasını vermesi gerektiğini düşünür. Bela da gelmediğine göre, onun mantığına göre, demek ki "Allah yok" der (haşa). Çünkü "hemen belamı vermesi gerekir" diyor. Halbuki Allah onu bekletiyor. O ahmak, o belanın kıyaslanmayacak derecede şiddetli ve sonsuza kadar olanının içine girecek. O ahmak küçük bir şey bekliyor, ufak küçücük bir şey. Ya kafasına bir odun çarpacak, ya kanser olacak. Kanser onun için ne ki, onun için böyle sürünmek ne ki? Onlar hiçbir şey. Bakın sonsuza kadar gayya kuyusunun en derinliğinde, en şiddetli azap ile sonsuza kadar çıkamıyor, sonsuza kadar. Allah onun için, "özel müsaade ediyorum" diyor Allah. "Sakın şaşırmayın" diyor Allah, Müslümanlara söylüyor. "Benim onlara mühlet vermeme, imkan tanımama sakın şaşırmayın" diyor. O ahmak girer orada, pis boğazını doyurur, pis pis oralara gider sığınır, yer, içer, yatar, Müslümanların haberlerini uzaktan izler. Bir de Müslümana ne kötülük yapabilir? Çok da korkar Müslümanlardan yalnız münafık, bir de öyle bir özelliği vardır. Çünkü Müslümanların ahiretteki intikamı, Allah'ın dilemesi ile pek şediddir değil mi? Çünkü Allah'a, şikayetçi olacaklar ve alınacak intikam da pek şedid olacaktır. Onun için çok korkarlar.
OKTAR BABUNA: "Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir." (Mücadele Suresi, 8)
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bak dediğimin açıklaması işte. Ne zaman oluyor biliyor musun? Mesela sığınıyor, diyor ki: "Beni falanca kurtarır, dedem kurtarır, babam kurtarır." Senin deden iki on sene sonra, münafıklık yapan deden ölecek değil mi? Ayağını titretecek, atıp kuyunun içerisine koyacaklar. Sen yine ortada kalacaksın. Sen de arkasından öleceksin, ayağını titreteceksin. Seni de 2 metrelik kuyunun içine koyacaklar, sonra Allah'ın huzuruna geleceksin, münafık takımı ile birlikte. Allah, "orada yedin içtin, kısa bir süre imkanlar kazandın, şimdi ne yapacaksın?" diyecek. Mesela farz edelim, tabii Cenab-ı Allah'ın sorgulamasını ben bilmem. Yapacağı hiçbir şey yok. Sonsuz azabın ne olduğunu bilmiyorlar, onu görecekler. Mesela yüz milyon sene geçecek, bitmiyor. Dört trilyon sene geçiyor, bitmiyor. Yüz trilyon sene geçiyor, bitmiyor. Binlerce kere, milyonlarca kere pişman olacaklar. Bak diyor ki Allah; "onulmaz hasretlerle acı çekecekler", onulmaz hasretlerle. Allah'ı anlamıyorlar. Allah'ı zannediyorlar ki (haşa) yaşlı bir dede, kendisi ağlar zırlar, Allah da onları affeder zannediyorlar. Allah affeder ayrı, Allah'ın affediciliği vardır. Fakat münafıklar için değildir bu. Münafık olarak öldüyse, yandı o. Öyle ağlamak, zırlamak, sahtekarlık falan hiçbir şekilde kurtulamaz. "Allah yapmaz" diyor. Yapar mı, yapmaz mı göreceksin sen. İnşaAllah. Allah'ın intikam sahibi olduğunu göreceksin. Bir kere canınızı alıyor, bütün insanların canını alıyor. Alıyor mu, almıyor mu? Alıyor. "Allah yapmaz" diyor, yapıyor görüyorsun değil mi? Mümin ise canı ferahlık ve neşe içinde alınır, sevinçle. Bak Peygamberimiz (sav) göğe bakıyor nur yüzüyle, "Refik-i Ala'ya" diyor. Yani Yüce Dost'a, aşkla ölüyor, aşkla ruhunu teslim ediyor. Ebu Cehil köpek gibi debelenerek, böğüre böğüre öldü. Pis canını cehenneme teslim etti inşaAllah.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam. Şeytandan Allah'a sığınırım, "Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka hiçbir şey ilave etmez...'' (Tevbe Suresi, 47)
ADNAN OKTAR: Bunlar sadece pisliktir. Bir kere korkak ve aşağılık oldukları için bir işe yaramaz. Din ahlakını yaymaz, güzel ahlak göstermez, oyun oynar, sadece Müslümanlardan menfaatlenmeye çalışır. O da onun içine koyar, bayağı ağır gelir. Hep ölüm korkusu içerisindedir münafık, hiç rahat yaşayamaz. Tam, klasik baş belasıdır, gittiğinde Müslümanlar ferahlarlar. Ama gidince de uyuz köpek gibi orada ürür, rahat durmaz, illaki bir şey yapar. Bir de özgür olduğunu zanneder avanak, halbuki münafık kaderinde olanı yapacaktır, başkasını yapamaz. O özgürce kötülük yapabileceğini düşünür. Mesela iki, dört, üç, beş, kaç tane ise yapacağı hepsi bellidir kaderinde, sadece onu yapabilir, altıyı yapamaz, istese de yapamıyor. O üç beşi var ya, olduğu gibi Müslümanlara sevap olarak gelenlerdir. Münafık olmazsa, Müslüman çok az sevap alır. Münafık, sevap makinesi gibidir böyle, yağmur gibi sevap üretir Müslümanlara. Muazzam sevap kazandırır. Kafir de çok sevap getirir Müslümana, onun görevi odur, Müslümana sevap getirmek. Ama münafık, mesela o milimleyse Müslümanın normalde sevabı, o kilometre hesabı ile getirir. Münafığın çok daha fazladır getirdiği sevap. Aldığı günah, kafirin aldığı günahla kıyas olmaz, çok çok daha fazladır. Çok aşağılık bir mahluktur münafık. Peygamberimiz (sav)'in devrinin münafıkları vardır, onlar çok korkunç azılılardı. Hz. Mehdi (as) devrinin, Hz. Mehdi (as) cemaatinin de münafıkları vardır. Mehdiyetin bereketidir onlar, Mehdiyeti göğe çıkarıyorlar. Münafıklar olmasaydı, Mehdiyet dar kalırdı. Muazzam güç verir. Küfür, Darwinizm, materyalizm Mehdiyeti göğe çıkartır. Ama münafıklık, göğün de üstüne çıkartır, acayip gücü vardır münafıklığın. Yani Müslümanları sevaba götürme, cennetini parlatma gücü vardır. Onları cennete ittikçe, kendilerini cehenneme iterler münafıklar, orantılı olarak. Yani onları ne kadar cennete iterlerse, o kadar da kendilerini onlar cehenneme iterler. Onun için, Müslümanlar için çok büyük bir hayır ve berekettir münafık, büyük bir ihtiyaçtır, yani kan gibi. Özel yaratılır münafık, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: "Ve aranıza fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir." (Tevbe Suresi, 47)
ADNAN OKTAR: Haber taşıyanlar, işte onların yaptıkları bu. Haber taşıyınca, kötülük yaptığını zannediyor akılsız. Halbuki onunla Müslümanları güçlendiriyor ve taşıdığı haber onların başına bela olur. Taşıdığı haberle tuzak kuracak ya, o tuzağa kendi düşer, onların kendileri düşerler. Özel bir sistem vardır, bilemezler onu. Münafığın ana özelliği, Allah'a inanamadığı için özgür hareket ettiğini zannetmesi. Onun için zaten münafıklık yapar münafık. Yani Müslümanların kader içinde hareket ettiğine inanmaz o. Onların o inancına şaşırır o. Zaten kendini üstte görmesinin sebebi odur. Kendini büyük görür münafık, daha üstte görür.
OKTAR BABUNA: "Allah, zulmedenleri bilir." (Tevbe Suresi, 47) "İnsanlardan öyleleri vardır ki: ‘Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik' derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır."
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bir daha oku ayeti.
OKTAR BABUNA: "İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar."
ADNAN OKTAR: Kendi kafasına göre, o avanak kafasına göre, evet.
OKTAR BABUNA: "Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır."
ADNAN OKTAR: "Kalplerinde hastalık vardır." Zaten komple psikopat oluyorlar, cins mahluklar. Ama münafığa ihtiyaç, ekmeğe, suya ihtiyaçtan daha şiddetlidir Müslüman için. Allah'a müthiş yaklaştırır. Darwinizm, materyalizm yok, kafirler de yok, münafıklar da yok. Hz. Mehdi (as) çıktı diyelim, ne oluyor? Yüz trilyon sevap alacaksa, on sevap alır. Yüz trilyon nerede, on nerede? İhtiyaç mıymış?
OKTAR BABUNA: Evet Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Devam et.
OKTAR BABUNA: "Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar." (Münafikun Suresi, 8)
ADNAN OKTAR: Niye bilmiyor? Akılsız olduklarından, kafa çalışmıyor. Onlar kendilerini çok uyanık zannederler. Müslümanların boş işle uğraştığını düşünürler. Gece, gündüz uğraşıyorlar, işte tebliğ yapıyorlar, infak ediyorlar, bir aradalar. "Kardeşim istikbalini düşün, evlen, işine gücüne bak, iş yeri aç. Kendini ne oturup böyle dine kaptırıyorsun" der münafık. "Bak ben ne güzel işte bahçelerde geziyorum, eğleniyorum." Sen gez, eğlen. Böyle iki metrelik kuyunun dibine geldiğinde, üstün senin tamamıyla bir örtüldüğünde, sana "gel" diyecekler değil mi? Sen o kısmı bir gör bakalım. Orada sen bayağı bir şenlik göreceksin. Müslümanlar açısından şenlik, Allah "şölen" diyor zaten, onlar için de şölen diyor, bela şöleni. Müslümanlar için de kalp ferahlığı şölenidir inşaAllah.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam. "Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler." (Tevbe Suresi, 81)
ADNAN OKTAR: Bak, "oturup kalmalarına", bunlar çok meraklıdırlar oturmaya. Ev, eve çok meraklı, ev olacak, yiyecek, içecek, yatacak, gezecek, yine yiyecek, içecek, yatacak, gezecek. Derdi budur, ölmek de istemez. Mümkün mertebe uzun yaşamak ister. Tabii ki Müslüman da uzun yaşayıp Allah'ın dinini yaymak ister, ama o dünyaya bağlı olduğu için, ahirete de inanmadığı için ödü kopar ölümden, hiç istemez. Ama ev, in, herhangi bir in bir münafık için çok önemlidir, yeter ki Müslümanlardan uzak olsun. Riskli görür Müslümanları, tehlikeli görür. Uzaktan haber alma onun için çok önemlidir. Halbuki sen en büyük tehlikeye giriyorsun, cehenneme gidiyorsun sen, değil mi? Adım adım cehenneme gidiyorsun sen. Cehennemin kapısında nöbet bekliyor, haberi yok. Çok akıllı hareket ettiğini zanneder. Her münafık süper uyanık olduğu kanaatindedir. Onları bir konuştursan acayip bilmiştir.
Mesela Peygamber Efendimiz (sav) zamanının, Dırar mescidinin münafıklarını bir araya getirsen züppelik, ukalalık, münasebetsizlik, dangalaklık hepsinin üzerindedir. Bakın ahmaklara, Peygamber (sav)'den ayrı mescid kuruyor. Bak, münasebetsizliğe cesarete bak. "Gelin" diyorlar, "Peygamber (sav)'in kurduğu mescide ne gerek var? Bizim mescide gelin orada namaz kılın," diyorlar. "Orası o kadar iyi değil", diyorlar. "Oradaki konuşulanlar da o kadar iyi değil," diyorlar. "Peygamberin anlattıklarından daha güzel şeyler biz anlatıyoruz, bizim yanımıza gelin," diyorlar. Kardeşim şimdi bu adamlara ne denir? Ben o devirde olacaktım, ben o Dırar mescidinin orada olacaktım... Bakın, cesarete bakın. Peygamber (sav) sohbet ediyor. O güzeller güzeli, dünyanın nuru sohbet ediyor. Adam çıkıyor, çıkanı siper ediyor. Münafık ahmaklığına bak. Sezdirmediğini zannediyor. Münafık hep öyle gizli işler yaptığını zanneder ve fark edilmediğini zanneder. Halbuki Müslüman onu görür zaten. Münafık sezilir yalnız, o yanlış anlaşılmasın. Münafık hiç bilinmez değil. Net teşhis koyamazsın. Yoksa münafığın alameti vardır. Bağırır münafık, böyle kaynar. Adam böyle katran gibi kaynar. Belli olmaz diye bir şey yok, belli olur. Ama teşhis koyma imkanımız olmaz. Sen münafıksın arkadaş, diyemeyiz. Yoksa korkaklığından, hainliğinden, sinsi işlerinden, Allah'ı anmamasından, çekingen tavrından, Müslümanlara bir harcama yapmaktan çekinmesinden... sayarız da sayarız. Her yerinden anlaşılır.
OKTAR BABUNA: "Ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler." (Tevbe Suresi, 81)
ADNAN OKTAR: "Bu sıcakta", bak akıldaneliği görüyor musun, züppeliği görüyor musun? Bakın, "bu sıcakta", güya onların sağlığını koruyor. Niye yapıyorsun arkadaş dediğinde, "senin sağlığını koruyorum, sıcak hava" diyecek. Sanki oradakiler bilmiyor, sanki haşa Peygamber (sav) bilmiyor, (haşa) Allah akılsızlar biliyor. Ya aileyi koruma adına, ya sağlığı koruma, ya dini koruma adına böyle ahlaksızlık yapar bunlar. Çok münasebetsiz deliller kullanırlar. Peygamber (sav) bilmiyor mu sıcak olduğunu, tamam sıcak hava doğru. Ama çocukları, kadınları, yaşlıları yok edecek bir sistem var. Şehit edecekler, ırzına, namusuna saldıracaklar. Şimdi sıcak mı önemli, onların can güvenliği mi önemli, değil mi? Ama o akılsıza göre sıcak daha önemli. Ve bunu bir keşif yapmış gibi, yeni bir buluş bulmuş gibi anlatıyor. Sanki onu bilmiyor Müslümanlar. Çok züppe bir ukalalık anlayışı vardır... Münafığa karşı nefret, iman alametidir. Kahredici bir nefret olacak Müslümanın kalbinde. Bu nefretimizi biz İslam ahlakını yayarak, Kuran ahlakını dünyaya hakim ederek, Türk İslam Birliği'ni oluşturarak, bilimi geliştirerek, sanatı geliştirerek yapacağız ki, münafığın kalbi paramparça olsun ızdıraptan. Müslümanın zaferi münafığı perişan eder.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah'a sığınırım. "İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlarlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır." (Bakara Suresi, 8-10)
ADNAN OKTAR: Şimdi, bir şuurunda değiller, yani akli dengelerinde bir bozukluk var. "Şuurunda değiller" diyor, deli olduğu anlaşılıyor. Deli derken; beyinde bir boyut bozukluğu var, yani kavrama bozukluğu var, hasta beyni. Zaten Allah ne diyor; "hastalık vardır" diyor değil mi, "Allah hastalıklarını da artırmıştır" diyor. Şuurda bozukluk var, muhakeme ve yargıda yani değerlendirmede bozukluk var, dengesizler. Kuran buna dikkat çekiyor. Yani berrak bir zihne, berrak bir akla sahip değiller. Şeytani, fasit, hasta, açmaz bir kafa içerisindeler.
OKTAR BABUNA: "Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır."
ADNAN OKTAR: Münafığın özelliği zaten yalan söylemek.
OKTAR BABUNA: "Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder." (Münafikun Suresi, 1)
ADNAN OKTAR: Yani Peygamber olmadığına... Mesela Hz. Mehdi (as)'ın da karşısında, ona Mehdi olduğunu ima edecekler, fakat kalben müthiş nefret ettiği için kendi başlarına olduklarında tam tersini söyleyecekler. Onların Müslümanların yanında yaptıkları açıklamalar, konuşmalar hepsi usulen olan konuşmalardır. Gerçeğinde son derece sahtekar ve deli tıynetli oluyorlar, dengesiz oluyorlar.
OKTAR BABUNA: "Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz?.." (Al-i İmran Suresi, 101)
"... Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu." (Muhammed Suresi, 21)
ADNAN OKTAR: Münafık çok korkak olur, çok aşağılık. Nerede kolaylık varsa, nerede yiyecek varsa pislik böceği gibi o oraya gider. Mesela pislik böceği sıcağı sevmez, kaçar. Hep leşin yanına gider. Ama o leş kokusu ve leş yiyeceği onları mahveder. Adım adım çürürler. Münafığın münafıkla beraber yaşaması, kaderde Allah'ın yarattığı bir özelliktir. Fakat ikisi birbirini yakan bir sistemdir; münafık münafığı yakar, kavurur. Münafığın yüzüne baktıkça o onu yakar, o onu yakar. Birbirini ezip çürüten, çökerten, yaşlandıran, berbat eden mahlukattır münafıklar. Ama birbirinden de ayrılamaz onlar, kavim olarak yaşarlar. Mesela pislik böceği pislikten ayrılamaz. Onu yuvarlar muvarlar falan, alır yuvasına götürür beraber olur, ayrılamaz. Mesela uyuz sırtlanların üstünde yaşayan uyuz bitleri vardır. Bittir o, gider yapışır, kene gibi onu emerek onunla yaşar. Temiz bir yerde yaşayamaz o. Güzel bir yerde yaşayamaz, ölür. İllaki uyuz köpek olacak, uyuz sırtlan olacak. Hasta olacak üstelik, hem uyuz hem hasta. Pislik olacak yani. Onun pisliğinin üstünde yaşayabilir.
OKTAR BABUNA: "Allah'a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir..." (Tevbe Suresi, 74)
ADNAN OKTAR: Haşa, münafıklarda hep Allah'tan büyük olma hissi vardır. Peygamber (sav)'den daha büyük olduklarını, mesela Hz. Mehdi (as)'dan daha büyük, Peygamber (sav)'den daha büyük, hatta haşa Allah'tan da daha büyük olduklarını düşünürler. Gizli dünyalarında münafıklar Allah'tan haşa nefret ederler, öfke duyarlar. Peygamber (sav)'e karşı da içlerinde nefret ve öfke vardır, haşa. Ama bunu sezdirmemeye çalışırlar. Çok bilmiş, ukala, üst perdeden bir havaları vardır. Allah akıllarını almıştır. Ayetin son kısmını oku.
OKTAR BABUNA: "... Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir..."
ADNAN OKTAR: İşte o büyüklük hissi, Allah'tan daha büyük olma hissi içerisinde oluyorlar. Ve küfre düşmüş oluyorlar. Şirk, müşrik ruhu çok önemlidir münafıklarda. Mesela Kuran'ı yetersiz sayar. Peygamber (sav)'in açıklamalarını yetersiz sayar. O kendi kafasına göre hareket etmek ister. Kuran'a karşı içinde bir nefret vardır münafığın. Hep Kuran'ın dışında bir şeyler arar. Kuran onu yakar, münafığı. Kuran'dan uzaktır. Bakar, Kuran'da kendi işine gelen bir şey olmadı mı, hemen müşriklerin izahlarından bir şey bulmaya çalışır. Diyor ya ayette, "ne sizdendirler ne onlardandırlar." Biraz müşriklerden biraz Kuran'dan alır ve karmakarışık bir dünyası vardır. Karmakarışık derken Kuran'ı tenzih ederim, müşriklerden alınan düşünceler karmakarışıktır. Kabus gibi yaşarlar. Resulullah (sav)'in sünnetine karşı da içlerinde bir öfke vardır.
OKTAR BABUNA: "Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur..." (Nur Suresi, 11)
ADNAN OKTAR: Münafıklar daima Müslümanların içerisinden çıkarlar. Ve bütün işleri yalan ve dolandır. Ama kendisini dürüst gibi göstermeye çalışır, münafığın özelliğidir. Kendisinin dürüst olduğu propagandası yapar. Fakat sıfır numara sahtekardır.
OKTAR BABUNA: "Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler." (Bakara Suresi, 11-12)
ADNAN OKTAR: Müslümanları fesatçılıkla, ifsatla, fitneyle suçluyorlar. Ama Allah diyor ki asıl fesatçı, fitneci onlardır, ama şuurunda değiller. Kuran buna işaret ediyor. Münafığa sorduğunda "ne yapıyorsun böyle?" dediğinde, "fitne, fesat var Müslümanların orada, ben onu düzeltmeye çalışıyorum" diyor. "Fitneyi, fesadı da düzeltemediğim için mecburen gidiyorum, ayrı bir mescid edinmek durumundayım" diyor. Mescidi de neyin üzerine kuruyor; uyuz köpeklerin üstüne, uyuz sırtlanların üstüne. Onlara bit gibi yapışıp orada yaşıyor. Mescit değil o, şeytanın kulübesini kuruyor oraya. Şeytanın sığınağına girmiş oluyor.
OKTAR BABUNA: "... 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır." (Nisa Suresi, 139)
ADNAN OKTAR: Münafıklar kafirlere, münafıklara sığınırlar. Onların mesela bir unvanı varsa, onlar için o çok heyecan vericidir. Herhangi bir dünyevi unvan. Onunla büyüyeceğini zanneder münafık. Münafık için dünyevi unvan çok önemlidir, heyecan duyar. Kendi kendilerine öyle bir soy bağı kurarlar. Onlarla kendi kendilerine övünmeye kalkarlar. Ama en ziyade beslenme, onların yanında uyuz bit gibi, uyuza dadanmış uyuz biti gibi yapışır oradan kan emerler, sürekli. Yaşadıkları odur. Ama o sırtlan kanı da onlara zehir etkisi yapar; çökertir, hasta yapar, berbatlaştırır, kirlendirir. Dikkat edilirse, münafıkların yüzüne bir zillet çöker, gittikçe pislikleşirler. Ve uyuz köpek sürüsü gibi de birbirlerinden ayrılamazlar. Hayrettir, mesela çok acayip. Münafığın normalde gidip kafirlerle yaşaması gerekir, değil mi, direkt müşriklere. Yapamıyor, illaki münafık arıyor. Mesela köpek de öyle gidip başka bir varlıkla mesela kurtla yaşamaz, illaki köpek olacak. Sırtlan illaki sırtlanlarla yaşar. Bunlar da ayrılamaz, bir mucizedir bu, Allah'ın hikmeti. Her biri ayrı bir enaniyet ve azametle birbirinin pisliğini, birbirinin yakıcı ışığını seyrederek yaşarlar ve birbirlerini çökertirler. Birbirlerini cehenneme doğru çekerler; bunlar zincirle bağlanmış ekiptir zaten. Cehenneme sevk edilmeye hazırdır. Dünyada da birlikteler, cehennemde de birlikte beraber oluyorlar.
OKTAR BABUNA: "Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün..." (Maide Suresi, 80)
ADNAN OKTAR: Müslümanlar baktı mı bunu görürler. Ama dostluk, çıkara dayalı dostluktur. Tekrar söylüyorum, uyuz sırtlanın üstünde bit ne için olur? Sırtlanı sevdiğinden mi? Kanını emiyor onun, pisliğini yiyor, onun için. Onun için ayrılamaz. Ama oradan da ahkam keser, bit ahkamı. Uyuz köpeğin iyiliğinden, güzelliğinden bahseder. "Niye gelmiyorsunuz" diyor Müslümanlara, "uyuz köpek var burada" diyor, "kanını emmeye gelin". Tiksiniyor, iğreniyor da onun için yanaşmıyor Müslüman. Allah haram kılmış da onun için yanaşmıyor. Pislikten Müslüman iğrenir, tiksinir değil mi, kanı iliği çekilir, görmeye tahammülü yok Müslümanın. Müslüman nuru arar, güzelliği arar, estetiği, temizliği arar. Orada ruhu ferahlar. Pislik içinde yaşayamaz.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah'a sığınırım. "Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar..." (Tevbe Suresi, 10)
ADNAN OKTAR: Münafık akrabalık bağlarını çıkar olduğunda kabul eder. Mesela uyuz köpeği akrabası olarak kabul eder, gerçek mümini akraba olarak kabul etmez. Kuran buna işaret ediyor. İmandan kaynaklanan akrabalık bağını kabul etmez münafık. Çıkardan kaynaklanan bağı kabul eder. Ona göredir, nerede çıkar varsa münafık oradadır. Nerede risk yok, oradadır. Çünkü uyuz köpeğin derisinde risk bulmaz bit, rahat yaşar kendi kafasınca. Zehirlenir, farkına varmaz ama. Cehenneme adım adım yaklaşır, farkına varmaz. Akrabalık bağı onun için çıkardır. Çıkarı olan akraba onun için akrabadır. İmandan kaynaklanan akrabalık bağı onu ilgilendirmez, münafığı ilgilendirmez. Ama münafıklar zaten akrabalık bağını Peygamber (sav)'e karşı koz olarak kullanıyorlar. Peygamber (sav)'in aileye karşı olduğunu, akrabalık bağına karşı olduğunu ve aileyi korumadığını iddia ederek haşa Peygamber (sav)'e akıl vermeye kalkıyorlar. Diyorlar ki "evimiz açık, çoluğumuz çocuğumuz, annemiz, babamız bizi bekliyor. Sen de bizi savaşa teşvik ediyorsun, ailemizden ayrı olmaya teşvik ediyorsun, cehd etmeye teşvik ediyorsun. Senin yanında durmamızı istiyorsun ama ailemiz orada açık" diyorlar. "Biz onun için onların yanına gidiyoruz, sen git Müslümanlarla savaş" diyor. "Cehd et, biz ailemizle yiyecek içecekten istifade ederek, rahatımıza bakarak, yan gelip yatarak öyle yaşamak istiyoruz" diyorlar. "Sen aileyi korumuyorsun" diyorlar Peygamber (sav)'e. "Ama bak bizim evimiz açık" diyorlar. Ayet var. "Biz ailemizi korumaya gidiyoruz şu an, bize müsaade" diyorlar. "Aile elden gidiyor" diyor. "Sen dini kurtarmanın peşindesin" diyorlar, "İslam'ı yaşatmanın peşindesin. Biz de aileyi kurtarmanın peşindeyiz" diyorlar. "Ayrı düşünüyoruz" diyorlar. "Sen onu düşünemiyorsun" diyorlar Resullulah (sav)'e, haşa. Böyle akılsızdır münafıklar. Allah'ın dinini kurtarmak esastır. Müslüman aleminin ailesini, dünya ailesini kurtarmak esastır. Uyuz köpekleri, uyuz sırtlanları kurtarmak esas değildir, münafıkları kurtarmak esas değildir. Biz küfre tebliğ yaparız. Ama münafık Müslümanlara, İslam'a savaş açtıysa gidip onun kanıyla, bitiyle beslenmez Müslüman. Tiksinir.
OKTAR BABUNA: "... Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir." (Tevbe Suresi, 107)
ADNAN OKTAR: Açıktır tabii ki yalan söyledikleri.
OKTAR BABUNA: "İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır." (Bakara Suresi, 204)
ADNAN OKTAR: Münafık çok haindir, tabi, çok azılı düşmandır. Sezdirmemeye çalışır, kendini çok dürüst göstermeye çalışır, dindar göstermeye çalışır. Etkilemeye çalışır; kendi gibi başkasını da münafık yapacak ki ilerideki Allah'ın intikamından kurtulabilsin. En korktuğu şey münafığın İslam ahlakının hakim olmasıdır. Bir an önce Müslümanların dağılmasını ister. Hz. Mehdi (as)'a karşı olan öfkenin nefretin kökeninde de bu vardır. Halbuki Hz. Mehdi (as) şefkatli bir insan. Allah intikam alacak asıl. Ama aşağılanmaktan korktukları için Hz. Mehdi (as)'ı yalancı çıkartmaya kalkacaklar. Ve Hz. Mehdi (as)'ın cemaatini dağıtmaya çalışacaklardır. Bu dağıtma işlemi içerisinde bazı aklı zayıflar bunlara inandığı için, hep sayısı küçüktür Hz. Mehdi (as) cemaatinin 300-313, Peygamberimiz (sav) söylüyor. İnanan zayıflar da olacaktır. Münafıklar hep "gel bana" diye çağırırlar, ayet var. "Bize katılın" diye haber gönderiyorlar sürekli. Aklı zayıf olanları etkileyebiliyorlar ama münafık bit temizleyicisidir. "Burada uyuz bir köpek var" diyor, beslendiğini söylüyor. "Bit var mı?" diyor, "köpek biti" diyor, "uçsun gelsin kanını emeceğiz" diyor. Bit oldu mu haberi alıyor, o hemen gider uçar oraya. Müslümanlar böylece bir pislikten kurtulmuş olur. Yani münafık bit temizleyicidir; kendine yanına çağırır. Müslümanlar da böylece arınmış temizlenmiş olurlar, Müslümanların üzerinde kir kalmaz.
OKTAR BABUNA: "... Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün..." (Ahzab Suresi, 19)
ADNAN OKTAR: Münafıkların bakışında bir anormallik vardır. Şeyh Nazım çok güzel bilir münafığın bakışını. Anlar o, bakar bakmaz anlar. Mürşitler de anlar, Hz. Mehdi (as) da anlar. Büyükler anlarlar münafığın bakışındaki bozukluğu. Hasta olurlar onlar. Bir mucizedir, bakışta bozukluk olur. Ayeti bir daha baştan oku sen.
OKTAR BABUNA: "... Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün..."
ADNAN OKTAR: Buna çok ehemmiyetle Kuran dikkat çekiyor. Çok aşağılık bir korku içerisindedir münafıklar. Hep bir mağara, bir sığınacak yer ararlar diyor Allah ayette. Onların hep bir ölüm korkusu ve rahatlarının gitme korkusu vardır. Ya yiyeceğim giderse, ya ölüm gelirse, ya yaralanırsam, ya bir şey olursa korkusundan dolayı hep böyle kendince emin gördükleri bir sığınak ararlar. Ve bir ine sığınırlar, böyle vahşi hayvanların ine sığınması gibi. Orada kendini emin görür, orada yiyeceğini içeceğini sağlamaya çalışır. O pis karakterinden dolayı da etrafında da yine çoğalmalarını ister diğer münafıkların. Kendini güvende hissetmek için. Çünkü münafığın en büyük korkusu gelecek korkusudur; yani intikam alınmasından çok korkar münafık, hep ondan çekinir. Peygamber Efendimiz (sav) zamanında da en büyük korkusu oydu münafıkların. Resulullah (sav)'in onlardan intikam almasından çok korkuyorlardı münafıklar. Hep "bize gelin" diyorlardı, Dırar mescidini kurmuşlardı. Peygamber (sav)'in aleyhine konuşuyorlardı, ama yüzüne karşı bir şey demiyorlar yaklaştıklarında. Ama gıyabında haşa Resullullah (sav)'in yanlış yolda olduğunu söylüyorlardı. "Gelin bizim mescidimize" diyorlardı. Ama Allah, hepsini cehennemin ortasına koydu şu an. Cehennemin dibindedir yerleri münafıkların.
OKTAR BABUNA: Hz. Mehdi (as)'ın mücadelesiyle ilgili bir hadis var münafıklarla, Hocam, inşaAllah.
"Ümmetimden bir cemaat devamlı olarak Allah'ın emri üzerine düşmanla kahredercesine mücadele edecek. Muhalifleri kendilerine hiçbir zarar veremeyecek. Bu hal kıyamete kadar böyle devam edecek." (Kıyamet Alametleri)
ADNAN OKTAR: EvelAllah, evelAllah. Hz. Mehdi (as)'ın ömrü uzundur inşaAllah. Talebelerinin de ömrü uzun olacak inşaAllah. Göğüs göğüse bir mücadele olacaktır. Münafıklar, müşrikleri kafirleri arkalarına alıp beraber, ahir zamanın o ünlü şahsı ve şahısları Hz. Mehdi (as)'a karşı vargüçleriyle mücadele edeceklerdir. İstanbul'da bir yobaz zuhur edecektir Hz. Mehdi (as)'a karşı, anti Mehdi. Bir topal vardır o da anti Mehdidir, o da Hz. Mehdi (as)'a karşı mücadele edecektir. Ve başka kişiler de vardır. Fakat kaderlerinde olan görevi yerine getireceklerdir. Ve yenilgi bunların hepsinin kaderindedir. İnşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hocam önemle üstünde durduğunuz bir konu var. Bediüzzaman Hazretleri onu da söylemiş "cereyanı münafıkane."
ADNAN OKTAR: Çok önemli. Küfür cereyanı demiyor, dinsizlik cereyanı demiyor. Cereyanı münafıkane, münafık. Münafık dünyanın en aşağılık mahlukudur. Münafık daima Müslümanlık adına çıkar ve takva adına çıkar. Peygamber Efendimiz (sav) zamanında 300'e yakın münafık var, 300'ü aşkın. Peygamberimiz (sav)'e karşı içlerinde müthiş bir öfke ve kin duyuyorlardı. Ama bunlarda sarık, cübbe tamam, sakal tamam, her şey tamam. Bir ayet söyle sen münafıklarla ilgili.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah'a sığınırım; "... Çünkü o ve taraftarları, kendilerinin göremeyeceğiniz yerden sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları inanmayanların dostları kıldık." (Araf Suresi, 27)
ADNAN OKTAR: Yani şeytan her yerde var, onu diyor Cenab-ı Allah. Her yerde Müslümanları izler. Onun için Müslüman pervasız olmayacak, temkinli ve dikkatli bir üslup kullanacak. Yerin kulağı vardır derler ya, şeytanın adamları da her yerdedir diyor Cenab-ı Allah, dikkatli olun diyor.
OKTAR BABUNA: "İşte orada iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı. Hani münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah ve Resulü bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaat etmedi diyorlardı." (Ahzab Suresi, 11-12)
ADNAN OKTAR: Şimdi münafıkların ana vasfı budur. Hz. Mehdi (as)'da da böyle olacaktır, diyecekler ki, "kardeşim bu kişi çıktı, Mehdi'lik hüsnüzannımız vardı, yıllardan beri faaliyet yapıyor, hani Mehdi'ydi? bu" diyecekler. "Anlamıyor musunuz, işte bak boş yere ömrünüzü, gençliğinizi tükettiniz. Dağılın artık.." diyecekler. "Uyuz domuzlar sizi bekliyor. Can çekişen domuzlar." Sinek gibi, kendileri kurt olmuş, sinek olmuş onların üzerine konup kan emiyorlar ya, "buyurun" diyorlar. Domuzun kanını emmek için davet ediyor. Müslüman ne diyor? "Ben öyle iğrenç pisliklerden, bayağı tiksinirim arkadaşım" diyor. "Sen burada o domuzun kanını emmeye devam et, ahirette de onun pisliğini ve kanını emmeye devam edeceksin" der, değil mi Müslüman. "Ben" diyor, "Allah yolunda, Kuran'ın emriyle sonuna kadar mücadele ederim."
... Mehdiyet İttihad-ı İslam'dır zaten. Yani Türk İslam Birliği'dir. Türk İslam Birliği için, biz o yolda mücadele ettikten sonra, zaten Hz. Mehdi (as) talebesi olmuş oluyoruz. Aynı sevabı alırız. Ha Hz. Mehdi (as)'ın elini öpüp peşinden gitmişiz ha Mehdiyet'in aynı yöntemleriyle var gücümüzle mücadele etmişiz. Münafık, bakın dikkat edin, İslami, Kurani faaliyet yapmaya güç bulamaz, bunu yapamaz. Münafık sadece Müslümanları doğru yoldan saptırmak için tek yönlü faaliyeti vardır. Mesela mescit kurar, fakat Müslümanların dağılması için yapar. İslam ahlakını yaymak, Kuran'ı yaymak için yapamaz. Takati yetmez. Çünkü yardım ettiğinde, İslam ahlakını anlattığında en nefret ettiği Hz. Mehdi (as)'ın askeri olduğunu görecektir. Tek kelime Allah'tan bahsettiğinde Hz. Mehdi (as)'a yardım ettiğini bildiği için asla bahsedemez. Bahsettiğinde sadece Müslümanları dağıtmak için konuşabilir. Mesela Kuran'dan konuşur onlar. Münafığın iyi bilgisi olur. Şeytan alimdir. Bayağı bir araştırır münafık. Ama Müslümanları dağıtmak için bilgiyi araştırır. Mesela Dırar mescidinin münafıkları hep alimdiler, acayip alimdiler. Ne diyorlar? "Peygamber (sav) iyi insan, güzel insan, Kuran'ı bize getirdi, Kuran tamam. Biz burada zaten İslam ahlakını yaşıyoruz. 100 km ötede olsak, Peygamber yanımızda mı? Yok" diyor. "Ama biz yine bir cemaat oluyor muyuz orada" diyor, "Oluyoruz. Peygamber (sav)'in mescidinden 200 m daha ilerdeyiz" diyor. "Ha 200 km ha 200 m, ne fark eder" diyor, "gel yanımıza, Peygamber (sav)'i görmeden, ondan uzak beraber İslam ahlakını yaşayalım arkadaşım" diyor. "Peygamber iyi güzel de" diyor, "hani şu kadınlara karşı tavrı" diyor. "Görüyorsun çok fazla evli" diyor, "cariyeleri var" diyor. Hz. Ali (ra) da öyle, Hz. Ali (ra) da çok evli, Hz. Hasan (ra) da. "Torunları da öyle, Ehlibeyt de öyle" diyor. "Gelin bu mescitte devam edelim, burada devam edelim" diyor. Ve bu hainler bunu hazmedemediler, Peygamberimiz (sav)'in vefatından sonra bütün Ehlibeyt'i şehit ettiler hainler. Ehlibeyt düşmanları. Dertleri ne biliyor musunuz? Onların coşkusu, gücü, neşesi. Hz. Hasan (ra)'ın çok evliliği adamların ciğerine oturmuş. Bak, "Hz. Hasan (ra)'ın" diyor "mücteba (seçilmiş, kıymetli)" dedem, "taki (takva sahibi), zeki, tahir (çok temiz), sıbt (torun) gibi unvanları vardır. Kendisinin 90-100 kadar kadınla evlendiği rivayeti vardır." Aslanım benim aslanım, yiğidimi görüyor musun? 90-100, acayip koydu münafıklara, acayip. Dertleri, günleri bu. Benim aslanlarım tabii böyle ehli kudret, aşk, coşku insanı, ruhları Allah aşkıyla coşmuş, Allah'ın tecellisi olarak, Allah'ın o güzelliklerine aşıklar. Kör olan o iblis takımı, onların sevgisini hazmedemedi. "Ayrıca" diyor, Şehruh isimli alim o dönemin, "Ayrıca Hz. Hasan (ra)'ın 250-300 tane cariyesi olmuştur" diyor. Hay benim aslanım benim, helal olsun, bin kere helal olsun. Sonsuz kere helal olsun. Kaynaklar uzun uzun yazılmış. Hz. Mehdi (as)'da da münafıklara en çok koyacak; Hz. Mehdi (as)'ın gücü, kudreti, neşesi, zenginliği ve bir çok şeyi inşaAllah. Hz. Hasan (ra)'ın 23 tane var çocuğu, hay benim aslanım benim, hay benim aslanım maşaAllah. "Hz. Ali (ra) da 9 kadınla evlenmişti" diyor. Acayip koyuyor münafıklara. "Bu hanımlardan 14 erkek, 18 kız çocuğu olmuştu" diyor. Dedem maşaAllah. Münafıklar sevgisiz, muhabbetsiz, kadın sevgisi bilmez, çocuk sevgisi bilmez, çiçek sevgisi bilmez, hayvanlara sevgisi yoktur. Ruhu, içi kurumuş iblis ordusudur.
ALTUĞ BERKER: Hocam Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Mehdi (as) "kahredercesine mücadele edecek" diyor "münafıklarla".
ADNAN OKTAR: Hay benim aslanım, kahredici gücüyle, kahredercesine mücadele edecek evet.
ALTUĞ BERKER: "Muhalifleri kendilerine hiç bir zarar veremeyecek" diyor Hocam.
ALTUĞ BERKER: EvelAllah. Münafıklar Hz. Mehdi (as)'ın gücü ve neşesinden, böyle asit dökülmüş solucan gibi kıvrana kıvrana acı çekecekler.
SERDAR DAYANIK: Elhamdülillah.
ADNAN OKTAR: Müslümanlık geliştikçe münafıkların içine afakanlar çökecektir. Böyle içleri kuruyacaktır. Allah içlerini kurutsun ne kadar münafık varsa.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam.
SERDAR DAYANIK: Elhamdülillah.
OKTAR BABUNA: Bununla ilgili bir hadis var Hocam, okuyayım mı?
ADNAN OKTAR: Evet
OKTAR BABUNA: Peygamberimiz (sav) diyor ki, münafıkların nasıl çekineceğini Hz. Mehdi (as)'dan. "Daha bir çok insan Kuran'dan çok onun, Hz. Mehdi (as)'ın, korkusu nedeniyle günahlardan kaçınacaktır."
ADNAN OKTAR: Allah'tan korkmayan ondan korkacak... Münafıklarla ilgili ayetlerden devam et.
OKTAR BABUNA: Tamam inşaAllah. Şeytandan Allah'a sığınırım; "Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün..." (Maide Suresi, 80)
ADNAN OKTAR: Münafığın yeri, solucanlar nasıl hayvan gübresi içinde yaşar, münafık da böyle kafir gübresi içinde yaşar, münafıkların içerisinde yaşar, solucan gibi oralarda, o pislikte yaşar. Onların dostu onlardır. Menfaati bulduğu için oraya giderler. Resulullah (sav) zamanında bu ahlaksızlar bu tarzdaydılar. Resulullah (sav)'in neşesini, candanlığını, samimiyetini haset ederek kıskanıyorlardı. Vefatından sonra Ehlibeyt'e kudurmuş gibi saldırdı bu adamlar. Çünkü bilenmişlerdi daha önce münafıklar, kin duyuyorlardı. Hz. Mehdi (as)'a karşı da o kinleri devam etti silsile olarak münafıklarda. Ondan ona, ondan ona, ondan ona. Ama Hz. Mehdi (as) öyle onların karşı koyacakları gibi değildir. Ne Darwinisti, ne materyalisti, ne ateisti, ne komünisti, ne münafığı, ne üç kağıtçısı, ne sahtekarı Hz. Mehdi (as)'la baş edemez. Allah ona olağanüstü güç vermiştir. Cibril bir tarafında, Mikail bir tarafında, İsrafil bir tarafında. Üç melek, büyük melekler, Ulu'l Azim melekler yanındalar. Ve onbinlerce melekle Allah tarafından korunuyor Hz. Mehdi (as). İnayet altındadır. Baş edemezsin. Bütün olaylar Mehdiyet yönünde gelişiyor.
ALTUĞ BERKER: Estağfurullah Hocam. Hz. Mehdi (as) için Hocam, "Kaim (Hz. Mehdi (as)), bir kavimle ortaya çıkacak ve Allah, bu kavim aracılığıyla hakkı üstün getirip onların ilim kılınçları ile batılı söndürecektir" diyor.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, ilim kılıncı. İnşaAllah.
OKTAR BABUNA: Münafıkların nasıl güvenilmez olduklarını Allah bildiriyor. Şeytandan Allah'a sığınırım "Bunlar, içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında ahitlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar." (Enfal Suresi, 56) "Onlar hiç bir mümine karşı ne akrabalık bağlarını ne de sözleşme hükümlerini gözetip tanırlar." (Tevbe Suresi, 10)
ADNAN OKTAR: Münafığın akrabası çıkarı olandır. İman kardeşliğini tanımaz o. Münafık yemek ve para nereden geliyorsa oraya gider. Şimdi uyuz bir köpek düşün, kim ona et atarsa onun önüne gider, leş atarsan leşin önüne gider. Yani öyledir münafık. Ama görünürde aileyi korur üsluptadır münafık. Peygamber (sav)'e akıl vermeye kalkıyorlar haşa. Ne diyor? Peygamber (sav) diyor ki "gelin cehde gidelim, tebliğe gidelim." "Daha önemli bir şey var" diyor (münafık). "Nedir?" diyor. "Ev açıkta" diyor, ev; çıkarları, yiyecek, içecek, uyuyacak, saklanacak. Peygamber (sav)'e akıl vermeye kalkıyorlar. Haşa, "sen aileyi koruyamıyorsun, ben koruyorum" mantığına getiriyor. "Ben anlarım bundan"a getiriyor. Halbuki sadece çıkarı için yapıyor bunu. Korkaklığından ve hainliğinden. Aileyi sevdiğinden, kimseye karşı bir muhabbeti olduğundan değil. Çünkü orada para ve çıkar görmese münafık gitmez oraya. İster dedesi, ister babası, ister akrabası, her kim olursa olsun, onlara da kin duyar eğer fakirse, parası yoksa nefret eder. Asla gitmez. Münafık o zaman yapışır, Müslümanların yanında kalmaya çalışır. Fakat bir pislik olduğu için Allah Müslümanları tahir kılıyor. Müslümanların üzerinde bir kirdir. Müslüman yıkandıkça münafığı atar üstünden. Her gün banyo yapmıyor musun? Münafık da öyle işte, her yıkandığında münafık gider. Allah münafıkları kahretsin. Allah akıllarını alsın. Allah basiretlerini bağlasın. Allah onları içten yaksın. Bütün münafıkları. Küfre bir şey demiyorum. Küfre Allah hidayet versin. Ve inşaAllah tebliğimizden istifade ederler. Ama iflah olmaz münafıkları Allah kahretsin. Hidayet bulmaz münafıkları Allah kahretsin.
ALTUĞ BERKER: Hocam münafıklar şöyle diyorlar, siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle anlatıyor Gaybet-i Numani'de "Hz. Mehdi (as) bir süre onlardan uzaklaşacak böylece dalalet ehli ayrılacaktır" diyor. "Öyle ki cahil münafıklar şöyle diyor "Allah'a ulaşmak konusunda Al-i Muhammed'e, Peygamber Efendimiz (sav) soyundan birine ihtiyaç yoktur" diyorlar.
ADNAN OKTAR: "Hz. Mehdi (as)'a gerek yoktur" diyor münafıklar, işte bu kadar. Bak Peygamberimiz söylüyor (sav). Çünkü Peygamber (sav)'e zaten kinli, haşa Allah'a da kinli. Münafıklarda akıl almaz bir enaniyet vardır. Ama münafık bunu sezdirmemeye çalışır. Münafık mesela tek başına kaldığında namazını kılmaz. Müslüman gördüğünde namazını kılar. Tek başına kaldığında, için için Allah'a karşı öfkesi çok yoğundur münafığın. Peygamber (sav)'e karşı da çok öfkelidir ve Hz. Mehdi (as)'a karşı da çok öfkelidir. Dini sadece Müslümanları dağıtmak için kullanır. Onun için de din ahlakını yaymak için hiç kullanmaz, anlatmaz. Çünkü Hz. Mehdi (as) askeri olmak en çekindiği konudur münafığın.
SERDAR DAYANIK: Bahsettiğiniz konuyla ilgili yine bir ayet var inşaAllah. Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım; "Onlara gelin Allah'ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün." (Münafikun Suresi, 5)
ADNAN OKTAR: İşte mümkün mertebe uzak durmak. Mesela Peygamber Efendimiz (sav)'in sohbetinde bulunmak istemiyorlar, yüzünü görmek istemiyorlar, evinden uzak olmak istiyorlar. Mescite Peygamber (sav) var diye gelemiyor hainler. Yüzünü görmek istemiyor, yakıyor nuru. Resulullah (sav)'in nurundan yanıyorlar.
...
ADNAN OKTAR: Mesela internette münafık olduğundan şüphelendiğiniz kimselere bakın. Onlar zaten bir it sürüsü gibi güruh halinde olurlar. Ben sokakta giderken bazen köpekler bir arada oluyorlar, ama onlar masum, yol üstünde toplu oluyorlar. Münafıklar da toplu olurlar, bir bakın, internet sitesine girin. Mesela Facebook'da bakın, tek kelime Allah'tan bahsediyor mu münafıklar? Daha önce evliya görünen, Kuran aşığı görünen, Hz. Mehdi (as)'a zemin hazırlıyoruz diyen münafıkların topluca bulunduğu yerlere bir bakın, tek kelime, ama bir kelime Allah'tan bahsediyorlar mı? Orada bu oyunu, bu tuzağı kuramadılar. Yani Müslümanları aldatabileceklerdi aslında aldatabilirlerdi, yani Allah'ın adını usulen koyabilirlerdi haşa, bak Allah bunu onlara yaptırmamış. Tek kelime koyamamışlar. İnanmadığı için koymayanlar ya da kendi düşüncesine göre gerek duymadığı için koymayan kardeşlerimizi tenzih ederim. Ben onlara bir şey demiyorum, ben münafık güruhunu diyorum. Daha önce sürekli Allah'tan, Kitap'tan, dinden, imandan bahsedenlerin bir bakın internet sitelerine, bir kelime Allah'tan bahsedemiyorlar, bir kelime. Mesela yüz tane münafık bir arada, daha önce sürekli Allah'tan dinden bahsediyordunuz, hani evliya gibiydiniz? Hani mücahittiniz? Hani Darwinizm'e, materyalizme karşıydınız? Hani İslam ahlakını daha güzel yaymak için ayrılıyordunuz? Değil mi? Münafıkları kast ediyorum, bizle bağlantısı olan kişiler değil, benim bu bahsettiklerim, anlaşıldı mı? Hani çok yaman insanlardınız? Hani Kuran'ı en güzel yorumlayanlar sizlerdiniz? Hani Müslümanlar yanlış yoldaydı? En iyisini siz biliyordunuz hani? Bak bir kelime kardeşim, tek bir kelime "Allah" diyecek, diyemiyor bu hainler. Allah dedirtmiyor. Çok büyük mucize. Aldatmak münafığın vasfı değil mi? Der, bir ayet koyar. Münafık değil mi, bir şeyler yapmaya çalışır kendince, yapamıyor. Dedirtmiyor, diyemiyorlar. Çünkü ciğerine oturur, Allah'ın adını gördü mü canı yanacak, ahireti hatırlayacak, Hz. Mehdi (as)'ı hatırlayacak, İslam'ı hatırlayacak keyfi kaçacak. Allah'ın adını oraya koyamıyor. Kendilerini ispat etmiş oluyorlar münafıklar inşaAllah.
SERDAR DAYANIK: Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım; "Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar." (Münafikun Suresi, 4)
ADNAN OKTAR: Bak Cenab-ı Allah onları lanetliyor. Allah münafıklar için, "Allah onları kahretsin" diyor. Biz de Allah'a dua ediyoruz. Allah bütün münafıkları kahretsin. İnşaAllah. Helak etsin Allah. Allah içlerinden onları yaksın. Kalplerinden, içinden yaksın. Bunalımla, iç bunalımla, içten çökmeyle Allah çökertsin. İnşaAllah. Şimdi ayeti bana cümle cümle söyle açıklayayım. İnşaAllah.
SERDAR DAYANIK: İnşaAllah Hocam. "Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır."
ADNAN OKTAR: Dıştan baktığında, adamların evi oluyor, arabası oluyor. Hepsi dahildir. Kılığından, kıyafetinden bazı insanlar onları makul bir insanmış gibi görür, sanki normal bir insanmış gibi görür, dış görünüşünden.
SERDAR DAYANIK: "Konuştukları zaman da onları dinlersin."
ADNAN OKTAR: Mesela ayetle konuşuyor. Kuran ayetiyle konuşuyor. Hakikaten insan bir şeyden bahsettiğini düşünebilir ilk başta. Makul bir şey konuştuğunu zannedersin.
SERDAR DAYANIK: "Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler."
ADNAN OKTAR: Ruhu yok adamın. O kadar aşağılık ve o kadar boş ki. Tam bir odun. Zaten "bakışlarından da" diyor Cenab-ı Allah, "bakışlarından da anlarsın, konuşmalarından da anlarsın" diyor. Etten, kemikten bir odundur onlar. Odun selülozdan oluşur. Bir de etten kemikten odun vardır. Bunlar et kemik odunu. Nerede çıkar var o orada, nerede yiyecek var o orada, nerede uyuyacak yer var o orada, nerede sığınılacak yer var o orada. Yani bir hayvanın, bir bitkinin tavırlarını gösterir. Mesela bir bitki ne istiyor? Gelişmek ister, değil mi? Büyümek ister, oradan kıpırdamak istemez. Münafığın da özelliği budur. Bir yerde sabitlenip orada kütük gibi gelişmek ister. O kadar.
SERDAR DAYANIK: "Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar."
ADNAN OKTAR: Her türlü konuşma, yani dışarıdan, içeriden, Müslümanlardan, küfürden, nereden gelirse gelsin sürekli bir korku içindediler. Hem sağlık korkusu, hem ölüm korkusu, dinsiz imansız oldukları için de Allah'a ahirette hesap veremeyeceklerini bilmenin gerilimi içindedirler. Çünkü kendisini, haşa, Allah'tan daha büyük görür münafıklar. Allah'tan hem bahsederler, ama Müslümanları kandırmak için, kendi saflarına çekmek için bahsedeler. Hem de Allah'tan bahsetmek istemez çünkü çok bunalır. Allah'ı hiç duymak istemez, Müslümanların yanından kaçmasının sebebi zaten Allah'ı duymamak içindir. Allah'tan bahsedilmemesi içindir. Ama Müslümanlara etki etmek için de sürekli Allah'tan bahseder. Kendince Müslümanları kendi kafasına çevirebilmek için. Kendi gibi odun ve kütük yapabileceğini düşünür Müslümanları.
SERDAR DAYANIK: "Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının."
ADNAN OKTAR: Yani fıtratında var. Müslümanlara karşı öfke duyduğu için, kin duyduğu için, Allah'a, Kuran'a savaş açtığı için. Ama bunu gizler tabi. Muttaki zannedersin, Müslüman zannedersin dış görünümünden. "Onun" diyor Allah, "dış görünümüne baksan, beğenirsin" diyor. Anlayamaz ilk bakan anlayamaz, ama düşmandır, fakat kof düşman, kütük düşmandır.
SERDAR DAYANIK: "Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar."
ADNAN OKTAR: Onların kahrolması için dua etmenin önemli olduğunu Allah gösteriyor. Münafıklara her namazda helak olmaları için, Allah'ın onları kahretmesi için dua etmek lazım. Her Müslümanın bunu yapması lazım. Yalvararak Allah'a dua edecekler, ibadettir bu. Allah'ın onları içten yakması için, manen çökertmesi için. Allah'ın ruhen onlara azap etmesi için, bedenen azap etmesi için, çökertip cehenneme göndermesi için dua edecekler. Kuran'ın emri bu.
SERDAR DAYANIK: Onlar Peygamber (sav)'e çağrılıyorlar. Peygamber (sav)'in onlar için mağfiret dilemesi için, "ama sen onların yüz çevirmekte olduklarını görürsün" ayetini okumuştuk. Onun devamı da vardı inşaAllah Hocam. Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. "Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir".
ADNAN OKTAR: Zaten onların Allah'a karşı bir öfkeleri var, haşa. Ama münafığın ağzında hep ayet, hadis, Peygamberimiz (sav)'den bahseder, doğruluktan, dürüstlükten, efendilikten, namustan, aileye itaatten, fakat çok haindir, alabildiğine haindir. Fırsatını bulduğunda tam haindir, ama dış görünümüne çok dikkat eder. Dışarıya karşı sezdirmemeye çalışır. Her münafık kendi dünyasında, iç dünyasında sapıktır aslında. Aklın alabileceği her alanda sapıktır. Aklın alabileceği her alanda namussuzdur, ama bunu sezdirmez yani çıkarına göre hareket eder ve bunu kullanır. Kendi kafasınca, kendi mantığınca. Aileye düşkündür, ama aileden nefret eder, çünkü aileyi çıkarı kadar sever. Mesela fakir babası olsa nefret eder münafık. Fakirse annesi nefret eder, zenginse onlara karşı yalakalık yapar, yani bir şey, yiyecek eldecekse, para elde edecekse onlara gider yapışır. Anne baba derken tabi münafık münafığı seçer, Müslüman anne babanın yanına gitmez zaten münafık. Dindarsa kaçar zaten, Allah'ı anmayansa onlara yanaşır. Her zaman söylüyoruz ya, uyuz bir domuzu düşünün nasıl keneler ona yapışıp onu temizliyorsa, gider ona yapışır, ondan çıkar sağlar yani karşılıklı çıkar vardır. İnşaAllah.
SERDAR DAYANIK: "... Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık bir kavme hidayet vermez." (Münafikun Suresi, 6)
ADNAN OKTAR: Bak işte münafıklara hidayet vermiyor Allah ve mağfiret de etmiyor. Onun için helak olmalarını istiyoruz Allah'tan. Kafirin kurtuluş imkanı var, fakat münafık bir mikroptur, cemiyet mikrobudur. Ama hepsi de takva adına ortaya çıkar, dürüstlük adına ortaya çıkar. En akıllı olduklarını söyleyerek çıkarlar, bu çok manidardır, şaşırtıcıdır. Direkt kafir olduğunu söyleyip ayrılabilir, yapmıyor. Mesela Dırar mescidini kuruyor, "biz daha takvayız" diyor. Uzun uzun ayetle, hadisle kendisini savunur münafık, anlatır.
SERDAR DAYANIK: Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım; "Onlar ki: "Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)
ADNAN OKTAR: Münafık parayı, menfaati alandır. Asla dağıtan olmaz, acayip ızdırap çeker, 5 kuruş dahi olsa çok ızdırap verir. Ayeti bölüm bölüm açıklayalım.
SERDAR DAYANIK: Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım; "Onlar ki: "Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler."
ADNAN OKTAR: Bakın kendi para vermediği gibi, imkan sağlamadığı gibi başkalarını da engelliyorlar. Nasıl yapıyor? Ayetle, hadisle engellemeye çalışıyor. Çok sahtekardır onlar, Allah'ı anarak engellemeye çalışıyor. Ama bakın amaca dikkat edelim. "Dağılıp gitsinler", dağılma ister, çünkü Müslümanlar durdukça münafığın azabının durmasına imkan yoktur. Tek bir tane Müslüman kalmayıncaya kadar dağılmalarını ister, 3 kişi bile kalsa istemez. Hepsinin dağılmasını ister. Çünkü Müslümanlara baktıkça kendi ahlaksızlığını anlayacaktır. Onların ondan ne kadar tiksindiğini bilecektir, Allah'ın intikam alacağını da bilir, ama haşa kendini Allah'tan büyük görür münafık. Onun için bunalımdadır, hastadır, beyni gitmiş bir akılsızdır, kendini çok akıllı zanneden bir akılsızdır. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) sohbet ediyor. Birisi çıkıyor, onu siper ederek çıkıyor, akılsızlığa bak. Birçok Müslüman var, görünüyorsun sen, Peygamber (sav)'e söyleyecekler belli, sezdirmediğini zannediyor. Münafığın sırtı açıktır gözü kapalıdır, öyle gezer. Sırtı boydan boya açıktır, gözünü kapattı mı tamam hiçbir şey olmuyor zanneder. Yani bir hayvan aklına sahiptir münafık ve üst perdeden de her yere akıl vermeye kalkar.
ALTUĞ BERKER: Başka bir ayette de şöyle buyuruyor Allah münafıklar için. Şeytandan Allah'a sığınırım; "Onlar müminleri bırakıp kafirleri dost edinirler". (Nisa Suresi, 39)
ADNAN OKTAR: Kafir, nerede dinsiz, imansız, münafık Allah anılmadığında rahat eder. Şimdi münafığın yanında sen dinden, imandan bahsedersen onu yakarsın, çok bunalır. Müslümanların yanından kaçış nedeni zaten o. Allah'tan bahsedilmesinden dolayı rahatsız oluyor. "Namaza" diyor Allah "üşenerek gelirler" diyor, dağıttığında bir şeyini nefret ederek yapıyor ama konuştuğunda acayip bilmiştir münafık. Akıldanedir, Cenab-ı Allah, "konuştuğunda dinlersin" diyor. Dış görünümü de düzgün oluyor, ama bir mahluk. Şeytanın bir tecellisidir. Şeytanın bir insan şeklinde görünenidir.
ALTUĞ BERKER: Ayette Cenab-ı Allah buyuruyor. Şeytandan Allah'a sığınırım; "Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi..." (Tevbe Suresi, 42)
ADNAN OKTAR: Münafık zaten bir süre verir. Sürenin uzunluğunda çok bunalır münafık. Mesela Hz. Mehdi (as) cemaatinde de, Peygamberimiz (sav) zamanında da böyledir. 10 yıl oluyor hakimiyet olmuyor. "Hadi bana müsaade" diyor münafık. 20 yıl oluyor, 20 yıllık münafıklar vardır. 20 yıla dayanabilir, "hadi bana müsaade" der. Veya yeri gelir 3 yıl, 4. yıla gücü yetmez, gider. Limit koyduklarını gösteriyor münafıkların. Yani zamanla başları derttedir münafıkların. Yol uzunsa bakar, netice gelmiyorsa, "bana müsaade" der. Hem Hz. Mehdi (as) cemaatinde, hem de Peygamberimiz (sav) döneminde bunları görürüz. Hadislerde de var, ayette de var. "Çıkılacak yol onlara uzun geldi" diyor, değil mi ayette? Çünkü bir türlü istedikleri sistem oluşmuyor. Vakit uzuyor, zaman uzuyor. Onlar mallara, oğullara kavuşmak istiyor, rahat etmek istiyor. Cehdin (çaba harcamanın, ilmi mücadelenin) bitmesini istiyor. Tebliğin bitmesini istiyor.
ALTUĞ BERKER: Ayete devam ediyorum. Şeytandan Allah'a sığınırım; "Ama zorluk onlara uzak geldi."
ADNAN OKTAR: Zorluk. Münafığın dayanamadığı bir konudur. Münafık keyfini arar, rahatını arar. Müslüman da zorluğu bir ibadet olarak muhabbetle karşılar, sevinçle karşılar. "Her zorlukla birlikte kolaylık vardır" diyor Cenab-ı Allah. Yine tekrar ediyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah'a sığınıyorum. "Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır" (İnşirah Suresi, 5-6) diyor. Zorluk Hz. Mehdi (as)'ın da karşılaştığı bir olaydır. Zorluk olmazsa imtihan olmaz zaten.
ALTUĞ BERKER: "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler..." (Tevbe Suresi, 42)
ADNAN OKTAR: Allah'ın adını kullanıyor münafık. İnanmadığı halde, hain. Allah'ın adını kullanıyor. "Ama benim yeteneğim yok" diyor. Neye yeteneğin var? Sahtekarlığa yeteneğin var, gezmeye, tozmaya yeteneğin var. Yemeye, içmeye yeteneğin var. Kendini sağlama almak için tedbirler almaya yeteneğin var. Ee, "İslam ahlakını tebliğe yeteneğim yok" diyor, para versen yapar mı? Yapar. Çıkarı olsa yapar mı? Yapar. Çıkarı olmadığı için yeteneği olmadığını söyler münafık.
...
ALTUĞ BERKER: Münafıkların korkak olduklarını söylemiştiniz Hocam. Şeytandan Allah'a sığınırım; "... Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün..." (Ahzab Suresi, 19)
ADNAN OKTAR: Canları tatlı münafıkların kendilerine göre... Münafığın en korktuğu nedir biliyor musunuz? Allah'ın adının herhangi bir yerde yazması. Allah'ın adını görünce aklına ne gelir biliyor musun? Peygamber (sav), Peygamber (sav)'i görünce aklına gelince ne gelir biliyor musun? Hz. Mehdi (as). Hz. Mehdi (as) da aklına gelince beyni zehirlenir, perişan olur münafık. Onun için ne ayet görmek ister, ne Kuran görmek ister. Ne Allah'ın anılmasını ister, hiçbir şekilde duymak istemez. Çünkü Hz. Mehdi (as) onların kabusudur. Münafıkların kabusudur. Ezan okundu mu aklına Hz. Mehdi (as) gelir, biri Bismillah dedi mi aklına Hz. Mehdi (as) gelir. Mesela evde Kuran olmasını istemez münafık. Bunalır, Kuran'ı gördü mü Hz. Mehdi (as) aklına gelir. Allah onları çepeçevre sardı.
...
ADNAN OKTAR: Münafıkların ahir zamanda tek duymak istemedikleri kelime nedir biliyor musunuz? Hz. Mehdi (as). Yani yakar, ciğerini yakar. Allah'ı duydu mu aklına Hz. Mehdi (as) gelir, Peygamber (sav)'i duydu mu aklına Hz. Mehdi (as) gelir. Cami gördü mü aklına Hz. Mehdi (as) gelir. Televizyonda Hac'dan bahsederler Hz. Mehdi (as) aklına gelir. Tam bir kabustur onlar için dünya, yani Hz. Mehdi (as)'dan dolayı. Allah onlara azap olarak göndermiştir Hz. Mehdi (as)'ı, müminlere de müjde olarak göndermiştir. İnşaAllah.
SERDAR DAYANIK: Hocam siz Hz. Mehdi (as)'ın münafıkların kabusu olacağını söylediniz inşaAllah. Hadis var, elhamdülillah. Münafıkların bir özelliği de, siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah Hocam, Allah'tan çok Hz. Mehdi (as)'dan korkmalarıdır. Elhamdülillah. "Daha birçok insan Kuran'dan çok onun (Hz. Mehdi (as)'ın) korkusu nedeniyle günahlarından kaçınacaklardır." diyor.
ADNAN OKTAR: Allah onu da bir hayır ve hikmetle yaratıyor, maşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hadis-i şerifte münafıklar için şöyle diyor Hocam. "Ayrılanlar da muhalifler de Hz. Mehdi (as)'a zarar veremeyecek. O kendinden ayrılanlara rağmen muzaffer olarak yoluna devam edecektir."
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Muzafferdir, arslandır. İnşaAllah.
SERDAR DAYANIK: Ahir zamandaki münafıklar, Hz. Mehdi (as) zamanındaki münafıklar buğdaya musallat olmuş kurtlar gibidir benzetmesi yapılıyor inşaAllah, en sonunda da o kurtlardan geriye en sağlam buğdaylar kalır diyor, Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, maşaAllah. Sürekli bakacak mübarek demek ki buğdaylara... Münafık her zaman kendini savunurken Kuran'la hadisle savunur. Peygamber Efendimiz (sav) zamanında da münafıklar kendilerini Kuran ayetleriyle savunmaya kalktılar. Hatta sonra, mızraklarının ucuna da Kuran geçirdiler biliyorsunuz. Böyle haindir münafıklar. Kuran'ı kendine bir set ve zırh olarak alır. Müşrikleri de arkasına alır, kafirleri de arkasına alır. Onunla atağa geçer, kendi kafasınca. Ama kaderinde bunu zaten yapacaktır, o zanneder ki kendi yapıyor.... Fakat münafık Müslümanı Kuran'la etkilemeye çalışır, ama dil eğip bükerek ve sahtekarca, yani çıkarına uygun şekilde yapmaya çalışır. Münafığın ana vasfıdır. Kuran'ın açık hükümlerini görmezden gelir. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) zamanında Dırar mescidine çağırıyorlar, "Allah'ın emri temizlik. Bak, çok temiz bir yer burası, buraya gelin" diyorlar. "Ve biz burada çok daha mükemmel ibadet ediyoruz" diyorlar, "Peygamber (sav)'i görüyorsunuz" diyorlar. "Kadınlarla vakit geçiriyor" diyor. Güçlüydü benim aslanım, Peygamberimiz (sav). Kurban olayım ben onu yaratan Allah'a. Ona üç şey sevdirildi. Namaz, "gözümün nuru namaz" diyor, "güzel koku ve kadınlar." 100 tane kızım olsa, helal olsun. Tabi bir tanesiyle evlenir. Ama 100 kere dünyaya gelsem 100'ünde de kızım olsa Peygamberimiz (sav) ile evlendirirdim. Aksini yapanı dünyanın en alçak adamı olarak görürüm. Peygamber (sav) varken gidip başkasıyla evlenirse benim kızım, ben onu en aşağılık adam olarak görürüm. Evlatlıktan reddederim ben onu. Benim için insan değildir. Münafıklara en çok ızdırap veren neydi biliyor musun? Resullullah (sav)'in gücüydü, sağlığı ve neşesiydi, kadınlara karşı düşkünlüğü, sevgisi, muhabbetiydi. Düşkün derken, Allah'ın tecellisi olarak düşkün. Güle düşkün, bülbüle düşkün, kadına düşkün. Düşkün derken, arzulu, istekli, seviyor, hoşuna gidiyor, Allah'ın tecellisi olarak seviyor. Bu ahlaksızlar gibi saf şehvete dayalı, ahlaksız olanların mantığında değildi Resulullah (sav)... Bakın şu an Mehdiyetten münafıklar da, küfür de, deccaliyet de müthiş korkuyor, titriyorlar, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Çünkü nereye gitseler (manen) gırtlaklarına çöküyorum.
OKTAR BABUNA: Dünya çapında Hocam, maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Hop diyoruz nereye gidiyorsun bakayım diyoruz, hani var ya karton filmlerde bir fren yapıp duruyor, ensesinden yakalıyoruz, savurup atıyoruz cehennemin içine Allah'ın izniyle. Yine başka yerde yakalayıp yine yapıyoruz. Bakın Hz. Mehdi (as)'ın ışığını almış, Hz. Mehdi (as)'ın öncüsü olan, alelade, Hz. Mehdi (as)'ın ayağının çamuru olan bir talebesiyim ben. Ben böyle eziyorsam Oktar, Hz. Mehdi (as) ne yapar bir düşün. Değil mi? Münafık Müslümanın enerji kaynağıdır. Müslümanı (manen) delirtir. Coşturur, deli ırmak haline getirir, şevkini artırır Oktar'ım, sağlık, sıhhat getirir. Adrenalindir. İnşaAllah, kudrete vesile olur. İnşaAllah.
Münafıkların eleştirilmesi son derece önemli, anlatılması çok önemli, çünkü doğrudan küfür değil de İslam aleminde en büyük tehlike münafıklıktır. Münafık tehlikesi var. Bediüzzaman da diyor, "cereyan-ı münafıkane" diyor, "cereyan-ı münafıkaneyi dağıtacak" diyor. Yani hem küfrü hem de cereyan-ı münafıkaneyi. Onun için Hz. Mehdi (as)'ın görevi zordur. Kolay bir görev değil inşaAllah. Siz bu ayetleri her okuduğunuzda münafıkların beyni paramparça oluyor. Ama bununla bırakmayacağız tabi, çok detaylı anlatacağız. Hadislerle anlatacağız, ayetlerle anlatacağız. Yine anlatacağız, yine anlatacağız. En az Darwinizm'i anlattığımız kadar bu konunun da anlatılması gerekiyor. Son derece hayati bir konu inşaAllah ve günümüze uyarlanarak anlatılması çok önemli. Peygamber (sav) devrindeki münafıkların tavrını çok kapsamlı anlatmamız gerekiyor. İnşaAllah. O devirdeki münafıkların hayatı hep rabt altına alınmıştır, yazılmıştır. Onları Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatından alıntılarla kapsamlı anlatacağız inşaAllah. Ama önce ayetler tabi. Çünkü Peygamberimiz (sav) müthiş zor bir ortamda kalmıştır münafıklardan dolayı. En şedid mahluklar onlardır. Hem çok cibilliyetsiz, karaktersizdirler, hem bakarsın evliya görünümündedir, takva görünümündedirler ama çok küçük bir şeye tamah ederler. Süper aşağılıktırlar. İçte dinsiz oluyorlar, imansız, Allah'a düşmandırlar haşa, fakat Müslümanlardan çekindikleri için kendilerini dindar gösterirler. Buna karşı da münafığın en önemli özelliği deşifre edilmesidir. İyice anlatmak gerekiyor. Kuran'ın yeterliliğine inanmaz, Kuran'a inanmaz, hurafeye yatkındır münafık, hurafe arar. Peygamber Efendimiz (sav) zamanında da hep hurafe aradılar. Hz. Ömer (ra)'ı niye şehit ettiler? Hurafeye karşı olduğu için münafıklar şehit etti. Hz. Ali (ra)'ı niye şehit ettiler? Hurafeye karşı olduğu için, Kuran'ın yeterliliğine inandığı için şehit ettiler. Böyle bir hain tıyniyet içindeler. Hz. Ömer (ra) da Hz. Ali (ra) da sünnete tam uyan, Kuran'a tam uyan insanlardı.
Münafıkların bir mucize olarak etki etmeme gücü vardır. Müslümanlara zarar veremiyor, kaderlerinde yok. Ne yaparlarsa yapsınlar zarar veremiyor, hep kendi ayaklarına dolanır, her kurdukları tuzak kendi ayaklarına dolaşır, bu mucize olarak böyledir. Onlar bağımsız olarak yaşadıklarını zannediyorlar, halbuki onları yönlendiren de Allah, onları yaratan da Allah, onlar farkında değiller onun.
OKTAR BABUNA: "Şüphesiz Allah yapmakta olduklarını kuşatandır." (Al-i İmran Suresi, 120) Ama Allah sonunda hesaba çekecek inşaAllah. "Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler..." (Mümtehine Suresi, 2) Yani Müslümanlara saldırıp da onları ele geçirdikleri takdirde, onlara düşmanlık yapacakları, zulmedecekleri, "... ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar..." (Mümtehine Suresi, 2) diyor Allah. Bakın ellerini ve dillerini. Dillerini günümüzdeki haline uyarlarsak, medya yoluyla, basın yoluyla, attıkları iftiralarla. "... Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir..." (Mümtehine Suresi, 2) Müslümanların da kendileri gibi inkar etmelerini istiyorlar. İman etmeleri onları çok kızdırıyor. Ve imanda kararlı olmaları inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Münafıklar, haşa, Allah'ı beğenmezler asıl, sonra Peygamber (sav)'i sonra imamları. Yani onların hastalığı ordadır. Asıl Allah'a karşı öfke vardır. Onu Peygamber (sav)'e yansıtıyorlar veyahut asrımızda Hz. Mehdi (as)'a yansıtırlar. Kökende imansızlıktan kaynaklanıyor asıl hastalıkları.
OKTAR BABUNA: Müslümanların arasında oldukları süre içerisinde de Müslümanların arasını açmaya çalışırlar. Bakın, Allah şöyle buyuruyor, şeytandan Allah'a sığınırım. "Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak" (Tevbe Suresi, 107) yani müminlerin inkar etmesini istiyorlar, insanların inkar etmesini istiyorlar. Müminlerin arasını ayırmak, müminleri bölmek, onları birbirinden ayırmak, "ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler" (Tevbe Suresi, 107) kendilerine göre bir risk gördükleri için Peygamberimiz (sav) döneminde Hz. Peygamber (sav)'in yanından, Hz. Mehdi (as) döneminde de Hz. Mehdi (as)'ın yanından ayrı bir yere geçip, sığınacakları bir yer bulup, oradan onların mücadelelerine, onların başlarına gelenlere uzaktan bakmak istiyorlar.
ADNAN OKTAR: Onlara yapılan saldırıları uzaktan izliyorlar. Takip etmek istiyorlar, korkuyorlar, yanlarında durmak istemiyorlar. Onlara da bir zarar gelir diye, Müslümanları uzaktan izleyerek kendilerince kurnazlık yaptıklarını zannediyorlar.
OKTAR BABUNA: ... "mescid edinenler ve biz iyilikten başka bir şey istemedik diye yemin edenler (var ya,)" (Tevbe Suresi, 107) Çok yalancılar, süper yalancılar. Güya böyle, bu şekilde iyilik istediklerini, Müslümanların iyiliğini istediklerini iddia ediyorlar, ama içlerinde tamamen sahtekarlar ve çok büyük bir kin ve nefret taşıyorlar aslında. Özellikle Hz. Mehdi (as)'a ve yanındakilere karşı. Peygamberimiz (sav) döneminde de Peygamber (sav)'e inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Birbirlerinden çok şiddetli nefret eder münafıklar. Çok aşağılık görürler birbirlerini... Tabi, Kuran'da var. "... Aralarında kalpleri paramparçadır..." (Haşr Suresi, 14) diyor. Akıl almaz bir nefret. Çünkü hepsi birbirinin aşağılık olduğunu biliyor, fakat bir çıkar grubu oluştuğu için çıkarından dolayı birbirine ses çıkarmıyor, ama nasıl köpekler, böyle sokak köpekleri birbirlerine iyi davranır ama bir menfaati dokunduğunda birbirlerine saldırırlar. Kurt da öyledir, gerekirse birbirlerini parçalarlar, münafık da öyle.
ADNAN OKTAR: Her anlattımızda Kuran'ın bir sırrını biraz daha detaylandırıyoruz. Biraz daha derinliğini açıyoruz. Her anlattığımızda yeni, yeni Cenab-ı Allah hikmetler bahşediyor... Mesela Müslüman alimler münafıkları anlatırlar. Ben çocukluğumdan beri duyarım, ama kısa anlatılır. Böyle çok flu bir tehlikeymiş, insanların çok nadir karşılaşacağı bir olaymış gibi. Şeytandan da çok az bahsedilir. Münafıktan da çok az bahsedilir. Sanki ender, nadiren karşılaşılıyormuş gibi. Olsa bile bir kaç klasik tavrı vardır. Hemen konu hallolur gibi. Öyle değil, münafığın detaylarını Allah yüzlerce ayetle vermiş. Yüzlerce ayet ne demek, çok önemli demektir. Ve bakın Peygamber (sav) peygamber olduğu halde münafığı bilemiyor. Allah vahiy ile bildiriyor. Yani çok şeytani bir mahluktur. Çok detay çalışır. Şeytanın ilkasıyla, kendi zekasıyla değil. Münafık normalde akılsızdır. Şeytanın emrine girmiş bir robottur. O yüzden tehlikelidir. Şeytanın zekasını kullanır. Yoksa münafık kendi aklını kullanmaz. Münafık klasik akılsızdır. "Kof kütük gibidir" diyor Cenab-ı Allah. Kütük, yani bildiğin kütük, ama o kütüğü şeytan kullanır. Onu konuşturur, ona birşey yaptırır, onu çeşitli yollara sevkeder. Bir kere münafığın mutlaka Müslümana ihtiyacı vardır. Kafirin Müslümana ihtiyacı yoktur. Ama münafığın Müslümana ihtiyacı vardır. Onun için münafık hem Müslümanların dağılmasını ister hem dağılmasını istemez. Çünkü dağıldığında münafık olmamış olur o. Yani düz kafir hükmüne girmiş olmuş oluyor. Onun olması için fıtraten ruhunda o sürekli hem İslam cemaatinin yıkılmasını, Müslümanların dağılmasını ister. Hem de muhafaza olmasını ister. Kuran'a dikkatlice baktığımızda, detaylıca incelediğimizde münafığın ana derdinin kendi çıkarları ile ilgili konularda yoğun faaliyet yapmak olduğunu görürüz. Mesela münafığın İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti ile ilgili bir konusu yoktur. Evet, bakın temel vasıflarındandır münafığın. Bu konuyu işlemez. Bu konuda bir anlatımı yoktur. Olsa da usulen yapar. Yani sırf gösteriş olsun, sükse olsun. Çünkü münafığın ihtiyacı olan bir konu vardır. Kendini Müslüman gibi göstermeye ihtiyacı vardır. Müslüman gibi göstertmek için de çok nadiren de olsa, ağız ucuyla İslam ahlakının dünya hakimiyetini istiyormuş gibi yapar, ama istemez. Çünkü onun sistemini (manen)?öldürür. Münafığı (manevi olarak) öldürecek bir sistemdir. Bunu içgüdüyle bilir ve dolayısıyla Mehdiyeti, İslam ahlakının dünya hakimiyetini asla istemez münafık. Münafık neyin peşindedir biliyor musun, kendine göre kaptırdığı malının, kaptırdığı aşiretinin, kaptırdığı imkanların yani onları kurtarmanın bir yoluna girer. Önce ilk verirken akılsız olduğu için, istemeye istemeye verir. Mesela malını verir, imkanlarını verir, ama istemeyerek. İstemeyerek namaz kılar. İstemeyerek itaat eder. İstemeyerek her türlü imkanı sağlar. Ama ona iç acısıdır müthiş bir ızdırap verir, çok acı verir. Artık o öyle dayanılmaz hale gelir ki, birden feveran eder ve Müslüman cemaatten ayrılır. Ayrıldıktan sonra dışarıdan haberleri izlemeye başlar. Yani münafığın iblis ruhu gittikçe doz arttırır. Bakın, başta itaat görüntüsünde gelir. Sinsidir, gizler kendini, verem mikrobu gibi gizler. Sonra yavaş yavaş kendini hisettirirmeye başlar, o huzursuzluk tedirginlikle. Sonra eylemlerine başlar. Sonra ayrılma bölümü vardır. Orada da gittikçe dozajı artan tarzda. Şeytanlığı ve iblisliği artmaya başlar. Kuran'a bakın görürsünüz. Yükselir, yükselir, yükselir had safhada ondan sonra boğulur. Yani o şeytan onu artık boğar. Bütün nefsi bedeni artık şeytan kesildiği için iptal olur. Akli dengesini kaybeder. Artık felç olur.
Bu aşamaları Kuran'dan çok detaylı anlatarak güzel bir eser hazırlıyorum. "Kuran'da münafık." Var bizde, ama çok psikolojik analiz yapılarak değil, yani doğrudan aktarım tarzında. Biz şimdi psikolojik analizi de yapacağız, yani yaşanan hayatta, Resullullah (sav) zamanı, Hz. Mehdi (as) devri daha önceki dönemler, değil mi? Ve buna karşı Müslümanların nasıl tavır alması gerektiği konusu üstünde kapsamlı olarak hazırlıyorum.
Bunun faydası nedir? Müslümanların münafıklara karşı daha güçlü, daha atak ve daha dikkatli olması ve teşhisin daha kolay olması. Yani kolay teşhis sağlamaları. Şimdi münafık mesela, Habil Kabil kıssasında da var. İki kardeştir. Biri kafir, münafıktır. Biri evliya ve velidir. Allah öyle yaratıyor. Mesela biri katil kılıklı, cinayete yatkın, kandan hoşlanan, kan eğilimli, psikopat. Ama diğeri veli, mazlum, Allah'a teslim olmuş. Kuran Habil, Kabil kıssasını özellikle belirtmiştir. Mesela Hz. Nuh (as) da diyor ki; "Ya Rabbi" diyor "benim oğlum" diyor oğlunu kurtarmak istiyor. Cenab-ı Allah diyor ki; "o senin ailenden değildir." Çünkü aile münafığa göre, genetik bağa göredir. Kuran'a göre de imana göredir. Eğer iman yoksa, münafıksa o onun kardeşi değildir zaten. Babası da değildir. Annesi de değildir. Dedesi de değildir. Akrabası da değildir. Hiç birşeyi değildir. Yani akrabalık bağı ortadan kalkar, münafık olduğunda ve kafir olduğunda. Doğrudan iman ile bağlantılıdır. Cenab-ı Allah o yüzden diyor ki, "Sakın cahillerden olma o senin ailenden değildir" diyor. Ayrı o. Ama münafıkların soy bağını aradığını Allah, Kuran'da belirtiyor. Soy bağını, yani "ırkçı bir kafa ile" diyor. "Mezarları ziyaretlerine kadar bu sürdü" diyor. Yani onlarda ırka göre. Genetik koda göre. Kan bağına göre bir inanç vardır. Ona göre kurtarmak ister. Onun için der ki kardeşlerine, "bize katıl" diyor. Münafık "bize gel" diyor. Yani münafık hep onun peşindedir. Uzaktan izler. "Bize katıl", ama kendine benzetmeye çalışmak içindir bu. Ama orada yine mal kaygısı vardır. Çünkü münafık ahirete gittiğinde, diyorlar ki cehennemde mesela "Anneni, babanı, kardeşini fidye olarak vermek ister misin?" "Veririm" diyor. "Başka?" "Dünyadaki herkesi fidye olarak veririm ben" diyor. "Malımı da veririm" diyor. "Yeter ki ben kurtulayım" diyor. Münafık böyle bir mahluktur. Yani akrabalık bağı onun için mal demektir ve çıkar demektir. Yani aşiret, Kuran'da da var ya, "mallarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, yarım kalmasından korktuğunuz ticaret, evler." Değil mi, "aşiret" bak "babalarınız, kardeşleriniz, oğullarınız, eşleriniz, yarım kalmasından korktuğunuz ticaret, içinde oturduğunuz evler. Allah'tan, Resulü'nden ve Allah yolunda mücadele etmekten daha hayırlı görüyorsanız bekleye durun" diyor Allah. Allah "belanızı vereceğim" diyor. Yani asıl konunun cehd (ilmi mücadele) olduğunu, Allah'ın dinini yaymak olduğunu Allah belirtiyor. "Allah, Resulü ve Allah yolunda mücadele" yani cehd. Münafığın da en rahatsız olduğu şey cehddir. Hiç hoşlanmaz. Münafık malın mülkün peşindedir. Bakın münafığa, hep malla ilgili ayetleri kullanmışlardır. Hep mülkle ilgili ayetleri kullanmışlardır ve Peygamber (sav)'in rahatı, zevki ve gücü ve torunlarının rahatı ve gücü onların çok canını yakmıştır. Çok bunaltmıştır. Münafık kadın düşmanıdır. Anti kadındır münafık. Mesela bu Kuran'da işlenir. Çok detaylı. Hatta çocukları öldürüyorlar. Kız çocuklarını. Kadınlardan uzak kalmak için binbir türlü yol bulmuşlardır münafıklar ve küfür. Özelliğidir. Anti kadındır. Müslümanlarda da kadın muhabbeti olur. Allah onları öyle yaratmıştır, onun için diyor ki Allah; "münafıkın ve münafıkat, münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir" diyor. Birbirlerine yakın oluyorlar. Müminun ve müminat, mümin erkekler ve mümin kadınları da birbirlerinden hoşlanacak şekilde yaratmıştır Allah. Yani etiyle kemiğiyle Allah birbirini sevdirecek şekilde yaratıyor. Onlar da pislik böceği gibi birbirlerini seviyor. Nasıl pislikten pislik böceği hoşlanıyor, değil mi? Anormal birşey, ama yapıyor hayvan. O da pislik böceği gibi ondan hoşlanır. Yani münafıktan hoşlanır. Pislik böceğinin özelliği nedir? Aynı özellik onda da olmuş oluyor. Yani sevgiye dayalı, merhamete, şefkate dayalı olmaz. Münafıkta sadece mal, mülk, enaniyet ve azamet esastır. Bir enaniyet, iki itaat altında olmamak. Münafığın en büyük ızdırap çektiği şey, şeytani bir yönü vardır; itaatten çok kaçınır. İtaat çok bunaltır münafığı. İtaat altında kalmak istemez. Mesela şeytana Cenab-ı Allah dedi ki; "insana itaat edeceksin." Münafık tıynetli olduğu için, yani bütün münafıklarda olan ana karakter onda olduğu için, acayip ağırına gitti. Ukala ve züppe bir uslupla, haşa, dedi ki "beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın" tam klasik akılsız. "Ben secde etmeyeceğim" dedi ve itaat etmedi Allah'a. Ve "artık fitne ile uğraşacağım" dedi şeytan. Münafık da öyledir. Bakın ayrıldı şeytan. Allah ayırdı şeytanı, hemen fitneye koyuldu, görevi budur. Ondan sonra fitne, başka derdi yoktur. Münafığın da ana konusu fitnedir. Ama tabi kendini muttaki olarak tanıtacaktır. Hatta bu tanıtmadan dolayı Peygamber (sav) dahi farkedemiyor bazen. Allah "Ben" diyor, "onları sana bakışlarından tanıtırım" diyor. Onlarda hakikaten şeytani bir bakış olur. Mürşitler, büyük alimler, peygamberler Allah'ın dilemesiyle onları fark edebilirler. Bakış bozukluğu, yani gariptir bakışları ve "bozuk konuşmalarından da anlarsın" diyor Cenab-ı Allah. Bozuk konuşmaları derken, Kuran'ı ve Allah'ı anarak münafıklar konuşur zaten. Ama dil eğip bükerek alakasız yerlerde kullanarak yapıyorlar. Hiç alakasız. Dil eğip bükerek. Onların şeytani bir yöntemidir bu. Peygamber (sav)'in yanında "sen Allah'ın Resulüsün" diyorlar. Halbuki inanmıyor, ama onu demeye ihtiyacı var onun. Çünkü Peygamber (sav)'in yanına gittikleri zaman iyi biri gibi görünebilmesi için, "sen Allah'ın Resulüsün" demesi gerekiyor. Böyle bir tıynet içindedir münafık. Kadın düşmanı olduğu için de müminlerin kadınlara olan muhabbeti ona çok ağır gelir. Güzelliğe olan muhabeti çok ağır gelir. Mesela zenginliği kıskanır. Müslümanların gücünü kıskanır. Evlerinin temizliğini kıskanır. Hakimiyetini kıskanır. Mesela Müslümanların birbirine olan itaatini, saygısını kıskanır. Münafık itaatten nefret eden bir mahluktur. Kendini haşa Allah gibi görür. Onun için itaatten şiddetle kaçınır münafık. Sanata düşmandır. Güzelliğe düşmandır. Estetiğe düşmandır. Hz. Hasan (ra)'a, Hüseyin (ra)'a karşı, Peygamberimiz (sav)'e karşı öfkenin kökenin de de bu vardır.
Mesala Peygamber Efendimiz (sav)'in evliliklerini kıskandılar. Hz. Hasan (ra)'ın evliliklerini kıskandılar. Kadınlara karşı olan muhabbetlerini kıskandılar. Daha hala devam ediyor. Açın küfrün kafir sitelerini, münafık sitelerini o öfke hala devam eder. Durmaz. Bakın 1400 yıldan beri o öfkeleri yatışmadı. Peygamberimiz (sav)'in Zeynep annemizle evliliği acayip ızdırap vermiştir münafıklara. Çünkü onların o bağnaz, ilkel, o tutucu kafalarına göre bu asla olmaması gereken birşeydi. Ama Allah onu ona bir nimet olarak vermişti, güzellik olarak vermişti. Bak diyor ki Tevrat'ta da Kral Süleyman, Firavun'un kızını da almış, nikahlamış. Yanı sıra diyor Mogollu, Emmovlu, Edonlu, Saydalı ve Hittili birçok yabancı kadını sevdi diyor. Hz. Süleyman (as) onlara sevgi ile bağlandı. Bakın sevgi ile bağlandı. Hz. Süleyman (as)'ın kral kızlarından 700 karısı ve 300 cariyesi vardı diyor. Toplam 1000 tane hanımı var Hz. Süleyman (as)'ın. Aşıklar kadınlar, aşkla, Allah aşkı ile geliyorlar, yani bazı akılsızlar bunu saf cinselliğe dayalı bir mantık olarak alıyorlar. Bu münafık ve küfür kafasındadır bu. Halbuki Allah aşkının tecellisi olarak istiyor bunu Hz. Süleyman (as). "Ya Rabbi" diyor "ben bu sevgiye, bu varlıkların sevgisine Senin rızan için girdim" diyor. Kuran ayeti var. Mesela atları okşuyor. Boyunlarını okşuyor. Aşk kaplamış, Allah aşkı kaplamış. "Atlar yanına yanaştı" diyor. "Boyunlarını okşuyor" diyor. "Bacaklarını okşuyor" diyor Kuran ayeti var. Bak boyunlarını ve bacaklarını okşuyor diyor. Aşk. Saray muhteşem, her yer altın kaplama. O devrin münafıkları "acayip israf yapıyorsun" diyorlardı. "Ne yapıyorsun sen, her yeri altın kaplıyorsun?" diyorlardı. Kuran'da da Allah övüyor. Çanaklar, yerinden sökülmeyen kazanlar, heykeller muazzam bir saray yaptı. Cenab-ı Allah nasip etti ona. Allah meydana getirdi. Ama münafıkları acayip rahatsız etti bu. Daha hala bakın binlerce yıldır onun acısını konuşuyorlar ve defalarca Hz. Süleyman (as)'ın mabedini yıktılar, o muhteşem mabedi. Defalarca yıkıldı. Hz. Mehdi (as) devrinde tekrar kurulacak. Dedesinin mabedini yeniden kuracak Hz. Mehdi (as) inşaAllah. Hz. Süleyman (as)'ın aynı ihtişam ve aynı güzeliğiyle. Münafıkları cayır cayır (manen) yakacak ızdırapla, yani onlara (manevi) ızdırap çektirecek inşaAllah.
Peygamber Efendimiz (sav)'in zengiliğini de kıskanıyordu o zaman ki münafıklar. Hz. Hasan (ra)'ın ihtişamını, sevgisini dün de okumuştum. Bak Hz. Hasan (ra) "müşteba," Hz. Mehdi (as)'ın dedesidir. "Taki, zeki, tahir, sıbth (torun), kendisinin 90-100 kadar kadınla evlendiği rivayeti vardır" diyor. Ayrıca "onun 300 tane cariyesi olmuştur" diyor. Helal olsun dedeme, helal olsun binlerce, milyonlarca, sonsuz kere helal olsun. Münafıkları acayip rahatsız etti bu acayip. O yüzden mallarını mülklerini almaya kalktılar, şehit etmeye kalktılar. Allah da onlara cennet nasip etti. Yine durduramadılar. Ve "ahir zamanda" inşaAllah diyor, "benim soyumdan, benim torunlarından Mehdi bütün dünyanın mülküne hakim olacak" diyor. Münafıkları perişan edecek bir ızdıraptır bu. Şu an münafıklar kavruluyor. Kavruluyor, yanıyorlar... Allah münafıklardan ve küfürden bahsediyor ayette Nahl Suresi, 58. "Onlardan birine" yani münafıklardan, küfürden birine "kız çocuk müjdelendiği zaman" anti kadın ya bunlar, "içi öfke ile taşarak yüzü simsiyah kesilir" diyor. Münafıklar nefret eder kadından. Onun için sapıktırlar da. Yani sapık tıynetlidirler. Anti kadındır. Bak "müjdelendiği zaman içi öfkeyle taşar yüzü simsiyah kesilir" diyor.
Çok fazla Kuran ayeti vardır bu konuda, "Oysa onlardan biri o Rahman olan Allah için verdiği örnek ile kız çocuğunun doğumu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilmiş olarak. Kahrından yutkundukça yutkunur" diyor. Yani müthiş bir kadın nefreti vardır münafıklarda. Küfrün özelliğidir bu. Müslümanda tam tersine.
Münafık ve kafir, Müslümanın gıdasıdır. Rahmetli Necip Fazıl Kısa Kürek ne diyor biliyor musun? "Ey düşmanım" diyor. "Ey münafık, Ey kafir. Sen benim ifadem ve hızımsın" diyor. "Seninle ben hız kazanırım. Beynim açılır, kafama kan gelir" diyor. "Şevkim artar" diyor. "Cehd azmim artar" diyor. "Gündüz geceye muhtaç" diyor. "Bana da sen lazımsın." Müslüman münafıksız yapamaz, kafirsiz yapamaz, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Münafıklardan bahsetmiştiniz. Allah yolunda mallarını harcamaktan şiddetle kaçınıyorlar. Bu yönde ayetler var Hocam inşaAllah Kuran'da.
ADNAN OKTAR: Kaptırdığı malını da geri almanın peşinde oluyorlar. Münafığa en çok koyan odur. Ayette var "istemeye istemeye verirler" diye belirtiyor. Acayip ızdırap duyuyor. Ciğeri sökülüyor, eti sökülüyor adeta.
OKTAR BABUNA: Dediğiniz gibi dinle, imanla hiç alakaları kalmıyor. Yani İslam Birliği'nin oluşması, Darwinizm, materyalizm, hiç böyle çalışmaları olmuyor.
ADNAN OKTAR: Evet, münafık diyorsun, adam anlatır mı? O zaman Hz. Mehdi (as)'ın askeri olmuş oluyor. Sen neden bahsediyorsun, olur mu? Münafık bir kişiye bile İslam'ı öğretse Hz. Mehdi (as)'a asker yetiştirmiş olur. Hz. Mehdi (as) nefreti olacağına göre asla bunu yapamaz. O sadece, malının, mülkünün, aşiretinin kurtarılmasının peşinde olur. Ama Cenab-ı Allah diyor ki "bir sıhhiyet bağı yoktur" diyor yani "küfr içinde olan, münafık olan zaten sizin ailenizden değildir" diyor. Münafık bunu anlamaz, o yüzden mezarı ziyarete gidiyor, mezara gidiyor daha hala orada mezardaki babasına kadar gider. Ya da dedesine, atasına kadar gider. Münafığın düz mantığı vardır. Şeytani, iblisani düz mantığı vardır. O Müslümanlara gelen nimetin nasıl durdurulacağının peşindedir ve Müslümanların zenginliği çok ızdırap verir. Onun için Cenab-ı Allah Hz. Süleyman (as)'a muazzam bir ihtişam verdi, Hz. Zülkarneyn (as)'a da verdi ve Hz. Mehdi (as)'a bütün dünyayı vereceğim diyor, bütün dünyayı ve münafıkları perişan edecek Allah. Dedesi Hz. Süleyman (as)'ın mescidini de yapacak, münafıklar defalarca yıktı kafirler. Yeniden tanzim edecek inşaAllah.
TARKAN YAVAŞ: "Kuvvet ve onuru onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz bütün kuvvet ve onur Allah'ındır." Nisa Suresi, 139. ayet. İnşaAllah. Münafıklar Hocam, kendilerince gücün ve kuvvetin müşriklerin, münafıkların yanında olduğunu düşünüyorlar ve onların yanına giderek daha güçlü olacaklarını zannediyorlar bu yüzden müminleri bırakıyorlar. Halbuki Allah da diyor ki inşaAllah "bütün güç ve onur müminlerindir" inşaAllah, Allah'ın izniyle.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Şimdi münafıkların yanıldıkları bir nokta var. Münafıklar çok hasut, cimri ve pislik adamlardır. Şimdi münafık münafığın yanına gittiğinde zanneder ki o münafığın malını mülkünü yiyecek, her şeyini alacak, halbuki münafık zaten hasut ve cimri olduğu için münafık münafığı ezer zaten. Onun için ayette birbirlerinden nefret ettiklerini söylüyor Allah. O nefretle daha da beter çöker. Daha da ızdırap çeker, çünkü onun nefesinden ayrı bir çöker, pis nefesinden ayrı çöker, pis bakışlarından ayrı çöker, pis elektriğinden ayrı çöker, pis konuşmalarından ayrı çöker, pis benliğinden ayrı çöker. Yani onların zehir etkisi vardır. Münafık münafığı yakar. Kavurur ikisi birbirini. Onun için münafıklar birbirlerinin yanında bereket bolluk bulacağını düşünerek, zaten bereket peşinde olmaz da onlar, yani mal, mülk edineceğini düşünerek gider, o onu soymaya çalışır, o onu soymaya çalışır. O ondan çıkar sağlamaya çalışır, o da ondan çıkar sağlamaya çalışır. Mesela Ebu Cehil o devrin bunağı, münafığı, kafir, onun yanına yanaşanlar oluyor, o onu kullanıyor, yani pisliğini temizlettirir, kendine hizmet ettirir, köle gibi kullanır, zırnık da vermez. Bayağı ezer yani.