İnsanlardan öyleleri vardır ki:
"Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır.
(Bakara Suresi, 8-10)
Çoğu insan için 'münafık' kelimesi pek bir anlam ifade etmez. Bazıları ise kelimeyi halk dilindeki şekliyle, yani "ikiyüzlü" ya da "yalancı" anlamlarıyla bilir fakat Kuran'daki karşılığından haberdar değildir. Biraz dini bilgisi olanlar ise münafıkların, daha çok Peygamberimiz (sav) döneminde yaşamış inkarcı bir grup olduğunu düşünürler.
Oysa münafıklar Allah'ın Kuran'da yüzlerce ayetle haber verdiği ve onlara karşı son derece temkinli olunmasını hatırlattığı bir gruptur. Ve yine Kuran'a bakıldığında anlaşılan, münafıkların, hiç de az rastlanılan bir grup değil, aksine her mümin topluluğunun içinde bulunan 'teşkilatlı' bir grup olduğudur.
Kuran'a baktığımızda bu kuralın her dönem için geçerli olduğunu görürüz; Hz. Musa (as) ile birlikte olan topluluğun içinde de, Hz. Süleyman (as)'a inananların arasında da, Hz. İbrahim (as)'ın ümmetinde de, Peygamberimiz (sav)'in 1400 sene önce yaşamış cemaatinde de... Kısacası Kuran'da bahsi geçen hangi Müslüman topluluğu olursa olsun içlerinde münafıkların da bulunduğundan bahsedilir. Çünkü "(Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın" (Ahzab Suresi, 62) ayetiyle de bildirildiği gibi Allah, her ümmeti benzer olaylarla denemeden geçirir. Eğer ortada bir mümin topluluğu varsa muhakkak onun içinde bir de münafık grubu olacaktır. Bu, Allah'ın tarih boyunca değişmeyen bir kuralıdır.
Dolayısıyla Allah, müminler için tehlike oluşturacak bu topluluğun özelliklerini Kuran'da sıkça bildirmiştir. Münafıklar, Kuran'da en çok tarifi görülen insan türlerinden biridir.
Hayatının tamamını Allah'a adamış, O'nun yolunda canıyla, malıyla mücadele eden samimi insanların arasında, 'onlardanmış' gibi görünerek -kimi zaman yıllarca- yaşayabilen bu insanlar, aslında 'onlardan' değildirler ve yalnızca kendilerine çıkar sağlama peşindedirler. Tarih boyunca bu olay, hak ve samimi olan bütün mümin topluluklarında görülmüştür. Nitekim Kuran'da, yukarıda da belirttiğimiz gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) dahil birçok resulün kavimlerindeki münafıklar hakkında çok fazla bilgi verilmektedir.
Bu kitapta münafıkların özelliklerini, Kuran'da tarif edilen detaylarıyla tek tek ele alıp inceleyeceğiz. Daha sonra ise münafıkların içlerinde yaşattıkları önemli bir hastalığa, 'müstağniyet'e dikkat çekeceğiz.
'Müstağniyet', ileriki bölümlerde daha detaylı olarak ele alınacağı gibi münafıkların üzerlerinde barındırdıkları en belirgin özelliklerden biridir. Münafık karakterli bir kişi, kendini 'müstağni gören' yani 'hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını' sanan, her zaman kendinin en doğru yolda olduğuna inanan bir yapıdadır. Ve bundan dolayı "Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden" (Alak Suresi, 6-7) ayetleriyle de bildirildiği gibi azgınlığı ve inkarı giderek artmaktadır. Kendini herşeyden bağımsız, herkesten üstün kabul ettiği için de ne Allah'ın ayetlerine teslim olabilmekte, ne de öğüt alabilmektedir.
Ancak kitaptaki konuları, münafıkların gerçek karakterlerini ve sapkın mantıklarını daha iyi anlayabilmek için, önce münafıkla klasik inkarcının farkını bilmemiz gerekmektedir.
Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.(Yusuf Suresi, 103)
Yukarıdaki ayetle de haber verilmiş olduğu üzere, insanların çoğu iman etmezler. Allah'a inanmayanlar her zaman için, yeryüzünün çoğunluğunu oluştururlar. 'İnkarcılar' olarak adlandırılan bu gruba, Allah'ı açıkça inkar eden dinsizler, münafıklar, müşrikler ve kalplerinde hastalık bulunanların tümü dahildir. Hepsinin ortak özelliği, Allah'tan gereği gibi korkmamaları ve Allah'ın kitabından uzak bir hayat sürmeleridir. Ancak inkarcılar içerisinde yukarıda da ismi geçen bir grup vardır ki bunlar, Allah'ın 'cehennemin en alt tabakasında' (Nisa Suresi, 145) olduklarını söylediği münafıklardır.
Peki münafıkları, diğer inkarcılardan daha da aşağı bir konuma getiren fark nedir?
İnkarcı Allah'a inanmaz, O'nun varlığını tamamen reddeder; tabii din ahlakını ve Kuran'ı da... Münafık ise Allah'ı açıkça inkar etmez, dine ve Kuran'a inandığını söyler. İnkarcı, Allah'ı inkar ettiğini ilan ederken, münafık tam tersine, -inkarını gizleyip- iman ediyormuş gibi görünür. Kendi iddiasına göre, iman da ediyordur, Allah'tan da korkuyordur... Ancak münafığın doğruyu söylemediğini, kalbinde olanın "gerçek iman" olmadığını Allah bize ayetleriyle bildirmiştir. Bakara Suresi'nde şöyle buyrulur:
İnsanların öyleleri vardır ki: 'Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik' derler; oysa inanmış değillerdir.(Bakara Suresi, 8)
Münafık iman ettiğini iddia ettiği için mümin topluluğunun içinde bulunur. Müminlerin arasında kimi zaman tüm yaşamını geçirir. Ancak inkarını içinde gizlediği için, müminler arasında sürekli olarak içten içe bir fitne çıkarmaya, Allah'a inanan samimi insanlara zarar vermeye, onları gevşekliğe sürüklemeye çalışır. Münafıkların bu fitneci karakterleri Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı... Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.(Ahzab Suresi, 12-14)
Tüm inkarına rağmen münafık, hiçbir zaman "ben münafığım" diye ortaya çıkmaz. Aksine kendisinin son derece "takva" olduğunu iddia eder. Ona göre müminler yanlış, kendisi ise en doğru yoldadır. Dolayısıyla amacının, müminleri doğru yola iletebilmek olduğunu savunur. Bu da onun fitne çıkarma metotlarından bir diğeridir.
Münafığın en önemli özelliklerinden biri, dine inandığını söylediği halde, inandığı din anlayışının Kuran'a uymamasıdır. Bunun nedeni Kuran'dan ayrı, kendine has, müstakil bir mantığının oluşudur. Kuran'a göre değil, kendi mantığına göre düşünür. Münafıkların bu mantık örgüleri, Kuran'da "saçma akıl" olarak şöyle tabir edilmektedir:
Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir?(Tur Suresi, 32)
Münafık, yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan korktuğunu iddia eder; fakat tavırları, Allah'tan korkan bir insanın tavırlarına benzemez. Amacı Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak değildir; aksine O'nun gazab ını üzerine alacak her türlü davranışı sergiler. Bütün bunları yaparken kendisinin oldukça takva olduğunu, her davranışının da Kuran'a uyduğunu şiddetle savunabilir.
Bütün bunların yanında, münafık dinde var olan ibadetlerin çoğunu uyguluyor görünür ve hatta uyguluyor da olabilir. Fakat bunları uygulayış tarzı ve amacı mümininkinden çok farklıdır. Örneğin, mümin sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için namaz kılarken, münafık insanlara gösteriş yapmak için namaz kılar. Allah münafıkların bu tavrını aşağıdaki ayetle bildirmiştir:
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Dıştan bakıldığında münafıklar ve müminler, aynı ibadeti uygulayan insanlar gibi görünebilirler. Oysa müminler "namazlarında huşu içinde olanlardır" (Müminun Suresi, 2); ibadetlerinin karşılığında da Allah'ın rızasını kazanırlar. Münafıklar ise samimiyetsizlikleri ve ikiyüzlülüklerinden dolayı Allah'ın gazabına uğrarlar.
Münafık, 'dış görünüşte' dinsiz değildir; bilakis Allah'a inandığını söyleyen, ibadetlerin çoğunu uygulayan bir insandır. Ancak buna rağmen dindar da değildir. O yalnızca kendi batıl din anlayışının, yani sapkın 'MÜNAFIK DİNİ'nin dindarı sayılabilir. Ama gerçek din ahlakını bildiği halde çarpıtmaya çalıştığı için, ahirette yaptıkları boşa gitmiş olacaktır. Allah bir ayetinde o günü şöyle haber vermektedir:
... Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.(Kehf Suresi, 105)
'Münafık dini', şeytanın dinidir. İnsanlar üzerinde gizli bir hakimiyet kurup, onları Allah'ın yolundan saptırmak isteyen şeytan, türlü yollarla onların aklını çelmeye çalışır. Onlara kötülüğü emreder; insanları doğrudan, iyilikten alıkoymaya çalışır. Son derece garip bir mantığa sahiptir; bunu bir sonraki bölümde detaylıca açıklayacağız ve münafıklarla olan bağlantısını göstereceğiz. Münafıklar şeytanın bu mantığını çok iyi bilirler ama değişen bir şey olmaz; hiçbir münafık "Ben şeytana uyuyorum, onun dinini yaşıyorum" demese de, onun çarpık mantığının aynısını üzerinde tecelli ettirir.