Münafık karakterinde, en usta ve en tecrübeli olan varlık kuşkusuz ki 'şeytan'dır. Şeytan cennetten kovulduğu günden bu yana, bu ahlaksızlığından vazgeçmemiştir. Kıyamete kadar da münafıklığa, samimiyetsizliğe, yalana, ikiyüzlülüğe ve sahtekarlığa devam edeceğine dair and içmiştir. Dolayısıyla 'münafığın yol göstericisi' de, 'münafıklığın sırlarını en iyi bilen' varlık olan 'şeytan'dır. Allah, Kuran'da 'münafığın şeytanla olan işbirliğine' dikkat çekmiş ve münafıkların, şeytanlarına "Biz sizinle birlikteyiz", "İman edenlerle ise yalnızca alay ediyoruz" dediklerini hatırlatmıştır:
İman edenlerle karşılaştıkları zaman: 'İman ettik' derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, derler ki: 'Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz. (Bakara Suresi, 14)
Münafıklar Müslümanların yanındayken onlara, "Allah'ı ve Müslümanları çok sevdiklerini; her türlü kötülükten, küfürden ve inkarcıların zalim, gaddar ahlakından nefret ettiklerini" söylerler. Ama şeytanla ve şeytanın küfürdeki dostları olan insanlarla karşılaştıklarında da, hemen onların gözüne girmeye ve onlara yaranmaya çalışan küfri bir üslup kullanırlar. Allah bir Kuran ayetinde, münafıkların kendilerine 'Allah'ı değil, şeytanı veli edindiklerini' şöyle haber vermiştir:
Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar. (Araf Suresi, 30)
Dolayısıyla 'münafıkların lideri, yol göstericisi, velisi, yardım talep ettikleri, güvenip sığındıkları, güçlü olduğuna inandıkları ve aklına tam olarak uydukları varlık şeytandır'.
Bir başka ayette de Allah, "Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur." (Zuhruf Suresi, 36) sözleriyle, münafıkların 'şeytanın yakın dostları' olduğunu bildirmiştir. Allah'tan, Kuran'dan, Müslümanlardan yüz çeviren, Allah'ın hak sözünü reddeden (Allah'ı tenzih ederiz) münafıklar, şeytan ile ayrılmaz bir bütün haline gelmişlerdir. Şeytanın, münafığın üzerini bir kabuk gibi sarmasıyla; şeytanın her türlü küfür felsefesi, sinsi ahlakı ve yöntemleri münafığın da bünyesine işler. Bundan sonra münafık, -tövbe etmediği sürece-, bu yakın dostundan bir an bile ayrılmaz ve kendini tümüyle onun yönlendirmesine bırakır. Şeytan ile bir bütün olarak hareket eden 'münafıkların bu şeytani ittifakları ve sıkı dostlukları' yine bir başka ayette şöyle haber verilmiştir:
... Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)
Kuran'da verilen tüm bu bilgiler, 'münafığın gerçek liderinin şeytan olduğunu' ve 'şeytanın tüm alçakça yöntemlerinin, münafık karakterinde de vücut bulduğunu' gösterir. Münafık, şeytanın kendisine gösterdiği yolu izler ve o da onun gibi, kendisiyle birlikte tüm insanlığı sapkınlığa sürükleyebilmenin kirli mücadelesini verir.
Bu nedenle şeytanın adımlarını izleyen münafık karakterli bir insan, her fırsatta oyunlarına ve ikiyüzlülüğüne devam eder. Şeytan nasıl samimiyetsizlik yapmaktan, yalan söylemekten, oyun oynamaktan bıkmazsa; münafık da şeytanın ilhamıyla hareket ettiği için, aynı şekilde bıkmadan, usanmadan sinsiliğine, alçaklığına ve ikiyüzlülüğüne devam eder.
Münafıklar şeytanın insan şeklidir. Allah bir ayette "İşte onlar şeytanın fırkasıdır..." (Mücadele Suresi, 19) diye bildirmiştir. Münafıklar şeytanın, insandan oluşan fırkasıdır. Ayetin devamında ise Allah, "Dikkat edin; Şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir." buyurmuştur. Şeytan da fırkası olan münafıklar da sonunda mutlaka hüsrana uğrayacaklardır.
Başka bir ayette ise "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 17) sözleriyle, şeytanın saptırmak isteyeceği insanlara nasıl yaklaşacağı anlatılmıştır. Görünmez bir varlık olan şeytan, -madde olarak- insanlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yanaşamaz. Bu sinsiliği onun için, şeytanın 'insan şeklindeki tecellileri olan münafıklar' yerine getirirler. İnsan görünümüne bürünmüş şeytanlar olarak, insanları doğru yoldan, İslam'a uymaktan, Kuran ahlakını yaşamaktan, Müslümanlarla birlikte olmaktan alıkoymaya çalışırlar.
ADNAN OKTAR: "İyilerle kötülerin mücadelesinde şeytan görünmez bir güçtür. Onun için şeytanla mücadele o kadar kolay değildir. İman ehlinin son derece dikkatli olması gerekir. Münafık şeytandan daha eşeddir, daha şiddetlidir. Çünkü insan görünümündedir. Şeytan sadece fısıldar, o konuşur yani alenen konuşur. Her yerde konuşur. Ve şeytanlığını gece gündüz yapmaya gayret eder. Bukalemun gibidir münafık. Her yerin şeklini alır. Her ortamın şeklini alır. Nereye gitse uyum sağlar. Derin devletlerle bağlantı kurdu mu onların adamı olur, Müslümanlara geldi mi Müslüman gibi görünür. Başka bir türü görse onların şeklini alır, her şekli alabilir." (Adnan Oktar, A9 TV, 1 Haziran 2016)
ADNAN OKTAR: "Mücadele Suresi, 19'da Allah, "Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır;" buyuruyor. Münafığın her yerine, tüm bedenine hulul etmiş şeytan. Bedenini, elektromanyetik dalga gibi kaplıyor; kollarına, bacaklarına, beynine her yerine hakim oluyor şeytan. Ayetin devamında da Allah, "… Böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur." diye bildiriyor. (A9 TV, 22 Ocak 2016)
Gavs'ul Azam, Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri bir sözünde münafıkları Müslümanlara şöyle tanıtmıştır:
Münafıklar, şeytanın insan postuna ve Müslüman kılıfına girmiş uşaklarıdır. Bunlar sadece, Kuran basiretiyle, iman ferasetiyle ve nübüvvet dürbünüyle fark edilip anlaşılır. Asıl marifet, mümini veya kafiri değil, münafığı tanımak ve halktan bir sürü tabisi ve hamisi olan bu muzır marazlıları (zararlı hastaları) topluma tanıtıp onları uyarmaktır. (Fethür-Rabbani vel Feyzül-Rahmani- 61. Meclis Sohbeti)
Abdülkadir Geylani Hazretleri bu sözüyle, münafığın hem 'insan görünümünde bir şeytan' hem de 'şeytanın, Müslüman taklidi yapan bir uşağı' olduğunu anlatmıştır. Münafık işte bu sinsi yöntemiyle şeytanın ulaşmak istediği her yere kolaylıkla ulaşabilmekte ve şeytanın orada konuşup yapmak istediği her şeyi, onun adına yapmaktadır. Çünkü münafık, bu anlamda verdiği sinsi mücadelede şeytandan daha avantajlıdır. Şeytan, insanların sadece beyinlerine etki edebilir. Münafığın ise fiziki müdahale imkanı da vardır. Şeytan gibi insanların sadece zihinlerine fısıldayarak değil, doğrudan tavır ve konuşmalarıyla, aktif olarak da onları etkilemeye çalışır.
İşte bu yönüyle münafık 'zehirli bir varlık' tır. Ancak münafığın 'Müslüman postuna bürünerek' sinsice kendini gizlemesi daha büyük bir tehlikedir. İnkar edenlerin de pek çok özelliği münafığa benzer, ancak onlar açıkça iman etmediklerini belirterek gerçek yüzlerini açığa vururlar. Münafığı anlayıp teşhis etmek ise zordur. Çünkü münafık çok sinsi, ikiyüzlü ve sahtekar bir varlıktır. Özel olarak yaratılmış, şeytani ve habis bir mahluktur. Onu anlayabilmek için, Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin de belirttiği gibi, 'nübüvvet dürbünü, Kuran basireti ve iman feraseti' gerekir. Yani münafığın alçak karakterini ancak samimi iman eden, akıl, feraset, basiret sahibi Müslümanlar teşhis edebilirler.
ADNAN OKTAR: "Müslümanların en zorlukla karşılaştıkları şey münafıklardır. Kafirler, küfür o kadar etkili değildir yani çok zayıftır kafirin etkisi. Çünkü dışarıda olduğu için kafir o kadar etkili olmaz. Bir de kafir daha açık savaşır, daha dürüst. Münafık çok sinsidir. Müslümanların içinde olduğu için onunki çok çetindir. Adeta 'etten kemikten bir şeytan'dır. Müslümanlar bir iblisle iç içe olmuş olur, o yüzden çok zordur. Orada çok iyi akıl kullanılması lazım." (Adnan Oktar, A9 TV, 23 Ocak 2016)
ADNAN OKTAR: "Münafıklık çok iyi kavranması gereken bir konu. İmtihanın mühim bir yönü. Cenab-ı Allah da uzun uzun anlatmış, 'bunlar özel yaratılmış, insanlar arasına yayılmış, serpiştirilmiş insan görünümlü şeytanlardır'. Bunlarla Müslümanın mücadele etmesi için bu iblis takımını iyi tanıması gerekiyor. Tanırsa çok kolay netice alır ve İslam aleminin üstündeki bu bela, bu ağırlıklar, bu kargaşa ve katliamlar hepsi kalkar. Müslümanların katledilmesi emrini verenler yine Müslümanlar oluyor. Ve bunları yapanlar münafıklar. Büyük bölümü münafık bunların, teşhis edilemediği için böyle oluyor. Birçoğu münafık ve Müslümanların içinde bunlar. Zaten konuşmalarından, üsluplarından anlaşılıyor. O zaman Müslüman bunlara saygı duymaz böyle mahluklara. Teşhis eder ve ibadet vecdi içerisinde onlara karşı tedbir alır. İlimle, fikirle onları pasifize eder. (A9 TV, 23 Ocak 2016)
Münafıklar İslam'ı yaşama konusundaki gevşek ve lakayt tavırlarıyla Müslümanlar arasında dikkat çekerler. Allah'ın emirlerini yerine getirme, Kuran ahlakını yaşama ve İslam'a hizmet etme konusunda son derece şevksiz ve isteksizdirler. Buna karşın şeytanın telkinlerini büyük bir şevkle ve anında yerine getirirler. Şeytan kendi dostlarıyla bağlantı kurmalarını telkin ettiğinde, hiç duraksamadan hemen inkarcılarla bağlantıya geçerler. Allah bir Kuran ayetinde münafıkların küfürle birlikte, Müslümanlar aleyhinde yaptıkları gizli fısıldaşmaların, kurdukları sinsi planların, hep 'şeytan ürünü olan' yani 'şeytanın talimatıyla gerçekleşen' olaylar olduğuna dikkat çekmiştir:
Şüphesiz gizli toplantıların fısıldaşmaları, iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dendir. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde müminler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Mücadele Suresi, 10)
Bir başka ayette de şeytanın, cehennemde kendisine uyan münafıklara "Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz" dediği haber verilmiştir. Bu da yine münafıkların, doğrudan 'şeytanın çağrılarıyla ve talimatlarıyla hareket ettiklerini' göstermektedir:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan vadi vadetti, ben de size vaatte bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır." (İbrahim Suresi, 22)
Münafıklar, inkarcılarla bu şekilde gizlice bağlantıya geçerek ve kendilerince Müslümanlar aleyhinde işbirliği yaparak iman edenlere zarar verebileceklerini sanırlar. Ne var ki Allah'ın her şeyin üzerindeki gücünden ve hakimiyetinden habersizdirler. Allah yukarıda yer alan ayetin devamında, -Allah'ın dilemesi dışında-, 'münafıkların Müslümanlara hiçbir şekilde zarar veremeyeceklerini' (Mücadele Suresi, 10) bildirmiştir.
ADNAN OKTAR: "Enam Suresi, 121. ayet: "… Gerçekten şeytanlar"; münafıklar, yani iblis ordusu, "sizinle mücadele etmeleri için"; Müslümanlarla uğraşmak, onları rahatsız etmek, taciz etmek, tedirgin etmek, onları bir şekilde acıya, rahatsızlığa, huzursuzluğa çekmek için, "kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar." Bakın gizli. Asrımızda nasıl olur gizli? İnternetle olur, telefonla olur. En esaslı bu şekilde olabilir." (A9 TV, 26 Ocak 2016)