2011'den bu yana devam eden Suriye iç savaşı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yurdundan edilen insan sayısının en yüksek olduğu durumlardan biridir. BM verilerine göre yaklaşık 200 bin insanın öldüğü, on binlercesinin Baas rejimi hapishanelerinde işkenceye maruz kaldığı, milyonlarcasının yaralandığı Suriye şu anda kelimenin tam anlamı ile hayalet bir ülke haline gelmiştir. Yaklaşık 7 milyon insanın ise evini terk etmek zorunda kaldığı bilinmektedir. Bunların bir kısmı Suriye içinde yer değiştirmiş, büyük bir kısmı ise Ürdün, Lübnan ve Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınmışlardır.
Suriye'de yaşanan insanlık dramının boyutları korkunç aşamalara varmıştır. Çatışmaların başladığı ilk günden bu yana siviller için güvenli alan ve uçuşa kapalı saha oluşturulması gerektiğini ifade etmiştik. Bugün gelinen aşamada güvenli bölgenin oluşturulması kaçınılmaz bir aciliyettir. Hiç uzatmadan ve ertelemeden uçuşa kapalı güvenli bir alan oluşturulmalı ve Suriye halkına huzur imkanı tanınmalıdır.
Kendini koruma imkanı olmayan insanlara koruma sağlanmasıdır. Evlerini, işlerini, okullarını geride bırakıp gelen insanlara yıllar boyunca iptidai koşullarda yaşamak yerine yeni bir hayat kurabilmek imkanı tanınmasıdır. 3 yıldır acı çeken, evleri yıkılan, akrabaları öldürülen, ibadethaneleri yakılan bu insanlara huzur içinde yaşayabilecekleri bir alan sağlamak tüm dünyanın sorumluluğudur. Eğer dünya evsiz, yurtsuz, aç ve açıkta kalmış bu insanlara yaşayabilecekleri güvenli bir toprak sağlayamıyorsa bu, insanlık vicdanında büyük bir çöküş olduğu anlamına gelir. Vicdandan yana tavır almayan, Allah korusun, bir gün kendisi de vicdanlı tavrı bekleyen konuma düşebilir. Bu yüzden tüm bürokratik engelleri hızla kaldırarak güvenli bir bölge inşa edilmelidir.
Türkiye'nin IŞİD'e destek sağladığı ve Kürtleri zor durumda bırakacak bir strateji izlediği yönündeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Öncelikle Türkiye'nin İslam anlayışı hiçbir şekilde IŞİD ile uyumlu değildir; Türkiye, şiddete kesin olarak karşı bir ülkedir ve radikal terörün panzehridir. Özellikle PKK ve sempatizanları tarafından yürütülen bu kara propagandanın ana amaçlarından biri ABD ve Batı nezdinde PKK'ya maddi manevi destek sağlama çabasıdır. Oysa Kürt halkının koruyucusu PKK değil Türkiye'dir. PKK, IŞİD'in Kobani saldırısı karşısında Kürt anneleri, kadınları, yaşlıları, çocukları geride bırakıp kaçmış, Suriyeli Kürtler güvenliği Türkiye'de bulmuştur. Dağlarda gayri nizami harp taktikleri ile savaşan PKK Türk askerini sırttan vurarak güç kazanmıştır. Ancak düz arazide kendisi gibi gayri nizami harp taktiği izleyen IŞİD karşısında ağır yenilgiye uğramıştır. Böylece "IŞİD'e karşı kahraman Kürt gerillaları" masalı da son bulmuştur. ABD ve Batı, Kürtleri korumak istiyorsa, bölgede yeni bir Kuzey Kore inşa etmek hevesinde olan Leninist-Stalinist PKK'ya değil, Türkiye'ye destek olmalıdır. Başta Kobani'de yaşayanlar olmak üzere Kürtlerin güvencelerinden biri güvenli bölgenin inşa edilmesi olacaktır.
Türkiye'nin hiçbir zaman komşularına karşı işgalci bir siyaseti olmamıştır. Türk ordusu merhameti ve şefkatiyle tanınan bir ordudur. 30 yıl boyunca komşu ülkelerde kendisine silah doğrultan terör örgütü beslenmiş olmasına rağmen, hiçbir zaman adalet ve hukuk dışı bir adım atmamıştır. Güvenli bölge oluşturulduğunda bölgenin koruyucu gücü doğal olarak Türk ordusu olacaktır. Afganistan'da, Bosna'da, Somali'de şefkatini ve hizmet anlayışını ispatlamış olan Türk askeri Suriye sınırında da can havliyle kendisine sığınan insanlara en güzel imkanı sağlayacaktır.
Tüm dünyanın dikkati, şu anda bir lokma ekmeğe muhtaç konumdaki Suriyeli mülteciler üzerinde olmalıdır. Onların ihtiyaçları ve içinde bulundukları zorlu durum, tüm insanlığı ilgilendirmektedir. |
Türkiye'nin sadece geçtiğimiz hafta bir gün içinde kabul ettiği mülteci sayısı, tüm AB ülkelerinin 2013 yılı boyunca kabul ettiği mülteci sayısı kadardır, sırf Kobani'den gelen misafirlerimizin sayısı 130 bini aşmıştır. Türkiye'nin bugüne kadar kabul ettiği Suriyeli misafirlerin sayısının 2 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. Suriyeli misafirler için yapılan harcamalar ise 7 milyar TL'yi aşmıştır. Bu Türkiye'deki birçok bakanlığın bütçesinden yüksek bir tutardır. Bizler Türk milleti olarak acıdan kaçan komşularımızı misafir etmekten memnuniyet duymaktayız. Ancak durumun uluslararası bir sorun olduğu da göz ardı edilmemelidir.
İnsan hayatı, huzuru ve güvenliği söz konusu olduğunda bir dakikalık erteleme bile kabul edilmemelidir. Güvenli bölge inşa edilmesi süreci anlamsız tartışmalarla, suni bürokratik engellerle daha fazla uzatılmamalıdır. Suriye mazlumlarının korunması insani bir sorumluluktur ve bu sorumluluk bir an önce tüm dünya tarafından üstlenilmelidir.
Sn. Adnan Oktar'ın bu makalesi, News Rescue'da yayınlanmıştır:
Yayınlanan Gazete Linki:
http://newsrescue.com/secure-zone-must-established/#ixzz3GA73TmwM
İngilizcesi:
http://www.harunyahya.com/en/Articles/192094/a-secure-zone-must-be
1. Suriyeliler barışçıl bir hayatı hak ediyorlar |
Suriyeli mültecilerin durumu uluslararası kamuoyunu ilgilendiren bir konudur. İnsan hayatı ve güvenliği söz konusu olduğunda bir dakikalık bile erteleme kabul edilmemelidir. Suriyeli mülteciler için BM denetiminde, koruma altında bir tampon bölge kurulması şarttır. |