Bir süre önce Tayland istikametinde giden bir tekneye sığınarak Myanmar'dan kaçan on bin vatansız Rohingya Müslümanı istikametlerine ulaşamadı. Aynı dönemde Bengal Körfezi üzerinden Malezya'ya gitmek üzere Bangladeş'ten ayrılan 4000 Bangladeşli ve Rohingya'dan da sadece 460'ı Malezya'ya ulaştı; bu durum geriye kalan ve yerleri hala bilinmeyen binlerce mazlumun akıbeti konusunda endişelere yol açtı.
Benzer bir olay bunun gibi pek çok teknenin denizde kaybolduğu 2008 yılında yaşanmıştı. Birkaç yüz Rohingya, Endonezya ve Hindistan karasularında aç ve susuz bir şekilde bulunurken diğerleri denizde kaybolmuştu.
Pek çok göçmenin ulaşmaya çalıştıkları ve yeni bir hayata başlamayı ümit ettikleri ülkelerden biri de olsa Tayland, çok zor şartlarda yaşayan ve denizde hayatlarını kaybetme riskini göze alan bu tekne halklarını istemiyor.
Tayland, çok sayıdaki göçmeni barındıran Asya Pasifik bölgesindeki 20 ülkeden biri. Bugüne kadar sığınak arayan 13.000 kişiye ve 82.000 kayıtlı göçmene (Haziran 2013 itibariyle) isteksiz de olsa bir yurt oldu.
Tayland dünyanın en büyük üçüncü deniz ürünleri ihracatçısı ve ASEAN rakamlarına göre Güneydoğu Asya'nın ikinci büyük ekonomisidir. Ülkenin ekonomik refahına rağmen Taylandlı yetkililer teknelerle ülkeye gelen insanları denize geri dönmeye zorluyorlar. Bir süre önce Tayland'ın askeri hükümeti yıllardır kamplarda yaşayan 100.000 sığınmacıyı geldikleri ülkelere geri göndereceğini duyurdu.
Tayland yoğun göçmen akışı nedeniyle bir takım sorunlarla karşı karşıya olabilir ancak sığınmacıları denize geri göndermek tam anlamıyla onların ölüm fermanlarını imzalamak ve cinayetin suç ortağı olmaktır.
Ordunun İç Güvenlik Operasyonları sözcüsü Albay Banpot Phupian'ın şu sözleri oldukça düşündürücüdür:
Onlarla ilgilenmek Tayland için bir yük ve onlara bakmak için çok para harcamak zorundayız.11
Rohingyaların denize açıldıktan sonra genellikle ilk durakları Tayland. Fakat Tayland yönetimi artık mültecilerin girişine izin vermiyor. İnsan kaçakçıları ile ilgili tüyler ürpertici hikayeler ise durumu daha vahim hale getiriyor. |
Bu sözler askeri geleneklerin ve komünist Çin'in büyük ölçüde etkisi altında kalan bir kıtanın, Asya'nın karanlık ve soğuk kalbinden geliyor. Tayland ABD'nin bir müttefiki olmakla birlikte ekonomi, askeriye ve politika açısından Çin'den en fazla etkilenen ülkelerden biri ve Albay Phupian'ın sözleri de bunu doğrulamakta.
Diğer bir polis albayı Sanya Prakobphol ise şunları söylemiştir:
Eğer gelirlerse onları geri çevirmeliyiz… Myanmar deniz sınırını geçtiklerinde onları geri itmiş olacağız. Sonra ne yapacakları kendi problemleri.12
Tayland cuntası sığınmacıları sınır dışı ederken veya onları denizde ölüme terk ederken, ülkede insan kaçakçılığı büyüyen bir ticaret alanı olarak görülüyor. Bu o kadar karlı bir ticaret kabul ediliyor ki balıkçılar teknelerini mümkün olduğunca fazla insan taşıyacak şekle getiriyorlar.
Tayland dünyanın en kötü insan trafiği merkezlerinden biri olarak biliniyor. İnsan trafiği çeteleri binlerce insanı, akrabaları onların güvenli şekilde serbest bırakılması için fidye ödeyene kadar orman kamplarında tutuyor.
Tayland'daki cunta yönetimi, mültecilerin zorluk içindeki hayatlarını daha zor hale getirmektedir. Tayland, Uluslararası Mülteci Sözleşmesi'ni imzalamamıştır ve bu nedenle insan haklarına sığmayan uygulamaların ülkede rahatlıkla yapıldığı bilinmektedir. Elbette bütün halk aynı bakış açısında değildir, fakat buna rağmen, Tayland'daki insan hakları ihlallerinin Myanmar'dakinden pek de farklı olmadığı söylenebilir. |
Bir süre önce gerçekleşen askeri darbe ve sıkıyönetim, ülkede hukukun egemenliği konusundaki endişeleri arttırdı. Hollywood yapımı "Açlık Oyunları" filmi, ülkede darbe karşıtlığı sembolü haline gelen üç-parmaklı selamı ile Taylandlı gençler için bir ilham kaynağı olmaya devam ederken, Tayland'da sıkıyönetim varlığını koruyor.
Dünyamızda arkasında sadece yıkım ve ölüm bırakan terör sorunu ülkeleri kasıp kavururken zulüm gören insanlar başka ülkelere sığınmaktan başka bir yol bulamıyorlar. Demokratik ülkelerde tüm insanların zulümden kaçma hakkı vardır. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 14. Maddesi şöyle der: "Herkesin zulümden kaçıp başka ülkelerde sığınma hakkı bulunur".
Dolayısıyla tekne halkları yasa dışı göçmenler değildirler çünkü sığınma hakkı uluslararası hukuka göre kesin olarak meşrudur. Ne var ki Tayland, Mülteci Sözleşmesi'ni imzalamamıştır ve sığınmacılarla ilgili yerel bir yasal düzenlemeye sahip değildir. Bu durum mevcut askeri hükümete uluslararası hukuk veya toplulukları dikkate almadan kendi başına davranma imkanı vermektedir.
Şu anda zulüm ve etnik şiddetten kaçan 120.000'den fazla Myanmarlı mülteci Tayland-Myanmar sınırında kendilerine verilen on kampta hayatlarını sürdürüyorlar. Tayland yasalarına göre kampların dışında bulunan kayıtsız mülteciler tutuklanmakta ve sınır dışı edilmektedirler ve mültecilerin bir gelir elde etme hakları bulunmamaktadır. Bu savunmasız kişiler sıklıkla sindirme ve ayrımcılığa maruz kalırlar. Onlar için Tayland'daki insan hakları suiistimalleri Myanmar'dakinden pek farklı değil. Bu insanlar hatta, balıkçı teknelerinde çalıştırılmak üzere birkaç dolara satılıyorlar.
Myanmar'da yapılan zulümler bir yana, Tayland mülteci kampları da Rohingyalar için iç açıcı görüntüler sergilememektedir. |
Diğer yandan Suriye Sivil Savaşının başlamasıyla Suriyeli mültecilerin sayısı diğer milletlerden olan mültecilerin sayısını aştı ve doruğa ulaştı (Kasım 2014 itibariyle üç milyondan fazla). Orta Afrika'da ise 485.000 kadar insan ülkeleri içinde yerlerinden edilirken şimdiye kadar 421.000'den fazlası ülkelerinden kaçtı. Dolayısıyla medyada sıklıkla bahsedildiği gibi dünyanın dikkati ve kaynakları çoğunlukla Suriye ve Orta Afrika'da yoğunlaşsa da, mülteci meselesiyle ilgili olarak dünya çapında çok daha fazlasının yapılması gerekiyor.
Kısa vadede mülteci problemi çözümlenmeyecek gibi görünse de Asya Pasifik bölgesinde nispeten daha fazla refaha sahip bir ülke olan Tayland, zulüm içinde yaşayan pek çok kişinin umudu olmaya devam ediyor. Uluslararası toplum veya daha fazla GSMH'ye sahip ülkeler bu insanların sesini duyana kadar Tayland, kesinlikle bu insanları sınırları içinde tutmanın bir yolunu bulmalıdır.
Bu, evrensel insan haklarına ve demokrasiye yönelik olumlu bir gelişimi ifade ettiği için, dünyanın gözünde çok olumlu bir adım olacaktır ve şüphesiz Tayland'ın da buna ihtiyacı var. Aksi halde Asya'nın karanlık ve soğuk yüzü Tayland'ı saracak ve onu tek müttefiki Çin'le baş başa bırakacaktır.
Ayrıca dünyanın mültecilerin hikayelerine daha fazla dikkat vermesi ve onları barındıran ülkelere destek olması gerekiyor. Kamplar ailelerin ve çocukların yaşayacakları yerler değildir; buralar sadece geçici amaçlarla kullanılmalıdır. Tayland'da yaklaşık 375.000 göçmen çocuk bulunuyor ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporuna göre ülke bu çocukların binlercesini gözaltında tutarak onlara fiziksel ve manevi zarar veriyor.
Buna rağmen Tayland, Asya'nın komünist, yapay, sevgisiz girdabına gömülmemelidir. İnsan haklarına saygı göstermeli ve ihtiyaç içinde olanları korumalıdır.
Sn. Adnan Oktar'ın bu makalesi The Malaysian Insider ve Burma Times'da yayınlanmıştır:
Yayınlanan Gazete Linki:
http://www.themalaysianinsider.com/sideviews/article/are-the-boat-people-a-burden-for-thailand-harun-yahya
http://burmatimes.net/boat-people-burden-thailand/
İngilizcesi:
http://www.harunyahya.com/en/Articles/194878/are-the-boat-people-a
Türkçesi:
http://www.harunyahya.org/tr/Articles/196288/Teknelerle-Gelen-Siginmacilar-Tayland-icin-bir-Yuk-mu
1. Üstte: Tayland mülteci kamplarından görüntüler. |
11. http://www.reuters.com/article/2014/11/13/us-thailand-myanmar-rohingyas-bangladesh-idUSK CN0IX0DY20141113#q0wjT5dcMZmjWW5x.97
12. http://www.reuters.com/article/2014/11/10/thailand-myanmar-rohingyas-bangladesh-idUSL3N 0T04FT20141110#UKKYAsH6WH8lMS1j.97