10 Aralık'ta, bir kez daha Dünya İnsan Hakları Günü'nü geride bıraktık. Bilindiği gibi, 'tüm insanların doğuştan hür ve eşit olduğu' prensibi üzerine hazırlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Bu bildirgeyle, milyonlarca masum insanın hayatını kaybettiği I. ve II. Dünya Savaşı gibi felaketlerin bir daha yaşanmaması; siyasi çıkar hesaplarını gerçekleştirmede hiçbir engel tanımayan, her türlü hukuki engeli, şiddet ve zor kullanarak aş̧mayı meşru gö̈ren, güç sahibi liderleri durduracak bir mekanizmanın kurulması amaçlanıyordu.
Ancak aradan geçen 67 yıla rağmen, dünya genelindeki manzara Bildirge'nin hedeflediği modelin tam zıt yönünde gelişiyor. Dünyanın birçok ülkesinde insan hakları ihlalleri had safhaya ulaşmış durumda. Ortadoğu bu ihlallerin en yoğun yaşandığı yerlerin başında geliyor. İnsan hakları savunucuları hemen her gün, bu bölgelerdeki insanlık dışı uygulamaları rapor ediyorlar.
Söz konusu raporlarda, dünyada insan hakları ihlallerinin en yoğun yaşandığı 11 ülke baş sırayı çekiyor. Bu ülkeler, ihlallerin şiddetine göre sondan başa doğru; Nijerya, Yemen, Myanmar, Kuzey Kore, Irak, Afganistan, Somali, Pakistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Sudan ve Suriye.
Yine bu raporlarda, özellikle son dönemde savaşlarda yaşanan sivil kayıpların, yerleşim bölgelerine pervasızca atılan bombalar, havan topu, roket, varil bombaları ve balistik füze gibi ölümcül silahların patlaması sonucu meydana geldiğine dikkat çekiliyor. Son iki yıl içinde sivil yerleşim bölgelerine atılan bu tür patlayıcı silahlar yüzünden on binlerce masum sivilin öldüğü ya da sakat kaldığı bildiriliyor. Bu sayı her geçen gün daha da artıyor.
İnsanlık adına büyük bir utanç olarak kabul edilen bu sivil katliamların, tüm dünyanın gözleri önünde olanca hızıyla işlenmeye devam ettiği ülkelerin başında ise Suriye geliyor.
Uluslararası rekabet, çıkar ve çekişmelerin savaş alanına dönen Suriye'de, 5 yıldır en zalim ve acımasız boyutlarda süren savaşta, ağır yaralılar hariç, 300 bini aşkın insan hayatını kaybetti. 7 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı ve bunların 4 milyonu yabancı ülkelerde mülteci, 14 milyonu ise kendi ülkesinde insani yardıma muhtaç hale geldi. Zorunlu göçe maruz bırakılan mazlum Suriyeliler içinse Akdeniz adeta mültecilerin topluca hayatlarını kaybettikleri bir ölüm tuzağına dönüştü.
644 sayfalık "2015 Dünya Raporu"nda Human Rights Watch, 90'dan fazla ülkedeki insan hakları ihlallerini inceledi.
Senato, CIA için 6000 sayfalık bir işkence ve savaş suçları raporu hazırladı. Bu rapora göre ABD, son yıllarda güvenlik güçlerinin özellikle siyahi kesime uyguladıkları orantısız güç kullanımı, haksız ve kötü muamele ve cinayetlerle insan haklarını göz ardı eden başlıca ülkelerden.
1. ABD Ferguson'da polisin siyahi kesime; |
Son yıllarda, özellikle Doğu Türkistan bölgesindeki ordu ve güvenlik güçleri kaynaklı kaybolmalar, faili meçhuller, işkence ve yargısız infazlarla Çin'in durumu da çok farklı değil.
Aynı raporda, Mısır'daki insan hakları ihlallerinin, ülkenin modern tarihindeki en ciddi insani kriz olduğu ve bunun halen de tüm şiddetiyle devam ettiği ifade ediliyor. Bilindiği gibi, Mısır'da 3 Temmuz 2013 askeri darbesi sonrasında binlerce kişi hayatını kaybetmişti. Ülkede yönetim karşıtlarına yönelik keyfi gözaltılar, uzun tutukluluk süreleri ve işkenceler halen hız kesmeden devam ediyor.
On yıllardır dehşet verici zulüm, baskı ve ayrımcı uygulamalara maruz kalan Rohingya halkının durumu da Dünya Raporu'nda yer alıyor. Myanmar'ın batısındaki Arakan eyaletinde, 2012'deki şiddet olayları sonrasında yaşadıkları bölgeleri terk eden 140.000 Rohingya Müslümanı'na yönelik sistematik baskının, bugün de aynı şekilde devam ettiği bildiriliyor. Bangladeş sınırındaki Maungdaw ve Buthidaung kentlerindeki yaklaşık 1.000.000 Rohingya, yaşam hakları, iş edinme ve dini özgürlükler konusunda sayısız kısıtlamalarla karşı karşıya.
Benzer şekilde, 2015 yılı içinde çeşitli Avrupa ülkelerinde mültecilere karşı sergilenen ve Hitler dönemini hatırlatan ayrımcı, acımasız ve tahammülsüz davranışlar, insan hakları ve demokrasi öncülüğüne soyunan Batı'nın bu konudaki samimiyetini sorgulanır hale getirdi. 13 Kasım Paris saldırılarından sonra Fransa'nın, Avrupa Konseyi'ne, "acil durum" gerekçesiyle insan hakları konusundaki sorumluluklarını askıya alacağına dair yaptığı resmi başvuru ise son derece endişe verici.
Yukarıda sadece bir bölümünden örnekler verdiğimiz insanlık suçları dünyanın hemen her yerini sarmış durumda. Şiddetini artırarak da devam ediyor. Hak ihlalleri ile zalim uygulama ve yaptırımlardan kaynaklanan bu mağduriyetlerin yanı sıra, ihmal, ilgisizlik, umursamazlık ve adaletsizlik nedeniyle dünya genelinde mağdur olan aç, yoksul, barınaksız ve sefalet içindeki insanların sayıları da yüz milyonlarla ifade ediliyor.
İnsan hakları ihlalleri örneklerine bugün dünyanın çok büyük bir kesiminde rastlamak mümkündür. Bu feci manzara, sevgi ve merhametin yerine haksızlık ve vicdansızlığı tercih eden insanlık adına tedirgin edicidir. |
Oysa dünyamız, toplam kaynakları ve ekonomik zenginliğiyle, üzerinde yaşayan insanları, hatta daha da fazlasını rahatlıkla ve en güzel biçimde konuklayacak bir kapasiteye sahip. Ancak bencillik, dünyevi hırslar, hesap ve kaygılar, çıkar kavgaları, sevgi, şefkat ve güzel ahlak eksikliği, milyonlarca mazlum insanın acı çekmesine yol açıyor.
İnsan Hakları Bildirgesini imzalayan BM'nin, asıl böyle bir zamanda bu haklara sahip çıkıp koruması gerekiyor. Ancak BM, şiddeti tarihi boyutlara ulaşmış dünya çapındaki insanlık suçlarına, sadece cılız bazı kınama ve serzenişler dışında pek bir çözüm getiremiyor. Güç sahibi birkaç devletin çıkarlarını yasalaştırma rolü dışında, insanlığa katkı anlamında bütünüyle sembolik ve işlevsiz bir mekanizmadan ibaret. Dolayısıyla insan haklarını koruma misyonu yüklenmiş BM gibi önemli bir kurumdan, tüm dünyanın beklentisi, öncelikli ve aciliyetli olarak bu konuda gerçekten kayda değer, somut ve çözüm getirici adımlar atabilmesi.
Görüldüğü gibi insanlık artık en acil şekilde, kin, öfke, şiddet, kavga ve savaşlardan, nefret ilişkilerinden arınmış yepyeni bir modele muhtaç. 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir kez daha, tüm insanların barış, huzur, mutluluk, adalet ve sevgi dolu olduğu, haklarının tam korunduğu insanlık onuruna yakışır bir dünyaya en kısa zamanda kavuşmasını bir kez daha diliyoruz.
Sn. Adnan Oktar'ın Harakah Daily & Morocco World News'de yayınlanan makalesi:
Yayınlanan Gazete Linki:
http://www.moroccoworldnews.com/2015/12/175876/humans-have-rights-on-paper-but-apparently-not-in-real-life/
http://www.harakahdaily.net/index.php/article/39067-humans-have-rights-on-paper-but-not-in-real-life
İngilizcesi:
http://www.harunyahya.com/en/Makaleler/213691/Humans-Have-Rights-on-Paper-But-Apparently-Not-in-Real-Life
Günümüzde yaşanan insan hakları ihlallerine cılız kınamalar neredeyse hiçbir etki etmiyor. Bu ihlallere son vermek için, insanların hayat damarı olan sevgiyi tekrar kalplerinde inşa etmek gerekiyor. |