Müslümanlar tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar şedit bir saldırı ve zulümle karşı karşıya kalmamıştı. Irak'tan Arakan'a, Libya'dan Suriye'ye, Çin'den Avrupa ülkelerine, dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanlar bugün korkunç bir şiddet yağmuru altında, küçük bir yardıma dahi muhtaç halde yaşamak zorundalar. Gece gündüz demeden devam eden bombardımanlar, gökyüzünde sessizce belirip bir anda etrafı alev topuna çeviren insansız hava araçları, radikal grupların kan donduran şiddeti, kendi insanına acımasızca zulmetmekten çekinmeyen diktatörler, fakirlik, açlık ve Kuran'ı terk edip hurafeleriyle Müslümanlara korkunç bir hayat sunan bağnazların neden olduğu acı, bugün milyonlarca mazlum Müslümanı kendi vatanlarında yaşayamaz duruma getirmiş durumda.
Oluşan tablo öyle vahim ki, bu şiddetli yıkım dalgası kadın, çocuk, yaşlı demeden önüne çıkan her Müslümanı yutarken, yardım çağrıları çoğunlukla cevapsız kalıyor. Bugün 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan vahşetler belgesellere konu olurken, günümüzde her gün şahit olunan çok daha vahim ve korkunç görüntüler sıradan akşam haberleriymiş gibi algılanabiliyor.
Diğer bir deyişle, Müslümanlar bir yandan savaş, zulüm ve şiddetle uğraşırken, bir yandan da dünyanın tepkisizliği ve Müslüman karşıtlığı ile mücadele etmek zorunda.
Kuşkusuz ki, bu Müslüman karşıtlığında İslam'ı yanlış yorumlayarak, hurafeleri nedeniyle İslam'ı şiddet dini gibi gösteren bağnaz sistemin etkisi büyük. Söz konusu bağnaz sistem, sevginin, güzelliğin, şefkatin, özgürlüğün, kadın haklarının, demokrasinin gerçek kaynağı olan İslam'ı karanlık, yasakçı, kadın düşmanı, tüm güzelliklere karşıt bir sistem olarak gösteriyor. Özellikle Batı medyasında bu tarz bir imajı destekleyen görüntülerin sıkça yer alması, durumu daha da körüklerken, zulüm altında inleyen mazlum Müslümanlara gidecek en ufak bir yardımı da engelliyor. Bağnazlık nedeniyle İslam dünyasına yönelik düşmanlık öyle bir safhaya ulaşmış durumda ki, Batı dünyası denizlerde boğulan bebekleri, kamyonda havasızlıktan ölen mazlumları, mülteci kamplarında insanlık dışı şartlarda yaşayan zayıf bırakılmışları görmezden geliyor.
Tüm bu zulüm ve şiddet milyonlarca mazlum kadın, çocuk, yaşlıyı, tehlikeli ve bilinmeyen bir yolculuğa itiyor ve milyonlarca insandan oluşan dev mülteci dalgaları meydana geliyor. İşte bugün dünyanın şahit olduğu, tarihin en büyük göçmen krizinin nedenlerinden birisi de bu. Milyonlarca Müslüman, doğup büyüdükleri topraklarını, evlerini, kültürlerini, geleneklerini, hayatlarını, ailelerini, evlerini, varlıklarını geride bırakarak sonunda ne olacaklarını bilmedikleri bir yolculuğa, bilmedikleri topraklara doğru yola çıkıyor. Birçoğu bu uğurda şehit olurken, hedeflerine varan az bir kesim çoğunlukla hiç hak etmedikleri insanlık dışı muamelelerle karşılaşıyorlar.
Yüce Rabbimiz Nisa Suresi'nin 75. ayetiyle zayıf bırakılmışlara sahip çıkmamızı, onları korumamızı ve dünyadaki zulmün sona ermesi için gayret etmemizi emretmektedir. Yine mezhebi, kökeni, dini ne olursa olsun yolda kalmışa, yoksula ve esire yedirmek, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak sonsuz rahmet sahibi Rabbimiz'in tüm insanlara emridir. Bugün dünyadaki zulmün nedeni, insanların Allah'ın dinini terk etmeleri, şeytanın fitnesiyle birbirlerine düşmeleri, İslam ahlakından uzaklaşmaları ve tüm bunların sonucunda, mazlumlara yardım etmemeleridir.
Dünya ülkelerinin bir araya gelerek bütçelerinin çok az bir kısmıyla tüm dünya mültecilerinin sorunlarına çare bulmaları, bu insanlara güvenli birer barınak ve insan haysiyetine yaraşır hayatlar sunmaları çok kolaydır. Dolayısıyla ortaya çıkan mülteci sorununun çözümü için tüm insanların yapması gereken; Allah'ın emri gereği bir an önce bir araya gelmek, zulümden kaçan ve güvenli bir barınak arayışında olan bu mazlumlara şefkatle ve sevgiyle kucak açmak ve halihazırdaki tüm imkanları onlarla paylaşmaktır. Vicdanları yaralayan ve 21. yüzyıla asla yakışmayan mülteci sorunu ancak bu şekilde kesin bir çözüm bulacaktır.
Bu kitapta günümüzün en büyük sorunlarından biri olan mülteci problemini tüm detaylarıyla ele alacak, her konuda olduğu gibi bu konuda da Yüce Rabbimiz'in emri doğrultusunda hareket edilmesi durumunda, söz konusu acı manzaraların kolayca sona erebileceğini anlatacağız.
Kuran'a göre, yeryüzünde zayıf bırakılmış kadınlar, erkekler ve çocuklar, Müslümanların sorumluluğundadır. |