Kitabın buraya kadar olan bölümlerinde Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişini hem Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şerifleri, hem de Tevrat ve İncil'den çeşitli izahlarla detaylı olarak açıkladık. Kuran ayetlerinde Hz. İsa'nın Allah Katına alınışı haber verilmekte ve yeryüzüne ikinci kez gelişi çeşitli alametlerle bizlere bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in de "...Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek..."15 gibi birçok hadisinde Hz. İsa'nın geldiğinde yapacakları ve o dönemin özellikleri çeşitli örneklerle anlatılmaktadır. Bu açıklamalar hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık, detaylı ve içinde bulunduğumuz dönemde yaşanan gelişmelerle uyumludur. Nitekim asırlar boyunca İslam alimleri de eserlerinde Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi ile ilgili çok önemli yorumlarda bulunmuş, ahir zamanda nasıl bir ortam oluşacağını insanlara aktarmışlardır. Tevrat ve İncil'de de Hz. İsa'nın yeryüzüne gelişine dair çok açık izahlar bulunmaktadır. Tevrat'ta Mesih'in yeryüzüne hakim olacağı "... göklerin Allah'ı ebediyyen harap olmayacak bir krallık kuracak ve onun hakimiyeti başka bir kavme bırakılamayacak" (Daniel, 2: 44) gibi sözlerle, İncil'de ise "... Sizden göğe alınan bu İsa, göğe gittiğini nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir." (Elçilerin İşleri, 1: 11) şeklinde haber verilmektedir.
Allah'ın iman edenlere hidayet rehberi olarak gönderdiği bu üç İlahi kitabın Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konusunda bu kadar uyumlu olmaları çok dikkat çekicidir. (Tevrat ve İncil vahyedilmelerinin ardından tahrif edilmiş olmakla birlikte, içlerinde Kuran ayetleri ile uyumlu birçok açıklama bulunmaktadır. Bu açıklamaların ilk vahyedildikleri dönemden kalma izahlar olmaları muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir.)
İşte kitap boyunca detaylı olarak incelediğimiz tüm bu deliller ve dünya üzerindeki yaşanan gelişmeler dikkatle biraraya getirildiğinde Hz. İsa'nın gelişine en fazla 15-20 sene kaldığı, belki de Hz. İsa'nın gelmiş bile olabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu yeryüzündeki tüm insanlar için çok büyük bir müjdedir, sevinç ve şevk kaynağıdır.
Hz. İsa, Allah'ın, doğumundan itibaren mucizevi bir yaşamla nimette bulunduğu ve peygamberlik makamıyla şereflendirdiği kutlu bir elçisidir. Allah bu mübarek peygamberin, "dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardan" (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu bildirerek onu cennetle müjdelemiştir . İşte bu nedenle de yeryüzüne ikinci kez gelecek olan bu mübarek peygamberi, tüm insanlığın olabilecek en güzel şekilde karşılaması gerekmektedir. İmkanları kısıtlı olan bir kişi dahi, evine sıradan bir misafir geleceği zaman, günler öncesinden hazırlık yapar, bu misafiri en temiz ve en güzel şekilde ağırlamaya, ikramda kusur yapmamaya özen gösterir. Oysa Hz. İsa tüm dünya insanları için, hiçbir misafirle karşılaştırılmayacak kadar üstün özelliklere sahip, çok kıymetli bir misafirdir. O nedenle de tüm insanlığın yakın zamanda yeryüzünü şereflendirecek olan bu Ulu'l Azm peygamberi en güzel şekilde karşılaması gerekmektedir.
Hz. İsa'nın gelişi tüm insanlık için çok büyük bir nimet, Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Bu kıymetli peygamberle karşılaşmak Rabbimizden çok büyük bir nimettir. Hz. İsa geldiğinde masum, tertemiz ve nurlu yüzüyle, hikmetli, akıllı ve isabetli konuşmalarıyla hemen dikkati çekecek, dünya üzerindeki tüm insanlar hayatlarında ilk kez en yüksek insani vasıflara sahip mübarek bir peygamber göreceklerdir. Onun doğumu, hayatı, Allah Katına alınışı ve yeryüzüne ikinci kez gelişi gibi, bu gelişten sonraki hayatı da Allah'ın izniyle mucizelerle dolu olacaktır. Tüm insanlar onun üstün ahlakına ve benzersiz aklına hayran olacaklardır. Onun söylediği her söz, her hareket hikmetli, aldığı her karar isabetli ve Allah'ın ilhamı ile olacaktır.
Tüm insanların, özellikle de İncil'e iman eden İseviler'in ve Kuran ayetlerine iman eden Müslümanların Hz. İsa'nın gelişi için heyecanla, şevkle ve çok büyük bir coşkuyla hazırlık yapmaları gerekmektedir. Bu kişilerin içinde, Allah'ın cennetle müjdelediği bu kıymetli peygamberin gelişi için hazırlık yapmayanlar ise çok büyük bir hata içindedirler. Çünkü gelişi İlahi kitaplarla ve elçilerin sözleriyle haber verilmiş böylesine önemli bir misafiri karşılama konusunda yapılacak gevşeklik ve tembellik çok büyük bir vicdansızlıktır. Allah'ın ayetlerine iman eden, dünya üzerindeki gelişmeleri ve ahir zamanın işaretlerini aklı ve vicdanıyla değerlendiren hiçbir insan bu mübarek misafiri hazırlık yapmadan bekleyemez. Ya da "Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez geleceğine iman ediyorum" dedikten sonra, "ama şimdi hazırlık yapmayayım, daha sonra telafi ederim" şeklinde bir düşünce içine de giremez. Hangi vicdan sahibi, samimi Hıristiyan o müjdeli dönem geldiğinde "Biz Hz. İsa'yı bekliyorduk, ama bunun için hazırlık yapmayı gerekli görmedik" şeklinde bir açıklamada bulunabilecektir? Eğer bu kişiler hala bir hazırlık içinde olmamalarını, 15-20 yılı uzun bir zaman gibi görmeleriyle açıklıyorlarsa bu çok yanlış bir düşüncedir. Çünkü onlar da 15-20 yılın, 15-20 gün gibi hızla geçip gideceğini görecek, Hz. İsa'nın gelişine kayıtsız kaldıkları için çok büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır. Hiçkimse unutmamalıdır ki, 1970'li yıllarda yaşayan insanlar da 1980'leri 90'ları çok uzak görmekteydiler. Ama zaman hızla akıp geçti ve 2000'li yıllar bir anda geldi. Aynı bu şekilde, Hz. İsa ile karşılaşacağımız gün de Allah'ın izniyle çok hızla gelecektir.
Allah'ın şerefli elçisinin gelişi için hazırlık yapmak isteyen iman sahiplerini gevşekliğe sürüklemek isteyenler olabilir. Bu insanlar çeşitli bahanelerle Hz. İsa için hazırlık yapmayı gereksiz göstermeye çalışabilirler. Bunun için kullanacakları bahanelerden biri de sahte mesihlerin ortaya çıkması olacaktır. Zaman zaman akıl sağlığı yerinde olmayan veya çeşitli çıkarlar peşinde olan kimi insanlar Hz. İsa olduklarını iddia etmişlerdir. Bazı çevrelerse bu cehalet içindeki insanların yaptıklarını kendi menfaatleri için kullanmaya çalışmış, "Hz. İsa gelecek şeklindeki yorumlar, sahte mesihlerin ortaya çıkmasına neden oluyor" şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu açıklamalarla Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden gelişi için yapılacak hazırlıkları yavaşlatmak ve hatta durdurmak istemişlerdir. Ancak Allah'ın vaat ettiği bu kutlu dönemin gelişini kimse geciktiremeyecektir. Çünkü onlar çok önemli bir gerçeği fark edememektedirler: "Sahte mesihlerin ortaya çıkışı Hz. İsa'nın gelişinin bir alametidir, müjdesidir". İncil'de bu konuyla ilgili birçok açıklama bulunmaktadır:
İsa Zeytinlik Dağı'nda otururken, şakirtleri gelip, bir kenarda ona sordular: "Söyle bize, bu olaylar ne zaman olacak ve senin gelişinin ve dünyanın sonunun belirtisi ne olacak?" İsa onlara şu cevabı verdi: "Sakın, sizi kimse yanıltmasın. Çünkü birçokları benim adımla gelip: Mesih benim, diyeceklerdir ve birçok kimseleri yanıltacaklardır..." (Matta, 24: 3-5)
Eğer o sırada size biri: "İşte Mesih burada, ya da şurada derse, ona inanmayın. Çünkü yalancı Mesihler ve yalancı peygamberler ortaya çıkacak ve mümkün olursa, seçilmiş olanları bile yanıltacak harikalar ve fevkalade şeyler yapacaklardır. İşte size önceden söyleyeyim. (Matta, 24: 15-23)
Hz. İsa'yı gerçek iman sahipleri alametlerinden hemen tanıyacaklardır. Yaptığı her hareket hikmetli ve benzersiz olacak, bu alametlerle diğer insanlardan ayrılacak ve hiçbir ispata gerek duymadan hemen tanınabilecektir. Sahte mesihlerin kendilerini ispata çalışmaları ise onların sahteliklerinin en açık delilidir.
Hz. İsa'nın delilleri yaptıkları olacaktır. O, dinsiz akımları, inkarın ve ahlaksızlığın insanlar arasında yayılması için çaba sarf edenlerin sistemleri çok büyük bir bozguna uğratacaktır. Allah'ın vahyiyle hareket ettiği için inkar edenlerin tuzaklarını bozması, Allah'ın dinini insanlar arasında yayması, küfrün çabalarını etkisiz hale getirmesi onun için çok kolay olacaktır. Mucizeleriyle Allah'ın dininin hak olduğunu ve iman edenlerin mutlaka üstün geleceklerini ispat edecektir. Rabbimiz inananları Kuran'da şöyle müjdeler:
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8-9)
Hz. İsa'yı sahte mesihlerden ayıran en önemli farklılıklardan biri ise dünya üzerinde annesi, babası, herhangi bir akrabası, arkadaşı, tanıyanı olmamasıdır.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi Hz. İsa Allah'ın "Ol" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah, Hz. İsa'nın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem'e "Ol" demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem'in anne ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan yeryüzünde bulunacaktır. Kuşkusuz bu sayede Hz. İsa’nın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerin ise yalanları kolayca anlaşılabilecektir. Çünkü tüm çocukluğu insanlar arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın Hz.İsa olduğunu iddia etmesi son derece mantıksızdır.
Hz. İsa gelmeden önce yapılması gereken hazırlığın nasıl olması gerektiğini hem Kuran ayetlerinden, hem Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinden, hem de Bediüzzaman Said Nursi gibi büyük İslam alimlerinin hikmetli yorumlarından anlamaktayız. Bu hazırlığın en önemli aşaması ise yeryüzündeki din karşıtı sistemlerle yapılacak olan fikri mücadeledir. Bediüzzaman'ın da dikkat çektiği gibi tüm iman sahipleri Darwinizm ve materyalizm gibi insanları din ahlakından uzaklaştıran ateist ideolojilerle fikri mücadelede ittifak etmeli; bu gibi akımların dünya üzerinden silinmelerinde birlik olmalıdırlar. Bunun için tüm imkanlarıyla Hz. İsa'nın dinsizlikle yapacağı mücadele öncesinde dünya çapında büyük bir hazırlık yapmalıdırlar. Nitekim hadislerde bildirildiği gibi Hz. İsa geldiğinde söz konusu dinsiz akımlarla mücadele edecektir. Bediüzzaman Said Nursi'nin de bir sözünde belirttiği gibi elinde "semavi kılıç" ile yani Allah'ın vahyi ile hareket edecek, bu sayede her kararı isabetli olacak ve tüm dinsiz sistemleri ortadan kaldıracaktır. (Mektubat, s. 6)
İsevilerle Müslümanlar arasındaki bu birliği şimdiden oluşturmaya başlamak Hz. İsa gelmeden önce yapılabilecek çok güzel bir hazırlıktır. Ancak öncelikle Hıristiyanların kendi aralarındaki ayrılıkları ortadan kaldırmaları, Hz. İsa'nın sözünde birleşmeleri ve "kenetlenmiş bir bina" (Saf Suresi, 4) halini almaları gerekmektedir. Müslümanlar da aralarındaki tüm ayrımları giderip, birlik ve beraberliğin sağlanması için çaba göstermelidirler. Tüm Müslümanlar Allah'a daha çok yakınlaşmak, Allah'ın dinine daha fazla hizmet etmek için elbirliği yapmalı, Hz. İsa'nın gelişi öncesinde İslam birliğini oluşturmalıdırlar. Bu iki birliğin sağlanmasının ardından oluşacak İsevi-Müslüman ittifakının dünya üzerinde çok büyük bir güç meydana getireceği ve Allah'ı inkar eden tüm şer akımlarının önünde aşılamaz bir engel haline geleceği açıktır. İşte bu hazırlık Hz. İsa geldiğinde zaten oluşacak olan ittifakın da temeli olacaktır.
Ancak günümüzde gerek Hıristiyan dünyasında gerekse Müslüman toplulukların büyük bir bölümünde Hz. İsa'nın gelişiyle ilgili geniş çaplı bir hazırlık görülmemekte, insanlar bu kıymetli konuğa karşı kayıtsız kalmaktadırlar. Oysa bugün bu mübarek peygamberin gelişi için hazırlık yapmayanlar, kayıtsız kalıp gevşeklik gösterenler, bu büyük müjdeye gereken ehemmiyeti göstermeyenler Hz. İsa geldiğinde çok utanacak, ancak yaptıklarını telafi etmek için çok geç kaldıklarını anlayacaklardır.
Hıristiyan alemi için bir diğer tehlike ise, Hz. İsa'nın gelişinden rahatsızlık duyan çevrelerin etkisi altında kalmalarıdır. Gururlarından, imani zayıflıklarından, cahilliklerinden, gerekli kavrayış gücüne sahip olmadıklarından dolayı Hz. İsa'nın gelişi için hazırlık yapmayan bazı çevreler, vicdan sahibi Hıristiyanlar üzerinde olumsuz bir etki oluşturmak isteyebilirler. Ama bilinmelidir ki, Hz. İsa'yı seven ve İncil'e iman eden Hıristiyanların bu büyük gerçeği görmezlikten gelmeleri kesinlikle açıklanabilecek bir durum değildir. Bu utancı yaşamamak için dünya üzerindeki tüm Hıristiyanların güzel ahlakta, Hz. İsa'nın yolunu izlemekte kararlı olmalarının zamanı gelmiştir. Tüm Hıristiyanlar, İncil'de tarif edilen Allah'a gönülden bağlı, hoşgörülü, barışsever, sevgi dolu, fedakar ve Allah'ın dinini yayma konusunda samimi kimseler olduklarını ortaya koymalıdırlar. İncil'deki Hz. İsa'nın gelişiyle ilgili açık izahların tüm Hıristiyanların vicdanlarını bir an önce harekete geçirmesi gerekmektedir. Aksi bir tavır, yani gereken hazırlıkların yapılmaması, Hıristiyan alemi içindeki bu çevreler açısından son derece utanç verici bir durum oluşturabilir. Hz. İsa tüm Hıristiyan toplumları ikinci kez gelişiyle müjdelemiş, İncil'de yer alan birçok sözünde açıkça "ben mutlaka geleceğim" demiştir.
Aynı durum Müslümanlar için de geçerlidir. Müslümanlar da Allah'ın Kuran ayetlerinde bildirdiği ve Peygamber Efendimiz (sav)'in de hadisleriyle haber verdiği güzel ahlaka uymalı ve Hz. İsa'nın gelişi için şevkle, heyecanla ve büyük bir sevinçle çalışmalıdırlar. Aksi takdirde Allah'ın ayetleri ile bildirdiği bu kesin gerçeğe iman etmemiş olurlar.
Hiç unutmamak gerekir ki, Hz. İsa'nın gelişi dünyanın sadece belli bölgelerini etkileyecek bir olay değildir. Onun gelişi tüm dünyayı etkileyecek güçte, mucizevi ve metafizik bir olaydır. Bu kutlu peygamberin gelişiyle dünya çapında sosyal ve siyasi alanlarda köklü değişikler olacak, tüm dünya Hz. İsa'nın etrafında toplanıp birleşecektir. İşte bu nedenle tüm Hıristiyanların ve Müslümanların bir an önce harekete geçmeleri ve birlik içinde Hz. İsa'yı en güzel şekilde karşılamak için ellerindeki tüm imkanları seferber etmeleri gerekmektedir. Tek bir Allah'a iman eden, O'nun beğenisini kazanmaya çalışan, O'na tam bir teslimiyetle teslim olmuş, O'na yürekten bağlı, O'nu yücelten, temelde aynı değerleri savunan Hıristiyan ve Müslümanların ortak hareket etmeleri en doğrusudur. Hem Hıristiyanların hem de Müslümanların birbirlerine hoşgörüyle, sevgiyle, anlayışla, barışla yaklaşmaları gerektiği açıktır. Asırlardır süren çekişmelere, önyargılara, yanlış anlamalara artık bir son verilmelidir. Çünkü kaybedilecek zaman yoktur.
Bu kitapta Kuran ayetlerinde yer alan çok önemli haberlerle, Peygamber Efendimiz (sav)'in mübarek hadisleriyle, Bediüzzaman Said Nursi'nin hikmetli yorumlarıyla ve İncil ve Tevrat'ta yer alan açık izahlarla Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez geleceği müjdesini tüm insanlarla paylaştık ve insanlara gereken hazırlıkları yapmaları için çok önemli bir çağrıda bulunduk. Amacımız ise, Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez geldiğinde insanların "bilseydik, hazırlık yapardık" diyememeleri ve öne sürebilecekleri hiçbir bahanelerinin kalmamasıdır. Kitap boyunca da üzerinde durduğumuz gibi alametler tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır, asırlardır bazı çevrelerin ortaya attıkları tüm şüphe bulutları ortadan kalkmıştır. Hz. İsa'nın gelişi çok yakındır. Rabbimiz bizleri Nur Suresi'nde şu şekilde müjdelemiştir: