Pterozorlar (Uçan Sürüngenler) Neden Evrim Teorisi İçin Bir Çıkmazdır?

Kuşların kökenini incelerken, bir başka kanatlı canlı grubu olan uçan sürüngenleri de ele almak yerinde olur. Uçan sürüngenler, ya da bir diğer ifadeyle uçan dinozorlar, bilim adamları tarafından "pterozor" (pterosaur) olarak adlandırılan soyu tükenmiş bir canlı grubudur. Sürüngenler sınıfı içinde yer alan bu canlılar, yaklaşık 200 milyon yıl önce Üst Triasik Devir'de ilk kez ortaya çıkmış ve daha sonra soyları tükenmiştir. Bu canlılar sürüngen sınıfının temel özelliklerine sahiptir: Metabolizmaları itibariyle soğukkanlıdırlar (ısı üretemezler) ve vücutları pullarla kaplıdır. Ancak güçlü kanatlara sahiptirler ve bu kanatlar sayesinde uçabildikleri düşünülmektedir.

complex

Son dönemlerde yapılan araştırmalar, bu canlıların çok üstün yeteneklere sahip olduklarını göstermiştir. Günümüzde kafataslarının detaylandırılmış ilk röntgen görüntüleri, pterozorların uçuş yetenekleri konusunda yeni anlayışlar kazandırmıştır. Çok hassas bir görme sistemine sahip oldukları ve deriyle kaplı kanatlarını verimli bir biçimde kullandıkları ortaya çıkmıştır. Berlin Doğa Tarihi Müzesi'nden David Unwin ve Ohio Üniversitesi'nden Lawrence Witmer'in bu konudaki incelemeleri 23 Ekim 2003 tarihli Science dergisinde şöyle aktarılmaktadır:

On metreye kadar uzanan kanat genişlikleri ile pterozorlar etkileyici avcılardı... Beyin tomogrofisinin incelenmesi, iç kulakta denge hissini sağlayan üç adet yarım daire şeklinde kanal bulunduğunu ortaya çıkardı. Bu dönen kanalların yarıçapı, modern canlıların gelişmiş çevikliği ile bağlantılı olarak oldukça genişti... Kuşlarla kıyaslandığında pterozorların oldukça dikkat çekici biçimde büyük bir flokulusu (beyinciğin bir kısmı) vardı. Beynin bu bölümü kafayı, boynu, gözleri koordine etmeye yardımcı olup, hayvan hareket ederken bakışlarını sabit tutuyordu. Peki neden bu kadar büyük bir flokulus vardı? Witmer, pterozorların kas liflerini içeren deriyle kaplı kanatlarından sinyaller aldıkları tahmininde bulunmaktadır. Ona göre "kanadı büyük bir duyu organı olarak kullandıkları düşünülebilir"di. Unwin ise, "Bu önemli ve gerçekten heyecan verici bir düşüncedir" demektedir. Bu tür "akıllı bir kanadın" potansiyel verimliliğinin, dev pterozorların nasıl yerden havalandığını açıklamaya yardımcı olabileceğini düşünmektedir.222

complex

Uçan sürüngenlerin kanatlarının yapısı incelendiğinde, bunun evrimle açıklanması mümkün olamayacak kadar kendine özgü ve mükemmel bir tasarım olduğu görülür. Uçan sürüngenler çok iyi tasarlanmış kanatlara sahiptir ve bunların öncülü sayılabilecek bir organ hiçbir kara sürüngeninde yoktur.

"X-rays reveal pterosaurs' aerial expertise" (Röntgen ışınları pterozorların uçuş yeteneklerini ortaya çıkartıyor) başlığıyla New Scientist'de verilen haberde ise şu ifadeler yer almaktadır:

Soyu tükenmiş sürüngenler olan pterozorlar, denge bilgisinin işlenmesi için bir omurgalıda şimdiye dek görülmüş en büyük sinir sistemine sahipti. Bu, büyük olasılıkla, bakışlarını avları üzerinde sabit tutarken havada kompleks akrobasi hareketleri yapmalarına imkan sağlıyordu...

Flokulus, denge organları, eklemler, kaslar ve deriden gelen sinyalleri bütünleştirir. Bir canlının retinasındaki görüntüyü sabit tutmak için, göz kaslarında küçük ve otomatik hareketler meydana getiren sinir uyarıları gönderir. Witmer'e göre bu olmasaydı, görme olayı titrek bir video kameradakine benzer olurdu.223

Uçan sürüngenlerin sahip olduğu keşfedilen söz konusu "sarsıntısız görüntü" sistemi, günümüzde helikopterlerden yapılan kamera çekimleri sırasında kullanılan ve son derece hassas bir düzenek olan "gyro-stabilised camera (sabit kamera)" sistemine benzemektedir. Bugün helikopterlerde kullanılan bu gelişmiş teknolojinin bir benzerine söz konusu canlılar milyonlarca yıl önce sahiplerdi. Günümüzün gelişmiş bilgi birikimi ve teknolojisi ile meydana getirilen böylesine mükemmel bir sistemin benzerini, bu canlıların kör evrim mekanizmalarıyla kazandıklarını düşünmek, elbette sağduyuya aykırıdır. Uçan sürüngenlerin bedenindeki bu yaratılış delili, evrim teorisi için başlı başına büyük bir açmazdır.

reptile

Üstün uçuş yeteneklerine sahip pterozorlar (uçan sürüngenler), günümüzde evrim teorisine meydan okuyan canlılar arasında yer almaktadır.

Öte yandan paleontolojik bulgular da bu canlıların evrimle değil, yaratılışla ortaya çıktıklarını göstermektedir. Bunun nedeni, uçan sürüngenlerin, kara sürüngenleriyle aralarında hiçbir geçiş türü olmadan, bir anda ve eksiksiz olarak ortaya çıkmalarıdır. Science dergisinde yayınlanan 1999 tarihli bir makalede, evrim açısından büyük bir sorun oluşturan bu durum şöyle kabul edilir:

Omurgalıların uçuşunun evrimini anlamak konusunda, pterozorların ve yarasaların tarihi kayıtları hayal kırıklığına neden olur: En ilkel temsilcileri, tam anlamıyla yetenekli uçucular haline gelmiştir.224

Uçan sürüngenler, alıntıda da belirtildiği gibi çok iyi tasarlanmış kanatlara sahiptir ve bunların öncülü sayılabilecek bir organ hiçbir kara sürüngeninde yoktur. "Yarım kanatlı" herhangi bir sürüngene, fosil kayıtlarında rastlanmamaktadır.

Nitekim "yarım kanatlı" sürüngenlerin yaşamış olması da -kuşların kökeni konusunda olduğu gibi- mümkün değildir. Çünkü bu gibi hayali türler, eğer yaşamış olsalardı; ön ayaklarını kaybettikleri zaman, henüz uçacak durumda da olmadıkları için diğer sürüngenlere göre dezavantajlı hale geleceklerdi. Bu durumda ise, evrim teorisinin kendi iddiasına göre doğal seleksiyon tarafından elenip soylarının tükenmesi gerekirdi. Yalnızca bu örnek bile evrim teorisinin kendi içinde ne kadar büyük çelişkiler barındırdığını göstermeye yeterlidir.

Nitekim uçan sürüngenlerin kanatlarının yapısı incelendiğinde de, bunların evrimle açıklanması mümkün olamayacak kadar kendilerine özgü ve mükemmel bir yaratılışa sahip oldukları görülür. Uçan sürüngenlerin kanatları üzerinde diğer sürüngenlerin ön ayakları gibi beş tane parmakları vardır. Ancak dördüncü parmak, diğer parmaklardan ortalama 10-15 kat daha uzundur ve kanat da bu parmağın altında uzanır. Eğer kara sürüngenleri uçan sürüngenlere evrimleşmiş olsaydı, bu durumda söz konusu dördüncü parmağın da yavaş yavaş, kademe kademe uzamış olması gerekirdi. Sadece dördüncü parmak değil, tüm kanat yapısının, rastlantısal mutasyonlarla gelişmesi ve tüm bu sürecin canlıya avantaj kazandırması gerekirdi. Ancak böyle bir sürecin yaşandığına dair en ufak bir kanıt yoktur. Dolayısıyla iddialar hayali birtakım varsayımlardan öteye gidememektedir. Evrim teorisinin paleontolojik düzeydeki önde gelen eleştirmenlerinden Duane T. Gish, bu noktada şu yorumu yapmaktadır:

tendons

Bir kara sürüngeninin kademeli bir biçimde bir uçan sürüngene dönüşebileceği varsayımı tümüyle tutarsızdır. Böyle bir dönüşüm sırasında ortaya çıkacak olan yarım, tamamlanmamış yapılar, canlıya bir avantaj kazandırmak bir yana, onu tümüyle dezavantajlı hale getirecektir. Örneğin evrimciler, bazı mutasyonların sadece dördüncü parmağı etkilediğini ve onu zaman içinde yavaş yavaş uzattığını varsayarlar. Elbette, diğer bazı rastlantısal mutasyonların da, her ne kadar inanılmaz gözükse de, bu yönde tam bir işbirliği yaparak, kanat zarının, uçuş kaslarının, tendonların, sinirlerin, kan damarlarının ve kanat için gereken diğer yapıların kademeli olarak evrimleşmesini sağlamaları gerekmektedir. Belirli bir aşamada, gelişmekte olan bu uçan sürüngen %25'lik bir kanat dokusuna sahip olacaktır. Ancak bu garip yaratık hiçbir şekilde yaşayamayacaktır. %25'lik bir kanat dokusu ona ne avantaj sağlayabilir? Açıktır, bu canlı uçamayacaktır ve artık eskisi gibi koşamayacaktır da.225

Kısacası uçan sürüngenlerin kökeninin evrim mekanizmalarıyla açıklanması imkansızdır. Nitekim fosil kayıtları da böyle bir evrim sürecinin yaşanmamış olduğunu ortaya koyar. Fosil katmanlarında, sadece bugün tanıdığımız gibi kara sürüngenleri ve kusursuz uçan sürüngenler vardır. Hiçbir ara form yoktur. Omurgalı paleontolojisi alanında dünyanın tanınan birkaç isminden biri olan Robert L. Carroll, bir evrimci olmasına karşın bu konuda şu itirafta bulunur:

Triasik devirde ortaya çıkan tüm uçan sürüngenler (pterosaurlar) uçuş için çok özelleşmiş bir yapıya sahiptir... Atalarının ne olduğu konusunda ve uçuşlarının kökeninin ilk aşamaları hakkında ise hiçbir bulgu yoktur.226

Kısacası kara sürüngenleri ile uçan sürüngenler, aralarında hiçbir evrimsel ilişki olmadan, farklı yapılarıyla ortaya çıkmışlardır. Bu, evrime değil, yaratılışa delil oluşturan bir gerçektir.

Dipnotlar

222. Erik Stokstad, "How Pterosaurs Terrorized the Skies", Science, 29 Ekim 2003.

223. "X-rays reveal pterosaurs' aerial expertise", New Scientist, 29 Ekim 2003.

224. Paul C. Sereno, "The evolution of dinosaurs", Science, cilt 284, no. 5423, 25 Temmuz 1999, s. 2137-2147.

225. Duane T. Gish, Evolution: The Fossils Still Say No, ICR, San Diego, 1998, s. 103.

226. Robert L. Carroll, Vertebrate Paleontology and Evolution, s. 336.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Önsöz
  • Giriş
  • Uçuşun Kökeni Hakkındaki Evrimci Senaryolar ve Çıkmazları
  • Kuşlar ve Dinozorlar Arasındaki Önemli Yapısal Farklılıklar
  • Archæopteryx Bir Ara Geçiş Formu Değil, Soyu Tükenmiş Bir Kuş Türüdür
  • Evrimci Fanatizme Bir Örnek: Sahte Fosil Archæoraptor
  • Hayali Dinozor-Kuş Bağlantıları
  • Pterozorlar (Uçan Sürüngenler) Neden Evrim Teorisi İçin Bir Çıkmazdır?
  • Böceklerde Uçuşun Kökeni
  • Sonuç