Böcekler, canlı sınıflamasında, artropodlar (eklem bacaklılar) filumunun içinde yer alan Insecta alt filumunu oluştururlar. Yeryüzünde uçuş yeteneğine sahip olan dört farklı canlı grubundan biri, söz konusu Insecta alt filumundaki uçabilen böceklerdir. (Diğer üç grup; kuşlar, uçan sürüngenler ve yarasalardır.)
Diğer gruplarda olduğu gibi, böceklerde de uçuşun kökeni evrim teorisi açısından büyük bir çıkmaz oluşturur.
Uçan böceklerin kökenine gelmeden önce, genel olarak böceklerin kökenini incelemekte yarar vardır. Bu konu da evrim teorisi için çözülemez bir bilmecedir. En eski böcek fosilleri, Devoniyen devrine (417-354 milyon yıl öncesine) aittir. Bu döneme ait fosil tabakalarında böcekler, kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıkmaktadırlar ve ataları olarak belirlenebilecek hiçbir canlı yoktur. Bu nedenle ünlü Fransız paleontolog Pierre Paul Grassé, "böceklerin kökeni konusunda tam bir karanlık içindeyiz" demektedir.227
Meganeura adındaki, Geç Karbonifer dönemine (306 milyon yıl öncesine)ait yusufçuk fosili, günümüzde yaşayan örneklerinden farksızdır. |
Örneğin hamam böcekleri yeryüzü katmanlarında aniden ve bugünkü yapılarıyla belirirler. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Betty Faber, "350 milyon yıl öncesine ait hamam böceği fosillerinin günümüzdekilerle aynı olduğunu" bildirmektedir.228 Örümcek, kene ve kırkayak gibi canlılar ise gerçekte böcek değildir, ama çoğunlukla böcek olarak anılır. American Association for the Advancement of Science'ın (Amerikan Bilimsel Gelişim Topluluğu) 1983'teki yıllık toplantısında, bu canlılarla ilgili çok önemli fosil bulguları sunulmuştur. Örümcek, kene ve kırkayaklara ait olan 380 milyon yıllık bu fosillerin en dikkat çekici özelliği ise, yaşayan örneklerinden farksız oluşlarıdır. Bulguları inceleyen bilim adamlarından biri, fosiller hakkında "sanki dün ölmüş gibiler" yorumunu yapmıştır.229
Uçabilen böceklerin bilinen en eski örneği ise yusufçuktur. Bunlar Pennsylvanian devrinde (325-286 milyon yıl önce) ortaya çıkarlar; fosil kayıtlarında tıpkı diğer türler gibi, aniden belirirler ve ataları yoktur. Örneğin Pennsylvanian devrine ait 320 milyon yıllık bir yusufçuk fosili, günümüzdeki örnekleri ile aynı kanat yapısına ve özelliklere sahiptir.
Evrimciler açısından bir diğer çıkmaz da yusufçuk ve sinek gibi uçucu böceklerin, kanatları olmayan diğer böcek türleri ile birlikte aynı fosil katmanlarında bulunmalarıdır. Bu da kanatlı böceklerin, kanatsız böceklerden evrimleştiği iddiasını alt üst etmektedir. Biomechanics in Evolution (Evrimde Biyomekanik) adlı kitaplarında, Robin Wootton ve Charles P. Ellington bu konuda şunları söylemektedirler:
Böcekler, Orta ve Üst Karbonifer devirlerinde ilk kez ortaya çıktıklarında, birbirlerinden çok farklıdır ve büyük bir bölümü de kanatlıdır. Birkaç tane kanatsız ve daha ilkel böcek vardır, ama hiçbir ara form bilinmemektedir.230
Evrim teorisinin iddiası, canlıların ilkelden gelişmişe doğru evrim geçirdiğidir. O halde böceklerin günümüzdekilerle aynı özellikleri taşımaları ve kendilerinden önce yaşamış ilkel canlılar olmaması, bunların evrimle var olmadıklarının kesin bir delilidir. Böcekleri de -diğer tüm canlılar gibi- kendilerine uçuş özelliği kazandıran vücut tasarımları ve kanatları ile, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah yaratmıştır.
Professor Michael Dickinson |
Böcekler, araştırmacıları hayranlık içinde bırakan son derece üstün tasarımlara sahiplerdir. Bu küçük canlıların bazıları havada asılı durabilir, geriye uçabilir, aniden saatte 150 km'nin üstünde hız yapabilir ve bir savaş pilotundan daha üstün nitelikli uçuş akrobasisi sergileyebilirler. Böcekler mükemmel kanatlara, hafif bir iskelete, denge sağlayıcı organlara, yön bulmaları ve havalanmalarını sağlayacak uyarı sistemleri gibi son derece ileri uçuş tekniklerine sahiplerdir. Ayrıca vücutları, bacaklarını ve kanatlarını hareket ettiren güçlü kaslarla çevrilidir.
Bilim dünyası son otuz yıldır böceklerdeki üstün uçuş performansını anlamak için çalışmalara ağırlık vermiştir. Uçaklar motor yardımıyla ileri doğru itilerek, kanatları üstündeki hava akımı ile çalışırlar. Böceklerin ise havalanmak için motorları yoktur. Ancak kanatlarını çırparak oluşturdukları türbülanslı hava akımı sayesinde çok kuvvetli bir kaldırma kuvveti elde ederler.231
Çoğu böceğin yerden havalanmak için, ince kanatlarını hızla çırpması gerekir. Bir böcek uçarken saniyede ortalama birkaç yüz defa kanat çırpar. Kanatlarını saniyede 600 defa çırpabilen böcekler bile vardır.232 Bu kadar hareketin bir saniye gibi kısa bir sürede yapılması, bu tasarımın teknolojik olarak taklit edilmesini imkansız kılmaktadır.
Nitekim California Üniversitesi'nde biyoloji profesörü olan Michael Dickinson ve arkadaşlarının meyve sineklerinin uçuş tekniğini ortaya koyabilmek için geliştirdikleri robot, meyve sineğinin 100 katı büyüklüğündedir ve sineğin kanat hızının ancak binde biri hızla kanat açıp kapama hareketi gerçekleştirebilmektedir. Üstelik her beş saniyede ancak bir kanat hareketi yapan robot sineğin bu hareketi için, 6 ayrı motor kullanılmaktadır.233
Yusufçuklar kanatlarını kendi üzerlerine katlayamazlar. Ayrıca uçma kaslarının, kanatları hareket ettirme şekli diğer böceklerinkinden farklıdır. Sırf bu özellikleri nedeniyle evrimciler yusufçukların "ilkel böcekler" olduğunu iddia ederler. Oysa "ilkel böcek" denen yusufçukların uçuş sistemi bir yaratılış harikasıdır. Dünyanın önde gelen helikopter üreticisi Skorsky, geliştirdiği bir modelinin tasarımını yusufçuğu örnek alarak gerçekleştirmiştir.1 Bu projede Skorsky ile ortak çalışma yürüten IBM firması, yusufçuğun resmini bir bilgisayara (IBM 3081) aktarır. Bilgisayarda, yusufçuğun havadaki manevraları da göz önüne alınarak 2000 adet özel çizim gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonunda yusufçuktan alınan örneklerle, Skorsky'nin asker ve malzeme taşımak için ürettiği bir helikopter modeli ortaya çıkmıştır.
Doğa fotoğrafçısı Gillian Martin ise yusufçukları incelemek amacıyla 2 yıl süren bir çalışma yürütmüştür.2 Bu çalışma sonunda elde edilen bilgiler, söz konusu canlıların son derece kompleks bir uçuş sistemine sahip olduklarını göstermektedir. Yusufçuğun vücudu, metalle kaplanmış izlenimi veren halkalı bir yapıya sahiptir. Buz mavisinden bordoya kadar çeşitli renklerdeki gövdenin üzerinde, çaprazlama yerleşmiş iki çift kanat bulunur. Bu yapı sayesinde, yusufçuk çok iyi bir manevra yeteneğine sahiptir. Uçuşu hangi hızda ve hangi yönde olursa olsun, aniden durup ters yönde uçmaya başlayabilir veya havada sabit durup avına saldırmak için uygun bir pozisyon bekleyebilir.
Bu durumda iken, olduğu yerde kıvrak bir dönüş yaparak avına yönelebilir. Çok kısa sürede, böcekler için şaşırtıcı sayılabilecek bir hıza; saatte 40 km'ye ulaşır. (Olimpiyatlarda 100 m koşan atletlerin hızı saatte 39 km kadardır). Çok yüksek hızlarda uçarken ani manevralar yapabilen yusufçuğun görme yeteneği de kusursuzdur. Yusufçuk gözü, dünyanın en iyi böcek gözü olarak kabul edilir. Her birinde 30.000 kadar ayrı mercek bulunan bir çift göze sahiptir. İki yarım küreye benzeyen ve başının yarısı kadar yer kaplayan gözler, böceğe çok geniş bir görüş sahası sağlar.
Yusufçuk, gözleri sayesinde neredeyse arkasında olup bitenleri bile görebilir.3 Görüldüğü gibi yusufçuk, her biri tek tek mükemmel yapıya sahip bir sistemler bütünüdür. Bu sistemlerin herhangi birindeki küçük bir eksiklik, diğer sistemlerin de işe yaramamasına yol açacaktır. Ama sistemlerin hepsi kusursuzca yaratılmıştır ve bu sayede canlı, yaşamını sürdürür.
Profesör Dickinson gibi birçok bilim adamı, yıllardır böceklerin kanat çırpma hareketlerindeki ayrıntıları ortaya koymak için çeşitli deneyler yapmaktadırlar. Meyve sinekleri üzerinde yapılan bu deneyler sırasında Dickinson, sineğin kanatlarını, -basit menteşelerle tutturulmuş gibi düz hareketlerle kullanmadığını, aksine son derece kompleks aerodinamik tekniklerden yararlandığını tespit etmiştir. Ayrıca her çırpmada kanatların yönü değişmektedir: Aşağı hareket eden kanatta, üst kısım yukarı bakarken, yukarı harekette kanat döner ve bu kez kanadın alt kısmı yukarı bakar. Bu kompleks uçuş tekniğini analiz etmek isteyen bilim adamları ise, uçak kanatları için kullanılan "klasik aerodinamiğin" yetersiz olduğunu ifade etmektedirler.
M. Dickinson'ın böceklerdeki uçuş tekniğini anlamak ve taklit etmek üzere oluşturduğu simülasyon deneylerinden bir tanesi. Drosophila melanogaster: Kanatlarını saniyede 200 defa çırpan bu meyve sineği, doğadaki en kompleks aerodinamiğe sahip canlılardan biridir. Yukarıda, saniyenin binde birlik zaman dilimine ait bir simülasyon görüntüsü yer almaktadır. |
Meyve sinekleri de uçmak için birden fazla aerodinamik özellikten yararlanırlar. Örneğin kanatlar bir vuruş meydana getirdiğinde, arkasında girdaplı, komplike bir hava dalgası bırakır. Kanat geri dönerken de bunu dümen gibi hava dalgasının içinden geçirerek daha önce kaybettiği enerjisinin bir kısmını yeniden devreye sokar. Saniyede 200 kez kanat çırpan 2.5 milimetrelik meyve sineğinin uçmasını sağlayan kas, tüm böceklerin uçuş kaslarının arasında en güçlüsü olarak kabul edilir.234 Hürriyet Bilim dergisinde sineklerin kanat çırpma esnasındaki hız ve denge mükemmelliğinden şöyle söz edilmektedir:
Bir pilota göre, dik açıdaki kanatları eğmek çok tehlikelidir. Uçak havalandıkça, kanadın üzerinde hareket eden hava akımının, kanadın kenarına tutunması da zorlaşır. Akım tamamen gittiğindeyse, uçak yüksekliğini kaybeder ve sendeler. Öte yandan, sinek uçağa göre avantajlıdır, çünkü kanatlarını tek bir pozisyonda tutmak zorunda değildir. Sinek, kanatlarını öyle çabuk çırpar ki, kanadın, uçuşu yönlendiren ucunun hava akımıyla bağlantısı kesilene kadar bir hareket daha gerçekleşir. Her hareketin sonunda sinek, kanatlarını kendi etrafında döndürerek, kanatların ters yönde çırpılmasını sağlar. Bu yeni bir girdap oluşturur ve hiçbir sendeleme gerçekleşmez.235
M. Dickinson ve ekibi, böceklerin uçuşundaki aerodinamiği incelerken, gelişmiş bir teknoloji kullanmışlar; ancak yine de böceklerin manevra kabiliyetindeki kusursuzluğu tam olarak anlayabilmiş değildirler. |
Kanatlar, böcekler için son derece önemlidir, çünkü kanatlardaki ince kanallar hava ve kanın geçişini mümkün kılar.236 Ancak sineklerde, kanatların yanı sıra sahip oldukları keskin gözler, denge için kullandıkları ufak arka kanatlar ve kanatların zamanlamasını ayarlayan alıcılar gibi daha pek çok detay da, yaratılışlarındaki mükemmelliği artırmaktadır. Tüm bunların aynı anda var olması gerekir. Bir tek kanatları besleyen sistemin bulunmaması, göğüs kaslarının havalanmayı sağlayacak güce sahip olmaması ya da canlı metabolizmasının kanat çırpma hızını ve uçuşu destekleyecek enerjiyi sağlayamaması, uçuş için tek başına yeterli bir engeldir. Tüm bu özelliklerin böceğin bedeninde eksiksizce var olması ve bunların kusursuz bir uyumla çalışması ise, Yüce Allah'ın üstün yaratışının delillerindendir.
Evrim teorisinin böcek uçuşu konusundaki bir diğer çıkmazı, farklı uçucu böcek grupları arasında akrabalık ilişkisi kurulamamasıdır. Bu da onları, tüm bu farklı gruplarda uçuşun ayrı ayrı evrimleştiğini iddia etmeye mecbur bırakmaktadır. Rastgele mutasyonlarla bir kez bile evrimleşmesi mümkün olmayan kanatların, bazı böcek türlerinde ayrı ayrı dört defa evrimleştiği ileri sürülmektedir. (Hatta evrimci senaryoya göre evrimleşmiş kanatların, bir süre sonra yok olduğu, sonra tekrar evrimleştiği ve sonra tekrar yok olduğu iddia edilmektedir.) Örneğin Nature dergisinde yayınlanan bir makalede, çomakböceği olarak bilinen türlerin (Phasmatodea) kanatlarını yitirdikten sonra kas ve sinir sistemlerini korudukları, ancak daha sonra kanatların tekrar çıkabildikleri ileri sürülmektedir. Bu iddia, evrimciler arasında bile makul bir iddia olarak karşılanmamaktadır. Nature dergisi konuyu kapaktan vermiş olmasına rağmen, söz konusu iddianın, teorinin günümüzde evrimcilerce benimsenen yapısına aykırı olduğunu belirtmektedir.237
Ünlü bilim dergilerinden New Scientist'te de, bu tür iddialar için entomologların (böcek bilimcilerin) "İmkansız, imkansız, imkansız..." şeklinde tepki verdikleri belirtilmektedir.238 Michael F. Whiting, Science News dergisinde yayımlanan haberde ise "Bu, sanki memeli grubundan bir bilim adamının, ortalıkta dört ayağı üzerinde yürüyen bir balina görmesi gibi bir şeydir" yorumunu yapmaktadır.239
Evrimciler, iddialarının hiçbir temeli olmadığını gördükleri halde, bu durumu göz ardı ederek içi boş kelimelerle zorlama evrim açıklamaları yapmaktadırlar. Ancak canlıların yoktan var edildiğini gösteren deliller hiçbir aldatmacayla örtülemeyecek kadar açıktır. Evrimciler bu gerçeği kabullenmek istemeseler de, Allah'ın muhteşem sanatı ve sonsuz aklı, kainattaki tüm varlıklarda tecelli etmektedir. Allah bir Kuran ayetinde, insanların yaratılış gerçeği üzerinde düşünmeleri gerektiğini şöyle bildirmektedir:
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)
Şubat 2004'te, bilim adamları dünyanın bilinen en eski böcek fosilini bulduklarını duyurdular. Nature dergisinde yayınlanan bulgular, uçuş teknolojileri ile dünyadaki en kompleks tasarıma sahip canlılardan biri olan böceklerin uçuşunu, 170 milyon yıl kadar eskiye taşıdı.1 Bu fosil göstermektedir ki, bilinen en eski fosilleşmiş böcek kanadından 70 milyon yıl önce de uçan böcekler yaşamıştır. Bu canlılar da fosil katmanlarında -hiçbir ara form olmaksızın- mükemmel halleriyle yer almaktadırlar.
Sinek uçuşu, 21. yüzyılın gelişmiş teknolojik imkanlarına ve mühendislik alanındaki bilgi birikimine rağmen taklit edilemeyecek kadar kompleks bir harekettir. Sineklerde bu hareketi mümkün kılan tasarım, bilim adamlarına göre tam bir teknoloji harikasıdır. Bu açıdan sinekler, uçmak için yaratılmış robotlar gibidirler. Berkeley'den biyoloji profesörü Michael Dickinson, sinekleri makineye benzetmekte ve şunları söylemektedir:
Sinekler harikulade canlılar. Bir insan günde mutlaka bir sinek görüyordur, ancak onların farkına bile varmıyoruz. Burnumuzun hemen ucunda bu sıra dışı, küçük makineler geziniyor.240
Bilim dünyası böceklerin vücut yapılarını ve uçuş tekniklerini henüz açıklayamazken, bunların kör tesadüflerle ortaya çıktığını iddia etmek son derece akıl dışıdır. Darwinizm'in bu sistemlerin mimarı olarak gösterdiği mutasyonlar ise bir canlıyı sakat bırakan, vücut organlarına kalıcı hasarlar veren ve hatta canlının ölümüyle sonuçlanan zararlı etkilerdir. Tamamen rastlantıya dayalı mutasyonların bir sineğin kanatlarını, gözlerini, kaslarını, sinirlerini, antenlerini, solunum, sindirim gibi kompleks sistemlerini vs. meydana getirdiğini iddia etmek kesinlikle mümkün değildir. Bu safsataya "inanmak" büyük bir aldanıştır.
Fosil kayıtlarında bu kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıkan sineklerin önemli bir özellikleri de olağanüstü uçuş teknikleridir. İnsan saniyede 10 kere bile kolunu açıp kapayamazken, bir sinek saniyede 500 kez kanat çırpma yeteneğine sahiptir. Üstelik her iki kanadını eş zamanlı olarak çırpar. Kanatların titreşimi arasındaki en ufak bir uyumsuzluk, sineğin dengesini yitirmesine sebep olur. Ancak hiçbir zaman böyle bir uyumsuzluk olmaz. R. Wootton, "Sinek Kanatlarının Mekanik Tasarımı" başlıklı makalesinde şöyle yazmaktadır:
Sinek kanatlarının işleyişini öğrendikçe, sahip oldukları tasarımın ne denli hassas ve kusursuz olduğunu daha iyi anlıyoruz... Son derece elastik özelliklere sahip parçalar, havanın en iyi biçimde kullanılabilmesi için, çeşitli kuvvetler karşısında gerekli esnekliği gösterecek biçimde hassasiyetle biraraya getirilmişlerdir. Sinek kanatlarıyla boy ölçüşebilecek teknolojik bir yapı yok gibidir.241
* Bir meyve sineği tek bir saniyede kanatlarını tam 200 defa çırpabilmektedir,
* Bir sinek bir savaş uçağından çok daha hızlı manevralar yapabilir,
* Tavanda baş aşağı yerleşebilir,
* Mükemmel bir şekilde yana kayar, geri ve ileri hareket eder ve durduğu yerde geri dönebilir,
* Sineklerin bilim adamlarını en çok şaşırtan özelliklerinden biri, tüm bu karmaşık hareketleri son derece az sayıda nörondan meydana gelen bir sinir sistemiyle yönetmeleridir. Bu konuda araştırmalar yapan biyolog Michael Dickinson, şaşkınlığını şöyle ifade etmektedir: "Her deney yaptığımızda, susam büyüklüğündeki sinir sisteminin, tüm bunları nasıl yapabildiğini düşünüyoruz."1
1. http://www.netcevap.net/hurriyetbilim030322.html; ["Sinekler Nasıl Uçar?", Hürriyet Bilim dergisi, 22 Mart 2003.]
Bu denli kusursuz tasarıma sahip canlıların yeryüzünde bir anda ortaya çıkmaları, elbette kör tesadüfleri yaratıcı güç olarak kabul eden evrim teorisiyle açıklanamaz.
Sinekler, uçak tasarımcılarının ve mühendislerinin zihinlerini uzun yıllardır meşgul eden yüksek hızda manevra yapabilme kabiliyetine de sahiptir. Sinek, eğer potansiyel eşini takip eden bir erkek veya dişinin çok az da olsa yönünü değiştirdiğini görürse, sadece 30 milisaniye (saniyenin binde biri) içinde kendi yönünü uygun biçimde değiştirebilmektedir. Sineklerin bu şaşırtıcı dengeyi, halter adı verilen iki küçük lobut şeklindeki "denge organı" sayesinde sağladıkları tespit edilmiştir ki, bu da sahip oldukları kompleks yapının bir başka unsurudur.
Bazı böceklerin dört kanatları varken, diğerleri iki kanatlıdır. Evrimciler iki kanatlı sineklerin, dört kanatlı atalardan geliştiklerini ve arka iki kanadın "yararsız" hale geldiğini ya da halter organlarına dönüşerek uçuş özelliklerini kaybettiklerini iddia etmektedirler. Böceklerde halter organları, uçaklarda aşırı yalpalanmayı, dikine düşmeyi veya rotadan çıkmayı önleyen ciroskoplar gibi, uçuş dengesini sağlayan işlevleriyle bilinmektedirler. Nasıl ki uçaklardaki ciroskopların tesadüfi süreçlerle meydana geldiğini iddia etmek mümkün değilse, böceklerdeki bundan çok daha üstün ve hayati bir organın şuursuz tesadüflerin eseri olduğunu öne sürmek de mümkün değildir.
Sineklerin üzerinde yapılan gelişmiş deneyler, sineğin göz-beyin sistemi tarafından algılanan görüntülerinin, kanat aktivitesinde otomatik değişimlere neden olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, görsel bilgi göz-beyin sisteminden kanatlara değil, doğrudan halter organlarına akıp gitmektedir. Ayrıca Dickinson'a göre halter organının işlevi, zannedildiğinden daha da önemlidir. Örneğin bir sinek düşmeye başlıyorsa, bu halter organının zarar görmesi sonucu olmaktadır.
Halterler böceğin aynı doğrultuda uçmasını sağlarlar, bu yüzden böcek ani bir dönüş yaptığında, halterlerin de uçuş kasları gibi tepki vermeleri gerekir. Bunun, tasarım açısından çok daha zekice ve verimli bir yöntem olduğu ifade edilmektedir. Bu sayede hiçbir zaman dengeleyici aygıt devre dışı kalmaz ve sinir sistemi her an kendi mekaniğini kontrol edecek şekilde ayarlanmış olur.
Böcek uçuşunu taklit etmeye çalışan mühendisler, bunda önemli bir zorlukla karşı karşıyadırlar. Sinek kanatları havada sekiz şekli çizerek hareket ederler. Turun yarısında üstte kalan kanat yüzeyi, sonraki yarısında aşağı bakar hale gelir. Böyle bir uçuşu taklit edebilmek için, uçağa, eklemden hareketli döner kanatlar monte edilmelidir. Bundan daha da zor olan, bu kanatların hızlı ve kontrollü hareketini sağlayacak bilgisayar sistemidir.
Böyle bir sistemin kurulması günümüz teknolojisiyle hayal bile edilememektedir. Böcek uçuşunu taklit etmeye çalışan mühendislerin en büyük rüyası, bir binanın dar koridorlarında ve odalarında uçuşu kontrol edilebilen robot böcekler üretebilmektir. Amerika'daki yüksek teknolojiye sahip enstitülerde çalışan uzmanlar, böcek uçuşunu taklitte, kendilerini Wright kardeşlerin 1903 yılında bulunduğu seviyede gördüklerini belirtmektedirler.1 Evrimcilerin sineğin tüm bu mükemmelliklerini anlattıktan sonra, dinozorların onları yakalamaya çalışırken kanatlandıklarını iddia etmeleri, içinde bulunduklar çelişkili ve çıkmaz durumun çarpc bir örneğidir. Çünkü evrimciler, sineklerin "kanatlar" olduğunu ayrca kuşlardan daha da şaşrtc bir uçma yeteneğine sahip olduklarn unutmuşlardr. Saniyede 500-1.000 kere kanat çrpan ve en gelişmiş helikopterden daha üstün bir manevra kabiliyetine sahip olan sineğin nasl var olduğu konusunu açıklayamayan evrimcilerin, uçuşun kökeninin bir dinozorun sinek yakalama çabaları olarak açıklaması büyük bir mantıksızlıktır.
1. "Robotic Insect Takes to the Air", Dr.Chris Riley, BBCNews, 11 Nisan 2001; http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/1270306.stm
Cornell Üniversitesi'nden Dr. Cole Gilbert, sineğin başının konumu hakkında kanatlara ve halter organlarına bilgi gönderildiğini göstermiştir. Tüm bunlar sineğin kompleks bir sinir ağına sahip olduğunu ve sineğin bu üstün yaratılışla günümüz teknolojisini gölgeleyen ileri düzeyde kompleks faaliyetler yapabildiğini gözler önüne sermektedir.
Görüldüğü gibi halter organları, sineklerin uçuş yetenekleri açısından son derece büyük bir önem taşımaktadır. Bu yapının tesadüf eseri sineğin tam ihtiyacını karşılayacak şekilde var olduğuna inanmak, bir uçağın ham metallerin rastgele birleşmesiyle oluştuğuna inanmak kadar akıl dışıdır.
Sinek uçuşu hakkındaki bu detayların açıkça gösterdiği gerçek şudur:
Sineklerin "ilkel atadan" evrimleştiğine dair hiçbir delil yoktur. Aynı zamanda halter organlarının, bir zamanlar arka kanatlardan geriye kalan "yararsız kalıntılar" olduğu iddiası için hiçbir delil bulunmadığı da açıktır. Deneylerden elde edilen bulgular halter organının, bu konuda araştırma yapan herkesi hayranlık içinde bırakan ileri derecede gelişmiş bir uçuş sistemi olduğunu göstermektedir. Bu deliller ve fosil kayıtlarından elde edilen bilgiler, sineklerin, ihtiyaç duydukları tüm gelişmiş sistemlerle birlikte yaratıldıklarını ortaya koymaktadır.
Sinekler milyonlarca senedir aerodinamik kurallardan yararlanarak uçmaktadırlar. Günümüzde en gelişmiş teknolojileri kullanan bilim adamlarının bile sineklerin uçuş tekniklerini tam olarak açıklayamamaları, yaratılışın apaçık delillerinden biridir. Allah, düşünebilen insanlar için bu küçük canlıda, sonsuz aklının ve ilminin benzersizliğini bize göstermektedir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara Suresi, 26)
Uçuş yeteneğine sahip canlılardan birisi de böcek ailesinin bir üyesi olan kelebeklerdir.
İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nden araştırmacılar, kelebeklerin uçuş biçimlerini araştırmak için bir yöntem geliştirdiler. İlk edindikleri sonuçlar kelebeklerin rastgele kanat çırpmadıklarını, aksine bilindiğinden çok daha fazla uçuş taktiği kullandıklarını gösterdi.
İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden araştırmacılar ise, tavus kelebekleri üzerinde yaptıkları araştırmalarda kanat hareketinin, kanatların en uç noktasının üzerinde girdaplar oluşturduğunu, bu sayede canlının yukarı kalkmasının mümkün olduğunu gördüler. Güney Kore Üniversitesi'nde davranışsal ekoloji profesörü olan ve Oxford Üniversitesi'nde araştırmalar yapan Robert Srygley'e göre, serbest uçuş konusunda yapılan araştırmalar, kelebeklerin uçuşunun çok daha karmaşık olduğunu gösterdi. Srygley şöyle diyordu:
Serbest uçuş yapan kelebekler, kaldırma kuvvetini artırmak için bilinen tüm mekanizmaları kullanırlar; hava çevrisi (havacılıkta bir terim), kanat ucu girdabı, kanat çırpma ve savurma, hareketli ya da hareketsiz hamleler ile ikili kanat ucu girdabı gibi.242
Araştırmalar, kelebeklerin uçuş düzeylerinde ani değişiklik yapabilmek için, kanat darbelerinin dönüşünü ve hızını değiştirerek, kanatlarının uç kısmında girdaplar ve ikili girdaplar oluşturduklarını ve kelebeklerin birbirini izleyen kanat hamlelerinde farklı aerodinamik mekanizmalar kullandığını da göstermiştir. Robert Srygley'e göre kelebeklerin rastgele gibi görünen kanat çırpışları, aslında canlının kalkarken, manevra yaparken ve düzenli uçuş ile konarken bir dizi çeşitli aerodinamik mekanizma kullanması nedeniyledir. Ayrıca Srygley'e göre sadece kelebeklerin değil, tüm böceklerin uçuşu hakkında bilinmeyen çok fazla şey vardır: "Böcekler dünyasındaki neredeyse tüm uçuş mekanizmaları hala açıklanamamaktadır."243
Georgia Teknik Araştırma Enstitüsü'nden önde gelen bir araştırma mühendisi olan Robert Michelson da kelebeklerin farklı uçuş biçimleri sırasında çeşitli kanat aerodinamikleri göstermesinin şaşırtıcı olduğunu vurgulamıştır. Michelson araştırmasında, "entomopter" adı verilen ve küçük kanatlarını çırpan bir robot kullanmıştır. Michelson bu çalışması ile ilgili olarak, bu tür bir kanat kontrolünün, "fiziksel olarak karmaşık, minyatür boyutlara indirgenmesi zor" olduğunu ve çok fazla enerji tükettiğini ifade etmektedir.244 Bu araştırma, California Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi'nden profesör Ron Fearing'e göre, doğada çok sayıdaki tasarım çeşitliliği bulunan aerodinamiği anlamamıza katkıda bulunmaktadır.
Aslında bilim adamlarının inceledikleri tüm bu canlılar, Allah'ın doğadaki yaratma sanatının örneklerinden birkaçıdır. Allah'ın sonsuz ilmi her yerde açıkça görülmektedir. Bu öylesine üstün ve benzersiz bir ilimdir ki, iman etmeyen bilim adamları dahi hayranlıklarını dile getirmekten, övgü ifadeleri sarf etmekten kendilerini alamamaktadırlar.
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)
Pek çok ülke teknolojilerini geliştirme konusunda bilim adamlarını ve bilimsel araştırma yapan kuruluşlarını desteklemektedirler. Teknolojinin geliştirilmesi için gerçekleştirilen bazı projelerde ise dikkat çekici bir yöntem izlenmektedir: Doğanın taklit edilmesi...
Günümüzde bilim adamları zaten mükemmel olarak işleyen doğadaki yaratılış örneklerini model almayı, projeleri açısından ilham verici bulmaktadırlar. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Biyomimetik: Teknoloji Doğayı Taklit Ediyor, Araştırma Yayıncılık)
Özellikle son yıllarda istihbarat ve araştırma alanında kullanılmak üzere geliştirilen robotların ve cihazların birçoğu, doğadan esinlenilen modeller içermektedir. Bunlar arasında en fazla model alınan canlılardan biri de böceklerdir. Bu minyatür canlılar, çok başarılı uçuş tekniklerine sahiptir. Son birkaç yıl içerisinde Charles Ellington (Cambridge Üniversitesi'nden profesör), Robert Michelson (Georgia Teknik Araştırma Enstitüsü'nden araştırma mühendisi) ve diğer bilim adamları, böceklerin küçük olmalarının avantajını kullandıklarını ve bir uçağın yapamayacağı şekilde hava girdapları oluşturarak kalkış ve uçuş sırasında bunları kullandıklarını göstermişlerdir.245
Vanderbilt Mühendislik Okulu'ndaki uçan robot böcek prototipi halen geliştirilme safhasında. |
Berkeley, California Üniversitesi'nden biyologlar ve teknoloji uzmanları dört yıllarını "Mikromekanik Uçan Böcek" adını verdikleri minik bir robotu geliştirmek için harcadılar. Bu robotun bir gün, sinek gibi uçacağını söylemektedirler. Berkeley projesi kapsamında yükseklere uçabilen, ani hareket edebilen ve sadece doğada bulunan bir kusursuzlukla çok ince olan kanatlarını çırpan cihazlar planlamaya çalışmaktadırlar. Bu sayede düşman hakkında gizlice istihbarat elde edebilmeyi, Mars'ın yüzeyini araştırabilmeyi ve tehlikeli kimyasal atıkları denetleyebilmeyi hedeflemektedirler. Pentagon'un İleri Savunma Araştırma Proje Merkezi ise bu çalışmaların önemi açısından projeye finansal destek vermektedir.
Bilim adamlarının karşısındaki en büyük zorluklardan biri, sineğin boyutlarını, ağırlığını, enerjisini ve hepsinden önemlisi aerodinamik zerafetini taklit eden cihazların tasarımını uygulamak. Önlerinde örnek olmasına, ileri düzeydeki bilim ve teknolojiye ve her türlü maddi desteğe rağmen, biraraya gelen onlarca bilim adamı küçücük bir sinekteki tasarımı taklit edememektedirler. Bunca çabaya, plan ve projeye rağmen benzeri yapılamayan sinekteki teknolojinin, tesadüf eseri ortaya çıkmasını beklemek akıl ve mantık dışıdır. Nitekim bilim adamları da böceklerin uçuş yeteneği karşısında duydukları hayranlığı şöyle dile getirmektedirler:
Uçak mühendisleri kuşlara ve özellikle de böceklere gıpta ile bakıyorlar. Kuşlar kanatlarını çırparak uçağın sabit kanatlarına kıyasla çok daha verimli bir şekilde yükselebilir ve ilerleyebilirler. Bunun nedenlerinden biri de aniden durabilme yeteneğine sahip olmalarıdır. Eğer bir kanadın başlangıç açısı artarsa, en sonunda ani ve muazzam bir kaldırma kuvvetiyle durur. Sabit kanatlı hiçbir uçak aniden durma riskine girmez, ancak titreşen kanatlara sahip bir böcek aerodinamik kanunlarındaki şaşırtıcı boşluktan faydalanabilir. Yüksek bir başlangıç açısıyla hızlanıp sonra aniden durma konumuna geçmek: İşte bir kanadın aniden durması çok kısa bir zaman alır. Ve bu gerçekleşene kadar çok büyük bir kaldırma kuvveti meydana getirir. Bir böcek kanadı hızlanarak durmak ve her kanat çırpışta tekrar hareketlenmek için, şaşılacak derecede yüksek ortalama kaldırma kuvveti geliştirir.246
Materyal bilimi ve mühendislik alanında profesör olan Tim Sands, sineğin kendi ağırlığını havaya kaldırabilmesinin, herhangi bir savaş jetinden daha hızlı dönebilmesinin, kanatları yırtılsa bile uçabilmesinin ve tavana konabilmesinin, ne kadar olağanüstü bir durum olduğuna, yaptığı açıklamalarda işaret etmektedir.247 Ron Fearing ise, "Böcekler inanılmaz bir manevra kabiliyetine sahipler" demektedir.248 Böcek uçuşu araştırmalarının öncüsü Berkeley'den biyoloji profesörü Michael Dickinson da "Kanat çırpma küçük boyutlarda, konvansiyonel aerodinamikten farklı olarak daha verimli" demektedir.249
Berkeley-California Üniversitesi'nde geliştirilmekte olan uçan böceklerin mikro-mekanik prototipi. |
Böcekler gibi kanatlarını çırpan bir robot yapmak, bilim adamları için zor bir iştir. Ancak onları asıl çözümsüz bırakan, bu robota uçmayı sağlayacak "akıl" kazandırmalarının imkansızlığıdır. Ron Fearing, "Kanatların ne yapması gerektiğini bilmemiz iyi bir haber. Fakat kötü olan bunu nasıl yaptıklarını bilmiyoruz" demektedir.250 Michael Dickinson, meyve sineğini örnek vererek, onun kanatlarını saniyede 200 kez çırptığını ve her bir hamle sırasında kalkışı sağlamak için üç farklı mekanizma kullandığını belirtmektedir. Böylece bir meyve sineği sadece sekiz kanat hamlesinde ve 40 milisaniye kadar kısa bir sürede, havada U dönüşü yapabilmektedir.251 Dickinson'a göre, bu kontrol düzeyinin aynısını başarabilmek için Berkeley'deki böcek robotun yaklaşık üç hamlelik bir hata payı vardır, fakat dördüncüsünde ölüm düşüşü yaşayacaktır. Georgia Teknoloji Araştırma Enstitüsü'nde baş araştırma mühendisi olan Robert Michelson, denge ve kontrol için sadece kanat çırpan bir robot inşa etmenin çok zor olduğunu belirterek, "Yaratılışta gördüğümüz gibi şeyler icad edene kadar, farklı tekniklere başvurmanız gerekir." demektedir.252
Görüldüğü gibi elimizde her türlü imkan -bilim, teknoloji, akıl, şuur, enerji, finansal kaynak... ihtiyaç duyulan herşey- vardır. Ancak insanlar doğada gördükleri sistemleri, tüm bu imkanlara rağmen, birebir aynı olacak şekilde, taklit dahi edememektedirler. İnsanın aciz kaldığı bu yaratılış harikaları, bizlere Allah'ın üstün ve benzersiz yaratma sanatının örneklerinden birkaçını göstermektedir.
Bu canlıların kökenini kör tesadüflere dayalı evrim iddialarıyla açıklamaya çalışmak ise akıl ve mantık dışıdır. Hiçbir tesadüf bir uçan makine, örneğin bir helikopter meydana getiremez. Helikopter yapımında kullanılan tüm parçalar dağınık halde açık bir alana bırakılsa dahi, doğa olayları tesadüf eseri ortaya bir helikopter çıkaramaz. Bunu savunmak ne kadar mantık dışı ise, bir böceğin kanatlarının veya vücudundaki herhangi bir organ ve sistemin kör tesadüflerin sonucu ortaya çıktığını savunmak da aynı derecede mantık dışıdır. Böceklerin kökeni, açıkça yaratılışı doğrulamaktadır. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
Bir böcek uçarken, saniyede ortalama birkaç yüz defa kanat çırpar. Bir saniyede bu kadar hareketin olağanüstü bir hassaslıkla gerçekleştirilmesi, bu tasarımın teknolojik olarak taklit edilmesini imkansız kılmaktadır. |
227. Pierre P. Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 30.
228. M. Kusinitz, Science World, 4 Şubat 1983, s. 19.
229. New York Times Press Service, San Diego Union, 29 Mayıs 1983; W. A. Shear, Science, cilt 224, 1984, s. 494.
230. R. J. Wootton, C. P. Ellington, "Biomechanics and the Origin of Insect Flight", Biomechanics in Evolution, ed. J. M. V. Rayner, R. J. Wootton, Cambridge University Press, Cambridge, 1991, s. 99.
231. How Flies Fly, Nature, Jeremy Thomson, 22 Ağustos 2001; http://www.nature.com/nsu/nsu_pf/010823/010823-10.html
232. Michael Dickinson, "Solving the Mystery of Insect Flight", Scientific American, Haziran 2001; http://www. sciam. com/2001/0601issue/0601dickinson.html
233. Michael Dickinson, "Solving the Mystery of Insect Flight", Scientific American, Haziran 2001; http://www. sciam. com/2001/0601isue/0601dickinson.html
234. Michael Dickinson, "Solving the Mystery of Insect Flight", Scientific American, Haziran
2001; http://www. sciam. com/2001/0601issue/0601dickinson.html
235. http://www.netcevap.org/hurriyetbilim030322.html; ["Sinekler Nasıl Uçar?", Hürriyet Bilim dergisi, 22 Mart 2003.]
236. http://wings.avkids.com/Book/Animals/instructor/insects-01.html
237. Michael F. Whiting, Sven Bradler, Taylor Maxwell, "Loss and recovery of wings in stick insects ", Nature, cilt 421, 16 Ocak 2003, s. 264-267.
238. Nicola Jones, "Stick insect forces evolutionary rethink", New Scientist, 15 Ocak 2003; http://www.newscientist.com/article.ns?id=dn3269
239. Susan Milius, "Retaking Flight: Some insects that didn't use it didn't lose it", Science News, cilt 163, no. 3, 18 Ocak 2003, s. 35.
240. http://www.netcevap.org/hurriyetbilim 030322.html; ["Sinekler Nasıl Uçar", Hürriyet Bilim dergisi, 22 Mart 2003.]
241. J. Robin Wootton, "The Mechanical Design of Insect Wings", Scientific American, cilt 263, Kasım 1990, s. 120.
242. Kimberly Patch, "Butterflies offer lessons for robots", Technology Research News, 12-19 Şubat 2003,
http://www.trnmag.com/Stories/2003/021203/Butterflies_offer_lessons_for_robots_021203.html
243. Kimberly Patch, "Butterflies offer lessons for robots", Technology Research News, 12-19 Şubat 2003; http://www.trnmag.com/Stories/
2003/021203/Butterflies_offer_lessons_for_robots_021203.html
244. Kimberly Patch, "Butterflies offer lessons for robots", Technology Research News, 12-19 Şubat 2003;
http://www.trnmag.com/Stories/2003/021203/Butterflies_offer_lessons_for_robots_021203.html
245. John Toon, "Flying on Mars: Nature's flight system could be the key to exploring the newest frontier", Research Horizons, 12 Kasım 2001; http://gtresearchnews.gatech.edu/reshor/rh-f01/mars.html
246. David E. H. Jones, "The insect plane", Nature, cilt 400, 5 Ağustos 1999, s. 513.
247. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml
248. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml
249. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml
250. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml
251. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml
252. Andrew Bridges, Associated Press, 28 Temmuz 2002; http://www.augustachronicle.com/stories/072802/tec_124-3110.shtml