Bir an için hayatınız boyunca en çok sahip olmak istediğiniz imkanın size sunulduğunu, fakat sizin bu teklifi değerlendiremeyip, geri çevirdiğinizi düşünün. Hayatınızı tamamen değiştirebilecek bu yanlış karardan sonra kimbilir ne kadar büyük bir pişmanlık yaşar, o ana geri dönüp kararınızı değiştirebilmeyi ne kadar çok istersiniz. Ama artık çok geçtir ve zamanı geriye çevirmek mümkün değildir. Yapılacak en akılcı şey bundan sonra benzer bir hataya düşmemek için tedbir almaktır. Bu yanlış kararı almanızda etkisi olan kişileri düşünür, bir daha bu tarz kimselerin etkisi altında kalmamaya kendi kendinize söz verirsiniz.
Şu anda da birçok insan için bu durum geçerlidir. Dünya üzerindeki tüm insanların önüne, dünyadaki en büyük fırsatla dahi kıyas edilemeyecek kadar büyük bir imkan sunulmuştur. İnsanların büyük bir bölümü ise bu büyük imkanı görmezden gelmekte, akıl ve vicdanlarıyla değerlendirmeyip geri çevirmektedirler. Allah yeryüzündeki tüm insanlara hem dünyada güzellik, iyilik, adalet, eşitlik, bolluk, refah ve huzur dolu bir hayat, hem de ahirette insanın aklının dahi alamayacağı nimetlerin en güzelleri içinde, ebedi bir yaşam vaat etmektedir. Bu davet, Yüce Rabbimiz Allah'ın elçileri ve insanlara bir rehber olarak indirdiği kutsal kitapları aracılığı ile tarih boyunca istisnasız tüm insanlara yapılmıştır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in de Kuran aracılığıyla tüm insanlara yaptığı bu davet, hakkıyla takdir edebilenler için, önemli bir fırsat, çok büyük bir lütuf ve Allah'tan bir nimettir. Vicdan ve akıl sahibi her insandan beklenen ise böylesine büyük bir fırsatı dikkatle değerlendirmek, önem vererek düşünmek ve bu fırsattan gerektiği gibi istifade etmektir. Aksi bir tutum, yani Kuran'da bildirilen gerçekleri göz ardı etmek, dinlememek ve düşünmemek ya da bu gerçeklerden inkar ederek kaçmak ise, ahiret gününde başta verdiğimiz örnekle kıyaslanamayacak kadar büyük bir pişmanlığa sebep olacaktır. Üstelik bu, hiçbir şekilde telafi edilemeyecek, geri dönülemeyecek bir pişmanlıktır.
Allah'ın davetine bugün icabet etmeyenler, o zorlu gün geldiğinde "… Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz’in ayetlerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık" (Enam Suresi, 27) derler. Ama artık pişman olmak için çok geçtir. O gün, her insan için dünya hayatları boyunca yapıp ettikleriyle ilgili hüküm verilmiş, herkes alacağı karşılığı almıştır.
Ancak dünya hayatındaki bu kaçışın üzerinde en çok durulması gereken yönü, bazı insanların içinde ne yazdığını dahi bilmeksizin Kuran okumaya, öğrenmeye ve dinlemeye karşı direnmeleri, Kuran'dan yüz çevirmeleridir. İnsanların büyük bir bölümü Allah'ın kendilerini nasıl güzel bir hayata ve nasıl üstün bir ahlaka davet ettiğini bilmeden, sahip oldukları ön yargılar nedeniyle, Kuran ayetlerinden kaçarlar. Kendilerine anlatılanları tarafsız ve ön yargısız bir şekilde değerlendirmez ve elçilerin davetini büyük bri cehaletle reddederler. Bu red, söz konusu insanları büyük bir yıkıma götüren ilk adımdır. Ancak insanların büyük bir bölümü, içinde bulundukları şiddetli gaflet hali ve fikri saplantı nedeniyle bunun farkında dahi değildirler.
Bu kitabın yazılış amacı bu insanları, kendilerini dünyada ve ahirette çok büyük bir kayba uğratacak bu ön yargılı bakış açısına karşı uyarmaktır. Geçmişteki tüm salih müminlerin yaptığı gibi, iman eden ya da etmeyen herkesi her türlü ön yargıdan, ezberlenmiş bilgiden, fikri saplantıdan arınmış bir şekilde Kuran okumaya, Allah'ın ayetleri üzerinde düşünmeye davet etmektir. Ancak bu uyarma ve hatırlatma, sadece Allah'ı ve Kuran'ı inkar edenler için değil, aynı zamanda iman ettiklerini söyledikleri halde Kuran ahlakını gereği gibi yaşamayan kimseler için de geçerlidir.
Geçmişte yaşamış tüm Peygamberler de gönderildikleri toplulukları Allah'a iman etmeye ve hak dine uymaya davet ettiklerinde çok büyük bir direnme, inkar ve retle karşılaşmışlardır.
Bu bakımdan kitap boyunca anlatılacak olan tüm örneklerin, tarih boyunca bütün hak kitaplar için geçerli olduğu ve her elçinin benzer cevaplarla karşılaştığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla bizim bu kitapta "Kuran'ı dinlemeyenler", "Kuran'dan kaçanlar" olarak tarif edeceğimiz kişiler, geçmişte yaşamış tüm elçilere, tüm hak kitaplara karşı benzer tavırlar gösteren, iman etmekte direnen, gerçeklerden kaçan kimseleri de ifade etmektedir.
Amacımız henüz daha vakit varken, insanları yeniden Kuran'da bildirilenler üzerine düşünmeye sevk etmek, Allah'a teslim olmaya davet etmektir. Ayrıca Allah'ın Kuran'da haber verdiği, "Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka) velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler" (Ahkaf Suresi, 32) ayetindeki hükmü bir kez daha hatırlatmaktır.