Hayatını İslam'ın uygun gördüğü şekilde düzenlemek ve bu yaşam tarzına uygun olmayan davranışlardan kendini uzak tutmak, müminin yaşamı süresince gerçekleştireceği bir ibadettir. Bu konuda kararlı olmak, taviz vermemek ve zamanın yıpratıcı etkisinden korunmak, sabır göstermektir. Bu yüzden sabır ve tahammül farklı kavramlardır. Tahammül, bir sıkıntı ve acıya karşı bu durumdan memnun olmadan direnmektir. Oysa müminin sahip olduğu sabır farklıdır: Sabreden mümin, başına gelen sıkıntılardan dolayı bir acı duymaz, aksine Allah'a olan yakınlığı daha da artar ve dolayısıyla neşesi, heyecanı ve şevki daha da yükselir. Kuran'ın pek çok ayetinde sabır emredilmektedir:
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. (Rum Suresi, 60)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (Al-i İmran Suresi, 200)
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. (Nahl Suresi, 127)
Allah, müminlerin sabır yoluyla deneneceklerini de şöyle bildirir:
Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed Suresi, 31)
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)
Sabır, inkarcılara karşı kazanılacak olan başarının da önemli vesilelerindendir. Sabredildiğinde Allah müminlerin gücünü artırır:
... Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66)
Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Sabır, Allah'ın rızasını ve cennetini kazanabilmek için gösterilecek en önemli vasıflardan biridir. Kuran'da müminlerin özellikleri bildirilirken, "Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir" (Nahl Suresi, 42) denmektedir. Konunun önemi başka ayetlerde de şöyle haber verilir:
… Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. (Nahl Suresi, 96)
Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. (Beled Suresi, 17)
Müminler dualarında da Allah'tan sabır talep ederler:
…"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 250)
ADNAN OKTAR: Allah dünyayı yarattığında bir amacı vardı. Bunun amacı imtihandır. İnsanların kendilerine ne olduklarını göstertmektir, iyilere iyi olduklarını göstermek, kötülere kötü olduklarını göstermek ve her şeyi zıttıyla yaratmıştır Allah dünyada. Gece gündüz, iyi kötü, güzel çirkin, yani negatif, pozitif bu şekilde. Ve bunların bir mücadelesi vardır. Gündüz geceyi kovalar, gece gündüzü kovalar. İyilerle kötülerin de bir mücadelesi vardır. Bu, Hz Adem (as)’dan itibaren başlamıştır. Kıyamete kadar da devam edecektir. Bu mücadele içerisinde, iyiler mutlaka zorluklarla karşılaşırsa, iyi oldukları anlaşılabilir yani zorlukla karşılaşmayan bir insanın imtihan olması diye bir konu Allah’ın dilemesi dışında olmaz. Çünkü mesela açlığa sabır vardır; acıya sabır vardır; zamana karşı sabır vardır; kötü söze sabır vardır; korkulacak birşeye karşı sabır vardır mesela korkmamak. Bunlarla insanlar imtihan olurlar. Bütün daha önce geçmiş peygamberler ve onlara uyan ümmetler de bu yollardan geçmişlerdir. Ben de, Allah yolunda mücadele eden bir insan olduğum için, bizler de aynı yollardan geçiyoruz. Mesela Hz. Yusuf (as), son derece masum, temiz bir çocuktu. Gayet güzel bir çocuktu. Tek suçu kardeşlerinin onu kıskanması. Eğer suç sayılırsa ki; belli ki suç değil bu. Ve kardeşleri onu kuyuya atmaya karar veriyorlar. Hatta şehit etme kararı da alıyorlar. "Babamızın sevgisi bize kalsın" diye. Yani buradaki anormalliğin şiddetine dikkat edin. Bunlar bir Müslüman babanın çocukları, fakat sadece "dikkat bizim üzerimizde kalsın, sevilen biz olalım" diye "ya öldürelim ya da kuyuya atalım" diyorlar, sonra kuyuya atmaya karar veriyorlar biliyorsunuz. Kuyunun içerisinde, Allah onu bir süre muhafaza ettikten sonra kurtarıyor, ama imtihanı ve çilesi bitmiyor. Bu sefer de bir kadın musallat oluyor. İspat etmesine rağmen; kadına karşı cinsel bir suç işlemediğini ispat etmesine rağmen yine de onu hapse koyuyorlar biliyorsunuz Hz. Yusuf (as)’ı ve onu kendisi de istiyor, diyor "Ya Rabbi, benim için hayırlısını ver" diyor özetle. Şeytandan Allah’a sığınırım. Ve uzun yıllar hapishanede kalıyor biliyorsunuz. Yaklaşık 7 yıl anladığımız kadarıyla. Bu onun imtihanıydı işte. Çıktığında da Allah onu Mısır’a sultan yaptı, fakat çıkar çıkmaz yine Allah’ı istedi, yine ahireti istedi. Yani ne kadar güzel nimetlere kavuştum ben, dünyada yaşayayım demiyor. Çıkar çıkmaz yine Allah’tan ahireti istiyor. Allah’ın rızasını, rahmetini istiyor. Allah’ın rızasını istiyor. Benim de düşüncem aynı olduğu için, onlar gibi olduğu için ve onlara uyanlar, peygamberlere uyanlar gibi olduğu için tabi ki çilelerle, zorluklarla karşılaştım. (Kanal 55 röportajından, Ağustos 2008)