Hz. Süleyman (as) Sebe Melikesi Belkıs'a mektup göndererek yazılı tebliğ metodu uygulamıştır. (Neml Suresi, 28) Günümüz dünyasında, Allah'ın dinini anlatmak, bununla ilgili bir mesaj göndermek için mutlaka yazılı tebliğ yapmak da gerekmektedir. Gerek mektup göndererek, gerekse kitap, gazete, dergi çıkararak, köşe yazıları, yazı dizileri hazırlayarak bu yerine getirilebilir. Yazı, kalıcı olduğundan ve böylece tekrar tekrar okunabildiğinden, bu yöntem çok etkili olmaktadır.
Hz. Musa (as) toplumun yöneticilerine tebliğ yapmanın yanısıra tüm halka da Allah'ın dinini anlatmak, kitle tebliği yapmak için onları bir yerde biraraya getirtmiştir. (Taha Suresi, 59; Şuara Suresi, 39) Günümüzde de, müminler, kitle iletişim araçları yoluyla, kalabalık topluluklara aynı anda tebliğ yapabilirler. Yazılı basın, televizyon, radyo, mektup, kitap gibi araçlarla toplumun tüm kesimlerine ulaşmak ve Allah'ın dinini tebliğ etmek mümkündür.
Allah'ın elçileri, yaşadıkları toplumun özellikle önde gelenlerine, sistemin yöneticilerine tebliğ yapmışlardır. Çünkü gücü elinde bulunduran ve halkı yönlendirenler, toplumun bu kesimidir. Bu nedenle önemli yerlerde bulunan insanlarla diyalogta bulunmak, onlara tebliğ yapmak çok etkili yöntemdir.
Kuran'da "eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; 'siz de oturanlarla birlikte oturun' denildi" (Tevbe Suresi, 46) ayetiyle, Allah yolunda mücadele etmek isteyenlerin önceden bu iş için hazırlık yapmaları gerektiğine işaret edilmektedir.
Günümüzde müminlerin en büyük ilmi mücadeleleri ise insanlara yaptıkları tebliğleridir. Bu nedenle de yapılan tebliğ için insanın kendisini her yönden hazırlaması son derece önemlidir.
Tebliğ için yapılacak hazırlığın iki yönü vardır. Birincisi, yazılı tebliği yerine getirmek üzere hazırlık yapılmasıdır. Gazete, kitap gibi basın araçları ile yapılacak olan tebliğler için araştırma, yazım ve teknik işleri içeren arka plan çalışmaları yapmak, maddi gücü geliştirmek bir hazırlıktır. İkinci olarak müminin kendini eğitmesi; Allah'ın dinini anlatabilecek ehillikte olabilmek için manen ve bilgi yönünden kendini yetiştirmesidir.
Allah, Kuran'da müminlerin yapması gereken "iş bölümü"nden şöyle söz eder:
Mü'minlerin tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında (bir grup da), dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp-sakınırlar. (Tevbe Suresi, 122)
Bütün müminler tebliğ yapar, mümin cemaati zaten aynı zamanda bir tebliğ cemaatidir. Fakat Allah'ın dini için yapılacak birçok iş vardır ve müminler de bunları iş bölümü yaparak daha iyi ve verimli olarak yerine getirirler. Tebliğ için de, yetişmiş, Kuran'ı iyi bilen, hitap gücü yüksek ve iyi yazı yazan uzmanlaşmış müminlerin olması, bu müminlerin ağırlıklı olarak tebliğ işini yürütmesi de verimliliği ve etkiyi arttırır.