Bu kitabın konusu olan "sadakat", Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların tamamen yanlış bir bakış açısıyla değerlendirdikleri, hatta kimilerinin gerçek anlamıyla hiç bilmediği ve yaşamadığı bir kavramdır.
Cahiliye inançlarını benimseyen kimi insanlar sadakati, 'insanın menfaat umduğu kişilere bağlanması, hangi şartlar altında olursa olsun, tamamen o kişilerin istek ve arzularını gözetmesi' olarak değerlendirirler. Bu kimselerin sadakat anlayışları, gerçek anlamından sapmış ve çeşitli dünyevi çıkarlara alet edilen bir sadakat türü haline gelmiştir.
İman etmeyen bu kimselerin çok daha farklı bir yönde yaşadıkları derin bir sadakat hissi vardır ki bu, onların nefislerine ve şeytana karşı gösterdikleri sadakattir. Şeytanın ve nefsani arzularının peşine takılmış olan bu kişiler, yaşamlarını bu iki saptırıcıya son derece sadık kalarak geçirir, her an onları adım adım izlerler. Oysa şeytana ve nefse gösterilen sadakatin ahiretteki karşılığı ebedi bir azaptır.
Müminler ise, sadakati yeryüzündeki en doğru kaynak olan Kuran'dan öğrenen, dolayısıyla en mükemmel şekilde yaşayan insanlardır. Onlar sadakati, sevgiye, övgüye ve sadakate asıl layık olan Rabbimize gösterir, hayatlarının sonuna kadar Allah'a içten bağlılar olarak kalırlar. Allah'a olan sadakatlerini, hayatlarının her anında Rabbimizi derin bir saygıyla yücelterek, O'na gönülden boyun eğip, katıksız bir iman ile teslim olarak gösterirler.
Yüce Rabbimiz Allah, bu güzel davranışlarına karşılık, Allah katında onlar için 'bir bağışlanma ve büyük bir ecir' olduğunu bildirmiştir.