Aklını kullanamayan insan, önceki bölümde gördüğümüz gibi hem dünyada, hem de ahirette büyük bir kayıp içindedir. Ancak bu kaybı, yalnızca manevi yönde bir kayıp olarak değerlendirmek doğru olmaz. İnsan, günlük yaşantısı içinde de akılsızlığın neden olduğu çeşitli sıkıntılar, huzursuzluklar ve kayıplarla karşılaşır.
İşte bu bölümde akılsız bir insanın hayatı boyunca peşini bırakmayan bu aksaklıklardan bazı örnekler vererek, bu tehlikenin ciddiyetini anlatacağız.
Gazetelerde ya da televizyon haberlerinde tedbirsizlik sonucu meydana gelen pek çok olaydan bahsedildiğine şahit oluruz. Ve bu olayların ardı arkası bir türlü kesilmez. Gazetede anlatılan olayları okuduğu halde çoğu insan benzeri hataları kendisi de yapar. Gece uyurken sobadan zehirlenenlere, tüpgaz patlamasında yaralananlara, balkondan düşen çocuklara, parmaklarını fabrika makinalarına kaptıranlara ve bunlara benzer türde kazalara maruz kalan daha pek çok insana rastlamak mümkündür. Kuşkusuz bu tür haberler, dinden uzaklaşan toplumların, günlük hayatta yaşadıkları akılsızlık örneklerinden bazılarıdır. Bu insanlar, olayların birkaç aşama sonrasında nasıl gelişebileceği konusunda isabetli tahminlerde bulunamazlar. Aynı şekilde geçmişte yaşadıkları tecrübelerden de ileride kullanabilecekleri akılcı sonuçlar çıkaramazlar. Ellerindeki imkanları akıllarıyla değerlendiremedikleri için karşılaştıkları olaylarda olası tehlikeleri önleyebilecek akılcı tedbirler de alamazlar.
Aklını kullanamayan bir insanın tedbirsizliği sonucunda ortaya çıkan tehlikeli kaza ve olaylardan bazılarını şöyle sıralamak mümkündür:
Akılsız bir insan yeni bir aletin kullanımını kullanma kılavuzundan veya bilen birinden öğrenmek yerine üzerinde çeşitli denemeler yaparak çözmeye çalışır. Nasıl kullanacağını bilmediği teknik bir aletin ya da müzik seti, bilgisayar gibi hassas cihazların ne işe yaradığını bilmediği düğmelerini kurcalamakta, kırılabilecek bölümlerini zorlamakta bir sakınca görmez. Bu yüzden de çoğu zaman yepyeni bir aleti henüz kullanamadan bozulacak duruma getirir.
Çocukların eline rahatlıkla yutulabilecek küçüklükteki plastik malzemeleri oyuncak diye vermekte bir sakınca görmez. Ancak bu plastik maddeler çocuğun boğazına takılıp hastaneye gitmek zorunda kalınca bu hareketin yanlışlığını düşünmeye başlar.
Akılsız bir insan iki üç ayrı parçadan oluşan bir eşyayı bir kerede üst üste taşımaya çalışır ve genellikle de yarı yolda hepsini düşürür. Bunların her birinin tek tek taşınması gerektiğini önceden hesaplayamaz.
Akılsız bir insan güneşin vücuduna nasıl bir tahribat yapabileceğini tahmin edemez. Gereğinden fazla, hatta saatlerce güneşin altında kalarak cildine zarar verir. Güneşin etkisiyle cildi su toplar ve derin yaralar oluşur, midesi bulanır, başı ağrır. Tüm bu sıkıntıları her yaz yaşadığı halde aklını kullanmadığı için bir sonraki yaz aynı hatayı bir kez daha tekrarlar.
Bunun dışında hasta olup olmadığını hiç bilmediği sokak köpekleri ya da kedileri ile oynamakta bir sakınca görmez. Nitekim tüm kuduz gibi hastalıklar da insanların bu tür tedbirsizliklerinden kaynaklanır.
Ani bir kokuya ve sese karşı hassas ve duyarlı değildir. Böyle bir şeyi ya hiç fark etmez ya da fark etse bile umursuzluğundan ya da ne tür tehlikelere yol açabileceğini akledemediğinden ilgilenmez. Oysaki gaz kokusunu algılayamadığı için evi yanabilir, gaz sızıntısından zehirlenebilir ya da yanık kokusuna zamanında müdahale etmediği için bir yangınla karşılaşabilir.
Islak fişi prize takmak gibi dikkatsizlikler yaparak zarara uğrar. Veya sigortaları kapamadan ampül değiştirdiği ya da elektrik tamiratı yaptığı için sık sık elektrik çarpmalarıyla karşılaşır.
Çok keskin bir bıçakla çok hızlı bir şekilde yiyecek doğrar. Oluşabilecek tehlikeyi hesaplamadığı için elini keser.
Islak ellerle bulaşık makinesini boşalttığı için tabaklar elinden kayar. Kırık tabakları da yine elleriyle toplamaya kalktığı için elini de keser.
Hiç tanımadığı birine kapıyı açmaktan ve hatta bu kişiyi eve almaktan çekinmez. Bu şekilde saldırıya uğrar ya da evi soyulur.
Cam masa üzerine sıcak bir tencere koyup masanın çatlamasına sebebiyet verebilir. Ya da ahşap masanın üzerine koyduğu sıcak çaydanlık nedeniyle masa tahrip olur.
Bir yere gitmek üzere yola çıkacağı zaman yolda arabasının bozulma ihtimaline karşı önlemler almayı düşünemez, düşünse bile yüzeysel tedbirler alır. Benzinini doldurur ama yedek lastik almayı ya da arabanın suyunu, yağını kontrol etmeyi akledemez.
Bütün işlerini son ana bırakır. Örneğin uçağına yetişmesi gerektiği halde son ana kadar bavulunu hazırlamaz, işlerini tamamlamaz. Eviyle havaalanı arasında söz gelimi bir saatlik bir yol varsa, yirmi dakika kalana kadar evden çıkamaz. Çıktığında da önceden nasıl gideceğini ayarlamadığı için taksi bulamaz ya da bulsa bile trafik olabileceğini hesaplamadığı için yolda vakit kaybeder ve sonunda da uçağını kaçırır. Bu olayları her seferinde yaşar ama yine de umursuzluktan vazgeçip akılcı tedbirler almayı düşünmez.
Eşya taşırken tedbirini alıp geçeceği yolun üzerinde takılabileceği ya da çarpabileceği şeyleri önceden kaldırmayı akledemez. Ancak elinde ağır eşyayla bu engelin önüne geldiği ya da hiç görmeden engele çarptığı zaman aklı başına gelir.
Bir eşyayı sehpa, masa gibi yerlerin tam kenarına ya da en ucuna koymanın tehlikesini göremez. Oysaki en ufak bir çarpmada bu eşyalar yere düşer ve kırılır.
İnsanlarda genel olarak standart bir sanat ve estetik anlayışı vardır. Küçük yaşlardan itibaren çevrelerinden öğrendiklerini tüm yaşamları boyunca uygularlar. Yaşadıkları dönemde moda olan anlayış neyse onu uygularlar. Ama akıl kullanarak bu konuda bir yenilik getirmeye çalışmazlar. Sanat zevkleri tamamen taklide dayalıdır. Akıldan yoksun bu kişiler, taklit ettikleri konularda teknik anlamda bir başarı elde etseler de, taklidi olmayan, kendi kendilerine düşünerek buldukları bir güzellik ortaya koyamazlar.
Özellikle bulundukları ortamı dekore etme konusunda hep klasik kalıplar kullanırlar. Toplumlarda genel olarak yaşanan bu dekorasyon anlayışının bazı detaylarını şöyle sıralayabiliriz:
Akılsız bir insan zamanını iyi değerlendiremediği için, evini dekore etmesi aylar sürer. Küçük bir evin boyanması ve daha sonra temizlenmesi bile aylarca sonuçlanmaz. Bu işleri en pratik şekilde ve en kısa zamanda yapabilecek çözümler üretemez.
Aklını kullanmayan bir insanın sanata ve dekorasyona özel bir ilgisi yoktur, yıllarca evinde hiçbir değişiklik yapmadan yaşayabilir. Yıllar sonra değişiklik yapmaya karar verdiğinde ise aklına gelen en büyük değişiklik koltukların kumaşını yenilemek olur. Eşyaların yerlerini değiştirmek, bulunduğu mekanı güzelleştirmek gibi bir alışkanlığı yoktur.
Elinde çok geniş imkan olsa bile bunu iyi kullanamaz. En pahalı, en kaliteli eşyaları satın alabilse dahi, bunları ince bir sanat zevkiyle yerleştirmeyi başaramaz.
Bunun yanında güzel bir mekan oluşturmayı başardığında da bu mekanın bir yandan da kullanım açısından rahat, sıhhi ve konforlu olmasını sağlayamaz.
Eşya yerleştiriminde aklını kullanamaz. Kolaylıkla düşüp kırılabilecek cam vazo gibi eşyaları çarpılabilecek geçiş yerlerine yerleştirir. Aynı şekilde keskin ve sivri uçlu dekorasyon malzemeleri kullanmakta da hiçbir sakınca görmez ve bunları da insanların kolaylıkla temas edip zarar görebilecekleri yerlere koyar.
Fazla da olsa evindeki hiçbir eşyayı atamaz. Eski yeni tüm eşyalarını birarada kullanmaya çalışır. Her yeni aldığı eşyayla birlikte evini biraz daha kalabalıklaştırır ve ev biraz daha kasvetli bir hal alır. Oluşan bu karmaşanın farkına varamaz ve bu kasvetli ortamda yaşamakta bir sakınca görmez.
Buraya kadar sayılanlar akılsızlığın günlük hayattaki yansımalarına yalnızca birkaç örnektir. Ancak elbette ki akılsızlığın insana getirdiği zorlukları, verdiği zararları bunlarla sınırlamak mümkün değildir. Aklını devre dışı bırakan her insan, hayatının sonuna kadar benzeri zorlukları ve sıkıntıları sürekli yaşar. Bunlardan kurtulmanın tek yolu ise kitabın başından beri anlatıldığı gibi, imanın kazandırdığı temiz akla teslim olmaktır. Böylece aklın konforu, kişinin tüm hayatına hakim olacak ve o kişi her an güzellik ve huzur dolu bir yaşam sürecektir.