Kitabın başından bu yana gerçek aklın ne olduğuna, nasıl kazanılabildiğine ve aklı artırmanın yollarına değindik. Ancak önemli olan kişinin, aklı kendi günlük hayatına nasıl aktarabileceğini, onu nerelerde ve nasıl kullanabileceğini görmesidir. Çünkü akıl, sadece büyük buluşlarla ortaya çıkan ya da hayatın ehemmiyetli görülen alanlarında başarılı olmayı sağlayan bir yetenek değildir. Aksine günlük yaşamın temizlikten yemeğe, giyimden sanata kadar tüm detaylarına yansıyan bir özelliktir. İşte bu nedenle bu bölümde aklın günlük hayata nasıl yansıdığı konusunda bazı örnekler verilecektir.
Akıllı bir insan herşeyden önce her an Allah'ın rızasını en fazla nasıl kazanabileceğini düşünür. Etrafında olup biten tüm olayları dikkatlice inceler ve vicdanıyla kendisinin bu ortam içerisinde yapması gereken en güzel tavrı tespit eder.
Düşüncelerine hiçbir konuda baskı uygulamaz; hür düşünür. Ufku alabildiğine geniştir. Özgür düşünmesini engelleyecek tüm taassuplardan, korkulardan ve fikri saplantılardan kurtulmuştur.
Düşüncelerine hiçbir sınır koymadığı için sürekli olarak sade ancak bunun yanı sıra son derece etkili fikirler bulur.
Aklını gereksiz konularla hiçbir şekilde meşgul etmez. Kendisine hiçbir fayda sağlamayacak, zaman kaybettirecek ve asıl önemli konulara vakit ayırmasını engelleyecek şeyleri düşünerek oyalanmaz.
Bulunduğu ortamın ve beraberindeki insanların ihtiyaçlarını düşünmeye öncelik tanır. Bu kişilerin güvenliklerine, sağlıklarına ve huzurlarına yönelik her türlü ihtiyacı gidermek için ne yapabileceğini düşünür ve eğer bu yönde bir sorun varsa hiç ertelemeden bunlarla ilgilenir.
Daima dine ve müminlere fayda getirecek şeyler düşünür. Sürekli olarak daha fazla hayır işlemek isteği ve çabası içindedir.
Akıllı bir insan ayrıca planlı düşünür. Düşüncelerini hedeflediği konuya yönlendirir. Gereksiz detaylara takılmaz.
Olayları çok aşamalı düşünür. Bir olayın birkaç aşama sonrasında nasıl bir şekle girebileceğini, potansiyel olarak ne tür tehlikeler içerebileceğini ya da nasıl gelişmeler gösterebileceğini tahmin ederek bu yönde tedbirlerini alır.
Geçmişte yaşanan olaylar üzerinde de düşünür. Tüm bu tecrübelerden en akılcı ve hikmetli sonuçları çıkarır ve ileride kullanabileceği değerli bir birikim elde etmiş olur.
Aklına olumsuz ya da yanlış bir düşünce geldiğinde bunun şeytandan gelen bir vesvese olduğunu bilerek Allah'a sığınır.
Bunun yanında Allah'ın yarattığı her olayda mutlaka bir hikmet ve güzellik olduğunu bilerek "mutlaka bir hayır vardır" diyerek düşünür.
Akıllı bir insan olabilecek en isabetli, en hikmetli, en özlü ve en faydalı konuşmaları yapar. Ufku geniş olduğu için verdiği örnekler etkileyici ve benzersizdir. Çok konuşmak yerine faydalı konuşmaktan hoşlanır. Gerektiğinde ve yeri geldiğinde konuşur. Ne zaman konuşup ne zaman susacağını da aklıyla ayarlar. Örneğin çok acelesi olan birini önemsiz bir konuyla meşgul etmez.
Tüm bunların yanında boş konularda boş konuşmalar yaparak da vakit kaybetmez. Önemli bir konuyu da ancak ehemmiyeti derecesinde konuşur.
Akıllı bir insan içinden geldiği gibi, samimi konuşmalar yapar. Kalıpçı bir yapısı yoktur. Asıl etkili olan konuşmanın insanın "içinden geldiği gibi" konuşması olduğunu bilir.
Bunun yanında sürekli aynı kelimeleri, aynı üslubu ve aynı cümleleri kullanarak monoton bir hava içerisinde konuşmaz. Sohbetinde imalı ve incitici sözler kullanmaz. Hiçbir zaman için alaycı konuşmalarla karşı tarafı rahatsız etmez. Söylemek istediği şeyi açık ve net olarak söyler.
Akıllı bir insan dekorasyon konusunda herşeyden önce Allah'ın sanatını örnek alır. Kuran'da belirtilen cennet tasvirlerinin insan ruhuna en çok zevk verecek malzemelere dikkat çektiğini bilir ve dünya şartlarında bu güzelliği andıran bir dekorasyon oluşturmaya çalışır.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da hiçbir kurala bağlı kalmaz. Sırf moda olduğu için belirli kalıplar arasında sıkışmak zorunda olmadığını bilir. Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm medeniyetlerin ve tüm kültürlerin sanat anlayışlarından istifade edebilir ve onların geride bıraktıkları tüm sanat eserlerinden ilham alabilir.
Tüm bu eserler arasında, sanat ve estetik konusunda göze en hoş gelen ve ruha en çok zevk verenlerin analizini yapabilir ve bunların en estetik birleşimini oluşturarak ortaya benzersiz bir eser çıkartabilir.
Böyle bir insan estetik ve sanatı, aynı zamanda konforla da birleştirebilir. Bu nedenle akıllı bir insanın dekore ettiği bir ortamda yaşamak hem çok zevkli hem de çok rahattır. Seçilen malzemeler estetiği yansıtmasının yanında, insan sağlığı açısından da en sıhhi, en konforlu, en kolay temizlenebilen ve en uzun ömürlü olacak şekilde düzenlenmiştir. Örneğin sırf güzel duracak diye, sağlığa zarar verebilecek bir koku ya da benzeri bir madde içeren hiçbir malzemeyi kullanmaz. Bunun yerine aynı güzelliği farklı malzemelerle de elde edebilir.
Tüm bunların yanında dekorasyonda sürekli olarak yenilik yapabilir. Aynı malzemelerle aynı mekanda birbirinden tamamen farklı ve benzersiz olan yüzlerce ayrı dekor oluşturabilir. Yaşadığı yerin dekorasyonunun monotonlaşmasına hiçbir şekilde izin vermez. Küçük ya da büyük birtakım değişikliklerle yaşadığı ortamı sürekli olarak güzelleştirir.
Aklın yol göstermesiyle yapılan bir dekorasyonda, göze ters gelecek hiçbir şey olmaz. Işık ve ses düzeni, renk seçimi insan gözünü ve ruhunu en rahat ettirecek ve en zevk verecek şekilde olur.
Dekorasyonda simetriye önem verir. İnsan gözünün simetriden alacağı zevki ve aksinde oluşacak karmaşanın hem göze hem de ruha vereceği yorgunluğu aklıyla hesaplayabilir.
Akıllı insan el becerisini aklıyla kazanır. Beceri gerektiren herhangi bir durumla karşılaştığında mevcut imkanları aklıyla en iyi şekilde değerlendirerek, hangi işin nasıl yapılırsa en iyi sonucu vereceğini önce zihninde tasarlar ve uyguladığında da en mükemmel sonucu elde eder. Her işi olabilecek en pratik şekilde halleder. Ani bir sorunla karşılaştığında elinde yeterli malzeme olmasa dahi mevcut imkanları değerlendirerek bu sorunu en güzel şekilde giderebilir.
Herhangi bir aksaklıkla karşılaştığında öncelikle bunun kendi imkanlarıyla ve bilgisiyle çözülüp çözülemeyeceğine bakar. Eğer kendisi yapabilecekse problemi gidermeye çalışır. Ama eğer problem teknik bir sorundan kaynaklanıyor ve bu kişinin imkanlarını aşıyorsa bu durumda vakit kaybetmez ve konuya, en yetkili ve bilgili kimseyi çağırarak çözüm getirir.
Karşılaştığı sorunlara geçici ve iptidai değil, kalıcı ve kesin çözümler getirir. Aksinde ortaya çıkabilecek olan tahribatın verilecek olan emekten çok daha fazla olabileceğini bilir.