Kötülüğün sessiz dilini konuşmayı bir hayat şekli, hatta kişiliklerinin en temel özelliği haline getiren insanların benimsedikleri bu kötü ahlak, onları hiç hesaba katmadıkları şekilde büyük bir hüsrana uğratır. Yaşadıkları her gün, her saat, bir yandan sessizce kötülük yapmaya çalışıp, bir yandan da yalnızca şeytana açtıkları bu yönlerini insanlardan gizlemeye çalışmaları, onları derinden yıpratır. İçlerindeki giderek artan vicdan azabı tüm benliklerini sarıp kuşatır; bunu bastırabilmek için verdikleri amansız mücadele ise onları içten içe tüketmeye başlar. Beyinlerini uyuşturup hiçbir şey düşünmemeye çalışarak, içlerindeki bu sessiz ama yıpratıcı savaşın ağırlığından kurtulmaya çalışırlar. Çözümsüzlük, çaresizlik, hüzün ve keder içerisinde ömürlerini hesapsızca tüketirler.
Yaşadıkları bu azap dolu hayat, Allah'ı bırakıp kendilerine şeytanı veli edinmeleri, iyilik yerine kötülüğü kendilerine ilke edinmeleri nedeniyledir. Allah "Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye Suresi, 21) ayetiyle, yaşadıkları bu azap dolu hayatın "kötülüğü benimsemeleri" nedeniyle olduğunu bildirmiştir.
Oysa güzel bir hayat yaşamaları, bu gizli azaplardan kurtulmaları kendi ellerindedir. Allah insanlara mutlu olmanın, tüm bu sıkıntılardan kurtulmanın yolunu göstermiş; bunun ancak Allah'ın gösterdiği hidayet yoluna uymakla mümkün olacağını bildirmiştir: "... kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)
Yapmaları gereken yaşadıkları bu çelişkinin ve kendilerine verdikleri zararın farkına varıp Allah'a teslim olmaktır. Bunun için sadece samimiyetle düşünmeleri yeterlidir:
Normal bir akıl seviyesine sahip olan her insan vicdanı üzerindeki baskının ruhuna ve bedenine ciddi şekilde zarar verdiğini, ne kadar sağlıklı olursa olsun buna uzun bir süre dayanamayarak iflas edeceğini hisseder. Kendi kendine "bu duruma daha ne kadar dayanabilirim?" diye düşündüğünde bunun uzun sürmesinin mümkün olmadığını anlar. Bu şeytani ahlakın kendini hızla ölüme ve azaba yaklaştırdığını korkuyla fark eder. Yaşadığı her an yalnızca vicdan azabı, sıkıntı ve mutsuzlukla dolu olacaktır. Ahirette ise şeytanı dost ve sırdaş edinmesinin karşılığını sonsuz cehennem ateşi, pişmanlık, acı ve üzüntü içerisinde geçirerek alacaktır.
Şuuru açık her insan, gösterdiği kötü ahlakın dünyada ve ahirette kendisine getireceği bu azabın büyüklüğünü anlar anlamaz büyük bir korkuya kapılır ve Allah'a yönelip yaptıklarından dolayı tevbe eder. Aksi takdirde yaptığı kötülükler büyüyerek belki de telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlara ulaşacaktır. Allah böyle bir sonuçla karşılaşmamaları için insanlara, "Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün)..." (Al-i İmran Suresi, 30) şeklinde buyurmuştur. Çünkü o gün, dünya hayatında sessiz bir dille yapılan tüm kötülükler açığa çıkacak; insanın dünya hayatında ispat edilemeyişine kanarak, gizlediğini düşünerek yaptığı kötülükler kendi bedeni tarafından deşifre edilecektir. Allah, insanın yaptığı gizli kötülükleri kendi bedenine deşifre ettireceğini şöyle bildirmiştir:
Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. (Fussilet Suresi, 20)
Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. (Fussilet Suresi, 22)
Bunun ardından "... Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır. Kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır." (Zümer Suresi, 47- 48) ayetleriyle bildirildiği gibi, dünya hayatında kullandıkları gizli ve sessiz dil tüm detaylarıyla ortaya çıkmış olacaktır. Bu kişilerin durumunu Allah, "...Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azap vardır..." (Fatır Suresi, 10) ayetiyle haber verir.
Tüm bu gerçekleri düşünebilen bir insan doğruyu görmeli, şeytanın insanlara büyük bir tuzak kurduğunu anlayarak, bir an önce onun şerrinden sakınıp Allah'ın razı olacağı bir ahlaka ulaşmalıdır. Bunun yolu ise çok kolaydır: "Kötülükten sakınıp iyilikle yaşamak (iyiliği ilke edinmek)". Allah, Kuran'da iyiliklerin kötülükleri gidereceğini şöyle bildirmiştir:
Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür. (Hud Suresi, 114)
Allah'ın "Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Ahkaf Suresi, 13) ayetiyle bildirdiği gibi, güzel ahlaklarında istikrar gösterdikleri takdirde, Allah bu kimselerin hayatlarından korkuyu, hüznü çekip alacak, kötülüklerini örtüp bağışlayacak ve onlara yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecektir.
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)