PYD, YPG, HPG, SDG, PJAK Hepsi PKK'nın Kollarıdır

Bugün Suriye'nin kuzeyinde, ABD ve koalisyon güçleri, 'IŞİD'le mücadele' adı altında PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD ve onun askeri kanadı YPG'ye açık bir destek vermektedir. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ve ABD medyasının önemli bir bölümü ile bunların Türk medyasındaki uzantıları da bu desteğin propaganda kanadını oluşturmaktadır. Bu propaganda kanatları, PYD ve YPG'nin PKK'dan farklı olduğu, terör örgütü olmadığı dezinformasyonunu 7/24 dünya kamuoyuna telkin etmekle görevlidir.

Oysa PYD, tüm bu ülkelerin resmen terör örgütü olarak kabul ettikleri PKK'nın Suriye'de taktığı maskeden başka bir şey değildir. Kendi çıkarları gereği, bu maskenin arkasını görmezden gelen Batılı güçler, PKK'yla aynı terör örgütü olan PYD'yle ittifak yaparak bu maskeyi ayrı bağımsız bir kişilik olarak kabul etme tiyatrosunu sürdürmekte de kararlı görünmektedir.

Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Mao Tse-tung

1. PYD temsilcileri İtalyan Parlamentosunda

2. YPJ komutanları Fransa'da Elysee Sarayı'nda

Nitekim ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby, PKK'nın bir terör örgütü olduğunu belirtirken PYD ve onun askeri kanadı YPG'nin PKK'dan ayrı olduğunu, onları desteklediklerini, silah ve malzeme yardımı yaptıklarını ve bundan sonra da yapacaklarını her fırsatta açıklamaktadır. Zaten IŞİD'e karşı aylardır operasyon düzenleyen ABD ve koalisyon güçlerinin, PYD'ye bugüne kadar tonlarca silah ve cephane yardımı yaptığı bilinmektedir. Bu silahların doğrudan PKK'nın eline geçtiği ve Türkiye'deki terör eylemlerinde kullanıldığı da bir sır değildir. ABD şu anda daha da ileri giderek bu yardımları İncirlik üzerinden yapmayı, diğer bir deyişle PKK'nın Türkiye'ye yönelteceği silahların Türkiye üzerinden gitmesini planlamaktadır.

Avrupa da bu konuda o kadar masum değildir. PYD temsilcileri ve YPJ komutanlarının İtalyan Parlamentosunda29, Fransa'da Elysee Sarayı'nda30 resmi olarak davet edilip en üst düzeyde ağırlandığı basında yer almıştı.

YPG'yi Desteklemek ABD İçin Tarihi Bir Stratejik Hata

Amerika'nın yakın tarihine bakacak olursanız komünizmle mücadelenin önemli bir yeri olduğunu görürsünüz. ABD, soğuk savaş döneminde SSCB ve Çin önderliğinde gelişen komünizmin yayılmacı politikasını durdurabilmek için Kore'de, Küba'da, Vietnam'da, Afganistan'da ya doğrudan mücadele etmiş ya da buralarda mücadele edenlere destek olmuştur. Bu uğurda milyonlarca dolar harcayan ABD, gerektiğinde de Amerikan gençliğinin bu uğurda canlarını vermesini bile göze almıştır.

Bugün Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere bakıldığında ABD'nin komünizm karşısındaki kararlı politikasını sürdürdüğünü söylemek bir hayli güç. Öyle ki bu değişim bölgedeki en önemli müttefiki Türki'yeyle olan ilişkilerini oldukça olumsuz etkiliyor.

Sorun, ABD'nin Suriye'de desteklemekte olduğu PYD ve onun silahlı kanadı YPG'den kaynaklanıyor. Tüm açık ve gizli istihbarat raporlarında yer aldığı üzere, YPG terör örgütü PKK'nın bir kolu ve iki örgüt arasında organik bağ olduğu açık. PYD, PKK'nın anayasası olarak bilinen ve komünist esaslara göre düzenlenmiş olan KCK Sözleşmesini kendine esas alıyor.

Amerikan yönetimi ise, Suriye'de mevcut çıkarlarına uygun bulduğu için, bu açık gerçekleri göz ardı ediyor ve YPG'nin IŞİD karşısında etkin bir güç olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

Artık Amerikan medyasına bile yansıyan veriler Türkiye'nin hiç de haksız olmadığını ortaya koyuyor. Söz gelimi Wall Street Journal Gazetesi'nin internet sitesinde PKK'lı kadın terörist Zind Ruken'in söyledikleri PKK ve PYD arasındaki bağlantıyı şöyle açıklıyordu: "Kimi zaman bir PKK'lıyım, kimi zaman PJAK'lı, (PKK'nın İran'da aktif olan müttefik kolu) kimi zaman da YPG'liyim. Fark etmiyor. Hepsi PKK'nın bir kolu."(1)

YPG'nin içindeki PKK bağlantısını bununla sınırlı değil. Bir diğer bağlantı, Başkanı Barack Obama'nın özel temsilcisi Brett McGurk, YPG'nin yöneticisi Polat Can'ın bizzat elinde plaket aldığında ortaya çıktı. Polat Can Türkiye'de PKK için eylemler yapmış bir teröristti. Bu olayı takiben Türk basınında Polat Can'ın PKK mensubu diğer teröristlerle birlikte yer aldığı fotoğraflar yer aldı.(2)

ABD yönetiminin de aslında YPG'nin PKK'ya bağlı terörist bir örgüt olmasından habersiz olmadığı biliniyor. ABD'nin eski Suriye büyük elçisi Robert Ford bunu 'PYD'nin PKK olmadığı söylemi bir safsata' sözleriyle dile getirmişti. Başta CIA, FBI ve Savunma Bakanlığı olmak üzere Amerikan devletinin farklı birimlerinin terörle mücadele çabalarının koordine edilmesi için 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra kurulan Ulusal Terörle Mücadele Merkezi'nin (NCTC) internet sitesinde yer alan bir bilgi de bu durumu teyit etmekteydi.

NCTC'nin, Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin örgütlendikleri PYD'yi, PKK olarak bilinen Kongra-Gel'in (KGK) "Suriye kolu"olarak nitelendirdiği ortaya çıktı. Bu değerlendirmenin Türk medyasında gündeme gelmesinin hemen ardından ilgili internet sayfasına erişimin engellenmesi ise kuşkusuz dikkat çekici bir durumdu.(3)

Abdullah Ocalan

YPG, PKK'nın bir koludur. Batılı devletler tarafından PKK terör listesindeyken YPG'nin listeye alınmaması ve dolayısıyla YPG'nin Batı tarafından rahatlıkla destekleniyor oluşu sadece PKK'yı beslemektedir. Batı, nasıl bir belaya ortaklık ettiğinin henüz farkında değildir ve mutlaka bilgilendirilmedir.

PKK PYD bağlantısını gösteren bir diğer bilgi ise ABD Devlet Yayınları Ofisi'nin yayınladığı ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi tutanaklarında yer alıyor.(4) ABD Devlet Yayınları Ofisi (GPO), ABD Hükümetinin resmi bilgi çıktılarını korumak için Federal Hükümetin üretim, kataloglama, indeksleme ve kimlik doğrulama gibi resmi, dijital ve güvenli bir kaynağı.

Bu tutanaklarda PKK ve PYD terör örgütlerinin ilişkisi kabul edilerek, "PKK-PYD aynıdır" deniliyor. Bu tespiti yapan ise Temsilciler Meclisi'nin 20 Kasım 2013 tarihli 113. kongresinin ilk oturumunda söz alan ve Ortadoğu uzmanı olarak bilinen Andrew J. Tabler. Tabler, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde yaptığı açıklamada, "Kürdistan İşçi Partisi olarak bilinen PKK ile yakından bağlantılı olan Kürt Bölgelerinde Demokratik Birlik Partisi (PYD) ise bölgede hakim konumda bulunmaktadır" diyor.

Bu gelişmeler ABD'nin, YPG ile PKK arasındaki terörizm ilişkisini kabul etmemesinin nedeninin istihbarat yetersizliğinin değil, Ortadoğu politikasının gereği olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu kanaati güçlendiren bir demeçte ABD'nin Ankara eski Büyükelçisi Francis J. Ricciardone'den geldi. Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi'nin (ATAA) düzenlediği 36. Yıllık Türk-Amerikan Konferansı'nda konuşan Riciardone Amerikalılar'ın PYD'nin PKK'nın bir parçası olduğunu anlaması gerektiğini, böyle bir şey yokmuş gibi davranmanın anlamsız olduğunu söyledi.(5)

ABD yöntemi en üst düzey ağızlardan "Biz, PYD'yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz" dese de eldeki veriler bunun tam aksini gösteriyor. CIA gibi dünyanın en önde gelen bir istihbarat örgütüne, en gelişmiş takip ve dinleme sistemlerine sahip bir ülkenin, -Türkiye'nin sunduğu bilgi ve deliller de elinde iken- YPG'nin PKK'nın ortağı olduğunu fark edememiş olması pek gerçekçi görünmüyor. Peki, o zaman ABD neden böyle yapıyor?

Görünüşe göre ABD'nin amacı YPG'yi IŞİD ile mücadelede bir araç olarak kullanmak. Oysa YPG'nin koalisyonun hava desteği olmadan IŞİD karşısında hiçbir askeri başarısı yok. Ayrıca YPG, IŞİD ile mücadeleyi Suriye'de bölgeyi işgal etmek ve yağmalamak için bir fırsata dönüştürmüş durumda. Çok sayıda insan hakları örgütünün raporuyla belgelenen bu durum geçtiğimiz günler de bir kez daha teyit edildi.

Türkiye'de yayın yapan Ermenilere ait Agos Gazetesi'nin internet sitesi, Suriye'deki Süryani ve Ermeni kurumları düzenlediği ortak bir bildiriye yer verdi. Suriye'deki 16 kurumun altında imzası olan bildiriye göre YPG, insan haklarını ihlal ediyor, özel mülkleri gasp ediyor, insanları zorla askere alıyor, haksız vergi (haraç) koyuyor ve kilise okullarının müfredatına müdahale ediyor.(6)

Tüm bu bilgiler ışığında, Amerika'nın Suriye'de kimlerle aynı safta durduğunu yeniden değerlendirmesi ve komünist bir terör örgütünü güçlendirmenin nasıl felaketlere yol açacağını görebilmesi gerekir.

Dipnot

1- http://www.wsj.com/articles/americas-marxist-allies-against-isis-1437747949

2- http://setav.org/en/turkey-us-and-pyd-strategic-ally-or-local-partner/opinion/36819

3- https://www.middleeastmonitor.com/articles/middle-east/24079-for-everyones-sake-support-for-the-pkk-pyd-should-be-abandoned

4- https://www.middleeastmonitor.com/news/americas/24189-us-blocks-own-online-anti-terror-documents-linking-pyd-to-pkk

5- http://docs.house.gov/meetings/FA/FA18/20131120/101513/HHRG-113-FA18-Transcript-20131120.pdf

6. http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13260/rojavada-hiristiyanlar-pydye-tepkili

Öcalan'ın Emri ve Baas Rejimi'nin Desteğiyle Kurulan PYD

Suriye Baas rejimi PKK ve Abdullah Öcalan'ın her zaman koruyucusu olmuştur. 1978'de PKK'nın kuruluşunu ilan etmesinden kısa bir süre sonra, 1979'da, Öcalan'ın sığındığı ülke Suriye idi. Türk Devleti'nin ısrarlı uyarılarına rağmen Baas rejimi örgütün palazlanması için her türlü desteği verdi. Türkiye'de sayısız kanlı eyleme imza atan teröristlerin büyük kısmı Suriye'deki kamplarda yetişti. Öcalan'ın en önemli destekçilerinden biri hiç kuşkusuz Baas rejiminin eli kanlı istihbaratı El-Muhabarat idi.

Suriye 1999 yılında, Türk devletinin manevi baskısı sonucunda, Öcalan'ı ülkeden çıkardı. Örgüt ise El-Muhabarat'a emanet edildi. Teröristlerin bir kısmı Kuzey Irak'a ve Kandil'e geçti. Geride kalanların ne olacağını ise Baas rejimi organize etti. El-Muhabarat'ın yönlendirilmesiyle yeni isimle bir yapı kurularak, örgütün hem maddi varlığı hem de elemanları bu yapının denetimine bırakıldı. İşte bugün Demokratik Birlik Partisi yani PYD olarak bilinen hareket, o günlerde El-Muhabarat'ın bizzat oluşumuna destek verdiği, Öcalan'ın örgütünün bizzat kendisidir.

PYD resmi kayıtlara göre ise 2003 yılında kuruldu. İdeolojik lider olarak Öcalan'ı gördüğünü, yasal yönetim olarak ise Kongra-Gel (Kürdistan Halk Kongresi)'e bağlı olduğunu açıkladı. Eş başkanlık sistemini kullanan PYD'nin bir başkanı Öcalan'la aynı sofrayı paylaşan Salih Müslim, diğer başkanı ise PKK'nın merkez üssü konumundaki Kandil'de yaşayan kadın militanlardan Asya Abdullah'tır. Salih Müslim PYD'nin, Avrupa'da ve diğer ülkelerde görüşmeler yürüten, basına demeçler veren görünen yüzüyken, Asya Abdullah PYD'nin -Kandil'deki- gerçek yöneticisidir.

Tüm bu gerçeklere rağmen, PKK ile arasında sadece ideolojik bağ olduğunu iddia eden PYD'nin doğru söylemediğinin önemli bir somut delili daha vardır: PYD, KCK'nın şemsiyesi altında olan bir harekettir. KCK ise Avrupa ve Ortadoğu'daki tüm PKK yapılarının üst kuruluşudur. PKK ve PYD'yi de içine alan sözde konfederal devlet yapısının, yani Bağımsız Komünist Kürdistan hayalinin tasarlanmış tüm devlet organlarını temsil eden organizasyondur. KCK yürütme konseyi bu sözde Bağımsız Komünist Kürdistan devletinin yürütme erkini temsil eder, örgütün sözde hükümetidir. PKK ve PKK'nın alt birimleri olan tüm silahlı gruplara ve bölgedeki tüm örgütlenmelere hükmeder. Bu şemsiye altındaki örgütlerden biri de PYD'dir. Dolayısıyla PYD sadece ideolojik olarak değil yapısal ve maddi olarak da tam anlamıyla bir PKK uzantısıdır, PKK'dan hiçbir farkı yoktur.

Abdullah Ocalan PKK Marksist Leninist Komunist ideoloji Takipcisi

PYD eşbaşkanı Salih Müslim Abdullah Öcalan ile aynı sofrada

YPG, Kandil'de Eğitilen PKK'lı Teröristlerden Oluşmaktadır

PKK safında eylem yapan çok sayıda Suriye kökenli militan vardır. Bunlar Türkiye'deki eylemlere de katılmışlardır. PYD ve PKK silahlı güç olarak da içiçe geçmiş iki yapıdır. PKK içinde eylem yapan Suriye kökenli militanlar, PYD'nin silahlı gücünün de çekirdek yapısı olmuştur.

PYD'nin silahlı gücünün adı YPG (Halk Koruma Birlikleri)'dir. 5 ila 10 bin militanı olduğu tahmin edilen YPG'nin militanlarının neredeyse hepsi Kandil'de hem ideolojik hem silahlı eğitim almıştır. YPG militanlarının gerçek yöneticisi Kandil'deki PKK liderleridir. YPG'ye katılan yeni militanlar önce Kandil'de Marksist Leninist Stalinist ideolojik eğitim alır. Bu eğitimin ardından silahlı eğitime geçilir, Kandil'deki PKK liderleri temel askeri eğitimi verir. Daha sonra ise Afrin, Kobani ve Cezire'de kurulmuş olan askeri akademilerde eğitime devam edilir.

Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Mao Tse-tung

1. PYD eşbaşkanı Asya Abdullah

2. Salih Müslim Öcalan resmi önünde konuşuyor

◉ Aynı Terör Örgütü, Farklı İsimler

Gerçekte, PKK ve PYD aynı terörist yapılanmanın yalnızca farklı isimlerinden başka bir şey değildir. Binlerce PKK militanı bugün PYD saflarında çarpışmaktadır. Her iki örgütün de emir-komuta zinciri ve yöneticileri Kandil'e bağlıdır. Her ikisi de lider olarak PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ı kabul etmektedir. PYD'liler işgal ettikleri köy, kasaba ve kentlerde ilk iş olarak Abdullah Öcalan posterlerini ve PKK paçavralarını asmaktadır.

Farklı isimler yalnızca PKK militanlarının bulunduğu bölgeye göre, hedef saptırmak, algı karmaşası oluşturmak gibi amaçlarla uygulanan bir göz boyama taktiğidir. Örgüt, adeta alfabenin bütün harflerini kullanarak kendi içinde, sürekli farklı isim ve kısaltmalar altında birimler, fraksiyonlar ve hiyerarşiler türetmektedir.

Örneğin İran'daki PKK'ya PJAK, Suriye'dekine PYD, bunun silahlı ordusuna YPG, bu ordunun kadın militanlarına YPJ, PKK'nın askeri kanadına HPG, gençlik kanadına YDG-H, üst yapılanmasına KCK gibi isimler verilmektedir. Oysa, bunların her biri aynı terör örgütü PKK'nın uzantılarından başka bir şey değildir.

'The Wall Street Journal'ın internet sitesinde, Matt Bradley ve Joe Parkinson'ın hazırladığı ve 24 Temmuz 2015'te yayınlanan, "A Personal War-America's Marxist Allies Against ISIS" başlıklı makalede PKK ve uzantılarının gerçekte aynı terör örgütü olduğu şöyle geçmektedir:

PKK, katılımcılarının – yani Suriye'de YPG, İran'da PJAK olarak adlandırılan gruplar ve Irak'taki HPG'nin – ayrı fakat yakından bağlantılı olduklarını söylerken, PKK savaşçıları ve bir kısım analizciler ise hepsinin bir ve aynı olduğunu söylüyor. Ms. Ruken (makalede röportaj yapılan PKK'lı militan Zind Ruken), "hepsi pkk fakat farklı kolları" diyor, "ben kimi zaman bir pkk, kimi zaman bir pjak, kimi zaman ise bir ypg'yim. Gerçekte hiçbir önemi yok. Hepsi pkk'nın kolları".

PKK = PYD
Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Mao Tse-tung

1. YPJ-YPG pankartında, kendilerine lider olarak kabul ettikleri PKK kurucusu Abdullah Öcalan'ın resmi görülüyor

2. PKK yöneticisi Duran Kalkan PYD kampını denetliyor

3. PYD'nin kuruluş yıldönümü kutlaması

4. Kandil'den YPG adına savaşa giden PKK'lıların geri dönen cenazeleri Kandil'de gömülüyor

5. YPJ ve YPG teröristleri Öcalan'ın resminin üstünde yemin ediyor

Yine aynı makalede, PKK uzantısı bu örgütlerin de bizzat Abdullah Öcalan tarafından kuruldukları ve ona bağlılık yemini ettikleri şöyle belirtilmektedir:

Kürt gerilla grupları bir Türk adasında 1999'dan beri mahkum olan PKK lideri Abdullah Öcalan'a bağlılık yemini ediyorlar. Bugün YPG, HPG ve PJAK'a dönüşen PKK katılımcılarını Öcalan, 2005'te hapishaneden kurdu.31

PYD, 2011 Nisan'ında bizzat PKK lideri Öcalan'ın, avukatları kanalıyla Esad ile yaptığı işbirliği pazarlıkları sayesinde rejim tarafından tanınmış ve Suriye'nin kuzeyinde bazı Kürtleri organize ederek rejim yanlısı, otonom bir bölge oluşturmasına izin verilmiştir. Yine Öcalan'ın İmralı'dan yürüttüğü girişimler ve üst düzey PKK yöneticilerinin Suriye trafiği sonucunda Suriye'de idam cezalısı olan Salih Müslim, cezası kaldırtılarak Irak'taki PKK kampından Suriye'ye PYD'nin başına getirilmiştir.

Kürt bölgelerinin kontrolünün sağlanması ve PYD milislerinin komuta ve eğitimi için Türkiye ve İran'dan bizzat 400 civarında üst düzey PKK yöneticisi Suriye'ye gönderilmiştir. Suriyeli muhaliflerin verdiği bilgilere göre yalnızca son 2 senede Türkiye üzerinden Afrin'e yaklaşık 10.000 PKK militanı giriş yapmıştır.

PYD'nin 2013'te yaptığı, "PYD, Batı Kürdistan'da demokratik toplumu inşa etmek için bir devrim yürütmektedir. Sonrasında sıra Kuzey Kürdistan'a yani Türkiye'ye gelecektir" açıklaması PKK/PYD'nin ortak hareket ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Kısaca, PYD'yi kuran da, ayakta tutan da yöneten de asker sağlayan da PKK'dan başkası değildir. Hal böyleyken, hala PYD'nin PKK'dan farklı ve bağımsız bir yapılanma olduğunu öne sürmek oldukça gülünç bir iddiadır.

◉ PYD Zulmü PKK Terörünü Aratmıyor

PYD ve Esad rejimi açık bir işbirliği içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Rejime muhalefet eden Suriyeli Kürtler, Amude katliamı örneğinde olduğu gibi, bizzat PYD silahlı güçleri tarafından infaz edilmekte ya da tutuklanarak hapis, işkence ve kötü muameleye tabi tutulmaktadır. Afrin gibi PYD kontrolündeki birçok bölgede Kürt ve Arap gençleri silah zoruyla örgüt militanı yapılmaktadır. Pek çok Müslüman Kürt, Barzani ajanı oldukları gerekçesiyle idam edilmekte veya yurtlarından sürülmektedir.

PYD günden güne artan bir şiddetle, işgal ettiği bölgelerdeki Arap ve Türkmen halklarına katliam, işkence, terör ve sürgün yoluyla açık bir soykırım politikası uygulamaktadır. Söz konusu durum İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Haziran 2014 tarihli raporunda da belgelenmiş durumdadır. PYD'nin geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği Kamışlı katliamı bu vahşet uygulamalarından yalnızca biridir. Son olarak PYD, ele geçirdiği Tel Abyad kentinden yerel halkı göçe zorlamıştır. IŞİD'le olan savaş sırasında Türkiye'ye sığınan Arap ve Türkmenlerin yurtlarına geri dönmesini de sınır kapılarını kapatarak halen engellemeye çalışmaktadır.

PYD Zulmü PKK Terörünü Aratmıyor
Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Mao Tse-tung

1. Sabah, 30.10.2015
2. Yeni Şafak, 30.06.2015
3. En Son Haber, 13.10.2015

PYD günden güne artan bir şiddetle, Kürt, Arap ve Türkmen halklarına katliam, işkence, terör ve sürgün yoluyla açık bir soykırım politikası uygulamaktadır.

PYD Türkmenleri Göçe Zorluyor
Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Mao Tse-tung

2. Milat, 26.06.2015
3. Sabah, 28.06.2015

PYD'nin terör, zulüm ve soykırım eylemlerini göz ardı ederek bu örgütü desteklemenin etik ölçülerden uzak, çifte standart bir politika olduğu açıktır.

PYD, Cezire ve Ayn el Arap ile bunların arasındaki koridor bölgede Kürt kantonları oluştururken buraların nüfus yapısını da sistematik olarak değiştirmektedir. Bölgedeki Türkmen ve Arapları bin yıldır yaşadıkları topraklardan göçe zorlayarak yerlerine kendi PKK militanlarını yerleştirmektedir.

Nihai hedefe gelince, PKK, güneydoğu bölgesini Türkiye'den kopararak Komünist Kürdistan'ın kuzey parçasını oluşturmayı planlarken, PYD de aynı şekilde hayali Komünist Kürdistan'ın güney parçasını, Suriye ve Irak topraklarından kopararak hazırlama gayretindedir. Söz konusu terör örgütü bu amaç doğrultusunda her türlü terör, cinayet ve insanlık suçunu işlemekten çekinmemektedir.

Görüldüğü gibi, "PYD ayrı PKK ayrı" safsatası gerçeği yansıtmamaktadır. Mafya bir yere baskın yaptığında cinayeti işleyen de, kapıda bekleyen de, arabayı kullanan da aynı suçu işlemiş olur. Hepsi aynı suça ortaktır ve aynı mafya örgütünün üyesidir. Dolayısıyla Öcalan'a bağlı hareket eden tüm gruplar da aynı terör örgütünün birer parçasıdır ve işlenen insanlık suçundan sorumludur.

Manzara bu kadar açıkken, bir yandan PKK'yı terörist kabul edip diğer yandan bölgedeki çıkarları nedeniyle PYD'nin terör, zulüm ve soykırım eylemlerini göz ardı ederek bu örgütü meşru saymak, muhatap almak ve desteklemenin son derece çelişkili, etik ölçülerden uzak, çifte standart bir politika olduğu açıktır. Bu ilkesiz politikalarla, bölgede her ne pahasına olursa olsun kurulması planlanan Komünist Kürdistan'ın yakın gelecekte destekçilerini hayal kırıklığına uğratacak istenmeyen, tehlikeli komünist ittifaklara yöneldiğini görmek ise hiç de uzak bir ihtimal olmayacaktır.

ABD ve Batı IŞİD'e karşı stratejisini belirlerken iki bela (PKK/YPG-IŞİD) arasında seçim yapmak mecburiyetinde değildir.

Akılcı ve doğru bir yaklaşım ile tüm belaları, kimseye zarar vermeden etkisiz hale getirmek mümkündür. PKK'nın IŞİD'le baş etmesi hem askeri hem siyasi hem de sosyolojik olarak mümkün değildir. IŞİD bir terör örgütüdür ve uyguladığı şiddet Kuran'a hiçbir şekilde uygun değildir. PKK da bölgenin değerlerine tamamen yabancı, Marksist Leninist Stalinist ideolojiyle hareket etmektedir. Bölge üzerindeki etkisi uyguladığı şiddete dayalıdır. IŞİD ise, her ne kadar Kuran'a uygun olmasa da, bölgede etkili olabilecek bir fikri yapıya sahiptir. Buna karşı alınabilecek tek etkili çözüm, IŞİD'in fikri yapısının yanlışlığını bölge halklarına anlatmak, yani İslam'a sonradan dahil edilmiş hurafelere karşı Kuran'ın gerçeğini anlatmaktır.

IŞİD'i yok etmeyi planlarken;

◉ Bölge insanlarını PKK/PYD gibi Marksist Leninist Stalinist bir yapının inisiyatifine bırakmak,

◉ Havadan bomba yağdırmak,

◉ Ölümleri başka ölümlerle ortadan kaldırmaya çalışmak,

◉ Türkiye'nin bölünmesine zemin hazırlamak Ortadoğu'nun on yıllar boyunca kargaşa içinde kalması demektir.

Ve böyle bir kargaşa sadece Ortadoğu'yu değil tüm dünyayı içine alıp yutabilir. Ne ABD ne Kanada ne Avrupa topraklarında huzur ve güvenlik kalır. Böyle bir felaketin gerçekleşmesini engellemek için;

◉ Şiddetin her türlüsüne karşı tavır konulmalı,

◉ PKK terör örgütü ve uzantılarını güçlendirecek stratejilerden kaçınılmalı,

◉ IŞİD'in ideolojisine karşı bir an önce fikri mücadele başlatılmalı,

◉ Silahla çözüm aramaktan tamamen vazgeçilmelidir.

Terörü Bitirmek İçin Eğitime Dayalı Fikri Mücadele Gereklidir

Dünyanın en batısından en doğusuna kadar pek çok ülke terörizm belasından giderek daha çok etkileniyor.

Uluslararası bir sorun haline gelen terörist akımlar ideolojik temellidir. Bunların bölümü PKK, Aydınlık Yol (Shining Path) ve FARC örgütlerinde olduğu gibi Marksist ideolojiye dayanmaktadır. Bir kısmı ise Neonaziler, Çetnikler ya da Altın Şafak gibi aşırı sağcı, faşist ideolojinin takipçileridir.

Bunların dışında kalan terör örgütlerinin büyük bir bölümü ise din referanslıdır. Bugünlerde son derece gündemde olan İslam adına hareket eden birçok radikal örgüt bu tarz örgütlerdendir. Bu örgütler, İslam inancına girmiş olan çeşitli hurafeleri, hiçbir temeli olmayan yasakları ve cezalandırma yöntemlerini kullanarak eylemler yapmakta, kendilerince İslam dininin adını kullanarak, insanları Kuran'da yeri olmayan bağnaz bir anlayışa göre yaşamaya zorlamaktadırlar. Bu örgütlerin uyguladığı şiddet Kuran'da yoktur.

Abdullah Ocalan

PKK'nın dağda militanlara verdiği ilk eğitim Darwinist eğitimdir. Ardından Darwinizm-komünizm birlikteliği üzerine propaganda çalışmaları yapılır ve verilen tek yanlı eğitim sonucunda terörü gerçekleştirmek, insan öldürmek veya ölüme gitmek son derece kolaylaşır

Terörist Eylemler Bir Fikre Dayanmaktadır

İster ideolojik kökenli, isterse din referanslı bağnaz zihniyette olsun tüm bu örgütler şiddet kullanarak felsefelerini hâkim kılmayı amaçlamaktadırlar. Farklı niteliklerde de olsa hepsi bir fikri alt yapıya sahiptirler. Uyguladıkları terörist eylemlerin tamamı bir fikre dayanmaktadır.

Burada önemli olan örgüt elemanlarının silahlı eylemlerini meşru görmelerini sağlayan ideolojik eğitimdir. Bu hiçbir zaman aksatılmaz ve aşama aşama farklı mekânlarda farklı metotlarla gerçekleştirilir. Eğitilen gençler, insanları ölünce yok olup gidecek bir tür hayvan olarak görmeye başlar, sonunda da rahatça insan öldürebilecek zalim bir teröriste dönüşürler.

Devletlerin tamamı terör örgütlerinin bu faaliyetlerinden haberdardır. Tüm eğitim materyelleri, yöntemleri, istihbarat servisleri ve emniyet güçlerince bilinir. Ne var ki örgütlere karşı mücadele yürütülürken genellikle bu eğitim sistemini yok etmeye yönelik fikri mücadele değil, silaha dayalı askeri mücadele tercih edilir. Oysa örgütlerin fikri alt yapılarına karşı alınan tedbirler ile militanları silah kullanır hale gelmeden durdurmak mümkündür. Hatta örgüte yeni elemanlar kazanmalarının önüne geçilmesi de mümkündür.

Fikre Karşı Fikir ile Mücadele

Peki, terör örgütlerinin fikri altyapıları nasıl çökertilir? Fikri yapıyı topla tüfekle yok etmek imkânsızdır. Bu nedenle devletlerin fikre karşı fikirle mücadele yöntemi geliştirmesi acil olan bir gerekliliktir.

Faşizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. İnsanları isyana, kavgaya, çatışmaya, bozgunculuğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa yönelten bu ideolojinin büyük bir aldatmaca olduğu anlatılmadan, sadece askeri yöntemlerle insanlar arasında dostluk ve kardeşliğin tesis edilmesi mümkün değildir. İster faşist isterse komünist olsun bu örgütlerin elemanları hayatı bir çatışma ve mücadele alanı olarak görürler. Birine göre çatışmanın nedeni insanlar arasındaki sınıfsal farklılıklardır, diğerine göre ırksal. Yaşamı salt mücadeleden ibaret gören örgüt üyeleri için artık ailenin, din ahlakının, namus ve şerefin bir önemi kalmıyor. Bu insanlar her türlü sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebiliyor.

İdeolojik kökenli terörist hareketleri önceden durdurabilmek için gençlere komünizm ve faşizm gibi tüm akımlar öğretilmeli, ancak bunlarla birlikte mutlaka bilime dayalı cevapları da anlatılmalıdır.

Marksistler'in, Marksist-Leninistlerin, Maocuların veya bir başka komünizm versiyonunun -ve hatta faşizmin- sözde bilimsel dayanağı, Darwin'in evrim teorisidir. Bu teori, Marx'ın ifadesiyle komünizmin "doğa bilimleri açısından temeli"dir. Engels diyalektik materyalist öğreti açısından Darwin'i Marx'la eşdeğer görmüştür. Lenin ve Trotsky Darwin'den etkilenmişler, Stalin genç bir din adamı iken Darwin'i okuduğu için ateist olmuştur. Mao'nun ve Çin komünizminin entelektüel temelleri tamamen Darwinizm'de gizlidir. 1968'de dünyayı sarsan Marksist öğrenci hareketinin lideri Herbert Marcuse de yine Darwinizm'den ve özellikle Darwin'in "uygun olanların hayatta kalması" fikrinden etkilenmiş bir ideologtur.32 Darwinizm'i kendisine rehber eden sosyalistler sıralandığında; Karl Kautsky ve Eduard Bernstein gibi revizyonist Marksistler ve İngiliz solunun kaynağı sayılan ünlü "Fabian Society"nin kurucuları gibi geniş bir yelpaze çıkmaktadır.33

Darwinizm olmadan komünizm de var olamaz. Dolayısıyla, 20. yüzyılda 100 milyondan fazla insanın canına mal olan ve hala alttan alta örgütlenme ve güçlenme çabası içinde olan komünizmin tek gerçek panzehiri, Darwinizm'in bilimsel ve fikri alanda çürütülmesidir. Darwinizm'in bilimsel yönden tamamen çökmüş bir teori olduğu, canlıların evrimle var olmadıkları, Allah tarafından kusursuzca yaratıldıkları ortaya konduğunda, geriye ne Marx ne Lenin, ne Mao ne de duvarlarına bunların posterlerini asarak kan döken veya dökmeye hazırlanan militanlar kalacaktır.

Ne var ki fikri mücadele bugüne kadar hiç denenmemiş ve uygulanmamış. Beyni yıllarca darwinist materyalist eğitim ile yıkanmış olan bir insana komünizmin ve faşizmin bilgisizliğin ve cahilliğin ürünü olduğu anlatılmalı. Darwinizm aldatmacasının ortadan kalkması, komünizm gibi "kan dökme kuyularını" yok ederken, bir yandan da bunların hiçbir temele dayanmayan sahte inançlar olduğu izah edilmeli. Tüm bunların mantıksızlığı gözler önüne serilmeli. Bütün bu ideolojilerin sahte olduğu ispatlandıktan sonra ona Allah sevgisi anlatıldığında bu sahte düşüncelere bağlılığı derhal sona erecektir. Yaptığının bir anlamı kalmayacaktır. Terörün onun için artık bir manası olmayacaktır. Böyle bir insanın artık beyni fethedilmiştir. Özellikle televizyon ve radyo yoluyla yapılacak fikri mücadeleye hiçbir terör örgütü dayanamaz. Fikri inancını kaybetmiş bir hareket ise ayakta kalamaz. Devletler bu görevi ya bizzat üstlenmeli veya talip olan sivil toplum kuruluşlarını desteklemelidirler.

Abdullah Ocalan
SAHTE

Marks, komünizm fikrini sahte evrim teorisinden esinlenerek geliştirmiş, canlılar arasında diyalektik bir gelişim olduğu iddiasından yola çıkarak tarihin de bu diyalektik çerçevesinde geliştiğini iddia etmiştir. Oysa ne canlılar ne de tarih diyalektik içinde gelişmiştir. Evrim, tümüyle bir safsatadır.

İslam Adına Terör Uygulayan Örgütlere Karşı Eğitim

İslam adını kullanarak şiddet uygulayan terör örgütlerine karşı ideolojik örgütlere karşı kullanılan fikri yöntemin bir benzeri kullanılabilir. Ancak bu örgütler dayanağı farklı olduğu için fikri mücadelenin içeriği de farklı olmalıdır.

Bu fikri mücadelenin esası örgüt mensuplarının düşüncelerindeki çarpıklığı güçlü bir biçimde dile getirmektir. Kuran'a göre Müslümanların insanları İslam ahlakına baskı ve zor kullanarak değil sadece güzel söz ile davet etmesi farzdır. İslam ahlakında inanç özgürlüğü olduğunun anlatılması ile bu kişilerin doğru yola çağırılması mümkün olabilir.

Bütün Müslümanlara şiddetin hak arama yöntemi olmadığı ve bunun İslam ahlakına tamamen aykırı olduğu anlatılmalıdır. Terörist eylemler ile İslam ahlakının savunulamayacağı bilakis İslam düşmanlarının sayısını arttıracağı için Müslümanlara daha çok zarar vereceği anlatılmalıdır.

Okullarda öğrencilere terör örgütlerinin fikri alt yapısını hedef alan dersler verilmeli, kitaplar ve yazılar okutulmalı, konferanslar ve akademik toplantılar düzenlenmelidir. Ancak bu şekilde terörizm yeryüzünden tamamen yok edilebilir. Böyle bir yöntem terörizm bataklığının hiç ortaya çıkmamasına vesile olacaktır.

Mao lives

Allah Var

Dipnotlar

28. http://www.milliyet.com.tr/2001/01/24/ guncel/gun01.html

29. http://anfenglish.com/kurdistan/diplomacy-initiative-in-italy-by-the-rojava-committee

30. http://www.almonitor.com/pulse/en/origi-nals/2015/02/turkey-france-kurdish-guerillas-elysee.html

31. http://www.wsj.com/articles/americas-marxist-allies-against-isis-1437747949

32 . Robert M. Young, Darwinian Evolution And Evolution And Human History, Radio talk given in an Open University course on Darwin to Einstein: Historical Studies on Science and Belief, 1980

33 . Robert M. Young, Darwinian Evolution And Evolution And Human History, Radio talk given in an Open University course on Darwin to Einstein: Historical Studies on Science and Belief, 1980

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Giriş
  • PKK Marksist-Leninist-Stalinist bir Komünist Örgüttür
  • PKK Komünist Şiddet ve Terörü Her Yönüyle Benimsemekte ve Uygulamaktadır
  • PKK Azılı Bir Din Düşmanıdır
  • Ateist-Komünist-Dinsiz PKK Kürt Halkının Temsilcisi Değildir
  • PKK Terörünün Karanlık Yüzü: Örgüt İçi İnfazlar
  • PKK Kadına Değer Vermez, Onu Sömürü Aracı Olarak Kullanır
  • PYD, YPG, HPG, SDG, PJAK Hepsi PKK'nın Kollarıdır
  • Sonuç: Sevgi Olmadan Çözüm Olmaz
  • Ek Bölüm: Evrim Aldatmacası