PINE RIVER: … Üye ülkelerden oluşan bir İslam Birliği'nin kurulmasını öneriyorsunuz. Sadece Orta Doğu’daki değil aynı zamanda Asya ve Avrupa’daki Müslüman ülkelerin de dahil edildiği ve AB yapısında bir birlik öneriyorsunuz. İslam Konferansı Örgütü hali hazırda var olduğuna göre sözünü ettiğiniz İslam Birliği, İKÖ’nün yapamadığı neyi yapacak?
ADNAN OKTAR:Müslümanların birlikte hareket etmeleri, kardeş olmaları Kuran’a göre farzdır. Bunun için Türk-İslam Birliği olması şarttır. Müslüman Türk devletler bu gönül birliğinin çatısı altında toplanmalıdır. Ama her devlet ayrı, milli devlet olarak kalacaktır. Her devlet kendi iç işinde hür davranacak, fakat Türk-İslam Birliği çatısı altında ortak hareket edecektir. Böyle bir birlik oluşursa, mevcut kargaşa, bu fitne rahatça son bulur. Büyük bir coğrafyada, çok büyük bir denge unsuru olur bu birlik. Bir kere bunun en büyük faydası, terör hemen anında durur. Terör diye bir konu kalmaz. İkincisi ekonomi müthiş canlanır. Fakat en önemlisi manevi ferahlık ve huzur meydana gelir. Yani tüm toplumlar, toplum içindeki tüm kesimler dingin olur. Dinsiz de rahat eder, dindar da rahat eder.
Benim söylediğim Türk-İslam Birliği, bir gönül birliği, bir sevgi birliği, muhabbet birliği ve ortak akıl birliğidir. Böyle candan bir birlik oluşturmak, dostane kardeşlik ortamı meydana getirebilmek için şiddetli bir aşk gerekir. Şiddetli bir coşku gerekir. Resmiyetle olmaz bunlar. Coşkuyla heyecanla olur. Yani bir ülkeye yardım eli uzatmak, onu kardeş bilip derdine çare bulmak, bir yerde terör olduğunda topluca karar verip derhal anarşiye son vermek, bunlar aşk gerektirir.
PINE RIVER:"İslam Birliğine Çağrı" başlıklı makalenizde şöyle yazmışsınız;
Müslümanlar birbirinden farklı toplumların karşılıklı hoşgörü ve barış ilişkileri kuracakları bir sistem kurmak için toplu bir şekilde çalışmalıdırlar… Ne var ki 11 Eylül saldırıları sonrasında önemli bir sorunla karşılaşıldı. İslam adına konuştuğunu öne süren fakat İslam’ın özünü anlamaktan uzak bir kısım çevreler insanlığın yararına çalışacağına onu yıkmaya çalışıyorlar. Masum insanlara saldırıp öldürürken İslam’ın yasakladığı en büyük günahı işlemişlerdir. Diğer bir deyişle dünyayı karmaşaya boğmuşlardır.
Önermiş olduğunuz bu AB yapısında bir İslam Birliği, terör problemiyle nasıl baş edecek?
ADNAN OKTAR: Teröre karşı yürütülecek en etkin mücadele, fikri ve ilmi mücadeledir. Teröre zemin hazırlayan ideolojiler ortadan kaldırılmadıkça, yani bataklık kurutulmadıkça, sivrisineklerle mücadelenin sonuç vermesi imkansızdır. Terörün kökeninde Darwinizm vardır. İnsanları sözde bir tür hayvan olarak gören, gelişmenin ancak mücadeleyle mümkün olabileceğini sanan, ayakta kalmak için güçlü olması gerektiği telkinleriyle yetişen bir insanın sevgi dolu ve merhametli olması beklenemez. Bu insanın acımasız olması, menfaatleriyle çatıştığında gözünü kırpmadan bir insanı öldürmesi, savunduğu ideoloji için katliam yapmaktan çekinmemesi Darwinist telkinlerin doğal sonucudur. İslam adına ortaya çıktığını iddia ederek teröre ve şiddete başvuranlar da aslında Darwinist'dir. Müslümanlıkta şiddetin olmayacağını, Kuran açık açık gösteriyor. Hatta Allah cinayet işleyen bir kişi olduğunda dahi, "Eğer affederseniz sizin için daha hayırlıdır" buyuruyor. Müslüman hangisini tercih eder? Daha hayırlı olanı tercih eder, tabi ki affı tercih eder. İslam’da af vardır. Şefkat vardır.
Merhamet vardır. Şiddetin yeri asla yoktur. İslam barış demektir, barışa çağırıyor Allah.
Terörle mücadele için insanlara Darwinizm'in tehlikelerini, gerçek yüzünü iyi anlatmak gerekir. Bilimsel hiçbir değeri olmadığını tam göstermek gerekir.
Kitaplar, makaleler, açık oturumlar, konferanslar, video gösterimleri gibi kültürel çalışmalarla çok kısa sürede toplumlar bilinçlendirilebilir. İnsanlar Darwinizm'in gerçek yüzünü gördüğünde, inançsızlığın, sevgisizliğin, merhametsizliğin, gaddarlığın, şiddetin zemini hemen ortadan kalkar. Türk-İslam dünyasında güçlü bir birlik sağlandığında, hem bu çalışmalar çok rahat yapılır, hem de Türk-İslam Birliği'nin gücü şiddete başvurmaya eğilimli, kargaşa ve anarşi meydana getirmek isteyenler için çok caydırıcı olur.
PINE RIVER: Yazılarınızda, barış dolu bir dünya için Müslüman birliğinin gerekli olduğunu vurguluyorsunuz;
“İslam Birliği sadece Müslümanların değil tüm insanların huzuru için çalışmalı ve verdiği karar ve hayata geçirdiği uygulamalarında barışçı olmalıdır. İslam’ın özü Müslümanların, anlayışlı, şefkatli, hoşgörülü, sabırlı ve fedakar olmalarını esas alan Kuran’da bildirilen güzel ahlaktır. İslam insanları barış dolu bir dünyaya çağırır.”
Türkmenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın Ruhname’sinde de benzeri bir mesaj göze çarpmaktadır: “Türkmenler diğer ulusları kardeşleri, kendi dostları olarak görmektedir. Irkçılığın Türkmenler arasında yeri yoktur. Türkmenler farklı dillere, dinlere ve diğer milletlerin geleneklerine saygı duyarlar.”
Bahsettiğiniz İslam Birliği, Müslüman ülkeleri nasıl birleştirecek, aşiretçiliği ve ırkçılığı nasıl giderecek?
ADNAN OKTAR: Türk-İslam Birliği'nin özünü Kuran'da bildirilen sevgi, anlayış, itidal, tevazu ve akılcılık oluşturacaktır. Allah Kuran'da üstünlüğün sadece takvaya göre olduğunu bildirmiştir. Bir insanı diğerinden üstün kılan maddi olanakları, derisinin rengi, inançları, mensup olduğu soy değildir. Bir insan ancak manen diğerinden daha üstün olabilir. Yani daha tevazulu bir insan, Allah'tan daha çok korkan, Allah'ı daha çok seven bir insan, daha yardımsever, daha fedakar, daha sabırlı, daha yumuşak huylu bir insan Kuran ahlakını en iyi şekliyle uyguluyordur. Böyle bir ahlak hem insanlar nazarında hem de inşaAllah Allah Katında daha değerlidir. Ama bu üstünlük, diğerini ezmek, sömürmek anlamında bir üstünlük hiçbir zaman değildir. Türk-İslam Birliği'nin Türk Milleti'nin öncülüğünde tesis edileceğini, Türk Milleti'nin lider olacağını söylerken de herhangi bir ezici, tahakküm edici liderlikten bahsetmiyorum. Tam tersine böyle bir liderliğe talip olmak çileye, zorluğa talip olmaktır. Bu birliğe dahil olan tüm toplumlara ve insanlığa hizmete talip olmaktır. Hepimiz Hz. Adem'in evlatlarıyız. Yani bütün İslam alemi tek bir yürektir. Bütün Türklük alemi tek bir yürektir. Hiç birinin birbirinden farkı yoktur. Ama hizmete talip olma konusunda Türklerin öncü olmasının ideal olacağını düşünüyorum. Çünkü hakikaten tarihe de baktığımızda hep böyle olmuş. Osmanlı döneminde de hep milletimiz bu işe gönül vermiş ve öncülük etmiş, bunun çilesini çekmiştir. Onun için benim gördüğüm Türk Mileti'nin yine bu göreve talip olması gerekiyor.
PINE RIVER: “Müslümanların Birlik olmalarının Faydaları” başlıklı makalenizde şöyle yazmışsınız;
İslam Birliği, hem Müslümanlar arasında yaşanan uyuşmazlıklara çözüm getirecek hem de Müslümanlar ile başka güçler arasındaki savaş ve çatışmaların son bulmasını sağlayacaktır.
İslam Birliği'nin düzensizliğin olduğu devletler ve milletlerle uğraşmaktaki temel eğiliminin ekonomik olacağını kabul etmek doğru mudur?
ADNAN OKTAR: Türk-İslam Birliği hem siyasi hem kültürel hem ekonomik olarak ciddi bir güçlenmeye vesile olacaktır. Yani bu birlik, hayatın her alanını kapsayan müthiş güzellikler getirecektir. Hem üye ülkeleri hem de diğer ülkeleri her açıdan koruyup kollayacak, darda sıkıntıda olana yardım eli uzatacak, anarşi ve kargaşayı tamamen ortadan kaldıracak, zenginlik ve bereketin artmasını sağlayacak, adil, demokrat, sevgiye önem veren bir birlik olacaktır.
Kafkasya'dan Tanzanya'ya, Fas'tan Fiji'ye kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk-İslam dünyası, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde,
Allah'ın izniyle, yeniden şahlanacaktır. ABD, Rusya, Çin, İsrail ve tüm Avrupa Devletleri Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıyla uzun yıllardır devam eden kökleşmiş sorunların bir anda çözüme kavuştuğunu görecek, bu durumdan herkes fayda sağlayacaktır. Türk-İslam dünyası dışında kalan büyük devletlerin güvenliğe, ekonomiye, kültürel değerlere dair tüm endişeleri bu birliğin kurulmasıyla tamamen ortadan kalkacaktır. Terörle mücadele sona erecek, kültürel çatışma riski tamamen ortadan kalkacak, yer altı kaynakları ve hammaddeden tüm insanların en güzel şekilde faydalanması sağlanacak, ekonomi istikrara kavuşacak ve buhran ihtimali bertaraf edilecek, askeri giderlere ayrılan bütçe insanların daha kaliteli ve güvenli bir şekilde yaşamaları için sarfedilecektir.
Amerika'nın askerlerini topraklarından binlerce kilometre uzağa göndermesi gerekmeyecek, İsrail duvarlar arkasında yaşamayacak, Avrupa Birliği ülkeleri ekonomik herhangi bir engelle karşılaşmayacak, Rusya güvenlik endişesi duymayacak, Çin hammadde sıkıntısı çekmeyecektir.
Amerika Birleşik Devletleri, yaklaşık 400 milyar dolarlık askeri bütçesi ile silahlanma listesinin başında yer almaktadır. ABD'yi 60 milyar dolar ile Rusya, Rusya'yı da 42 milyar dolar ile Çin takip etmektedir. Türk-İslam Birliği, İslam dünyasıyla ilgili tüm çatışma ve gerilimleri ortadan kaldırarak küresel bir barış ve huzur ortamı sağlayacak, sadece Müslüman ülkelerde değil dünyanın diğer pek çok ülkesinde de savunma giderlerinin azaltılmasını sağlayacaktır. Böylece silah teknolojisine yapılan yatırım, silahların geliştirilmesine harcanan para, rahatlıkla eğitim, tıp, bilim, kültür gibi alanlara kaydırılacaktır. Türk-İslam Birliği, Müslüman alemini de tam anlamıyla kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam Ortak Pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu durum, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır.
Ekonomisi güçlü bir Türk-İslam alemi, Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır.
PINE RIVER: Bugün var olan belirli bir duruma bakalım. Çin’in Sincan Bölgesinde son zamanlarda saldırılar oldu. Doğu Türkistan, Sincan’ın ağırlıklı olarak Müslüman bir bölge olduğu biliniyor. Bununla ilgili size üç soru sormak istiyorum;
1. Sincan'daki insanlara İslam Birliği'nin oluşumu nasıl bir ümit verecek?
2. Sincan sorununu Çin ile çözmek konusunda İslam Birliği'nin ele alabileceği seçenekler nelerdir?
3. Genellikle Müslüman olmayan ülkelerde ikamet eden Müslüman ağırlıklı bölgelerle ilgili çözüm gerektiren konular için sizin düşündüğünüz çözüm nedir?
ADNAN OKTAR: Komünizm döneminde Türk devletleri daha temiz, daha dürüst, daha güzel kaldılar, bozulmadılar. Yani tam aksi netice oldu. Bugün gidin Doğu Türkistan’a, çok güzel ahlaklıdır insanlar. Çok temiz ahlaklı, halis Müslümanlar vardır. Bu da Allah’ın bir lütfudur. Günümüzde Çin'in Doğu Türkistan'a uyguladığı baskı politikası tüm dünyadan tepki görüyor. Çin, Doğu Türkistan'a da Tibet'e de çok katı davranıyor. Bir kere bu baskı ve şiddet politikasının tamamen ortadan kalkması lazım. Fakat tabi burada asıl mesele Darwinizm'in Çin’de de yerle bir edilmesi, Çin'de de bu yönde bir fikri faaliyetimiz var.
Mazlum Doğu Türkistan halkının bu zulümden bir an önce kurtarılması son derece hayatidir.
Çin’in baskıları hiç bir vicdanın kabul edeceği gibi değil. Yani bıraksın Doğu Türkistan halkı kendi imkanlarıyla, kendi devletinde istediği gibi hür yaşasın.
Çin ticaret yapmak istiyorsa, gelsin ticaretini yapsın. Ama sömürmek istiyorsa buna kimse müsaade etmez. Ne istiyor Çin Doğu Türkistan’dan ve esir olunca ne geçecek eline? Yani esir etmekten nasıl mutlu olacak? Bu, kalbine ne gibi bir sevinç verecek? Bir zafer midir bu? Bıraksın çekilsin Doğu Türkistan’dan tamamen. Oradaki insanlar hürriyet içinde camilerine gitsinler, fabrikalarına gitsinler. Sohbet etsinler, bayram sevinci yaşasınlar. Çin'in burada bir güzellik yapması gerekir artık. Bunun vakti geldi. "Bu ülke bağımsızlığı hak eden bir ülke. Biz buraya gereksiz müdahale ettik. Hiçbir amacı da yok, hiçbir mantığı da yok. 21. yüzyıla yakışacak bir şey değil bu. Biz buradan askerimizi de çekiyoruz. Siyasi baskımızı da kaldırıyoruz. Bu devleti hür ilan ediyoruz" dediğinde, Çin bütün dünyada sevilir. Herkes saygı duyar. Bakın o zaman Çin dünyaya nasıl açılıyor. Bıraksınlar Doğu Türkistan’ı demokratik olsun. Laik olsun. Dünyada bağımsız bir ülke olarak güzel yerini alsın. Çin bundan kat kat zengin olur. Yani bundan kaybı olur diye düşünmemesi gerekir. Prestij kaybetmez. Prestij kazanır. Bu gurur meselesi yapılacak birşey değil. Eğer Doğu Türkistan’dan çekilirse, bununla ilgili anlaşmalar da yapılabilir. Daha fazla onlara elektrik verilebilir, petrol verilebilir. Onları müşkül durumda bırakacak bir şey zaten olmaz. Yani elektriğin satılması, petrolün satılması, enerji satılması zaten İslam ülkelerinin istediği bir şey. Bu onların lehine olur. Ucuz da satılır gerekirse. Ama yeter ki bu zulüm ve haksızlıktan vazgeçsin. İstediği petrol olsun, istediği elektrik olsun, istediği doğal gaz olsun, ama bunun için milyonlarca insanı esir edip ezmenin bir alemi yok. Bu, karşılıklı anlaşmalarla da yapılabilir. Bütün Türk devletleri toplanıp Çin ile bu konuda anlaşmaya varabilir. Mesela 50 yıllık anlaşma yapalım denir. Ve hakikaten de satılır petrol. Ama tabi bunlar ancak Türk-İslam Birliği ile olur. Türk-İslam Birliği'ni hızlandırmak lazım. Bu birliğin Çin’e de fayda getireceğini, Çin’e güzel bir üslupla anlatmak lazım. Çin belki bu birliğin aleyhinde olacağını düşünebilir. Halbuki tam tersine Çin’in lehine olur, Çin’i her yönden kurtarır. Askeri yönden de kurtarır, bir saldırıya karşı da kurtarır. Ekonomik yönden de kurtarır. Modernleşmesini sağlar. Kendi milletinin kurtuluşu için de Çin’in Türk-İslam Birliği'ni desteklemesi gerekiyor.
PINE RIVER: İslam Birliğinin Merkezi hangi ülkede olacak? Neden bu ülke seçilmiş olacak?
ADNAN OKTAR: Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)'nin İstanbul'dan çıkacağı rivayet ediliyor inşaAllah. “Ehli Beytimden bir şahıs (Hz. Mehdi (a.s.)) (dünyaya) sahip oluncaya kadar kıyamet kopmaz. O, İstanbul’u fethedecektir” diye bildirmiş Peygamberimiz. İnşaAllah bu manevi bir fetih olacak. Büyük İslam alimleri de ahir zamanda, İslam aleminin merkezinin İstanbul olacağını söylüyorlar. Şu andaki siyasi gelişmeler de Türkiye'nin önemli ve aktif bir rol üstlendiğini gösteriyor. Kafkasya'da, Ortadoğu'da hatta Afrika'da Türkiye barış ve istikrarın öncülüğünü yapıyor. Çok güzel bir gidişat var inşaAllah, Türkiye'nin önderliğinde 10-15 yıl içinde dünyada çok aydınlık bir dönem başlayacak. Mevcut fitnelerin, kargaşların hepsi son bulacak. Hz. Süleyman dönemi gibi çok bereketli, bolluk içinde bir dönem yaşayacağız inşaAllah. Dünyanın kurtuluşu çok yakın inşaAllah… (www.harunyahya.tv)
ASIA RFA: Evet biz sizi eserlerinizden biliyoruz. Bilim Araştırma Vakfı’ndan biliyoruz. İlk önce Bilim Araştırma Vakfı ile ilgili kısaca bilgi verir misiniz? Hangi alanda çalışma yapıyor? Ne zaman kuruldu? Bu alanda kısaca dinleyicilerimize.
ADNAN OKTAR: Evet, Bilim Araştırma Vakfı Atatürkçü, milliyetçi, mukeddesatçı, maneviyatçı, doğruları, güzelleri savunan, Türkiye’nin Büyük Türkiye olmasını savunan, Türk-İslam Birliğini savunan, Türk-İslam Birliği coğrafyasındaki bütün Müslümanların, esir devletlerin, esir milletlerin, kurtuluşunu savunan yiğit bir topluluktur.
ASIA RFA: Sizin Türk-İslam Birliği dediğiniz zaman nereleri kapsıyor?
ADNAN OKTAR: Adriyatik’ten Çin’e kadar her yer. Yani Kafkasya bunun içine dahil, efendim, Türkistan bunun içine dahil. Doğu Türkistan, Kazakistan,Azerbaycan, Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, Pakistan, İran hepsi içine dahil.
ASIA RFA: Burada Hıristiyan ve Budist Türkleri nereye yerleştiriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Onlar o birlik içerisinde son derece rahat edeceklerdir. Yani onların hakkı en güzel şekilde savunulacaktır. Yani hatta ateist olanlara da gereken saygı, ilgi, hürmet gösterilecektir.
ASIA RFA: Evet Harun Bey, şimdi tabi Doğu Türkistan’ı biliyorsunuz. Şimdi tabi Enver Paşa, Tacikistanlı, Bugünkü Türk-İslam Coğrafyası içinde vefat etmiştir ama Türkiye’de pek çok insan Enver Paşa’yı hayalperest diye söyler. Ama eğer Türkistan, Turan Birliği o zaman gerçekleşmiş olsaydı belki böyle demezlerdi. Ama bugün Nursultan Nazarbayev’in ortaya attığı, tabi ki eskiden beri bu var. Türkistan Birliği kurulması, böyle bir söylemler var. Buna siz nasıl bakıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Bir tane birlik vardır. Türk-İslam Birliği’dir. En mükemmel, en muhteşem, en güçlü, en inandırıcı, zemini oturmuş. Herkesin kabul edeceği ve her yeri, herkesi kapsayan, adil olan birlik budur. Türk-İslam Birliği içerisinde Ermenileri de savunacaktır. İsrail’li, Musevileri de savunacaktır. Budistleri de savunacaktır. Ateistleri de savunacaktır. Hepsini koruyup, kollayacaktır. Ama öbür türlü işte sadece, şu tarz Türkler, bu tarz Türkler bunlar fitnedir. Öyle şey olmaz. Türk’ün çeşidi olmaz. Türk Türk’tür. Dünyanın neresinde olursa olsun bunlar kardeştir. Müslümanın da çeşidi olmaz. İster Azerbaycan’da olduğu gibi Şiilerden oluşsun. Efendim, Sünnilerden oluşsun. Vehabi olsun, Alevi olsun. Her ne olursa olsun. Bunlar hepsi bizim kardeşimizdir. Bölücü izahların hiçbirini kabul etmemek lazım. Hepsini birleştireceğiz inşaAllah.
ASIA RFA: Şimdi burada tabi 100 senelik bir Rusya’dan çıktılar Türk Cumhuriyetleri, eskiden Türkistan Coğrafyası dediğimiz zaman Buhara, Semerkant bunlar İslam medeniyetlerinin merkezi olan yerler fakat, 100 senelik bu komünis,t materyalist, Darwinizm eğitiminden geçmiş bir toplum. Şimdi burada İslam, Türk-İslam Birliği nasıl burada kurulacak, alt yapı var mı? Buradaki İslam anlayışına nasıl bakıyorsunuz? Yani bu birliğin olabilirlik oranı ne kadar?
ADNAN OKTAR: Komünizm döneminde Türk devletleri daha da temiz, daha dürüst, daha güzel kaldılar daha bozulmadılar. Yani tam aksi netice oldu. Yani bugün gidin Doğu Türkistan’a nefis insanlar vardır. Çok temiz ahlaklı, halis Müslümanlar vardır. Kadınlar olsun, gençler olsun bunların hepsi kusursuz bir İslam ahlakına sahiptirler. Mesela bir çok yerde dejenere olmuştur Müslümanlar, ama oralarda olmamışlardır. Mesela Türkistan’a gittiğimizde şaşkınlıkla karşılıyoruz olayı yani son derece dürüst, efendi tertemiz insanlarla karşılaşıyoruz. Komünizm tam aksi etki etmiştir. Bu da Allah’ın bir lütfudur. Çok temiz kalmışlardır. İzole kalmışlardır. Ve kimse de onlara bir zarar verememiştir. Bu birlik, temiz birlik, önümüzdeki 10 yıl içerisinde, 15 yıl içerisinde rahatlıkla oluşacak gibi görünüyor. İlk inşaAllah Azerbaycan’dan başlıyoruz Allah’ın izniyle, ilk oradan başlanacak.
ASIA RFA: Bu çok önemli bugün dünyada yumuşak güç dediğimiz zaman eğitim, yazar, çizer bunlarla bütün dünyaya, etkinizi yayabiliyorsunuz. Bugün Bilim Araştırma Vakfı, Harun Yahya Hoca olarak çok eserleriniz var. Bugün Uygur Türkçesiyle CD’ler Doğu Türkistan’a kadar ulaştı. Biz radyoda da yayınladık. Bu çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz? Şimdiye kadar kaç tane eser yazdınız? Hangi dillere çevrildi? Buna nasıl bir tepki geliyor eserlerinize?
ADNAN OKTAR: 300'ü geçti şu ana kadar yapılan kitaplar, en çok Yaratılış Atlası dünyayı sarstı. Bütün Avrupa’yı adeta Darwinizm konusunda yerle bir etti.
Yani atom bombası etkisi yaptı onların ifadesiyle hakikaten bir gecenin içerisinde Fransa kendi ifadeleriyle tarihinin en büyük kültürel yenilgisini almış oldu.
Ve bu hakikaten kendi ifadeleriyle halen de devam ediyor. Zincirleme etki muntazam devam ediyor. Bunu anlatan birçok yazımıza internet sitelerimizden bakabilirsiniz. Kitaplarımızın yabancı dile çevrilme sayısı da 60’ın üzerinde şu an. 60 ayrı dilin üzerinde çevrildi. Kitap olarak Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan isimli kitabım Türkçe, İngilizce Almanca olarak mevcut. Siteden bunu indirebilirler kardeşlerimiz. Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan. Sırf ona aittir ve bu İngilizce, Almanca, Türkçe var. Site olarak da Türkçe ve İngilizce olarak Doğu Türkistan ile ilgili sitemiz mevcut. www.doguturkistan.com. Buraya baktığında kardeşlerimiz her türlü bilgiyi göreceklerdir. Belgesel olarak Komünizmin Kanlı Tarihi var. I ve II ve III, onlardan da istifade edebilirler. Makale olarak, Komünist Topraklarda bir İslam Toplumu Doğu Türkistan var. Doğu Türkistan’daki Çin Zulmü Görmezlikten Gelinmemeli şeklinde bir makalem var. Doğu Türkistan Gerçeği diye yine bir makalem var. Fakat tabi burada asıl mesele Darwinizm'in Çin’de de yerle bir edilmesi, Çin'de de bu yönde bir faaliyetimiz var. Fakat komünist bir ülke olduğu için tabi orada demokrasiden söz etmek pek mümkün değil. Fakat şu son zamanlarda Avrupa’ya ve Amerika’ya mecbur hale geldi Çin. Yani ekonomik politikasından dolayı dışa açılmaya mecbur hale geldi. Şimdi bir anlamda eli hem Amerika’ya hem Avrupa’ya mahkum gibi görünüyor. Hakikaten dış ticareti bugün kesse dış ülkeler, Çin’in ekonomisi yerle bir olur. Yani bir anda Çin’i devirme gücüne sahipler aslında Avrupa da, Amerika da. O yüzden Çin eskisi kadar böyle diklenecek bir güce sahip değil. Doğu Türkistan’ın kurtuluş vaktinin geldiğine de bu bir işarettir. Yani bu devri çok iyi değerlendirebiliriz artık. Çünkü Doğu Türkistan, dünyanın en temiz Müslümanlarının, belki en efendi insanlarının yaşadığı bir yer. En izole, en seçkin insanların yaşadığı bir yer. Ben bunu bizzat kendim müşahede ettim biliyorum yani eminim. O yüzden bu insanların bu zulümden bir an önce kurtarılması son derece hayati yani bütün dünyanın namusudur bu. Bütün dünyanın üzerine düşün bir namus borcudur bu. Mutlaka Çin’in elinden bu büyük Türk devletini kurtarmak gerekiyor. Burada Çin’in müdahalesi hiç bir vicdanın kabul edeceği gibi değil. Bıraksın Doğu Türkistan kendi imkanlarıyla kendi devletinde istediği gibi hür yaşasın. Çin ticaret yapmak istiyorsa gelsin ticaretini yapsın. Çin’e Doğu Türkistan’ın saldıracağı bir durum olamaz. Peki nedir istediği Çin’in. Yani ne çıkarı var? Eğer bir çıkar istiyorsa ticaret olabilir bu, yapalım, Doğu Türkistan yapsın Çin'le ticaret yapsın. Sömürmek istiyorsa buna kimse müsaade etmez. Bunun dışında bir ülkeyi esir etmenin alemi ne? Yani ne istiyor Çin Doğu Türkistan’dan ve esir olunca ne geçecek eline. Bu şekilde nasıl mutlu olacak? Bu durum, ne gibi kalbine bir sevinç verecek? Bir zafer midir bu? Bıraksın çekilsin Doğu Türkistan’dan tamamen. Oradaki insanlar hürriyet içinde camilerine gitsinler, fabrikalarına gitsinler. Sohbet etsinler, bayram sevincine dönsün. Çin'in burada bir güzellik yapması gerekir artık. Bunun vakti geldi. Açıkça meydana çıksın ortaya biz burada yanlış yaptık. Bu ülke bağımsızlığı hak eden bir ülke.
Biz buraya gereksiz müdahale ettik. Hiçbir amacı da yok hiçbir mantığı da yok. Böyle 21. yüzyıla yakışacak bir şey değil bu. Biz buradan askerimizi de çekiyoruz. Siyasi baskımızı da kaldırıyoruz. Bu devleti hür ilan ediyoruz dediğinde, Çin bütün dünyada sevilir. Herkes saygı duyar. Bu güzelliği yapması lazım Çin’in.
ASIA RFA: Evet şimdi siz Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan kitabınızda da bahsediyorsunuz. Çin’de 49’dan sonra idam edilen kendi vatandaşı dışında Müslümanların sayısı milyonlarla sayılıyor ama bugün ABD’nin Irak’a girmesi, Afganistan, sonra Filistin meselesi burada biz dünya medyasında görüyoruz, günde kaç kişi öldüğünü. Ama en acı olan bugün Doğu Türkistan’da sadece kitap yazdığı için, şiir yazdığı için içerde olan, idam edilen binlerce insan var. On binlerce insan var ama dünya sessiz buna. Neden?
ADNAN OKTAR: Bu konuda Türk-İslam Birliği düşüncesini savunan herkesin yeri yerinden oynatması lazım. Bizim önümüzdeki günlerde bu yönde bir çalışmamız başlıyor. İlk başta Azerbaycan ile başladık. Şimdi sıra Doğu Türkistan’da, Doğu Türkistan’ı basında gündeme getireceğiz yani Çin’in artık elini bu ülkeden çekmesi, bu insanları rahat bırakması, bir de sürekli adam öldürülüyor. Yazı yazdı diye adam öldürmek, havaya baktı diye yere baktı diye adam öldürmek. Bu zulüm, en vicdansız insanın bile yapacağı bir şey değildir. Çin bunu yapmakla dünyada küçük düşüyor. Kendini küçük düşürüyor. Her şeyini küçük düşürüyor. Milletini küçük düşürüyor, devletini küçük düşürüyor. bunu yapmasın. Bunu bir dürüstlük anlayışı içerisinde, bir akılcılık, efendilik anlayışı içinde yapsın, düşünsün. Çekilsin bıraksın bu ülkeyi hür olsun Doğu Türkistan. Bakın o zaman dünya Çin’e nasıl açılıyor. Türkiye’nin bakış açısı ne kadar güzel oluyor. Mesela Türkiye’den işçiler gider Çin’e, çalışmaya giderler, buraya gelenler olur. Bambaşka bir çizgi olur. Ama bu kanayan yara olduğu müddetçe, bütün milletin kalbinde bir öfke oluşacaktır. Yani birçok insan, birçok ticaret adamı iş kurmak için Çin’e sırf bu nefretten dolayı gidemiyor.
Çünkü bu kadar insanı öldüren, bu kadar cinayet işleyen bir ülkeye, insan göğsünü gere gere gidebilir mi? İnsan kanı dolu yerler. İnsan kanına basarak yürüyeceksin orada Çin’de. İnsan kanının üstünde Müslüman yürüyemez. O kanı yerden temizleyecekler. Bu cinayetleri durduracaklar bu zulüm kalkacak.
Bıraksınlar Doğu Türkistan’ı demokratik olsun. Laik olsun. Dünyada bağımsız bir ülke olarak güzel yerini alsın. Çin bundan kat kat zengin olur. Yani bundan kaybı olur diye düşünmemesi gerekir. Prestij kaybetmez, prestij kazanır bundan. Bu gurur meselesi yapılacak birşey değil.
Asia RFA: Şimdi burada Türkistan coğrafyasına baktığımız zaman Çin için stratejik açıdan çok önemli. Çin bugün ABD’den sonra en fazla enerji tüketen ülkelerden bir tanesi. Kalkınmak için enerji, petrole ihtiyaç var. Bu da Orta Asya’dan sağlanıyor. Bugün Kazakistan’dan petrol boru hattı Şangay’a kadar.
Doğu Türkistan’dan doğal gazı var. Şimdi, burasını tarihte 4 kere işgal etmiş Çin, Türkistan coğrafyasını, 4 kere süper güç olmuş. Buradan beslenmiş.
Dolayısıyla burası Çin için çok önemli Çin bırakmak istemiyor. Bunun tersine Batı Türkistan’a yönelik bir açılma politikası var. Yani Türk Dünyası olarakİslam dünyası olarak ne yapılması lazım? Uygurlar bugün İslam dünyasına biraz küskün çünkü 11 Eylül’den sonra, uluslararası terörizme karşı mücadeleyi bahane ederek, Çin birçok Uygur’u bastırdı. Bugün oruç tutmak yasak, temel inanç özgürlüğü yok. Bu, Af Örgütü'nün raporlarında da belirlendi. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Çin'in bu soğuk savaş döneminin kafasını bırakması lazım. Eğer Doğu Türkistan’dan çekilirse bununla ilgili anlaşmalar da yapılabilir. Yani daha fazla onlara elektrik verilebilir, petrol verilebilir. Onları müşkül durumda bırakacak bir şey zaten olmaz. Onlara elektriğin satılması, petrolün satılması, enerji satılması zaten İslam ülkelerinin istediği bir şey. Bu onların lehine olur. Ucuz da satılır gerekirse. Ama yeter ki bu insanların yakasını bıraksın.
İstediği petrol olsun, istediği elektrik olsun, istediği doğal gaz olsun ama bunun için bu kadar milyonlarca insanı esir edip ezmenin bir alemi yok. Bu, karşılıklı anlaşmalarla da yapılabilir. Mesela Türkiye ile de anlaşma yapılabilir. Devletlerle Çin anlaşma yapabilir. Bütün Türk devletleri toplanıp Çin ile bu konuda anlaşmaya varabilir. Biz seni doğal gaz yönünden, elektrik yönünden enerji yönünden, petrol yönünden tam anlamıyla doyuracağız. Ama sen şu tertemiz insanların bir yakasını bırak, bu kadar. Konu bu, mesela 50 yıllık anlaşma yapalım denir ve hakikaten de satılır petrol. Çin’in istediği petrol olsun.
ASIA RFA: Evet, burada siz Türkiye’nin Doğu Türkistan politikasına nasıl bakıyorsunuz? Yani bugün Türkiye’de çok sıkıntı var. 98’de bir genelge Meclis'ten çıkmıştı. Bugün Doğu Türkistan’ın gök bayrağını asmak yasak. Çok sıkıntı yaşıyor burada sivil toplum örgütlerimiz. Ama Türkiye diyor ticari ilişkimize zarar verir. Bu sebeple Çin, "biz Doğu Türkistan sivil toplum örgütlerine orada bir takım şeylere izin vermeyeceğiz" diyor. Ama ticari ilişkiye baktığınız zaman Çin’den 14 milyar dolarlık mal alıyoruz. Biz sadece 1 milyar dolarlık mal satıyoruz. Bugün milli sanayi Türkiye’nin milli sanayisini kalitesiz Çin malları yok ediyor. Büyük bir tehdit bugün Çin malları. Türkiye’nin politikası ne olmalı? Tabi ki Türk dünyası dediğimiz zaman Türkiye Osmanlı’dan gelen köklü büyük bir devlet. Ama bugün bir takım politikalarda iç çatışmalardan dolayı dışarıya fazla önem veremiyor Türkiye. Siz Türkiye’nin Doğu Türkistan politikalarına nasıl bakıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Türkiye işin doğrusu bir Türk-İslam Birliği politikasını ruhunda ister istemez muhafaza ediyor. Yani genlerinde var. Her Türk Türk-İslam Birliğinin kurulmasını bilinç altında ister. Ama Türkiye’nin Çin’e tek başına gücünün yetmesi mümkün değil. Bu ancak Türk -İslam Birliği ile olur. Türk-İslam Birliği'ni hızlandırmak lazım. Çok süratlendirmek lazım. Bu birliği Çin’e de fayda getireceğini, Çin’e güzel bir üslupla anlatmak lazım. Çin devletine bunu çok güzel bir üslupla anlatmak lazım. Çin belki bu birliğin aleyhinde olacağını düşünebilir. Çin’in lehine, Çin’i kurtarır bu, her yönden kurtarır. Askeri yönden de kurtarır, bir saldırıya karşı da kurtarır. Ekonomik yönden de kurtarır. Modernleşmesini sağlar. Yazık Çin’in kendi halkı da sürünüyor. Ben görüyorum gazetelerde falan ahır gibi yerlerde yaşıyorlar küçücük. Sürünüyor milleti. O insanlar da ferahlar rahatlarlar. Kendi milletinin kurtuluşu için de Türk-İslam Birliği'ni, Çin’in desteklemesi gerekiyor. Bu birlik bir işgal birliği değil, bir egoist birlik değil. Bu bir sevgi birliği, bir dostluk birliği ve yardımlaşma birliği ve anlayış hoşgörü, ılımlılık birliği ve laik zeminde olacaktır. Zemini laik zemine oturacak bu çok önemli. Laik olduktan sonra, barışçıl olduktan sonra, demokrasiyi savunan bir sistem olduktan sonra Çin’in bundan çekinmesi için bir sebep yok. Bu tabi ki İsrail’in de ferahlaması demektir. Bütün bölgede çatışmanın bir anda durması demektir. Çünkü Filistin de biliyorsunuz ızdırap içinde, ama İsrail de ızdırap içinde çünkü her an başlarına bir bomba düşmesi ihtimali oluyor. Her an bir şey olması ihtimali var. Duvarların içinde yaşıyor İsrail. Adeta esir oldular, kendi kendilerini esir ettiler. Duvarın içine hapsettiler.
Yıkalım o duvarları, açalım. Gürül gürül oraya ticaret arabaları gitsin. Otobüsler gitsin, kamyonlar gitsin. Gemiler gitsin deniz yoluyla bir ferahlık olsun, Çin’i de bu konuda ikna etmek için. Tabi bu daha çok sivil toplum kuruluşlarının çalışmasıyla olabilir biraz. Ama bu yönde bizim yoğun bir çalışmamız olacak önümüzdeki günlerde . Çin’i bu gereksiz korkularından kurtaracak, klasik devlet politikalarından vazgeçmesini sağlayacak bir düşünce bu. Çünkü klasik devlet politikasında ne yaparsın, çıkarı olan bir yer vardır, gider orayı işgal edersin. Adamları da ezersin orada yaşarsın. Yani kan emerek yaşamaya gerek yok. Bu sevgiyle olur, dostlukla olur. Yani yarasaya gider kan emerek yaşamak. Çin’e yakışmaz bu.
ASIA RFA: Şimdi Çinlilerde böyle bir Türk-İslam korkusu var. Dolayısıyla son dönemde Müslüman Uygur Türklerine karşı baskı gittikçe artıyor. Daha bir hafta önce bir öğretmen ile röportaj yaptım. Yemek yerken Bismillah diyerek yiyin diye okulda söyleyen öğretmeni kökten dinci diye işinden atmışlar. Bu, yakında olmuş. 21. yüzyılda bugün olan olaylar bunlar. Bunlar ki yüzlerce örnek gösterebiliriz. Böyle birşeyde biz Türk-İslam Birliği dediğimiz zaman Çin'i daha fazla ürküttüğümüzde, Doğu Türkistan’a baskı daha mı artacak? Bu nasıl olacak? Abdülaziz'den beri Doğu Türkistan’da panTürkizm panİslamizm’in Türkiye’den kaynaklandığını söyleyip yazan cilt cilt kitaplar var. Bugün de yazıyorlar bunu. Yani böyle bir Çin varken bu tez orada nasıl bir etki yapar sizce?
ADNAN OKTAR: Bir panTürkizm, bir panİslamizm vardır. Bir de Türk-İslam Birliği vardır. PanTürkizm’de eğer bir insan isterse bunu, Türk ırkının dünya ırklarının üstünde olduğu ve bütün dünya ırklarının ona köle olacağı şeklinde yorumlayabilir. Bundan tabi ki korkar insanlar. Yahut mesela İslam Birliği olarak düşünür. O katı kuralların hakim olduğu çok acımasız bir sisteme dönüştürmeye kalkabilir şahıslar. Tarihin karanlıklarında biz bunu gördük. Daha önceki dönemlerde gördük. Ne o ne o, burada kastedilen. Bir kere burada laiklik sigortası var. Sistem tam bir laik sitem üzerine oturacak bu çok önemli. Budist birinci sınıf insan olacak, ateist birinci sınıf insan olacak, birinci sınıf vatandaş olacak. Müslüman birinci sınıf vatandaş olacak. Hıristiyan birinci sınıf vatandaş olacak. Musevi birinci sınıf vatandaş olacak. Bu laiklikle sağlanacak. Ama coşkun bir sevgi ortamı ve güven ve tabi güçlü bir askeri birlik, askeri yapılanma. Nerede terör var? Kan akıtmaya da gerek yok. Arkadaş dersin, terörü kes. Adam durdurur, caydırıcı güç karşısında bir insan uzatmaz. Dünyanın neresinde olursa olsun terör olduğunda ilgili şahsı çağırırsın, arkadaşım ayıp yapıyorsunuz bunu yapmayın dediğinde konu biter. Amansız bir güç olacaktır çünkü Türk-İslam Birliği'nin askeri gücü akıl almaz bir güç olacaktır. Kime rica etse konu biter. Dolayısıyla kargaşa bitecektir. Adaletsizlik bitecektir. Onun için kimse buna it
iraz etmez.
ASIA RFA: Böyle olduğu zaman Türkiye’nin ta Tanzimat'tan beri devam eden Batılılaşma, Avrupa Birliği'ne girme projesi nasıl olacak?
ADNAN OKTAR: Avrupa Birliği'ne Türk-İslam Birliğinin lideri olarak girerse, Avrupa Şahlanır. Avrupa birse yüz olur o zaman. Dünyanın en büyük devleti haline gelir Avrupa. Ama Türk-İslam Birliği de, hepsinin üstünde birinci devlet olur. Yani bütün dünyayı servete, mala, bolluğa boğar bu. Yani yiyecek içecek artık zibil gibi, sokaklara dökülecek hale gelir. Yani mal o kadar bollaşır ki, insanlar ne yapacaklarını şaşırır. Zenginlik öyle bir bollaşır ki insanlar şaşırır. Bu yoğun israf, savaş, dağa taşa bomba atma, bundan kaynaklanıyor. Filistin'de, mesela İsrail biraz para kazanıyor, kazandığı parayı olduğu gibi askeri harcamaya yatırıyor. Kardeşim ne gerek gel Türk-İslam Birliği'nin yapılanması içerisinde yerini al. Kendi devletin müstakil olsun. Üniter devletini kur. Kimse senin devletine birşey demiyor. Askeri yapın da olsun ama bu sistemi destekle sen, ve askeri harcama yapmana da gerek kalmasın. Dağı taşı bombalamana gerek kalmasın. Milyonlarca insanı öldürmene gerek kalmasın. Zulüm yapma, bırak bunları rahat et, bu mantık.
ASIA RFA: Evet, şimdi bu tabi Türk Cumhuriyetleri dediğimiz zaman bugün dünyada 7 tane Türk Bayrağı dalgalanıyor Birleşmiş Milletlerde. Fakat Türkistan coğrafyasına baktığımız zaman buradaki devlet başkanlarının çoğu komünist rejimden çıkmış insanlar. Bugün Özbekistan’ın en büyük korkusu İslam. Yani bugün İslam korkusuyla insanlara, insan hak ve hukukları açısından Özbekistan en geri ülkeler listesinde. Şimdi böyle bir coğrafyada bu cumhuriyetlerde bu yönetim değişmediği müddetçe bu Türk-İslam Birliği'ni bunlara nasıl anlatacaksınız?
ADNAN OKTAR: Özbekistan’da sunulan İslam, adamların korkacağı gibi birşey yani orada demokrasi yok. İnsan hakları yok. Zulüm var, kesme var, biçme var ve hiçbir mezhebe, kendi dışında hiç bir düşünceye yaşama hakkı yok. Hadi bakalım sen bir Sünni ol, bitersin bu sistemde yahut Caferi ol bitersin. İlla ki o sisteme uyacaksın. Halbuki benim anlattığım sistemde her mezhep her din alabildiğine özgür yaşar. Ve huzur içinde yaşar. Özbekistan bunu bilse böyle bir sistemi, adamlar başımızın üstünde yeri var bu sistemin der. Ama tanıtılan panTürkizm ve Panİslamizm bambaşka şeyler bunlar. Bunlarda kan var, gözyaşı var. Bizim anlattığımızda sevgi var, barış var, kardeşlik var, huzur var ve alabildiğine fikir hürriyeti var düşünce hürriyeti var. Her insana düşüncesinden dolayı saygı duyma var. Ne güzel, mesela adam dinsizse söylesin. Niye gizlesin, münafık olacağına, merdane açıkça söylesin. Arkadaş, ben dinsizim desin, bilirsin ne güzel işte, rahat. Dinsizse o senin dinsiz arkadaşın, kardeşindir. Olabilir, Allah onu o şekilde yaratmıştır. Olabilir, Allah dinsiz insan yaratacağını da söylüyor Kuran’da.
ASIA RFA: Şimdi Türkistan coğrafyasında ben internete girip şöyle gençlerin yazdıkları görüşlere baktığım zaman laiklik dediğimiz zaman bir dinsizlik olarak anlıyorlar. Bu laikliği de tam olarak anlatabilmiş değiliz. Yani siz laiklikten bahsediyorsunuz. Laiklik nasıl bir şeydir sizden alabilir miyiz görüşünüzü?
ADNAN OKTAR: Dindarın alabildiğine serbest olduğu, dinsizin de alabildiğine serbest olduğu, devletin hakem olduğu bir sistem. Mesela dinsiz namaz kılmaz saygı duyarsın, oruç tutmaz saygı duyarsın. Şarap içer saygı duyarsın. Dindar da gider namazını kılar saygı duyarsın. Oruç tutar saygı duyarsın. Kuran okur saygı duyarsın. Laiklik budur işte. Mesela Kuran satar, dini kitaplar satar saygı duyarsın. O da ateisttir kendi inancıyla ilgili kitap satar ona da saygı duyarsın. Laiklik budur.
ASIA RFA: Şimdi Doğu Türkistan 20 milyon Müslümanın yaşadığı işte Kaşgarlı Mahmutların, Yusuf Has Haciplerin doğduğu toprak. Ama bugün burada gerçekten insanlık dışı bir uygulama var. Sizin tavsiyeniz Doğu Türkistan Müslümanlarına, bugün Batı dünyasında ABD’de, Japonya’da çeşitli bölgelerde oradaki zulmü anlatmak için, çeşitli yollarla faaliyetini devam ettiren çok fazla sivil toplum örgütleri var. Böyle bir durumda bugün Çin gittikçe büyüyor. Büyüdükçe bir takım hassas konulara hiç tahammülü yok. Tibet olayını da görüyoruz. Doğu Türkistan meselesi bu iki hassas konu, Çin’in en hassas konularından bir tanesi.
ADNAN OKTAR: Tibet’i de kurtaracağız.
ASIA RFA: Doğu Türkistanlılara ne tavsiye edersiniz? Ne yapılması lazım?
ADNAN OKTAR: Çin’in tabi çok üstüne gitmek doğru değil. Yapılacak şey kültür. Çok kaliteli bir gençlik yetiştirmek lazım. Çok dindar, şuurlu, anti-Darwinist, anti-marksist, anti-komünist, kafası çok iyi çalışan, profesörler, bilimadamları, doktorlar, hukukçular. Çin bu güce dayanamaz. Dayanılamayan güç vardır, kültür. İki büklüm olur onun karşısında. Kültüre çok önem versinler. Benim sitelerime girsinler, bütün kitaplarımı okusunlar, bedava indiriliyor.
Hepsini okusunlar çok şuurlansınlar, Çin’in gözünün içine anlamlı anlamlı baksınlar. Çin geri çekilecektir. Yapamaz yani gücü yetmez. Kültür karşısında hiç bir güç dayanamaz. Sen diyorsun ki güneş doğmuş. Ben inanmam diyor. Perdenin kenarını bir açıyorsun, bir kapatıyorsun bir saniyede bitti. Orada yüz kişi varsa yüzü birden düşer konu kapanır. Darwinizm'in olmadığını çok iyi özümsemiş bir Doğu Türkistan gençliği, bunu çok güzel anlatan uzmanlaşmış bir Doğu Türkistan gençliği, her gittiği yerde bunu anlatırsa, bu izahı anlatırsa Doğu Türkistan zaten bir çelik kale olmuş oluyor. Çin askeri orada gezse ne olur, hoplasa ne olur? Bilmem ne olsa ne olur? Aslanın üstüne kuş konmuş gibi oluyor. Bütün mesele Doğu Türkistan’ı aslanlaştırmakta, onun üstüne 4 tane karga da konsa, o aslan yine yürür. İstediği kadar yürür, istediği yere gider. Aradaki kardeşlik bağını güçlendirmek, kültürden taviz vermemek, bu temiz hallerini daha da güçlendirmek ve bu şekilde devam etmek. Çin buna dayanamaz. Çin gittikçe gelişiyor. Süper devlet oldukça Türkiye’ye de muhtaç, Avrupa’ya da muhtaç, Amerika’ya da muhtaç. Yarın öbür gün bu devletler birleşip bir muhtıra verseler. Çin küt diye oturur. Bir mali ambargoya en fazla 15 gün dayanabilir Çin. Gücü yetmez yerle bir olur Çin. Böyle bir gücü var dünyanın. Ama Doğu Türkistan gençliğinin de, olağanüstü kültürlü, çok yüksek ahlaklı, milli bilinci yüksek olması lazım. Bu güzel ahlaklarını iyice sağlamlaştırıp, yeni nesillere aktaran, bozulmaya karşıda çok titiz, dejenerasyona karşı çok titiz, mücadele eden bir tavır içerisinde olacaklar. Onlar aslan olsunlar. Çin onların üstünde karga gibi seksin hiçbir şey olmaz, gezinsin.
ASIA RFA: Evet. Bundan sonra Doğu Türkistan ile ilgili nasıl çalışma yapmayı düşünüyorsunuz? Çok kitaplar yazdınız, CD çıkarttınız, internet üzerinden ulaşacaklar, biz bunu anonsunu yaparız ama bundan sonraki planınız nedir, Doğu Türkistan’a veya Türkistan coğrafyasına yönelik?
ADNAN OKTAR: İlk Azerbaycan’dan başlamayı düşünüyoruz. Daha öncede söyledim. Doğu Türkistan, Türk devletleri ve İslam ülkelerinin özgürlüğü için gayret edeceğiz ama tabi aciliyet var. Öncelik aciliyet bir kere Azerbaycan ile Türkiye’nin birleşmesi çünkü en müsait konumda şu anda onlar. O Laçin koridoru açılacak. Türkiye ile Azerbaycan birleşecek iki müstakil üniter devlet, laiklik sistemi var. Ama pasaport kaldırılıyor. Vize işlemi kaldırılıyor. İstediği gibi yerleşme hürriyeti olacak. Ticaret alabildiğine serbest ve bir askeri pakt. Azerbaycan Türkiye arasında askeri pakt olacak, konu bu kadar. Al sana Türk-İslam Birliğinin birinci aşaması. Ama arkasından Doğu Türkistan acildir. Çünkü esir konumunda. Yani esirlik şiddeti birinci plana alınmayı gerektirir. Çünkü zulüm nerede şiddetliyse, önceliğin oraya verilmesi gerekir. Öncelik orada. Hatta diğer İslam ülkelerinden daha da acil diyebilirim onun konumu. Çünkü esirliğinin şiddeti daha yüksek. Filistin’den daha şiddetlidir, Doğu Türkistan’ın konumu. O yüzden, basın yoluyla bir kere, konuyu çok gündeme getirmek kamuoyunun gözüne bunu getirmek lazım. Kamuoyu baskısı da Çin’i çok yıldırır. Büyük basında, büyük ilanlarla, büyük haberlerle, köşe yazılarıyla, televizyon haberleriyle köşeye sıkıştırmak lazım. O yönde bir çalışmamız olacak bu önümüzdeki günlerde.
ASIA RFA: Sizin bu kitaplar yayınlandıktan sonra Çin Halk Cumhuriyeti'nden size bir protesto, bir baskı geldi mi?
ADNAN OKTAR: Gelmedi ama hiç takmam onu söyleyeyim. Hatta daha hoşuma da gider öyle birşey yaparsalar. İnadına inadına yüz misli bin misli daha fazlasını yaparım. Keşke de öyle olsa, protesto etseler.
ASIA RFA: Evet Çince kitaplarınızda da gördüm. Bunu gönderebiliyor musunuz? Çin’de okuyucularınız var mı?
ADNAN OKTAR: Çin’de çok şükür elhamdülillah kitaplarımdan etkilenip namaz kılan, oruç tutan, İslam’a giren çok fazla kardeşimiz oldu. Onlarla da bir şekilde bağlantımız oluyor ama şimdi isimlerini versek, bağlantıları versek, biraz tabi Çin devletiyle aralarında sorun olabilir, o olmaz. Fakat kitaplarımızı da Çin’e elhamdülillah sokuyoruz. Giriyor, uygun bölgeler var oralardan. Çin’in içerisine kitaplarımız dağılıyor.
ASIA RFA: Burada tabi Darwinizm'i çürüttünüz zaten de, şimdi koskoca Batı dünyasını, bir de Amerika, bir de koskoca Çin’i karşınıza alıyorsunuz. Bu güç size nereden geliyor?
ADNAN OKTAR: Allah’tan geliyor tabi ki. Allah’a insan sırtını dayadı mı "Hamidullahı metin" diyor Allah, "urvetül vuska" Allah’ın kopmaz koparılmaz ipine yapıştık. Sırtımızı Allah’a dayadık evvelAllah. O zaman muazzam bir güç haline gelir Müslüman.
ASIA RFA: Şimdi çok güzel yayınlarınız var ama Türkiye’de de öğretmenlere gönderildi. İşte bir takım aleyhinizde medyada yazılar çıktı. Bu kitapları bizim radyo dinleyicileri soruyor. Yani bu kaynak bu kadar çalışmalar maddi olarak nereden geliyor?
ADNAN OKTAR: Allah Kendi yoluna gidenlere yardım edeceğini Kuran’da belirtiyor. Benim şahsi olarak hiçbir malım mülküm yok. Ne üstüme bir araba, ne bir ev, ne bir arsa, kendim şahsım üstüne hiç dünyada benim bir malım yok. Ama Allah’a şükür arkadaşlarıma Allah her yerden bir nasip kapısı açıyor. Ve helaliyle güzel yollardan, Allah imkan veriyor hakikaten de çok da başarılı oluyorlar. Bu konuda çeşitli iddialar ortaya atmışlardı. Devletin kurumları bunu inceledi. Baktılar ki baştan sona kadar helal. Yani hiçbir şekilde kanunsuz, hukuksuz hiçbir şey yok. Bütün para kaynaklarının helal olduğunu gördüler.
AllahKendi yolunda ilerleyene yardım eder. Bütün mesele buna samimi niyet etmekte. Biz samimi niyet ettiğimiz için Allah yolumuzu açıyor. Hz. Süleyman da öyleydi. Allah’a samimi kalple niyet etti bağlandı. Allah o devrin en büyük zengini ve en büyük gücü haline getirdi Hz. Süleyman’ı. Zülkarneyn de öyleydi.
Allah’a samimi kalp ile bağlandı. Allah onu o zamanın süper gücü haline getirdi. Bizde inşaAllah öyle oluruz bu devirde. İnşaAllah.
ASIA RFA: Evet Doğu Türkistan meselesini kaç yaşınızda ne zaman duydunuz? Nasıl biliyordunuz?
ADNAN OKTAR: Orta okul yıllarından bilirim. O beni hep kızdırmıştır, hep germiştir. Hep içimde bir uktedir çünkü ben Çin'deki çocukları hep düşünüyorum.
Genç kızları düşünüyorum. Orada dinsiz Çinlilerin elinde onlar ne oluyordur, ne bitiyordur. İnsan düşünemiyor dahi yani böyle karanlık bir mağaraya hapsedilmiş, çoluk çocuk, masum genç kızlar düşünün, yarasalar uçuşuyor. Kabus filmlerinde olur ya benim de kafamda hep öyle kalmıştır. Bir kabus içinde yaşayan insanlar kalmıştır. Onun için, onları kurtarma azmiyle yaşadım her zaman. Türk-İslam Birliği düşüncesi hep benim çocukluğumdan beri vardır. Gittikçe de gelişiyor.
ASIA RFA: Nerelisiniz, nerede doğdunuz? Böyle Doğu Türkistanlılara, kökünüz nerelere kadar dayanır?Merak edebilirler.
ADNAN OKTAR: Ben Hz. Hasan soyundan Seyyidim. Peygamber Efendimiz (sav)'in neslinden geliyorum. Kafkasya’ya geçmiş bizim atalarımız o zamanlar.
Orada da zulüm vardı biliyorsunuz. Canlarını kurtarmak için Kafkasya’ya geçmişler. Sonra Kafkasya’da da zulüm olunca orada yine Seyyidlere karşı bir katliam başladı. Komünist Rusya döneminde, o zaman da kaçıp Türkiye’ye geldiler. Ankara’ya, Bala’ya yerleşmiş babamlar. O zaman Osmanlı Devleti onları istihdam etmiş. MaşaAllah, o zaman Osmanlı'nın öyle koruyucu bir yönü her zaman vardı biliyorsunuz. Sonra Ankara’ya yerleştik. Ben Ankara’da doğdum büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi orada yaptım. Sonra İstanbul’a Fındıklı Güzel Sanatlar Akademisi'ne geldim. İç mimari bölümünde, orada bir süre okudum. Sonra felsefe bölümüne geçtim. Komünistlerin daha yoğun olduğu bir okuldu orası. Faaliyet yapmak için oraya geçmiştim. Fındıklı Güzel Sanatlar Akademisi de öyleydi, Marksistlerin kontrolündeydi. Orada da öyle yoğun faaliyetlerim olmuştu. Kitap faaliyetlerine de o devirlerde başladım.
ASIA RFA: Marksistlerden, Türkiye’deki Marksistlerden tepki alıyor musunuz? Türkiye’deki sosyalist Marksistlerden şu an mesela.
ADNAN OKTAR: O zaman evet. Şu an almıyorum ama o zamanlar okula giderken tehdit ediyorlardı. Öldürebileceklerini, okula gelmemem gerektiğini söylüyorlardı. Ben de dedim kaderimdeyse ölürüm. O yüzden öyle bir tehditten yılmam dedim. O yüzden gidip geleceğim dedim ve açık açık gözlerinin önünde namaza gidiyordum. Camiye gidip geliyordum. Birkaç kere tehdit etmişlerdi ölümle.
ASIA RFA: Türkistan coğrafyasında nerelere gittiniz?
ADNAN OKTAR: Daha hiçbir yere gitmedik. Ama geldiğimizde özgür olarak geleceğiz inşaAllah. Özgür Doğu Türkistan’a geleceğiz inşaAllah.
ASIA RFA: Son olarak Doğu Türkistanlılara ne demek istersiniz? Ne mesaj göndermek istersiniz?
ADNAN OKTAR: Onlar benim canım ciğerim, muhterem kardeşlerim, çok sevdiğim insanlar çocukluğumdan beri onların kurtuluşu için dua ediyorum ve gayret ediyorum. Bu önümüzdeki 10-15 yıl onların kurtuluş yılları inşaAllah. Bütün esir Türkler, esir Müslümanlar kurtulacaklar inşaAllah. Kendilerini çok iyi yetiştirsinler. Kültürlerini artırsınlar, imanlarını artırsınlar, Allah’tan korkularını artırsınlar. Allah’a sevgilerini artırsınlar. Anti Darwinist olarak kendilerini yetiştirsinler. Darwinizm'in oyunlarını sahtekarlıklarını öğrensinler. Benim sitelerime girsinler, oralara baksınlar. Birbirlerine sevgilerini çok yoğunlaştırsınlar. Dejenerasyona karşı çok titiz olsunlar. Milli kültürü çok sıkı muhafaza etsinler. Gerisine karışmasınlar. Kurtuluşları çok yakın inşaAllah.
ASIA RFA: Evet bize çok değerli zamanınızı ayırıp, bizimle bu sohbeti yaptığınız için çok teşekkür ederiz.
ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ediyorum. (www.harunyahya.tv)
ADNAN OKTAR: Ahir zamanda çektiğimiz acılar, Müslümanların çektiği acıların sebebi ahir zamanı bilmemeleri ve ahir zamanın gereğini yapmamalarından kaynaklanıyor. Peygamber Efendimiz (sav) bu hastalığın çözümünü söylemiş. Hastalık var, ilacı var, ilacını kullanmıyor Müslümanlar, ben ilacını anlatıyorum.
İlacından kaçınıyorlar. Eğer ilaçtan kaçınırlarsa hastalık devam eder ve acı çekme de devam eder. Yani kan, Müslümanların dökülen kanı yetmedi mi Müslümanlara, Irak’ta dökülen kanlar, Afganistan’da dökülen kanlar, Filistin’de dökülen kanlar yetmedi mi? Müslümanlar artık birleşsin. Türk-İslam Birliği'ni oluşturalım. Türk Devletleri de esir konumda. Mesela, Doğu Türkistan’da Çinliler müthiş zulmediyor orada, bizim kardeşlerimize. Onlar Müslüman, dindar, halis, tertemiz Türk kardeşlerimiz bizim. Mazlum insanlar. Oradaki genç kızlar, çocuklar perişan durumdalar, kimsenin bundan haberi yok. Doğu Türkistan’da neler olduğundan kimsenin haberi var mı?
EKİNTV: Hayır, yok.
ADNAN OKTAR: Bilmiyorlar. Koskoca ülke…
EKİNTV: Doğu Türkistan’ı bilen bile yok hocam.
ADNAN OKTAR: Tabi, bak ne kadar ürkütücü bir şey bu. Orada gizli katliamlardan, yok olan insanlardan, faili meçhulle öldürülen insanlardan, gece yarısı evinden alınıp götürülüp bir daha gelmeyen insanlardan kimsenin haberi var mı?
EKİNTV: Yok.
ADNAN OKTAR: İşte bak, bunların hepsinin çözümü, Türk-İslam Birliği'dir. Bu dinsiz bile olsa bir insan, onun için de insani bir borçtur. Müslüman için farz, dinsiz için de insanlığı varsa o insanın, insanlığı varsa onun için de insanlık borcudur. (www.harunyahya.net)
ADNAN OKTAR: Türk- İslam Birliği'nin olmadığı dönem hep acı dönemi olacaktır. Yani bunun çaresi yok. Bunu Kafkaslar'da da görürüz, başka bölgede de görürüz, halen görmeye devam ediyoruz. Bunun önü sonu kesilmez, bu kan durmaz. Bunun tek çözümü Türk-İslam Birliği'dir. Bunu geciktirmek vebal altında bırakır insanları. Onun için, bizim millet olarak, Türk Milleti olarak bunun için var gücümüzle Kazakistan, Azerbaycan, Türkiye, Doğu Türkistan, bütün Türk Devletleri, Kırgızistan, hepimiz bir kere bu birliği acil bir araya gelip halletmemiz gerekiyor. Geçen her gün zararımıza ve aleyhimize olur Allah esirgesin.
Bakın bugün Gürcistan’da akan kanlar, Abhazların sıkıntısı, Rusların çektiği ızdırap, bunların hepsinin kökeninde Türk-İslam Birliği'nin olmaması yatıyor.
(www.harunyahya.tv)
ADNAN OKTAR: Müslümanlar çözümüne yanaşmadıkları için bu olaylar devam ediyor. Çözümü, bütün Müslümanların birlik olmasıdır, bu farzdır, Allah’ın emridir. Namaz kılmak gibi, oruç gibi farzdır. Bir insan namazını kılmıyorsa fısk içindedir. İslam aleminin birleşmesini ve birlikte hareket etmesini istemiyorsa yine fısk içinde olur yani günaha girmiş olur. Bunun en güzel çözümü Türk Millet'inin öncülüğünde Türkiye’nin öncülüğünde Türk Devletlerinin desteğinde bir Türk-İslam Birliği’dir. Türk Milleti'ni lider olarak görmemin nedeni ahlaken ve mücahit ruhu yönünden çok güçlü bir millettir, metafizik bir millettir Türk Milleti ve özel görevlidir, Allah öyle yaratmıştır. Yani Allah’ın kılıcıdır Türk Milleti, Seyfullahtır, böyle bir özelliği vardır. Kılıç derken gidip insanları doğramak, kesmek değil, adalet kılıncı bu, adaletiyle, güzel ahlakıyla, sevgisiyle, şefkatiyle, merhametiyle, dürüstlüğüyle Türk Milleti bu konuda liderlik görevini mükemmel yapacak güce sahip ve tecrübesi var, yüzlerce yıllık tecrübesi var. Yani üç kıtada İslam ülkelerini gayet güzel mutluluk içinde, huzur içerisinde yönetmiş, az bir güçle. Yine bu aynı yapının yeniden tesis edilmesi gerekiyor, yeni modern Osmanlı gibi bir Türk-İslam Birliği’nin oluşması gerekiyor. Böyle bir yapılanmada Hıristiyanlar, Museviler hatta Budistler hatta ateistler herkes rahat eder. Bütün Müslüman âlemi huzur içinde yaşayacaktır.
(www.harunyahya.tv)