On dört yüzyıl önce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), kıyamet ile ilgili bazı gaybi bilgileri ve bunlara dayalı düşüncelerini kendisiyle birlikte olan Müslümanlara aktarmıştır. Bu değerli sözler nesilden nesile geçmiş, hadis kitapları ve İslam alimlerinin eserleriyle günümüze ulaşmıştır. Elinizdeki kitabın ilerleyen bölümlerinde kullanılan hadisler de Peygamberimiz (sav) tarafından işte bu anlamda söylenmiş haberleri içermektedir. Bu hadislerin sahih, yani güvenilir ve doğru olduğunun en önemli ispatlarından biri ise, söz konusu hadislerde haber verilen tüm alametlerin Hicri 1400'ün başından itibaren son 30 yıl içerisinde arka arkaya gerçekleşmiş olmasıdır. Hadislerdeki olayların tahakkuku, bu hadislerin doğruluğunun teyitidir.
Şunu da açıklamak gerekir ki, hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin Ahir Zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin Ahir Zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:
Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana gelir. Bir dizideki boncukların art arda kopması gibi. (Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167)
Yukarıdaki bilgi ışığında Ahir Zaman hadisleri incelendiğinde hayret verici bir sonuç meydana çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in yüzyıllar önce ayrıntılarıyla açıkladığı işaretler yeryüzünün hemen hemen her köşesinde, birbiri ardınca ve tam anlamıyla belirtildiği biçimde içinde bulunduğumuz çağda yaşanmaktadır. Hadisler sanki zamanımızın eksiksiz bir portresini çizmektedir. Elbette bu, derin düşünülmesi gereken son derece mucizevi bir olaydır. Gerçekleşen her alamet insanlara, Allah'ın huzurunda hesap verecekleri kıyamet gününün çok yaklaşmış olduğunu ve bir an önce Kuran ahlakını hayata geçirmelerinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bu açık gerçeğe rağmen, Hz. İsa (as)'ın bu yüzyılda gelmeyeceğini, Hz. Mehdi (as)'ın bu yüzyılda zuhur etmeyeceğini, İslam'ın bu yüzyılda yeryüzüne hakim olmayacağını söyleyenler ise büyük bir yanılgı içindedirler. Bu kimselerin yanlış bakış açısına göre son 30 yıl içinde gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam 200'den fazla alametin aynı şekilde, tekrar, arka arkaya, yeniden gerçekleşmesi gerekmektedir. Şüphesiz bu samimi ve gerçekçi bir iddia değildir. Akılcı ve samimi olan tutum ise, Hz. İsa (as)'ın gelişinin ve Hz. Mehdi (as)'ın zuhurunun, yani kıyametin yaklaştığının alameti olan yüzlerce olayın içinde bulunduğumuz bu yüzyılda gerçekleşmiş olduğunu görmek ve bu kutlu dönemde yaşıyor olmanın sevincini ve coşkusunu hissetmektir.
Kitabın bu bölümünde Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği kıyamet alametlerinden sadece bir kısmına yer verilmiştir.
(Konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler www.hazretimehdi.com adresinden faydalanabilirler.)
Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman'ın özelliklerini anlattığı bir hadisinde şunları haber vermiştir:
Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına hücum ettiğinde… (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454)
"Hercü merc" kelimesinin sözlüklerdeki karşılığı "darmadağınıklık, karmakarışıklık" anlamlarıdır ve hadiste bu durumun belirli bir bölge ile sınırlı kalmayıp, dünyanın her tarafına yayılacağı belirtilmektedir. Yolların kesilmesi ve bir kısım insanların diğerlerine saldırmaları da hadiste işaret edilen çağın belirtileri arasında sayılmaktadır.
Başka bir hadiste de yukarıdaki olay benzer şekilde yer almaktadır. ""Kıyamet yaklaşır… herc çoğalır"" diyen Peygamberimiz (sav)'e "herc"in ne olduğu sorulmuş, O da "herc öldürmelerdir" yanıtını vermiştir. (Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s.172)
Peygamberimiz (sav)'den bu konu hakkında bizlere ulaşan diğer hadisler de şunlardır:
Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır. (Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/492)
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek… (Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392 )
Yukarıdaki hadislerin incelenmesi bizleri önemli bir sonuca götürmektedir. Peygamberimiz (sav), sözünü ettiği çarpışmalar, kargaşa ve katliamlar ile tüm yeryüzünü kaplayan savaşları ve terör eylemlerini tasvir etmekte, bu olayların da bir kıyamet alameti olduğunu belirtmektedir.
Geride kalan on dört asırlık döneme baktığımızda görürüz ki, 20. yüzyıldan önceki savaşlar bölgesel kalmışlardır. Tüm dünya halklarını, siyasi mekanizmalarını, ekonomilerini, sosyal yapılarını etkileyen savaşlar ise yakın geçmişte yaşanan iki dünya savaşı olmuştur. I. Dünya Savaşı'nda 20 milyondan, II. Dünya Savaşı'nda da 50 milyondan fazla insan ölmüştür. II. Dünya Savaşı'nın aynı zamanda, tarihin en kanlı, en büyük ve en yıkıcı savaşı olduğu bilinen bir gerçektir.
Çağımızın modern savaş teknolojisi, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahları savaşların etkilerini tarihte görülmemiş boyutlara taşımıştır. Hatta geliştirilen kitle imha silahları nedeniyle dünyanın üçüncü bir dünya savaşını kaldıramayacağı da genel kabul görmüştür.
1- Milli Gazete, 28 Mayıs 2001 2- Aksiyon, 6 Mayıs 2001 3- Gözcü, 12 Mart 2001 4- Radikal, 29 Mart 2001 5- Yeni Şafak, 15 Ağustos 2001 6- Gerçek Hayat 2-8 Şubat 2001 7- Akit, 2 Mart 2001 8- Mag, Ocak 2001 9- Cumhuriyet, 27 Ocak 2001 |
Peygamberimiz(sav) hadislerinde yeryüzünü kaplayan savaşları ve terör eylemlerini tasvir etmekte ve bu olayların da kıyamet alameti olduğunu belirtmektedir. Nitekim dünyanın dört bir yanında çatışmalar, bölgesel ve iç savaşlar durmak bilmeksizin devam etmektedir. |
II. Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Arap-İsrail Savaşları, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı çağımızın en önemli olayları arasındadır. Bölgesel savaşlar, çatışmalar ve iç savaşlar aynı anda dünyanın birçok bölgesinde yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Bosna, Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Keşmir ve daha pek çok yerde yaşanan sorunlar insanlığı etkilemeye devam etmektedir.
Bir yanda dünyanın pekçok ülkesi kendi vatandaşlarının sebep olduğu terör ile uğraşıyor. Öte yanda Çeçenistan'da olduğu gibi toplu mezarlar bulunuyor, yaşlılar, bebekler, çocuklar, kadınlar eziyet görüyor. Tüm dünyayı ilgilendiren terör ve kargaşa ortamı her insanın düşünmesi gereken ve içinde bulunduğumuz çağda tam anlamıyla yaşanan kıyamet işaretlerindendir. Hadislerde haber verilen bu olaylar tüm insanların düşünmesi ve ibret alması için birer vesiledir. |
Peygamber Efendimiz(sav)'in hadislerinde yeralan ve günümüz için işaret olan haberlerin gerçekleşiyor olması, tüm dünyada yaşanan bu gibi görüntüler insanların bir an önce Kuran ahlakını yaşamaları için yapılan önemli birer uyarıdır. |
Savaşlar kadar tüm dünya insanlarını ilgilendiren diğer bir "kargaşa" konusu da uluslararası ve organize terör olaylarıdır. Boston Üniversitesi'nden Prof. Vojtech Mastny'nin belirttiği gibi, terör olayları 20. yüzyılın ortalarından sonra kat kat artmıştır.4 Gerçekte terörizmin 20. yüzyıla has bir olgu olduğunu söylemek bile mümkündür. Irkçılık, komünizm ve benzeri ideolojik amaçlarla ya da etnik iddialarla ortaya çıkan örgütler, gelişen teknolojinin de yardımıyla kanlı eylemler yapmışlardır.
Dünyamızın yakın tarihindeki terör eylemleri zaman zaman büyük kaos ortamlarına zemin hazırlamıştır. Tüm Müslümanların şiddetle kınadığı vakalarda çok kan dökülmüş, sayısız insan ölmüş veya sakat kalmıştır. Ancak insanlık hala bu olaylardan hissesine düşen dersi almış değildir. Terör dünyanın birçok bölgesinde, öldürücü anarşik olaylara neden olmaya devam etmektedir.
Konuyla ilgili ayetlerde de çıkarmamız istenen dersler yer almaktadır. Rum Suresi'nde insanların yaptıkları şeyler dolayısıyla yeryüzünde karışıklıkların ortaya çıktığı şöyle bildirilmektedir:
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad (karışıklık, kötülük) ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. (Rum Suresi, 41)
1- Cumhuriyet 16 Temmuz 2001, 2- Milli Gazete 14 Temmuz 2001, 3- Cumhuriyet 9 Temmuz 2001, 4- Cumhuriyet 16 Temmuz 2001, 5- 20. yüzyılda görülen terörist olaylar, 6- Marksist terör, 7- Marksist-terörist ayaklanmalar, 8- Diğer terörist gruplar |
Allah ayetlerinde insanların kendi ellerinin önden sundukları nedeniyle kötülüklerin çıktığını haber vermiştir. Bugün dünyanın içinde bulunduğu durum ayetin tecellisidir. |
Şunu da eklemek gerekir ki, ayette önemli bir hatırlatma yapılmaktadır. İnsanların yaptıkları yanlışlardan kaynaklanan acı ve üzüntüler, onları hatalarından döndürmesi için birer fırsat mahiyetindedir.
Kısacası, "dünyanın hercü merc içinde kaldığı" dönem içinde bulunduğumuz çağda tam anlamıyla yaşanmış ve neticede bir kıyamet işareti daha bu şekilde tecelli etmiştir. Aynı zamanda bu işaret, insanlara bir an önce Kuran ahlakını yaşamaları için yapılan önemli bir uyarı olmuştur.
Tüm insanların şu an dünyanın içinde bulunduğu durumu, yaşanan kargaşaları düşünmesi ve ibret alması hatalardan dönülmesi için önemli bir aşama olacaktır. |
Peygamberimiz (sav)'in Ahir Zaman'la ilgili verdiği haberlerden birisi de şu şekildedir:
Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur. (Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 38)
Hadislerde Ahir Zaman'da büyük şehirlerin dün yokmuş gibi olacakları haber verilir. Geçtiğimiz yüzyıl yok olan şehirlerle doludur. Atom bombasından sonra Hiroşima ve Çeçen şehirleri buna sadece iki örnektir. |
Hadiste belirtilen büyük şehirlerin helak oluşu, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Yakın geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar, füzeler ve benzeri çağdaş silahların savaşlarda kullanılması büyük tahribata neden olmuştur. Bu korkunç silahlar tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler" de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler olmuştur.
II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla Hiroşima ve Nagasaki tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır. Britannica Ansiklopedisi II. Dünya Savaşı'nın Avrupa şehirlerinde neden olduğu hasarı şöyle anlatır:
Cumhuriyet 1 Şubat 2001 (Üstteki), Akşam 11 Eylül 2001 (Alttaki) |
20. yüzyıl için en çok kullanılan tanımlama "felaketler yüzyılı"dır. Gerek depremler, kasırgalar ya da seller gibi doğal afetler, gerek iç savaşlar ve çatışmalar, gereksede büyük deniz ya da uçak kazaları çok sayıda insanın ölümüne yol açmıştır. Yok olan şehirler, tarihten silinen halklar kıyametin hadislerde haber verilen alametlerindendir. |
Meydana gelen tahribat Avrupa'nın büyük bölümünü ayın yüzeyine dönüştürmüştü: Şehirler bombardımanlar sonucunda harap oldu, sayfiye yerleri kavruldu ve simsiyah oldu, yollar bombaların açtığı çukurlarla kaplandı, demiryolları kullanılamaz hale geldi, köprüler yıkıldı, limanlar batık gemilerle doldu. Savaş sonrası Almanya'nın Amerikan Bölgesi askeri valisi General Lucius D. Clay'in dediği gibi, "Berlin sanki ölülerin şehri gibiydi."5
Kısacası, II. Dünya Savaşı'nın tarihte benzeri görülmeyen genişlikteki tahribatı hadisin işaret ettiği olayla birebir uyuşmaktadır.
Teknolojik imkanlara ya da alınan tedbirlere rağmen engellenemeyen doğal afetler insanoğlunun gerçe te ne kadar aciz olduğunu göstermektedir. Depremler, çamur selleri, yanardağ patlamaları, sel felaketleri gibi afetlerin özellikle büyük şehirlerdeki yıkımları önemli birer işarettir. |
Uzmanlar 1998'deki Mitch Kasırgası'nın Orta Amerika'da şimdiye kadar yaşanan en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir.Uzmanlar 1998'deki Mitch Kasırgası'nın Orta Amerika'da şimdiye kadar yaşanan en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir. |
◉ "Şehirlerin yok olmasına" neden olan bir diğer etken de doğal afetlerdir. Doğal afetlerin içinde bulunduğumuz çağda hem sayısal hem de büyüklük olarak arttığı istatistiksel bir gerçektir. Son on yılda baş gösteren iklim değişikliklerinin yol açtığı felaketler bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Sanayi, zararlı ve istenmeyen bir yan ürün olan küresel ısınmaya sebep olmakta, giderek ısınan dünya atmosferindeki dengeler bozulmakta ve böylece iklim değişiklikleri meydana gelmektedir. 1998 yılı şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olmuştur.6 Amerika Ulusal İklimsel Veri Merkezi'nin kayıtlarına göre de en fazla iklimsel afet 1998'de meydana gelmiştir.7 Örneğin gözlemciler, 1998'deki Mitch Kasırgası'nın Orta Amerika'nın tarihinde meydana gelen en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir.8 2006 yılında meydan gelen Katrina Kasırgası, New Orleans şehrinin neredeyse tamamının suların altına gömülüp yere batmasına neden olmuştur.
Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun ve hortum gibi felaketler başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır. Sonuç olarak, tüm bu afetlerin "büyük şehirlerde" sebep olduğu yıkımlar önemli birer işaret olmuşlardır.
2- 27 Aralık 2004 Sabah Gazetesi, 3- 30 Ağustos 2005 Hürriyet Gazetesi, 5- 6 Mayıs 2008 Sabah Gazetesi, |
Geçtiğimiz asır dünyaya sayısız felaket getirmiştir. Pek çok ülkede yıkıcı olaylar baş göstermiş, milyonlarca insan bu felaketlerde yaşamını yitirmiştir. Bu olaylar, hadislerde dikkat çekilen Ahir Zaman olaylarıyla büyük bir paralellik göstermektedir. İnsanların artık bu durumdan ibret alarak Kuran ahlakına yönelmeleri şarttır. |
8.8 şiddetindeki Şili depremi |
Hiç şüphesiz tarih boyunca çok az doğa olayı depremler kadar insanlığı etkilemiştir. Her an, her yerde meydana gelebilen depremler yüzyıllar boyunca çok sayıda kişinin ölümüne ve astronomik boyutlarda maddi zarara yol açmış, bu özellikleri nedeniyle insanlar için korku kaynağı olmuştur. 20. ve 21. yüzyılın teknolojik koşulları bile depremlerin verdiği hasarı ancak belirli ölçülerde engelleyebilmiştir.
Teknolojinin, kendilerine doğaya hükmetme olanağı sağlayacağı hayaline kapılan bazı insanlara ise 1995 Kobe depremi anlamlı bir ders vermiştir. Hatırlanacağı gibi, Japonya'nın büyük endüstri ve ulaşım merkezinde yaşanan deprem hiç beklenmedik bir anda meydana gelmiştir. Bu deprem sadece 20 saniye sürmesine rağmen, Time dergisinde belirtildiğine göre, 100 milyar dolar civarında zarara neden olmuştur.9
ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS)'nun raporlarına göre ise 1556-1975 arasında 5.0 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı sadece 110'dur. 1980-2003 yılları arasında sadece 23 sene içinde meydana gelen büyük şiddetteki depremlerin sayısı ise 1685'tir. Görüldüğü gibi, geçmiş yıllarda deprem sayısının çok az iken, Hicri 1400 yılının başından itibaren depremler armıştır.
Son birkaç yıl içinde meydana gelen büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi verilerine bakılırsa 1999 yılında, yeryüzünde 20.832 deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerde tahmini olarak 22.711 insan hayatını kaybetmiştir.10
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Ahir Zaman'da vuku bulacak depremlerin çokluğuna da dikkat çekilmiştir. Son yıllarda sık sık meydana gelen depremler, dünya kamuoyunun gündeminde ilk sıralarda yer almaktadır. |
Son otuz yılda dünyada gerçekleşen depremlerden birkaçı şöyledir:
◉ 28 Temmuz 1976’da Çin’de 7.8 büyüklüğündeki deprem oldu. 242 bin kişi hayatını kaybetti ve 164 bin kişi yaralandı.
◉ 7 Aralık 1988’de Ermenistan’da meydana gelen depremde 20.000 kişi hayatını kaybetti, 500.000 kişi de evsiz kaldı.
◉ 20 Haziran 1990’da İran’da yaşanan 7.7 büyüklüğündeki depremde 40 bin kişi öldü, 100 bin kişi yaralandı.
◉ 1995 yılındaki Kobe Depremi, 20 saniye sürmesine rağmen 100 milyar dolar civarında zarar oldu.
◉ Hindistan’da 26 Ocak 2001'de yaşanan 6.7 şiddetindeki depremde 25 bin kişi hayatını kaybetti, 166 bin kişi yaralandı.
◉ 26 Aralık 2003’de İran’da meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki depremde 31 bin 884 kişi hayatını kaybetti, 18 bin kişi yaralandı.
◉ 26 Aralık 2004’te Endonezya’da, 9.0 büyüklüğündeki deprem sonucu oluşan tsunamide 300 bin kişi hayatını kaybetti.
◉ 8 Ekim 2005’de Pakistan’da gerçekleşen 7.6 şiddetindeki depremde yaklaşık 100 bin kişi hayatını kaybetti.
Tüm bu vakalar Peygamberimiz (sav)'in 1400 yıl önce söylediği şu sözleri akıllara getirmektedir:
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
|
1- Sabah 25 Haziran 2001, 2- Haiti depremi, 3 - Pakistan depremi |
Depremler -hadislerde haber verildiği üzere- önemli kıyamet alametlerindendir. 2010 yılının ilk aylarında art arda meydana gelen 7 büyüklüğündeki Haiti depremi ve ve 8.8 şiddetindeki Şili depremi |
Kuran'da da deprem ile kıyamet arasındaki ilişkiyi işaret eden ayetler bulunmaktadır. Kuran'ın 99. Suresi'nin adı Zelzele (büyük sarsıntı, deprem) Suresi'dir. Sekiz ayetten oluşan bu surede yerin şiddetli sarsıntısı tasvir edilmekte, bunun ardından da kıyamet günü insanların diriltilecekleri ve Allah'ın huzurunda hesap verecekleri, zerre ağırlığınca da olsa yaptıkları işlerin karşılığını alacakları anlatılmaktadır:
Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,
Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman,
O gün (yer) haberlerini anlatacaktır.
Çünkü senin Rabbin ona vahyetmiştir.
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.
Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 1-8)
Bilindiği gibi, fakirlik, düşük gelir düzeyi nedeniyle insanın beslenme, barınma, kıyafet, sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlarından yoksun kalmasıdır. İleri teknolojik olanaklara rağmen fakirlik, günümüz dünyasının önündeki başlıca sorunlardan biridir. Halen Afrika, Asya, Güney Amerika ve Doğu Avrupa'da pek çok insan her gün açlıkla içiçe yaşamaktadır. Sömürgecilik ve vahşi kapitalizm dünyadaki gelir dağılımının geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler aleyhine bozulmasına neden olmuştur. Dünyada az sayıdaki mutlu azınlık ihtiyaçlarından fazlasına sahip iken fakirlik ve yoksulluğun getirdiği sorunlarla mücadele eden önemli sayıda insan bulunmaktadır.
Günümüzde dünya genelinde fakirlik çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.11 11 Bir milyar üç yüz milyon kişi günde 1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.12 Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur.13
Günümüzün ileri teknolojik olanaklarına rağmen fakirlik hala dünyanın en büyük sorunlarından biridir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün(FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. |
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden biri açlık çekmektedir.14
Gelir dağılımındaki adaletsizlik de son birkaç on yıl içinde aşırı derecede, düşünülenin çok ötesinde büyümüştür. Birleşmiş Milletler kaynakları göstermektedir ki 1960'da dünya nüfusunun en fakir %20'si ile en zengin %20'si arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, 1995'te 1'e 82 olmuştur.15 Sosyal adaletteki çöküşe bir örnek de dünyanın en zengin 225 şahsının servetinin dünya nüfusunun %47'sinin senelik gelirine eşit hale gelmesidir.16
İstatistiklerin ortaya koyduğu bu güncel veriler aynı zamanda, Peygamberimiz (sav)'in sözünü ettiği fakirliğin artacağı haberinin de göstergeleridir. Ahir Zaman'ın ilk döneminin belirtileri olan fakirlik ve açlık hadislerde şöyle bildirilmiştir:
1- Akit 22 Şubat 2000, 2- 3- Yeni Mesaj 10 Kasım 2000, 4- Yeni Binyıl 24 Temmuz 2000 5- Yeni Binyıl 23 Haziran 2000 6- Hürses Sayı:7810 |
Fakir-zengin ayrımına yol açan sosyal adaletsizliğin temel nedeni elbette Kuran ahlakının yaşanmamasıdır. |
Fakirler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 455)
Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 400)
H - Zengin-Fakir Kişi başına düşen gelir miktarı |
Fakirliğin artması ve insanlar arasındaki sosyal uçurumun giderek büyümesi Ahir Zaman'ın ilk döneminin belirtilerindendir. |
Peygamberimiz (sav)'in işaret ettiği dönemin günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.
Şüphesiz Rabbimiz sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir; insanlara zulmedici değildir. Ancak insanlar yaptıkları kötülük ve nankörlükler nedeniyle yoksulluk ve sıkıntılara zemin hazırlamaktadırlar. Elbette böyle haksız ve üzücü durumlar dini, ahlaki ve vicdani değerlerden yoksun, bencillik ve çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünya düzeninin kaçınılmaz sonucudur.
Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. |
2007 yılında başlayan, 2008 ve 2009 yılında şiddetini artıran ve 2014 yılına kadar sürmesi beklenilen ekonomik kriz de Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği alametlerden biridir. Yüzbinlerce insanın işsiz kalmasına, fakirliğin doruğa tırmanmasına, yüzlerce şirketin hatta ülkelerin batmasına sebep olan bu krizle ilgili hadislerden bazıları şunlardır:
1- Yeni Şafak 25 Nisan 2009 |
Çarşı ve pazarların tekarubu kıyamet alametlerindendir. Dedim ki "Pazarların tekarubu ne demektir?" Şunlardır: "Herkesin az kazançtan yakınması..." (İbni Merduveyh Ebu Hüreyre (ra)dan...) (Kıyamet Alametleri, Pamuk yayınları, s. 146)
Nuaym b. Hammad, İbni Mes'ud'dan rivayet edilen bir hadiste, Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışının öncesinin anlatıldığı dönem, "Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman" şeklinde tarif edilmektedir. Hadisin devamında ise Hz. Mehdi (as) döneminde bu fitnelerin son bulacağı haber verilmektedir: "... Biz O (Hz. Mehdi (as)) şahsı aramak için geldik ki, Fitneler Onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye (İstanbul) Onunla fethedilir. (Yani Hz. Mehdi (as) manen gönülleri fethedecek, büyük kültürel ilmi etki oluşturacaktır.) Biz onu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız..." (İbni Merduveyh Ebu Hüreyre (ra)dan...) (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 52)
(Hz. Mehdi (as)'nin zuhurundan (ortaya çıkışından) önce) piyasanın durgun olması, kazançların azalması olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 148)
Herkesin az kazançtan yakınması, paraları için zenginlerin saygı görmesi olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 146)
Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman.... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 39-40)
İçinde bulunduğumuz zamanda dünya toplumlarının sosyal yapılarını tehdit eden çok büyük bir tehlike söz konusudur. Bu tehlike insan bedenini ölüme götüren virüslere benzer şekilde sinsi bir faaliyet göstererek toplumu yıkıma sürüklemektedir. İşte bu tehlike bir insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yozlaşmasıdır. Eşcinselliğin, fuhuş ticaretinin, evlilik dışı cinselliğin, cinsel suçların, pornografinin, tecavüz vakalarının ve cinsel hastalıkların artışı ahlaki çöküşün bazı önemli göstergeleridir.
Bahsi geçen konular sürekli olarak dünya kamuoyunun gündemindedir. Pek çok insan çevresinde olup bitenlerin, tehlikenin farkında değildir veya bu olayları sosyal hayatın bir parçası olarak değerlendirme gafletine düşmektedir. Ancak istatistikler tehlikenin boyutlarının görülmemiş bir artışla her geçen gün büyüdüğünü göstermektedir.
1- Hürriyet 26 Haziran 2001, |
Dini ve ahlaki değerlerden yoksun toplumlar için AIDS hızla yayılan ve başa çıkılamayan bir bela olmuştur. |
Cinsel hastalık oranları insanlığın önündeki sorunların büyüklüğünü gözler önüne seren önemli bir kriterdir. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) kayıtlarına göre, cinsel yoldan bulaşan hastalıklar en çok rastlanan hastalık gruplarından birini oluşturmaktadır; raporlar her yıl tahmini olarak 333 milyon yeni vakanın meydana geldiğini göstermektedir.17 Bunlara ek olarak, AIDS büyük bir sorun olma konumunu korumaktadır. WHO istatistikleri bugüne kadar 18.8 milyon insanın bu hastalıktan hayatını kaybettiği gerçeğini ortaya koymaktadır.18 Dünya Sağlık Örgütü'nün AIDS ile ilgili 2000 yılı raporundaki şu ifadeler konuyu çok iyi özetlemektedir: "AIDS sosyal, ekonomik ve demografik yapılar üzerindeki yıkıcı etkisiyle benzersizdir." 19
Ürkütücü gelişmeler arasında eşcinselliğin yayılışı da oldukça dikkat çekicidir. Eşcinsellerin bazı ülkelerde resmi olarak evlenebilmeleri, evliliğin getirmiş olduğu sosyal haklardan istifade edebilmeleri, dernek ve partiler kurmaları, dünya çapında yapılanmaları, kutsal inançlara karşı gelmeleri, dini değerlere savaş açmaları, Peygamberimiz (sav)'in döneminden bu yana geçen on dört yüzyıllık süre zarfında sadece çağımıza mahsus olaylardır.
Günümüzdeki eşcinsellerin bu cüret ve pervasızlıkları eşcinselliği ile tanınmış Lut halkının başına gelenleri düşündürmektedir. Kuran'da anlatıldığı gibi, Allah Hz. Lut'un doğru yola davetine azgınlıkla karşılık veren Lut şehri ve halkını büyük bir felaketle helak etmiştir. Bu sapık toplumdan geri kalanlar halen bir ibret belgesi olarak Lut Gölü'nün suları altında durmaktadır.
Ahir Zaman toplumlarındaki ahlaki dejenerasyonu tasvir eden hadislerin bugünün dünyasında tam anlamıyla ortaya çıktığı açık bir gerçektir.
1- Hürriyet 13 Ekim 2009, 2- Sabah 10 Ekim 2009, 3- Hürriyet 3 Ekim 2002, 4- Gözcü 28 Mart 2006 |
Son yıllarda eş cinselliğin kaydettiği hızlı artış ürkütücü gelişmelerden biridir. Bu gelişmeler 14 asır önce Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde yer almıştır. |
Fuhşun utanma ve gizlemeye gerek duyulmaksızın, açıkça yapılmasının bir kıyamet alameti olduğu hadiste şöyle belirtilmiştir:
Fuhuş açık olmadan… kıyamet kopmaz. (Ramuz-El Ehadis, 91/7)
Toplumda evlilik dışı cinsel ilişkilerin yaygınlaşmasının bir işaret olduğu da Peygamberimiz (sav) tarafından şu şekilde dile getirilmiştir:
Zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir. (Buhari, Tecrid'i 1/16)
Ahlaki değerlerin, utanma duygusunun zayıflaması şöyle tasvir edilmiştir:
Kıyamet yaklaşınca… kadınla yolun ortasında cinsel münasebette bulunacak kadar haya ortadan kalkar.(Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 97)
Çok ilginçtir son dönemde bazı ülkelerde birtakım TV kanallarında gizli kamerayla çekilmiş fuhuş görüntüleri yayınlanmaktadır. Yollarda insanlarla pazarlık yapan hayat kadınları herkesin gözü önünde açıkça yol ortalarında fuhuş yapmaktadırlar. Burada, hadiste kıyamet alameti olarak belirtilen bir olay daha tam dikkat çekildiği şekilde ortaya çıkmış ve milyonlarca insana bu olay gösterilmiştir. Hadisler göstermektedir ki eşcinselliğin normal bir yaşam biçimi olarak kabul edilmesi kıyamet öncesindeki dönemin önemli bir belirtisidir:
1- Hürriyet 27 Temmuz 2001, 2- Milliyet 14 Eylül 2000, 3- Yeni Binyıl 22 Ocak 2000, 4- Milliyet 13 Mayıs 2001, 5- Milliyet 16 Ekim 2000, 6- Sabah 30 Ocak 2001 |
Toplumlardaki ahlaki çöküntünün birer delili olan benzer haberler her gün gazete sayfalarında yer almakta ve pek çok insan tarafından normal karşılanmaktadır. |
Erkekler kadınlara benzeyecek, kadınlar erkeklere benzeyecek. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 451)
Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ramuz-El Ehadis, 448/8; Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
Kıyamet alametleri ile ilgili hadisler bizlere söz konusu işaretlerin baş göstereceği dönemin ayrıntılı bir tasvirini sunmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in sözlerinden anlaşılmaktadır ki, Ahir Zaman'ın birinci safhası dinin görünüşte uygulandığı, fakat gerçekte Allah'ın dininin ve Kuran ahlakının neredeyse tamamen terk edildiği bir dönemdir. Apaçık olan Kuran ayetlerinin görmezlikten gelindiği, Allah adına hükümler öne sürüldüğü, dinde ayrılığa düşüldüğü, ibadetlerin gösteriş amaçlı yapıldığı, dinin çıkar ve menfaat sağlamak için araç olarak kullanıldığı bir zamandır. İmanın bilgi ve araştırmaya değil de taklitçiliğe dayalı olması da bu dönemin bir özelliğidir. Bu devirde sözde Müslümanlar çoğunlukta, hakiki alimler ve samimi Müslümanlar ise azınlıktadır.
Peygamberimiz (sav) tarafından günümüzden on dört yüzyıl önce bildirilen ve tamamı içinde bulunduğumuz çağda eksiksiz yaşanan alametler şunlardır:
Kuran'da bildirildiğine göre, Peygamberimiz (sav) ahiret günü kendi kavminin "Kuran'ı terk edilmiş (bir kitap) olarak bıraktığını" (Furkan Suresi, 30) ifade edecektir.
Hadislerde de Ahir Zaman'da Kuran'ın yol gösterici vasfının göz ardı edileceği, Kuran'dan uzaklaşılacağı şöyle bildirilmiştir:
İnsanlara bir zaman gelir ki Kuran-ı Kerim bir vadide, insanlar başka bir vadide olurlar. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 23)
İnsanlara bir zaman gelecektir ki Kuran-ı Kerim'in yalnız resmi, İslam'ın yalnız ismi kalacaktır. Onlar İslam'dan en uzak insanlar oldukları halde İslami isimlerle isimlenecekler, mescitleri görünüşte mamur olduğu halde hidayet yönünden harap olacaktır. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 24)
◉ Cuma Suresi'nin 5. ayetinde, "Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir." benzetmesi yapılmıştır. Kuşkusuz bu ayette Müslümanlar uyarılmakta, aynı vahim hataya düşmemek için dikkatli olmaları gerektiği hatırlatılmaktadır. Zira Kuran öğüt alınması ve üzerinde düşünülmesi için indirilmiş bir Kitap'tır.
1- Star 20 Ağustos 1999, 2- Ortadoğu 21 Temmuz 2001, 3- Yeni Mesaj 1 Kasım 1999, 4- Yeni Şafak 3 Aralık 1999 |
Allah'ın ayetlerde kesin olarak haram kıldığı faiz günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. |
Yıldızlarla geleceğe dair haberler almaya çalışmak da kıyamet alameti olarak hadislerde haber verilmiştir. |
◉ Peygamberimiz (sav) Kuran'ın okunmasına rağmen içerdiği bilgi ve hikmet üzerine düşünülmemesinin Ahir Zaman'ın bir özelliği olduğunu şöyle ifade etmiştir:
Bundan sonra birtakım, Kuran okuyan fakat okudukları dillerinde kalan, kalplerine inmeyeninsanların türeyeceği bir zaman gelecektir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 61)
Enam Suresi'nin 26. ayetinde insanları "Kuran'dan alıkoyanlara" dikkat çekilmektedir. Hadislerden de sapkın fikir akımlarının, hak ve hakikatten uzak sistemlerin kıyamet öncesinde, insanları Allah'ın yolundan saptıracak büyük fitneler meydana getireceği anlaşılmaktadır.
Kıyamet önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. (Ramuz-El Ehadis, 121/5)
Kıyamete yakın karanlık gecelerin parçaları gibi karışıklıklar olacaktır. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlayacak, mümin olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır. (Kur'an ve Sünnette Kiyamet ve Ahiret, s. 155 )
◉ Haram ve helal fiilleri Allah Kuran'da eksiksiz olarak bildirmişken, dinde aslında olmayan kuralların ve hükümlerin ortaya çıkması bir kıyamet alametidir:
Haram olan şeylerin helal sayılması… kıyamet alametlerindendir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454 )
◉ Ahir Zaman'da alim olarak kabul edilen bazı insanların gerçekte ikiyüzlü ve sahtekar olduklarını, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle haber vermiştir:
Ahir Zaman'da kurt okuyucular olacak. Kim o zamana yetişirse, şerlerinden Allah'a sığınsın. Onlar çok kokmuş insanlardır. Riyakarlık (ikiyüzlülük) hakim olacak, riya (ikiyüzlülük) ve gösterişten utanılmayacak. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 470)
Alimler ilmi sırf para kazanmak için öğrendiğinde… dini dünyalık karşılığında sattıklarında… hükmü sattıklarında… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
Ahir Zaman'da öyle adamlar çıkacak ki, dinlerini dünya menfaatleri karşılığında satacaklardır. Bunlar yumuşak görünmek için koyun postuna bürünecekler, dilleri şekerden tatlı, fakat kalpleri kurt kalbi gibi katı olacaktır. (Tirmizi, Zühd, 60)
◉ İslam'ın kurallarına gereken saygı ve özeni göstermeyen, dini, kendi menfaatleri doğrultusunda araç olarak kullanmaktan çekinmeyen insanların durumu da şu şekilde anlatılmıştır:
Ümmetimin son zamanlarında mescitlerini süsleyip kalplerini harap bırakan, elbisesini sakınıp koruduğu kadar dinini sakınıp korumayan, dünya işlerinin yolunda gitmesi uğrunda dinini vasıta yapmağa aldırış etmeyen birtakım insanlar türeyecektir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 25)
◉ İyiliğin tavsiye edilmesi ve kötülüğün önlenmesinin Allah'ın önemli bir emri olduğu bilindiği halde yapılmaması da kıyametin yaklaştığının bir göstergesidir:
İyilik terk edilip emredilmediğinde, kötülük işlenip alıkonulmadığında… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
Kıyamet yaklaşır, hayırlı işler azalır. (Kıyamet Alametleri, s. 264 )
◉ Samimi Müslümanların günahkarların baskısı altında zayıf duruma düşmelerinin bir kıyamet alameti olduğu hadiste şöyle bildirilmiştir:
(Kıyametin bir alameti) Mescitler içerisinde günahkarların seslerinin yükselmesi ve günahkarların dinin emrettiklerini yerine getiren samimi müminler üzerine galip gelip onlara tahakküm etmeleridir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 450)
◉ Peygamberimiz (sav)'in verdiği bir haber de Ahir Zaman'da gerçek müminlerin neredeyse yok denecek kadar az sayıda olmasıdır:
İnsanlara bir zaman gelir ki camilerinde toplanıp namaz kılarlar. Fakat aralarında mümin bulunmaz. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 17)
Samimi müminlerin inançlarını saklamaları ve ibadetlerini gizli sürdürmelerinin hadisteki tasviri şöyledir:
Bu gün sizin aranızda münafıkların gizli yaşadıkları gibi bir zaman gelir ki mümin olanlar da diğerlerinin arasında gizli olarak dini hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 9)
◉ Cami ve mescitlerin sadece yol olarak kullanılan mekanlara dönüşmesinin bir işaret olduğu aşağıdaki hadiste haber verilmektedir:
Mescitler namaz kılınmayıp gelip geçilen bir yol haline geldiği… bir zaman gelmedikçe kıyamet kopmaz. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 87)
Ahir Zaman'da Kuran'ı Allah'ın rızasını kazanmak için değil de kazanç elde etmek için okuyan insanların da ortaya çıkacağı hadiste şöyle dile getirilmiştir:
Kim Kuran okursa (mükafatını) Allah'tan istesin. Zira son zamanlarda Kuran okuyup (mükafatını) insanlardan isteyen birtakım insanlar türeyecektir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 9)
Kuran'ın sadece haz almak için adeta bir şarkı gibi okunması (Allah'ı ve Kuran'ı tenzih ederiz) da bir işarettir:
Kuran-ı Kerim'in şarkı söylercesine okunup haz duyulduğu, hatta kişi alim olmadığı halde bu okuyuşundan dolayı itibar gördüğü zaman…. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 31)
◉ Müslüman olarak tanınan bazı şahısların çarpık bir kader anlayışına sahip olmaları, bazılarının da yıldızların geleceğe dair haber verdiğine inanmaları Ahir Zaman'ın göstergelerindendir:
Ahir zamanda ümmetim hakkında en çok endişe duyduğum: yıldızlara (inanmak), kaderi yalanlamak. (Ramuz-El Ehadis, 1/1540)
◉ Faizin, Allah'ın haram kıldığı bir fiil olmasına rağmen alenen uygulanmasının bir alamet olduğu hadiste şöyle belirtilmiştir:
Kıyamet alametlerindendir:.. faizin aşikar olması. (Ramuz-El Ehadis, 448/8)
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, faiz yemeyen adam kalmaz. Onu yemese bile kendisine tozu isabet eder.(Ramuz-El Ehadis, 360/8, 503/7)
◉ Hac ibadetinin yapılış amacının gezmek, ticaret yapmak, gösteriş yapmak veya dilenmek olması Ahir Zaman'ın bir diğer belirtisidir:
İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki zenginler tenezzüh (seyahat) için, orta halliler ticaret için, onların kurraları (alimleri) riya ve gösteriş için, fakirleri ise dilenmek için hac ederler. (Ramuz-El Ehadis, 503/8)
"Ahir Zaman" olarak adlandırılan dönem, toplumsal yozlaşmanın en ileri boyutlara ulaştığı dönemdir. Toplumun temelini oluşturan sosyal yapılarda büyük bir bozulma gözlemlenmektedir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bugün yaşanan toplumsal çöküşle ilgili çok açık işaretler yer almaktadır. |
Günümüz insanlarının karşı karşıya olduğu önemli bir sorun toplumun temelini oluşturan sosyal yapılardaki bozulmadır. Toplumsal çöküş değişik şekillerde kendini göstermektedir. Dağılmış aileler, boşanmalardaki artış ve gayrimeşru çocuklar aile kurumundaki tahribatın doğal sonucudur. Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, endişe ve kaos pek çok insanın hayatını adeta bir kabusa dönüştürmektedir. Manevi boşluk içindeki insanlar bunalımlarına çare ararken alkol ve uyuşturucu bataklığına düşmekte veya karanlık yollara girmektedir. Çözüm yolu kalmadığını düşünen bazıları da intiharı bir kurtuluş zannetmektedirler.
Toplumsal yozlaşmanın en çarpıcı göstergelerinden birisi de yasalara aykırı davranışlardaki büyük artıştır. Suç oranlarındaki artış konunun uzmanlarını dahi hayrete düşüren boyutlara ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler Uluslararası Suç Önleme Merkezi'nin hazırladığı "Evrensel Suç ve Adalet Raporu" tüm dünya ülkelerini kapsayan şu genellemeleri içermektedir:
Ortalama olarak, suç oranları 1980'lerde olduğu gibi, 1990'larda da yükselmeye devam etmektedir.
Dünyanın neresi olursa olsun, beş yıllık bir periyotta, büyük şehirlerin sakinlerinin üçte ikisi en az bir kere suç sayılan fiillerin hedefi olmaktadır.
Evrensel olarak ciddi suçlara hedef olma olasılığı (soygun, cinsel suçlar, saldırı) beşte birdir.
Bölge ayrımı olmaksızın, gençler kategorisindeki mülkiyete yönelik suçlar ve şiddet suçlarının her ikisi de ekonomik problemler ile ilgilidir.
Son yıllarda yasadışı uyuşturucu madde türleri sayıca artmış ve nitelik olarak da çeşitlenmiştir.20
Aslında söz konusu olaylarda şaşılacak bir durum yoktur. Böyle bir sosyolojik gelişmenin nedenleri Kuran'daki geçmiş toplumların kıssalarında açıkça anlatılmaktadır. Sosyal dejenerasyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan her türlü sorun insanların Allah'ı ve yaratılış amaçlarını unutmalarının, hak dinden ve manevi değerlerden uzaklaşmalarının kaçınılmaz bir sonucudur.
Toplumsal bozulmanın unsurları aynı zamanda Peygamberimiz (sav)'in on dört yüzyıl önce haber verdiği, günümüzde de eksiksiz olarak ortaya çıkan gelişmelerdir. Hz. Muhammed (sav)'in "insanların ihtilaf ve içtimai (sosyal) sarsıntılar içinde bulundukları zaman" (Ramuz-El Ehadis, 7/7) olarak tanımladığı Ahir Zaman'ın ilk devresi ile ilgili hadisler şöyledir:
◉ Hadislerden anlaşılmaktadır ki, toplumda kötü insanların çoğalması, güvenilir kabul edilen bazı insanların gerçekte yalancı, yalancı olarak tanınan bazılarının da gerçekte güvenilir kişiler olması Ahir Zaman'ın bir özelliğidir:
1- Asabi 10 Ocak 2000, 2- Akşam 22 Ocak 2001, 3- Akit 4 Nisan 2001, 4- Milli Gazete 13 Haziran 2000, 5- Yeni Yüzyıl 17 Haziran 1997, 6- Akit 17 Mart 2001, 7- Radikal 21 Şubat 2001, 8- Akit, 19 Ekim 2000, 9- Yeni Mesaj 30 Nisan 2000 |
Gazetelerde yer alan ve toplumdaki ahlaksızlıkların dolayısıyla kötü insanların sayısının arttığını kanıtlayan bu gibi haberler Ahir Zaman'ın da habercisidirler. |
İnsanlar üzerine aldatıcı seneler gelecek. O senelerde… haine itimat edilecek, doğru kişi hain sayılacak. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 476)
Kötülerin çoğaldıkça çoğalması, yalancıların doğru kabul edilip doğruların yalancı sayılması, hainlerin güvenilir, güvenilir kimselerin hain sayılması… kıyamet alametlerindendir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 92)
Dünyada alçak oğlu alçak kimseler insanların en mutlusu oluncaya kadar kıyamet kopmayacaktır. (Tirmizi, Fiten, 37)
◉ Dinimizin kurallarına ve kanunlara uygun elde edilmiş kazanç ile güvenilir insanların az bulunacağı hadiste şöyle belirtilmiştir:
Ahir Zaman'da ümmetim içerisinde en az bulunacak şey helal para ve kendisine güvenilir arkadaştır. (Suyuti, Camiü's-Sagir, 2/71)
◉ Gerçek şahitliğin gizlenmesi, yalancı şahitliğin ve iftiranın ise yaygınlaşması bir alamettir:
Kıyametten hemen önce… yalancı şahitlik yaygınlaşır, hakka şahitlik ise gizlenir. (Ramuz-El Ehadis, 1/121)
İftiranın yaygınlaşması kıyamet alametlerindendir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 450)
◉ Pek çok toplumda tek üstünlük kriterinin zenginlik olması, saygının kişinin zenginliğine endeksli olmasının bir kıyamet alameti olduğu şöyle bildirilmiştir:
Zengine itibar edilip kendinden daha üstün kişiler ona ayağa kalktıklarında ve ona selam verdiklerinde… kıyamet yaklaşmış demektir. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480-481)
◉ İnsanlar arasındaki sosyal ilişkilerin bozulmasının da bir işaret olduğu hadislerdeki tasvirlerden anlaşılmaktadır:
Selam halka değil de özel insanlara verilinceye… kadar kıyamet kopmaz. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 470)
Kişinin yalnız tanıdıklarına selam vermesi… kıyamet alametlerindendir. (Ramuz-El Ehadis, 121/4)
◉ Sorumluluğun işin ehli olmayanlara verilmesinin sonuçları da aşağıdaki hadiste şöyle vurgulanmaktadır:
İş ehil olmayana verilince, artık kıyameti bekle! (Zebidi, Tecridi Sarih, 12/201)
◉ Aile, akraba ve komşuluk ilişkilerinin bozulması, fertler arasındaki sosyal ve manevi değerlerin kaybolması bu dönemin başka bir özelliğidir:
1- Posta 16 Şubat 2001, 2- Türkiye 24 Mayıs 2001 |
Ahir Zaman'ın en önemli özelliklerinden biri de insanlar arasında sevgi ve saygının kalmamasıdır. Sokakta yere yığılmış hasta bir kişiye kimsenin yardım etmemesi günümüzde sık rastlanılabilen bir durumdur. |
Kişinin annesine isyan etmesi, babasına sıkıntı vermesi… (Tirmizi, Fiten, 38)
◉ Gençlerin sinirli olmaları, çocuklar ile yetişkin insanlar arasındaki sevgi ve saygı ilişkilerinin bozulması hadislerde şöyle anlatılmıştır:
1- Akit 19 Ekim 2000, 2- Akşam 26 Haziran 1999, 3- Milli Gazete 5 Ocak 2001, 4- Sabah 23 Mart 2001 |
Son dönemdeki ahlaki çöküşü belgeleyen küpürler. |
Büyükler küçüklere merhamet etmediklerinde, küçükler de büyüklerine saygı göstermediklerinde… çocuk öfkeli olduğunda… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
◉ Hadisler göstermektedir ki, aile kurumundaki bozulmaya bağlı olarak boşanmaların ve evlilik dışı çocukların çoğalması Ahir Zaman toplumlarının bir niteliğidir.
1- Akit 1 Şubat 2001 |
Aile yapısındaki bozulma, insanlar arasındaki iletişimsizlik, ilişkilerin sevgi ve saygıya değil de çıkara ayarlı olması, yalnız insanların artması gibi sorunlar Ahir Zaman toplumlarının ortak özelliklerindendir. Hadislerde haber verilen bu bozulmalar kıyametin yaklaştığının anlaşılması ve Allah'a yönelip dönülmesi için birer ibret vesilesidir. |
Boşanmaların çoğalması… kıyamet alametlerindendir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 455)
Kıyamet yaklaşınca… gayri meşru çocuklar çoğalır. (Ramuz-El Ehadis, 33/7)
◉ Materyalist felsefe ve dünya görüşlerinin etkisiyle insanların ahireti unutmaları, dünyaya büyük bir hırsla bağlanmaları kıyamet öncesindeki dönemin bir vasfıdır:
İnsanlarda cimrilik ve hırs artacak. (Müslim, İmare, 176; İbni Mace, Fiten, 24)
Kıyamet yaklaştı. Halbuki insanlar dünyaya karşı ancak hırslarını arttırıyorlar, Allah'tan da uzaklaşıyorlar. (Suyuti, Camiü's-Sagir, 2/57)
◉ Birbirlerine kaba sövgü ve küfürlerle hitap eden insanların durumu hadiste şöyle ifade edilmiştir:
Son zamanlarda türeyen, birbirleriyle karşılaştıkları zaman selamları lanetleşmeden ibaret olan sarhoş ve asi bir nesil (ortaya çıkmadıkça)… (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 54)
Bazı dedikodu dergileri. |
◉ Bu dönemin başka bir özelliği de dedikodu ve alayın büyük rağbet görmesidir:
Dedikoducuların, gıybetçilerin ve alaycılarınartması kıyamet alametlerindendir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 93)
◉ Dalkavukların toplum içinde itibar görmeleri de şöyle haber verilmiştir:
Kıyamet yaklaşınca… o devrin en itibarlıları yaltaklık ve dalkavukluk yapanlardır. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 97)
Sığırların dilleriyle yalayarak yediği gibi, dilleriyle geçimlerini temin eden birtakım insanlar ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmaz.(Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 101)
◉ Ahir Zaman'da sık karşılaşılan bir durum da ticaret hayatında sahtekarlığın ve rüşvetin olağan hale gelmesidir:
1- Güneş 22 Ocak 2000, 2- Milli Gazete 30 Temmuz 2001, 3- Gözcü 19 Mayıs 2001, 4- Hürriyet 4 kasım 1999, 5- Radikal 1 Eylül 2000 |
Kıyamet yaklaşınca… ölçü ve tartılarda hile yapılır. (Ramuz-El Ehadis, 33/7)
Rüşvetlerin alınması… kıyamet alametlerindendir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454)
1- Hürriyet 27 Mart 2001, 2- Yeni Mesaj 17 Haziran 2001, |
◉ Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman'da cinayetlerin artışını şöyle bildirmiştir:
Cinayetler artmadıkça… kıyamet kopmaz. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 468)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bilindiği gibi, günümüzden on dört yüzyıl önce yaşamıştır. Tarihi kaynaklar Arap toplumunun, Kuran'ın tebliğ edildiği dönemde, evren ve doğa üzerine herhangi bir inceleme yapabilecek teknolojiye sahip olmadığını göstermektedir. Bu tespit şu anlama gelmektedir ki, Peygamberimiz (sav)'in yaşadığı dönem ile günümüzün bilim ve teknoloji düzeyi arasında kıyas kabul etmez bir farklılık vardır. Aslında bu ayrılık 20. yüzyılın başı ile 21. yüzyılın başı arasında bile oldukça büyüktür. Bundan birkaç on sene önce isimleri bile telaffuz edilmeyen bazı teknolojik yeniliklerin bugünün vazgeçilmez unsurları olması buna canlı bir delildir.
Bu devasa farklılıklara rağmen Peygamberimiz (sav) 7. yüzyılda, geleceğe yönelik bazı haberler vermiştir. İlerleyen sayfalarda da Ahir Zaman'daki bilim ve teknoloji ortamını tasvir eden söz konusu hadisler incelenecek, Peygamberimiz (sav)'in on dört yüzyıl önce verdiği haberlerin günümüzde aynı şekilde gerçekleştiği gözler önüne serilecektir.
Uzun yaşamak çağlar boyunca insanların belli başlı hedefleri arasında yer almıştır. Bu uğurda büyük bir çaba harcanmıştır. Konuyla ilgili olarak, Hz. Muhammed (sav) de Ahir Zaman'daki gelişmeleri haber verdiği bir hadisinde şunları söylemiştir:
1- Radikal 3 Mayıs 2000, 2- Sabah 10 Şubat 2001, 3- Gözcü 19 Mayıs 2001, |
Bu küpürlerde yer alan bilimsel gelişmeleri Peygamber Efendimiz (sav) 1400 yıl öncesinde Ahir Zaman alameti olarak haber vermiştir. |
Onun zamanında… ömürler uzayacaktır. (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar, s. 43)
Peygamberimiz (sav)'in verdiği bu haberin üzerinden on dört asır geçmiştir. Kayıtlar geçen bu zaman aralığında, ortalama yaşam süresinin içinde bulunduğumuz çağda diğer tüm dönemlerden daha fazla olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hatta 20. yüzyılın başları ile sonları arasında dahi büyük bir fark vardır. Örneğin 1995 yılında doğmuş olan bir çocuğun 1900'lerde doğmuş birisine göre ortalama 35 yıl daha uzun yaşayacağı tahmin edilmektedir.21 Bu konudaki çarpıcı bir başka örnek de geçmişte 100 seneden fazla yaşayan insanların oldukça nadir, günümüzde ise çok sayıda olmasıdır.
Birleşmiş Milletler Nüfus Departmanı kaynaklarına göre, son birkaç yılda dünya nüfusu yüksek ölüm oranlarından düşük ölüm oranlarına doğru dikkate değer bir geçiş devresindedir. Demografik devrim olarak nitelenen bu gelişmenin merkezinde de yaşlıların sayıca ve oranca artışı yer almaktadır. Böylesine hızlı ve geniş ölçekli bir gelişmenin uygarlık tarihinin hiçbir döneminde görülmediği de aynı kaynakta vurgulanmaktadır.22
Şüphesiz yaşam süresindeki bu artış sebepsiz değildir. Tıp teknolojisinin ilerlemesine bağlı olarak sağlık hizmetlerindeki gelişme insanların böyle bir nimete kavuşmasına olanak sağlamıştır. Bunlara ek olarak, genetik bilimindeki gelişmeler ve halen büyük bir hızla ilerlemekte olan İnsan Genomu Projesi sağlık alanında yepyeni bir dönem başlatmak üzeredir. Bu ilerlemeler geçmiş zamanlarda yaşayan insanların hayal bile edemeyeceği bir boyuttadır. Tüm bu gelişmelere dayanarak şunu söylemek mümkündür: Yaşadığımız çağın insanları yukarıdaki hadisin haber verdiği uzun ve sağlıklı hayat standardını yakalamışlardır.
20. ve 21. yüzyılı geçmiş yüzyıllardan ayıran önemli bir özellik de okuryazarlık oranlarında kaydedilen ilerlemedir. Geçmiş dönemlerde okuryazarlık toplumun belirli bir kesiminin sahip olduğu bir imtiyaz statüsünde kalmıştır. 20. yüzyılın sonlarına doğru ise başta UNESCO olmak üzere, hükümetler ve sivil toplum örgütleri dünya genelinde kampanyalar düzenlemişlerdir. Bu eğitim seferberliği, teknolojik yeniliklerin de insanlığın hizmetinde kullanılmasıyla birlikte günümüzde meyvelerini vermektedir. UNESCO'nun 1997 yılında yayınlanan raporuna göre, dünya nüfusunun %77.4'ü okur-yazar konumundadır.23
Teknolojik imkanlardan faydalanılarak yürütülen çalışmalar ile okur-yazar oranı günümüzde %80'lere ulaşmıştır. |
Bu rakam kuşkusuz, geçen on dört yüzyıl içindeki en yüksek orandır. Aynı zamanda da Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde haber verdiği Ahir Zaman toplumlarının bir niteliğidir:
Kıyametin yaklaşmasına doğru… okuryazar çoğalır. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 93; Ramuz-El Ehadis, 1/121)
Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği, içinde bulunduğumuz dönemin ileri teknolojik koşullarını tasvir eden bir işaret de yüksek binaların inşa edilmesidir.
Yüksek yüksek binalar inşa edilmedikçe… kıyamet kopmaz. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 468)
Yüksek binalar ve inşaat teknolojisindeki yarış, içinde bulunduğumuz dönemi tasvir eden hadislerde 14 asır önce haber verilmiştir. |
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Yüksek binalar yapmada insanlar birbirleriyle yarışacak. (Buhari, Fiten, 25; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/313)
Mimarlık ve mühendislik tarihine baktığımızda görürüz ki, yüksek katlı binalar 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmeye başlanmıştır. Teknolojinin ilerlemesi, çeliğin yaygınlaşması ve elektrikli asansörlerin kullanılması gökdelen olarak tabir edilen yapıların inşaatına hız kazandırmıştır. Gökdelenler 20. ve 21. yüzyıl mimarisinin önemli bir parçası olmuş, günümüzde de birer prestij sembolü haline gelmiştir. Hadiste belirtilen, insanların yüksek binalar yapma yarışı da ülkelerin daha yüksek gökdelenler yapabilmek için büyük bir rekabet ve yarış içerisine girmeleriyle tam olarak gerçekleşmiştir.
Tarih boyunca ulusların zenginlikleri ve güçleri, sahip oldukları ulaşım teknikleri ile doğrudan doğruya bağlantılı olmuştur. Etkili ulaşım sistemlerini kuran toplumlar kalkınma atılımlarını gerçekleştirmişlerdir.
Peygamberimiz (sav) de Ahir Zaman'ın özelliklerini anlatırken, ulaşımın gelişeceğini şöyle ifade etmiştir:
Sesten 7 kat hızlı gidebilen hipersonik jetler |
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Zaman kısalacak ve vasıtalarla mesafeler kısalacak. (Buhari, Fiten, 25; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/313)
Yukarıdaki hadisin son bölümündeki mesaj oldukça açıktır. Ahir Zaman'da yeni araçlarla uzak mesafelerin kısa hale geleceği bildirilmiştir. Yaşadığımız yüzyılın sesten hızlı uçakları, trenleri ve diğer gelişmiş ulaşım araçlarıyla, eski dönemlerde aylar süren yolculuklar şimdi birkaç saat içinde, üstelik çok daha güvenli, rahat ve konforlu bir biçimde yapılabilmektedir. Hadisin işareti de bu şekilde gerçekleşmektedir.
20. ve 21.yüzyılda teknoloji oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Özellikle ulaşım teknolojisi, mimarlık ve diğer mühendislik kollarında mükemmel sonuçlara ulaşılmıştır.
Günümüzün ileri teknoloji ürünü ulaşım araçlarına Allah Kuran'da şu şekilde işaret etmiştir:
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkepleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır. (Nahl Suresi, 8)
Yukarıda verdiğimiz hadisin birinci bölümündeki "zaman kısalacak" ifadesine de bu değerlendirme ışığında bakmak yerinde olacaktır. Açıktır ki, Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman'da işlerin diğer dönemlere oranla daha kısa zaman dilimlerinde tamamlanacağını bu şekilde ifade etmiştir. Gerçekten de bilimin ilerlemesi her işin çok daha kısa sürelerde yapılmasına ve çok daha mükemmel sonuçlar elde edilmesine imkan tanımaktadır. Benzer başka bir hadis de bu görüşümüzü doğrulamaktadır:
Zaman kısalıp sene ay, ay hafta, hafta gün, gün saat, saat de ateş tutuşturacak kadar az bir zaman olmadıkça kıyamet kopmaz. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 95)
1-Hürriyet, 9 Ekim 1999, 2- Hürriyet, 3 Mayıs 2001 |
Her işin daha kısa sürede yapılmasını sağlayan bazı teknolojik aletler. |
Örneğin asırlar önce kıtalar arasında haftalar alan haberleşme şu anda internet ve iletişim teknolojileriyle saniyeler içerisinde tamamlanmaktadır. Geçmişin kervanları ile aylar süren seyahatler sonucu ulaşılabilen eşyaları, günümüzde anında temin etmek mümkündür. Çok değil, daha birkaç yüzyıl önce tek bir kitabın yazılması için geçen sürede bugün milyarlarca kitap basılabilmektedir. Temizlik, yemek pişirme, çocuk bakımı gibi gündelik işler, "teknolojik " aletlerin yardımıyla vakit almaktan çıkmıştır.
Bu örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir. Elbette burada üzerinde durulması gereken Peygamberimiz (sav)'in 7. yüzyılda haber verdiği kıyamet işaretlerinin günümüzde aynen gerçekleşmesidir.
Hadislerde bildirilen diğer bir alamet olan Ahir Zaman'da "ticaretin yaygınlaşması" (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 473) da ulaşımdaki ilerlemelere paralel olarak tam anlamıyla gerçekleşmiş durumdadır. Gelişmiş ulaşım araçları tüm dünya ülkelerinin kendi aralarında yoğun ticari ilişkiler kurmalarına ortam hazırlamıştır.
Peygamberimiz (sav)'in verdiği haberler arasında oldukça dikkat çeken bir bilgi de günümüzün iletişim teknolojisine işaret eden hadislerdir. Mucize niteliğine sahip bu haberlerden birisi şöyledir:
Kişiye kamçısının ucu konuşmadıkça… kıyamet kopmaz. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 471)
Tek bir tuş ile binlerce kilometre öteye sesi ve görüntüyü taşıyan teknoloji rivayetlerle şaşırtıcı bir şekilde paralellik göstermektedir. Son yıllarda keşfedilen tüm iletişim araçları Ahir Zaman'da yaşadığımız gerçeğini bir kez daha akla getirmektedir. |
Bu hadis dikkatli bir şekilde değerlendirildiğinde, içinde gizlenen hakikatler anlaşılabilir. Kamçı bilindiği gibi, eski çağlarda özellikle at, deve gibi binek hayvanlarını sürerken yaygın olarak kullanılmış bir araçtır; hadis incelendiğinde Peygamberimiz (sav)'in bir benzetme yaptığı ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde yaşayan insanlara yönelik şöyle bir soru hazırlayalım: "Kamçının şekline benzetebileceğimiz ve konuşan nesne nedir?"
Bu sorunun en mantıklı cevabı telsiz, cep telefonu veya benzeri iletişim araçları olacaktır.
Cep telefonu veya uydu telefonu gibi kablosuz iletişim araçlarının çok kısa bir geçmişi olduğunu göz önünde bulundurursak, Peygamber Efendimizin 1400 yıl önce yaptığı tasvirin de ne kadar hikmetli olduğu anlaşılacaktır.
Kıyamet öncesi zaman diliminin içinde bulunduğumuza dair bir haber daha böylece tecelli etmiştir.
Peygamberimiz (sav)'e ait başka bir rivayette de haberleşme teknolojisinin gelişimine şöyle işaret edilmektedir:
Kişiye (kendi) sesi konuşmadıkça… kıyamet kopmaz. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 471)
Hadisteki mesaj oldukça açıktır: Kişinin kendi sesini duymasının Ahir Zaman'ın bir özelliği olduğu belirtilmektedir. Şüphesiz insanın kendi sesini işitebilmesi için öncelikle sesini kayıt etmesi ve sonra da dinlemesi gerekmektedir. Ses kayıt ve reprodüksiyon teknolojisi de 20. yüzyılın bir ürünüdür; bu gelişme bilimsel bir dönüm noktası olmuş, haberleşme ve medya sektörlerinin doğmasına yol açmıştır. Ses kaydı özellikle bilgisayar ve lazer teknolojilerindeki son gelişmelerle mükemmele ulaşmış durumdadır.
Kısacası, günümüzün elektronik aletleri, mikrofonları ve hoparlörleri sesin kaydedilmesi ve dinlenmesine imkan sağlamakta ve bizlere yukarıdaki hadisin verdiği haberin tecelli ettiğini göstermektedir.
Ahir Zaman'ı tasvir eden hadislerdeki haberleşme teknolojisine işaret eden haberler yukarıdakilerle sınırlı değildir. Konuyla ilgili diğer hadislerde de oldukça dikkat çekici işaretler yer almaktadır:
14 asır önce, "kişiye kendi sesinin konuşması" olarak tarif edilen ses kaydı ve sesin dinlenmesine imkan tanıyan teknoloji hadislerde haber ve rilen alametlerden biridir. |
O günün alameti: Semadan (gökyüzünden) bir el uzanacak ve insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.(El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar, s. 53)
O günün alameti semada (gökyüzünde) uzatılmış ve insanların kendisine bakıp durduğu bir el'dir. (Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 69)
Yukarıdaki hadislerde belirtilen "el"in mecazi bir anlamı olduğu açıktır.
İnsanların baktıklarında görebilecekleri bir nesne geçmiş dönemler için fazla bir anlam taşımamaktadır. Ancak bugünün dünyasının vazgeçilmez bir parçası olan televizyon, kamera ve bilgisayar gibi cihazlar hadislerde tarif edilen olaya tam olarak açıklık getirmektedir. Yani bu hadiste geçen "el" ifadesi, güç anlamında kullanılmıştır. Ve gökten dalgalar halinde gelen görüntülere yani televizyona işaret ettiği anlaşılmaktadır.
Konuyla ilgili diğer rivayetler de oldukça ilgi çekicidir:
Semadan (gökyüzünden) bir ses onu ismiyle çağıracak ve doğuda, batıda… olan bile bu sesi duyacak…(El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar, s. 54-55)
Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır, her kavim kendi dilinden duyacaktır. (Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 51)
Semadan (gökyüzünden) bir ses ki herkes bunu kendi lisanında işitir.(Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 37)
Bu hadisler bütün yeryüzünde duyulacak ve her toplumun kendi lisanlarında işitecekleri bir sesten bahsetmektedir; bu şekilde radyo, televizyon ve benzeri haberleşme vasıtalarına işaret edildiği açıktır. Daha yüz yıl önce hayal edilemeyen bir gelişmeyi Peygamberimiz (sav)'in 1400 sene önce haber vermesi de bir mucizedir.
Bediüzzaman Said Nursi de sözü edilen hadisleri yorumlamış; bunların radyo, telefon gibi haberleşme vasıtalarını mucizevi bir şekilde haber verdiğini belirtmiştir.24
Görüntülü telefonlar, televizyonlar, uydu ve internet teknolojisi gibi gelişmeler hakkındaki hadislerden bir diğeri de şu şekildedir:
Uydular ile her türlü yayın, anında istenilen yere ulaştırılabilmektedir. Bu olağanüstü olayda Peygamber Efendimizin 1400 yıl önceden bildirdiği alametlerdendir. |
Hz. Mehdi (as)’ın zamanında, doğudaki bir Müslüman batıdaki Müslüman kardeşini görebilecek, batıdaki de doğudakini görebilecek. (Bihar-ül Envar, cilt: 52, s. 391)
İşler ehline [Hz. Mehdi’ (as)ye] emanet edildiğinde Yüce Allah onun için dünyanın en alçak bölümünü yükseltecek, en yüksek yerleri de alçaltacak. Öyle ki, tüm dünyayı avucunun içini gördüğü gibi görecek. İçinizden hanginizin avucunun içinde bir saç teli olsa onu göremez? (Bihar-ül Envar, 5. cilt, s. 328)
Hadiste ahir zamanda yaşanacak teknolojik gelişmelere ve görüntü aktarım sistemlerine dikkat çekilmiştir. Görüntülü telefonlar, televizyonlar, uydu ve diğer haberleşme sistemleri vesilesiyle insanlar artık dünyanın herhangi bir yerinde bulunan dostları ile kolayca görüşebilmektedirler. Peygamberimiz (sav) bu teknolojik gelişmeyi 1400 yıl önce bizlere haber vermiştir.
Bu dönemde yönetici konumunda olan kişiler haberleşmeyi ve bilmedikleri konuları araştırıp öğrenmeyi ellerindeki avuç içi bilgisayarlar ve bilgisayarlı telefonlarla gerçekleştireceklerdir:
İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın oğlu Muhammed’in nakline göre İmam aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kaim Aleyhisselam (Hz. Mehdi (as)) kıyam ettiğinde her memlekete bir sefir gönderecek ve her bir sefire şöyle buyuracak. “Senin ahdin elindedir. Anlamadığın bir durumla karşılaşır ve hüküm vermekte zorlanırsan eline bak ve elinde yazanı uygula.”... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 381)
Hadiste Hz Mehdi (as) döneminde yönetici konumunda olan kişilerin haberleşmek, bilgi almak ya da bilmedikleri konuları araştırıp öğrenmek amacıyla avuç içi bilgisayarlardan ve bilgisayarlı telefonlardan yararlanacaklarına dikkat çekilmiştir. Bu kutlu dönemde teknolojinin en üst düzeye ulaşacağı, insanların kendilerine gelen haberleri ve bilmeyip de öğrenmek istedikleri konuları ellerindeki avuç içi bilgisayarların ya da bilgisayarlı telefonların tuşlarına basarak bu teknolojik aletlerin ekranlarından görüp anlayacakları hadisten anlaşılmaktadır.
Müslim’in Nüvvas b. Sem’an’dan nakl ettiği bir hadisde şöyle varit olmuştur:
“Göğe emredip yağmur yağdıracak...” (Kıyamet alametleri, Baskı 10, s. 219)
Üstte soldaki resimde uçak kanadına takılmış bulut tohumlama fişekleri, altta ise 50gr gümüş iyodür içeren bulut tohumlama fişekleri görülmektedir. |
Hadiste ahir zamanda istenildiği zaman yağmur yağdırılabilecek yöntemler geliştirileceği bildirilmiştir. Nitekim günümüzde bu yöntemler kullanılmaktadır. Yağmur bombası veya bulut tohumlama olarak bilinen bu yöntem şöyle uygulanmaktadır:
“Yağmur bombası, çok soğuk bulutlara, buz kristalleri saçarak yağmur ve kar şeklinde yağışın sağlanmasıdır. Çok soğuk bulutlar sıkça görülür. Bunlar 0°C’nin altında veya hatta -40°C’nin altında bulunan çok küçük su damlacıklarından ibarettir. Böyle bir buluta buz kristallerinin atılması şartları değiştirir. Kristaller suya göre daha düşük buhar basıncına sahip olduğu için, su damlacıklarının buharlaşmasına sebep olurlar. Daha sonra bu nem, buz kristallerinin üzerinde yoğunlaşır. Böylece, buz kristallerinin büyüklüğü aşağı düşerken sürekli artar. Bu şekildeki bulut tohumlaması, yüksek seviyelerde buz kristallerinin oluşması ile tabii olarak meydana gelir. Buz kristallerinin buluta düşmesi veya atmosferdeki buzlaşmış tozların bulunması olayı tamamlar. Sun’i bulut tohumlaması havadan veya yerden yapılabilir. Bir uçak kullanılarak, bulutların içine katı karbondioksit (kuru buz) tanecikleri saçılır. Sıcaklıkları çok düşük olduğu için bu taneciklerde çok miktarda buz kristalleri vardır.”
Bu yöntemin günümüzde sık kullanıldığı yerlerden biri Kanada’dır. Konuyla ilgili National Geographic dergisinin internet sitesinde şu bilgiler verilmiştir:
“Kansas’ta (ABD) kimi zaman toplanan bulutlar yağmur beklentisi yaratır, ama bir türlü boşalmaz; bunun yerine hasada zarar veren doluya çevirdiği zamanlar da olur. Batı Kansas Hava Durumu Modifikasyon Programı bulutları yola getirmek için uçaklar gönderir. Kanatlara takılı brülörlerin saldığı gümüş iyodür dumanı, yükselen havayı, belirli fırtına bulutlarını sıfır derece altındaki iç bölüme doğru yöneltir. O yükseklikte gümüş iyodür parçacıkları, bulut suyunun etrafında donabileceği birer çekirdek işlevini görür. Yeterli ağırlığa ulaşan buz taneleri düşmeye başlar ve iniş sırasında eriyerek yağmura dönüşür. Kuramsal olarak bakıldığında, bu strateji sadece yağış miktarını artırmakla kalmaz, nemin bulutlar içinde yukarıya sürüklenerek dolu haline gelmesini de önler…
Yağmur bombası son 60 yıl içinde geliştirilmiş bir teknolojidir. Günümüzde içlerinde ABD, İsrail, Kanada, Rusya, Tayland, Fas, Avustralya’nın da olduğu yaklaşık 24 ülke bu yöntemi daha fazla yağış sağlamak için kullanmaktadır.
Peygamber Efendimiz (sav)’in ahir zamana yönelik hadislerinde Deccal’in çıkış alametlerinden biri olduğu belirtilen olaylardan biri de süt üretimindeki artıştır. Yaşadığımız bu dönemde hayvancılık alanındaki kaydedilen gelişmeler, hadislerde işaret edilen bu verim artışına sebep olmuştur. (Doğrusunu Allah bilir)
Bu hadis İbnil-Münadi Ali (K.V.) den rivayet etmiştir. Müslim’in Nüvvas b. Sem’an’dan nakl ettiği bir hadiste şöyle varit olmuştur:
‘’Bir kısım insanlara gelip davet edecek, onlar ona inanacaklar... Göğe emredip yağmur yağdıracak... Yere emredip ekin bitirecek... Hayvanlarını da bollatacak... Memelerini de sütle dolduracak. (Kıyamet Alametleri, 10. baskı, s. 219)
Günümüzde, kısa bir süre önce kullanılmaya başlanan hayvan popülasyonuna suni tohumlama uygulanması, embrio transferi ve yüksek verimli hayvanlar ile hayvan kalitesinin artırılması, Hollanda ve Belçika başta olmak üzere tüm ülkelerde süt üretiminde büyük bir artışa sebep olmuştur. Örneğin Hollanda da bir inekten alınan günlük süt miktarı ortalama 35 lt’ye çıkmıştır. Hatta günlük 53 lt süt veren ineklerin de olduğu bilinmektedir.
Ahir zamanı anlatan deccalin çıkışını ve özelliklerini anlatan bir hadis-i şerifte de, deccalin bir binanın yanından geçerken bu binanın altında saklı olan defineyi haber verdiği anlatılmaktadır:
(Deccal) Yıkılmaya yüz tutmuş bir harabenin yanından geçerken “Haydi altında saklı olan defineni çıkar!” diye emir verecek, anında define meydana çıkacak...” (Müslim, Nuvvas’dan nakl edilmiştir) (Kıyamet alametleri, sf 219)
Bilindiği gibi, günümüzde yer altındaki metalleri tespit eden, değerli ve değerli olmayan metalleri ve metal alaşımlarını birbirinden ayıran dedektörler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu dedektörler sayesinde, bir binanın, göçüğün ya da toprağın altında gömülü metal olup olmadığı hemen anlaşılmaktadır. Gömülü olan altın, gümüş, bakır, bronz gibi metallerin yerlerinin kolaylıkla tespit edilmesini sağlayan bu dedektörler mühendislikte, inşaatta, askeriyede sıkça kullanıldığı gibi, bazı kimseler tarafından da define dedektörü olarak kullanılmaktadır.
Yukarıdaki hadiste de, define dedektörü gibi bir aletin kullanılmasına işaret ediliyor olabilir. Bu yolla, yıkılmak üzere olan binanın altında hazine olduğu tespit edilmiş ve bu hazine yeryüzüne çıkarılmış olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Onun (deccalin) akıllara hayret veren işlerinden biri de şudur: Günde üç defa denize dalacak; ellerinin biri uzundur. Uzun olan eliyle denizin dibine dayanacak, diğer eliyle denizin dibine dayanacak diğer elleriyle derinliklerdeki balıklardan istediğini tutup çıkaracak... (Ebu Nuaym Hüzeyfe (ra)’dan nakil edilmiştir) (Kıyamet Alametleri, 10. baskı, s. 216)
Trol ağları çok çeşitl deniz ürünleri avlanabilmektedir. |
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ahir zamanda Deccal’in “denizin dibine uzanarak, derinlerdeki balıkların tutup çıkaracağı”na işaret edilmiştir. Günümüzde su ürünleri avcılığında kullanılan “trol ağları”, hadisin işaretiyle tam olarak mutabık görünmektedir (en doğrusunu Allah bilir). Trol ağları ile avcılık, pek çok türün aynı anda avlanıldığı bir avcılık dalı olduğundan “multi avcılık” da denilmektedir. Bir sürütme ağı olan trol, dip ve orta su balıkçılığında kullanılmaktadır. Çelik halatlarla denizin dibini tarayan bu ağlar, önüne çıkan tüm balıkları içine almaktadır.
Trol ağı, külah biçiminde büyük bir torbaya benzer ve ağzı yaklaşık 30 metre genişliğindedir. Ağ atılırken ağzı açık tutmak için her iki yanına tahta levhalar yerleştirilir. “Kapı” denen bu tahta levhalar da çelik kablolarla trol teknesine bağlanır. Deniz dibinin engebeli olmadığı yerlerde dip balıklarını avlamak için genellikle dip trolü kullanılır. Trol teknesinden denize bırakılan trol ağı, tekneyle sürüklenir ve ağ deniz dibini tarayarak yolunun üzerindeki balıkları toplar. Ağı sürükleme işi 1,5-3 saat kadar sürer. Sonra ağ bir vinç yardımıyla çekilir ve içindeki balıklar tekneye boşaltılır. Balıklar temizlenip yıkandıktan sonra, teknenin ambarında buzların arasına gömülerek saklanır. Bazı büyük ve gelişmiş trol teknelerinde balıklar temizlendikten sonra soğutma aygıtlarında dondurulur. Bu tür tekneler denizde daha uzun süre kalıp avlanmaya devam edebilir.
Havada uçan kuşu tutacak anında Güneş’in altında kızartabilecektir. (Kıyamet Alametleri, 8. baskı, mütercim: Naim Erdoğan, Pamuk Yayıncılık, s. 216)
Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen yukarıdaki hadislerde, deccalin dönemi ile ilgili “avlanan canlının bulunduğu yerde hemen pişirilip yenebilmesi”ne dikkat çekilmektedir. Tariflerdeki bir diğer yön de; bu eylemin “Güneşli bir ortam”da gerçekleşmesidir. Hadislerdeki bu açıklamalar, günümüz teknolojisi ile kullanılan “güneş ocakları”na dikkat çekiyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Günümüzde LPG, doğalgaz, elektrik, odun ve kömürün yerine alternatif olarak üretilen “güneş ocakları” sayesinde, Güneş’in altında et gibi yiyeceklerin dahi hemen pişirilip yenmesi mümkün olmaktadır.
Güneş’ten gelen ısı, resimde görüldüğü gibi iç yüzeyi parlak plakalar sayesinde ocağa odaklanmaktadır. Ocağın ortasına yerleştirilen yiyecek, yansıtılan Güneş ışınlarından gelen yüksek ısı sayesinde pişmektedir. (Emily Krone, “Elburn-made solar ovens give hope to many Third World”, Daily Herald, 26 Eylül 2004, ss. 1, 3)
Ahir zamanla ilgili bu tarifler, içinde bulunduğumuz döneme bakan yönleri itibariyle son derece manidardır.
Deccal, “Ben Alemlerin Rabbi’yim... İşte bu güneş benim iznimle seyr eder, isterseniz onu haps edeyim! diyecek. Pekala haps et bakalım diye mükabele edecekler. Bunun üzerine güneşi haps edecek, bir günü bir ay gibi, bir haftayı da bir sene gibi yapacak.” (Nuaym b. Hammad ve Hakim İbni Mes’uttan (ra) rivayet edilmiştir) (Kıyamet Alametleri, 10. baskı, s. 219, 220)
Peygamberimiz (sav)’ın hadislerinden birinde, deccalin Güneş'i hapsedeceğine işaret edilmiştir. Günümüzde çeşitli teknik yöntemlerle duman bulutları oluşturulabilmekte ve bu bulutlar vesilesiyle güneş ışığı engellenebilmektedir. Duman bulutlarının oluşmasını sağlayan sis bombaları, 1. ve 2. Dünya savaşlarında kullanılmış, tüm gökyüzünü kaplamış, görüşü tamamen kapatmış ve gökyüzündeki uçakların ve paraşütlü askerlerin tespit edilmesini engellemiştir. Bu suni oluşum, hadiste işaret edilen güneşin hapsedilmesi, yani güneşin ışığının engellenmesi için kullanılacak bir yöntemdir ve hadisle mutabık görülmektedir. (Doğrusunu Allah bilir)
Arap topraklarında nehirler ve dereler akmadıkça kıyamet kopmaz." (Ölüm, Kıyamet ve Diriliş, İmam Şarani, s. 471)
Suudi Arabistan ve Ürdün’deki tarım alanına dönüşürülmüş çöller. |
Bu hadis-i şerif, bugün Arabistan yarımadasında özellikle İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde suyun bolca kullanılarak çölde tarım yapılmasına işaret etmektedir.
Tarih boyunca bazı yalancı ve sahtekarların peygamberlik iddiasıyla ortaya çıktıkları bilinen bir durumdur. Bu nevi sahtekarlar çıkar elde etmek için insanların temiz inançlarını sömürmüş ve her türlü düzenbazlığa başvurmuşlardır. Ayrıca hadislerde, kıyamet öncesinde sahte peygamberlerin ortaya çıkacağına da dikkat çekilmektedir.
Her biri Allah'ın Resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır. (Tirmizi, Fiten 43; Ebu Davud, Melahim 16)
Yukarıdaki hadis bizlere günümüz dünyasındaki gelişmeleri anımsatmaktadır. Bazı sahtekarlar Müslümanların ve Hıristiyanların beklentilerini suistimal ederek peygamberlik iddialarıyla ortaya çıkmakta ve bazen de büyük felaketlere neden olmaktadırlar.
Uzmanlar sözde mesih akımlarının 1970'li yıllarda ortaya çıkmaya başladığını, o tarihten bu yana da hızlı bir artış içinde olduklarını ifade etmektedir.
Konuyla ilgili aşağıdaki alıntılar hafızalarımızı canlandırmaya yardımcı olmak için seçilmiş birkaç örnektir:
◉ (Britannica Ansiklopedisi'nden) Federal ajanlar ve mezhep üyeleri arasındaki 51 günlük gerginlik trajediyle sonuçlandı. Mezhebin Waco, Texas yakınlarındaki tesisleri tamamen yandı. 33 yaşındaki, "Branch Davidians" hareketinin lideri ve sözde Mesihi David Koresh de diğer 74 kişiyle birlikte öldü.25
◉ (Time'dan) Geçen hafta İsviçre ve Kanada'da, sözde Mesih Luc Jouret'in taraftarlarından ve onların çocuklarından oluşan 53 kişi öldü. Bu iki ülkenin polisleri ölümlerin nedeninin toplu intihar, toplu katliam veya ikisinin bir karışımı olup olmadığını araştırıyor.26
◉ (Encarta Ansiklopedisi'nden) Sun Myung, Moon Unification (Birleştirme) Kilisesi'nin kurucusudur. 16 yaşındayken bir rüya gördüğünü; bu rüyasında da İsa Mesih'in, Tanrının yeryüzündeki krallığını kurmak için, Moon'un Tanrı tarafından seçildiğini ilan ettiğini iddia etmiştir. Bu kilise 1990'ların ortalarında 2 milyondan fazla üyesi olduğunu ve 100'den fazla ülkede örgütlendiğini ileri sürmüştür; günümüzde açıkça Moon'u İsa'nın halefi olarak kabul etmektedir.27
◉ (The Guardian'dan) En kötü mezhep katliamının korkunç delili… Uganda'da yeni mezarlar bulundukça, liderleri tarafından kandırılan fanatik bir mezhebin 1000'e yakın taraftarının öldüğünden endişe ediliyor…28
◉ (CNN'den) Öyle bir olaydı ki, yol açtığı şok dalgaları dünyanın her yanına yayıldı: Çağdaş tarihin en kötü toplu intiharı. Bir mezhebin üyeleri olan 900'den fazla insan Güney Amerika ormanlarında bulundu. Ölüler Jim Jones'un taraftarlarıydı.29
Gündemden düşmeyen sahte peygamberlere Kuran ayetlerinde de dikkat çekilmiştir. Bu konudaki bir ayet şöyledir:
Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...(Enam Suresi, 93)
Ayetin devamında haber verildiği gibi, bu insanlar uydurdukları yalanın karşılığını mutlaka göreceklerdir.
Şüphesiz, tüm düzmece peygamberlerin yalanlarının tümüyle ortaya çıkacağı günler yakındır. Çünkü hem Kuran ayetleri hem de Peygamberimiz (sav)'in hadisleri, yalancıların ardından Hz. İsa (as)'ın geri dönüşünü de müjdelemiştir.
Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne dönüşünün Kuran'da haber verildiğinden, gerek Müslümanlar gerekse Hıristiyanlar tarafından büyük bir özlemle beklendiğinden bundan önceki bölümlerde söz etmiştik. Hz. İsa (as)'ın dünyaya tekrar gelişi ile ilgili Peygamberimiz (sav)'in de birçok hadisi bulunmaktadır. İslam alimlerinden Şevkani, Hz. İsa (as)'ın dönüşüne dair 29 hadis olduğunu, bu hadislerin içerdiği bilgilerin de yanlış olma ihtimalinin bulunmadığını belirtmiştir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338) (Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hz. İsa Ölmedi)
Sözü edilen hadisler ile bizlere ulaşan önemli bir haber daha vardır. Hz. İsa (as)'ın dönüşü Ahir Zaman'ın ikinci devresi ve kıyametin büyük bir alameti olacaktır. Bu konudaki bazı hadisler şöyledir:
1- Sahte Mesih David Koresh ve yanan evi (yanda) |
İçinde bulunduğumuz dönemde arka arkaya pek çok sahte peygamber ortaya çıkmış, her biri kendini mesih ilan etmiştir. Ahir Zaman alametlerinin artarda gerçekleşiyor olması her insanın mutlaka düşünmesi gereken olağanüstü bir durumdur. |
On büyük alamet vuku bulmadıkça kıyamet kopmayacaktır… İsa bin Meryem'in çıkması… (Sünen-i İbn-i Mace, 10/293)
Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır.(Sahihi Müslim, 6/532)
İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak inmedikçe kıyamet kopmayacaktır.( Sünen-i İbn-i Mace, 10/340)
Peygamber Efendimiz Hz. İsa (as)'ın geldiğinde, yapacaklarını da şöyle ifade etmiştir:
İsa adil bir imam ve hakim olarak yeryüzünde kırk yıl kalır. (Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s.134)
İsa bin Meryem iner, kırk yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder. (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri, s. 92)
İsa bin Meryem benim ümmetim içinde; adaletli birhakim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, haçı (salibi) kırıp ezecek (haça tapınmayı kaldıracak) ve domuzu öldürecektir (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek),… Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
O (Hz. İsa (as)) haçı (salibi) kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizyeyi kaldıracak, mal (o kadar) çoğalacak ki, kimse onu kabul etmeyecektir. (Sünen-i Tirmizi, 4/93; Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s. 13)
Öyle anlaşılmaktadır ki Hz. İsa, gelişiyle birlikte, teslis (üçleme), haç, ruhbanlık gibi Hıristiyanlığın da esasında bulunmayan hurafeleri kaldıracak, bu dini indirildiği ilk haline döndürecektir. Domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek, insanların Allah'ın bu sınırını korumasını sağlayacaktır. Bu aşamada, üstünde önemle durulması gereken bir husus bulunmaktadır. Ayet ve hadislerde, Hz. İsa (as)'ın Ahir Zaman'da, yeryüzüne döneceği hiçbir şüpheye yer verilmeyecek şekilde müjdelenmiştir. Diğer taraftan, günümüzde bazı Müslümanlar konuyla ilgili apaçık delilleri göz ardı etmekte bazıları da Hz. İsa (as)'nn Hz. Muhammed (sav)'den sonra gelmesinin mümkün olmadığını ileri sürmektedir. Böyle bir düşünceye sahip olan Müslümanların öncelikle konuyla ilgili ayet ve hadisleri samimi ve ön yargısız olarak incelemeleri yerinde olacaktır. İkinci olarak da Hz. Muhammed (sav)'in son peygamber olması gerçeği ile Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne dönüşü gerçeği arasında herhangi bir çelişki yoktur. Çünkü Hz. İsa (as) ikinci gelişinde yeni bir din getirmeyecek, Kuran'ın ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tebliğ ettiği hak dinin hükümlerine tabi olacaktır.
Büyük İslam alimlerinden İmam Rabbani "Hz. İsa (as)'ın Peygamber Efendimiz (sav)'in yoluna tabi olacağını" (Mektubat-ı Rabbani, 2/1309) belirtmiş ; İmam Nevevi "... Hz. Muhammed (sav)'in yolunu tatbik etmek için geleceğini" (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar, s. 64) ifade etmiştir. Bu konuda Kadı İyaz da "Hz. İsa (as)'ın İslam'ın hükümleriyle hükmedeceğini ve halkın terk ettiği dini uygulamaları yeniden canlandıracağını" (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338) söylemiştir. Berzenci’nin kitabında ise bu gerçek şöyle haber verilmektedir: "Hazreti Muhammed (sav)'in şeriatı üzerine hüküm verecek, kendisi Peygamber olduğu halde Peygamber'e tabi olacak ve Muhammed (as)'in ümmetinden olacak…" (Kıyamet Alametleri, s. 243)
Geçtiğimiz yüzyılın en büyük alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi de Risale-i Nur Külliyatı'nda, bu konuyla ilgili dikkat çekici açıklamalar yapmıştır. Bediüzzaman'ın tahlillerine göre, Hz. İsa (as) Ahir Zaman'da cismani olarak yeryüzüne dönecek, maddeci ve tabiatçı felsefe akımlarından doğan inkarcı odaklar ile fikren mücadele edecektir. Onun liderliğinde İsevilik ve Müslümanlık birleşerek güçlü dinsizlik akımını tamamen ortadan kaldıracaktır. Hıristiyanlığı boş inançlardan, sapkınlıklardan, hurafelerden temizleyecektir. Hıristiyanların Kuran'a tabi olmalarını sağlayacaktır. Bediüzzaman, Peygamberimiz (sav)'in, bu müjdeleri herşeye gücü yeten Allah'ın sözüne dayanarak verdiğini, bu nedenle de gerçekleşeceğinin kesin olduğunu belirtmiştir.30
Bu konuda, akla gelen önemli bir soru da Hz. İsa (as)'ı nasıl tanıyacağımızdır. Elbette, Kuran'da anlatılan peygamberlerin ortak özelliklerine sahip olması onun en belirgin alameti olacaktır. Bunun yanında onun gerçek İsa Mesih (as) olduğunun önemli bir fiziki alameti daha vardır. Hz. İsa (as) ikinci gelişinde, onu daha önce gördüğünü, tanıdığını, geçmişini bildiğini söyleyebilecek hiç kimse çıkmayacaktır. Onun fiziksel özelliklerini, simasını ya da ses tonunu bilen tek bir kişi dahi olmayacaktır. Dünya üzerinde tek bir kişi "ben onu daha önceden tanıyorum, filanca zaman görmüştüm, onun ailesi ve yakınları şu kimselerdir" gibi bir iddiada bulunamayacaktır. Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık olarak 2000 sene kadar önce yaşamış ve ölmüşlerdir. Annesi Hz. Meryem, Hz. Zekeriya, onunla yıllarını geçirmiş olan havarileri, dönemin Yahudi önde gelenleri ve bizzat Hz. İsa (as)'dan tebliğ almış olan insanlar vefat etmişlerdir. Dolayısıyla ikinci kez yeryüzüne gelişinde, onun doğumuna, çocukluğuna, gençliğine ve yetişkinliğine şahit olmuş tek bir kimse olmayacak ve onun hakkında hiç kimse hiçbir şey bilmeyecektir.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi, Hz. İsa (as) Allah'ın "Ol" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra ise bilinen hiçbir akrabası olmaması çok doğaldır. Allah, Hz. İsa (as)'ın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem (as)'ın yaratılışına benzediğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi, Allah Hz. Adem (as)'a "Ol" demiştir ve Hz. Adem (as) yaratılmıştır. İşte Hz. İsa (as)'ın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem (as)'ın anne ve babası yoktur; Hz. İsa (as)'ın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır, fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır.
Kuşkusuz bu durum, dönem dönem ortaya çıkan "sahte Mesih" tehlikesini de tamamen ortadan kaldırmaktadır. Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa (as) olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Hiç kimse "bu kişi Hz. İsa (as) olamaz" diyecek geçerli bir sebep bulamayacaktır. Çünkü Hz. İsa (as), dünyadaki tüm diğer insanlardan ayrılabilecek bu çok önemli özellikle, yani yeryüzünde kendisini tanıyan tek bir kişi bile olmamasıyla hemen tanınabilecektir. Sonuç olarak, buraya kadar ortaya konulan bilgiler Hz. İsa (as)'ın gelişine ve yapacaklarına ilişkin İlahi vaatlerin vaktinin çok yakın olduğunu düşündürmektedir. Şüphesiz bizlere düşen görev, yüzyıllardır beklenen bu mübarek kişiyi en güzel şekilde karşılamak için hazırlık yapmaktır.
Hz. Muhammed (sav)'in tüm detaylarıyla tasvir ettiği Altınçağ ve bu dönemin özellikleri de kıyametin önemli alametleri arasındadır. İslam alimleri bu döneme cennet benzeri özellikleri nedeniyle Altınçağ ismini vermişlerdir. Hadislerden anlaşıldığına göre, Altınçağ Ahir Zaman'ın ikinci döneminde yaşanacaktır.
Bu müjdelenmiş haberin gerçekleşeceği dönemin önemli özelliklerinden birisi bolluk ve zenginliktir. Sözü edilen bolluğun tarihte bir eşinin olmadığı da hadislerde bilhassa vurgulanmıştır:
Peygamberimiz(sav) hadislerinde, Ahir Zaman'ın ikinci bir döneminin olacağından ve bu dönemde tarihte eşi görülmemiş bir zenginliğin yaşanacağından bahsetmiştir. İslam alimleri bu döneme cennet benzeri özellikleri nedeniyle "Altınçağ" ismini vermişlerdir. |
Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun benzerini kesinlikle bulmamıştır… (Sünen-i İbn-i Mace, 10/347)
O zaman ümmetim iyisi, kötüsü, hepsi de benzerini görmedikleri nimetlerle nimetlenir. (Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 16)
Adı geçen dönemdeki zenginlik, başka bir hadiste de şöyle tasvir edilmiştir:
Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır. (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar, s. 43)
Bu konudaki diğer hadislerde de sıkıntı ve darlık yıllarının biteceği, ihtiyaç içinde olan kimsenin kalmayacağı, hatta insanların sadaka verecek fakir bulamayacakları belirtilmiştir:
Öyle bir zaman gelecek ki kişi (ayırdığı) altın sadakasıyla (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak hiçbir (fakir) kimse bulamayacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 462)
Muhakkak o zamanda mal çoğalıp su gibi akacak da onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
Altınçağ'ın dikkat çeken bir niteliği de doğruluk ve adaletin yerleşmesi olacaktır. Sıkıntı, haksızlık ve zorluklar yerini adalet ve hukukun geçerli olacağı günlere bırakacaktır. Hadislerdeki ifadeyle, "Yeryüzü zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır." (Ramuz-El Ehadis,7/7)
Silahların susması, düşmanlığın, kavgaların, sosyal çöküşün son bulması, insanlar arasında dostluk ve sevgi bağının kurulması da bu devrin belli başlı özellikleri arasındadır. Savaş endüstrisine harcanan olağanüstü meblağlardaki para, gıda, sağlık, imar, kültür gereksinimlerine ve bütün insanların mutluluğunu sağlamaya yönelik yatırımlara kayacaktır.
Bu müjdelenmiş dönemin belirgin özelliklerinden biri de dinin özüne dönülmesi, Peygamberimiz (sav) zamanındaki şekliyle yaşanması olacaktır. İslam dininde aslında olmayan, sonradan uydurulmuş adetler, hükümler, hurafeler ortadan kaldırılacaktır. Gerçek dinin uygulanmasıyla Müslümanlar arasındaki ayrılıklar son bulacaktır.
Kısacası Altınçağ, bolluk, huzur, barış, mutluluk, zenginlik ve rahatlık ortamının hakim olacağı, sanat, tıp, haberleşme, üretim, ulaşım ve bunun gibi hayatın tüm alanlarında dünya tarihinde yaşanmamış gelişmelerin görüleceği, Kuran ahlakının yaşanacağı bir çağ olacaktır.
(Konuyla ilgili detaylı çalışmamız "Altınçağ" isimli kitabımızda yer almaktadır.)
Kuran ahlakının yaşanacağı bir dönem olan Altınçağ'da, ayetlerdeki cennet tasvirlerine benzeyen bir bolluk, bereket, zenginlik ve ihtişam yaşanacaktır. Öyleki bu dönem hadislerde "sadaka verilecek fakirin bulunamayacağı" bir dönem olarak tasvir edilmektedir. |
Kuran'daki kıssaları okuduğumuzda önemli bir İlahi kuralın her dönemde geçerli olduğunu görürüz. Allah'ın gönderdiği elçiyi yalanlayan ve ona karşı savaş açan toplumlar helak edilmiş, elçiye tabi olan insanlar ise hak dinin getirdiği maddi bolluk ve manevi huzuru yaşamışlardır. Elçinin ardından gelen dönemde ise bazı toplumlar kendilerine açıkça tebliğ edilmiş olan hak dini hemen terk ederek şirke ve inkara sapmışlar, fitne ve fesat çıkararak adeta kendi elleriyle kendi sonlarını hazırlamışlardır.
Söz konusu kural elbette Ahir Zaman için de geçerli olacaktır. Peygamberimiz (sav), Hz. İsa (as)'ın ölümü ve Altınçağ'ın ardından kıyamet saatinin geleceğini şöyle belirtmiştir:
Ondan (Hz. İsa (as)'dan) sonra kıyametin kopması an meselesi olacaktır. (Ramuz-El Ehadis, 1/1336)
Ondan (Hz. İsa (as)'dan) sonra kıyamet kopacak. (Ramuz-El Ehadis, 28/5948)
Şüphesiz Ahir Zaman ve Altınçağ insanlığa son uyarının tam anlamıyla yapılacağı dönemdir. Bazı hadislerde bu dönemden sonra artık "dünyada hayırlı bir şey" kalmayacağı vurgulanır. Öyle anlaşılmaktadır ki, Hz. İsa (as)'ın ölümünden çok kısa bir süre sonra, tüm dünya halkları Altınçağ'ın getirmiş olduğu maddi refah ortamında şımarıp azgınlaşacak, hak dini tamamen terk edeceklerdir. Kıyamet saatinin de işte böyle bir ortamda, ansızın gelmesi söz konusu olabilir. Elbette, doğrusunu Allah bilir.
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir... |
3. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, s. 360, Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, İstanbul, 1998, s.15
4. M. Encarta Encyclopedia 2000, "Terrorism"
5. Britannica Encyclopedia 2000, "The blast of World War II"
6. BBC News Online, "The first horseman: Environmental disaster", Aralık 1999, http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/newsid_563000/563127.stm
7. National Climatic Data Center, "Billion Dollar U.S. Weather Disasters", Ekim 2000, http://www.ncdc.noaa.gov/ol/reports/billionz.html
8. M. Encarta Encyclopedia 2000, "Central America"
9. Time, 6 Şubat 1995, "Economic Aftershock"
10. US Geological Survey National Earthquake Information Center, “Earthquake Facts and Statistics”, 2000, http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/eqlists/eqstats.html http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/bulletin/1999_stats.html
11. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000, http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
12. Manufacturing Dissent, “World Statistics – The Rich and the Poor”, 1999, http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
13. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000, http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
14. FAO, "The state of food insecurity in the world", 2000, http://www.fao.org/FOCUS/E/SOFI00/sofi001-e.htm
15. Human Development Report 1998, United Nations Development Programme, New York, Eylül 1998- www.oneworld.org/ni/issue310/facts.htm
16. Manufacturing Dissent, “World Statistics – The Rich and the Poor”, 1999, http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
17. WHO, “Young People and Sexually Transmitted Diseases”, Fact sheet no: 186, Aralık 1997, http://www.who.int/inf-fs/en/fact186.html
18. WHO, "Report on the Global HIV/AIDS Epidemic", Haziran 2000, http://www.unaids.org/epidemic_update/report/Epi_report.htm#aids
19. WHO, "Report on the Global HIV/AIDS Epidemic", Haziran 2000, http://www.unaids.org/epidemic_update/report/Epi_report. htm#aids
20. United Nations Office for Drug Control and Crime Prevention, Global Report on Crime and Justice, 1999, http://www.uncjin.org/Special/GlobalReport.html
21. M. Encarta Encyclopedia 2000, "Aging"
22. United Nations Population Division, Department of Economic and Social Affairs, The Ageing of the World's Population, 2000,
http://www.un.org/esa/socdev/ageing/agewpop.htm
23. UNESCO Statistical Yearbook, 1997- ekle- http://www.education.nic.in/htmlweb/arhrne.htm
24. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, 5. Şua, 17. Mesele; İsmail Mutlu, Kıyamet Alametleri, Mutlu Yayıncılık, İstanbul, 1996, s.214
25. Britannica CD 2000, "From Year in Review 1993: Chronology"
26. Time, 17 Ekim 1994, "In The Reign Of Fire"
27. M. Encarta Encyclopedia 2000, "Moon, Sun Myung", "Unification Church"
28. The Guardian, 29 Mart 2000, "Grim evidence of worst cult slaughter"
29. CNN, "Jonestown, 1978", http://www.cnn.com/SPECIALS/1999/century/episodes/08/timelines/headlines/infoboxes/jonestown.html
30. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Enver Neşriyat, İstanbul, 1996, s.57-58