Suriye

Dünyadan Gizlenen Büyük Zulmün Tarihi

suriye

Halkın %75'inin Müslüman, %11'inin Nusayri, %9'unun da Hıristiyan olduğu Suriye toprakları, asırlar süren bir İslami geçmişe ve köklü bir kültüre sahiptir. Bu İslam toprakları pek çok İslam alimi yetiştirmiştir.

Hz. Ömer döneminde gerçekleştirilen seferler neticesinde fethedilen Suriye toprakları, sırasıyla Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Eyyübiler yönetimi altında kaldı. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılan Suriye toprakları, 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar barış ve huzur doluydu. Ancak 1831 yılında Osmanlı'ya başkaldırarak ayrı bir yönetim kuran Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın eline geçti. Sonra tekrar Osmanlılara geçen Suriye 1920 yılında Fransız işgal kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Fransız işgali Suriye halkı için büyük bir kaosun ve şiddetin de başlangıcıydı. Fransızlar, tarihsel olarak Suriye'nin bir parçası olan Lübnan'ı ülkeden kopardılar ve ayrı bir devlet haline getirdiler.

1946 yılındaki bağımsızlığa kadar süren, 26 yıllık şiddet politikası Fransız yönetiminin Cezayir'de, Tunus'ta ve diğer pek çok İslam toprağında yaptığı katliamların bir benzeriydi. İşgal sonrası Suriye halkı önemli bir direniş hareketi başlattı. Fransızlar on binlerce insanı vahşice katletti ve büyük şehirleri bombardımana tuttu. Ayaklanma şiddet yoluyla bastırıldı, ancak Fransa Suriye'de uzun süre kalamayacağını anladı.

II. Dünya Savaşı'nın ardından Suriye'den çekilmek zorunda kalan Fransızlar 1946 yılında bu ülkenin bağımsızlığını kabul ettiler. Ancak ülkeden çıkarken geriye son derece istikrarsız, çatışmaya açık bir Suriye bıraktılar. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye'de konuşlandırılan Fransız mandası en çok Nusayrilere yaradı. Fransız yönetimi ülkede azınlık olan Nusayrileri özellikle devlet kademelerine yerleştirmiş, böylece çoğunluğu oluşturan Sünnilerde bir rahatsızlık meydana getirmiş ve iki toplum arasına yapay bir düşmanlık tohumu ekmişti. Pek çok Ortadoğu uzmanı Nusayrilerin, ülkenin siyasi ve askeri açıdan üst noktalarına ulaşmasının, gerçekte Suriye'nin 1946 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle başladığına dikkati çeker. Bağımsızlık sonrasında Suriye'de gerçekleşen en önemli olay, ülkede politik, siyasi ve ekonomik alanlarda liderlik yapan köklü Sünni ailelerin yerine Nusayrilerin ülkedeki yönetimi ele geçirmeleri olmuştur. Bu gibi yapay iç çelişkiler bağımsızlığını kazanan Suriye'yi kaosa sürükledi.

suriye haritası

Bağımsızlık sonrası Suriye darbeler ülkesi haline geldi. 1949 yılında başlayan darbeler dönemi 1970 yılında diktatör Hafız Esad'ın gerçekleştirdiği darbe ile son buldu. Esad rejimi darbeleri sona erdirdi, ama zalim bir yönetimi başlattı. Baas iktidarı ile birlikte Suriye Müslümanları açısından zor bir dönem başlamış oldu. Çünkü yönetim Suriye nüfusunun %11'ini oluşturan Nusayri azınlığa geçmiş ve Nusayrilerin dışındaki tüm mezhepler iktidar kadrolarından uzaklaştırılmıştı. Kendilerini "Sosyalist Halk Demokrasisi" olarak tanımlayan baskıcı Hafız Esad yönetimi Suriye'yi kısa sürede bir istibdad ülkesi haline getirdi. Tüm siyasi partiler kapatıldı, Baas partisinin savunduğu sosyalist ideoloji dışındaki tüm görüşlerin savunulması yasaklandı. Tüm İslami hareketlere kısıtlamalar getirildi. Bu hareketlerin liderleri tutuklanıp, çok şiddetli işkenceler altında hayatlarını yitirdiler. Uluslararası insan hakları teşkilatlarının raporlarında Esad döneminde Suriye Müslümanlarının büyük baskı ve zulüm gördükleri, Müslüman kadınlara tecavüz edildiği, erkeklerin akılalmaz işkence yöntemlerine maruz bırakıldıkları anlatılmaktadır.

Esad Dönemi 'Zulüm ve Baskı' Kelimeleri ile Anılmaktadır

Hafız Esad
Hafız Esad

Baas yönetiminin ilk hedefi İslami kimliğin yok edilmesi olmuştur. Bu amaçla on binlerce Müslüman sebep gösterilmeden tutuklanmış, şiddetli işkencelere maruz kalmıştır. Çoğu idam edilmiş, büyük bir bölümü de kaybolmuştur. Kadınlara tecavüz, ölünceye kadar dövme, ayaklarından tavana asma gibi vahşi işkence yöntemleri uygulayan Hafız Esad yönetimi, bunun yanı sıra evlere baskınlar, camilere saldırılar, hakaretler, hiç bitmeyen tacizlerle Müslüman halkı yıldırmayı hedeflemiş ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuştur.

Suriye Devlet Başkanı Esad'ın Hama şehrinde gerçekleştirdiği katliam ise vahşetlerin en büyüğüydü. Bu şehrin yok edilmesinin tek nedeni, burada İslami hareketin çok güçlü olması idi. Hafız Esad'ın kardeşi ve zamanın Genelkurmay Başkanı Rıfad Esad, Şubat 1982'de bir gece vakti Hama'ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. 27 gün süren katliam sonunda yaklaşık 40 bin Müslüman vahşice katledildi. Şehir ise adeta bir harabeye döndü.

Esad'ın 30 yıl süren diktatörlüğü döneminde bunun gibi daha pek çok katliam ve vahşet yaşandı. Bugün hala Esad'ın katliamlarından kaçan çok sayıda Suriyeli Müslüman, mülteci olarak yaşamını sürdürmektedir. Sadece Suudi Arabistan'da bir milyon civarında Suriyeli Müslüman bulunmaktadır.

Hafız Esad'ın ölümünden sonra ülkenin yönetimini devralan Beşşar Esad'ın politikaları ise, diğer konularda olduğu gibi, ülkedeki dindarlara yönelik yaklaşımında da olumlu bir yol izlemektedir. Umarız bu olumlu sonuçlar gün geçtikçe artar ve Suriye, hiç kimsenin inancından veya etnik kökeninden dolayı baskı görmediği, özgür, huzurlu ve adil bir ülke olur.

Hama halkı, katliamÇok güçlü bir İslami bilince sahip olan Hama halkı, Hafız Esad'ın kardeşi Rıfad Esad komutasındaki güçlerin 27 gün süren katliamında vahşice katledildi.

Unutulmamalıdır ki, ne Ortadoğu'daki ne de İslam dünyasının başka bölgelerindeki toplumsal sorunların hiçbiri çözümsüz değildir. İlk bakışta bu bölgelerdeki sorunlar hiç çözülmeyecek kadar karışık gibi görünebilir. Ancak bunun nedeni yüzyıllardır çözümün yanlış yerlerde aranmasıdır. Oysa çözüm Yüce Allah'ın insanlar için seçip beğendiği Kuran ahlakının yaşanmasındadır. Olaylar karşısında çözümsüz kalmak bir Müslüman için kabul edilebilecek bir durum değildir. Çünkü herşeyin Yaratıcısı olan Allah, insanların barış, refah, huzur ve güven duygusu içinde yaşayabilecekleri bir sistemi de yaratmış ve bunu insanlara Kuran aracılığı ile bildirmiştir. Allah'ın "... Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (Nahl Suresi, 89) ayetinde de bildirdiği gibi, Kuran insanlara her konuda yol göstericidir.

Kuran'da tarif edilen üstün ahlak anlaşıldığı ve tam olarak yaşanmaya başlandığı takdirde, dünya üzerinde var olan tüm sorunlar kolayca çözülmeye başlayacaktır. Çözüm Kuran ahlakının yaşanmasında olduğuna göre, Kuran'ın tüm insanlara anlatılması vicdan sahibi insanların üzerinde büyük ve önemli bir sorumluluktur. Müminler, sahip oldukları üstün ahlak ile dünya üzerindeki kötülüklere karşı umursamaz davranan diğer insanlardan ayrılırlar. Etraflarında olup biten her türlü kötülüğe karşı duyarlılık gösterir, bu konuda birbirleriyle ittifak eder ve iyilikten yana tavırlarını, sürdürdükleri fikri mücadele ile ortaya koyarlar. Allah’ın Kuran’da bildirdiği ahlak, tüm hurafelerden arınmış olarak insanlara anlatıldığı ve insanlar Kuran ahlakını yaşamaya özendirildikleri takdirde, dünya üzerinde var olan tüm sorunlar da Allah’ın izniyle çözülecektir.

Hama katliamı haberleri

2 Şubat 1982 tarihinde başlayan 27 günlük Hama katliamının başında Hafız Esad'ın kardeşi Rıfad Esad bulunmaktaydı. Hafız Esad tarafından kendisine tam yetki verilen Rıfad Esad'ın emrinde 12.000 kişilik bir asker gücü ve özel tim kuvveti bulunuyordu. Bu katliam sırasında 30.000-40.000 arası sivil hayatını yitirdi. 15.000 kişiden bir daha haber alınamadı. Binlerce Hamalı topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Camiler ve tarihi eserler yok edildi. Suriye yönetimi tarafından bu vahşi katliamın dış basına yansıması için her türlü tedbir alındı. Şehrin tüm ulaşım ve iletişim bağlantıları kesildi. Giriş ve çıkışlar yasaklandı. Ancak buna rağmen katliamı gizlemeleri mümkün olmadı.

Baas yönetiminin ilk hedefi Hama’daki kuvvetli İslami kimliğin yok edilmesi olmuştur.

Bu amaçla on binlerce Müslüman sebep gösterilmeden tutuklanmış, şiddetli işkencelere maruz kalmıştır. Çoğu idam edilmiş, büyük bir bölümü de kaybolmuştur.

Bir ayette Kuran ahlakına uymanın önemi şöyle bildirilmiştir:

“Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.” (Nahl Suresi, 89)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Önsöz
  • Giriş
  • İslam dünyasının karşısındaki tehlike
  • Çeçenistan
  • Keşmir
  • Doğu Türkistan
  • Bosna, Kosova ve Makedonya…
  • Cezayir
  • Tunus
  • Eritre – Etiyopya
  • Çad
  • Somali
  • Cibuti
  • Sudan
  • Özbekistan
  • Afganistan
  • Irak
  • Suriye
  • Müslüman azınlıklara yapılan zulüm
  • Sonuç
  • Evrim yanılgısı