Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.(Ankebut Suresi, 64)
İnsanın dünyadaki imtihanının sonunda ya mükafat ya da ceza vardır. İyi davranışlarda bulunanlar, Allah'a iman edenler, Allah'ın hoşnutluğunu kazanarak sonsuz cennetle ödüllendirilirler; kötü olanlar, Allah'ı inkar edenler ve Allah'ın koyduğu sınırları çiğneyenler ise sonsuz azabı yaşayacakları cehenneme müstahak olurlar.
İnsan için yok olmak diye birşey yoktur. Sonsuz hayat yaratıldığımız andan itibaren başlamış durumdadır. Şu anda sonsuz yaşamın içindeyiz. Denenme süremizin sonunda, ölüm dediğimiz geçiş anından sonra, yeni bir inşa ile sonsuzluğun içinde yaşamaya devam edeceğiz. İnsanın bu yaşamının azapla mı, nimetler içinde mi geçeceği ise, dünya hayatında, Allah'ın sözü olan Kuran'a bağlılığı ile, Allah'ın hoşnutluğunu gözetmesine bağlıdır. Bütün bu sistem, kainat, dünya, insan ve insana yönelik yaratılan herşeyin sebebi, sonsuz yaşam olan ahirete yöneliktir. Allah, insanı bir amaçla yarattığını, bu dünyadaki kısa yaşamından sonra da ahirette Kendisi'ne hesap vereceğini şöyle bildirmektedir:
Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?(Müminun Suresi, 115)
Allah'ın, ortalama altmış veya yetmiş sene gibi, sonsuzluğun yanında bir 'an'dan farksız olan kısacık dünya hayatına karşılık sonsuz yaşamı vaat etmesi, çok büyük bir nimettir.
İman ve Allah'ın hoşnutluğunu aramak gibi, insanın yaratılışına en uygun, en çok huzur içinde yaşayabileceği yapıya sahip olmanın karşılığında, Allah'ın sonsuz iyi bir yaşam olan cenneti vermesi O'nun lütfundandır:
İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. Salih amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.(Ankebut Suresi, 58)
Ahiret hayatı, Allah'ın sonsuz nimetlerinin sergilenmesi yanında, O'nun sonsuz adaletinin tecelli etmesi bakımından da önemlidir. İnsanların dünyada yaptıkları herşeyin karşılığının verildiği yer, adaletin eksiksiz olarak uygulandığı, merhametin de misliyle tecelli ettiği yer, ahiret olacaktır. Bir ayette, ahirette tecelli edecek olan bu mutlak adalet şöyle ifade edilir:
... De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız..."(Nisa Suresi, 77)
Gördüğümüz herşeyi yaratmaya kadir olduğuna şahit olduğumuz Allah, elbette ki ahireti yaratmaya kadirdir:
Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir.(Yasin Suresi, 81)
Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.(Hac Suresi, 7)
İnsanların büyük bir bölümü kıyamet günü hakkında bilgi sahibidir. Hemen hemen herkes kıyamet saatinin dehşetinden az veya çok haberdardır. Buna rağmen, bazı insanların böylesine hayati bir konuda gösterdikleri ortak bir tepki vardır; kıyamet üzerine düşünmek ve konuşmak istemezler. Kıyamet saati geldiğinde yaşanacak korkuyu akıllarına getirmemek için yoğun bir çaba sarf ederler. Gazetede okudukları bir afet haberinin veya bir felaketi gösteren bir filmin kendilerine kıyameti hatırlatmasına dahi tahammül edemezler. Bu konudan bahseden kişileri dinlemek, bu büyük günü anlatan yazıları okumak istemezler. Bunlar, kıyamet düşüncesinin neden olduğu korkudan kaçmak amacıyla geliştirilen yöntemlerden bazılarıdır.
Ancak bazı insanlar yaklaşarak geldiğini düşünmekten ne kadar kaçmaya çalışsalar da kıyamet günü, tüm insanların gerçeği açıkça görecekleri gündür. Dünyada iken kıyamet gününe ve o gün tüm amellerinden sorguya çekileceğine inanmış bir insan, din ahlakının gereklerini de yerine getirmişse o zorlu günde artık güvenlikte olacağını umut eder.
Kıyamet günü iman etmeyen bir insan ise, karşılaşacağına inanmadığı ya da hayatı boyunca düşünmekten kaçtığı ahiret gerçeği ile karşı karşıya kalacaktır. Dünyada iman etmemenin getirdiği sonuçları kesin bir gözle görecek, geri dönüşü isteyecek ancak bu isteği kabul görmeyecektir. Hayatı boyunca nefsine göre hareket ettiği ve Allah'ın rızasını gözetmediği için sonsuz azap ile karşılaşacak, bundan büyük bir pişmanlık duyacaktır.
Kıyamet günü, Allah'ın kainat için takdir ettiği ömrün bittiği gündür. O gün insanların imtihanı sona erecek ve imtihan yeri olan dünyayı, herşeyle birlikte, Allah darmadağın edip yok edecektir. Bu, Allah'ın Kuran'da vadettiği bir sondur. Kainatın fiziksel ömrünün biteceği, bilim adamlarının da gözlem ve tespitler sonucunda kanaatine vardıkları ve beklenti halinde oldukları bilimsel bir gerçek halini almıştır.
Kuran'da kıyameti tasvir eden bazı ayetler şöyledir:
Artık Sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.
Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur.
Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.(Hakka Suresi, 13-16)
Kıyamet günü, ölmüş olan tüm insanları Allah diriltecektir:
Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz.(Müminun Suresi, 16)
Allah, dirilttiği tüm insanları o gün biraraya toplayacaktır:
Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Kendisinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?(Nisa Suresi, 87)
Kıyamet günü, hepimizin teker teker Allah'ın huzuruna çıkacağı ve dünyada yaptığımız herşeyin ortaya konacağı zamandır:
Siz o gün arz olunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.(Hakka Suresi, 18)
O gün, herkes yaptığının karşılığını tam olarak alacak, Allah'ın sonsuz adaleti tecelli edecektir:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.(Enbiya Suresi, 47)
Kıyamet günü, Allah'ın; kainatın, dünyanın ve herşeyin biyolojik sonunu getireceği zamandır. O an tüm fizik kanunlarını o kanunları koyan Allah işlemez hale getirecek ve afet tabir ettiğimiz olayların kat kat üstünde gelişen bir dizi felaketler zinciri başlayacaktır.
Şu anda üzerinde yaşadığımız dünya, zaten çok hassas dengelerle varlığını devam ettirmektedir. Dünya'nın Güneş'e olan açısı ve uzaklığı tam olması gereken düzeyde ayarlanmış, yerçekimi sabitlenmiş, gökyüzünde dünyayı çarpıp yok etmesi çok muhtemel göktaşlarından korumak için, atmosfere adeta kalkan gibi koruyucu bir tavan yapılmış ve bunun gibi daha başka hassas kanunlar yaratılmıştır. Tüm bunları yaratan, henüz insan dünyada yok iken tüm bu dengeleri insanın yaşamına uygun olarak düzenleyen, alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Allah'ın kainatı her an kudreti altında tuttuğu şöyle haber verilmektedir:
Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır.(Fatır Suresi, 41)
Allah'ın, bu hassas dengelerin işleyişini bozduğu an, herşey yok olmaya gidecektir. İşte o an, Allah'ın vadettiği kıyamet günüdür.
Kıyamet günü Allah'ın meydana getireceklerini görüp yaşayan insanlar, olayların dehşetinden şoka girecektir:
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir.(Hac Suresi, 1-2)
Eğer inkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?(Müzemmil Suresi, 17)
Kıyamet günü başka nelerin olacağını Allah bize Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Güneş, köreltildiği zaman, Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman, Dağlar, yürütüldüğü zaman, Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman, Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman, Denizler, tutuşturulduğu zaman, Nefisler, birleştiği zaman, Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman: "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman, Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman, Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, Cennet de yakınlaştırıldığı zaman, (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.(Tekvir Suresi, 1-14)
ADNAN OKTAR: Zaman zaman imanda gelişme-büyüme olur, zaman zaman da küfürde gelişme ve büyüme olur. Hz. Mehdi (as)'dan ve Hz. İsa (as)'dan sonra insanlarda bir ümitsizlik yayılacaktır. Bunu fırsat bilen küfür devreye girecektir. Yine aynı azgınlıklarına devam edeceklerdir. Said Nursi Hazretleri, "İhtilaller tarzında yapacaklar" diyor; yani, yine muhtemelen bir komünist ihtilal tarzında. Modern komünizm tarzında bir düşünce çıkacak, yeni yeni abuk subuk iddialar ortaya atacaklar. "Biz de her şeyi yaratırız, biz de hücreyi yaratıyoruz, insan yaratırız" gibi. Bu klonlamalar, bu teknikler biraz daha ilerleyecek. Genetikle oynamak, genetik şifreleriyle oynamak biraz daha gelişecek. İnsanlarda öyle bir düşünce olacak ki, bir süre sonra, ‘ben de insan yaratırım' kafasına girecekler. İlahlık iddia etmeye başlayıp, sapıtacaklar. Üç büyük devrim olacağını söylüyor Said Nursi Hazretleri.
Hicri 1506'dan sonra; yani peş peşe "İnkılâb-ı azime" diyor. Ve gittikçe insanlar ahlaksızlığa, yozluğa doğru gidecekler. Artık alenen sokaklarda ilişkiye girmek, mukaddesata ait her şeye saldırılması; mesela, Kuran hiç bırakılmayacak yeryüzünde. Yani, gizli saklı ne kadar varsa yakıp yok edecekler. Mukaddesata ait ne bir cami bırakacaklar, ne bir yazı, ne de herhangi bir kağıt parçası, hepsini yok edecekler. Muazzam bir azgınlık ve tuğyan olacak, kıyametin kopmasından çok az bir zaman önce, mesela 20 tane 30 tane Müslüman varsa ki çok az olacaktır sayıları, onlar da gizli olacaktır. Allah onların canını alacak, kıyamet küfrün ve delaletin üzerine kopacaktır. İşte o akşam ve yatsı arası denen şeydir, İstanbul'da yine insanlar azacaklar, kuduracaklardır. Hiç tahmin etmeyeceklerdir. Mesela, Boğaz'ın kenarında tam böyle içki masasını kurmuş rezalet çıkarırken, ahlaksızlık yaparken, alenen cinsel ilişkide bulunurken birden Boğaz'ın altından lavların çıktığını görecekler. Boğaz'ın iki tarafının birleştiğini görecekler. İki taraf karşı karşıya, ikisi birleşecek ve geri açılacak ve muazzam lavların her yerden fışkırdığını görecekler. Denizin yanmaya başladığını görecekler, o zaman anlayacaklar ki, kıyamet başladı. Ve gökten nur gibi, çok gösterişli ama haşmetli olarak da melekler inmeye başlayacaklar.
Dünyada insanların korkabileceği en şiddetli yüksek korkuyu, hiçbir insan yaşamamıştır, işte o zaman yaşayacak insanlar. Yani, bu derece yüksek korkuyu hiçbir insan yaşamamıştır. Allah "Sen onları sarhoş zannedersin, onlar sarhoş değillerdir" (Hac Suresi, 2) diyor; konuşma kabiliyetlerini kaybedecekler, şuurları kapanacak, ne evladı ne çocuğu ile bağlantısı kalacak. Yani, kendi canının derdine düşecek, ama kendi canını da kurtaracak aklı kalmayacak. Şuuru kapanacak korkunun şiddetinden. Allah, "Saçları bembeyaz olacak" (Müzzemmil Suresi, 17) diyor; ani saç beyazlaması normalde olacak bir şey değildir, korkunun şiddetinden bu olacaktır. Bir anda saçları beyazlayacaktır. Ve sürekli devam edecektir depremler, çok yüksek oranda depremler devam edecektir. "Ve gittikçe dağların eridiğini görürsün" (Karia Suresi, 5) diyor, mesela, yedi tepeden oluşuyor İstanbul. Gittikçe erimeye başlayacak ve düz alan haline gelmeye başlayacak. (Adnan Oktar Kaçkar TV röportajı, 19 Şubat 2009)
ADNAN OKTAR: Çok az bir Müslüman grubu kalacak, bir eser-i rahmet olarak diyor Said Nursi; hadisler de belirtiyor bunu zaten. O müminlerin canları alınacak, ya bir kaç saat öncesinden ya bir kaç gün öncesinden hepsinin canları alınacak, kıyamet küfrün başına kopacak deniyor. Koptuğunda bütün Müslümanlar da bunu mezarlarından seyredecekler. Bir kısmı da eğer yaşayan olursa, imanı zayıf... ama kalmamış oluyor zaten o dönemde, bütün müminler mezarlarından seyretmiş oluyorlar. Diğer küfürden olan kişiler de zaten görmüş olacaklar; "saçları beyazlar" (Müzzemmil Suresi, 17) diyor ayette yani şokun şiddetinden normal simsiyah saçı bir anda bembeyaz olacak diyor.
Bu insan aklının alabileceği en yüksek korku dozudur. İnsanlar hiçbir zaman için bu korku derecesini tatmamışlardır dünyada, bu kadar şiddetli azap tatmamışlardır. İşte bunu kıyamette tadacaklar; hiçbir insanın saçı aniden beyazlamaz, korkunun şiddetinden bütün vücut kasları kontrolsüz hale gelmez ve agoni çok zordur, insanın şoka girmesi çok zordur. Biliyorsunuz büyük kazalarda oluyor bazen ama bu kadar, bu derece olmaz. İşte kıyamette bu oluyor. Çünkü meleklerin indiğini de görecekler ve çok şiddetli depremler olmaya başlayacak, dağlar yavaş yavaş erimeye başlayacak. Holdingler, binalar, hepsinin kum gibi eriyip yayıldığını gördükçe ve ölüm de yavaş yavaş gelecektir çok şiddetli acı çekecekler. Ve bütün insanlık alemi de Hz. Adem (as)'dan itibaren bu vakte kadar olan herkes bu sahneyi görecek, dünya yerle bir olacak, tamamen açılacak, böyle dümdüz, mağması hepsi açılacak ve tam bir kıyamet olacak; öyle yarım birşey değil. Ay, Güneş hepsi onun içine dahil. Her yer dümdüz olacak. (Adnan Oktar Çay TV röportajı, 31 Ocak 2009)