Uzak Doğu dinleri dendiğinde akla birçok batıl inanış gelir. Birinci bölümde detaylı olarak incelediğimiz Hinduizm, bu sapkın dinlerin en büyüğü, kökeni en eski tarihlere uzananı ve dünya üzerinde en fazla mensubu olanıdır. Asya ülkelerinden Batı ülkelerine kadar birçok kültürde Hindu dininin izlerini görmek mümkündür. Özellikle de Hindistan'ın uzun süre İngiliz İmparatorluğu'nun işgali altında kalması, Hindu kültürünün Batı toplumlarında yaygınlık kazanmasında büyük rol oynamıştır. Ancak Uzak Doğu ülkelerinde Hinduizmin yanında Caynizm, Budizm, Sihizm, Şintoizm, Konfüçyüsçülük, Taoizm gibi daha pek çok inanış mevcuttur. Bu dinler de kendi içlerinde çeşitli kollara bölünmekte, ülkeden ülkeye değişiklikler göstermektedir.
Uzak Doğu dinlerinin en temel özellikleri Allah'ın mutlak varlığını inkar eden, putperest bir temel üzerine kurulmuş olmalarıdır. Her birinin kendine özgü sahte ilahları, önünde secde ettikleri putları vardır. Ancak taştan, topraktan yaptıkları hayali ilahları hayattaki herşeyden üstün gören, hayatlarını putlarını mutlu etmek için çalışarak geçiren bu insanlar ne kadar büyük bir aldanış içinde olduklarının farkında değildirler. Atalarını, inekleri, maymunları, fareleri ya da ağaçları sahte ilahlar edinen bu kimselerin durumunu Rabbimiz Fatır Suresi'nde şu şekilde bildirir:
Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (Fatır Suresi, 14)
Bu bölümde söz konusu dinlerin çarpık yönleri ele alınacak, bu dinlerin mensuplarına batıl hayatları hakkındaki gerçekler hatırlatılacaktır. Ayrıca bu inançlardan vazgeçip Allah'a teslim olmaları için çağrıda bulunulacaktır.
Üzerinde duracağımız bir diğer konu ise içinde yaşadığımız yüzyılda bazı çevreler tarafından insanlara kurtuluş yolu olarak sunulan, çok büyük bir propaganda çalışmasıyla dünya gündeminde tutulmaya çalışılan sahte dini akımlardır.
Materyalist ve ateist çevreler tarafından din ahlakının toplum üzerindeki köklü etkisini ortadan kaldırmak ve manevi arayış içinde olan insanları "Allah inancına karşı çıkan sahte bir din" ile yanıltmak amacıyla oluşturulan bu sahte akımların tehlikelerine karşı insanları uyarmak tüm iman sahiplerinin görevidir. Rabbimiz Rad Suresi'nde şu şekilde bildirir:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
Hindu dinindeki üst kastlara birçok ayrıcalık sağlayıp diğer insanları köle haline getiren baskıcı sosyal düzen, kadınlara yönelik vahşi uygulamalar ve putlara yapılan kurban törenleri, tarih boyunca Hint toplumunun bazı kesimlerinde rahatsızlık oluşturdu. Bu nedenle de zaman zaman Hinduizme tepki olarak birçok yerel akım ortaya çıktı. Bunlar, Hinduizmin tepki oluşturan bölümlerini dışladılar, bazı uygulamalarını kabul ettiler ve aynı zamanda yeni öğretiler de ürettiler. Örneğin MÖ 6. yüzyılda Siddharta Gautama'nın kurduğu Budizm, Hinduizmin içinden doğdu, ancak Hinduizmden birçok konularda farklılıklar gösterdi. Gautama kurduğu bu batıl dini şekillendirirken kast sistemini reddetmiş, ama çilecilik (münzevilik) şeklinde tanımlanan yeni bir baskı sistemi öngörmüştü. Ayrıca Hinduizmin temelini oluşturan batıl karma ve reenkarnasyon inanışlarını da muhafaza etmişti. (Bkz. İslam ve Budizm, Harun Yahya, Aralık 2002, Araştırma Yayıncılık)
Caynizm (ya da Caynacılık, Jainizm) de Budizm ile aynı dönemlerde ortaya çıkan ve bu batıl dinle çok büyük benzerlikler taşıyan akımlardan biridir.
Caynizm toplumu sınıflara ayıran kast düzenine, Hindu kutsal metinlerinin bazı bölümlerine ve Hindu ritüellerinin büyük bölümüne karşı çıkan, ancak başka türde batıl ve sapkın inanışlar taşıyan dini bir harekettir. Caynacı geleneklerin tam olarak hangi dönemde çıktığı bilinmemektedir. Ancak araştırmalardan bu anlayışın Hindistan toplumunda asırlardır uygulanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Bu dinin Hindistan topraklarında yerleşik hale gelmesi ve yayılması ise MÖ 500'lü yıllarda gerçekleşmiştir. Geçmişten beri var olan tüm Caynist inanışlar, Nataputta Vardhamana ya da Mahavira isimli savaşçı kasta mensup bir kişi tarafından bu dönemde biraraya getirilmiş, kendi kilisesi, rahip, rahibe ve münzevileri olan yeni bir din oluşturulmuştur. Günümüzde Caynizm Hindistan'ın en eski dinlerinden biri olarak kabul edilmektedir ve dünya üzerinde yaklaşık 4 milyon kadar Caynanın bulunduğu kabul edilmektedir.
Caynistler putlarına taze Hindistan cevizleri, muzlar ve çeşitli meyveler sunarlarken kendilerini açlığa ve sefalete mahkum ederler. İnsanın tüm arzularını yok etme iddiasında olan Caynizm gerçekte çok büyük bir baskı ve eziyet sistemidir.
Caynizmin en önemli özelliği tüm kainatı yoktan var eden bir Yaratıcı'nın varlığını inkar eden, ateist bir din olmasıdır. Caynalar (Caynistler) evrenin sonsuz olduğuna, varlıkların bir başlangıcı ya da sonu olmadığına inanırlar. Onlara göre evrendeki bütün maddeler ve varlıklar sonsuzdur, kainat ise kendi kozmik kanunlarıyla işlemektedir. Bu tanım Allah'ın varlığını inkar eden materyalist felsefenin de temelini oluşturmaktadır ve tarihin en eski düşüncelerinden biridir. 20. yüzyılda ise bu materyalist düşünce bilimsel yöntemlerle çürütülmüş, maddenin sonsuzdan beri var olduğu düşüncesi, evrenin yoktan var edildiğini ispatlayan Big Bang teorisi ile yıkılmıştır.
Big Bang teorisiyle evrenin bundan yaklaşık 15 milyar yıl kadar önce gerçekleşen bir büyük patlama ile doğduğu ortaya konmuştur. Yani evrendeki tüm madde yok iken, var hale gelmiştir. Big Bang'ın ortaya koyduğu bir diğer gerçek ise evrenin her aşamasının kontrollü bir yaratılışla şekillendirildiğidir. Ancak tüm bu bilimsel gerçekleri bilmeyen bir insan için de Allah'ın sonsuz güç ve kudretini görmek çok kolaydır. Evrenin işleyişindeki kusursuz düzen, doğadaki ve hayvanlardaki eşsiz tasarım, insan vücudundaki mükemmellik gibi daha birçok detay bizlere Allah'ın üstün yaratma gücünü gösteren delillerdendir. Allah her yerdedir ve herşeyi kuşatmıştır. Tüm varlıklar O'na boyun eğmiştir. Sonsuz güç sahibi olan Rabbimiz içinde yaşadığımız tüm kainatı, yeryüzünde var olan gelmiş geçmiş tüm insanları, canlı ve cansız varlıkları yoktan var etmiştir. Allah Yasin Suresi'nde şu şekilde haber vermektedir:
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 77-83)
Caynistlerin sapkın ritüellerinde sözde ilahları Mahavira büyük yer tutar.
Caynizm ateist bir dindir, ancak bu ateizmin içinde Hinduizmden kalan putperest inançlar da bulunmaktadır. Cayna tapınaklarında ya da evlerinde birçok Hindu hayali ilahın resimlerini ya da heykellerini görmek mümkündür. Caynalar bu putlara saygı gösterilerinde bulunur, çeşitli yiyecekler, kokular ve çiçekler sunarlar. Onlara dua eder, zenginlik, uzun ömür, erkek çocuk gibi isteklerde bulunurlar. Bu putların kendilerini duymadığını, görmediğini, hiçbir isteklerine cevap veremeyeceğini bir an olsun düşünmez, onlardan bir yardım görme umudu taşırlar. Oysa Allah Kuran ayetlerinde taştan, tahtadan putlara tapanların durumunu şu şekilde bildirmektedir:
(Tur'a gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip-iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de, zulmedenler oldular. (Araf Suresi, 148)
Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? (Taha Suresi, 89)
Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın." (Araf Suresi, 195)
De ki: " Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez...
(Sebe Suresi, 22)
Allah'ın varlığını inkar eden Caynalar başka türlü bir tanrı inancına sahiptirler: Mükemmel insan. Ancak bu mükemmelliğe ulaşmak için insanın dünya hayatında uzun bir eğitimden geçmesi, tüm batıl ritüelleri eksiksizce uygulaması, yıllarca sefil bir hayat sürmesi, kendine zulmetmesi, gerekirse intihar etmesi gerekmektedir. Sapkın Caynist inanışlara göre böyle bir insan - gerçekte hiçbir dayanağı olmayan, saçma - karma zincirinden kurtulacak, üstün bir makama ulaşıp ruhunu kurtaracaktır. (Cayna kelimesi fatih anlamına gelen Cina kelimesinden gelmektedir. Cina ruhsal dünyayı fethetmiş anlamında kullanılmaktadır.) Caynistler bu hayali makama ulaştığına inandıkları kişiye Tirthankara adını verir ve onu sözde bir tanrı olarak kabul ederler. Bu batıl dini mutlak bir gerçek olarak gören milyonlarca Caynanın amacı ise bu makama ulaşmaktır. Günümüze kadar 24 Tirthankaranın gelip geçtiğine, Caynizmin kurucusu kabul edilen Mahavira'nın ise 24. Tirthankara olduğuna inanırlar. Cayna dininde Tirthankaralar herşeyin üstündedirler. Ritüelleri sırasında onlara saygı gösterilerinde bulunur, dua ederler.
Oysa bir insanı ilah olarak görmek (Allah'ı tenzih ederiz), bu kişiye tapınmak, dua ederek medet ummak Allah'a şirk koşmak demektir. Önceki bölümlerde de detaylı olarak anlattığımız gibi şirk Allah'ın affetmeyeceğini bildirdiği çok büyük bir günahtır. Rabbimiz Kendi'nden başka varlıkları put edinen insanların durumunu bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
O'nun dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler. (Furkan Suresi, 3)
Allah insanı yoktan var etmiştir. Hiçbir insanın kendisine ait bir gücü, iradesi yoktur. İnsan Allah'ın dilemesiyle konuşmakta, Allah'ın hayat vermesiyle yaşamaktadır. Hiçbir insan Allah'ın belirlediği kusursuz kaderin dışında en ufak bir harekette bulunabilme gücüne sahip değildir. Allah'ın dilediği yer ve zamanda her insan mutlaka ölecek, bu saati ne geriye ne de ileriye alabilecektir. Bu nedenle de Rabbimiz'in dünya hayatında imtihan ettiği, türlü eksiklik ve zayıflıklarla var ettiği insanı sözde ilah olarak görmek çok büyük bir sapkınlık, çok büyük bir cehalettir. Allah insanın acizliğini bir Kuran ayetinde "... insan zayıf olarak yaratılmıştır" (Nisa Suresi, 28) şeklinde bildirmiştir. Başka ayetlerde ise insanın yaratılışı şu şekilde haber verilmektedir:
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. Asla, hayır; siz dini yalanlıyorsunuz. (İnfitar Suresi, 6-9)
Allah insanın yaratılış amacını ise Zariyat Suresi'nde şu şekilde bildirmektedir.
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Dolayısıyla Caynistler insanın dünya hayatında nefsinin arzularından kurtulup, ruhunu kurtuluşa ulaştırmak amacıyla bulunduğunu iddia ederken çok büyük bir yanılgıya düşmektedirler. Üstelik bu kurtuluşla birlikte bir ilahlık iddiasında bulunmaları ise çok daha büyük bir sapkınlıktır. İnsanın dünya hayatında varoluş amacı Rabbimiz'e kullukta bulunmaktır. Bunların sonucunda umut edilen ise sadece Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaktır.
Batıl uygulamalarla ruhlarını kurtuluşa ulaştırabileceklerini zanneden Caynistler, gerçekte kendilerine boş yere işkence etmektedirler.
Tüm batıl Uzak Doğu dinleri gibi Caynalar de reenkarnasyon ve karma sistemlerine inanırlar. Zaten Caynaların temel amaçları hayali karma zincirini kırıp, sözde üstün insan konumuna ulaşmaktır. Onlara göre bunun tek yolu Caynist kurallara bağlı bir yaşam sürmektir: Açlık orucu tutmak, belirli yiyecekleri yememek, her türlü arzuyu, istek ve tutkuyu denetim altında tutmak, ıssız yerlere çekilmek, ve alabildiğine çile çekmek...
Bir Caynistin hayatının temel kuralı "Ahimsa"dır. Ahimsa "acı vermemek, şiddetsizlik, hiçbir canlıya zarar vermeme" anlamında kullanılmaktadır ve Caynaların okullarında öğretilen en önemli prensiptir. Caynaların tüm yaşamları bu ilkeye göre düzenlenmiştir. Ahimsa Hindistan'daki bütün fikir akımlarını etkilemiş ve Hint inanışlarının büyük bir bölümünde yer almıştır.
Ahimsa anlayışı nedeniyle Caynalar hiçbir canlı varlığa zarar vermemeye çalışırlar. Bu inanış ilk duyulduğunda güzel bir ahlaki prensip olarak anlaşılsa da gerçekte Ahimsa Caynalar için bir şizofreniye dönüşmüştür. Her canlının farklı boyutlarda ruhları olduğuna inandıkları için Ahimsa'nın kapsamına hayvanları, böcekleri, bitkileri, mikroskobik canlıları da alırlar. Çok küçük canlıları öldürmeden ya da incitmeden yaşamak, pratik olarak imkansızdır. Bazı canlılar biz nefes alırken, su içerken ya da yemek yerken bile ölürler. Oturduğumuz ya da yattığımız yerde, giysilerimizde birçok mikroskobik canlı vardır. Ancak Caynistler tüm bunlar için akıl ve mantıkla örtüşmeyen, saçma önlemler almışlardır. Örneğin Caynalar nefes alırken herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşırlar. Mikropları öldürmemek için ilaç kullanmazlar. Cayna dininde antibiyotik ve dezenfektan kullanımı yasaktır. Meyve, bal ve et yemek yasaktır. Katolik Ansiklopedisinde (The Catholic Encyclopedia) Ahimsa hakkında şu örnek verilir:
Caynistler kendileri açlık ve sefalet içinde yaşarlarken, ellerindeki tüm imkanları sapkınca, taştan putlara sunarlar.
Cayna münzevi öldürmektense, sinekler ya da diğer böcekler tarafından ısırılmayı tercih eder... Örneğin 1834'de Kutch tapınak hastanesinde 5000 tane fare bulunmaktaydı.115
Caynist keşişlerin hayatları ise çok daha baskıcı kurallardan oluşmaktadır. Örneğin onlar geceleri yemek yemezler, çünkü geceleri yemek yerken fark etmeden küçük böcekleri ve canlıları de yutabileceklerini düşünürler. Bazı Caynist mezheplerde ise keşişler günde bir kere yemek yerler. Caynist keşişlerin büyük bir bölümü üzerlerine hiçbir kıyafet giymeden, tamamen çıplak gezerler. Bazıları ise çok küçük bir örtü ile örtünürler. Keşişlerin yarı çıplak ya da çıplak dolaşmalarının nedeni, giysilerinin arasına girecek küçük canlılara zarar vermeme isteğidir. Örneğin bu konuda çok katı ve kesin bir tutum içinde olan Digambara mezhebindekiler - ki bu, Caynizmin iki temel mezhebinden biridir - 'gök elbisesi' anlamına gelen isimlerinin bir gereği olarak, tamamen çıplak olarak gezerler. Bu, maddi olan tüm şeylerden uzak durulması anlamına gelir. Bu uygulamayı günümüzde de sürdüren Caynalar genellikle manastır ve tapınaklardan dışarıya pek çıkmazlar. Hiçbir şekilde mülk sahibi olamaz, evlenemezler. Cayna rahibinin elbise dahil hiçbir şeye sahip olmaması gerektiğine inanırlar. Tahmin edilebileceği gibi, Caynist keşişlerin hayatı çok büyük bir sefalet, açlık içinde geçer. Kendilerini eğlendiren, ferahlık veren, hoşlarına giden, zevk aldıkları herşeyden uzak dururlar. Çünkü Caynist inanışlarına göre insanın tüm arzularını yok etmesi, hayatla tüm bağlantılarını şizofren bir biçimde kesmesi, melankolik bir yaşam sürmesi gerekmektedir. Ne kadar çok acı çeker, aç kalır ve sefalet içinde yaşarlarsa o kadar çabuk "ruhlarını kurtarabileceklerine" inanırlar. Oysa bu kurtuluş değil, insanın kendine işkence etmesidir. Bu uygulamalar insanı kurtuluşa ulaştırmaz, tam aksine baskıcı bir sistem içinde köleleştirirler. İnsanın tüm arzularını yok etme iddiasında olan Caynizm gerçekte çok büyük bir baskı ve eziyet sistemidir.
İslam ise bu gibi inanışlardan tamamen uzaktır. Allah dünya hayatındaki nimetleri insanların yararlanması, zevk alması, şükretmesi için var etmiştir. Doğadaki güzellikler, benzersiz tat ve kokulardaki yiyecekler, meyveler, sebzeler, kıyafetler Allah'ın yarattığı çok güzel nimetlerdendirler. İman eden bir kişi bir meyve yediğinde, güzel bir kıyafet giydiğinde Allah'a şükreder ve bu nimetlerden dolayı çok büyük bir zevk duyar. Ayetlerde Rabbimiz'in insanların hizmetine verdiği nimetler şu şekilde bildirilmektedir:
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır. Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? Yolu doğrultmak Allah'a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer O dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 5-18)
Allah insanların emrine saymakla bitirilemeyecek kadar çok nimet vermiş ve dünyadaki tüm bu güzelliklerden yararlanmalarını istemiştir. Bunları "haram kılan"lar, yani insanları Allah'ın nimetlerinden men ederek onları acı ve sefalete sürükleyenler ise yanlış yoldadırlar. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle belirtir:
De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Hindu ressam Basawan tarafından, Müslüman imparator Ekber Şah için yapılan bu tabloda Caynist bir münzevi resmedilmiştir. Allah'ın insanlar için var ettiği tüm nimetlerin sapkınca yasaklandığı Caynizmde, insanlardan kendilerine zulmetmeleri istenir. Bu dine bağlanan tüm insanlar da bu erdemlere ulaşmak için boş yere acı çekmekten zevk alır hale gelirler.
Cayna inancında, Allah'ın ayette de bildirdiği gibi, neredeyse tüm nimetler anlaşılmaz bir şekilde insanlara haram kılınır. Caynizm, insanlardan tüm istek ve arzularını köreltmelerini ister, kendilerine acı ve ızdırap çektirmelerini emreder. Acı çekmeyi, aç kalmayı, üşümeyi, hastalıkları birer erdem olarak gösterir. Bu dine bağlanan tüm insanlar da bu erdemlere ulaşmak için acı çekmekten zevk alır hale gelirler. Bu durum Kuran'da yer alan "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetinin tam bir tecellisidir.
Oysa insanın yapması gereken, sayıları son derece sınırlı olan haramlardan sakınmak, bunun dışında dünyadaki tüm nimetlerden yararlanmak, bunları verenin sonsuz lütuf sahibi olan Rabbimiz olduğunu unutmamak ve O'na şükretmektir. İnsan kendini dünyadaki güzelliklerden gereksiz yere mahrum etmemeli, nefsine baskı yapmamalı, acı çektirmemelidir. Allah bir ayette şöyle bildirmektedir:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Ayette de görüldüğü gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) insanların "ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri" indirmiş, onları batıl inançların ve geleneklerin tüm baskılarından, yasaklarından özgürleştirmiştir.
Caynaların kendilerine yaptıkları zulüm, sadece açlık ya da sefaletle de sınırlı değildir. Bir Cayna, fiziksel nedenlerle yeminlere uymayacak hale geldiğinde, ya da bir an önce ruhunu "kurtuluşa" ulaştırmayı istiyorsa, kendini aç bırakarak gönül rızasıyla ölmelidir. Çünkü Caynizme göre, aç kalarak ölmek en büyük erdemdir. Katolik Ansiklopedisi (The Catholic Encyclopedia), Caynizmin bu özelliğini şöyle açıklamaktadır:
Caynaların dinsel intihara bakış açısı Budistlerden farklıdır. Cayna etiğine göre 12 yıl ciddi münzevi hayatı yaşayan ya da uzun denemelere rağmen dünyevi arzularını kontrol edemeyen bir rahip, ölümünü hızlandırmalı ve intihar etmelidir.116
Caynaların kadınlara bakışı da, tahmin edilebileceği gibi, pek olumlu değildir. Caynizmin iki temel mezhebinden biri olan Digambara'da, kadınlar insan bile sayılmaz, çünkü onların kurtuluşa ermelerinin mümkün olmadığına inanılır.117 Diğer mezhepte, yani Svetambara'da ise, bu kadar katı olmasa da, kadınları ikinci sınf insan olarak gören bir inanç hakimdir.
Kısacası Caynizm intiharı teşvik eden, insanların sözde ilahlık makamına yükselmek için bir an önce hayatlarına son vermeleri gerektiğini söyleyen vahşi inanışlara sahiptir. Caynizm insanları sefalet içinde yaşamaya, aç kalmaya, çıplak gezmeye, zehirli böcekler tarafından sokulurken sessizce beklemeye, hastayken bakterileri öldürmemek için antibiyotik içmemeye, zararlı hayvanları yok etmek için dezenfektan kullanmamaya teşvik ederken, çok büyük bir zulüm yapmaktadır. İnsanı sözde ilah gibi gördüğünü iddia eden Caynizm, gerçekte insanı bir mikroptan, bakteriden dahi daha küçük gören, insanı pislik içinde yaşamaya mahkum eden, temizliği, rahatlılığı, güzel yiyecekleri yasaklayan baskıcı bir dindir. Oysa Allah Kuran'da insanın yaratılışıyla ilgili olarak bizlere şu şekilde haber vermektedir:
... Size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Teğabün Suresi, 3)
O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti... (Enam Suresi, 165)
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti... (Bakara Suresi, 30)
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Allah:) "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin." (Araf Suresi, 11-13)
Ayetlerde de görüldüğü gibi insan, Allah'ın en güzel surette yarattığı, yeryüzünde halifeler kıldığı, temiz nimetlerle rızıklandırdığı, bir varlıktır. Beyyine Suresi'nde ise iman edip salih amellerde bulunan insanları Rabbimiz "yaratılmışların en hayırlıları" (Beyyine Suresi, 7) olarak isimlendirmektedir.
Caynist topluluklar putperest inanışlarını 2500 yıldır korumaktadırlar. Ancak İslam dininin Hindistan topraklarına girmesiyle birlikte bu inanışlarda da büyük değişiklikler olmuştur.
Müslüman Mogul İmparatoru Ekber Şah'ın döneminde, daha önce Hindu baskısı altında ezilen tüm Caynistler çok rahat bir dönem yaşamışlardır. İslam ahlakının getirdiği adalet, hoşgörü ve barış ortamı sayesinde Caynistler kendi dinlerini istedikleri gibi yaşama, istedikleri gibi ibadette bulunma imkanı elde etmişlerdir.118 Müslümanlarla birarada yaşamak, İslam dinini yakından tanımak ise onların inanışlarında çok köklü değişiklikler oluşmasına vesile olmuştur. Örneğin İslam dininin temelini oluşturan tevhid inancından etkilenen pek çok Caynist tarikat oluşmuş, bu tarikatlar Caynizmin putperest inanışlarını terk ederek, tevhid inancına yönelmişlerdir. Jainism and Other Religions (Caynizm ve Diğer Dinler) adlı bir eserde bu etki şu şekilde tarif edilmektedir:
İslam dininin Caynalar üzerindeki etkili ve uzun soluklu etkisi özellikle de putlara tapma konusunda olmuştur... Lonka Shah gibi Cayna liderlerini İslam dinindeki tevhid inancına yöneltmiştir. Bunun sonucunda da Hindistan'ın Müslüman yönetimindeki orta ve batı bölümlerinde, Caynizmin Svetambara mezhebinin putperestliği reddeden bir alt kolu olan Sthanakvasis tarikatı ve Digambara mezhebinde ise Taranpatha tarikatı ortaya çıkmıştır.119
Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır...
(Fatır Suresi, 14)
Günümüzde de Caynistler Müslümanlarla birarada yaşamakta ve İslam dini ile şereflenen bu insanların ne kadar asil, huzurlu, güvenli bir hayata sahip olduklarına yakından şahit olmaktadırlar. Bu nedenle de batıl inanışların etkisi altında olup, cahilce kendilerine zulmeden, hayatın tüm gerçeklerinden uzaklaşıp melankolik bir kabusun içinde yaşayan tüm Caynistlerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını bir an önce fark etmeleri gerekmektedir. İslam'ın çağrısı yanıbaşlarındadır ve bu çağrıları mutlaka dinlemelidirler. Allah Kuran'da bir kısım insanların bu çağrıya şu şekilde cevap vereceklerini haber vermektedir:
Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)
Caynistler bu hataya düşmemeli, geleneklerini değil gerçeği tercih etmelidirler. Bilmelidirler ki, atalarının saçma bir inanışla oyalandığını fark edenler, putperestliğin büyük bir sapkınlık olduğunu anlayanlar, vicdanlarının sesini dinleyerek Allah'a iman edenler ve önceki yaşamlarından pişman olup tevbe edenler, Rabbimiz’i "tevbeleri kabul eden ve kullarına merhamet eden" olarak bulacaklardır. Allah Şura Suresi'nde şu şekilde bildirir:
... Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur. (Şura Suresi, 24-25)
115. "Jainism", Catholic Encyclopedia, http://www.newadvent.org/cathen/08269b.htm
116. "Jainism", Catholic Encyclopedia, http://www.newadvent.org/cathen/08269b.htm
117. "Jainism", Encyclopedia Britannica 2002, Expanded Edition DVD-ROM
118. "Jainism", Encyclopedia Britannica 2002, Expanded Edition DVD-ROM
119. "Antiquity of Jainism, Jainism and Other Religions", http://www.jainworld.com/jainbooks/antiquity/jainorel.htm