Doğu dinleri pekçok insan için büyük bir bilinmezdir. Hinduizm, Caynizm, Budizm, Sihizm, Şintoizm, Konfüçyüsçülük ve Taoculuk gibi dinlerin isimleri sayıldığında genelde insanların akıllarına taştan ya da tahtadan heykellere tapınan, bu heykellere adaklar sunup saygı gösterilerinde bulunan, loş tapınaklarda ilginç ayinler düzenleyen topluluklar gelir. İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi Allah'ın vahyine dayalı ilahi dinler –burada Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin ilk vahyedildikleri halleri kastedilmektedir. Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık vahyedilmelerinden sonra tahrif edilmiş, orijinal hallerinden uzaklaşmışlardır- insanları aydınlık, huzur dolu, güvenli ve adaletli bir hayata çağırırlarken, dünya üzerinde yaklaşık 1.5 milyar kişinin 1 kabul ettiği Doğu dinleri kasvetli bir hayatı, sapkın ritüelleri, sosyal adaletsizliği, dünyadan tamamen uzaklaşıp sefil koşullarda yaşamayı, kısaca her yönüyle batıl bir hayatı temsil etmektedirler. Bu dinlere inananların en temel yanılgıları ise Allah'ın mutlak varlığını inkar edip, sayıları yüz milyonu aşan putlara tapınmaları ve bu putlardan bir karşılık ya da yardım görmeyi ummalarıdır.
Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
(Bakara Suresi, 42)
Asya halklarının büyük bir bölümünün inandıkları Hinduizm, Budizm gibi dinler, pagan (putperest) inançlardır. Budistler Buda heykelleri önünde eğilir, onlara adaklar sunarlarken, Hindular milyonlarca farklı puta tapınmaktadırlar. Bir insanın taştan yapılmış bir heykelin güç sahibi olduğuna, insanlara yardım etme ya da ceza verme kudretini elinde bulundurduğuna inanmasının, bu taş yığınına saygı duymasının ya da ondan korkmasının ne kadar büyük bir sapkınlık ve akılsızlık olduğu açıktır. Üstelik Hinduizm gibi ineklere, maymunlara, farelere, ağaçlara ve nehirlere tapınmayı emreden batıl dinler insanları çok daha büyük bir manevi sapkınlığın, cehaletin ve karanlığın içine sürüklemektedirler.
Ancak bu gibi putperest inanışlara sahip topluluklar tarihin her döneminde var olmuşlardır. Allah'ın Kuran'da kıssalarını haber verdiği pek çok mübarek elçisi benzer topluluklarla karşılaşmış, onları Allah'tan başka varlıklara secde etmekten vazgeçip, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e iman etmeye davet etmişlerdir. Allah'ın Kendisi'ne dost kıldığı, hanif kulu Hz. İbrahim'in, putperest kavmine çağrısı Ankebut Suresi'nde şu şekilde haber verilmektedir:
Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Ankebut Suresi, 17)
Günümüz putperestleri de Hz. İbrahim'in kavminden farklı değildirler. Onlar da geçmişteki putperestler gibi inançlarını "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" (Şuara Suresi, 74) diyerek savunmaktadırlar. Hurafelerle, batıl öğretilerle beyinleri uyutulmuş olan bu insanlar, içinde bulundukları büyük akılsızlığı ve hastalıklı ruh halini fark edememekte, dış dünyadan soyutlanarak atalarından miras aldıkları dinlerine dört elle sarılmaktadırlar. Oysa sahip oldukları inançları akıl ve vicdanla bir kez olsun sorgulasalar, atalarının izinden gitmeyi değil, gerçeği ve doğruyu bulmayı hedefleseler, mutlaka kendilerini ve tüm kainatı yoktan var etmiş olan Yüce Rabbimizin sonsuz güç ve kudretinin farkına varacaklardır. Bunun ardından da hurafelerle dolu hayatlarından kurtulup, Allah'ın elçileri vesilesiyle insanlara bildirdiği hidayet yolunu benimseyeceklerdir.
Bu kitapta söz konusu Doğu dinlerinin tüm çarpık yönleri, sapkınlıkları, akıl ve mantıkla çelişen uygulamaları, ırkçılığı, şiddeti ve vahşeti meşru gösteren öğretileri gözler önüne serilecektir. Umudumuz, bu dinlerin mensubu olan insanların da ne kadar batıl bir hayat yaşamakta olduklarını anlamaları, insan yapımı, atalardan kalma geleneklere körü körüne uymanın kendilerini hem dünyada hem de ahiret hayatında ne kadar büyük bir kayba uğratacağının farkına varmaları ve bir an önce tüm batıl inanışlarından vazgeçip Allah'a teslim olmalarıdır.
Üzerinde duracağımız bir diğer konu ise bu inanışların Batı kültürü üzerindeki derin etkisidir. Doğu dinlerinin Batılı toplumların düşünce yapısı üzerindeki etkisini ilk bakışta anlamak biraz zordur. Ancak 18. yüzyıldaki Aydınlanma felsefesi, ardından gelen 19. yüzyıl materyalizmi, Avrupa toplumlarını ilahi dinlerden uzaklaştırmış, oluşan manevi boşluk ise 20. yüzyılda başta Hinduizm ve Budizm olmak üzere sahte Doğu dinlerini Batı düşünce dünyasına taşımıştır. Din ahlakının toplum üzerindeki köklü etkisini ortadan kaldırmak, materyalist dünya görüşünün benimsenmesini kolaylaştırmak ve manevi arayış içinde olan insanları "Allah inancına karşı çıkan sahte bir din" ile yanıltmak girişiminde bu batıl dinler önemli rol oynamışlardır.
Bazı çevrelerce sözde "Milenyum Dini" ya da "21. yüzyılın dini" tanımlamasıyla çok yönlü propagandası yapılan ve Uzak Doğu kültürünün tüm batıl ve pagan öğretilerini biraraya getiren New Age tarzı akımlar ise bu dinlerin 21. yüzyılda da Batılı toplumların gündeminde olacağını bizlere göstermektedir. Nitekim başta Vatikan olmak üzere çeşitli Hıristiyan toplulukları da, Uzak Doğu dinlerinden temel alan ve Batılı toplumlarda hızla yerleşen bu sahte akımları, içinde bulunduğumuz yüzyılda Hıristiyanlığın karşısındaki en büyük tehlikelerden biri olarak tanımlamaktadırlar. Vatikan tarafından hazırlanan ve bazı çevrelerce "Hıristiyanlığın yeni yorumu" olarak sunulan New Age Hareketi'nin çarpık yönlerinin sergilendiği "A Christian Reflection on the New Age" (New Age'e Hıristiyan Bakışı) başlıklı rapor, Hıristiyan dünyasının da bu akımı ne kadar tehlikeli bulduğunu ortaya koymaktadır.2
Hiç şüphesiz, insanları Allah inancından uzaklaştıran, ilahi dinlerin insanlara tavsiye ettiği güzel ahlak anlayışını ortadan kaldırıp yerine materyalist ve batıl inanışları yerleştirmeye çalışan bu gibi akımlara karşı, Allah'a samimiyetle iman eden tüm insanların birlik olarak çok yönlü bir fikri mücadele yürütmeleri gerekmektedir. Bunun için yapılması gerekenlerden biri, ilahi dinlerin insanları davet ettiği barış, huzur, güven, adalet, eşitlik, yardımlaşma, merhamet, şefkat ve sevgi dolu dünya ile batıl dinlerindeki maddi ve manevi sapkınlığı temel alan hayat şekli arasındaki büyük uçurumu gözler önüne sermektir. Hiç unutmamak gerekir ki, Batılı toplumlarda bu çarpık dinlere sempati duyan insanların çok büyük bir bölümü öncelikle ilgi çekmeyi, farklı ve orijinal tavırlarla dikkatleri üzerlerinde toplamayı amaçlamaktadırlar. Bir yandan da mutluluğu bu dinlerde bulacakları yanılgısına kapılmaktadırlar. Allah'ın elçileri vasıtasıyla insanlara gönderdiği hak dinlerin doğru yollarından uzaklaşarak kendilerini iç karartıcı, kasvetli, korku ve sıkıntı dolu bir dünyaya, çok büyük bir yıkıma sürüklemektedirler.
Bilinmelidir ki, dünya ve ahiret hayatında gerçek mutluluk ancak Allah'a gönülden iman etmek ve Allah'ın ayetlerine uymakla mümkündür. Çünkü "... Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir..." (Hac Suresi, 62) ve;
O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir (Bütün kainatın mutlak surette Hükümdarı olan); Kuddûs'tür (Hatadan, gafletten, her türlü eksiklikten mutlak surette çok uzak); Selam'dır (Her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran); Mü'min'dir; Müheymin'dir (Gözetici, Koruyucu); Aziz'dir; Cebbar'dır (Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan); Mütekebbir'dir (Herşeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren). Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. (Haşr Suresi, 23)
1. "Major Religions of the World Ranked by Number of Adherents", http://www.adherents.com/Religions_By_Adherents.html
2. "Jesus Christ: The Bearer of the Water of Life, A Christian Reflection on the New Age", Pontifical Council for Interreligious Dialogue,http://www.vatican.va/roman_curia/pontifical_councils/interelg/documents/rc_pc_interelg_doc_20030203_new-age_en.html