Karma, sadece bir kavramdır; adalet sağlayacak bir güç ve bilince sahip değildir. Gerçek adalet sahibi ise sonsuz şefkatli ve merhametli, üstün ve güçlü olan Yüce Allah'tır.
Hint dinlerinde Karma felsefesinin bir sebep-sonuç kanunu olduğuna ve insanlara yaptıklarının karşılığını verenin bu kanun olduğuna inanılır. Yani bu kanunu belirleyen ve uygulayan bir Yaratıcı olduğu kabul edilmez. Karma kanununun kendi kendine işlediğine inanılır. Örneğin hayır kurumlarına bağışta bulunan bir insanın bu hareketinin sonucunun diğer hayatındaki mutluluk olacağı kabul edilir.6 Oysa kuşkusuz, bunu düzenleyen bir güç ve irade olmadan böyle metafizik bir kanun var olamaz.
Karma felsefesinin insan aklına en aykırı yönlerinden biri, "bir ahlaki değerin kendiliğinden, bir kanun uygulayıcı olmadan işlediğine" inandırmaya çalışmasıdır. Oysa insanların kendi yaptıkları kanunları dahi uygulatan kurumlar ve merciler bulunmaktadır. Örneğin, bir hırsızın alacağı ceza her ülkenin yasalarına göre belirlenmiştir. Ancak bu kanunlar hiçbir zaman kendiliğinden işlemez, mutlaka bunları uygulatan merciler, kurumlar, yetkili kişiler vardır. Söz gelimi bir insan hırsızlık yaptığında o kanun doğal olarak işlemeye başlayarak o hırsızı doğal olarak hapse koymaz. Bunun için polis, hakim, savcı ve mahkemeler kanunları uygularlar. Hakimler kanunlara göre adaletle hüküm verir ve suçlu kişi yaptığına karşılık gelen cezayı alır.
Karma'nın kendiliğinden işleyen bir kanun olduğunu iddia etmek ise, bir ülkenin kanunlarının kendi kendine, hiçbir uygulatıcısı olmadan işlediğini söylemekten çok daha mantıksızdır. Düşünün ki, bu mantığa göre, dünyada bugüne kadar yaşamış olan milyarlarca insan, dünya hayatında her ne yapıyorsa bunun tam karşılığı olan bir hayatı elde edecektir. Peki öyle ise, bir insanın bu dünyadaki tavırlarını kim gözlemleyecek, onun iyi mi kötü mü olduğuna kim karar verecek ve buna göre onun bir sonraki hayatını şu anki hayatına göre kim belirleyerek düzenleyecektir? Eğer bir insanın gelecekteki hayatı bu hayatına göre belirleniyorsa, bu hayatı belirleyen, tasarlayan, o insan için bir kader tespit eden bir güç mutlaka var olmalıdır. Ancak, Karma inancında böyle bir güce inanılmaz. Bu akıl ve mantık dışı inançta, "Karma kanunu" denilen, ne olduğu belli olmayan bir kavramın, tüm bunları kendi kendine düzenlediğine inanılır. Üstelik, karar ve hüküm verme gücü olmayan bu kavramın, insanlara adaletle davrandığı, herkese yaptığının karşılığını tam olarak, eksiksiz, unutmadan ve yanılmadan verdiği düşünülür. Bunlar akıl sahibi insanların, biraz düşündüklerinde dahi mantıksızlığını hemen fark edebilecekleri, son derece batıl iddialardır.
Diğer yandan, Karma'ya inanan insanların bir kısmı da, daha önceki inançları doğrultusunda, hayali "Karma kanunu"nun Allah'ın iradesi ile işlediğine inanırlar. Yani, bu düşünceye göre, bir insanın bu dünyadaki karmasının iyi mi yoksa kötü mü olduğuna Allah karar verir ve buna göre diğer hayatındaki koşullarını hazırlar. Ancak bu insanların unuttuğu önemli bir gerçek vardır: Allah'ın insanlar için seçtiği ve Kuran aracılığı ile bildirdiği hak dinde Karma inancı yoktur. Bu kitap boyunca da anlatıldığı gibi, Karma, Kuran'da yer almayan, İslam inancı ile çelişen birçok özelliğe sahip batıl bir inanıştır. Dolayısıyla Allah'ın varlığına inanan insanların, batıl inançların, hurafelerin peşinden gitmemeleri, Kuran'a sıkı sıkıya sarılmaları gerekir.
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar. |
Allah'ın varlığına inanan, aklı ve vicdanı ile düşünen her insan, adaleti sağlayanın, her insana dünya hayatı boyunca yaptıklarının karşılığını eksiksizce ödeyenin, Karma kanunu değil; herşeyi her an gören, herkesin en gizlisini bilen, üstün ve güçlü, tüm evrenin hakimi olan Allah olduğunu bilir.
Allah, birçok ayetinde iyiliklerin ve kötülüklerin karşılığını, eksiksiz olarak verenin Kendisi olduğunu bildirmektedir:
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Enam Suresi, 160)
Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Hud Suresi, 115)
… Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz. (Yusuf Suresi, 90)
Allah her insanın yaptıklarının karşılığını hem dünyada hem de ahirette en adil şekilde verir. Örneğin Allah iyilere karşı mücadele ederek, onlara zorluk çıkaranları, dünyada da ahirette de cezalandıracağını bildirmektedir. Allah, sonsuz adaleti ile hem kötülük yapanları cezalandırır hem de onların iyilere kurdukları tuzakları bozar, işlerini zorlaştırır, onlara sıkıntılı ve zorlu bir hayat yaşatır. İyilik yapanları ise dünyada da korur, onlardan kötülükleri uzak tutar, zorlukları onlar için kolaylaştırır, onlara güzel bir hayat vaat eder. Allah bu gerçeği Kuran ayetlerinde şöyle bildirmektedir:
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 25-26)
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse ve en güzel olanı yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. (Leyl Suresi, 5-10)
İyi ile kötünün dünya hayatı boyunca yaptıklarının karşılığını tam olarak alacakları zaman ise hesap günüdür.
Karma inancının iddiasına göre, her insan yaptığının karşılığını bir sonraki hayatında alır. Örneğin, kötülük yapan bir insan bir sonraki hayatında bir bitki olarak veya köle olarak doğar. İyilik yapan, yardımda bulunanlar ise yeni hayatlarında zengin veya mevki sahibi insanlar olurlar. Oysa daha önce de söz ettiğimiz gibi, bu, hem iyiliklerin ve kötülüklerin tam karşılığı değildir, hem de insanlar dünyaya defalarca gelmezler. Sadece bir kez dünyaya gelinir ve dünya hayatından sonra sonsuza kadar sürecek olan ahiret hayatı, yani insanın asıl hayatı vardır.
Her insan ölümünden sonra, hesap günü geldiğinde tekrar diriltilecek ve dünya hayatında yaptıklarından sorgulanacaktır. Bu sorgulama sırasında ise, hayatı boyunca her yaptığı, her konuştuğu ve her düşündüğü tek tek önüne gelecek, eline verilen kitapta hiçbir şey eksik bırakılmayacaktır. Hatta iman etmeyenlerin o gün önlerine kitapları konulduğunda yaşayacakları şaşkınlık bir ayette şöyle bildirilir:
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)
İnsanların tüm dünya hayatından sorgulandıkları bu hesap gününde, hiçbir insan en küçük bir haksızlığa dahi uğratılmadan, yaptıklarının karşılığını görecektir. Allah, bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır. O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir. |
Ölümlerinden sonra diriltilen insanlar, Allah'ın adaleti ile sorgulandıktan sonra, sonsuza kadar kalacakları asıl mekanlarına, cennet veya cehenneme sevk edileceklerdir. Her insanın yaptığı ile karşılık bulabilmesi için cennet ve cehennem de derece derecedir:
Gerçek şu ki, kim Rabbine suçlu-günahkar olarak gelirse, hiç şüphe yok, onun için cehennem vardır. Onun içinde ise, ne ölebilir, ne dirilebilir. Kim O'na iman edip salih amellerde bulunarak O'na gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek dereceler vardır. İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 74-76)
İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azab) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, ziyana uğrayanlardır. Her biri için yaptıklarınızdan dolayı dereceler vardır; öyle ki amelleri kendilerine eksiksizce ödensin ve onlar zulme de uğratılmazlar. İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 18-20)
Her insana, en küçük bir haksızlığa uğratılmadan tüm işlediklerinin tam karşılığını vermek ancak Allah'a mahsus bir özelliktir. Allah herşeyi gören ve bilen, bağışlayan, merhamet eden, hiçbir şeyi unutmayan, hiçbir zaman yanılmayan ve adaletli olandır.
Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir. |
Yeryüzünde olan herşey Allah'ın bilgisi dahilindedir. Buna, yere düşen tek bir yapraktan, bir insanın içinden geçirdiği düşüncelere kadar herşey dahildir. Allah bir ayetinde şöyle bildirmektedir:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (Enam Suresi, 59)
Örneğin iki kişi aralarında gizli bir konuşma yaptıklarında bunun sadece kendi aralarında kaldığını zannederler. Oysa, o anda onların yanında Allah vardır. Onların gizli konuşmalarını, her türlü fısıldaşmalarını Allah işitmekte ve bilmektedir. Ancak, Allah'ın varlığından gafil olan insanlar, gizli konuşmalar sırasında kötülükleri tasarlarken, bunların gizli kalacağını ve hiçbir zaman öğrenilmeyeceğini, dolayısıyla bu kötülük planları yüzünden bir karşılık görmeyeceklerini zannederler. Oysa Allah onları her an görmekte ve işitmektedir:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır. (Tevbe Suresi, 78)
Herşeyi bilen ve gören Allah, hesap gününde insanlara yaptıklarının karşılıklarını verirken, onların gizli kaldığını sandıkları davranış ve düşüncelerini de ortaya çıkaracaktır. Allah gizliden daha gizli olanları da bildiğini Kuran'da insanlara şöyle bildirmektedir:
Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur. Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir. (Taha Suresi, 6-7)
Hesap gününde, Allah'tan hiçbir şeyin gizli kalmayarak ortaya çıkacağı ve Allah'ın herkese adaletle karşılığını vereceği ise şöyle bildirilmektedir:
Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir. O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır." Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir. (Mümin Suresi, 15-17)
Adaletle hüküm verilebilmesi için o insan ve olaylar hakkında görülen ve görülmeyen tüm detayların bilinmesi gerekir. Örneğin bir insanın o davranışı hangi niyetle yaptığı, kimsenin görmediği yerlerde ve zamanlarda ne düşündüğü ve ne yaptığı gibi herşey bilinmeli ve ona göre karar verilmelidir. Herşeyi bilen, görülmeyeni gören sadece Allah'tır. Bu nedenle insanlar arasında mutlak adaletle hükmedecek olan yalnızca Allah'tır. Allah'ın Habir, yani herşeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan olduğu bir ayette şöyle bildirilir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi, 18)
Karma inancı gibi, bir akla, şuura, güce sahip olmayan, sadece insanlar tarafından isimlendirilerek "uydurulan" hayali bir kanunun ise "gizlinin gizlisini bilme", "gizli fısıldaşmaları duyma" gibi sadece Allah'a ait özelliklere sahip olmadığı açıktır. Sadece insanların uydurarak isimlendirdikleri bir kavramın herhangi bir güç ve iradeye sahip olması beklenemez. Aksini söylemek, son derece saçma ve mantık dışı bir iddiadır. Bu, herhangi bir insanın, kendi kendine bir kavram üretip, sonra bu kavramın insanlar arasında adalet dağıtacağını, bu kavramın dünyada savaşlara son vereceğini, bu kavramı her gün tekrar eden insanların bir gün zengin olacağını iddia etmesi ile aynıdır. Bunlar tamamen batıl inançlardır ve hiçbir tutarlı yönü bulunmamaktadır. Bir yerde adalet olması için, o adaleti sağlayan bir irade olması gerekir. Karma ise, sadece bir kelime, bir felsefedir. Biraz düşünüldüğünde dahi, Karma felsefesinin ne kadar akıl ve mantık dışı bir inanış olduğu görülecektir.
Allah hak ile hükmeder. Oysa O'nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir. Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. |
Allah insanlar arasında adaletle hükmederken her olayı, her konuşmayı değerlendirir ve en doğru, en hayırlı hükmü verir. Zaten bunların tamamını yaratan Kendisidir. Ancak bazı sığ görüşlü insanlar Allah'ın herşeyi bildiğini ve hıfz ettiğini bir türlü kavrayamazlar. Bu insanlara Kuran'da verilen örneklerden biri Hz. Musa zamanında yaşayan Firavun'dur. Hz. Musa, Allah'ın her insana doğru yolu gösterdiğini söylediğinde Firavun büyük bir cahillik örneği sergileyerek, ilk nesillerin durumunun ne olacağını sormuştur:
Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, herşeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir." (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?" Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." (Taha Suresi, 50-52)
Allah'ın "şaşırmayan ve unutmayan" olması, Allah'ın sonsuz adaleti ile birlikte tecelli eden özelliklerindendir. Örneğin insan aciz ve unutkan bir varlık olduğu için bir dostunun yaptığı iyiliği veya kötülüğü unutabilir. Ya da olayların detaylarını yanlış veya eksik hatırlayabilir. Bu ise, onun adaletle düşünmesini, doğru karar vermesini çoğu zaman olumsuz yönde etkiler. Oysa Allah, Hafız'dır. Yani, "yapılan işleri bütün ayrıntılarına varıncaya kadar tutan"dır. Örneğin bir insanın ilkokula başladığı günkü her hali, her konuşması, yürüyüşü, tavrı Allah katında tüm canlılığı ile, o günkü halinin tıpatıp aynısı ile hazır ve canlı olarak bulunmaktadır. Veya Hz. İbrahim döneminde yaşamış bir çiftçinin tarlasına ilk ekin ektiği günkü hali de Allah'ın hafızasındadır. Hesap gününde de tüm bu detaylar, aynı yaşandıkları ilk günkü gibi canlı, fiilen yaşanıyor olarak hazır bulunacaktır.
Kısacası Allah hiçbir şeyi unutmaz ve herşey, her an Rabbimizin hafızasında yaşanır. Bu nedenle her insanın dünya hayatında tüm yapıp ettiklerinin karşılığını eksiksiz olarak verir. Karma gibi hayali bir kavramın insanlara adalet dağıtmasını beklemek ise akıl ve mantık dışı, batıl bir inançtan başka bir şey değildir.
Kuran'ın birçok ayetinde Allah'ın merhametli, şefkatli ve kullarına karşı affedici olduğu bildirilir:
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (Hac Suresi, 65)
Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. (Şuara Suresi, 9)
Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Sonsuz merhamet sahibi olan Allah, tevbe ettikleri ve davranışlarını düzelttikleri takdirde kullarının günahlarını bağışlar. Onların kötülüklerini iyiliklere çevirir ve dünya hayatı boyunca onlara kendilerini düzeltmeleri için fırsat tanır. Allah bir ayetinde, eğer insanları günahlarından dolayı hemen cezalandırsa, yeryüzünde tek bir canlı dahi kalmayacağını bildirmektedir. Ancak Allah kullarına verdiği süreyle onları denemekte ve rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmaları için onların önüne sayısız fırsat çıkarmaktadır. Bir ayette, Allah'ın insanlara bunun için süre tanıdığı şöyle bildirilir:
Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)
Allah'a iman eden, Allah'ın sonsuz adalet ve merhamet sahibi olduğunu bilerek O'na teslim olan her insan, ahirette, en küçük bir haksızlığa dahi uğratılmadan bu dünyada yaptıklarının karşılığını tam olarak alacağını bilmenin huzur ve güveni ile yaşar.
Kendilerine yol gösterici olarak Karma inancı gibi hak olan din dışında kanunlar, kurallar, efsaneler seçenler ise çok büyük bir yanılgı içindedirler. Kendileri yaratılmış, hiçbir şeyi yaratmaya güç yetiremeyen, aciz varlıkların veya insanların, isim vererek uydurdukları hayali kanunların kendilerine ne dünyada ne de ahirette bir fayda sağlayamayacağından gaflettedirler. Bu kavramların sahte birer ilah olduğunu ve insanlar arasında adalet dağıtmaya, insanları tekrar dirilterek onların yaşamlarını belirlemeye güçleri olmadığını gözardı etmektedirler. Bu kişiler bilmelidirler ki, insanların tek yaratıcısı, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır. Allah bir ayetinde şöyle bildirir:
Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam Suresi, 114)