"Size doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "[Allah rızası için] benim ve Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak." (Markos, 10:29-31)
Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını [Allah rızası için] benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir? (Matta, 16:25-26)
[Hz. İsa (as) :] "[Allah rızası için] benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak." (Matta, 19:29-30)
[Hz. İsa (as) ] Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp şöyle konuştu: "Ardımdan gelmek isteyen kendini inkar etsin [dünyadan geçsin]... Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını [Allah rızası için] benim ve Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir? (Markos, 8:34-37; Luka, 9:23-25)
Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi; bu da herkese ihtiyacına göre dağıtılırdı. (Elçilerin İşleri, 4:34-35)
[Hz. İsa (as) :] "Canını kurtaran onu yitirecek. Canını [Allah rızası için] benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır." (Matta, 10:39; Luka, 17:33)
Bu nedenle, Rab'bin uğruna tutuklu olan ben, aldığınız çağrıya yaraşır biçimde yaşamanızı rica ederim. (Pavlus'tan Efeslilere Mektup, 4:1)
Canını seven onu yitirir. Ama bu dünyada canını gözden çıkaran onu sonsuz yaşam [sonsuz cennet hayatı] için koruyacaktır. (Yuhanna, 12:25)
Canımı hiç önemsemiyorum, ona değer vermiyorum. Yeter ki yarışı bitireyim ve... aldığım görevi, Allah'ın lütfunu bildiren Müjde'ye [Allah'ın vahyine] tanıklık etme görevini tamamlayayım. (Elçilerin İşleri, 20:24)
Bu, on iki oymağımızın gece gündüz Allah'a canla başla kulluk ederek erişmeyi umdukları vaattir... (Elçilerin İşleri, 26:7)
... Onun gibi kişileri onurlandırın. Çünkü sizin bana yapamadığınız yardımı yapmak için canını tehlikeye atarak Mesih'in işi uğruna [Allah rızası için Mesih'in sözlerini yayarken] neredeyse ölüyordu. (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 2:29-30)
Bunun için, Allah'ın isteği uyarınca acı çekenler, iyilik ederek canlarını güvenilir Yaradan'a emanet etsinler. (Petrus'un 1. Mektubu, 4:19)
... Sizinle yalnız Allah'ın Müjdesi'ni [Allah vahyini] değil, [Allah rızası için] kendi canlarımızı da paylaşmaya razıydık... (Pavlus'tan Selaniklilere 1. Mektup, 2:8)
[Hz. İsa (as) :] "Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek... [ve] dövecekler. Benden ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara tanıklık edeceksiniz. Ne var ki, önce Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] bütün uluslara duyurulması gerekir. Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, 'Ne söyleyeceğiz?' diye önceden kaygılanmayın. O anda size ne vahyolunursa onu söyleyin. Çünkü konuşan siz değil, Allah olacak. Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına başkaldırıp onları öldürtecek. Benim adımdan ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] herkes sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar sebat gösteren kurtulacaktır." (Markos, 13:9-13)
[Hz. İsa (as) :] "... Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek, ama son hemen gelmeyecek." Sonra onlara şöyle dedi: "Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak. Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi... zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız... Anne babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. Benim adımdan ötürü [Allah rızazsı için bana uyduğunuzdan ötürü] herkes sizden nefret edecek. Ne var ki, başınızdaki saçlardan bir tel bile yok olmayacaktır. Sebat göstermekle canlarınızı kazanacaksınız." (Luka, 21:5-19)
... Halka seslenmekte olan Petrus'la Yuhanna'nın üzerine yürüdüler. Çünkü onların halka [Allah'ın vahyini] öğretmelerine... çok kızmışlardı. Onları yakaladılar, akşam olduğu için ertesi güne dek hapiste tuttular. Ne var ki, konuşmayı dinlemiş olanların birçoğu iman etti. Böylece imanlı erkeklerin sayısı aşağı yukarı beş bine ulaştı. (Elçilerin İşleri, 4:1-4)
... O gün Yeruşalim'deki kiliseye karşı dehşetli bir baskı dönemi başladı... Saul ise iman edenler topluluğunu kırıp geçirmeye başladı. Ev ev dolaşarak, kadın erkek demeden iman edenleri dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu. Bunun sonucu dağılan imanlılar, gittikleri her yerde Allah sözünü müjdeliyorlardı. (Elçilerin İşleri, 8:1-4)
Halk da Pavlus'la Silas'a yapılan saldırıya katıldı. Yargıçlar onların giysilerini yırtıp sıyırarak değnekle dövülmeleri için buyruk verdi. Onları iyice dövdürdükten sonra hapse attılar. Zindancıya, onları sıkı güvenlik altında tutmasını buyurdular. Bu buyruğu alan zindancı onları hapishanenin iç bölmesine atarak ayaklarını tomruğa vurdu. Gece yarısına doğru Pavlus'la Silas dua ediyor, Allah'ı ilahilerle yüceltiyorlardı. Öbür tutuklular da onları dinliyordu. Birdenbire öyle şiddetli bir deprem oldu ki, tutukevi temelden sarsıldı. Bir anda bütün kapılar açıldı, herkesin zincirleri çözüldü. (Elçilerin İşleri, 16:22-26)
O günlerde İsa'yla ilgili haberleri duyan bölge kralı Hirodes, adamlarına, "Bu, Vaftizci Yahya'dır" dedi... Hirodes... Yahya'yı tutuklatmış, bağlatıp zindana attırmıştı... Hirodes Yahya'yı öldürtmek istemiş, ama halktan korkmuştu. Çünkü halk Yahya'yı peygamber sayıyordu. (Matta, 14:1-5)
... Bu Müjde [Allah'ın emirleri] uğruna bir suçlu gibi zincire vurulmaya kadar varan sıkıntılara sabrediyorum... (Pavlus'tan Timoteos'a 2. Mektup, 2:9)
Tersine Allah'ın hizmetkarları olarak olağanüstü dayanmada, sıkıntı, güçlük ve elemlerde, dayak, hapis, karışıklık, emek, uykusuzluk ve açlıkta; pak yaşayışta, bilgi, sabır, iyilik... ve içten sevgide; gerçeğin ilanında ve Allah'ın gücünde... kendimizi her durumda örnek gösteriyoruz. Aldatanlar sayılıyorsak da dürüst kişileriz. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 6:4-8)
... [Peygamberler] iman sayesinde ülkeler ele geçirdiler, adaleti sağladılar, vaat edilenlere kavuştular, aslanların ağzını kapadılar. Kızgın ateşi söndürdüler, kılıcın ağzından kaçıp kurtuldular. Güçsüzlükte kuvvet buldular, savaşta güçlendiler, yabancı orduları bozguna uğrattılar... Başkalarıysa salıverilmeyi reddederek dirilip [ahirette] daha iyi bir yaşama kavuşma umuduyla işkencelere sabrettiler. Daha başkaları alaya alınıp kamçılandı, hatta zincire vurulup hapsedildi. Taşlandılar, testereyle biçildiler, kılıçtan geçirilip öldürüldüler. Koyun postu, keçi derisi içinde dolaştılar, yoksulluk çektiler, sıkıntılara uğradılar, baskı gördüler. Dünya onlara layık değildi. Çöllerde, dağlarda, mağaralarda, yeraltı oyuklarında dolanıp durdular. (İbranilere Mektup, 11:33-38)
... Kardeş sevgisi sürekli olsun. Konuksever olmaktan geri kalmayın. Çünkü bu sayede bazıları bilmeden melekleri konuk ettiler. Hapiste olanları, onlarla birlikte hapsedilmiş gibi anımsayın. Sizin de bir bedeniniz olduğunu düşünerek baskı görenleri hatırlayın. (İbranilere Mektup, 13:1-3)
... [Onların] iftiralarını biliyorum. Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma! Bak, denenesiniz diye şeytan içinizden bazılarını yakında zindana atacak. On gün sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, sana yaşam tacını [cennet hayatını] vereceğim. (Vahiy, 2:9-10)
... [İman edenler] Rab'bin sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam [cennet] için belirlenmiş olanların hepsi iman etti. Böylece Rab'bin sözü bütün yörede yayıldı. Ne var ki... [inkar edenler halkı] kışkırttılar, Pavlus'la Barnaba'ya karşı bir baskı hareketi başlatıp onları bölge sınırlarının dışına attılar. (Elçilerin İşleri, 13:48-50)
[Hz. İsa (as) :] "O zaman sizi sıkıntıya sokacak, öldürecekler. Benim adımdan [Allah rızası için bana uyduğunuzdan] ötürü bütün uluslar sizden nefret edecekler." (Matta, 24:9-10)
[Hz. İsa (as) :] "Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi... zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız... Anne babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler." (Luka, 21:12-16)
[Hz. İsa (as) :] "Bunları size, sendeleyip düşmeyesiniz diye söyledim... Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Allah'a hizmet ettiğini sanacak. Bunları, Allah'ı ve beni tanımadıkları için yapacaklar. Bunları size şimdiden bildiriyorum. Öyle ki, saati gelince bunları size söylediğimi hatırlayasınız..." (Yuhanna, 16:1-4)
... [Peygamberler, ahirette] daha iyi bir yaşama kavuşma umuduyla işkencelere sabrettiler. Daha başkaları alaya alınıp kamçılandı, hatta zincire vurulup hapsedildi. Taşlandılar, testereyle biçildiler, kılıçtan geçirilip öldürüldüler. Koyun postu, keçi derisi içinde dolaştılar, yoksulluk çektiler, sıkıntılara uğradılar, baskı gördüler. Dünya onlara layık değildi. Çöllerde, dağlarda, mağaralarda, yeraltı oyuklarında dolanıp durdular. (İbranilere Mektup, 11:35-38)
[Hz. İsa (as) :] "Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere!... [Allah rızası için] bana olan bağlılığınızdan ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşamış olan peygamberlere de böyle zulmettiler." (Matta, 5:10-12)
[Hz. İsa (as) 'a] bağlılığınız yüzünden insanlar sizden nefret ettikleri, sizi toplum dışı edip aşağıladıkları ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman ne mutlu size! O gün sevinin, coşkuyla zıplayın! Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. Nitekim onların ataları da peygamberlere böyle davrandılar. (Luka, 6:22-23)
Elçileri içeri çağırtıp kamçılattılar ve İsa'nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler. Elçiler [Allah rızası için] İsa'nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için... sevinç içinde ayrıldılar. Her gün mescitte ve evlerde öğretmekten ve Mesih İsa'yla ilgili Müjde'yi [Hz. İsa (as) 'a vahyolunan Allah'ın emirlerini] yaymaktan geri kalmadılar. (Elçilerin İşleri, 5:40-42)
[Hz. İsa (as) :] "Size söylediğim sözü hatırlayın: ... Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler... Bütün bunları size benim adımdan ötürü [Allah rızazsı için bana uyduğunuzdan ötürü] yapacaklar. Çünkü beni Göndereni [Allah'ı] tanımıyorlar." (Yuhanna, 15:20-21)
Kendi ellerimizle çalışıp emek veriyoruz. Bize sövenlere iyilik diliyoruz, zulmedilince sabrediyoruz. İftiraya uğrayınca tatlılıkla karşılık veriyoruz... (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 4:12-13)
Allah'ın seçtiklerini [hidayet verdiklerini] kim suçlayacak? Onları aklayan Allah'tır. Kim suçlu çıkaracak?... [Allah rızası için] Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? Yazılmış olduğu gibi: "Senin uğruna [Allah için Hz. İsa (as) 'a tabi olduğumuzdan dolayı] bütün gün öldürülüyoruz, kasaplık koyun sayılıyoruz." Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 8:33-37)
İnanmayanlar arasında olumlu bir yaşam sürün. Öyle ki, kötülük yapanlarmışsınız gibi size iftira etseler de, iyi işlerinizi görsünler ve yargılayacağı günde Allah'ı yüceltsinler. (Petrus'un 1. Mektubu, 2:12)
Mesih uğruna [Allah rızası için Hz. İsa (as) 'a bağlılıkta karşılaştığımız] güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü [bu dünyada] ne zaman güçsüzsem, o zaman [ahirette] güçlüyüm. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 12:10)
Yalnız bunu yumuşak huyla, saygıyla yapın. Vicdanınızı temiz tutun. Öyle ki, Mesih'e ait olarak [Allah rızası için Hz. İsa (as) 'a bağlı olarak] sürdürdüğünüz olumlu yaşamı kınayanlar size ettikleri iftiradan utansınlar. İyilik edip acı çekmek –eğer Allah'ın isteği buysa– kötülük yapıp acı çekmekten daha iyidir. (Petrus'un 1. Mektubu, 3:16-17)
Sense benim öğretimi, davranışımı, amacımı, imanımı, sabrımı, sevgimi, sebat gücümü, çektiğim zulüm ve acıları, örneğin Antakya'da, Konya'da ve Listra'da başıma gelenleri yakından izledin. Ne zulümlere sabrettim! Ama Rab beni hepsinden kurtardı... Allah yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi zulüm görecek. Ama kötüler ve sahtekarlar, aldatarak ve aldanarak gittikçe daha beter olacaklar. (Pavlus'tan Timoteos'a 2. Mektup, 3:10-13)
İsa'yı göz altında tutan adamlar onunla alay ediyor... (Luka, 22:63)
[İman edenlerden] daha başkaları alaya alınıp kamçılandı, hatta zincire vurulup hapsedildi. (İbranilere Mektup, 11:36)
... Onunla [Hz. İsa (as) ile] alay ettiler. (Matta, 27:29)
[Hz. İsa (as) :] "... Siz hem Allah'a, hem paraya kulluk edemezsiniz." Parayı seven[ler]... bütün bu sözleri duyunca İsa'yla alay etmeye başladılar. O da onlara şöyle dedi: "Siz insanlar önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama Allah yüreğinizi biliyor. İnsanların gururlandıkları ne varsa, Allah beğenmez." (Luka, 16:13-15)
İsa arkasına dönüp onu görünce, "Cesur ol, kızım! İmanın seni kurtardı" dedi. Ve kadın o anda iyileşti. İsa, yöneticinin evine varıp kaval çalanlarla gürültülü kalabalığı görünce, "Çekilin!" dedi. "Kız ölmedi, uyuyor." Onlar ise kendisiyle alay ettiler. Kalabalık dışarı çıkarılınca İsa içeri girip kızın elini tuttu, kız ayağa kalktı. Bu haber bütün bölgeye yayıldı. (Matta, 9:22-26)
... Evine vardıklarında İsa, acı acı ağlayıp feryat eden gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı. İçeri girerek onlara, "Niye gürültü edip ağlıyorsunuz?" dedi. "Çocuk ölmedi, uyuyor." Onlar ise kendisiyle alay ettiler. Ama İsa hepsini dışarı çıkardıktan sonra çocuğun annesini babasını ve kendisiyle birlikte olanları alıp çocuğun bulunduğu odaya girdi. Çocuğun elini tutarak ona, "Talita kumi!" dedi. Bu söz, "Kızım, sana söylüyorum, kalk" demektir. On iki yaşında olan kız hemen ayağa kalktı, yürümeye başladı. Oradakileri derin bir şaşkınlık aldı. (Markos, 5:38-42; Luka, 8:50-55)
Ölülerin dirilmesiyle ilgili sözleri duyunca kimi alay etti... (Elçilerin İşleri, 17:32)
... İmanlıların hepsi Süleyman'ın Eyvanında toplanıyordu. Halk onlara büyük saygı duyduğu halde, dışarıdan hiç kimse onlara katılmayı göze alamıyordu. (Elçilerin İşleri, 5:12-13)
[Hz. İsa (as) 'a] bağlılığınız yüzünden insanlar sizden nefret ettikleri, sizi toplum dışı edip aşağıladıkları ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman ne mutlu size! O gün sevinin, coşkuyla zıplayın! Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. Nitekim onların ataları da peygamberlere böyle davrandılar. (Luka, 6:22-23)
[Hz. İsa (as) :] "Benim adımdan [Allah rızası için bana uyduğunuzdan] ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar sebat eden kurtulacaktır." (Matta, 10:22)
Kardeşlerim, çeşitli denenmelerle karşılaştığınızda kendinizi çok sevinçli sayasınız. Biliyorsunuz ki, imanınızın sınanması dayanma gücü oluşturur. Bu dayanma gücü mükemmel sonucunu göstersin. Öyle ki hem olgun olasınız hem de mükemmelliğe eresiniz. Hiçbir konuda eksiğiniz kalmasın. (Yakup'un Mektubu, 1:2-4)
Ne mutlu denemeye sabreden kişiye! Denemeden başarıyla çıktığı zaman Rab'bin Kendisini sevenlere vaat ettiği yaşam tacını [cennet hayatını] alacaktır. (Yakup'un Mektubu, 1:12)
Bu nedenle şimdi kısa bir süre çeşitli denemeler sonucu acı çekmeniz gerekiyorsa da, sevinçle coşmaktasınız... (Petrus'un 1. Mektubu, 1:6)
Herkesin karşılaştığı denemelerden başka denemelerle karşılaşmadınız. Allah güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır. (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 10:13)
Görülüyor ki Rab Kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir. (Petrus'un 2. Mektubu, 2:9-10)
Bu sıkıntılardan ötürü kimse sarsılmasın diye sizi imanda güçlendirip yüreklendirmesini istedik. Sıkıntılardan geçmek için belirlendiğimizi siz de biliyorsunuz. Çünkü sıkıntı çekeceğimizi size önceden, daha yanınızdayken söylemiştik. Bildiğiniz gibi, öyle oldu. (Pavlus'tan Selaniklilere Mektup, 3:3-4)
Kardeşler, sizlere Allah'ın Makedonya'daki kiliselerine sağladığı lütuftan söz etmek istiyoruz: Büyük sıkıntılarla denendiklerinde, coşkun sevinçleri ve aşırı yoksullukları tam bir cömertliğe dönüştü. Ellerinden geldiği kadarını, hatta daha fazlasını kendi istekleriyle verdiklerine tanıklık ederim. Kutsallara [kendini Allah'a adamışlara] yapılan yardıma katkıda bulunma ayrıcalığının kendilerine verilmesi için bize yalvarıp yakardılar. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 8:1-4)
O kentte de Müjde'yi [Allah'ın emirlerini] duyurup birçok öğrenci edindiler. Pavlus'la Barnaba daha sonra Listra, Konya ve Antakya'ya dönerek öğrencileri ruhça pekiştirdiler, imana bağlı kalmaları için onlara cesaret verdiler. "Allah'ın Egemenliği'ne [cennete], birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir" diyorlardı. (Elçilerin İşleri, 14:20-22)
Onun için cesaretinizi yitirmeyin; bu cesaretin ödülü büyüktür. Çünkü Allah'ın isteğini yerine getirmek ve vaat edilene kavuşmak için dayanma gücüne ihtiyacınız vardır... Biz, geri çekilip mahvolanlardan değiliz; iman edip canlarının kurtuluşuna kavuşanlardanız. (İbranilere Mektup, 10:35-36, 39)
İyilik yapmakta gayretli olursanız, size kim kötülük edecek? Doğruluk uğruna acı çekseniz bile, size ne mutlu! İnsanların "korktuklarından korkmayın ve telaşlanmayın." (Petrus'un 1. Mektubu, 3:13-14)
Duaları bitince toplandıkları yer sarsıldı. Hepsi Allah'ın Ruhu'yla doldular ve Allah'ın sözünü cesaretle duyurmaya devam ettiler. (Elçilerin İşleri, 4:31)
Bu hizmeti Allah'ın merhametiyle üstlendiğimiz için cesaretimizi yitirmeyiz. Utanç verici gizli yolları reddettik. Hileye başvurmayız, Allah'ın sözünü de çarpıtmayız. Gerçeği ortaya koyarak kendimizi Allah'ın önünde her insanın vicdanına tavsiye ederiz. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 4:1-2)
Pavlus'la Barnaba ise cesaretle karşılık verdiler: "Allah'ın sözünü ilk önce size bildirmemiz gerekiyordu. Siz onu reddettiğinize ve kendinizi sonsuz yaşama [cennete] layık görmediğinize göre, biz şimdi öteki uluslara gidiyoruz." (Elçilerin İşleri, 13:46)
Önceden ne yazıldıysa, bize öğretmek için, sabırla ve Kutsal Yazılar'ın [Allah'ın vahyi olan hükümlerin] verdiği cesaretle umudumuz olsun diye yazıldı. Sabır ve cesaret kaynağı olan Allah'ın, sizleri... aynı düşüncede birleştirmesini dilerim. Öyle ki... [Allah'ı] hep bir ağızdan yüceltesiniz. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 15:4-6)
Orada uzunca bir süre kalan Pavlus'la Barnaba, Rab hakkında cesaretle konuşuyorlardı... (Elçilerin İşleri, 14:3)
Havraya giren Pavlus cesaretle konuşmaya başladı. Üç ay boyunca oradakilerle konuşup durdu, onları Allah'ın Egemenliği [ahiret hayatı] konusunda ikna etmeye çalıştı. Ne var ki, bazıları sert bir tutum takınıp ikna olmamakta direndiler ve İsa'nın yolunu halkın önünde kötülemeye başladılar. Bunun üzerine Pavlus onlardan ayrıldı. Öğrencilerini de alıp götürdü ve Tiranus'un dershanesinde her gün konuşmalarını sürdürdü. Bu durum iki yıl sürdü. Sonunda Yahudi olsun Grek olsun, Asya İli'nde yaşayan herkes Rab'bin sözünü [Allah'ın Hz. İsa (as) 'a vahyini] işitti... (Elçilerin İşleri, 19:8-11)
Pavlus tam iki yıl kendi kiraladığı evde kaldı ve ziyaretine gelen herkesi kabul etti. Hiçbir engelle karşılaşmadan Allah'ın Egemenliği'ni [ahiret hayatını] tam bir cesaretle duyuruyor... İsa Mesih'le ilgili gerçekleri öğretiyordu. (Elçilerin İşleri, 28:30-31)
... Kalıcı olanın yüceliği çok daha büyüktür. Böyle bir umuda sahip olduğumuz için büyük cesaretle konuşabiliriz. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 3:12)
... Aynı iman ruhuna sahip olarak biz de iman ediyor ve bu nedenle konuşuyoruz... Böylelikle Allah'ın lütfu çoğalıp daha çok insana ulaştıkça, Allah'ın yüceliği için şükran da artsın. Bu nedenle cesaretimizi yitirmeyiz. Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor. Çünkü geçici, hafif sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır. Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyenlere çeviriyoruz. Çünkü görünenler geçicidir, görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 4:13-18)
Bu nedenle her zaman cesaretimiz vardır... Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız. Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab'bin yanında olmayı yeğleriz. Bunun için, ister bedende yaşayalım ister bedenden uzak olalım, amacımız Rab'bi hoşnut etmektir. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 5:6-9)
Uğruna zincire vurulmuş durumda elçilik ettiğim Müjde'yi [Allah'ın emirlerini] gerektiği gibi cesaretle duyurabilmem için dua edin. (Pavlus'tan Efeslilere Mektup, 6:20)
Kardeşler, size yaptığımız ziyaretin boşa gitmediğini siz de biliyorsunuz. Bildiğiniz gibi, daha önce Filipi'de eziyet görmüş, aşağılanmıştık. Ama şiddetli karşı koymalara rağmen, Allah'tan gelen Müjde'yi [Allah'ın vahyini] size duyurmak için Rabbimiz'den cesaret aldık. (Pavlus'tan Selaniklilere 1. Mektup, 2:1-2)
... Bizi sevip lütfuyla bize tükenmez cesaret ve sağlam bir umut veren Rabbimiz Allah sizi yüreklendirsin, her iyi eylem ve sözde pekiştirsin. (Pavlus'tan Selaniklilere 2. Mektup, 2:16-17)
Görevlerini iyi yapanlar [Allah'ın rızasına uygun yaşayanlar], kendileri için iyi bir yer edinir... imanda büyük cesaret kazanırlar. (Pavlus'tan Timoteos'a 1. Mektup, 3:13)
Simun İsa'ya, "... ben [Allah rızası için] seninle birlikte zindana da, ölüme de gitmeye hazırım" dedi. (Luka, 22:33)
Kardeşlerin çoğu da zincire vuruluşumdan ötürü Rab'be güvenerek Allah'ın sözünü korkusuzca söylemekte daha da cesur davranıyorlar... Hiçbir şekilde utandırılmayacağımı, yaşasam da ölsem de... tam bir cesaret gösterebileceğimi bekliyor ve umut ediyorum. (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 1:14, 20)
Bir süre için günahın sefasını sürmektense, Allah'ın kullarıyla [müminlerle] birlikte baskı görmeyi yeğledi... Aşağılanmayı Mısır hazinelerinden daha büyük zenginlik saydı. Çünkü [ahirette] alacağı ödülü düşünüyordu. Kralın öfkesinden korkmadan imanla Mısır'dan ayrıldı... (İbranilere Mektup, 11:25-27)
Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma [cehennem azabına] götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama [cennete] götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. (Matta, 7:13-14)
Elçileri içeri çağırtıp kamçılattılar ve İsa'nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler. Elçiler [Allah rızası için] İsa'nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için... sevinç içinde ayrıldılar. Her gün mescitte ve evlerde öğretmekten ve Mesih İsa'yla ilgili Müjde'yi [Hz. İsa (as) 'a vahyolunan Allah'ın emirlerini] yaymaktan geri kalmadılar. (Elçilerin İşleri, 5:40-42)