"Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler... Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Allah'a oruçlu görünesiniz [sadece gizlide olanı bilen Allah'ın rızasını gözetin]. Gizlilik içinde yapılanı gören Allah sizi ödüllendirecektir." (Matta, 6:16-18)
... [Anna adındaki kadın] mescitten ayrılmaz, oruç tutup dua ederek gece gündüz Allah'a ibadet ederdi. (Luka, 2:36-37)
... İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. (Matta, 4:1-2)
Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı... (Matta, 11:18; Luka, 7:33)
Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Allah'ım öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için Sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.' (Luka, 18:11-12)
Bunlar Rab'be ibadet edip oruç tutarlarken... Böylece oruç tutup dua ettikten sonra, Barnaba'yla Saul'un üzerine ellerini koyup onları yolcu ettiler. (Elçilerin İşleri, 13:2-3)
... Dua ve oruçla onları, inandıkları Rab'be emanet ettiler. (Elçilerin İşleri, 14:23)
... Oruç günü bile geçmişti. (Elçilerin İşleri, 27:9)
Ben de... [Allah rızası için] malımı da kendimi de seve seve harcayacağım... (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 12:15)
... Siz bardağın ve tabağın dışını temizlersiniz, ama içiniz açgözlülük ve kötülükle doludur. Ey akılsızlar! Dışı yapanla içi yapan aynı değil mi? Siz kaplarınızın içindekini sadaka olarak verin, o zaman sizin için herşey temiz olur. (Luka, 11:39-41)
Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa... Allah'tan ödül alamazsınız. Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Allah'ınız sizi ödüllendirecektir. (Matta, 6:1-4)
Gittiğiniz her yerde Allah'ın Egemenliği'nin [cennet vaadinin] yaklaştığını duyurun. Hastaları iyileştirin... cüzzamlıları temiz kılın... Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin. Kuşağınıza altın, gümüş, ya da bakır para koymayın. (Matta, 10:7-9)
... Allah'ın büyük lütfu hepsinin [iman edenler] üzerindeydi. Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi; bu da herkese ihtiyacına göre dağıtılırdı. (Elçilerin İşleri, 4:33-35)
Dünya ulusları hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa Allah'ınız, bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz O'nun Egemenliğinin ardından gidin [Allah'ın rızasını arayın], o zaman size bunlar da verilecektir. Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Allah'ınız, egemenliği size vermeyi uygun gördü. Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde [ahirette] tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır. (Luka, 12:30-34)
[Hz. İsa (as):] "Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: ... Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın... Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkarlar bile böyle yapar. Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkarlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkarlara ödünç verirler. Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak..." (Luka, 6:27-35)
Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte [ahiret için] hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacak. (Matta, 6:19-21)
Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 12:8)
Yahya onlara, "İki mintanı olan birini mintanı olmayana versin; yiyeceği olan yiyeceği olmayanla paylaşsın" yanıtını verdi. (Luka, 3:11)
İhtiyaç içinde olan kutsallara [kendini Allah'a adamışlara] yardım edin. Konuksever olmaya bakın. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 12:13)
İsa kendisini yemeğe çağırmış olana da şöyle dedi: "Bir öğlen ya da akşam yemeği verdiğin zaman dostlarını, kardeşlerini, akrabalarını ve zengin komşularını çağırma. Yoksa onlar da seni çağırarak karşılık verirler. Ama ziyafet verdiğin zaman yoksulları, kötürümleri, sakatları, körleri çağır. Böylece mutlu olursun. Çünkü bunlar sana karşılık verecek durumda değildirler. Karşılığı sana... [insanlar] dirildiği zaman [ahirette] verilecektir. (Luka, 14:12-14)
Zakkay ayağa kalkıp... şöyle dedi: "... İşte malımın yarısını yoksullara veriyorum. Bir kimseden haksızlıkla bir şey aldımsa, dört katını geri vereceğim." İsa dedi ki, "Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu. Çünkü bu adam da İbrahim'in oğludur." (Luka, 19:8-9)
İsa mescidin para kutusu karşısında oturup topluluğun kutuya para atışını gözledi. Birçok varlıklı kişi bol para attı. Bu arada yoksul bir dul kadın yaklaşıp bir metelik değerinde iki bakır kuruş attı. İsa öğrencilerini yanına çağırarak, "Doğrusu size derim ki" dedi, "Bu yoksul dul kutuya para atanların tümünden daha çok para attı. Çünkü ötekilerin tümü varlıklarının bolluğundan bıraktılar. Ama bu kadın yoksulluğundan –nesi varsa onu, tüm geçim olanağını- bıraktı." (Markos, 12:41-44; Luka, 21:1-4)
İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama [cennete] kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa, "... O'nun [Allah'ın] buyruklarını biliyorsun: 'Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.'" Adam, "Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum" dedi. Ona sevgiyle bakan İsa, "Bir eksiğin var" dedi. "Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte [ahirette] hazinen olur. Sonra gel, beni izle." Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. İsa çevresine göz gezdirdikten sonra öğrencilerine, "Varlıklı kişilerin [infak etmedikleri sürece] Allah Egemenliği'ne [cennete] girmesi ne güç olacak!" dedi. Öğrenciler onun sözlerine şaştılar... Birbirlerine, "Öyleyse kim kurtulabilir?" diyorlardı... Petrus ona [Hz. İsa (as)'a], "Bak, biz herşeyi bırakıp senin ardından geldik" demeye başladı. "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "[Allah rızası için] benim ve Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama [cennete] kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak." (Markos, 10:17-31; Matta, 19:16-30; Luka, 18:18-30)
Hananya adında bir adam, karısı Safira'nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi. Karısının da olup bitenlerden haberi vardı. Petrus ona, "Hananya, nasıl oldu da şeytana uydun... yalan söyleyip mülkün parasının bir kısmını kendine sakladın?" dedi. "Mülk satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Allah'a yalan söylemiş oldun." (Elçilerin İşleri, 5:1-4)
Kutsallara yapılacak para yardımına gelince: Galatya kiliselerine ne buyurduysam, siz de öyle yapın. Haftanın ilk günü herkes kazancına göre bir miktar para ayırıp biriktirsin. Öyle ki, yanınıza geldiğimde para toplamaya gerek kalmasın. Oraya vardığımda, bağışlarınızı götürmek üzere uygun gördüğünüz kişileri tanıtıcı mektuplarla Yeruşalim'e göndereceğim... (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 16:1-4)
Onlar, içtenliğinizi kanıtlayan bu hizmetten ötürü, açıkça benimsediğiniz Mesih Müjdesi'ne [Allah'ın Hz. İsa (as)'a vahyine] uyarak kendileriyle ve herkesle malınızı cömertçe paylaştığınız için Allah'ı yüceltiyorlar. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 9:13)
İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, herşeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı. Her gün mescitte toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve Allah'ı övüyorlardı. Bütün halkın beğenisini kazanmışlardı. Rab de her gün yeni kurtulanları [hidayete erenleri] topluluğa katıyordu. (Elçilerin İşleri, 2:44-47)
Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: "Allah'ım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum." (Luka, 18:11-12)
Bu Melkisedek, Şalem Kralı ve Yüce Allah'ın din adamıydı. Kralları bozguna uğratmaktan dönen İbrahim'i karşılamış ve onu kutsamıştı. İbrahim de ona herşeyin ondalığını verdi... (İbranilere Mektup, 7:1-2)
Siz de bilirsiniz, ey Filipililer, Müjde [Allah'ın emirleri] yayılmaya başladığında, Makedonya'dan ayrılışımdan sonra sizden başka hiçbir topluluk karşılıklı yardımlaşma konusunda benimle işbirliği yapmadı. Ben Selanik'teyken de, ihtiyacım olduğunda birkaç kez bana yardımda bulundunuz. Armağan peşinde değilim, ama ruhsal kazancın hesabınızda birikmesini [ahiretteki ecrinizin karşılığının çoğalmasını] istiyorum. Benim herşeyim var, bolluk içindeyim. Epafroditus'un eliyle gönderdiğiniz armağanları alınca bir eksiğim kalmadı. Bunlar güzel kokulu sunular, Allah'ın beğenisini kazanan, O'nu hoşnut eden kurbanlardır. Allah'ım da her ihtiyacınızı Kendi zenginliğiyle... görkemli bir biçimde karşılayacaktır. Allah'a sonsuzlara dek yücelik olsun! Amin. (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 4:15-20)
Dindar bir adamdı. Hem kendisi hem de bütün ev halkı Allah'tan korkardı. Halka çok yardımda bulunur, Allah'a sürekli dua ederdi. Bir gün saat üç sularında, bir görümde Allah'ın bir meleğinin kendisine geldiğini açıkça gördü. Melek ona, "Kornelius" diye seslendi. Kornelius korku içinde gözlerini ona dikti, "Ne var, efendim?" dedi. Melek ona şöyle dedi:"Duaların ve sadakaların anılmak üzere Allah Katına ulaştı." (Elçilerin İşleri, 10:2-4)
Ama şimdi kutsallara [kendini Allah'a adamışlara] bir hizmet için Yeruşalim'e gidiyorum. Çünkü Makedonya ve Ahaya'da bulunanlar, Yeruşalim'deki kutsallar arasında yoksul olanlar için yardım toplamayı uygun gördüler. Evet, uygun gördüler. Gerçekte onlara yardım borçlular. Uluslar, onların ruhsal bereketlerine [manevi zenginliklerine] ortak olduklarına göre, maddesel bereketlerle onlara hizmet etmeye borçlular. Bu işi bitirip sağlanan yardımı onlara ulaştırdıktan sonra size uğrayacağım, sonra da İspanya'ya gideceğim. Yanınıza geldiğimde, [Allah'ın dilemesiyle] Mesih'in bereketinin doluluğuyla geleceğimi biliyorum. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 15:25-29)
Şunu unutmayın: Az eken az biçer, çok eken çok biçer. Herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin; isteksizce ya da zorlanmış gibi değil. Çünkü Allah sevinçle vereni sever. Her zaman, her yönden, herşeye yeterli ölçüde sahip olarak her iyi işe cömertçe katkıda bulunabilmeniz için, Allah her nimeti size bol bol sağlayacak güçtedir. (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 9:6-8)
Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen yere geldi. Öğrencilerine, "Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun" dedi... Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı... (Matta, 26:36-39)
İsa öğrencilerine, "Ben dua ederken siz burada oturun" dedi... Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı... (Markos, 14:32-35)
[İnananlar topluluğu]... yüzüstü yere kapanıp Allah'a ibadet edecektir. (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 14:25)
... Yirmi dört ihtiyar yüzüstü yere kapandı. Allah'a ibadet ederek şöyle dediler: "Herşeye gücü yeten, var olan, var olmuş olan Rab Allah! Sana şükrediyoruz..." (Vahiy, 11:16-17)
... Yüzüstü yere kapanıp Allah'a ibadet ederek şöyle diyorlardı: "Amin! Övgü, yücelik, bilgelik, şükran, saygı, güç, kudret, sonsuzlara dek Allah'ımızın olsun! Amin!" (Vahiy, 7:11)
Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: "Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere mescide çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Allah'ım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için Sana şükrederim.'" (Luka, 18:9-11)
Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikayetiniz varsa onu bağışlayın ki, Allah da sizin suçlarınızı bağışlasın. (Markos, 11:25-26)
İsa dışarı çıktı, her zamanki gibi Zeytin Dağı'na gitti. Öğrenciler de onun ardından gittiler. Oraya varınca İsa onlara, "Dua edin ki yoldan sapmayasınız" dedi. Onlardan bir taş atımı kadar uzaklaştı ve diz çökerek şöyle dua etti: "Allah'ım, Senin isteğine uygunsa, bu kaseyi benden uzaklaştır. Yine de benim değil, Senin istediğin olsun." (Luka, 22:39-42)
Petrus, herkesi dışarı çıkarttı, diz çöküp dua etti... (Elçilerin İşleri, 9:40)
Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti. (Elçilerin İşleri, 20:36)
Günümüz dolunca kentten ayrılıp yolumuza devam ettik. İmanlıların hepsi, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar geçirdiler. Deniz kıyısında diz çöküp dua ettik. (Elçilerin İşleri, 21:5)
Bunun için... Allah'ın huzurunda diz çökerim. (Pavlus'tan Efeslilere Mektup, 3:14-15)
Sonra diz çökerek yüksek sesle şöyle dedi: "Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!"... (Elçilerin İşleri, 7:60)
Yazılmış olduğu gibi: "Rab şöyle diyor: 'Varlığım hakkı için her diz önümde çökecek, her dil Allah olduğumu açıkça söyleyecek.'" (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 14:11)
... Gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün... (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 2:10)
Sabah çok erkenden, ortalık henüz ağarmadan İsa kalktı, evden çıkıp ıssız bir yere gitti, orada dua etmeye başladı. (Markos, 1:35)
Halkı gönderdikten sonra dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada yalnızdı. (Matta, 14:23)
O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi Allah'a dua ederek geçirdi. (Luka, 6:12)
Bir gün Petrus'la Yuhanna, saat üçte, dua vaktinde mescite çıkıyorlardı. (Elçilerin İşleri, 3:1)
Ertesi gün onlar yol alıp kente yaklaşırlarken, saat on iki sularında Petrus dua etmek için dama çıktı. (Elçilerin İşleri, 10:9)
Kornelius, "Üç gün önce bu sıralarda, saat üçte evimde dua ediyordum" dedi. "Birdenbire, parlak giysili bir adam önüme çıkıverdi. 'Kornelius' dedi, 'Allah senin duanı işitti [kabul etti], verdiğin sadakaları andı [kabul etti]." (Elçilerin İşleri, 10:30-31)