Kuran’da bildirilen mümin vasıflarından biri de Allah’ın indirdiği kitaplara imandır. Rabbimiz, Peygamberimiz (sav)’e Kuran-ı Kerim’i indirdiği gibi, Hz. İsa (as)’a İncil’i, Hz. Musa (as)’a Tevrat, Hz. İbrahim (as)’a çeşitli sahifeleri, Hz. Davud (as) ise Zebur’u indirmiştir. Müslümanlar tüm bu hak kitaplara iman etmekle yükümlüdür.
Ayetlerde şöyle bildirilir:
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. (Bakara Suresi, 4)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara Suresi, 136)
Görüldüğü gibi Kuran’a uyan bir Müslüman, Peygamberlerin hepsine ve onlara indirilenlere iman eder. Zira bu kitaplarda, zaman içinde bozulmaya uğramış bazı hükümler ve anlatımlar bulunmakla birlikte, iman esaslarına, ibadetlere ve güzel ahlaka dair hak hükümler de yer almaktadır. Kuran’da İncil’den bahsedilen ayetlerden bazıları şöyledir:
Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır. (Maide Suresi 46-47)
İncil, Tevrat’ı doğrulayan bir Kitap olarak, iman edenlere yol gösterici ve öğüt olarak Hz. İsa (as)’a vahyedilmiştir. Ancak Hz. İsa (as)’ın diri olarak Allah Katına alınmasının ardından, İncil’in bazı bölümleri tahrif edilip bozulmuş, özünden uzaklaştırılmıştır. İncil’in hangi bölümlerinin hak hangi bölümlerinin tahrif edildiğini gösteren rehber ise Allah’ın gönderdiği son kitap olan Kuran-ı Kerim’dir. Kuran, Tevrat ve İncil’in hak bölümlerini doğrulayıcı, yanlış bölümlerini ortadan kaldırıcıdır. Bu yönüyle Kuran, iman edenler için bir hakemdir.
Örneğin Allah Kuran’da Hristiyanları, Hz. İsa (as)’a –haşa- Allah’ın oğlu demeleri, teslis (üçleme) inancı konusunda uyarmakta ve sapkın düşüncelerinin yanlışlığını bildirmektedir:
Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur." (Maide Suresi, 72)
Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır. (Maide Suresi, 73)
Meryem Suresi’nde ise “Allah çocuk edindi” iftirasının ne kadar çirkin ve büyük bir zulüm olduğu şöyle bildirilir:
"Rahman çocuk edinmiştir" dediler. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.
Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçecekti.
Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.)
Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz. (Meryem Suresi, 88-92)
Hristiyanların, “Hz. İsa (as)’ın çarmıhta öldüğüdü”ne dair olan yanlış inançları Kuran’da düzeltilmiştir. Allah Kuran’da Hz. İsa (as)’ın ölmediğini, insanlara benzerinin gösterildiğini, Hz. İsa (as)’ın diri olarak Allah Katına yükseltildiğini ve içinde bulunduğumuz ahir zamanda yeniden dünyaya geleceğini haber vermiştir:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu (İsa’yı) öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu (İsa’yı) kesin olarak öldürmediler.
Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona (İsa’ya) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. (Nisa Suresi, 157-159)
Görüldüğü gibi Kuran Hristiyanların “Hz. İsa (as)’ın çarmıhta öldüğü” yanlış inancını düzeltirken, “yeniden yeryüzüne geleceği” inancının doğru olduğunu bildirmektedir.
Tüm bu bilgilerin yanı sıra Kuran’da Hristiyanlar ve Museviler “Kitap Ehli” olarak tanımlanmış ve onların yemekleri Müslümanlara helal kılınmış, Kitap Ehli’nden kadınlarla evlenmeye izin verilmiştir. (Maide Suresi, 5) Bu da, Hristiyanlar, Museviler ve Müslümanlar arasında sıcak insani ilişkiler, dostluk ve arkadaşlık bağının olması gerektiğini göstermektedir.
Her topluluğun içinde olduğu gibi elbette Kitap Ehli içinde de zulmedenler olabilir. Zalimlik, kimliğinde Müslüman yazan bazı kişilerin de uyguladığı bir ahlaksızlıktır. Müslüman, yeryüzünde fitnenin tamamen sona ermesi için zalimle fikren mücadele etmekle yükümlüdür, ancak bu mücadelesi hiçbir zaman nefretle, kinle, saldırganlıkla, şiddetle olmaz. Kitap Ehli’ne ise inançlarındaki yanlışları “en güzel şekilde”, yani şefkatle, merhametle, iyilikle, dostlukla anlatmak durumundadır. Müslümanlar olarak bizim Hristiyan ve Musevilere çağrımız, ayetlerin hükmüne göre: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ve “Bir olan Allah’a imana” çağırmaktır:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)