Uzun bir tatilden döndüğünde evinin, çok düzenli ve mükemmel bir şekilde yeni eşyalarla döşendiğini, ihtiyaçlarına yönelik her türlü ayrıntının düşünüldüğünü ve sağlandığını gören bir insan bu manzara karşısında çok şaşıracak ve etkilenecektir. Sonra da kendisine bu sürprizi hazırlayan kişinin kim olduğunu merak edecektir. Elbette ki böyle olağanüstü bir sürpriz karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Örneğin, "nasıl olmuşsa olmuş, bu beni ilgilendirmez" diyemez. Her şeyin kendiliğinden ya da tesadüfen oluştuğunu, eşyaların kendiliğinden eve geldiğini ve düzenli bir şekilde yerleştiklerini düşünemez. Çünkü bunların hepsi belli bir akıl, bilinç ve güç gerektirmektedir. Dolayısıyla, her şeyi düşünmüş ve bilinçli olarak düzenlemiş birinin var olduğu son derece açıktır.
Yukarıda verdiğimiz örnekteki durum aynı şekilde tüm evren, dünyamız ve canlı cansız tüm varlıklar için de geçerlidir. Evrende, insan vücudundan gökyüzüne, hayvanlardan denizlerin derinliklerine kadar tüm varlıklarda ve olaylarda, son derece kompleks sistemler ve sayısız hassas dengeler vardır. Düşünen ve aklını kullanabilen herkes bu kompleks sistemleri ve hassas dengeleri, üstün bir güç ve akıl sahibi olan Yüce Allah'ın yarattığını görecektir.
Bu bilince sahip olan insan, etrafında gördüğü her şeyde, kendisine Allah'ı tanıtacak sayısız delille karşılaşır. Örneğin, çamurlu topraktan çıkan rengarenk, hoş kokulu çiçekler, lezzetli sebze ve meyveler, bu güzelliklerin algılanmasını sağlayan duyu organları, içinde birçok kompleks sistemin mükemmel ve uyumlu bir biçimde çalıştığı insan vücudu, Dünyamızı aydınlatan, ısıtan ve bunun için bize en uygun mesafede ve büyüklükte yaratılmış olan Güneş, kupkuru toprağı canlandıran yağmur ve evrenin tümünü kapsayan bunlar gibi daha sayısız deliller...
Bunların tümü birer "iman hakikati"dir. Yani, kişiyi imana götüren ve imanının artmasına vesile olan gerçekler, yaratılış mucizeleridir. Bu deliller üzerinde derin tefekkür eden her vicdanlı insan Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü açıkça görerek iman edecektir. İman edenler ise iman hakikatleri sayesinde Allah'ı daha yakından tanıyacak, O'na duydukları iman, sevgi ve korku daha da artacaktır.
Ancak insanların çoğu çocukluklarından itibaren aldıkları yoğun maddeci telkinler nedeniyle etraflarındaki bu iman hakikatlerini fark edemezler ya da bunları fark etmekte zorlanırlar. Her şeyin tesadüflere, rastlantılara ya da doğal şartlara bağlı olduğu şeklindeki bu maddeci telkinler, insanların tüm evreni kaplayan apaçık yaratılış mucizelerini görmelerini engeller. Adeta gözlerinin önüne görünmez bir perde çeker. Çoğu insan iman hakikatlerine "Allah ne güzel yaratmış" diye bakmaz da, "ne güzelmiş" diye bakar, yani gaflet gözüyle değerlendirir. Bu kitabın amacı da bazı insanların gözlerinin önündeki gaflet perdesinin kalkmasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle, tüm evreni kaplayan iman hakikatlerinin yoğun biçimde araştırılıp insanlara aktarılmasının önemi ele alınmaktadır. Kitapta aynı zamanda bazı İslam alimlerinin, iman hakikatlerinin önemi hakkındaki görüşlerine ve bazı örnek iman hakikatlerine yer verilecektir. Ayrıca ahir zamanda insanları ateizme ve dinsizliğe sürükleyen ve en büyük aldanış olan evrim teorisinin batıl öğretisi karşısında, iman hakikatlerinin nasıl en etkin çözüm olduğu da ele alınacaktır.
Kitapta zaman zaman karşınıza Allah'ın yaratmasındaki mükemmelliği vurgulamak için kullandığımız "tasarım" kelimesi çıkacak. Bu kelimenin hangi maksatla kullanıldığının doğru anlaşılması çok önemli. Allah'ın tüm evrende kusursuz bir tasarım yaratmış olması, Rabbimiz'in önce plan yaptığı daha sonra yarattığı anlamına gelmez. Bilinmelidir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'ın yaratmak için herhangi bir 'tasarım' yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah'ın tasarlaması ve yaratması aynı anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir. Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca "Ol" demesi yeterlidir. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)