İçinde yaşadığımız dönem geçmiş dönemlere kıyasla, Allah'a isyanın, dine başkaldırının en üst düzeye ulaştığı, geniş kitlelere yayıldığı, hatta Allah'ın varlığının ve yaratılış gerçeğinin açıkça inkar edildiği bir dönemdir.
19. yüzyıla dek, gerek Batı'da gerekse Doğu'da, dinsizlik ve ateizm, yalnızca belli marjinal kimseler ya da gruplar tarafından savunulmaktaydı. 19. yüzyıldan itibaren ise, bu düşünceleri geniş halk kitlelerine empoze etmeye yönelik sistemli ve planlı bir propaganda başladı. Halen devam eden bu propagandayı yürütenler, materyalist ideolojiyi ve dünya görüşünü savunan çevrelerdir. Söz konusu çevreler tarafından yönetilen ve yönlendirilen ateizm propagandası, gelişen bilim ve teknolojinin medya ve diğer iletişim araçlarını da yaygın kullanıma sokmasıyla toplumun en ücra köşelerine kadar girebilmiştir.
Günümüzün bu en büyük aldatmacasına karşı en etkili çözüm, insanlara iman hakikatlerinin anlatılmasıdır. Bunu görmek için önce materyalist düşüncenin ve evrim teorisinin iddialarına kısaca göz atalım.
Günümüzde, Allah'ın varlığına ve yaratılış gerçeğine karşı savaş açmış en büyük ve en geniş çaplı fikir akımı, materyalist felsefedir. Bu felsefenin kendisine dayanak aldığı sözde bilimsel temel ise "evrim teorisi"dir. Hiçbir bilimsel ve mantıksal delile dayanmadığı, tamamen akıl ve bilim dışı olduğu halde, çeşitli propaganda, sahtekarlık ve aldatmaca yöntemleriyle bu safsata, dünya çapında belirli materyalist odaklar tarafından kitlelere empoze edilmeye çalışılmaktadır. Bugün dünyada insanların Allah'a olan inançlarını yok eden, onları ateist yapan tek önemli fikir akımı evrim teorisi, diğer adıyla Darwinizm'dir.
Ünlü ateist evrimci Prof. Richard Dawkins, "Darwin'den önce ateist olmak bilimsel olarak mümkün değildi, Darwin bize bu şansı verdi" diyerek konuyu özetlemektedir.
Bugün evrim teorisinin, gerek basın gerekse televizyon yoluyla hemen hemen girmediği hiçbir ev, bu teoriyi duymayan hiç kimse yok gibidir. Bu durum, bütün Batı dünyası için geçerli olduğu gibi ülkemiz ve hatta diğer tüm Müslüman ülkeler için de geçerlidir. Öyle ki ders kitaplarına bile sokulmuş olan bu teori, sayısız yalan ve göz boyamayla daha çocuk yaşlardan itibaren insanlara telkin edilmekte, tesadüfler sonucunda meydana geldikleri, maymundan türedikleri gibi safsatalarla insanlar yanıltılmaktadır. İlkokullardan üniversitelere kadar bu evrimci yalanlarla toplumun beyni yıkanmaktadır.
Peygamberimizin, "Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak..."25
hadisi bu duruma işaret ediyor olabilir. Gerçekten de evrim teorisinin safsataları, günümüz iletişim teknolojisinin sunduğu imkanlarla (basın, yayın, internet, uydu iletişimi, vs...) bu kadar yaygın hale gelmiştir. Bugüne kadar Allah'ın varlığına, yaratılışa ve dine karşı savaş açmış, dünya çapında bu kadar yaygınlaşmış bir başka inkarcı fikir sistemi belki de hiç görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, günümüzde imanın karşısındaki en büyük düşmanın Darwinizm ve Darwinizm'den teşvik gören ideolojiler olduğu açıkça görülmektedir. Konu biraz detaylı olarak incelendiğinde, Darwinizm'in aslında, toplumda hakim olan din ve ahlak dışı kültürün en büyük kaynağı olduğu görülür. Bugün Müslümanlara yapılan baskıların, inançsızlığın, çığ gibi büyüyen ahlaksızlığın, toplumsal dejenerasyonun kökeninde de, fikri planda Darwinizm yatmaktadır.
Evrim teorisi, "canlılar tesadüfler sonucunda ve yaşam mücadelesi sayesinde evrimleşirler" safsatasını savunur. Dolayısıyla Darwinizm'in insana verdiği en önemli telkin, "kimseye karşı sorumlu değilsin, hayatını tesadüflere borçlusun, yaşamak için mücadele etmen, gerekirse diğerlerini ezmen gerekir, bu dünya çatışma ve menfaat dünyasıdır" telkinidir. "Doğal seleksiyon", "yaşam mücadelesi", "güçlülerin hayatta kalması" gibi biyolojik Darwinist kavramların verdiği toplumsal mesaj, işte bu telkindir.
Darwinizm'in bu telkininin ne kadar etkili olduğunu görmek için, toplumun değer yargılarını gözlemlemek yeterlidir. Günümüz toplumlarına baktığımızda, insanların çoğunun sadece dünyadaki yaşamlarını sürdürmek, iyi bir meslek edinmek, mal-mülk ve para kazanmak, eğlenmek ve böylece "yaşam mücadelesinde galip gelmek" için yaşadıklarını görürüz. Özellikle de gençlerin arasında lüks ev ve arabalara sahip olmak, sınırsız harcamalar yapmak en büyük idealler halini almıştır. Bu anlayış içindeki insanlar niçin var olduklarını sorgulamaz, Allah'ın varlığını hiç düşünmezler. Sanki hiç yaratılmamışlar gibi, sanki kendilerini yaratmış olan Allah'a karşı hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi yaşarlar. Bu insanların çoğunun belki evrim teorisinin iddialarından, Darwin'in fikirlerinden haberi bile yoktur. Ama hayata, belirli odakların empoze ettiği Darwinist bir mantıkla bakmaktadırlar.
İşte bunun nedeni, "gizli Darwinizm telkini"dir. Darwinizm, adı öyle ifade edilmese de, belirli çevrelerin telkinleri nedeniyle toplumun geneline hakim olan bir ahlak anlayışı durumuna gelmiştir.
Bu ahlak anlayışı, insanlara bencil, menfaatperest, acımasız ve zalim olmayı öğütlemekte; şefkat, merhamet, fedakarlık, tevazu gibi meziyetleri ise yok etmekte, bunu da "hayatın kuralları"nın bir gereği gibi göstermektedir. Böyle zalim bir anlayışın tüm dünyaya yıkım getireceği aşikardır.
Bu sapkın ahlak anlayışının etkisi altına girmiş olanlar, Darwinizm'i bilimsel bir gerçek sanmakta, ona körü körüne inanmaktadırlar. Gerçek dini ise "halk kesimlerinin sahip olduğu geleneksel bir inanç" olarak görmektedirler. Nitekim Kuran'da inkarcılara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, onların "eskilerin masalları" (Nahl Suresi, 24) diye cevap verdikleri bildirilmektedir.
Oysa gerçek din yani İslam, gelenekle hiçbir ilgisi olmayan, apaçık ve mutlak bir gerçektir. İnsanın, kendini Yaratan'a Allah'a dönüp-yönelmesidir. Ama Darwinizm'le aldatılan ya da bu dinin etkisi altında olan kişiler bu gerçeği kavrayamayacak kadar şuursuzlaşmıştır. Bu batıl dinin ortadan kaldırılması, toplumun üzerindeki gaflet perdesinin aralanması için, Darwinizm'in ve materyalist felsefenin ilmi yöntemlerle yıkılması zorunludur. İşte iman hakikatlerinin önemi de bu noktada ortaya çıkar.
Dünya üzerindeki, insan dahil her canlının varlığını tesadüflere bağlayan evrim teorisine karşı, tüm evreni yaratanın ve her şeyi kontrolünde tutanın Allah olduğunun delilleri olan iman hakikatlerini öğrenmek, anlatmak ve insanlara aktarmak en etkin çözümdür. Çünkü, iman hakikatleri, evrimcilerin "tesadüf" mantığına dayalı teorilerini tamamen yok ederek, ortada bir yaratılış olduğunu göstermekte, Allah'ın üstün ve eşsiz yaratmasını gözler önüne sermektedir.
Örneğin; iman hakikatlerinden biri olan göz, "gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu" diyen Darwin'den beri evrimcileri çıkmaza sürükleyen yaratılış delillerinden biridir. Gözün yapısı ve işlevleri incelendiğinde evrimcilerin bu kaçışlarının sebebi daha iyi anlaşılır. Göz birçok farklı organel ve bölümden oluşmuş karmaşık bir yapıya sahiptir. Hayret uyandıracak derecede ayrıntılı ve kompleks işlevleri vardır. Bunların tümü gözü oluşturan farklı organel ve bölümlerin uyum içinde çalışmaları sonucunda gerçekleşir. Parçalardan birinin bile olmaması gözün görevini yapamaması demektir. Bu da evrim açısından içinden çıkılmaz bir noktadır. Çünkü evrim, mevcut bütün organların zaman içinde kendi kendilerine oluştuğunu öne sürer. Gözün, ancak bütün organelleriyle eksiksiz ve kusursuz bir şekilde aynı anda var olmasının zorunluluğu da böyle tesadüflere dayalı bir sürecin hiçbir zaman olamayacağı anlamına gelir.
Gözyaşı salgılamayan bir göz, çok kısa bir sürede kurur ve kör olur. Dahası gözyaşı, antiseptik özelliği ile, gözü mikroplara karşı korur. Evrimciler, gözyaşı olmadan birkaç saat içinde kuruyan gözün, sözde evrim süreci içinde, gözyaşı bezleri oluşana kadar milyonlarca yıl nasıl dayandığı sorusunu akıllarına bile getirmek istemezler. Kaldı ki gözün görevini yapabilmesi için, bütün organ ve sistemleriyle mevcut olan bir beden dışında, kornea, konjonktiva, iris, göz bebeği, göz merceği, retina, koroid, göz kasları, göz kapakları gibi doku ve organellere ihtiyaç vardır. Bundan başka göz ve beyin bağlantısını sağlayan muhteşem bir sinir ağı ve beyinde bulunan son derece kompleks görme alanı olmadan görmemiz mümkün değildir. Bütün bu sayılanlar, tesadüfen hiçbir şekilde oluşamayacak kadar özel ve kompleks yapılara sahiptirler.
Bu organellerden herhangi biri, örneğin göz merceği olmasa göz hiçbir işe yaramaz. Dahası göz merceği ile göz bebeğinin yerleri değişmiş olsa, göz yine görevini yerine getiremez. Kısaca gözün yapısı çok özel bir planlamanın eseridir. Bir tekinin bile tesadüfler sonucunda kendi kendine oluşması imkansız olan bu organel ve katmanların, belirli bir plan ve uyum içinde aynı anda, aynı yerde bulunmalarının ancak tek bir geçerli ve mantıklı açıklaması vardır. Gözü oluşturan tüm organelleri sonsuz bir akla ve güce sahip olan Allah yaratmıştır.
İşte bu iman hakikati örneğinde de açıkça görüldüğü gibi, bir tek gözün bile tesadüfen oluşması mümkün değilken, canlıların tesadüfen oluşması söz konusu bile değildir. Darwinizm'in ne kadar uydurma ve saçma düşünceler üzerine kurulu bir teori olduğu ortadadır.
Açıktır ki Darwinizm, batıl inanışların, inkarcılığın ve dinsiz bir ahlak anlayışının fikri temelidir; iman hakikatleri ise gerçeğin, hakkın ta kendisidir. Dolayısıyla iman hakikatlerinin açıklanması, herkese ulaşması, Darwinizm'in batıl fikir sistemini yok edecektir. Kuran'ın ifadesiyle beynini darmadağın edecektir. Kuran'da bu ifadenin kullanıldığı ayet şöyledir:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
Ayette açıkça bildirildiği gibi batıl bir fikir, gerçeklerin, hakikatlerin ortaya konmasıyla yok olur gider. Darwinizm'in öne sürdüğü yalanlar ve batıl telkinler de mutlak gerçekler olan iman hakikatlerinin ortaya konması ve insanlar arasında yaygınlaşmasıyla kaybolup gidecektir. Nitekim bilim dünyasında bu süreç, çoktan başlamış durumdadır.
Günümüzde dünyada evrim teorisine karşı çıkan, bu teorinin geçersizliğini savunan birçok bilim adamı vardır. Bu bilim adamları, canlılığın evrim teorisinin iddia ettiği gibi tesadüfen oluşmadığı, akıl ve bilinç sahibi bir varlık tarafından yaratıldığı, evrendeki kusursuz ve hassas fiziksel dengelerin, canlı bedenlerindeki kompleks organ ve sistemlerin ya da canlıların moleküler düzeydeki kompleks yapılarının, materyalizmin "tesadüf" iddiasını açıkça çürüttüğünü ve yaratılışı ispat ettiğini savunmaktadırlar. Özellikle son 20 yıl içinde bu gerçeği savunan bilim adamları tarafından yüzlerce bilimsel kitap, makale yayınlanmış, bir o kadar bilimsel panel ve konferans düzenlenmiştir. Bu konuda yayınlanan dergilerden biri, Origins and Design (Kökenler ve Tasarım) adlı bilimsel bir dergidir ve bu dergide evrim teorisinin iddialarını çürüten pek çok bilimsel gerçek ortaya konmaktadır. Bu konudaki başka bir örnek de biyokimya profesörü Michael Behe'nin Darwin's Black Box: The Biochemical Challange to Evolution (Darwin'in Karakutusu: Evrim Teorisine Karşı Biyokimyasal Zafer) adlı kitabıdır ve bu kitap dilimize de çevrilmiştir.
Söz konusu bilim adamlarının bu konuda ortaya koymuş oldukları deliller, materyalistler ve Darwinistler tarafından hiçbir zaman cevaplanamamaktadır. Bu vesileyle, evrim teorisinin bir aldatmaca olduğu, günümüzde gerek bilim dünyasında gerekse toplum genelinde pek çok insan tarafından fark edilmiştir.
İman hakikatleri, Darwin dönemine dek Batı biliminin temel anlayışlarından birini oluşturuyordu. Keppler, Newton, Cuvier, Linneaus gibi pek çok büyük bilim adamı, evreni veya canlıları "Allah'ın delillerini görme" niyetiyle inceliyordu. William Paley adlı bilim adamı tarafından kaleme alınan ve 1802 yılında yayınlanan Natural Theology: or, Evidences of the Existence and Attributes of the Deity, Collected from the Appearances of Nature (Doğal Teoloji: Ya da Allah'ın Varlığının ve Sıfatlarının Doğadaki Tecellilerden Derlenmiş Delilleri) isimli kitabı, pek çok iman hakikati içeriyordu. Kitabının girişinde bir saat örneği vermiş ve bir arazide gezinirken yerde bir saate rastlayan bir insanın "bunu herhalde doğa tesadüfen yapmış" diye düşünmeyeceğini, her saatin bir saat yapımcısını ispat ettiğini anlatmıştı. Ardından da canlı organlarını inceleyerek her birinin bir saatten çok daha kompleks yapılar içerdiğini ve Allah'ın varlığını ispat ettiğini açıklamıştı.
Darwin, işte bu anlayışı hedef aldı ve yok etmeye çalıştı. Canlıların birer "iman hakikati" olmadıklarını, tesadüfler sonucunda ortaya çıktıklarını, doğanın sözde bu canlıları var edecek bir güce sahip olduğunu ileri sürdü. Darwin'in iddiasının yankı bulmasının nedeni, o dönemde canlıların gerçekte ne kadar kompleks olduklarının bilinmemesiydi. Dahası doğa üzerinde yeterince deney ve gözlem yapılmamış ve Darwin'in "doğanın evrim mekanizmaları" dediği etkilerin gerçekte en ufak bir geliştirici etkiye sahip olmadığı anlaşılmamıştı.
Darwin'den bu yana geçen yaklaşık 1.5 asır içinde Batı bilimi bu gerçekleri bir bir keşfetti ve Darwinizm'i ispatlamak için uğraşırken gerçekte bu teorinin ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu ortaya çıkardı. (Darwin'in çağımızdaki en fanatik savunucularından biri olan koyu ateist Richard Dawkins, bu iddiayı The Blind Watchmaker (Kör Saatçi) adlı kitabıyla son bir umutla savunmaya çalıştı, ama başaramadı.) Ve bilim, bir zamanlar Paley'in anlattıklarının doğru olduğunu, canlıların gerçekten birer "iman hakikati" olduklarını ispat etti. Michael Behe, bu gerçeği kitabında şöyle vurgular:
Paley'in görüşlerine kim karşılık verebilmiştir? Söz konusu saat, bir tasarımcı olmadan nasıl var olmuş olabilir?... Gerçekte Paley hiçbir zaman çürütülememiştir. Darwin veya Dawkins, bilim veya felsefe; hiçbir şekilde saatin bir tasarımcı olmadan nasıl var olduğunu açıklayamamıştır.26
İman hakikatlerinin yeniden keşfi, bilim dünyasıyla birlikte tüm dünyayı derinden etkileyecek bir gelişmedir. Bu vesileyle, 1.5 asırdır dünyayı aldatan materyalist felsefe yıkılacak, insanlar Allah'ın varlığını kavrayacak ve O'nun öğrettiği ahlaka göre yaşamaya başlayacaklardır. İnançsızlığın dünyaya getirdiği belalar ve felaketler ortadan kalkacak, Darwinizm'in teşvik ettiği faşist, komünist veya kapitalist ideolojilerin yerine dinin getirdiği güzel ahlak hakim olacaktır.
Tüm bunların gerçekleşmesinde ise, iman hakikatlerinin öğrenilmesi, kavranması ve tüm toplumlara etkili bir biçimde anlatılması kilit öneme sahiptir. İman hakikatleri, Allah'ın dilemesiyle, inkarcıların sahtekarlıklarını, göz boyayan yalanlarını yutup yok eden Hz. Musa'nın asası gibi, modern çağın aldatmacalarını yok edecektir.
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
25- El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23
26- Michael Behe, Darwinizm'in Kara Kutusu, Aksoy Yayıncılık, Haziran 1998, İstanbul, s. 214