Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin Risalelerde bahsettiği Süfyan; tüm Ortadoğu'yu Darwinist, materialist ve ateist çizgiye çeken, tüm hayatı Suriye'de geçmiş olan bir zalimdir.
1. Hz. Mehdi (a.s.)'nin üç vazifesinden.... Birincisi: fen ve felsefenin tasallutiyle (etkisiyle) ve maddiyyun ve tabiiyyun taunu, (materyalizm, Darwinizm ve ateizm hastalığı) beşer (insanlık) içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyun fikrini (materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah'ı inkar eden dinsiz akımları) tam susturacak tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (Emirdağ Lahikası, s. 259)
2. Hem deccalın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garib halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebetdar rivayet edilmesi cihetiyle manası gizlenmiş. Meselâ: "O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu (onun fikir sistemini) öldürebilir, başka çare olamaz" rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, ... ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur'aniyeye iktida (uyan) ve ittihad eden (birlik olan) bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür (fikir sistemi yıkılır). Yoksa onun (deccalin) şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir. (Şualar, 5. Şua)
3. Maddiyyunluk (ateist, materyalist ve Darwinist felsefeler) manevi taundur (bulaşıcı bir veba hastalığıdır) ki, beşere şu müthiş sıtmayı tutturdu, gazab-ı İlahiye çarptırdı. Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü ettikçe (geliştikçe), o taun da (bulaşıcı veba hastalığı da) tevessü eder (gelişir). (Mektubat, s. 513)
4.Tabiiyyun, maddiyyun (materyalizm, Darwinizm'den) felsefesinden tevellüd eden (doğan) bir cereyan-ı Nemrudane (isyankar bir cereyan), gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkâr edecek bir dereceye gelir. (Mektubat s. 57)
5.Bunun bir tevili (açıklaması) şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselâm'ı nur-u iman ile tanıyan ve tâbi' olan (O'na uyan) cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin (ruhani mücahidler (ilmen mücadele edenler) cemaatinin) kemmiyeti (sayısı), Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Şualar, s. 588-589)
6. Hem âlem-i insaniyette (insanlık aleminde) inkâr-ı uluhiyet (Allah'ın inkarı) niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi (insanlığın mukaddes değerlerini) zîr ü zeber (darmadağın) eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın din-i hakikîsini (gerçek dinini) İslâmiyetin hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem'iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın riyaseti (liderliği) altında öldürecek (fikri sistemini yok edecek) ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten (Allah'ı inkardan) kurtaracak. (Mektubat s. 441)
7. Deccal'ın şahs-ı surîsi (görünüşü) insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan; surî (sureti, görünümü), cebbarane (zorla) olan hâkimiyetine, uluhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır (aldatıcı insan). Fakat şahs-ı manevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi (büyük dinsizlik akımı), pek cesîmdir (büyüktür). Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifat-ı müdhişe (dehşet verici vasıflandırmalar) ona işaret eder. (Mektubat s. 270)
8. Alâmet-i Kıyametten olan Deccal hakkında hadîs-i şerifte "Birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü eyyam-ı saire (diğer günler) gibidir. Çıktığı zaman dünya işitir. Kırk günde dünyayı gezer." rivayet ediliyor.
Allahu a'lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur: Bu rivayetler mucizâne haber verir ki, "Deccal zamanında vasıta-i muhabere (haberleşme yolları) ve seyahat o derece terakki edecek ki (ilerleyecek ki), bir hadise bir günde umum (bütün) dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp (doğu-batı) işitir ve umum ceridelerinde (bütün gazetelerde) okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt'asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek" diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mucizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit (diktatör) bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. (Şuâlar, s. 496)
9. Beşinci Mes'ele: Rivayette vardır ki: "Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet (ilahlık) dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler."
Allahu a'lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasılki padişahı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun (materyalizm, Darwinizm) mezhebinin başına geçen o eşhas (şahıslar), kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet (terbiye edicilik) tahayyül ederler (hayal ederler) ve raiyetini (saygısını) kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane (kulluk ederek) serfüru ettirirler (baş eğdirirler), başlarını rükûa getirirler demektir. (Şualar, s. 584)
10. Deccâl-misâl Haşiye dehâ-i a'ver (tek gözlü deccal), bir dâr ile bir hayatı anlar, maddeperest olur ve dünyaperver. İnsanı yapar birer canavar.
Evet, dehâ sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber (itaat eder). Fakat Hüdâ (Allah) şuurlu san'atı tanır, hikmetli kudrete bakar. Dehâ (deccal), zemine küfran perdesi çeker. Hüdâ, şükran nurunu serper. (Sözler, 654)Hz. Mehdi (a.s.)'nin üç vazifesinden.... Birincisi: fen ve felsefenin tasallutiyle (etkisiyle) ve maddiyyun ve tabiiyyun taunu, (materyalizm, Darwinizm ve ateizm hastalığı) beşer (insanlık) içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyun fikrini (materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah'ı inkar eden dinsiz akımları) tam susturacak tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (Emirdağ Lahikası, s. 259)
11. Hem deccalın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garib halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebetdar rivayet edilmesi cihetiyle manası gizlenmiş. Meselâ: "O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu (onun fikir sistemini) öldürebilir, başka çare olamaz" rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, ... ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur'aniyeye iktida (uyan) ve ittihad eden (birlik olan) bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür (fikir sistemi yıkılır). Yoksa onun (deccalin) şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir. (Şualar, 5. Şua)
12. Maddiyyunluk (ateist, materyalist ve Darwinist felsefeler) manevi taundur (bulaşıcı bir veba hastalığıdır) ki, beşere şu müthiş sıtmayı tutturdu, gazab-ı İlahiye çarptırdı. Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü ettikçe (geliştikçe), o taun da (bulaşıcı veba hastalığı da) tevessü eder (gelişir). (Mektubat, s. 513)
13. Tabiiyyun, maddiyyun (materyalizm, Darwinizm'den) felsefesinden tevellüd eden (doğan) bir cereyan-ı Nemrudane (isyankar bir cereyan), gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkâr edecek bir dereceye gelir. (Mektubat s. 57)
14. Bunun bir tevili (açıklaması) şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselâm'ı nur-u iman ile tanıyan ve tâbi' olan (O'na uyan) cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin (ruhani mücahidler (ilmen mücadele edenler) cemaatinin) kemmiyeti (sayısı), Deccal'ın mektebce ve askerce ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Şualar, s. 588-589)
15. Hem âlem-i insaniyette (insanlık aleminde) inkâr-ı uluhiyet (Allah'ın inkarı) niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi (insanlığın mukaddes değerlerini) zîr ü zeber (darmadağın) eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın din-i hakikîsini (gerçek dinini) İslâmiyetin hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem'iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın riyaseti (liderliği) altında öldürecek (fikri sistemini yok edecek) ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten (Allah'ı inkardan) kurtaracak. (Mektubat s. 441)
16. Deccal'ın şahs-ı surîsi (görünüşü) insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan; surî (sureti, görünümü), cebbarane (zorla) olan hâkimiyetine, uluhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır (aldatıcı insan). Fakat şahs-ı manevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi (büyük dinsizlik akımı), pek cesîmdir (büyüktür). Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifat-ı müdhişe (dehşet verici vasıflandırmalar) ona işaret eder. (Mektubat s. 270)
17. Alâmet-i Kıyametten olan Deccal hakkında hadîs-i şerifte "Birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü eyyam-ı saire (diğer günler) gibidir. Çıktığı zaman dünya işitir. Kırk günde dünyayı gezer." rivayet ediliyor.
Allahu a'lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur: Bu rivayetler mucizâne haber verir ki, "Deccal zamanında vasıta-i muhabere (haberleşme yolları) ve seyahat o derece terakki edecek ki (ilerleyecek ki), bir hadise bir günde umum (bütün) dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp (doğu-batı) işitir ve umum ceridelerinde (bütün gazetelerde) okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt'asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek" diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mucizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit (diktatör) bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. (Şuâlar, s. 496)
18. Beşinci Mes'ele: Rivayette vardır ki: "Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet (ilahlık) dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler."
Allahu a'lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasılki padişahı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun (materyalizm, Darwinizm) mezhebinin başına geçen o eşhas (şahıslar), kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet (terbiye edicilik) tahayyül ederler (hayal ederler) ve raiyetini (saygısını) kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane (kulluk ederek) serfüru ettirirler (baş eğdirirler), başlarını rükûa getirirler demektir. (Şualar, s. 584)
19. Deccâl-misâl Haşiye dehâ-i a'ver (tek gözlü deccal), bir dâr ile bir hayatı anlar, maddeperest olur ve dünyaperver. İnsanı yapar birer canavar
Evet, dehâ sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber (itaat eder). Fakat Hüdâ (Allah) şuurlu san'atı tanır, hikmetli kudrete bakar. Dehâ (deccal), zemine küfran perdesi çeker. Hüdâ, şükran nurunu serper. (Sözler, 654)
20. Yedinci Mesele: Rivayette var ki, "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar." Ve'l-ilmu indaAllah (ilim Allah katındadır), bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle (çabuk kavrama) ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder (emri altına alır), etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri (öğretmen) kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden (soyutlanan) maarifi (eğitimi) rehber edip tâmimine (yayılmasına) şiddetle çalışır, demektir. (Şualar, s. 461)
21. Büyük Deccal, şeytanın iğvası (telkinleri) ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkamını (İseviliğin hükümlerini) kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini (sosyal hayatlarını) idare eden rabıtaları (birleştiren unsurları) bozarak anarşistliğe ve Yecüc Mecüc'e zemin hazır eder... Şeriat-ı Muhammediye'nin (a.s.m.) (Peygamberimiz (sav)'in getirdiği Kuran ahlakının gereklerini) ebedi bir kısım ahkamını (hükümlerini) nefis ve şeytanın desiseleriyle (aldatmacalarıyla) kaldırmaya çalışarak hayat-ı beşeriyenin (insan yaşamının) maddi ve manevi rabıtalarını (birleştiren unsurlar) bozarak, serkeş (inatçı) ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine (nefsi tutkular) bataklığında birbirine saldırmak için cebri (zorla) bir serbestiyet (özgürlük) ve ayn-ı istibdat (baskı) bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar. (Şualar, s. 592)
22. "Şahs-ı İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan (yok edilen) şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk (maddecilik) ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatini (Hristiyanlığın esaslarını) hakikat-i İslamiye ile mezcederek (katarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder (uyar), tabi olur." Diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kuraniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine (Kuran esaslarının hakimiyetine) işaret eder." (Şualar, s. 493)
23. "Şahs-ı İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan (yok edilen) şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk (maddecilik) ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatini (Hristiyanlığın esaslarını) hakikat-i İslamiye ile mezcederek (katarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder (uyar), tabi olur." Diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kuraniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine (Kuran esaslarının hakimiyetine) işaret eder." (Şualar, s. 493)