Kuran ayetlerinde işari olarak ve Peygamberimiz (s.a.v.)'den rivayet edilen hadislerde de açık bir şekilde dünyada yaşanacak olan Ahir Zaman ve bu zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.) hakkında son derece tanımlayıcı ayrıntılar bulunmaktadır. Hicri 13. Asrın büyük müceddidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, Kuran ayetleri ve söz konusu hadisler ışığında Risale-i Nur Külliyatı'nda bu konuyla ilgili önemli açıklamalar yapmıştır.
Söz konusu açıklamalarında Üstad; kendisinin yaşadığı hicri 13. yüzyıldan bir yüzyıl sonra zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.)'ın İslam ahlakını dünyaya hakim kılacağını, bunu yaparken de öncelikle tabiyyun ve maddiyunla yani Darwinizm, materyalizm ve ateizm felsefelerinin temel dayanak noktası olan inançsızlıkla yoğun bir ilmi mücadele içinde olacağını belirtmiştir. Bu ilmi mücadele vesilesiyle Hz. Mehdi (a.s.)'ın, insanların Kuran ahlakına yönelmelerine vesile olacağını, insanların imanlarının güçlenmesi yönünde çok yoğun çalışmalar içinde olacağını haber vermiştir. Hz. Mehdi (a.s.)'ın bu esnada, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin hazırlamış olduğu Risale-i Nur Külliyatı'nı kendisine hazır bir program olarak alıp bu vesileyle imanı kurtarma görevini tam olarak yerine getireceğini de ifade etmiştir. Tüm bunların sonucunda Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle dünya üzerinde hem bir İttihad-ı İslam'ın yani Türk milletinin öncülük ettiği büyük bir İslam Birliği'nin kurulacağını hem de Hıristiyanlarla güçlü bir ittifak gerçekleştirerek Hz. İsa (a.s.)'ın nüzulu vesilesiyle de Hıristiyanların İslam dinini kabul etmelerine vesile olacağını haber vermiştir.
Ayrıca yine bazı kişi ve grupların iddialarının tam aksine, Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (a.s.)'ın kendi yaşadığı dönemden bir yüzyıl sonra zuhur edeceğini birçok yerde mükerrer defalar ifade etmiştir. Ayrıca Üstad, hicri 1400 yılına kadar gelmiş olan tüm veli kişilerden, tüm müceddidlerden farklı olarak Hz. Mehdi (a.s.)'ın üç büyük vazifeyi bir arada yapması nedeniyle de, onun gelmiş geçmiş en büyük veli, en büyük müçtehid (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi), en büyük müceddid (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi) ve Kutb-u Azam (Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan, zamanın en büyük mürşidi) olacağını söylemiştir.
Bu kitabın hazırlanma amacı da, Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin Kuran'ı Kerim ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in hadisleri ışığında yapmış olduğu tüm bu izahları, hiç bir yoruma hiçbir tevile ve tefsire başvurmadan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin kaleminden çıktığı orjinal haliyle sunmaktır. Çünkü Risale-i Nur Külliyatı son derece açık ve anlaşılırdır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin kendi anlatımıyla bir ortaokul çocuğu ya da okuma yazma bilen herhangi bir insanın bile gayet rahat anlayabilecekleri kadar açık yazılmış bir eserdir.
"…BİR ORTAOKUL ÇOCUĞU VEYA OKUMASINI BİLEN BİR KADIN, BÜYÜK BİR FEYLESOFUN (FİLOZOFUN) ESERİNİ OKUDUĞU ZAMAN İSTİFADE EDEMEMİŞTİR. FAKAT RİSALE-İ NUR'DAN HERKES DERECESİNE GÖRE İSTİFADE ETMEKTEDİR." (Şualar, sf.549)
Gerek Ahir Zaman gerekse Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhur vakti hakkında Üstad'ın Risalelerde yaptığı tüm bu izahlar da son derece açık; tevile, tefsire ihtiyaç bıraktırmayacak kadar sarih ve anlaşılırdır. Özellikle bazı Nur talebelerinin, Üstad'ın sarih ifadelerine rağmen, özellikle bu iki konu hakkında yaptıkları son derece yanıltıcı ve yanlış tefsirlerin tespiti açısından da bu kitap bizzat Üstad'ın kendi ağzından verdiği bir cevap niteliği de taşımaktadır.
Eser boyunca Hz. Mehdi (a.s.)'ın çıkış vakti, bazı kişilerin iddia ettiği gibi bir şahsı manevi değil bir şahıs olduğu, Ahir Zamanda bir arada yapacağı üç büyük görevi, onun vesilesiyle gerçekleşecek olan Türk-İslam Birliği, Hz. Mehdi (a.s.)'ın Peygamberimiz (s.a.v.)'in soyundan olacağı, Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı'nı Hz. Mehdi (a.s.) olarak görmenin bir yanılgı olduğu yönünde Üstad'ın kendi açıklamaları hiç yorum katılmadan sunulacaktır.
Bu kitapta, Ahir Zaman ve Mehdiyet konularıyla ilgili olarak gündeme gelen muhtemel soruların doğru cevaplarını bizzat Üstad'ın kendi ağzından ve orijinal halleriyle bulmak mümkün olacaktır. Unutulmamalıdır ki Risale-i Nur Külliyatı'nın, Üstad'ın eserinin içinde yaptığı şahsi açıklamaları dışında, hiçbir ek açıklamaya ve izaha, hiçbir tefsire ihtiyacı yoktur. Zaten Risale-i Nur Külliyatı'nın kendisi, Kuran'ın ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in hadislerinin bir tefsiri niteliğindedir. Tefsirin tefsiri, şerhin şerhi olamayacağından, son derece açık ve anlaşılır olan Risale-i Nur'un da başkaları tarafından yapılan yeni bir yoruma ihtiyacı yoktur. Zaten bu nedenledir ki Üstad Risaleler için "BİR HARFİNİ DE DEĞİŞTİRMEYE ME'ZUN DEĞİLİM" demiş ve bazı şahısların Risaleler üzerinde şu an yapmakta oldukları ek izahların ve şerhlerin geçersiz olacağını çok önceden ifade etmiştir.
Tüm bu açıklamalar üzerinden bir değerlendirme yapıldığında; Risale-i Nur Külliyatı'nda mevcut olan bu konuların, orijinal ve hiçbir yorum katılmamış halleriyle okunması ve anlaşılması açısından bu eser son derece önemli bir görev üstlenmiştir.