Beşinci Şua (Türkçe)

"Andolsun alametleri geldi" ayetinin derin manalarından biri de, bu zamanda halktan müminlerin imanını korumak ve şüphelerden arındırmak için yazılmış olmasıdır. Ahir zamanda meydana gelecek olaylara dair hadislerin bir kısmının, benzetmelerle anlatılan Kuran ayetlerinde olduğu gibi derin anlamları vardır. Bu hadisler, anlamı açık olan ayetler gibi yorumlanmaz ve bu yorumları herkes bilemez. Ancak kimileri bu hadisleri gerçek anlamına uyacak şekilde tevil etmek yerine, bunları yanlış bir şekilde yorumlarlar.

"Onun gerçek yorumunu ancak Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar bilir" sırrıyla, bu hadislerin gerçek manaları ve kastedilenin ne olduğu, ancak bu olaylar ortaya çıkıp gerçekleştikten sonra anlaşılır. İlimde derinleşmiş, dini bilgileri sağlam ve kuvvetli olanlar, "Biz buna inandık. Muhkem ayetler de, müteşabih ayetler de, hepsi Rabbimiz'in Katından indirilmiştir." (Al-İ İmran Suresi, 7) deyip, o gizli gerçekleri açığa çıkarırlar. 

Birinci Nokta:

İman ve sorumluluk; irade ve bir şeyi tercih edebilme gücü açısından bir imtihan, tecrübe, ve bir yarışma olduğundan, perdeli yani üstü örtülü; derin ve inceleme, araştırma ve tecrübe gerektiren konular elbette çok belirgin ve açık olmaz. Ve bu konular, vicdan kullanmaksızın, herkesin ister istemez kayıtsız şartsız kabul edeceği gibi, 'mecburen inanılacak şekilde' olmaz. Çünkü ancak o zaman Ebu Bekirler yücelerin en yücesine çıkabilir ve Ebu Cehiller de aşağıların en aşağısına düşebilirler. Eğer insandaki, bir şeyi tercih edebilme gücü; yani irade ortadan kalkarsa, bu durumda kişinin sorumluluğu da kalmaz. Mucizelerin çok nadir olarak gerçekleşmesinin sırrı ve hikmeti de budur. Zaten dünya hayatındaki, kıyametin kopacağını haber veren şartlar ve kıyametin kopmasını haber veren belirtiler de, Kuran'daki, hükmü açık olmayan, yorumlanması gereken bazı ayetler gibi, kapalı ve yorum gerektirecek şekilde oluyor. Yalnız, Güneş'in Batı'dan doğması çok açık bir şekilde herkesin görüp inanacağı bir olay olacağından, tevbe kapısı kapanır ve bu olay gerçekleştikten sonra, Allah Katında kişinin tevbesi ve iman etmesi kabul edilmez. Çünkü o zaman Ebu Bekirler ve Ebu Cehiller, yani iyiler de kötüler de bu gerçekleri kabul eder ve her ikisi de aynı konumda olmuş olur.

Hattâ Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın ikinci kez yeryüzüne inişi ve kendisinin İsa Aleyhisselâm olduğu dahi, ancak iman gözüyle; iman nuruyla fark edilebilir; herkes bilemez.  

İkinci Nokta:

Geleceğe yönelik olan bilinmeyen işlerin ve gelişmelerin bir kısmı Peygambere detaylı olarak bildirilir. Bu konuda, şahsi olarak isteğe göre müdahale edilemez ve karışamaz. Kuran'ın ve Peygamberimiz (sav)'in naklettiği hadislerin, yoruma gerek kalmayacak şekilde açık olanları gibi. Ancak bu hadislerin diğer bir kısmı ise, Peygamberimiz (sav)'e sadece özetle bildirilir; açıklamalar ve tasvirler ise Peygamberin anlayışına bırakılır. Örneğin imani konuların dışındaki; kainatta gerçekleşen ve gelecekte meydana gelecek olaylara dair hadisler gibi. Bu kısımda, Peygamberimiz (sav), amaca ve şartlara en uygun olacak şekilde yaptığı; yerinde, isabetli ve hikmetli anlatımlarıyla, kıyaslama tarzında benzetmelerle bu konuları imtihanın sırrına uygun şekilde, ayrıntılı olarak örneklerle açıklar. Mesela: Bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Buyurdu ki: "Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennem'in dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür." Bu hayret verici haberden sonra birisi geldi dedi: "Ya ResulAllah! Yetmiş yaşında bulunan filan münafık vefat etti, Cehennem'e gitti. (Müslim: Cennet, 31, hadis no: 2844; Müsned, 3:341, 346)  Bu örnek, Peygamber'in kusursuz, yerinde, hal ve duruma en uygun şekilde söylediği sözünün yorumunu ve açıklamasını gösterdi.

Üçüncü Nokta: İki derin anlamlı söz'dür.

Birincisi:

Benzetmeler ve kıyaslamalar tarzında örneklerin kullanıldığı bir kısım hadisler, aradan zaman geçtikçe, halk arasında dıştan görünen yani zahiri anlamıyla kabul edilmiş; bu sebeple de meydana gelen gelişmeler hadislere uygun değil gibi görünmüştür. Hadiste anlatılan olaylar aslında tam olarak gerçekleştiği halde, bunların birebir, tam anlatıldığı şekilde gerçekleştiği anlaşılamıyor.

 İkincisi:

Bazı hadisler, Müslümanların çoğunluk olduğu, İslam ahlakının yaşandığı veya hilafetin merkezinin bulunduğu yere yönelik olduğu halde, bu hadislerin tüm insanları kapsadığı ve bütün dünyaya yönelik olarak anlatıldığı zannedilmiş; ve belirli bir kesime özel olduğu halde, bütün insanları içine alan ve genel bir husus olarak kabul edilmiştir. 

Dördüncü Nokta:

Ölüm vakti ve ölüm gibi bilinmeyen işlerin birçok hikmet ve maksata binaen gizli kalması gibi, dünyanın can çekişme anı ve ölümü, ve insanların ve hayvanların ölümü olan kıyamet de birçok fayda ve hikmetle gizlenilmiştir...

... Eğer bu konular açık olarak bilinseydi, imanın bazı esasları ve gerçekleri çok açık ve aleni bir şekilde görünecek hale gelir; ve bütün insanlar vicdan kullanmaksızın, ister istemez bu gerçekleri kabul etmek durumunda kalır ve iman ederlerdi. O zaman, vicdan kullanılarak bir şeyi tercih edebilme gücü ve iradeye dayalı olan imtihanın sırrı ve iman etmenin ardındaki hikmet ve amaç da ortadan kalkmış olurdu.

İşte geleceğe dair bilinmeyen işler ve gelişmeler, bu gibi çok çeşitli amaç ve hikmetlerle gizli kaldığından, herkes aynı anda hem ecelini hem de hayatını düşündüğü için hem dünyaya, hem ahiretine çalışabilir. Aynı şekilde, her asırda da, hem kıyamet kopacağını, hem dünyanın devamını düşünebildiği için; hem geçici dünya hayatında sonsuz ahiret hayatını, hem de hiç ölmeyecek gibi dünyasını güzelleştirmeye çalışabilir.

 

Ve maddî âlemde gelecekte meydana gelecek olan olayların çoğunun böyle hikmetleri olduğundan, gelecekten haber vermek yasak edilmiştir. Allah'ın adetullahındaki, "Gaybı ancak Allah bilir" kuralına karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, Allah'ın izni ve takdiriyle, dinin gerektirdiği sorumluluklar ve imanın esasları dışındaki konularda, geleceğe yönelik bilinmeyen ve gizli olaylardan haber veren kimseler dahi, sadece işaret türünden üstü kapalı bilgiler vermişlerdir. Hatta Tevrat, İncil ve Zebur'da Peygamberimiz (sav) hakkında gelen müjdeler ve haberler bile bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki; o kitaplara uyan bir kısım insanlar, bu gerçekleri kendilerine göre yanlış yorumlayarak, iman etmediler. Fakat imanın inanç esaslarıyla ilgili konularda açıklayarak ve tekrarlayarak haber vermek ve açıkça anlatmak imtihanın sırrı gereği olduğundan, Kuran ve Allah'tan aldığı bilgileri insanların anlayacağı şekilde anlatan Peygamberimiz (sav), ahirete dair konuları ayrıntılı olarak, gelecekte dünya üzerinde meydana gelecek olayları da kısaca haber vermişlerdir.

Beşinci Nokta:

... Deccal'in asırlarına ait olan harikalar, onlarla bağlantılı olarak nakledildiğinden, bu özelliklerin onların şahıslarında görüleceği kabul edildiği ve öyle zannedildiği için o rivayetin anlamı örtülmüş, manası gizlenmiş. Mesela, uçak ve trenle gezmesi…

Hem mesela ünlü olmuş ki; İslam Deccali öldüğü zaman ona hizmet eden şeytan, İstanbul'da Dikilitaş'ta bütün dünyaya bağıracak (Müslim: Fiten, 34) ve herkes o sesi işitecek: "O öldü." Yani pek şaşırtıcı ve şeytanları bile hayrette bırakan radyo ile bağırılacak, haber verilecek.

Hem Deccal'in yönetimine ve oluşturduğu (gizli derin dünya devleti) ve hükümetine ait garip halleri ve korkunç uygulamaları, onun şahsıyla bağlantılı olarak rivayet edildiği için anlamı gizlenmiş. Mesela hadiste, "O kadar kuvvetlidir ve devam eder, yalnız Hz. İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz" (Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530) diye rivayet edilmiş. Yani onun usulünü ve yırtıcı yönetimini bozacak, öldürecek; ancak Allah Katından gönderilmiş ve yüce, samimi, katışıksız bir din Hıristiyanlarda ortaya çıkacak ve Kuran gerçeğine tabi olup İslamiyet ile birleşen Hıristiyanlık dinidir ki, Hz. İsa'nın inişi ile o dinsiz ekol mahvolur, ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.

Hadis rivayet eden kişilerin bir kısmının hatalı şekilde hüküm çıkararak yaptıkları yorumlar, hadislerin kelimelerine karışıp hadis zannedilir, bu sebeple de hadislerin gerçek anlamı gizlenir. Dolayısıyla bu hadislerin gerçekleşen olaylara uygun düştüğü anlaşılamaz, bunların yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu sanılır.

Eski zamanda, şimdiki gibi topluluğun ve toplumun manevi kişiliği ortaya çıkmadığından ve birçok özelliği tek bir kişi üzerine yükleme fikri hakimdi. Topluluğun belirleyici özelliği ve büyük hareketleri, o topluluğun başında bulunan kişilere verildiği için; o kişiler, harika tarzında ve bütün özelliklere uygun düşmesi için, yüz derece cisminden ve kuvvetinden büyük, alışılmışın dışında, şaşılacak bir cisim ve müthiş bir heykel ve çok harika bir kuvvet ve kudret gerektiğinden gözde öyle canlandırılıp öyle anlatılmış. Bu yüzden de bu hadislerin, gerçekleşen olaylara uygun düştüğü anlaşılamaz, bunların yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu sanılır.

... Hem "Büyük Mehdi"nin halleri önceki Mehdilere işaret eden rivayetlere uygun çıkmıyor, yorumlanabilir, anlamı kapalı hadis hükmüne geçer.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Önsöz
  • Bediüzzaman'ın, Hz. Mehdi (a.s.)'ın çıkış zamanıyla ilgili sözleri (Osmanlıca)
  • Bediüzzaman'ın, Hz. Mehdi (a.s.)'ın çıkış zamanıyla ilgili sözleri (Türkçe)
  • Bediüzzaman, Risale-i Nur Külliyatı'nda 63 defa Hz. Mehdi (a.s.)'ın bir şahıs, bir zat, bir insan olarak geleceğini İifade etmiştir
  • Bediüzzaman'ın has talebelerinden Ahmed Feyzi Kul Efendi'nin ahir zamanla ilgili yaptığı ebced hesaplarından bazıları
  • Ahir zamanın büyük mehdisi üç vazifeyi bir arada yapacaktır
  • Bediüzzaman'ın; kendisinin seyyid olmadığını, ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.)'ın ise Ehl-i Beyt'e mensup yani seyyid olacağını ifade ettiği sözleri (Osmanlıca)
  • Bediüzzaman'ın; kendisinin seyyid olmadığını, ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.)'ın ise Ehl-i Beyt'e mensup yani seyyid olacağını ifade ettiği sözleri (Türkçe)
  • Bediüzzaman'ın İslam Birliği (İttihad-ı İslam) ile ilgili sözleri
  • Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin, kendisinden 100 yıl sonrasına yönelik yaptığı açıklamalar
  • Bazı Nur talebelerinin Risalelerde değişiklikler yapmaları nedeniyle Üstad'ın hayatta kalan talebeleri bu kişilere bir ihtar mektubu yazmışlardır
  • Risale-i Nur Külliyatı'nda; ''ta ahir zamanda hayatın geniş dairesinde...'' ve ''...Risale-i Nur'u bir program olarak neşr ve tatbik edecek...'' ifadelerinin geçtiği yerler
  • Üstad, Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhurunun kıştan sonra baharın gelmesi gibi Allah'ın bir adetullahı olduğunu ifade etmiştir
  • Bediüzzaman; Risalelerin şahsı manevisini ve Üstad'ı mehdi olarak görmenin bir yanlışlık ve yanılma olduğunu ifade etmiştir
  • Risalelerin doğru okunması ve anlaşılması gerektiğine ve herkesin anlayacağı kadar anlaşılır olduğuna dair Bediüzzaman'ın bazı açıklamaları
  • Tevrat'ta ve diğer Musevi kaynaklarda Mehdiyet inancı
  • İncil'de Mehdiyet inancı
  • Hindu metinlerinde ahir zaman ve Hz. Mehdi (a.s.)'a işaretler
  • Zerdüştlükte Mehdilik inancı
  • Beşinci Şua (Osmanlıca)
  • Beşinci Şua (Türkçe)
  • Peygamberimiz (s.a.v.)'in Allah’ın izniyle gaybten haberler verdiğine dair bazı örnekler
  • Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin Allah'ın izniyle gayba yönelik bildirdiği bazı haberler
  • Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin bazı kerametleri
  • Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri yıllar öncesinden interneti tarif etmiştir
  • Peygamberimiz (s.a.v.) ''dünyanın 7000 yıllık ömrü'' ifadesiyle bir takvim başlangıcına dikkat çekmektedir
  • Risale-i Nur'da deccaliyet konusu
  • Üstad Şualar'da deccaliyeti açıklıyor
  • Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin Risalelerin yazımı ve basımı hakkında birkaç hatırası
  • Risale-i Nur Külliyatı'nda Hz. Hızır (a.s.)