Bazı insanlar başlarına gelen olayları, kendi mantık örgülerine göre, "iyi veya kötü" şeklinde belirli kategorilere ayırırlar. Bu sınıflandırmayı yaparken, kendi alışkanlıklarını ve toplumsal gelenekleri göz önünde bulundururlar. Olaylar karşısında gösterdikleri tepkiler de olayların şiddetine ve şekline göre değişiklikler gösterir, ama sonuç olarak yaşadıkları toplumun belirlediği kalıplar içindedir.
Her insanın çocukluk yıllarından itibaren geleceğe yönelik birtakım planları vardır. Ancak olaylar her zaman insanların düşündüğü ya da planladığı şekilde gelişmeyebilir. Beklenmedik olaylar, umulmadık gelişmeler zaman zaman her insanın hayatında yer alabilir. Kimi zaman herşey insanın tam istediği, arzuladığı şekilde gerçekleşirken kimi zaman da ilk bakışta aksilik gibi görünen pek çok olay art arda gelebilir. Çok sağlıklı görünen bir kimse bir anda ölümcül bir hastalığa yakalanabilir ya da bir kaza sonucunda sağlığını yitirebilir. Yine çok zengin bir insan hiç ummadığı bir anda tüm mal varlığını kaybedebilir.
Genellikle insanlar hayatları boyunca karşı karşıya kaldıkları bu inişler ve çıkışlar karşısında farklı tepkiler verebilirler. Olaylar arzuladıkları şekilde geliştiği ve menfaatlerine bir zarar gelmediği sürece olumlu tepkiler verir, ancak beklenmedik gelişmelerle karşılaştıklarında hemen memnuniyetsiz ve hatta isyan eden bir tavır içerisine girerler. Olayların önemine ve sonuçlarına göre bu isyankar tavırları daha da şiddetlenir.
Temelde ortak olan bu karakteri cahiliye toplumlarının genelinde görmek mümkündür. Ancak bu insanların bir kısmı memnuniyetsizlikle karşıladıkları bu olaylar karşısında yine de "vardır bir hayır" ya da "hayırdır inşaAllah" gibi sözler sarf etmeyi de ihmal etmezler. Ancak bu kimselerin bu konuşmaları -daha önce de belirttiğimiz gibi- tamamen bir ağız alışkanlığından ya da toplumda adet haline gelmiş olmasından kaynaklanır. Yoksa birçok kişi söyledikleri gibi yaşadıkları olaylarda gerçekten de bir hayır aramazlar.
Kimileri de zararsız ya da küçük olarak nitelendirdikleri aksilikler karşısında "vardır bir hayrı" diyerek geçebilirken, önemli ya da menfaatlerini ciddi şekilde zarara uğratacak nitelikteki olaylar karşısında hayırdan artık hiç söz etmezler. Söz gelimi işe giderken otobüsü kaçıran ya da arabası bozulan bir kişi böylesine küçük bir olayda "vardır bir hayrı" diyerek önemsemeyebilir. Ancak bu sebepten dolayı patronunun hakaretine maruz kalır veya işinden kovulursa, bu durumda hemen şikayet etmeye başlar. Ya da ucuz bir saati kaybolunca "bir hayır vardır" diyebilen bir insan, pırlanta yüzüğünü kaybettiğinde kendini kaybedecek dereceye gelebilir. Bu sınır "bam teli" olarak adlandırılır ve herkesin muhakkak "bam teline dokunan bir noktası" vardır. Kişinin hayır gözüyle bakabileceği ya da sabır gösterebileceği küçük olaylar vardır, ama olağandışı büyük bir hadise ile karşı karşıya kalındığı zaman her türlü olumsuz tavrı sergileyebilmeyi kendince en doğal hakkı olarak görür.
Kimi insanlar da, "hayır gözüyle bakmak" kavramını sadece teselli amacıyla kullanırlar. Yoksa insanın olayları hayır gözüyle değerlendirmesinin gerçekte ne anlam ifade ettiğinin bilincinde değildirler. Bunun sadece sıkıntıya düşen ya da zarara uğrayan dostların birbirlerini avutmak için ortaya attıkları bir teselli şekli olduğuna inanırlar. Söz gelimi iflas eden bir tanıdıklarını ya da sınıfta kalan bir arkadaşlarını yatıştırmak gerektiğinde "olsun, vardır bir hayır" ya da "olacağı varmış, hayra yormak lazım" gibi ifadeler kullanırlar. Olayın doğrudan muhatabı kendileri olduğunda ise hayırdan hiçbir şekilde söz etmezler. Bu durum, söyledikleri sözlerin anlamından tamamen habersiz olduklarının çok açık bir göstergesidir.
Bu gibi insanların yaşadıkları olumsuz gibi görünen tüm olaylarda bir hayır olabileceğini düşünmemeleri ise tümüyle temeldeki inanç bozukluklarından kaynaklanmaktadır. İnsanın hayatı boyunca her karşılaştığı olayı yaratanın Allah olduğunu, her işin belirli bir kader üzerine işlediğini ve dünya hayatının bir imtihan ortamı olduğunu kavramamış olması "hayır gözüyle bakabilmesine" kesin olarak engel teşkil eder.
Bu nedenle ilerleyen sayfalarda öncelikle yaşanılan olaylarda mutlaka bir hayır olduğuna inanmak ve bu hayırları görebilmek için kavranması gereken önemli bazı gerçeklere değineceğiz.