Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)
Yukarıdaki ayette haber verilen Hz. Süleyman (as)'ın duasına Allah icabet etmiş ve onu Kendi katından çok büyük nimetlerle ve üstün ilimlerle desteklemiş, ona hiç kimsenin ulaşamayacağı bir mülk, görkemli bir saltanat, eşi ve benzeri bulunmayan bir hakimiyet vermiştir. Hz. Süleyman (as)'ın hayatından bazı bölümlerin aktarıldığı ayetlerde bu zenginlikten, güç ve iktidardan, sahip olduğu ilimleri kullanış şeklinden pek çok detay verilir.
Peygamberlerin hayatlarını incelediğimizde verdikleri kararlarda, çeşitli uygulamalarında, konuşmalarında Allah'ın kendilerine lütfettiği üstün bir ilmin getirdiği akıl ve hikmet açıkça ortaya çıkmaktadır. Hz. Süleyman da kendisine hüküm ve ilim verilmiş bir peygamberdir. O yaşadığı süre boyunca aynı babası Hz. Davud gibi "hak ile hükmetmiş" (Sad Suresi, 26), kendisine gelen her türlü anlaşmazlığı en adil şekilde çözüme kavuşturmuştur.
Adalet sisteminin başarıyla yürütülmesi için herşeyden önce adil yöneticilere, adaletle hükmeden iman sahibi insanlara ihtiyaç vardır. Hz. Süleyman (as)'ın dönemi de, Allah'ın "Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar." (Yunus Suresi, 47) ayetiyle bildirdiği gibi, bu adalet anlayışının gerçek anlamda yaşandığı bir dönemdir. Ayetlerden Hz. Süleyman (as)'ın döneminde adil bir yargılama sistemi olduğu anlaşılmaktadır. Davalara bakan ve adaletle hüküm veren kişiler Hz. Süleyman ve Hz. Davud'dur.
Hüdhüd adlı kuşun gerekli bir zamanda ortadan kaybolması üzerine Hz. Süleyman (as)'ın söylediği söz, bu konuda dikkat çekicidir:
Hz. Süleyman (as)'ın adil tavrının bir örneği Hüdhüd'ün kaybolmasının ardından gösterdiği tutumdur. Hz. Süleyman (as), önce Hüdhüd'ün kendisini savunmasına fırsat vermiş, onu dikkatle dinlemiş, ani bir kararla cezalandırmamıştır. Onun açık bir delil getirmesini beklemiştir.
Allah Hz. Süleyman (as)'a kuşların konuşma dilini öğretmiş ve bu üstün ilim sayesinde ordusunda kuşlardan oluşan bir bölük kurmasını sağlamıştır. Hz. Süleyman bu vesileyle kuşlarla bağlantı kurmuş, onlara dilediği şekilde hükmedebilmiştir. Bu durum tümüyle Allah'ın Hz. Süleyman (as)'a olan rahmetinin bir sonucudur. Bunun farkında olan Süleyman Peygamber, halkına yaptığı açıklamada bu ilmi kendisine Allah'ın öğrettiğini özellikle belirtmiştir. Bu ilmin kendisine ait bir özellik olmadığını ve insanın sadece Allah'ın öğretmesiyle böyle bir ilme sahip olabileceğini vurgulamıştır. Böylece Allah'a karşı olan teslimiyetini ve muhtaçlığını açıkça ifade etmiştir:
Hz. Süleyman kıssasındaki bu bilgiden, bazı önemli sonuçlar çıkmaktadır:
Kuşların, diğer insanların duyamadığı özel bir dalga boyunda, kendilerine has bir konuşmaları vardır. Hz. Süleyman (as)'a bu özel frekanstaki konuşmayı anlayabilecek bir ilim verilmiştir. Bu, teknolojik bir imkanla da olmuş olabilir.
Süleyman Peygamber, kuşların bu farklı frekanslardaki sesli iletişimini anlaması sayesinde onlara çeşitli emirler vermiş, kuşlar da onun bu emirlerini yerine getirmiş olabilirler. (En doğrusunu Allah bilir.)
Kuşların ses telleri yoktur. Ses üretmek için bir kuşun ses kutusu boyunca titreşimler gönderilir. Bu ses kutusuna ne kadar çok kas bağlıysa, o kadar çok ses çıkarabilir. Örneğin bülbüllerin çok fazla kası vardır ve birçok farklı ses çıkarabilirler.1
Özellikle ormanlar, otlaklar ve bataklıklar gibi, bitkilerin, görüşe engel olduğu yerlerde iletişim kuşlar için çok önemli olmaktadır. Kuşlar, şarkı söylemek, çığlık atmak, hafifçe vurmak ve davul sesi çıkartmak gibi yöntemlerle iletişim kurarlar. Her türün kendine özgü şarkısı ya da şarkıları vardır. Hatta bazı kuşların bir düzineden fazla ıslığı ve şarkısı vardır. Bazı kuşlar da diğer türlerin şarkılarını ya da insanları taklit edebilirler.2
Hz. Süleyman (as) kuşları kimi zaman haber taşımada, kimi zaman da istihbarat toplamada kullanmış ve bu şekilde çok önemli sonuçlar elde etmiştir. Bu ilim, onun diğer ülkelerle iletişimini kolaylaştırmış, çok zor ulaşılabilecek bölgelere rahatlıkla ulaşmasına imkan vermiştir. (En doğrusunu Allah bilir)
Hafız Osman, Sülüs Nesih Kıt'a, 17. yy. "Semanın Rabbine tevekkül ettik, kazanın sebeplerine teslim olduk" yazılı.
Bu ayetle, ahir zamanda benzeri kullanılacak olan üstün bir teknolojinin varlığına dikkat çekiliyor olabilir. Bu kıssada geçen kuşlarla, bildiğimiz kuşlara değil, bugün kullanılmakta olan pilotsuz uçaklara da işaret ediliyor olması muhtemeldir.
Bunların dışında, Hz. Süleyman (as) diğer ülkeler ve düşmanları hakkında istihbarat elde etmek için kuşlara verici yerleştirmiş, bu şekilde hem görüntü hem de ses kaydı elde etmiş, elde ettiği kayıtları ülkesinin yönetiminde çeşitli şekillerde kullanmış olabilir.
Hz. Süleyman (as)'ın cinler ve şeytanlar üzerinde büyük bir hakimiyeti olduğu bilinmektedir. Allah Sebe Suresi'nin 12. ayetinde "... Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı..." şeklinde bildirmektedir. Enbiya Suresi'nin 82. ayetinde ise "... Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik)..." diye buyurulmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde kuşlardan kasıt, kuş görünümündeki cinlerden meydana gelen bir ordu olabilir.
Ayrıca bir başka ihtimal de, ayette söz edilen kuşların, cinler vasıtasıyla yönlendiriliyor olmasıdır. Ve Süleyman Peygamber de cinler vasıtasıyla kuşlara istediği tüm işleri yaptırmış olabilir.
Kuran, Allah'ın kıyamete kadar tüm insanlar için geçerli kıldığı kitabıdır. Dolayısıyla Hz. Süleyman kıssasında anlatılan olayların benzerleri ahir zamanda da yaşanacak olabilir. Bu ayetler, Allah'ın cinleri ve şeytanları ahir zamanda da insanların hizmetine vereceğine işaret olabilir. Yine bu kıssada işari manada dikkat çekilen yüksek teknolojiden, ahir zamandaki insanların çok yoğun olarak istifade edeceğine dikkat çekiliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
PİLOTSUZ UÇAK TEKNOLOJİSİ
Pilotsuz uçak teknolojisinde her geçen gün çok büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde İHA (İnsansız Hava Taşıtları) ismiyle anılan bu yeni teknoloji her ülkenin savunma projelerinde ön sıralarda yer almaktadır. Amerikan Hava Kuvvetleri bu yönde iki önemli program yürütmektedir. UAV (Unmanned Aerial Vehicle - İnsansız Hava Taşıtları) ve UCAV (Uninhabited Combat Air Vehicle - İnsansız Savaş Hava Taşıtları) isimleriyle anılan bu iki program yakın gelecekte pilotsuz uçakların daha çok önem kazanacağını ortaya koymaktadır. Bu yeni teknolojiyi "yeni bir çağ" olarak tanımlayan Amerikan Hava Kuvvetleri yetkilileri, söz konusu teknolojinin pilotlu uçaklara göre çok büyük avantajları olduğunu söylemektedirler. Hem yerden kumanda edilen, hem de daha önceden programlanılarak kullanılabilen bu araçların bazı avantajları şunlar:
• İnsan hayatı riske atılmıyor. Herhangi bir kayıp verilmeden istihbarat elde etmek ve savaşmak mümkün oluyor.
• Pilotsuz uçaklar daha küçük boyutlarda olduğu için yapım maliyeti daha az oluyor.
• Boyutları ve sahip oldukları teknoloji nedeniyle düşman radarları tarafından tespit edilebilme ihtimalleri daha az oluyor. Örneğin NASA'da yürütülen X-36 programı, 5-6 metre uzunluğunda ve yaklaşık 600 kilogram ağırlığında uçaklar üretmeyi hedefliyor. Bu uçaklar kumanda merkezinde simülatörle çalışan bir pilotla yönetiliyor. Saldırılara karşı izlenecek yöntem de araçtaki kameralardan ulaşan görüntülere göre yerdeki pilot tarafından yönlendiriliyor.
• Boyutları ve pilotsuz olmaları nedeniyle yüksek manevra kabiliyetine sahipler.
• Sahip oldukları renkli ve enfraruj kameralar sayesinde en ulaşılamayacak bölgelerde dahi istihbarata yönelik kayıt yapabiliyorlar. Bu kayıt uydu aracılığıyla anında kumanda merkezine ulaşabiliyor.
• Yapılan araştırmalara göre pilotlu bir uçakta uçuş saatlerinin yüzde 80'i pilotun eğitimi için geçip, yüzde 20'si görev amaçlı olurken, insansız uçaklar yüzde yüz görev amaçlı kullanılıyor. Bu hem zaman hem de maddi açıdan büyük bir avantaj sağlıyor.
Bu avantajlar uçaksız pilotların tercih edilmesinin ilk anda akla gelen bazı nedenleridir. Yukarıda isimlerini saydığımız projelerin hepsi günümüzde tam olarak hayata geçirilmemiştir. Ancak yakın gelecekte uçak teknolojisinde önemli bir yere sahip olacaklarına kesin gözüyle bakılmaktadır.3
KUŞLARIN KENDİ ARALARINDAKİ İLETİŞİM DİLİ
Kuşların kendi aralarında özel bir iletişim dili vardır ve bunun için seslerini çok ustaca kullanırlar. Kuşlar, belirli ses frekanslarını kullanarak iletişim kurarlar. Bizim duymadığımız ses dalgalarında anlaştıkları için biz bunları kavrayamayız. Kuşlar, yavrularını, anne babalarını, eşlerini bu seslerle tanır, sürülerinin toparlanmasını sağlar, tehlikelerden birbirlerini haberdar ederler. İletişim frekanslarını değiştirebilir, çok hızlı bilgi taşıyabilirler.4
Ultrasonik ve transonik olarak adlandırılan sesler insan işitmesinin normal sınırlarının üzerinde olan ses dalgalarıdır. Birçok kuş, böcek veya kemirgen, yarasa, köpek, kedi, rakun gibi memeli bu yüksek frekansları duyar ve bunlarla iletişim kurar. Ama insanlar bu sesleri duyamaz ve bu yüzden söz konusu canlılar arasındaki iletişimi de algılayamazlar. Ancak ayetlerde gördüğümüz gibi Allah, Hz. Süleyman'a bu sesleri algılayabilecek bir ilim ve teknoloji vermiş olabilir.5
Kravat, kol saati, masa lambası veya saati, kalem, gözlük, mont, elektrik prizi, kitap, çakmak, kalemtıraş, şapka, taşınabilir radyo, oyuncak, çağrı aleti, telefon, duman detektörleri, bitki 6 gibi yerlere yerleştirilebilen mikro kameralar sayesinde, hiç fark ettirilmeden görüntü alınabilmektedir. Her geçen gün daha da küçülen bu kameraların boyutları iki milimetre ile birkaç santimetre arasında değişmektedir.7 Aynı mikro kameraları yukarıda saydığımız cihazlara olduğu gibi çeşitli hayvanların üzerine yerleştirmek de mümkün olabilmektedir. |
Üstteki ayetten şu gibi yorumlar yapılabilir:
Dişi karınca, vadiye gelenlerin Hz. Süleyman (as)'ın ordusu olduğunu anlamaktadır. Burada son derece şuurlu bir tanıma vardır. Bu vadide bulunan karıncaların kendi aralarında konuşmaları, çevrelerinde olup biten olayların tam olarak şuurunda olmaları, farklı bir topluluk olabileceklerine işaret olabilir. Bu şuurlu davranış, söz konusu canlıların cin olma ihtimalini akla getirmektedir. (En doğrusunu Allah bilir)
Ayrıca burada herhangi bir karıncadan bahsedilmemektedir. "Karınca vadisi" denen özel bir yere ve özel karıncalara dikkat çekilmektedir. Bu da söz konusu canlıların cin olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Hz. Süleyman (as)'ın, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duymasında da ahir zamanda bilgisayar teknolojisinde yaşanacak olan gelişmelere yönelik bazı dikkat çekici işaretler bulunuyor olabilir.
Günümüzde "Silikon Vadisi" terimi teknoloji dünyasının merkezini ifade etmektedir. Hz. Süleyman (as) Kıssası'nda da bir "karınca vadisi"nden bahsedilmesi son derece manidardır. Allah bu ayetle ahir zamanda yaşanacak olan ileri bir teknolojiye dikkat çekiyor olabilir.
Ayrıca günümüzde karıncalar ve bazı böcek türleri yüksek teknoloji alanında yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu canlılar örnek alınarak geliştirilen robot projeleri, savunma sanayinden teknoloji alanına kadar pek çok alanda hizmet vermeyi amaçlamaktadır. Ayette bu gelişmelere de işaret olabilir.
1950 yıllarında Amerikalı akademisyenlerin bilgi ve tecrübelerini biraraya getirip, dünya pazarına girmek istemeleri sonucunda oluşturulan ve 4000 kilometrekarelik bir zemine yayılan Silikon Vadisi, California'daki Stanford Üniversitesi öncülüğünde kurulmuştur. Dünyanın dört bir yanındaki bilişim, enformasyon ve yüksek teknoloji üzerinde çalışan 8000 şirket bu bölgede toplanmıştır. Konularında en uzman 300.000'e yakın iyi yetişmiş bilim adamı, mühendis ve araştırmacı bu vadide yüksek teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi için görev almakta, teknoloji alanında yaşanan gelişmelerin büyük bölümü bu bölgede gerçekleşmektedir.10
Mini Teknolojideki Son Gelişme: Robot Karınca Ordusu
Karıncalar örnek alınarak geliştirilen projelerin en ünlüsü, farklı ülkelerde birbirinden bağımsız olarak yürütülen "Robot Karınca Ordusu Projeleri"dir. Örneğin Virginia Polytechnic Institute ve Virginia State Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma küçük, ucuz ve basit robotların geliştirilmesini hedeflemektedir. Amaç, hepsi fiziksel olarak birbirinin aynısı olan bu robotlardan bir robot ordusu oluşturmaktır. Proje yetkilileri bu robotların kullanışlı olmalarının nedenini şu şekilde açıklamaktadırlar: "Grup şeklinde hareket etmeleri, koordinasyon içinde, bir takım gibi fiziksel işleri yerine getirmeleri ve ortaklaşa karar almaları". Bu robot ordularının tüm mekanik ve elektrik tasarımları bir karınca topluluğunun davranışları göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Böcek olan eşlerine benzerlikleri nedeniyle kendilerine "karınca ordusu" robotları denmektedir.
"Karınca Ordusu" robot sistemi, ilk başlangıçta bir "materyal taşıma sistemi" olarak tasarlanmıştır. Bu senaryoya göre birçok küçük robot ortaklaşa cisimleri kaldırıp nakletmek için görevlendirilecekti. Daha sonra farklı görevlerde de kullanılmalarına karar verildi.
Konuyla ilgili bir yayında, bu robotların ne amaçla kullanılacağı şu şekilde tarif edilmektedir:
"Nükleer ve tehlikeli madde temizliği, madencilik (malzeme çıkartma ve kurtarma), mayın temizleme, istihbarat ve nöbet, gezegen yüzeylerinin araştırılması ve kazı."11
Karınca robot teknoloji konusunda uzman olan Israel A. Wagner tarafından İsrail parlamentosuna sunulmuş olan bir raporda ise, karınca robot projeleri şu şekilde tarif edilmektedir:
"Karınca-robotlar ortak bir hedefi gerçekleştirmek için tasarlanmış fiziksel varlıklardır. Bunların çok sınırlı enerji kaynağı kullandıkları ve çalışma alanlarında birçok izler bırakarak iletişim kurdukları görülüyor. İşlerin bu robotlar arasındaki dağılımı, ya merkezi kontrol sağlayan ve diğer ajanlara talimat gönderen bir birey tarafından gerçekleştirilebilir ya da bireylerin önceden itaat etmeleri koşuluyla verilen bir görevin tamamlanması da sağlanabilir.
Üçüncü bir yol ise, iş sırasında bu iş birliğinin doğal olarak önceden karar vermeksizin ortaya çıkması. Bunların kullanım amacı araştırma, harita çıkartma, bir evin zeminini temizleme, bilinmeyen bir gezegeni keşfetme ya da bir mayın alanını temizleme olabilir."12
Bu örneklerde de görüldüğü gibi günümüzde, karıncaların sosyal yaşamları pek çok projenin temelini oluşturmakta ve karıncalar örnek alınarak gerçekleştirilen robot teknolojileri insanlara faydalar sağlamaktadır. İşte bu nedenle Hz. Süleyman kıssasında karıncalara ve bunların bulunduğu vadiye dikkat çekilmesi son derece önemlidir. Allah bu ayetle Hz. Süleyman dönemindeki teknolojik gelişmelere dikkat çekiyor olabilir. Örneğin ayetlerde geçen karıncalar ifadesiyle, robotlardan oluşan bir orduya işaret ediliyor olabilir. Hz. Süleyman (as), emrinde çalışan cinlerin ve şeytanların yardımı ile çok yüksek teknolojiye sahip robotlardan oluşan bir ordu kurup, bunları çeşitli görevlerde istihdam etmiş olabilir.
Ayetlerde ayrıca ahir zamanda robot teknolojisinde yaşanacak olan gelişmelere, robotların insan yaşamında önemli bir rol alacaklarına, pek çok ağır işi insanların yerine yapıp onların hayatlarını daha konforlu hale getireceklerine de işaret ediliyor olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Bizim uğrumuzda cehd edenlere (çaba gösterenlere), şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'I çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka… (Şuara Suresi, 227)
Günümüzde rüzgar türbinleri pek çok ülkenin elektrik gereksinimini karşılamada çok yoğun olarak kullanılmaktadır. Rüzgar türbinleri 21. yüzyılın en önemli enerji kaynağı durumuna gelmiş ve yakıtla çalışan jeneratörlere ucuz ve verimli bir alternatif oluşturmuştur.
Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz. (Enbiya Suresi, 81)
Allah, rüzgarı, Hz. Süleyman (as)'ın emrine vermiş ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağlamıştır. Bu ifadeyle Hz. Süleyman döneminde ve aynı şekilde ahir zamanda rüzgar enerjisinin, teknolojide kullanılacağına işaret ediliyor olabilir.
Hz. Süleyman (as)'ın emrine "fırtına biçimindeki rüzgarın" verildiğinin belirtilmesiyle, ahir zamanda gelişecek yüksek uçak teknolojisine de dikkat çekiliyor olabilir.
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)… (Sebe Suresi, 12)
Ayette yer alan "… sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)…" ifadesi ile Hz. Süleyman (as)'ın çeşitli bölgeler arasında hızlı bir şekilde hareket ettiğine dikkat çekiliyor olabilir.
Hz. Süleyman (as), kendi döneminde, günümüzdeki uçak teknolojisine benzer bir teknolojiyi kullanıp, rüzgarla hareket eden vasıtalar meydana getirmiş ve bunlar aracılığıyla birbirine uzak mesafeleri kısa sürede almış olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Uçakların kanatları, basınç farkı oluşturup taşıma meydana getirecek şekilde tasarlanmıştır. Uçuş, kanatların etrafında hareket eden havanın oluşturduğu taşıma sayesinde gerçekleşir. Uçağın ağırlığına eşit bir taşıma kuvveti yakalandığında, tekerlekler yerden kesilir ve uçak havalanır. Bu taşıma kuvveti şu şekilde ortaya çıkar:
Hava normal koşullarda dalgalar halinde, yumuşak bir akıma sahiptir. Fakat kanadın hareketiyle birlikte havanın akışı da değişir. Hava bölünür ve kanadın çevresinden geçer. Kanadın üst kısmı kambur şeklinde bir profile sahiptir. Birtakım fiziksel kanunlar nedeniyle kanadın üstünden geçen hava hızlanır ve kanadın üstündeki hava, kanadın altındaki havadan daha az basınç uygular. Diğer bir deyişle alttaki hava kanadı daha fazla yukarı kaldırırken üstündeki hava daha az aşağı iter. Bu basınç farklılıkları uçağın alttan yukarı doğru itilmesine ve yukarıya doğru çekilmesine yol açar. Bu durumda uçak yer çekimini yener ve havada kalmasını sağlayan taşıma kuvveti de oluşmuş olur. Ve uçak havalanır.
1- kaldırma
2- hızlı hareket eden havanın oluşturduğu basınç
3- kanat
4- hava
5- yavaş hareket eden havanın oluşturduğu basınç
Uçak havaya karşı hareket halindeyken oluşan kuvvete aerodinamik kuvvet denir. Uçağın ağırlğı, yani yer çekimi kuvveti, bir kütle kuvvetidir. Aerodinamik kuvvet ise uçağın etrafındaki hava ile temas halinde bulunduğu yüzeylerde oluşur. Bu kuvvetin yüzeye dik olan bileşenine "basınç", yüzeye teğet olan bileşenine ise "sürtünme kuvveti" denir. Toplam aerodinamik kuvvetin, uçağın hareket yönüne dik ve yukarı doğru olan bileşenine "taşıma", uçağın hareketi yönüne paralel ve geriye doğru olan bileşenine "sürüklenme", bu ikisine dik ve yana doğru olan bileşenine ise "yan kuvvet" denir. Uçağın, düşey düzlemdeki yatay uçuşunda taşıma kuvveti, yer çekimi kuvvetine zıt yönde etki etmektedir. Bu iki kuvvet eşit oldugunda, uçak havada sabit şekilde uçabilir.
6 - sürükleme
7- ağırlık
8- kaldırma
9- itme
21. yüzyılda uçaklar, 20. yüzyıldakilerden çok daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olacaklar. Uçak şirketleri en az 800 yolcu taşıyabilecek ve ses hızının iki katı hızla hareket edebilen uçakların 21. yüzyılın ilk yarısında insanların hizmetine sunulacağını ifade ediyorlar. Amaç çok uzun mesafeleri hem çok daha ekonomik bir şekilde, hem de çok çabuk alabilmek.
Sebe Suresi'nin 12. ayetinde geçen "aynel kıtri" ifadesi erimiş bakır olarak düşünülürse, bununla günümüzdeki elektrik sanayiine işaret ediliyor olması muhtemeldir. Isıyı ve elektriği en iyi ileten metallerden biri olan bakır, yüksek teknolojinin en temel maddelerinden biridir. |
Allah'ın Hz. Süleyman (as)'ın emrine verdiği büyük nimetlerden biri "erimiş bakır madeni"dir. Bu ayeti, farklı şekillerde yorumlamak mümkündür.
Hz. Süleyman emrindeki şeytan ve cinleri kullanarak erimiş bakırdan hem dekorasyon, hem de kullanım amaçlı geniş çanaklar, kazanlar ve heykeller yaptırmış olabilir. Nitekim bu çanak, kazan ve heykellerden ayetlerde söz edilmektedir. (Sebe Suresi, 13)
Erimiş bakırın kullanılması ile, Hz. Süleyman döneminde elektrik kullanılan yüksek bir teknolojinin varlığına da işaret ediliyor olabilir. Bilindiği gibi bakır, elektriği ve ısıyı en iyi ileten metallerden biridir ve bu yönüyle elektrik sanayiinin temelini oluşturmaktadır. Dünyada üretilen bakırın önemli bir bölümü elektrik sanayiinde kullanılmaktadır.
Hz. Süleyman döneminde yüksek miktarda üretilen elektrik, inşaat ve ulaşım gibi pek çok alanda kulanılmış olabilir. Ayette geçen "sel gibi akıttık" ifadesi de bu kullanımın çok geniş alanlara yayıldığına işaret ediyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)
Ayette geçen "aynel kıtri" ifadesi bazı müfessirler tarafından petrol olarak yorumlanmaktadır. Günümüzde petrol, yüksek teknolojinin en temel hammaddesidir. Hz. Süleyman da petrolü, kendi döneminin teknolojisinin işleyişinde çok yoğun olarak kullanmış olabilir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.)
... Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık. (Sebe Suresi, 12)
Allah'ın Hz. Süleyman (as)'a verdiği bir diğer nimet de birtakım şeytan ve cinleri ona hizmetçi kılmasıdır. Hz. Süleyman (as), emrine verilen cin ve şeytanları ordusunda, sanatsal çalışmalarında ve inşa faaliyetlerinde türlü görevler vererek kullanmıştır.
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. (Sad Suresi, 36-37)
Hz. Süleyman (as)'ın emrine şeytanların verilmesi, ona Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Çünkü şeytan yeryüzünün pek çok ilmine ve dünya üzerinde gerçekleşen olayların gizli veya açık bilgilerine sahip bir varlıktır. Böyle bir ilme sahip olan bir varlığı emrinde bulundurmak, Hz. Süleyman (as)'a hem diğer ülkelerle olan ilişkilerinde, hem de kendi ülkesini yönlendirmesinde çok büyük kolaylıklar sağlamış olabilir.
Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik. (Enbiya Suresi, 82)
Hz. Süleyman bu dalgıç şeytanları çok farklı görevlerde istihdam etmiş olabilir. Şeytanlar istihbarat ya da askeri amaçlı görevler almış olabilecekleri gibi, bilimsel görevler de yapmış olabilirler. Örneğin Hz. Süleyman onları deniz altındaki zenginliklerin işlenerek, insanların hizmetine sokulması için gerekli araştırmaların yapılması gibi görevlerde kullanmış olabilir.
Bu ayetten sadece toprak üstünün değil, deniz altının da işlenmesinin önemi anlaşılmaktadır. Ancak deniz altındaki petrol, altın gibi kıymetli madenlerin çıkarılıp işlenmesi, insanlara faydalı ve kullanılır hale getirilmesi için çok yüksek bir teknoloji gerekmektedir. Geçmişte şeytanlar Hz. Süleyman (as)'a bu teknik desteği ve insan gücünü sağlamış olabilirler.
Ahir zamanda ise Allah'ın insanların hizmetine verdiği modern teknolojik aletler, araçlar ve denizaltılar sayesinde, deniz altı zenginliklerinin ortaya çıkarılması daha da kolaylaşmaktadır. Ayette bu yönde bir işaret olması muhtemeldir.
Ayette ayrıca deniz altında bulunan inci, mercan gibi süs eşyalarının ve diğer nimetlerin değerlendirilmesine de dikkat çekiliyor olabilir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.)
Önceki sayfadaki ayetin sonunda Allah "... Biz onların koruyucuları idik." şeklinde belirtmektedir. Bu ayetle, Hz. Süleyman (as)'ın emrinde denizin derinliklerinde görev yapan dalgıç şeytanların, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'ın kontrolünde olduğu bir kez daha hatırlatılmaktadır. Allah, şeytanların, hiçbir şekilde Hz. Süleyman'a isyan etmelerine imkan tanımayacak bir gücü de Kendinden bir rahmet olarak peygamberine armağan etmiştir.
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı... (Sebe Suresi, 13)
Yukarıdaki ayetten sanat eserlerini Hz. Süleyman (as)'ın talimat ve yönlendirmeleriyle, cin ve şeytanların yaptıkları anlaşılmaktadır. Hz. Süleyman (as)'ın, bizzat kendi tarifleriyle çok ihtişamlı sanat eserleri yaptırması, onun çok güçlü bir estetik ve sanat anlayışına sahip olduğuna dikkat çekmektedir.
Rabbinin nimetini durmaksızın anlat. (Duha Suresi,11)
Hz. Süleyman Allah'ın kendisine lütfettiği tüm gücü ve mülkü, Allah'ın dinini en güzel şekilde temsil ve tebliğ etmek, Rabbimizin eşsiz ve görkemli saltanatının herkes tarafından fark edilmesine vesile olmak ve bu yolla din ahlakını yaymak için kullanmıştır. Onun bu akıl, ilim ve sanat gücü karşısında insanlar Allah'a iman etmeleri için yapılan davete daha kolay teslim olmuşlardır. Hz. Süleyman Allah'a olan bağlılığının karşılığını en güzel şekilde almış ve tüm dünyaca tanınan çok büyük bir hakimiyet elde etmiştir. Binlerce yıldan beri Hz. Süleyman (as)'ın güç ve iktidarı, pek çok insanın gözünü kamaştırmış, çeşitli romanlara, tablolara, filmlere konu olmuştur.
Bu bölüm boyunca Hz. Süleyman (as)'a verilen üstün ilimlerden ve çeşitli nimetlerden bahsettik. Ancak bu konuda özellikle vurgulanması gereken bir husus bulunmaktadır. Ayetlerde tüm bu nimetleri verenin, ilimleri kavratanın ve tüm olayları yapanın gerçekte alemlerin Rabbi olan Allah olduğu belirtilmektedir. Hz. Süleyman (as)'ın her yaptığı Allah'ın dilemesi ve takdiriyle gerçekleşmektedir. Örneğin Allah ayetinde, "Süleyman'a (hükmü) kavrattık" şeklinde buyurmaktadır. (Enbiya Suresi, 79) Bu ayetten hiçbir insanın Allah dilemedikçe hiçbir hikmeti fark edemeyeceği, hüküm veremeyeceği anlaşılmaktadır. Bir insanın kendi kudretiyle bir olayı kavraması, yargıya varıp bir hüküm vermesi kesinlikle mümkün değildir. Çünkü hükmü veren Allah'tır. O hüküm ve hikmet sahibi olandır. Kararı veren kişi ise ancak bir vesiledir. Allah dilediği için o kararı verebilmektedir.
Aynı ayetin devamında dağların ve kuşların Hz. Süleyman (as)'ın babası olan Hz. Davud ile birlikte boyun eğdikleri belirtildikten sonra "Bunları yapanlar Biz idik" şeklinde bildirilmektedir. Hz. Davud'a giyim sanatını öğreten, rüzgara boyun eğdiren, erimiş bakırı Hz. Süleyman (as)'ın emrine akıtan Allah'tır. Allah Enbiya Suresi'nin 81. ayetinde "Biz herşeyi bilenleriz" şeklinde buyurmaktadır. Hiçbir insanın Allah dilemedikçe bir ilme sahip olması mümkün değildir. Kişi yıllardır okuduğu ya da öğrendiği bilgiler neticesinde kendisini bilgili bir insan olarak görebilir. Ancak ilmi verenin Allah olduğunu asla unutmamak gerekir. Çünkü bir insanın herhangi bir ilme sahip olması, Allah'ın o kişiye kaderinde bir ilim vermesinin bir sonucudur. Meleklerin "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Bakara Suresi, 32) şeklindeki sözleri, bu gerçeği açık şekilde ifade etmektedir.