Ey insan, 'üstün kerem sahibik' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-8)
Hz. Muhammed (sav), Allah'ın "Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de bildirdiği gibi insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir. Peygamberimiz (sav), tüm diğer elçiler gibi insanları doğru yola, Allah'a iman etmeye, ahiret için yaşamaya ve güzel ahlaka çağırmıştır. Bu daveti sırasında kullandığı yöntemler, konuları anlatış şekli, üslubu her Müslümana örnek olmalı, her Müslüman insanları dine davet ederken Peygamber Efendimiz (sav) gibi konuşmalı ve davranmalıdır.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kendisinin insanları uyarmakla görevli olduğunu belirtmesi şöyle emredilmiştir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
Peygamber Efendimiz (sav) insanları uyarmak için elinden geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı uyarmak için çaba göstermiştir. Bir ayette şöyle bildirilir:
De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. (Enam Suresi, 19)
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? |
Peygamberimiz (sav) Kuran'ı tebliğ ederken, müşriklerin atalarından kendilerine miras kalan sapkın dinlerini tamamen değiştirmiş ve bu nedenle onların baskı ve karşı koymaları ile karşılaşmıştır. Ancak o Allah'ın emrine uyarak, onların baskı ve alaylarına hiçbir zaman aldırış etmemiştir. Allah, Peygamberimiz (sav)'e ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz. (Hicr Suresi, 94-95)
Günümüzde de Müslümanların, insanların rızalarını gözetmeden, kim ne der diyerek düşünmeden Kuran ahlakını insanlara anlatmaları, Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyarak "kınayanın kınamasından korkmamaları" gerekir. Bu, Allah'ın razı olacağı ve cenneti ile müjdelediği bir ahlak ve takva alametidir. Peygamber Efendimiz (sav), Müslümanlara bu sünnetine uymalarını şöyle bildirmiştir:
"Benim tebliğ ettiklerimi, beni görenler (şahid olanlar) görmeyenlere tebliğ etsin, duyursun."33
İnsanların Allah'ın gücünü gereği gibi takdir edip, O'ndan korkup sakınarak güzel ahlak göstermeleri için Peygamberimiz (sav) insanlara Allah'ın gücünün ve yaratışındaki ihtişamın delillerini anlatmış, onların Allah'ı severek O'ndan korkup sakınmalarına vesile olmuştur. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Rabbimiz'in yaratışının delillerini ve gücünü şu ayetlerle anlatması bildirilmiştir:
De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?" De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 71-72)
İsmail Hakkı Altunbezer. Celi sülüs levha. Kuran'dan bir ayet; "... Doğrusu Allah herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 20) |
Hz. Muhammed (sav) ahirete inanmayanlara da Allah'ın dünyadaki yaratılış delillerini anlatmış ve tüm bunları yaratmaya kadir olan Allah'ın elbette ahirette bunların benzerlerini de yaratmaya güç yetirdiğini açıklamıştır. Peygamberimiz (sav)'in bu önemli gerçeği kavmine bildirmesi ayette şöyle haber verilmiştir:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Ankebut Suresi, 20)
Peygamberimiz (sav), Allah'ın her türlü eksiklikten münezzeh olduğunu, hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını insanlara tebliğ ettiği ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.) De ki: "Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım." (Enam Suresi, 14-15)
Allah'ın eşi, benzeri olamayacağını ve Rabbimiz'in herşeyin tek sahibi olduğu Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
Hz. Muhammed (sav), Allah'ın varlığını bildikleri halde O'nun üstün kudretini düşünmeyen, bundan dolayı O'nun büyüklüğünü takdir edemeyen kavmine, Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü ikrar ettirmiştir. Ve bunun ardından, onları öğüt almaya ve korkup sakınmaya davet etmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?" De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor." "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi, 84-89)
İnsanların bir kısmı kendilerine yol olarak sapkın, yanlışlıklarla, batıl inançlarla ve zararlı fikir ve yöntemlerle dolu yolları seçerler. Bunların her biri insanlara dünyada ve ahirette kayıptan başka bir şey getirmez. Peygamberimiz (sav) ise, insanları en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için gayret etmiştir.
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Peygamber Efendimiz (sav), hadis-i şeriflerinde de en doğru yolun Allah'ın ve Resulünün yolu olduğunu belirtmişlerdir:
"Muhakkak ki, en güzel söz Allah'ın kitabıdır. En güzel yol da Muhammed'in yoludur."34
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." |
Peygamberimiz (sav)'in insanları sakındırdığı en önemli konulardan biri şirktir. Kuran ayetlerinde de görüldüğü gibi Hz. Muhammed (sav), insanlara daima Allah'ın tek ilah olduğunu, O'nun dışında hiçbir varlığın hiçbir güce sahip olmadığını söylemiş ve müşrikliğe karşı onları uyarmıştır. Pek çok ayette Peygamberimiz (sav)'e insanları şirke karşı uyarması haber verilmiştir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum." De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim." De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam." (Cin Suresi, 20-22)
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum." "Ve ben, Müslümanların ilki olmakla da emrolundum." De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım." De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim." "Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir." (Zümer Suresi, 11-15)
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." (Neml Suresi, 64)
Mustafa Rakım Efendi. 1797. "Allah'ı tenzih ederim ve O'na hamd ederim. O'ndan başka ilah yoktur. Andolsun en büyüktür ve Allah'tan başka kuvvet yoktur." |
Kavmine Allah'ın tek İlah olduğunu hatırlatan Hz. Muhammed (sav), aynı zamanda Allah'a eş koştuklarının hiçbir şeyi yaratamayacaklarını, kimseye zarar vermeye veya fayda sağlamaya güçleri yetmeyeceğini de çeşitli şekillerde tebliğ etmiştir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler, ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler." (İsra Suresi, 56)
De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin." (Ahkaf Suresi, 4)
De ki: "Allah'ın dışında (Tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur." (Sebe Suresi, 22)
De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar." (Fatır Suresi, 40)
İnsanların birçoğu Allah'ın varlığını kabul eder ancak Allah'ın gücünü ve büyüklüğünü takdir edemez, Allah'tan başka varlıkların kendisine yarar getirebileceğini zanneder, tek dost ve yardımcının Allah olduğunu kavrayamaz. Peygamberimiz (sav) ise, kavmine bu gerçekleri anlatmış ve onları şirkten arındırmaya çalışmıştır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer Suresi, 38)
De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)
İnsanın tek dostu ve koruyucusu kendisini yaratan Allah'tır. Ne var ki Allah'tan korkmayan insanlar bunu kabul etmek istemezler. Ancak zorluk anlarında, çaresiz olduklarını açıkça görebildikleri bazı olaylarda bu insanlar, kendilerine Allah'tan başka hiç kimsenin yardım edemeyeceğini anlarlar. Peygamberimiz (sav) de insanlara bu gerçeği hatırlatmıştır. Bir sıkıntıya, bir zarara uğradığı zaman, insanın Allah'tan başka hiçbir yardımcısının olmadığını söylemiştir. Bu konu ile ilgili olarak Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine şu hatırlatmayı yapması bildirilmiştir:
De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)" Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz. (Enam Suresi, 40-41)
Peygamberimiz (sav)'in de hatırlattığı bu gerçeği unutmayan müminler, bir zorlukla karşılaşmadan da, kendilerine tek yardım edebilecek, onlardan sıkıntı ve zorlukları tek kaldırabilecek gücün Allah olduğunu bilirler. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz." De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız." (Enam Suresi, 63-64)
Resulullah Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde de tüm Müslümanları şirke karşı uyarmıştır:
"(En büyük günah) Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır."35
Peygamber Efendimiz (sav), bir başka sözünde ise, Allah'ın şirk dışındaki bütün günahları affedeceğini şöyle bildirmiştir:
Allah buyurur: "Bir adam bilse ki Ben kudret sahibiyim, günahları affederim. O şirk etmedikçe, Ben onu affederim."36
Peygamberimiz (sav), özellikle gizli şirkin, insanlar için ne kadar önemli bir tehlike olduğunu ise şu sözleriyle açıklamıştır:
"Şirk ümmetimde düz taşta karanlık gecede karıncaların gezinişinden daha gizlidir. Alameti, adaletsizlikten dolayı muhabbet, ve adaletten dolayı da buğz etmektir. Ve Din, Allah için sevgi ve Allah için buğzdan başka nedir? Allah Teala buyurdu ki:"Eğer siz Allah'ı seviyorsanız Bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin."38
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar. |
Kuran'da "gayb" kelimesi, insanların bilmedikleri, görmedikleri gizli olan şeyleri ifade etmek için kullanılmıştır. Örneğin gelecekte olacak olan olaylar bizim için gayba ait bilgilerdir. Ancak geleceğe dair tüm bilgiler, her insanın, her ülkenin, her binanın, her eşyanın geleceği, her anıyla Allah Katında bilinmektedir. Peygamberimiz (sav)'e, gayb bilgisinin sadece Allah'a ait olduğunu insanlara açıklaması şöyle bildirilmiştir:
Kuran-ı Kerim'in ilk orjiinal nüshası (Kadir Suresi) Topkapı Sarayı'nın sergilenmeyen arşiv bölümünde bulunmaktadır. |
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar." (Neml Suresi, 65)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir. (Sebe Suresi, 48)
Resulullah Efendimiz (sav)'e zaman zaman gaybtan bazı şeyler sorulduğunda kendisi onlara şu cevabı verirdi:
"Bilmiyorum. Ben bir kulum; Mevlâm neyi bildirirse onu bilirim. Onun bildirmediğini bilemem..."39
Ancak Allah'ın kullarından dilediğine gaybın haberlerinden verdiği de ayette bildirilen bir gerçektir. Rabbimiz ayetlerde şu şekilde buyurmuştur:
O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz). Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka... (Cin Suresi, 26-27)
Bir başka ayette ise Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e gayb haberlerini vahyettiği şu şekilde bildirilir:
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz... (Al-i İmran Suresi, 44)
Nitekim Peygamberimiz (sav) Allah'ın lütfuyla geleceğe dair pek çok haber vermiş ve bu haberlerin her biri tam Peygamber Efendimiz (sav)'in söylediği şekilde gerçekleşmiştir.
Bazı insanlar bir kötülük düşündüklerinde ya da taraftarları olan kişilerle bir kötülük planladıklarında, dedikodu yaptıklarında, düzenler kurduklarında bunları insanlardan gizlediklerini zannederler. Oysa Allah her insanın bütün düşündüklerini, aklından geçirdiklerini, iki kişi arasındaki fısıldaşmaları, göklerde ve yerde olan herşeyi bilir. İnsanın an an yaptığı herşeye şahittir. Ve her insan, gizli gizli yaptığını veya konuştuğunu sandığı herşeyin hesabını ahirette verecektir. Belki o kişi yaptığı o kötülük dolu konuşmayı unutacaktır, ancak Allah insanların unuttukları herşeyi hesap gününde önlerine getirecektir.
Peygamberimiz (sav) de bu konuya dikkat çekerek, insanları verecekleri hesap için uyarmıştır. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir." (Al-i İmran Suresi, 29)
De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır, görendir." (İsra Suresi, 96)
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir." (Enbiya Suresi, 109-110)
De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, herşeyi bilendir." (Hucurat Suresi, 16)
Peygamberimiz (sav)'in döneminde ve sonraki dönemlerde de Kuran'ın hak kitap olduğunu inkar edenler olmuştur ve bu kişiler Kuran'ı Peygamberimiz (sav)'in yazdığını iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir. Oysa Kuran'ın insan eliyle yazılmadığı çok açıktır. Allah'ın sözü olan Kuran, içinde birçok mucizeye, insanların erişmeyeceği eşsiz bir hikmete sahiptir. Peygamberimiz (sav) de insanlara bu gerçeği hatırlatmış ve Kuran'ı Allah'ın gönderdiğini bildirmiştir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Furkan Suresi, 6)
De ki: "Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kuran) Allah Katından ise, sonra siz onu inkar etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?" (Fussilet Suresi, 52)
(Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (Katın)dandır. ... Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. |
Kuran'ın bir insan tarafından yazıldığını iddia edenler, onun sahip olduğu mucizelerden, Allah'ın sonsuz hikmet içeren sözlerinden habersizdirler. Oysa Kuran değil bir insanın, bütün insanların ve cinlerin dahi biraraya gelerek yazamayacakları bir kitaptır. Ve Hz. Muhammed (sav)'e bu konu ile ilgili olarak kavmine şunları bildirmesi emredilmiştir:
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler." (İsra Suresi, 88)
Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz (sav) bir diğer hadis-i şeriflerinde ise Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu şöyle belirtmiştir:
"Kuran, Allah Azze ve Celle'nin kelamıdır. Öyle ise Kuran sahibi, Rabbinin, yasak ettiklerini yapmamak sureti ile ona tazim (hürmet) etsin."40
Peygamberimiz (sav) Kuran'ın insanları hidayete eriştirdiğini söylemiş ve onlara Kuran'ı rehber edinmelerini öğütlemiştir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kuran) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır." (Sebe Suresi, 50)
Peygamberimiz (sav)'in bir hadis-i şeriflerinde Kuran'ın kurtuluşa götüren bir rehber olduğu şöyle açıklanır:
"Kim ki Kuran'ı öne alırsa, Kuran onu cennete götürür. Kim de arkasına bırakırsa onu da cehenneme sürer."41
Cahiliye toplumlarında yaygın olan sapkın inanışlardan biri, bir kimsenin diğerinin günahını yüklenebileceğini sanmalarıdır. Örneğin, arkadaşlarının bir ibadeti yapmasını engellemeye çalışır ve onlara "ben senin günahını yüklenirim" derler. Bu kişi elbette ki bir ibadeti engellemenin günahını alır, ancak karşısındaki kişi de bu ibadeti yerine getirmemenin günahını alacaktır. Yani hiç kimse ondan bu günahı alıp yüklenemez. Hesap gününde herkes yalnızca kendi yaptığından sorumlu tutulacaktır. Kimseye başkalarının günahları sorulmayacak, kimse de kimsenin günahını yüklenmeyecektir. Allah, Hz. Muhammed (sav)'e bu konuyu şöyle açıklamasını bildirmiştir:
De ki: "O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir." (Enam Suresi, 164)
... Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır... |
Peygamber Efendimiz (sav) "Kimse kimsenin günahını çekmez"42 sözleriyle de, halk arasındaki bu batıl inanca bir açıklama getirmiştir.
Tarih Boyunca Allah'a, Dine Ve Allah'ın Elçilerine karşı gelen topluluklar hep bir helakla yok olmuşlar, hatta arkalarında tek bir iz kalmayacak şekilde kaybolmuşlardır. Bu toplulukların uğradıkları son, tüm insanlara bir ibret olmalı, Allah'ın gazaplanmasından korkup sakınarak Allah'a yönelmelidirler.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün." (Neml Suresi, 69)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün." (Enam Suresi, 11)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi." (Rum Suresi, 42)
Peygamber Efendimiz (sav) yukarıdaki ayetler doğrultusundaki bir sözlerinde ise, "Ey kavmim, ağır olunuz. Sizden evvelki ümmetler, bu yaptığınız şeyle helak oldu. Peygamberlerine karşı ihtilafları sebebi ile ve kitaplarının bazısını bazısına karıştırmaları sebebi ile."43 diyerek, çevresindekileri, geçmiştekilerin başlarına gelenlerle uyarmıştır.
Andolsun, Biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık. |
Ahiretin varlığına inanmayan veya şüphe duyan insanların en büyük korkularından biri ölüm korkusudur. Ölümle birlikte herşeylerini kaybedeceklerini düşündükleri ve dünyaya büyük bir hırsla bağlı oldukları için ölümü kesinlikle düşünmezler. Oysa her insan Allah'ın kendisi için kaderinde takdir ettiği bir vakitte ölecektir ve bundan asla bir kaçış yolu bulamayacaktır. Peygamberimiz (sav) de bu insanlara ölümden kaçışın kendilerine bir fayda sağlamayacağını açıklamış ve onların ölümden sonraki gerçek hayatlarını düşünmelerini sağlamaya çalışmıştır.
De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)
De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz." (Sebe Suresi, 30)
Peygamber Efendimiz (sav) ölümün düşünülmesini de tavsiye etmiş ve şöyle demiştir:
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır."44
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. |
İnsanların merak ettikleri konulardan biri kıyamet saatinin ne zaman geleceğidir. Allah Kuran'da kıyamet saatini Kendisi'nden başka kimsenin bilemeyeceğini bildirmiştir:
İnsanlar, sana kıyamet saatini sorarlar; de ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah'ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir. (Ahzab Suresi, 63)
Allah'ın ayette bildirdiği gibi, kıyametin saati Allah'ın dilemesi dışında kimse tarafından bilinemez, ancak Peygamberimiz (sav)'in hadislerine ve Kuran'da yer alan işaretlere bakılıp yüzyıllık dönem olarak kıyametin hangi dönemde olabileceğine dair tahminde bulunulabilir. "İman eden hiç kimsenin kalmadığı, inkarcıların hakim olduğu bir dönemde kıyamet kopabilir" denilebilir. Nitekim büyük Ehl-i Sünnet alimi Berzenci Hazretleri ve Suyuti Hazretleri, Peygamberimiz (sav)'in hadislerine dayanarak ümmetin ömrünün Hicri 1500’ü geçmeyeceğini yani 1600'leri bulmayacağını söylemektedirler. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, yine hadislerdeki bilgilere göre, Müslümanların Hicri 1506'lara kadar Allah'ın hak yolu üzerinde galibane olarak devam edeceklerini, Hicri 1545 (Miladi 2120) tarihinde ise kıyametin kopmasının muhtemel olacağını ifade etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz. www.hazretimehdi.com)
Cahiliye toplumlarında yaygın olan batıl inançlardan biri cehennemde belli bir süre kalınıp çıkılacağıdır. Oysa Allah cehennem azabının bazı kimseler için sonsuza kadar süreceğini bildirmiştir. Peygamberimiz (sav) de Allah'ın emrine uyarak, bir süre cehennemde kalınacağını iddia edenlere, Allah'ın dilemesi dışında insanların bazılarının cehennemde sonsuza kadar kalacaklarını haber vermiştir:
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-82)
Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık |
Peygamber Efendimiz (sav) bir sözünde cennet ve cehennemdeki hayat ile ilgili olarak şunları açıklamıştır:
"Cennetlikler cennette, cehennemlikler de cehennemde oldukları zaman ölüm getirilir. Cennetle cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadi nida eder: 'Ey ehl-i cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i nar! Artık ebediyet var ölüm yok. Cennetliklerin süruru bununla daha da artar. Cehennemliklerin de hüznü artar.'45
Daha önce de belirtildiği gibi, Peygamberimiz (sav) tebliğ yaparken, bir şeyi açıklarken, dua ederken Allah'ı tesbih eder, O'nu en güzel isimleri ile yüceltirdi. Peygamberimiz (sav)'in insanları da bu güzel tavra davet etmesi şu şekilde emredilmiştir:
De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse. Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. (İsra Suresi, 110-111)
Peygamberimiz (sav) Allah'ın emrine uygun olarak, Allah'ın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir ayrım yapmamamızı bildirmiş ve bir hadis-i şeriflerinde "Peygamberleri birbirine tafdil (birini diğerinden üstün görmek) etmeyin"46 diye buyurmuştur. Peygamberlerimizin hepsi Allah'ın sevdiği, dost edindiği, güvendiği, cenneti ile müjdelediği mübarek, kutlu, takva sahibi kimselerdir. Bütün peygamberler Allah'ın dinini insanlara tebliğ etmişler, ulaşabildikleri herkesi Hz. Muhammed (sav) gibi Allah'ın yoluna çağırmışlardır. Bu, Peygamber Efendimiz (sav)'in bize bildirdiği çok önemli bir tutum ve inançtır. Kuran'da ise bu konu şöyle yer almaktadır:
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Al-i İmran Suresi, 84)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara Suresi, 136)
Kitap boyunca da anlatıldığı gibi Peygamberimiz (sav) tüm alemlere örnek bir ahlaka sahipti ve insanları da güzel ahlaklı olmaya çağırmış, onlara Allah'ın razı olacağı ahlakın ve davranışların nasıl olması gerektiğini açıklamıştır. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e güzel ahlakla ilgili insanlara hatırlatması emredilen bazı ayetler şöyledir:
De ki: "Gelin size Rabbiniz'in neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz. Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (Enam Suresi, 151-152)
De ki: "Rabbim yalnızca çirkin hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." (Araf Suresi, 33)
Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. |
Peygamber Efendimiz (sav)'in güzel ahlakı tavsiye ettiği hadis-i şeriflerinden bazıları ise şöyledir:
"Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle."48
"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et."49
"İnsanlara güzel ahlakla muamelede bulun."50
Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdiği elçilerine şunları tavsiye etmiştir:
"Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır."52
Peygamber Efendimiz (sav), kibrin ve büyüklenmenin kötü bir ahlak özelliği olduğunu ve kibirli insanların cehennemle karşılık bulabileceklerini bildirmiştir. Onları bu büyük tehlikeye karşı da uyarmıştır. Peygamberimiz (sav), her durumda tevazusu, alçak gönüllü, sevecen, şefkatli tavrı ile insanlara en güzel örnek olmuştur. Peygamberimiz (sav)'in kibir hakkındaki uyarılarından bazıları şöyledir:
"Kişi kendisini halktan büyük görüp uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de, onların başına gelen musibete duçar olur."54
Peygamberimiz (sav), ataları ve aileleri ile övünen ve bundan dolayı kibirlenen insanları da uyarmış ve şöyle demiştir:
"İnsanlar ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah Katında, burnuyla pislik yuvarlayan Mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah Teala Hazretleri sizden cahiliye kibirini temizledi. Artık o, muttaki bir mümin veya bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Hz. Adem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."55
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. |
Peygamberimiz (sav), ashabına her zaman güzel giyinmelerini, bakımlı ve hoş görünmelerini tavsiye etmiştir. Ancak aynı zamanda, onlara giydiklerinden veya güzelliklerinden dolayı kibirlenen insanın dünyada ve ahirette küçük düşeceğini de hatırlatmış, her koşulda tevazulu olmalarını söylemiştir. Bu sözlerinden biri şöyledir:
"Bir adam nefsinin hoşuna giden birtakım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibire düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek."56
İnfak etmek, bir insanın malını ve canını Allah'ın yolunda, Allah'ın razı olacağı şekilde harcamasıdır. Çevresindekiler, infak ile ilgili Peygamberimiz (sav)'e bazı sorular sormuşlar ve o da onlara infakın nasıl olacağını açıklamış, onları infak etmek için şevklendirmiştir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e infak konusunda söylemesi bildirilen ayetler şöyledir:
Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir." (Bakara Suresi, 215)
… Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; (Bakara Suresi, 219)
De ki: "Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe Suresi, 39)
Sen öğüt verip-hatırlat; |
Peygamber Efendimiz (sav)'in Müslümanları cimrilikten sakındıran, onlara cömertlikle infak etmelerini hatırlatan sözlerinden bazıları şöyledir:
"Fakirleri seviniz ve onlara yakın olunuz. Siz onları severseniz, Allah da sizi sever. Siz onlara yakın olursanız, Allah da size yakın olur. Siz onları giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onları yedirirseniz, Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Teala da size karşı cömert olsun."58
Kuran'ın 72. suresi olan Cin Suresi'nde, Allah cinlerin de Hz. Muhammed (sav)'in tebliğini ve Kuran'ı dinlediklerini ve bazılarının Müslüman olarak Peygamberimiz (sav)'e tabi olduklarını bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kuran dinledik. O (Kuran), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (Cin Suresi, 1-2)
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü’ne icabet edin. Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. |
Allah, yine Cin Suresi'nde, Müslüman olan cinlerin şöyle dediklerini bildirmektedir:
"Elbette biz, o yol gösterici (Kuran'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından. Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi, 13-14)
Bu cinler, içlerinden bir kısmının Allah'a karşı yalan söyleyerek, batıl inançlar uydurduklarını belirtmektedirler. Cinlerin daha önce inandıkları bu batıl dinin özelliği Cin Suresi'nde şöyle açıklanır:
"Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk. Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler. Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (Cin Suresi, 3-5)
Bir başka ayette ise, Peygamber Efendimiz (sav) ibadet için kalktığında, cinlerin çevresinde kalabalıklaşıp keçeleştikleri bildirilir.
Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi. (Cin Suresi, 19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi Hz. Muhammed (sav), tüm insanlara ve tüm cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Kuran-ı Kerim de hem insanlar hem de cinler için bir yol göstericidir.
Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiç bir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. |
Kuran'ı ve Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini inkar edenler, Peygamberimiz (sav)'e birçok zorluk çıkarmışlar, onun tebliğ faaliyetlerini engellemeye, hatta onu şehit etmeye, tutuklamaya, sürmeye çalışmışlardır. Ancak Peygamberimiz (sav) her defasında onlara Allah'ın gücünü, varlığını, kendisinin hak bir elçi ve Kuran'ın da hak kitap olduğunu anlatmış, onları ahiret azabıyla uyarıp korkutmuştur. Ancak, Peygamberimiz (sav) fetihten sonra bile, inkarcılar üzerinde bir baskı kurmamış, hiç kimseyi zorla dine döndürmeye çalışmamış, herkese kendi inancında özgür olduğunu açıklamıştır.
Bu konudaki bazı Kuran ayetleri şöyledir:
Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki: "Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım." (Yunus Suresi, 41)
De ki: "Gerçekten bana: -Sizin ilahınız yalnızca bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?" Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir. Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır." (Resulullah) Dedi ki: "Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır." (Enbiya Suresi, 108-112)
De ki: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir, bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir." (Enam Suresi, 135)
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum ...” |
Peygamber Efendimiz (sav), Allah'ın varlığını, Kuran'ı ve kendisinin peygamberliğini inkar edenlere karşı çok sabırlı ve anlayışlı bir tutum izlemiş, hiçbir zaman zor ve baskı kullanmamıştır. Hatta, onların arasında adaletli bir tutum izleyeceğini ve kendileri ile gereksiz tartışmalara girilmeyeceğini belirtmiştir. Peygamber Efendimiz (sav)'in Allah'ın emrine uyarak söylediği bu ayetler Kuran'da şöyle bildirilir:
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz'dir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)' yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
Allah, sonsuz merhametli, şefkatli ve bağışlayıcı olandır. Allah, Kuran'da her kulunun tevbesini kabul edeceğini, bir insan vazgeçtiği takdirde günahlarını bağışlayacağını müjdelemektedir. Peygamberimiz (sav) de, inkar edenlere Allah'ın bu müjdesini iletmiştir:
O inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından da) geçmiş olacaktır. (Enfal Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde de, insanlara her zaman tevbe edebileceklerini şöyle hatırlatmıştır:
"Tevbe kapısı açıktır, Güneş garpten doğuncaya kadar kapanmaz."59
"Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin." Gerçekten inkar edenlerin ise, |
Peygamberimiz (sav)'in her sözünde ve her tavrında Allah'a olan güvenini, teslimiyet ve bağlılığını görmek mümkündür. Peygamber Efendimiz (sav) en zorlu zamanlarda dahi Allah'ın mutlaka yardım edeceğinden, müminlerin galip geleceğinden ve inkar edenlerin hüsrana uğrayacaklarından emin olmuştur. Ona, Kuran'da söylemesi emredilen şu ayetler de bunun bir örneğidir:
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Al-i İmran Suresi, 12)
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuşlardır:
"Size vadedilen mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah'ı aciz bırakamazsınız."60
İnkar edenlerin en belirgin özelliklerinden biri ahiretin varlığına inanmamalarıdır. Peygamberimiz (sav)'in döneminde de inkar eden kişiler, ahirette insanların tekrar diriltileceklerine inanmamışlardır. Peygamberimiz (sav) ise onların iddialarına en hikmetli ve özlü şekilde cevap vermiştir. Kuran'da Peygamber Efendimiz (sav)’e şu hikmetli ayetleri söylemesi emredilmiştir:
Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" De ki: "İster taş olun, ister demir." "Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." (İsra Suresi, 49-51)
"Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Veya önceki atalarımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 16-18)
Peygamber Efendimiz (sav), belki bu insanlar inkarlarından döner ve iman ederler diye, onlara ahiretin dünya hayatından daha hayırlı ve üstün olduğunu hatırlatmıştır. Onun bu sözlerinden bazıları şöyledir:
"Ey insanlar! Dünya peşin verilen bir metaıdır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık bir vaaddir. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar, ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız, dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz.) Allah'dan korku üzerine amel ediniz. Biliniz ki amelleriniz sizinle yüzleşecektir. Ve yine sizler mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız (kavuşacaksınız). Kim zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek."61
Allah'ın elçilerinin en önemli görevlerinden biri, insanları uyarmak ve onları Allah'ın azabı ve cehennem ile korkutmaktır. Resuller, böylece insanların korkup sakınmalarına, güzel ahlak göstermelerine ve bazılarının ahirette cennette yaşamalarına vesile olurlar. Peygamber Efendimiz (sav) de, insanları cehennem azabı ile uyarmış ve onları kötülüklerden, inkardan ve dinsizlikten korumaya çalışmıştır. Peygamberimiz (sav)'in cehennem ile uyarıp korkutması bazı ayetlerde şöyle bildirilir:
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır." (Hac Suresi, 72)
(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır. (Cin Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz (sav), cehennemi uzak görenlere, cehennemdeki azabı detayları ile tarif etmiş, Kuran'da bildirildiği üzere, inkar edenlerin cehennemdeki durumlarını, azaptan kurtulmak için nasıl yalvaracaklarını anlatmış ve insanların cehennemden korkup sakınmalarına vesile olmak için çaba göstermiştir. Bir hadisinde Peygamber Efendimiz (sav) ahiret günü ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler ahiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok."62
De ki: "Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz." |
Although the disbelievers were far stronger and in greater numbers at that time, the Prophet (saas) paid no heed to their disposition and threats, but with great determination preached the words of the Qur'an and made it quite clear that he would never turn from the true path. Determination and patience are defining characteristics of the faithful, and every Muslim must take the determination and strong will of the Prophet (saas) as a model. Some verses on that subject are as follows:
Say: "I am forbidden to worship those you call upon besides Allah." Say: "I do not follow your whims and desires. If I did I would go astray and not be among the guided." Say: "I stand on a Clear Sign from my Lord and yet you have denied it. I do not have in my possession what you are in such haste to bring about. Jurisdiction over it belongs to Allah alone. He tells the truth and He is the Best of Deciders." (Surat al-An'am: 56-57)
Say: "Unbelievers! I do not worship what you worship and you do not worship what I worship. Nor will I worship what you worship nor will you worship what I worship. You have your religion and I have my religion." (Surat al-Kafirun: 1-6)
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü Allah'tan daha güzel olan kimdir? |
Peygamberimiz (sav), o dönemdeki inkarcılar, sayı ve güç olarak daha üstün gibi görünmelerine rağmen, onların tavırlarına ve tehditlerine aldırış etmemiş, Kuran'ı büyük bir kararlılıkla insanlara anlatmış ve doğru yoldan asla dönmeyeceğini açıkça ve kesin olarak belirtmiştir. Kararlılık ve sabır, müminlere ait önemli bir özelliktir ve her Müslüman, Peygamber Efendimiz (sav)'in kararlılığını ve azmini örnek almalıdır. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şöyledir:
De ki: "Ben, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim." De ki: "Ben sizin heva (istek ve tutku)larınıza uymam; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum." De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır." (Enam Suresi, 56-57)
De ki: "Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun Suresi, 1-6)
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini Allah'a şirk koşmadan iman etmeye ve Kuran ahlakını yaşamaya çağırmış, ancak onlardan kendisine itaat etmeyenlere karşı da çok yumuşak ve adaletli davranmıştır. Kitap Ehlini ibadetlerinde serbest bırakmış, her türlü adetlerini uygulamalarına izin vermiş, kendi ehline de onlara adaletle davranmalarını buyurmuştur. Bu konuda Peygamberimiz (sav)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Kim bir zimmiye eziyet ederse, ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada) davacı olursam, kıyamet gününde de davacı olurum."63
(Zimmi: İslam devleti tabiyetinde olan gayr-ı müslimlere denir.)
Hz. Peygamber (sav)'in ve onu izleyenlerin çeşitli Hıristiyan, Musevi ve diğer dini gruplarla yaptığı anlaşma metinleri bugün birer belge olarak korunmaktadır. Örneğin, Peygamberimiz (sav), Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b ve dindaşları için hazırlattığı anlaşma metninde: "Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah'ın, Peygamberin ve tüm müminlerin himayesindedir. Nasraniyet dini üzere yaşayanlardan hiç kimse kerhen İslam'a icbar edilmeyecektir. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar"64 maddelerini yazdırdıktan sonra: "Ehl-i Kitap ile ancak en güzel yöntemlerle mücadele edin..." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumuştur.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Ehl-i Kitaba karşı gösterilmesi gereken tutumu, kavmine şöyle açıklaması bildirilmektedir:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız." (Bakara Suresi, 139)
Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. |
Peygamberimiz (sav), Kitap Ehlini dine çağırırken, onlara Allah'a şirk koşmamalarını söylemiş ve onları Müslümanlarla ortak bir noktada buluşmaya davet etmiştir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
De ki: "Ey kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın." (Maide Suresi, 77)
Hz. Muhammed (sav), Hz. Muaz (ra)'ı Yemen'e göndermiş ve giderken ona Kitap Ehlini öncelikle sadece Allah'a ibadet etmeye çağırmasını söylemiştir:
"Sen Ehl-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey Allah'a ibadet olsun…"65
36. Sunan Ibn Maajah, Muqaddima, 7
38. Kitaab At-Tawheed, Chapter: 2, http://islamicweb.com/beliefs/creed/abdulwahab/KT1-chap-02.htm
39. Sunan ibn Maajah, Volume2, Number 3389
41. Sahih Bukhari, Volume 9, Number 381
43. Sahih Bukhari, Book 2, Number 375
44. Sahih Bukhari, Book 4, Hadith no. 385
45. Fiqh-us-Sunnah, Volume 4, Number 13
46. Sahih Muslim, Book 40, Number 6830
47. Sahih Bukhari, Volume 4, Number 626
48. http://www.dartmouth.edu/~alnur/ISLAM/PROPHET/sayings.htm
50. Abdul Wadoud, Forty Hadith An-Nawawis, translated by Ezzeddin Ibrahim and Denys Johnson-Davies, Third Edition, 1985
51. Imam Ahmad and Abu Dawud Hadith
52. Imam Ghazzali's Ihya Ulum-Id-Din (The Book of Religious Learnings), Islamic Book Service, New Delhi, 2001,Volume III, p.52
53. Imam Ghazzali's Ihya Ulum-Id-Din (The Book of Religious Learnings), Islamic Book Service, New Delhi, 2001,Volume III, p.53
54. Sahih Muslim, Book 1, Number 0164.
56. Sunan Abu Dawud, Volume 41, Number 5097
57. Sahih Bukhari, Volume 7, Book 72, Number 680
58. Sahih Muslim, Book 32, Number 6248
59. Tirmidhi Hadith, Number 1376
60. Sahih Bukhari, Book 35, Number 6525
61. Sahih Bukhari, Volume 9, Number 382
62. Ahmad, Volume 1, Number 387; Imam Ibn Kathir, The Life of This World is Fleeting Enjoyment
63. Sahih Bukhari, Volume 6, Number 300
64. Sahih Bukhari, Volume 9, p.43
65. Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama (Co-existence in Eastern-Western Sources), Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, p.95