Kitap boyunca Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez geleceğini ve bu gelişin yakın olduğunun alametlerini, Kuran ayetleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şerifleri, İslam alimlerinin açıklamaları, ayrıca İncil'den çeşitli izahlarla detaylı olarak açıkladık.
Kuran ayetlerinde Hz. İsa (as)'ın Allah Katına alınışı haber verilmekte ve yeryüzüne ikinci kez gelişi çeşitli alametlerle bizlere bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in de "... Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek..." (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192) gibi birçok hadisinde Hz. İsa (as)'ın geldiğinde yapacakları ve o dönemin özellikleri çeşitli örneklerle anlatılmaktadır. Bu açıklamalar hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık, detaylı ve içinde bulunduğumuz dönemde yaşanan gelişmelerle uyumludur. Nitekim asırlar boyunca İslam alimleri de eserlerinde Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişi ile ilgili çok önemli yorumlarda bulunmuş, ahir zamanda nasıl bir ortam oluşacağını insanlara aktarmışlardır. İncil'de de Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne gelişine dair çok açık izahlar bulunmaktadır.
İşte kitap boyunca detaylı olarak incelediğimiz tüm bu deliller ve dünya üzerinde yaşanan gelişmeler dikkatle biraraya getirildiğinde Hz. İsa (as)'ın gelişine en fazla 15-20 sene kaldığı, belki de Hz. İsa (as)'ın gelmiş bile olabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu, yeryüzündeki tüm insanlar için çok büyük bir müjdedir, sevinç ve şevk kaynağıdır.
Unutulmamalıdır ki, Hz. İsa (as), Allah'ın, doğumundan itibaren mucizevi bir yaşamla nimette bulunduğu ve peygamberlik makamıyla şereflendirdiği kutlu bir elçisidir. Allah bu mübarek peygamberin, "dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardan" (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu bildirerek onu cennetle müjdelemiştir. İşte bu nedenle yeryüzüne ikinci kez gelecek olan bu mübarek peygamberi, tüm insanlığın olabilecek en güzel şekilde karşılaması gerekmektedir. İmkanları kısıtlı olan bir kişi dahi, evine sıradan bir misafir geleceği zaman, günler öncesinden hazırlık yapar, bu misafiri en temiz ve en güzel şekilde ağırlamaya, ikramda kusur yapmamaya özen gösterir. Oysa Hz. İsa (as) tüm dünya insanları için, hiçbir misafirle karşılaştırılmayacak kadar üstün özelliklere sahip, çok kıymetli bir misafirdir. O nedenle de tüm insanlığın yakın zamanda yeryüzünü şereflendirecek olan bu Ulu'l Azm peygamberi en güzel şekilde karşılaması gerekmektedir.
Hz. İsa (as)'ın gelişi tüm insanlık için çok büyük bir nimet, Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Bu kıymetli peygamberle karşılaşmak Rabbimiz'den çok büyük bir nimettir. Hz. İsa (as) geldiğinde masum, tertemiz ve nurlu yüzüyle, hikmetli, akıllı ve isabetli konuşmalarıyla hemen dikkati çekecek, dünya üzerindeki tüm insanlar hayatlarında ilk kez en yüksek insani vasıflara sahip mübarek bir peygamber göreceklerdir. Onun doğumu, hayatı, Allah Katına alınışı ve yeryüzüne ikinci kez gelişi gibi, bu gelişten sonraki hayatı da Allah'ın izniyle mucizelerle dolu olacaktır. Tüm insanlar onun üstün ahlakına ve benzersiz aklına hayran olacaklardır. Onun söylediği her söz, her hareket hikmetli, aldığı her karar isabetli ve Allah'ın ilhamı ile olacaktır.
Tüm insanların, özellikle de İncil'e iman eden İseviler'in ve Kuran ayetlerine iman eden Müslümanların Hz. İsa (as)'ın gelişi için heyecanla, şevkle ve çok büyük bir coşkuyla hazırlık yapmaları gerekmektedir. Bu kişilerin içinde, Allah'ın cennetle müjdelediği bu kıymetli peygamberin gelişi için hazırlık yapmayanlar ise çok büyük bir hata içindedirler.
Çünkü gelişi İlahi kitaplarla ve elçilerin sözleriyle haber verilmiş böylesine önemli bir misafiri karşılama konusunda yapılacak gevşeklik ve tembellik çok büyük bir vicdansızlıktır. Allah'ın ayetlerine iman eden, dünya üzerindeki gelişmeleri ve ahir zamanın işaretlerini aklı ve vicdanıyla değerlendiren hiçbir insan bu mübarek misafire hazırlık yapmadan bekleyemez. Ya da "Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez geleceğine iman ediyorum" dedikten sonra, "ama şimdi hazırlık yapmayayım, daha sonra telafi ederim" şeklinde bir düşünce içine de giremez. Hangi vicdan sahibi, samimi bir insan o müjdeli dönem geldiğinde "Biz Hz. İsa (as)'ı bekliyorduk, ama bunun için hazırlık yapmayı gerekli görmedik" şeklinde bir açıklamada bulunabilecektir? Eğer bu kişiler hala bir hazırlık içinde olmamalarını, 15-20 yılı uzun bir zaman gibi görmeleriyle açıklıyorlarsa bu çok yanlış bir düşüncedir. Çünkü onlar da 15-20 yılın, 15-20 gün gibi hızla geçip gideceğini görecek, Hz. İsa (as)'ın gelişine kayıtsız kaldıkları için çok büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır. Hiç kimse unutmamalıdır ki, 1970'li yıllarda yaşayan insanlar da 1980'leri 90'ları çok uzak görmekteydiler. Ama zaman hızla akıp geçti ve 2000'li yıllar bir anda geldi. Aynı bu şekilde, Hz. İsa (as) ile karşılaşacağımız gün de Allah'ın izniyle çok hızla gelecektir.
Hz. İsa (as) gelmeden önce yapılması gereken hazırlığın nasıl olması gerektiğini hem Kuran ayetlerinden, hem Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinden, hem de Bediüzzaman Said Nursi gibi büyük İslam alimlerinin hikmetli yorumlarından anlamaktayız. Bu hazırlığın en önemli aşaması ise yeryüzündeki din karşıtı sistemlerle yapılacak olan fikri mücadeledir.
Bediüzzaman'ın da dikkat çektiği gibi tüm iman sahipleri Darwinizm ve materyalizm gibi insanları din ahlakından uzaklaştıran ateist ideolojilerle fikri mücadelede ittifak etmeli; bu gibi akımların dünya üzerinden silinmelerinde birlik olmalıdırlar. Bunun için tüm imkanlarıyla Hz. İsa (as)'ın dinsizlikle yapacağı mücadele öncesinde dünya çapında büyük bir hazırlık yapmalıdırlar. Nitekim hadislerde bildirildiği gibi Hz. İsa (as) geldiğinde söz konusu dinsiz akımlarla mücadele edecektir. Bediüzzaman Said Nursi'nin de bir sözünde belirttiği gibi elinde "semavi kılıç" ile yani Allah'ın vahyi ile hareket edecek, bu sayede her kararı isabetli olacak ve tüm dinsiz sistemleri ortadan kaldıracaktır. (Mektubat, s. 6)
Hiç unutmamak gerekir ki, Hz. İsa (as)'ın gelişi dünyanın sadece belli bölgelerini etkileyecek bir olay değildir. Onun gelişi tüm dünyayı etkileyecek güçte, mucizevi ve metafizik bir olaydır. Bu kutlu peygamberin gelişiyle dünya çapında sosyal ve siyasi alanlarda köklü değişikler olacak, tüm dünya Hz. İsa (as)'ın etrafında toplanıp birleşecektir. İşte bu nedenle tüm Hıristiyanların ve Müslümanların bir an önce harekete geçmeleri ve birlik içinde Hz. İsa (as)'ı en güzel şekilde karşılamak için ellerindeki tüm imkanları seferber etmeleri gerekmektedir. Tek bir Allah'a iman eden, O'nun beğenisini kazanmaya çalışan, O'na tam bir teslimiyetle teslim olmuş, O'na yürekten bağlı, O'nu yücelten, temelde aynı değerleri savunan Hıristiyan ve Müslümanların ortak hareket etmeleri en doğrusudur. Hem Hıristiyanların hem de Müslümanların birbirlerine hoşgörüyle, sevgiyle, anlayışla, barışla yaklaşmaları gerektiği açıktır. Asırlardır süren çekişmelere, önyargılara, yanlış anlamalara artık bir son verilmelidir. Çünkü kaybedilecek zaman yoktur.
Samimi iman sahiplerinin Hz. İsa (as)'ı tanıması son derece kolay olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi Hz. İsa (as), peygamber alametlerinden hemen tanınacaktır. Sahip olduğu üstün akıl ve hikmetle diğer insanlardan ayrılacaktır.
Ayrıca yeryüzüne ilk gelişinde olduğu gibi ikinci kez gelişinde de Allah'ın izniyle pek çok mucizesi olacaktır. Tüm insanlara Allah'ın dininin hak olduğunu gösterecek, üstün gelecek olanların her zaman için Allah'ın taraftarları olduğunu kanıtlayacaktır. Rabbimiz'in "Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır." (Maide Suresi, 56) ayetinin tecelli etmesine vesile olacaktır.
Ayrıca Hz. İsa (as), yeryüzünde hiçbir akrabası ve tanıyanı olmamasıyla tanınacaktır. Onu, mesih olduğunu iddia eden sahte kişilerden ayıran en önemli farklılıklardan biri dünya üzerinde annesi, babası, herhangi bir akrabası, arkadaşı, tanıyanı olmaması olacaktır.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi Hz. İsa (as) Allah'ın "Ol" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah, Hz. İsa (as)'ın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem (as)'ın yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem (as)'a "Ol" demiştir ve Hz. Adem (as) yaratılmıştır. İşte Hz. İsa (as)'ın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem (as)'ın anne ve babası yoktur, Hz. İsa (as)'ın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan yeryüzünde bulunacaktır.
Kuşkusuz bu sayede Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa (as) olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Bu yüzden Hz. İsa (as)'ı sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerden ayırmak son derece kolay olacaktır. Çünkü tüm çocukluğu insanlar arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın Hz. İsa (as) olduğunu iddia etmesi son derece mantıksızdır.
Peygamberimiz (sav)'den aktarılan pek çok hadiste, yeryüzünde İslam ahlakının hakim olacağı bir dönemin yaşanacağına dikkat çekilmektedir. İşte bu dönem Hz. İsa (as)'ın ve Hz. Mehdi (as)'ın yeryüzünde bulunacağı, Kuran ahlakının hakim olacağı dönemdir. "Altınçağ" ismiyle de bilinen bu dönem, hadislerden de anlaşılacağı üzere "Asr-ı Saadet" benzeri bir devir olacaktır. Peygamberimiz (sav)'in bu devri tasvir ederken cennet benzeri özelliklerle anlatması sebebiyle bu devreye "Altınçağ" ismi verilmiştir.
Kitabın önceki bölümlerinde ahir zamanın ilk devresinde insanların yaşayacağı sıkıntı ve zorlukları detaylı olarak anlattık. Hz. İsa (as)'ın gelişinin de alametleri olan bu olayların hemen ardından insanları Altınçağ gibi benzersiz bir dönem beklemektedir. Bu, insanlar için büyük bir müjdedir. Her çeşit ürün ve mal bolluğu, emniyet, güven ve adaletin temini, huzur ve saadet, her türlü teknolojik gelişmenin insanların rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılması, ihtiyaç içinde olan kimsenin kalmaması, isteyene istediğinden sayılmadan, kat kat fazlasıyla verilmesi, Altınçağ'ın belli başlı özelliklerindendir. Hadis-i şeriflerde o dönemde "silahların susacağı"nın bildirilmesi, bu devirde yeryüzünün barışla dolacağının da müjdesidir. Altınçağ'da, önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok büyük bir kardeşlik yaşanacak, her türlü kavganın yerini barış, dostluk ve sevgi alacaktır.
Teknolojik gelişmeler ahir zamanın bu devresinde doruğa ulaşacak, insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine faydalanacaklardır. Tıpta, tarımda, iletişimde, sanayi teknolojisinde, ulaşımda çok büyük gelişmeler yaşanacak, sürekli yeni buluşlar yapılacaktır. Her yeni buluş bir başkasına öncülük edecek, gelişmeler çok büyük bir hız kazanacaktır.
Sanatta çok büyük ilerlemeler kaydedilecek, birbirinden güzel eserler ortaya çıkacak, Allah'a olan imanın insanlara verdiği geniş ufuk ve derin düşünce, tüm sanat dallarına öncülük edecektir. İnsanlar Altınçağ'da hayatlarından o kadar memnun olacaklardır ki; bir hadisin ifadesine göre "zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah'tan ömürlerinin uzatılmasını" isteyeceklerdir. Peygamber Efendimiz (sav)'in bir diğer sözünde ahir zamandaki ortam şu şekilde tarif edilir:
… Küçükler keşke ben büyük olsaydım, büyükler de keşke ben küçük olsaydım diye temenni ederler... İyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)
Hz. İsa (as)'ın yeryüzünde bulunacağı Altınçağ ile ilgili Peygamberimiz (sav)'in diğer müjdelerinden bazıları ise şöyledir:
Ümmetimin sonunda öyle bir devlet reisi olacak ki avuç avuç mal ve para avuçlayacak ve bu malı adet olarak ihata edip saymayacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 433)
Hz. Mehdi (as) insanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
… Yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 45)
…Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
Meryem oğlu (İsa) iner ve deccali yok eder. Ondan sonra kırk yıl bol nimet içinde yaşarsınız. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 90)
Her tarafta yemek kazanları kaynayacak, misli görülmemiş bir bolluk yaşanacak, mala rağbet olmayacak. (El-Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 66)
Hz. İsa (as)'ın zekatı terk etmesi de malın bolluğu ve zekata muhtaç fakirin kalmaması sebebiyledir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/339)
Kişi bir ölçek buğdayı alıp öküzsüz ve sapansız ekecek, karşılığında yedi yüz ölçek buğday alacak. (İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 184)
Artık o gün (öyle bolluk olur ki on ile kırk kişi arasında) bir cemaat bir tek nar meyvesinden ye(yip doya)rlar ve o nar kabuğunun çanağı ile de gölgelenirler. Sütlere de Allah Teala tarafından o derece bereket ihsan edilir ki bir tek sağmal devenin sütü büyük bir insan topluluğuna muhakkak kafi gelir. Bir sağmal sığırın sütü insanlardan bir kabileye muhakkak yeterli gelir. Bir sağmal koyunun sütü akrabalardan meydana gelen bir soy topluluğuna muhakkak kafi gelir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret, s. 493)
... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/340)
…Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda kişi (ayırdığı) altın sadakasıyla (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak hiçbir (fakir) kimse bulamayacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 462)
… O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak… (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)
… Muhakkak ki o zamanda mal çoğalıp su gibi akacak da, onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)
Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bıracak. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
Harp (erbabı) ağırlıklarını (yani silah ve saireyi) bırakır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 496)
Düşmanlık, küsüşme ve kıskançlık ortadan kalkacaktır. (Ebu Hureyre r.a, Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5. cilt, s. 379)
İslam'dan başka (hiçbir dini) kabul etmeyecek... Din muttehid olacak... Allah'tan başka hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ibadet edilmeyecek... Zekat kabul edecek kimse bulunmayacağından zekat ve sadakayı terk edecek... Zamanında hazineler ve defineler meydana çıkacak. Kıyamet yaklaştığını bildiği için, fazla mal kazanmaya rağbet etmeyecek... İnsanlar arasında sebepleri ortadan kalktığı için kin ve husumete yer vermeyecek...
Zehirli haşarat ve hayvanlardan zehri bertaraf edecek, çocuklar yılan ve akreplerle oynaşacak... Onların çocuklara bir zararı dokunmayacak. Kurt koyunla otlayacak da koyuna bir zararı dokunmayacak... Yeryüzü sulh ve selametle dolacak, mücadele ve dövüşmek, harb ve saldırılar ortadan kalkacak... yeryüzü nebatatını aynı Adem (as) zamanında olduğu gibi bitirecek. Bir salkım üzümle bir güruh insan doyacak. Atlar serbest bırakılacak, öküzlere lüzum görülmeyecek... Çünkü yeryüzü kendi kendine ekilecek... (Kıyamet Alametleri, s. 242-243)
İsa (as) ümmetim içinde, adil bir hakem, tam adaletli bir imam -hükümdar- olarak bulunur. (Hıristiyanların) haçını kırar (Hıristiyanlıktaki Hz. İsa'nın öldürüldüğüne dair inancı değiştirecek), domuzu öldürür (domuzun zararlı bir yiyecek olduğu konusunda insanları uyararak insanlardaki domuza olan ilgiyi kaldıracak), cizye vergisini kaldırır, sadakayı terk eder de ne koyuna ne de deveye karşı itibar edilmez. Bütün düşmanlıklar, buğuzlaşmalar zail olur kalkar... Yeryüzü gümüş tabak gibi olur ve Hazreti Adem zamanındaki gibi (bol) bitkilerini bitirir... (Ölüm-Kıyamet-Ahiret, s. 496)
Sonra İsa, ümmetimin içinde adaletle hükmedecek; haçı kıracak (Hıristiyanlıktaki Hz. İsa'nın öldürüldüğüne dair inancı değiştirecek), domuzu öldürecek (domuzun zararlı bir yiyecek olduğu konusunda insanları uyararak insanlardaki domuza olan ilgiyi kaldıracak), cizyeyi kaldıracak, zekatı bırakacak. Ne koyuna ve ne de deveye zekat memuru gönderilmeyecek. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar ve kin kalkacak. Akrep ve yılanların zehirleri olmayacak, hatta bir çocuk eliyle yılanla oynayacak da yılan onu sokmayacak. Kız çocuğu arslanı kaçırmaya zorlayacak da arslan ona ilişmeyecek. Kurt, koyunlar arasında sanki bir çoban köpeği imiş gibi bekleyip duracak. Kabın su ile dolduğu gibi yeryüzü din birliği ile dolacak. Allah'tan başka kimseye tapılmayacak. Harp, kavga namına hiçbir şey kalmayacak. Kureyş kabilesinden hükümdarlığı alınacak. Yeryüzü gümüş sofrası gibi olacak. Bitkisini Adem'in zamanındaki gibi bitirecek. Bir salkım üzümle bir nefer doyacak. Bir grup insan tek narla doyacak. Bir öküzün fiyatı şu kadar olacak, birkaç dirhemle bir at satın alınacak." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Neden at o kadar ucuz olacak?" "Harp olmayacağı için ona pek lüzum kalmayacak." "Neden öküz o kadar pahalı olacak?" "Yeryüzünün tamamı ekileceği için o, çok gerekli olacak. (Ibn Mace benzerini Ebu Ümame'den nakletti, Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5. cilt, s. 370-371-372)
Sonra kırk sene ömür sürecek. Onun zamanında kimse ölmeyecek. Kişi, koyun ve hayvanlarına (haydi gidin, otlayın) diyecek; onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri halde bir başak bile ağızlarına almayacaklar. Yılan ve akrepler kimseye eza etmeyecekler. Yırtıcı hayvanlar kapılarının önünde duracak da kimseye zararları dokunmayacak. (İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 184)
Hz. İsa (as) zamanında deccal helak olacak. Yeryüzüne güven gelecek. Öyle ki arslanlar develerle, kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla birlikte yayılacak. Çocuklar yılanlarla oynayacak ve yılanlar çocuklara zarar vermeyecek. (Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi)
Kırk (40) yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 92)
Hz. İsa Ümmeti Muhammed'e peygamber olarak değil; Şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir, demektedir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 68)
Hz. İsa (as) inecek ve Resulullah Efendimiz (sav)'in şeriatına tabi olacaktır. (Mektubat-ı Rabbani, 2/1309)
Hazreti Muhammed (sav)'in şeriatı üzerine hüküm verecek, kendisi Peygamber olduğu halde Peygambere tabi olacak ve Muhammed (sav)'in ümmetinden olacak. Peygamberin ümmeti ve sahabisi olacak… Öyleyse o, sahabelerin en efdali olacak… (Kıyamet Alametleri, s. 243)
Onunla (İsa ile) benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacaktır. İnsanlarla İslam için savaşacaktır. Mesihu'd-Deccal'i yok edecek, sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını Müslümanlar kılacaklardır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Tırmizi, Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5. cilt, s. 380)