Şam'da fitneler bir taraftan sakinleştikçe, diğer bir taraftan alevlenir. Gökten çağırıcı bir melek "Hz. Mehdi (as) emirinizdir. Hz. Mehdi (as) Halifenizdir (manevi liderinizdir)" demedikçe de fitneler bitmez. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 63)
Hz. İsa (as) ile birlikte yeryüzünde bulunacak olan Hz. Mehdi (as)'ın çıkışı öncesinde Şam bölgesinde büyük karışıklıklar olacağı hadisten anlaşılmaktadır. Bu hadiste de Suriye'de meydana gelen karışıklıklara dikkat çekiliyor olması muhtemeldir.
Ancak bilindiği gibi Şam bölgesi sadece Suriye'nin başkenti olan Şam şehri ile sınırlı değildir. Daha önce de söz edildiği gibi, Şam, Arapçada kelime manası olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder.
Geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren bu bölgede sık sık iç savaşlar, ihtilaller, çatışmalar ve büyük savaşlar yaşanmıştır. Bu kargaşaların biri diğerini tetiklemiş, bu topraklarda yaşayan hemen hemen tüm insanlar bu durumdan etkilenmişlerdir. Hadiste bildirilen "fitneler bir taraftan sakinleştikçe, diğer bir taraftan alevlenir" ifadesi de bu açıdan dikkat çekicidir. Yaklaşık elli yıl içinde, bu bölgede yaşanan belli başlı büyük olayları şöyle sıralayabiliriz:
Süveyş Savaşı
Altı Gün Savaşları
Yom Kippur Savaşı
Lübnan İç Savaşı
Filistin topraklarında halen süregiden çatışma ve gerginlikler...
Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "...Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam'ın etrafında dolanacak, Irak'ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır... Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c. 5, s. 38-39)
Hadiste bildirilen "musibetlerin Şam'ın etrafında dolaşıp, Irak'ın üzerine çökecek olması", son dönemde yaşanan Irak Savaşı'na işaret ediyor olabilir. Bu savaş öncesinde ve savaş sırasında, savaşın Suriye'ye sıçraması ihtimali gündemde olmuş, ancak savaş Irak ile sınırlı kalmıştır.
Irak halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın. (Fera İdu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar)
Ahir zaman alametlerinden biri de Irak halkının üçe ayrılmasıdır. Hadiste haber verildiğine göre, halkın bir grubu "çapulculara" katılacaktır. Savaş sonrasında otorite boşluğundan faydalanarak, Irak'ta büyük yağmalama olayları yaşanmıştır. Gerçekten de halkın bir kısmı, hırsızlık, gasp, yağmalama gibi "çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil olmuşlardır.
Hadiste bir kısım halkın ise, bulundukları yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Gazetelerde bu yönde yer alan haberler dikkat çekicidir.
Halkın bir kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak Savaşı sırasında da, bir kısım insanlar çeşitli bölgelerde yaşanan çatışmalara katılmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir.
Ayrıca hadisin ilk bölümünde dikkat çekilen, "Irak'ın üçe ayrılması" konusu fiziki anlamda da gerçekleşmiştir. Körfez Savaşı sonrasında, Irak coğrafi olarak üç bölgeye ayrılmıştır. 32. ve 36. paralelin arası, 32. paralelin güneyi ve 36. paralelin kuzeyi olarak belirlenen bu üç bölgenin oluşturulması, hadisin işaret ettiği gelişmelerden biri olabilir.
Çarşı ve pazarların tekarubu kıyamet alametlerindendir. Dedim ki "Pazarların tekarubu ne demektir?" Şunlardır: "Herkesin az kazançtan yakınması..." (İbni Merduveyh Ebu Hüreyre (ra)dan...)(Kıyamet Alametleri, Pamuk yayınları, s. 146)
Nuaym b. Hammad, İbni Mes'ud'dan rivayet edilen bir hadiste, Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışının öncesinin anlatıldığı dönem, "TİCARET ve yolların KESİLDİĞİ ve fitnelerin çoğaldığı zaman" şeklinde tarif edilmektedir. Hadisin devamında ise Hz. Mehdi (as) döneminde bu fitnelerin son bulacağı haber verilmektedir: "... Biz O (Hz. Mehdi (as)) şahsı aramak için geldik ki, FİTNELER ONUN ELİYLE SÖNEBİLİR. KONSTANTİNİYYE (İSTANBUL) O'NUNLA FETHEDİLİR. (Yani Hz. Mehdi (as) manen gönülleri fethedecek, büyük kültürel ilmi etki oluşturacaktır.) Biz onu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız..." (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 52)
(Hz. Mehdi (as)'ın zuhurundan (ortaya çıkışından) önce) PİYASANIN DURGUN OLMASI, KAZANÇLARIN AZALMASI olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 148)
Herkesin AZ KAZANÇTAN YAKINMASI, paraları için zenginlerin saygı görmesi olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 146)
Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 39-40)
2007 yılında başlayan ve 2008 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan büyük ekonomik kriz, hadislerde haber verildiği gibi Hz. Mehdi (as)'ın çıkış, dolayısıyla Hz. İsa (as)'ın geliş alametlerindendir. 2014 yılına kadar sürmesi beklenen bu kriz, sadece ABD'yi değil tüm dünyayı derinden etkilemiş hatta kimi Avrupa ülkelerinin dahi iflas etmesine sebep olmuştur.
Fırat Nehri ile Dicle Nehri arasında bir şehir kurulacak da orada Abbas oğullarının saltanatları kurulacaktır. Orası Zavra (yani Bağdat şehridir) diye isimlendirilmiştir... Ey müminlerin emiri, Resul-i Ekrem (sav) orasını niçin Zavra isimlendirmiştir? Çünkü harp her tarafını sardığı ve ta kenar bucaklara kadar ulaştığı için Zavra diye isimlendirilir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 426, no. 776)
Benim görmekte olduğum helak yerlerini sizler de görebiliyor musunuz? Ben evlerinizin aralarına fitne ve felaket mahallelerini şiddetli yağmur sellerinin açtığı yarlar gibi görüyorum buyurdu. (Sahih-i Müslim, 4/2221; Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 368, no. 671)
Gerilla savaşı yöntemi 20. yüzyılda yaygınlaşmış olan bir savaş yöntemidir. Bu yöntemin kullanıldığı çatışmalar hep mahalle aralarında devam eder. Geçtiğimiz yüzyıl bu savaş yönteminin örnekleriyle doludur. Ancak bu yöntemin yaşandığı en yakın örneklerden biri 2003 ABD-Irak savaşıdır. Nitekim yukarıdaki ilk hadiste de Bağdat şehrinin kenar bucaklarına kadar ulaşan bir savaştan söz edilmiştir. Savaş sırasında gelişen olaylar ve gazetelerde yer alan haberler hadislerde verilen haberin gerçekleştiğini göstermektedir. (Doğrusunu Allah bilir)
Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyamet kopmaz... (Müslim, Tirmizi)
Peygamberimiz (sav)'in yukarıdaki hadisinde haber verdiği gibi 20. yüzyılın başlarında Müslümanlarla Yahudiler arasında bir dizi savaş yaşanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden çıkan Filistin toprakları, bu dönemden sonra bir daha barış ve huzura kavuşamadı. 1947 yılında İngiltere'nin Filistin'den çekilerek ülkenin geleceğini Birleşmiş Milletler'e havale etmesinin ardından, ülkenin Araplarla Yahudiler arasında yarı yarıya paylaşımını öngören BM planı uygulamaya kondu. 19 yüzyıl aradan sonra dünya üzerinde ilk kez bir "Yahudi devleti" kurulmuştu.
1948 yılı içinde iki taraf arasında kanlı bir savaş yaşandı. İsrailliler, "Bağımsızlık Savaşı" adını verdikleri mücadeleyi kazandılar ve Araplara verilen toprakların da bir kısmını ele geçirerek BM'in kendilerine verdiğinden daha da büyük bir toprağı ele geçirdiler. Filistin; Şeria (Ürdün) Nehri'nin Batı kısmı -sonradan "Batı Şeria" olarak anılır oldu- ve Akdeniz kıyısındaki Gazze kentinin etrafındaki küçük cep -sonradan "Gazze Şeridi" olarak anılır oldu- hariç, tümüyle İsrail'in egemenliği altına girdi.
Bundan yaklaşık 20 sene sonra 1967 Haziranı'nda İsrail büyük bir işgal gerçekleştirdi. Mısır, Suriye ve Ürdün, aylardır İsrail'e karşı büyük bir saldırı başlatmaya hazırlanıyorlardı ki, İsrail ani bir karşı-saldırı ile 5 Haziran sabahı savaşı başlattı. Üslerinden havalanıp önce uzun bir süre Akdeniz üzerinde Batı'ya doğru uçan İsrail jetleri, daha sonra ani bir dönüşle Mısır'a yöneldiler. İsrail'den gelecek bir hava saldırısını kuzeyden değil, doğudan beklemekte olan Mısır "gafil" avlandı ve Nasır'ın hava kuvvetlerinin hepsi henüz havalanamadan yerde yok edildi. İsrail ordusu, ilerleyen 5 gün içinde de kendisine saldırmak için hazır bekleyen Arap ordularını birbiri ardına yenilgiye uğrattı. Yahudi devleti, 6 gün içinde topraklarını yaklaşık üç katına çıkarmıştı. İşgal ettiği topraklar; Batı Şeria ve Gazze'yi yani Filistin'in 1948'deki işgal sırasında "eksik kalan" son iki parçasını, Suriye'ye ait olan Golan Tepeleri'ni, ve Mısır'a ait olan dev Sina Yarımadası'nı içeriyordu.
Bu arada, Batı Şeria ile birlikte Doğu Kudüs de Yahudi devleti tarafından ele geçirildi. Kutsal şehir, 1948 savaşından beri Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumdaydı. Batı Kudüs, şehrin modern kısmıydı ve İsrail'in elindeydi. Antik dini mabedleri içeren Doğu Kudüs, yani bir anlamda "gerçek Kudüs" ise, Arap tarafında kalmıştı. İsrail, 1967 Savaşı ile kentin bu Doğu kısmını da ele geçirmiş, Yahudi ulusunun sembolü haline gelmiş olan Ağlama Duvarı, 19 yüzyıl sonra yeniden Yahudilerin egemenliği altına girmişti.
Soyvet silahları ile ordusunu tahkim eden Nasır, Nisan 1968'de kaybettiği toprakları Mısır'a kazandırmak için, Mart 1969'da Altı Gün Savaşı'nı bitiren ateşkesi tanımadığını açıkladı ve aylar sürecek olan düşük yoğunluklu bir "yıpratma savaşı"na başladı. İsrail hedeflerine aylar boyunca düzenlenen küçük çaplı saldırılar, ancak Mısır'ın Kanal boyundaki şehirlerinin İsrail uçakları ve ağır topçuları tarafından bombalanması ile sona erdi. Mısır, İsrail'le yeniden ateşkes imzalamak zorunda kaldı.
1973'e kadar bu ateşkes devam etti. Yahudilerin Yom Kippur bayramı sırasında, 6 Ekim 1973 günü, Mısır ve Suriye orduları ani bir saldırı başlattılar. Mısır ordusu, Kanal'ı geçip İsrail kontrolü altındaki Sina'ya girerek 67 Savaşı'ndan sonra oluşturulmuş olan ve "geçilemez" sayılan Bar-Lev Hattı'nı aşmaya başladı. Suriye ise başarılı bir operasyonla Golan Tepeleri'nde ciddi bir ilerleme kaydetti. İsrailliler, bir anda büyük bir şok yaşadılar. Askerler, kutsal Yom Kippur'u kutlamak için toplandıkları sinagoglardan apar topar cepheye yollandılar, İsrail radyosu ise Yom Kippur'da geleneksel olarak koruduğu sessizliğini bozarak alarm verdi.
Ancak Zahal (İsrail Ordusu), büyük kayıplar vererek de olsa, 9 Ekim günü Arap ilerleyişini konvansiyonel silahlarıyla durdurdu. Bir süre sonra da Suriye ordusu Golan'da durduruldu. Buna karşın çok daha güçlü ve stratejik konumu daha avantajlı olan Mısır ordusuyla yapılan savaş uzun sürdü. İki taraf arasında Sina Yarımadası'nda yapılan ve çok kanlı geçen tank savaşını İsrail'in lehine çeviren en büyük faktör ise, genel kabule göre, savaşın ikinci gününden itibaren Washington'ın İsrail'e yaptığı yoğun silah sevkiyatıydı.
İsrail, 26 Ekim günü fiili olarak sona eren savaşla birlikte derin bir nefes aldı. Araplar, geri aldıkları topraklardan yeniden çıkartılmışlar ve "denize dökülme" tehlikesi atlatılmıştı. Ancak bu bile İsrailliler için yeterli olamadı. Arap ordularının birkaç gün süren ilerleyişi dahi büyük bir psikolojik şok yaratmıştı. Bunun yanında 2.700 İsrail askeri yaşamını yitirmişti, 3 milyonun biraz üzerinde bir nüfusa sahip olan bir ülke için bu, çok büyük rakamdı.
Bu psikolojik şoktan sonra İsrail Sina'yı geri vermeyi kabul etti ve 1979'de Camp David Barışı imzalandı.
… Muhammed ümmetinden masum bir çocuk öldürüldüğünde, gökten bir melek 'hak onda (Hz. Mehdi (as)'da) ve onun yanında olandadır' diye haykırır. (Sabban İsafur Ragibin, s. 154)
Ahir zamanın önemli alametlerinden biri de masum çocukların öldürülmesidir. Bu durumun örnekleri özellikle son yıllarda yaşanan savaş ve çatışmalarda yoğun olarak görülmektedir. Afrika ülkelerinde yaşanan kimi iç savaşlarda küçük çocukların savaşmaya mecbur bırakılmaları ve acımasızca katledilmeleri bu örneklerden biridir. Çocukların yoğun olarak hedef alındığı yerlerden biri de Filistin topraklarıdır. 2002-2003 yılları içinde Filistin'de 500'den fazla çocuk hayatını kaybetmiştir. Irak Savaşı sırasında da doğumevleri vurulmuş, pek çok çocuk ölmüştür.
İnsanların yaşam şartlarının güçleştiği, Allah'ın ve dinin çeşitli şekillerde yalanlanarak insanların imanlarının zayıflatılmaya, yok edilmeye çalışıldığı şiddetli imtihan ortamları İslami kaynaklarda "fitne" ortamı olarak tanımlanır.
Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ahir zamanda bazı müminlerin imanlarının zayıflayacağı ve buna sebep olacak gelişmeler haber verilmektedir:
Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Hz. Mehdi (as) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)
Hadiste yer alan bilgilere göre, eğer kısaca özetleyecek olursak, ahir zamanda, Hz. Mehdi (as) ve hemen ardından da Hz. İsa (as) gelmeden önce şu olaylar gerçekleşecektir:
1- Ölüm: Anarşi ve yaygın katliamlar neticesinde halkın can güvenliğinin kalmaması ve bunun meydana getirdiği tedirginlik ortamı.
2- Açlık: Hayat pahalılığı sebebiyle meydana gelen geçim sıkıntısı. Felaketler ve doğal afetler sonucunda kıtlıkların, açlığın artması.
3- Fitneler: Haramların küçük-büyük herkesin arasında, alabildiğince yaygınlaşması ve teşvik görmesi. Her türlü ahlaksızlığın insanların gözleri önünde yapılması.
4- Bidatlerin ortaya çıkması: İslam dininde olmadığı halde sonradan ortaya çıkarılan adetlerin dinin esaslarıymış gibi kabul edilmesi.
5- Din ahlakını anlatma imkanlarının kaybolması: İyiliğin emredilmesi ve kötülüğün engellenmesi, kısacası tebliğ imkanının kaybolması ile meydana gelen manevi boşluk.
Fitne ortamları sağlam imana sahip müminler için imanlarının güçlenmesine, sabırlarının ve ahiretteki derecelerinin artmasına vesile olurken, zayıf ve yüzeysel imana sahip kimselerin imanlarını kaybetmelerine ya da imanlarının daha da zayıflamasına yol açar. Hz. Mehdi (as) bu tür bir fitne ortamının en yoğun ve şiddetli olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkacaktır.
Başka hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında da ahir zamanda Hz. Mehdi (as)'ın, her yere erişmiş çok yaygın bir fitne varken ortaya çıkacağı bildirilmektedir:
Hz. Mehdi (as), fitnelerin zuhur ettiği bir zaman aralığında gelecek. (Mektubat-ı Rabbani, 2-258)
Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak. Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. Fitneler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)
Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artık Hz. Mehdi (as)'dır" demesine kadar devam edecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
Hadislerde herkese ulaşacak, hızla yayılacak bir fitneden bahsedilmektedir. Yani herkesin haberdar olacağı, dine ve Allah'a karşı ortaya sürülen bir fitne insanların imanlarını hedef alacaktır. Günümüzde, Allah'ın varlığına ve dinin yaşanmasına karşı öne sürülen en geniş çaplı fikri akım materyalist felsefedir. Bu felsefenin kendisine dayanak aldığı sözde bilimsel temel ise "evrim teorisi"dir. Hiçbir bilimsel ve mantıksal delile dayanmadığı, tamamen akıl ve bilim dışı olduğu halde, yoğun propaganda, aldatmaca ve göz boyama yöntemleriyle bu safsata dünya çapında belirli materyalist odaklar tarafından kitlelere empoze edilmeye çalışılmaktadır.
Bugün evrim teorisinin gerek basın gerekse televizyon yoluyla hemen hemen girmediği hiçbir ev, bu teoriyi duymayan hiç kimse yok gibidir. Bu durum, bütün Batı dünyası için geçerli olduğu gibi Müslüman ülkeler için de geçerlidir. Öyle ki ders kitaplarında bile yer verilmiş olan bu teori, öne sürdüğü sayısız yalan ve göz boyamalarla daha çocuk yaşlardan itibaren insanlara telkin edilmekte; tesadüfler sonucunda meydana geldikleri, maymundan türedikleri gibi gülünç safsatalarla insanlar yanıltılmaktadırlar. İlkokullardan üniversitelere kadar gençlerin evrimci yalanlarla beyinleri yıkanmaktadır. (Evrim teorisi ile ilgili propaganda girişimlerine verdiğimiz bilimsel cevapları için bkz. Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, Araştırma Yayıncılık)
Dikkat çekici bir nokta daha vardır: Peygamberimiz (sav)'in hadisinde belirttiği gibi bir fitnenin dünyanın her yerine nüfuz etmesi ve hızla yayılması, ancak günümüzdeki teknolojik imkanlarla (basın, yayın, internet, uydu iletişimi...) gerçekleşebilir. Geçmişteki şartlarda, bir fitnenin dünya çapında kısa zamanda bu kadar geniş alana yayılması mümkün değildir. Nitekim bugüne kadar Allah'ın varlığına, yaratılışa ve din ahlakına karşı mücaele eden dünya çapında yaygın bir başka fitne daha görülmemiştir. Tüm bunlar Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanının ve dolayısıyla Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne dönüşünün içinde yaşadığımız dönemde olacağına dair önemli işaretlerdir. (Doğrusunu Allah bilir.) Ancak şunu da hatırlatmalıyız ki, hadislerde Hz. İsa (as)'ın gelişiyle ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışıyla bu fitnenin sona ereceği de müjdelenmektedir.
Bir fitne görülür, bunu diğer fitneler takip eder… bundan sonra bütün haramların helal sayılacağı bir fitne gelir… (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
Hz. Huzeyfe'nin anlattığına göre, Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Ey Huzeyfe! O günde onlar Ridde (dinden çıkmak) üzere olacaklardır. Şarabın helal olduğunu zannedecekler ve namaz da kılmayacaklardır." (Ukayli, En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal)
Günümüzde fuhuş, kumar, içki, rüşvet gibi birçok fiil, haram olmalarına rağmen dünyanın pek çok ülkesinde giderek artan bir oranda işlenmektedir. Kimi Batılı gazete ve televizyonlarda bu haramları işleyenler sıkça övülmekte ve teşvik edilmekte, hatta işlemeyenler yerilmektedirler. Yapılan istatistikler ise bu konudaki sayının giderek arttığını göstermektedir. Giderek daha yaygın bir hale gelen bu sınır tanımaz, helali, haramı göz ardı eden, her türlü taşkınlığı normal sayan yaşam tarzı hadislerde tarif edilen ortamı çok açık bir şekilde yansıtmaktadır. Mehdi'nin çıkış habercisi olan bu karanlık ortam, aynı zamanda Hz. İsa (as)'ın gelişinin de yakınlaştığına işaret etmektedir. Bu konuyla ilgili diğer bazı hadisler ve İslam alimlerinin açıklamaları şöyledir:
Küfür her yanı istila edip hükmü cemiyet içinde aşikare işlenmedikçe Hz. Mehdi (as) zuhur etmez. Bu vakitte vaki olan ise… küfrün istilasıdır. Onun kuvvetidir. (Mektubat-ı Rabbani, 2-259)
Hz. Mehdi (as), bütün haramların helal sayıldığı büyük bir fitneden sonra çıkacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)