Bu bölümde, Hz. İsa (as)'ın ölmediğine ve yeniden dünyaya geleceğine dair Kuran'da yer alan diğer delilleri inceleyeceğiz.
Hz. İsa (as) ile ilgili bildirilen ayetlerde, Hz. İsa (as)'ın mucizevi doğumu, içinde bulunduğu topluma yaptığı tebliğ, inkar edenler ve müşriklerle mücadelesi, gösterdiği mucizeler, kendisine tabi olan havarileri detaylı olarak anlatılmaktadır. Kuran'da Hz. İsa (as)'la ilgili bildirilen bir diğer önemli haber de Hz. İsa (as)'ın kıyamet gününe yakın bir tarihte yeniden yeryüzüne geleceğidir. Hz. İsa (as)'ın ölmediğinin bildirildiği Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetini ve Nisa Suresi'nin 157-158. ayetlerini yukarıdaki bölümlerde detaylı olarak incelemiştik. Bu ayetlerde bildirilen ifadeler, bu ifadelerin Arapça anlamları ve çeşitli tefsirlerde bu ayetlerle ilgili yer alan açıklamalar, Hz. İsa (as)'ın ölmemiş olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde göstermektedir. Bu ayetlerin yanı sıra Kuran'da yer alan bazı diğer ayetlerde de Hz. İsa (as)'ın ölmediğine ve ikinci kez dünyaya geleceğine dair açık deliller vardır. Ayetlerde haber verilen bu delilleri maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:
Dünya tarihinin en önemli ve büyük gelişmelerinden biri olan Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden gelişi, Kuran'da yer alan delillerin de gözler önüne serdiği gibi, önemli bir gerçektir. Bu delillerin ortaya konulması, bir yandan Hz. İsa (as)'ın gelişini heyecanla ve sevinçle bekleyen müminlerin şevklerini artıracak ve Hz. İsa (as)'ın gelişi için yaptıkları hazırlıkları hızlandırmalarına aracı olacaktır.
Öte yandan, Hz. İsa (as)'ın gelişi konusu üzerinde bugüne kadar yeterince ve gereği gibi düşünmemiş olanlara konunun önemini hatırlatacak, onların da bu konuda bilinçlenmelerine aracı olacaktır.
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir. |
Kuran'da Hz. İsa (as)'ın ölmediği ve öldürülmediği bildirilirken, Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne dönecek olduğu da haber verilmektedir. Bu ayetlerden biri, Zuhruf Suresi'nin 61. ayetidir. Bu surenin 57. ayetinden itibaren Hz. İsa (as)'dan bahsedilir:
Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları'na bir örnek kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı. (Zuhruf Suresi, 57-60)
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa (as)'ın kıyamet saati için bir ilim olduğu belirtilmektedir:
Ki Allah, hak olmak üzere Kitab'ı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır. |
Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)
Bu ayetin Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa, Kuran'ın indirilişinden yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk hayatını "kıyamet saati için bir bilgi" yani bir kıyamet alameti olarak anlayamayız. Ayetin işaret ettiği anlam, Hz. İsa (as)'ın, ahir zamanda, yani kıyametten önceki son zaman diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Bu ayette geçen "hu" yani "o" zamirinin "Kuran"a işaret ettiğini söyleyenler vardır. Ancak Kuran'ın diğer ayetlerine bakıldığında, "o" zamirinin Kuran için kullanıldığı durumlarda, mutlaka bir önceki veya sonraki ayette Kuran'dan bahsedildiği görülmektedir. Ya da ayette geçen diğer ifadelerden Kuran'a işaret edildiği net olarak anlaşılmaktadır. Bu ayetlerden bazıları şu şekildedir:
Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür. Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.' O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir. Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış. (Abese Suresi, 11-14)
Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (Kitap'ı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" (Bakara Suresi, 91)
İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir." (Enam Suresi, 90)
Biz onu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o hak ile indi; seni de yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. Onu bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik. De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler." (İsra Suresi, 105-107)
Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 44)
Gerçekten Benim ayetlerim size okunuyordu, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz. Buna (ayetlerime) karşı büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz. Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? (Müminun Suresi, 66-68)
Oysa Zuhruf Suresi'ndeki ayetlere bakıldığında, "kıyamet saati için bir ilimdir" ifadesinin öncesinde veya sonrasındaki ayetlerde Kuran'dan bahsedilmediği görülür. Ayetlerde Hz. İsa (as)'dan bahsedilmektedir. Dolayısıyla, "o" zamiri de Hz. İsa'ya işaret etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.
Nitekim büyük İslam alimleri de ayette geçen "o" zamirinin, gerek ayetlere gerekse sahih hadislere dayanarak, Hz. İsa'ya işaret ettiğini açıklamaktadırlar. Ebu Hureyre, İbn Abbas, Katade, Malik bin Dinar, Dahhak, Ebu Rezin, Ebu Abdurrahman, Humeyd ve İbn Muhaysın da Hz. İsa (as)'ın gelişinin kıyamet alametlerinden biri olduğunu söylemektedirler.55
Alusi, Şevkani, es-Sabuni, Gumari, Ömer Nasuhi Bilmen, Seyyid Kutub, Hasan Basri Çantay gibi pek çok tefsircinin tefsirinde ise bu ayet şu şekilde açıklanmaktadır:
Hz. İsa (as)'ın zuhur etmesi kıyamet saatinin gelişini bildiren bir alamettir. Çünkü onun zuhuru kıyamet alametlerindendir. Yeryüzüne inişi dünyanın sonunun geldiğine ve ahiretin başlangıcına delildir.56
İmam Taberi, ayeti tefsir ederken İbn Kesir'in bu konudaki açıklamasını da delil olarak kullanmıştır. İbn Kesir, "Kıyamet gününden önce İsa'nın adil bir devlet başkanı ve adil bir hakim olarak yeryüzüne ineceğine dair Peygamber Efendimiz (sav)'in mütevatir hadisleri mevcuttur" diyerek, söz konusu ayetin Hz. İsa (as)'ın dünyaya ikinci kez gelişine delil olduğunu ifade etmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde ise bu konu şu şekilde açıklanmaktadır:
İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." |
Muhakkak ki o saat için bir ilimdir de –saatin geleceğini ölülerin dirilip, kıyam edeceğini bildiren bir delil ve alamettir. Çünkü Hz. İsa gerek zuhuru ve gerek emvati ihya (ölüleri diriltme) mucizesi ve gerek emvatın kıyamını (ölülerin kalkışını) haber vermesi itibarıyla kıyametin vaki olacağına bir delil olduğu gibi hadiste varid olduğuna göre eşratı saattendir (kıyamet alametidir).57
Çağdaş İslam alimlerinden Seyyid Kutub da tefsirinde, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden gelecek olmasının önemli delillerinden birinin bu ayet olduğuna dikkat çekmektedir. Kutub'un tefsirinde konu şöyle açıklanmaktadır:
Hz. İsa (as)'ın kıyametin kopmasından önce yeryüzüne ineceğine ilişkin birçok hadis var dilimizde. Nitekim bu ayet de ona işaret etmektedir: "O, kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir." Yani Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne inmesi ile kıyametin kopmasının yakın olduğu bilinir. İkinci bir okuyuş tarzında ayet şöyle okunur: "Ve innehu le alemun lissati". Yani onun inişi kıyametin belirtisidir, alametidir. Her iki okuyuş tarzı da aynı anlamı ifade etmektedirler. Hz. İsa (as)'ın gökten inişi, doğru sözlü ve güvenilir Peygamberin -salat ve selam üzerine olsun- sözünü ettiği ve yüce Kuran'ın işaret ettiği bir gaybtır. Kıyamet gününe kadar değişmeden kalacak bu iki kaynaktan gelen bilgilerden başka, bu meseleye ilişkin olarak herhangi bir insanın söyleyebileceği bir söz olamaz.58
Kevseri, en eski akaid kitaplarında dahi bu ayetin Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne gelişine delil olarak kullanıldığını söylerken59, Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde ise bu ayet şu şekilde açıklanmaktadır:
Ve kıyametin yaklaşmış olması için İsa Aleyhisselam'ın bir alamet olduğunu ve kıyametin vuku bulacağına şüphe edilmeyeceğini haber veriyor... İsa Aleyhisselam'ın yeryüzüne nüzul edeceği de kıyamet şeriatinden sayılmaktadır...60
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, Kuran'da hiçbir peygamberin kıyamet için bir ilim olmasından bahsedilmemektedir. Hz. Muhammed (sav), Hz., İbrahim, Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Yusuf, Hz. Davud, Hz. Yakup ve diğer birçok peygamberin hayatı Kuran'da detaylı olarak anlatılmakta, ancak hiçbiri için bu ifade kullanılmamaktadır. Bu da, Hz. İsa (as)'ın -Allah'ın takdiri olarak- diğer peygamberlerden farklı bir özelliğe sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu özellik, Hz. İsa (as)'ın Allah Katına alındıktan sonra yeniden yeryüzüne gönderilecek olmasıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Kuran'da Hz. İsa (as)'ın ikinci gelişine işaret eden bilgilerden biri de, Hz. İsa'ya Tevrat ve İncil ile birlikte Kitab'ın da öğretilmiş olduğudur.
Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir. "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir. Ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 45-48)
Bu kitabın hangi kitap olduğu kuşkusuz önemlidir. Aynı ifade Maide Suresi'nin 110. ayetinde de yer almaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim..." (Maide Suresi, 110)
Kuran'da yer alan diğer ayetleri incelediğimizde, her iki ayette de geçen "Kitap" ifadesinin, Kuran'a işaret ettiğini görürüz. Ayetlerde Tevrat ve İncil dışında gönderilen son hak kitabın Kuran olduğu bildirilmektedir. (Hz. Davud'a verilen Zebur da Eski Ahit'in içindedir.) Bunun yanında, yine Kuran'ın diğer ayetlerinde, "Kitap" kelimesi, İncil ve Tevrat'ın yanında Kuran'ı ifade etmek için kullanılmıştır:
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O, sana Kitab'ı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat ve İncil'i de indirmişti. (Al-i İmran Suresi, 2-3)
Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı indirdik... (Maide Suresi, 48)
Hani Meryem oğlu İsa da: |
Kitap kelimesinin Kuran'a işaret ettiği diğer bazı ayetler ise şu şekildedir:
Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi, 151)
Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam Suresi, 114)
Biz Kitab'ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik. (Nahl Suresi, 64)
Kitab'ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma. (Kasas Suresi, 86)
Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Ankebut Suresi, 51)
Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana Kitab'ı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma. (Nisa Suresi, 105)
Bu durumda, Hz. İsa'ya öğretilecek olan üçüncü "Kitab"ın Kuran olduğu ve bunun da ancak Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda dünyaya dönüşünde mümkün olabileceği açıkça görülmektedir. Çünkü Hz. İsa Kuran'ın indirilmesinden yaklaşık 600 sene önce yaşamıştı. Dolayısıyla, yaşadığı dönemde Kuran'ı öğrenmiş olması mümkün değildi. Bununla birlikte, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde Hz. İsa (as)'ın dünyaya ikinci kez gelişinde İncil ile değil Kuran'la hükmedeceği bildirilmiş olması da bunun bir delilidir:
Kırk (40) yıl Allah'ın Kitab'ı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.61
Bu ifadeden de açık olarak anlaşıldığı gibi Hz. İsa yeniden yeryüzüne geldiğinde, Kuran'da yer alan hükümler ile hükmedecek, Hz. Muhammed (sav)'in sünnetini devam ettirecektir. Bu da ayetlerdeki manaya tam olarak uygun düşmektedir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.)
Bu ayetlerde dikkat edilmesi gereken bir başka bilgi de, Hz. İsa için bildirilen söz konusu ifadenin -bir önceki konuda olduğu gibi- başka hiçbir peygamber için bildirilmemiş olmasıdır. Örneğin Hz. Musa'ya Tevrat'ın indirildiği, Hz. İbrahim'e verilen sahifeler olduğu, Hz. Davud'a Zebur'un vahyedilmiş olduğu Kuran'da bildirilir. Ya da peygamberlerin kendi dönemlerinden önce indirilen kitaplar varsa, bu kitapları bildikleri haber verilir. Ancak peygamberlerin hiçbiri için, kendi dönemlerinden sonra indirilecek olan bir kitabın daha onlara öğretildiği haber verilmez. Kendisinden önce indirilen, kendisine vahyedilen ve kendisinden sonra indirilecek olan kitabı bildiği haber verilen tek peygamber Hz. İsa'dır. Bu da, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne geleceğinin ve ikinci kez geldiğinde kendisinden sonra vahyedilmiş olan kitapla yani Kuran'la hükmedeceğinin işaretlerinden biridir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Önceki bölümlerde detaylı olarak açıklamasını incelediğimiz Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde, Hz. İsa (as)'ın ölmediğinin yanı sıra, ikinci kez yeryüzüne gelişi de haber verilmektedir. Ayette şöyle buyurulmuştur:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim. (Al-i İmran Suresi, 55)
Allah, ayette kıyamete kadar inkar edenlere üstün gelen ve Hz. İsa'ya gerçekten tabi olan bir grubun varlığını bildirmektedir. Hz. İsa hayatta iken ona uyanların sayısı çok azdı. Ve onun Allah Katına yükselişinin ardından hızla dinde dejenerasyon başladı. Sonraki iki yüzyıl boyunca da, Hz. İsa'ya iman edenler (İseviler) şiddetli baskılara maruz kaldılar. Üstelik İsevilerin hiçbir siyasi gücü de bulunmamaktaydı. Bu durumda geçmişte yaşayan Hıristiyanların, inkar edenlere üstün geldiklerini ve bu ayetin onlara işaret ettiğini söyleyemeyiz.
Hz. İsa (as)'ın Kapalı Kapılar Ardındaki Görünüşü. (1308-1311) Musco dell'Opera del Duomo, Siena |
Günümüzde ise Hıristiyanlığın özünden uzaklaştığını, Hz. İsa'ya indirilen hak dinden farklı bir dine dönüştüğünü görürüz. Hıristiyanlar arasında Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olduğu şeklindeki (Allah'ı tenzih ederiz) sapkın inanç benimsenmiş ve teslis inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) kabul edilmiştir. Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış olan günümüz Hıristiyanlarını da Hz. İsa'ya uyanlar olarak kabul edemeyiz, çünkü Allah, Kuran'ın birçok ayetinde "üçleme"ye inananların inkar içerisinde olduklarını bildirmiştir:
Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlahtan başka İlah yoktur... (Maide Suresi, 73)
Bu durumda"sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim"ifadesi açık bir işaret taşımaktadır. Hz. İsa'ya uyan ve kıyamete kadar yaşayacak olan bir topluluk olması gerekmektedir. Böyle bir topluluk, kuşkusuz Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar gelişiyle ortaya çıkacaktır. Ve tekrar dünyaya gelişi sırasında bu kutlu insana tabi olanlar, kıyamete kadar inkar edenlere üstün kılınacaktır. (En doğrusunu Allah bilir.) Bu bilgiyi destekleyen bir başka ayet de, Saff Suresi'nin 14. ayetidir:
Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğulları'ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler. (Saff Suresi, 14)
Yukarıdaki ayette Hz. İsa (as)'ın yaşadığı dönemde, insanların bir kısmının iman edip bir kısmının ise iman etmedikleri anlaşılmaktadır. Ayetin son cümlesinde bildirilen "sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler" hükmüyle ise, Hz. İsa'ya inananların üstün geldikleri bir dönem haber verilmektedir.
Bu dönemin, Hz. İsa (as)'ın kıyametten önce, yeniden yeryüzüne geldiği dönem olması muhtemeldir. Bu dönemde Hz.İsa gerçek din ahlakını tüm dünyaya hakim kılacak ve Allah'ın izni ile iman edenler inkar edenlere üstün geleceklerdir. Bu ifade ile ahir zamanda iman edenlerin inkar edenlere üstün gelecekleri bildiriliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Hz. İsa (as)'ın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil ise Maide Suresi'nin 110. ayetinde ve Al-i İmran Suresi'nin 46. ayetinde geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…" (Maide Suresi, 110)
Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir. (Al-i İmran Suresi, 46)
Bu kelime Kuran'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa için kullanılmaktadır. Hz. İsa (as)'ın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında bulunup saçları ağarmaya başlayan veya gençlik devresini atlatıp ihtiyarlığa ayak basan ve yaşı kemale ermiş kişi, ergin" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde çevrilmektedir.
Onların (peygamberleri) | |
... Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim... |
Hz. İsa (as)'ın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında Allah Katına yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden İslam alimleri, Hz. İsa (as)'ın kehlen döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa (as)'ın nüzulüne dair bir delil olduğunu söylemektedirler.62
Tüm peygamberler insanlarla konuşup, onları dine davet etmişlerdir. Hepsi de yetişkin yaşlarında tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Ancak Kuran'da hiçbir peygamber için bu şekilde bir ifade kullanılmamaktadır. Bu ifade sadece Hz. İsa için ve mucizevi bir durumu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Çünkü ayetlerde birbiri ardından gelen "beşikte" ve "yetişkin iken" kelimeleri iki büyük mucizevi zamanı bildirmektedirler. Mısırlı çağdaş İslam alimlerinden Halil Herras da, ayeti açıklarken, bu hususa dikkat çekmiştir:
Ayette geçen kehl kelimesi, kendinden önce geçen ve zarf olan mehd kelimesine matuftur. Özel bir karine olmadıkça da, kendinden önceki kelimenin taşıdığı anlamı devam ettirir. Böyle olunca da nasıl ki Hz. İsa (as)'ın doğumundan hemen sonra konuşması doğrudan bir mucize ise, kehl halinde de aynı mucizeyi gerçekleştirmesi gerekir. Yoksa normal olarak bir insanın kehl durumunda konuşması mucize özelliği taşımaz ve bunun ayette zikredilmesinin hikmeti de tam anlaşılmamış olur. Ancak Hz. İsa yeryüzüne nüzul ettikten sonra kehl halinde konuşursa, işte o zaman mucize olur...63
Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. |
Ünlü İslam alimi Gumari ise, ayette Hz. İsa (as)'ın beşikte iken konuşmasının ardından yetişkin iken konuşmasına da dikkat çekilmesinin hikmetlerinden birinin, Hz. İsa (as)'ın mucizevi hayatı olduğunu belirtmiştir. Hz. İsa (as)'ın bebekken konuşmasının, Allah'ın bir mucizesi olması gibi, yetişkin döneminde insanlarla konuşmasında da mucizevi bir yön olması gerektiğini ifade etmiştir:
Hz. İsa (as)'ın beşikte iken ve kehl halinde iken konuşmasına dikkat çekilmesi bir hikmetin gereğidir, aynı zamanda sıra dışı bir olaya işaret etmektedir. Hz. İsa (genç yaşta) semaya yükseltilmiştir. Yüzlerce sene yok olmuştur. Cismani değişikliklerin meydana geldiği kanunlara tabi olmayan bir aleme nakledilmiştir. Böyle bir kişinin inerek insanlarla konuşması olağanüstüdür.64
İmam Suyuti, Maide Suresi'nin 110. ayetinde geçen "kehlen" kelimesine dikkat çekerek, "Bu kavil, onun (Hz. İsa (as)'ın) kıyametten evvel gökten ineceğini ifade etmektedir. Çünkü Hz. İsa yaşça kemale ermeden göğe kaldırılmıştır." demektedir.65 İmam Taberi ise, Taberi Tefsiri isimli eserinde bu ayetlerde geçen ifadeleri şu şekilde açıklamaktadır:
Bu ifadeler (Maide Suresi, 110), Hz. İsa (as)'ın ömrünü tamamlayıp yaşlılık döneminde insanlarla konuşabilmesi için gökten ineceğine işaret etmektedir. Çünkü o, genç yaştayken göğe kaldırılmıştı… Bu ayette (Al-i İmran Suresi, 46), Hz. İsa (as)'ın hayatta olduğuna delil vardır ve ehl-i sünnet de bu görüştedir. Çünkü ayette, onun yaşlandığı zamanda da insanlarla konuşacağı ifade edilmektedir. Yaşlanması da ancak, semadan yeryüzüne ineceği zamanda olacaktır.66
Ömer Nasuhi Bilmen'in tefsirinde de Al-i İmran Suresi'nin 46. ayeti açıklanırken, bu ayetin Hz. İsa (as)'ın yeniden yeryüzüne gelişinin delillerinden biri olduğu ifade edilmiştir:
Bu ayet-i kerime Hz. İsa (as)'ın semaya ref edildikten sonra tekrar yeryüzüne inerek nas (insanlar) ile konuşacağına delalet (işaret) etmektedir. Çünkü onun sinni kuhulete (olgunluk yaşına) tamamen girmiş olması semaya refinden sonra müsadiftir (olacaktır).67
Görüldüğü gibi, burada yalnızca bir kısmına yer verdiğimiz, İslam alimlerinin "kehlen" kelimesine dair açıklamaları da, Kuran'da yer alan diğer bilgiler gibi, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne gelişine işaret etmektedir. (Doğrusunu en iyi Allah bilir.) Tüm bu deliller Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda yeryüzüne tekrar geleceğini ortaya koymaktadır.
Nisa Suresi'nin 159. ayeti, Hz. İsa (as)'ın ikinci kez dünyaya gelecek olmasını müjdeleyen ayetlerden biridir. Ayette şöyle bildirilmektedir:
Andolsun, Kitap Ehli'nden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların üzerierine şahid olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Ayette bildirilen, "kable mevtihi" yani "ölmeden önce" ifadesinde yer alan "o" zamirinin, tefsir alimlerinin büyük çoğunluğunun tasdiki ile Hz. İsa'ya işaret ettiği kabul edilmektedir. Arapça dilbilgisi de, burada geçen "o" zamirinin kesin olarak Hz. İsa (as)'ı işaret etmesini gerektirmektedir.68 Kuran'da Kitap Ehli ile ilgili tüm ayetlerde, çoğulluğu ifade eden "hum" eki kullanılmıştır. (Beyyine Suresi, 1 ve 6; Hadid Suresi, 29; Haşr Suresi 2 de olduğu gibi.) Bu ayette ise tekilliği ifade eden "hu" eki kullanılmıştır. Bu durumda, ayette haber verilen, Hz. İsa (as)'ın ölümünden –yani yeryüzüne ikinci kez gelip biyolojik olarak ölümünden- önce Kitap Ehli'nin kendisine inanacağıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Ayette yer alan "kıyamet günü o da onların üzerlerine şahid olacaktır." cümlesi de, ayette Hz. İsa'ya işaret edildiğinin bir diğer delilidir. Bu durumda, ayetin tefsiri; "Hz. İsa geldiği zaman, Kitap Ehli'nden ona iman etmeyen hiç kimse olmayacaktır." şeklindedir. Bu da Hz. İsa (as)'ın yeniden dünyaya döneceğine ve onun önderliğinde gerçek din ahlakının tüm dünyaya hakim olacağına işarettir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Allah Kuran'da tüm peygamberlerin ve elçilerin, gönderildikleri toplum için ahiret gününde şahitlik edeceklerini bildirmiştir:
Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman. (Mürselat Suresi, 11)
Rabbimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in de, kendi toplumu için şahitlik yapacağını bildirmiştir:
Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak? (Nisa Suresi, 41)
Ancak Hz. İsa dışında hiçbir peygamber için "ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur" diye bildirilmemiştir. Ayrıca, Kuran'da Hz. İsa (as)'dan önce gelen ve Kitap Ehli'nin de iman ettiği hiçbir peygamber için bu şekilde bir ifade kullanılmamıştır. Hz. İbrahim, Hz. Süleyman, Hz. Davud, Hz. Musa, Hz. Yusuf, Hz. Yakup için benzer bir açıklama yapılmamıştır.
Eğer haber verilen, Kitap Ehli'nden her bir kişinin kendi ölümünden önce Hz. İsa'ya iman etmesi olsaydı (ki bu şekilde olmadığı açık olarak görülmektedir), bu durumda benzer bir ifade Kitap Ehli'ne gelmiş olan diğer peygamberler için de bildirilirdi. Oysa, bu ifade yalnızca Hz. İsa için kullanılmaktadır. Bu da, Hz. İsa için farklı bir konuma işaret edildiğinin önemli delillerinden biridir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Görüldüğü gibi, "ölümünden önce" ifadesinin işaret ettiği kişinin Hz. İsa olduğu çok açıktır. Ayetin, bazı kimselerin öne sürdüğü gibi, "Kitap Ehli'nden her bir kişinin kendisine ölüm gelmeden önce Hz. İsa'ya inanacak olması" şeklinde tefsir edilmesi ise mümkün değildir. Hz. İsa döneminde Kitap Ehli olan Yahudiler, kendisine iman etmedikleri gibi onu öldürmeye kalkışmışlardır. Daha sonra onu öldü sanıp inkarlarını sürdürmüşlerdir.
Tüm bu bilgilerin ışığında, ayette bildirilen haberler şu şekildedir: Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelecek, her insan gibi yaşayıp ölecektir. Hz. İsa yeniden geldiğinde tüm Kitap Ehli onu görüp bilecek, ona yaşarken itaat edecek ve Hz. İsa da onların durumuyla ilgili ahirette şahitlik edecektir. (En doğrusunu Allah bilir.)
İslam alimlerinin büyük bir çoğunluğunun da kanaati bu yöndedir. Sahabilerden Ebu Hureyre ve İbn Abbas, bu ayetin Hz. İsa (as)'ın yeniden gelişine delil olduğunu ifade etmişlerdir. Kurtubi, ayetin açıklamasını şu şekilde yapmaktadır:
Kıyamet alametleri yaklaştığında, Hz. İsa diri olarak gökten yeryüzüne indiği zamanda Ehl-i Kitap'tan hayatta olan herkes ona inanacaktır. Ortada sadece İslam milleti kalacaktır.69
Taberi tefsirinde ise söz konusu ayet şu şekilde tefsir edilmiştir:
Ehl-i Kitap'tan her biri, Hz. İsa (as)'ın ölümünden önce, o Deccal'i öldürmek üzere yeryüzüne indiğinde, ona iman edecektir. O zaman bütün milletler İslam adına tek bir millet haline geleceklerdir.70
Halil Herras da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Taberi'nin tefsirinin sahih olduğunu belirtmiş ve Nisa Suresi'nin 159. ayetinin Hz. İsa (as)'ın yeniden dünyaya gelişine ne şekilde delil olduğunu şöyle açıklamıştır:
Ayette geçen "o" zamiri, Hz. İsa'ya işaret etmektedir. O indiği zaman bu dönemde mevcut olan Ehl-i Kitap'tan her biri Hz. İsa'ya iman edecek, onu tasdikleyecek ve kendilerinden din olarak ancak İslam kabul edilecektir... Hz. İsa yeryüzüne indiğinde Ehl-i Kitap ona inanacaktır...71
Hz. İsa (as)'ın ikinci kez gelişine işaret eden ayetlerden biri de Meryem Suresi'nin 15. ayetidir. Bu ayette bildirilen "öleceği gün" ifadesi ile, çok önemli bir bilgi haber verilmektedir. Ayette şu şekilde bildirilmektedir:
... Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün (yemutu) ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.(Meryem Suresi, 33)
Ayette "öleceği gün" ifadesinde geçen Arapça kelime "yemutu"dur ve bu kelimenin kökü, Kuran'ın diğer ayetlerinde ölüm anlamında bildirilen mevt kelimesidir. Hz. İsa'yla ilgili bildirilen diğer ayetlerde ise, Hz. İsa (as)'ın vefatından bahsedilirken mevt kelimesi değil, teveffi kelimesi kullanılmaktadır. Teveffi kelimesi, biyolojik anlamda bir ölüm değil, canın bir tür uykuyla alınması manasına gelmektedir. Mevt kelimesi ise bilinen anlamda ölümü ifade eden bir kelimedir, Kuran'ın pek çok ayetinde bu anlamda bildirilmiştir. Dolayısıyla bu ayette, diğer ayetlerden farklı olarak, mevt kelimesinin kullanılması dikkat çekicidir. Bu ifadeyle, Hz. İsa (as)'ın ikinci kez dünyaya geldikten sonra ölecek olmasına işaret edilmektedir. Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelecek ve bir müddet yaşadıktan sonra ölecektir. (En doğrusunu Allah bilir.)
55. San'ani, Abdürrezzak Tefsiri, Cilt II, s. 163; İbn'ül Cevzi, Zad'ül Mesir, Cilt IV, s. 326; İbn Kuteybe, Tefsiru Garibi'l Kuran, s. 400
56. Alusi, Ruhu'l Meani, Cilt XXV, s. 95; :Şevkani, Fethu'l Kadir, Cilt IV, s. 562; Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, Cilt VII, 3292; Seyyid Kutub, Fizilali'l Kuran, Cilt V, 3198; es-Sabuni, Safvetü't Tefsir, Cilt III, s. 162; Gumari, İkametü'l Burhan, s. 105
57. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Din Kuran Dili, http://www.kuranikerim.com/telmalili/zuhruf.htm
58. Seyyid Kutub, Fizilali'l Kuran, http://www.sevde.de/Kuran-Tevsiri/Kuran_Tefsiri.htm
59. Kevseri, Nazratün Abire, s. 105
60. Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, Cilt VII, 3292
61. Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 92
62. Halil Herras, Faslu'l-Makal fi Ref'I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi'd-Deccal, Mektebetü's Sünne, Kahire, 1990, s. 24
63. Halil Herras, Faslu'l Makal fi Nuzül-i İsa ve Katlihi'd-Deccal, Kahire, 1993, s. 19-20
64. Gumari, İkametü'l Burhan, s. 87-96
65. İmam Suyuti, Celaleyn Tefsiri Tercümesi, Cilt I, s. 447
66. Taberi Tefsiri, Cilt II, s. 528; Cilt I, s. 247
67. Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri, Cilt I, s. 366
68. Halil Herras, Hz. İsa Gelecek mi?, Isparta, Ocak 2002, s. 76
69. Kurtubi, el Cami li Ahkami'l Kuran, cilt VI, s. 10-11