Dünyanın en büyük iki İlahi dini olan İslam ve Hıristiyanlığın pek çok inançları ortaktır. Hıristiyanlar da biz Müslümanlar gibi Allah'ın mutlak varlığına, ezeli ve ebedi olduğuna, tüm kainatı yoktan yarattığına ve tüm maddeye sonsuz kudretiyle hakim olduğuna inanmaktadırlar. Müslümanların ve Hıristiyanların karşı çıktıkları fikri yanılgılar da ortaktır. Ateizme, dinsizliğe, ırkçılığa, faşizme ve ahlaki dejenerasyona karşı yaptıkları fikri mücadeleleri ya da Allah'ın varlığını tebliğ etme konusundaki çabaları büyük benzerlik göstermektedir. Ortak hedefleri, tüm insanların Allah'ı tanıyacakları, barış, hoşgörü ve huzur içinde yaşayacakları adalet dolu bir dünya oluşturmaktır. Her iki dinin inananları da Allah korkusu ve Allah sevgisiyle hareket etmekte, Allah'ın elçilerinin yolundan gitmekte ve O'nun vahyine uymaktadırlar.
Hıristiyanlarla Müslümanlar ahlaki değerler açısından da çok büyük bir uyum içindedirler. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, sevgisiz, acımasız, bencil, çıkarcı ve dürüstlükten uzak bir insan modeli, Müslümanlar gibi Hıristiyanların da savundukları din ahlakına ters düşmektedir. Hıristiyanlar da sevginin, dürüstlüğün, merhametin, fedakarlığın, adaletin, tevazunun ve kardeşliğin hakim olduğu bir dünyanın özlemi içindedirler ve böyle bir dünya oluşturmak için çaba sarf etmektedirler. Fuhuş, eşcinsellik, uyuşturucu kullanımı, şiddet, sömürü gibi Rabbimiz'in haram kıldığı ahlaksızlıkların engellenmesi için Hıristiyanlar da mücadele etmektedirler.
Hıristiyanlar ve Müslümanlar Allah'ın seçkin kıldığı kulu Hz. İsa (as)'a derin bir sevgi ve saygı beslemektedirler. Hz. İsa (as), Allah'ın Kuran ayetleriyle bize tanıttığı ve alemlere üstün kıldığı mübarek bir elçisidir. Kuran'da Hz. İsa (as)'ın "Dünyada ve ahirette seçkin, onurlu, saygın ve (Allah'a) yakın kılınanlardan" (Al-i İmran Suresi, 45) olduğu bildirilmektedir. O, Allah'ın çeşitli mucizelerle ve üstün bir ahlakla şereflendirdiği kıymetli bir kuludur.
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." |
Bu kitabın yazılış amacı ise, gerçek Hıristiyanlıkta (gerçek Hıristiyanlık ifadesiyle, Hıristiyanlığın Hz. İsa (as)'a ilk vahyedildiği hali kastedilmektedir) bulunmayan, ancak Hz. İsa (as)'ın Allah Katına alınışından çok sonraları ortaya çıkan "üçleme (teslis)" inancının yanlışlığı üzerinde durmaktır. Kitapta, hem Hıristiyan kaynakları hem de Kuran ayetleri ışığında gerçek Hıristiyanlığın tevhid inancını temel alan, muvahhid (Allah'ın birliğine iman eden) bir din olduğunu ortaya koyacağız. Ayrıca Hz. İsa (as)'ın "Allah'ın oğlu" olduğu temeli üzerine kurulan (Allah'ı tenzih ederiz) üçleme inancının hangi nedenlerle oluşturulmuş olabileceğini inceleyeceğiz. Kitapta, söz konusu inanış incelenirken, üçlemeyi savunan çeşitli görüşlere ve temel iddialara da yer verilecektir. Ancak bu inancın detayları üzerinde durmadan önce, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'i -üçleme inancını anlatmak amacıyla kullanacağımız- tüm ifadelerden tenzih eder ve O'nun kutlu peygamberi olan Hz. İsa (as)'ın bu gibi nitelendirmelerden uzak olduğunu belirtmek isteriz. (Kitap genelinde yer alan Kitab-ı Mukaddes pasajlarındaki bazı ifadelerde değişiklikler yapılmış, "Baba" ifadeleri "Allah-Rab", "Oğul" ifadeleri ise "Peygamber-elçi" olarak değiştirilmiştir. Yerli ve yabancı eserlerde Allah'ın mübarek elçisi Hz. İsa (as)'ın isminin geçtiği her yere, bu kutlu insana hürmeten "Hazreti" ifadesi eklenmiştir.)
Vurgulanması gereken bir diğer önemli husus ise, Allah'ın gönderdiği tüm elçilere ve kitaplara iman eden Müslümanların, hem Hıristiyanların hem de Yahudilerin inançlarına ve değerlerine saygı duyduklarıdır. İslam dininde, Yahudiliğin kutsal kitabı olan Eski Ahit'teki Tevrat ve Zebur ile Hıristiyanların kutsal kitabı olan Yeni Ahit (İncil) İlahi kitaplar olarak tanınır, bu dinlerin mensupları ise "Kitap Ehli" olarak tanımlanırlar. Rabbimiz Bakara Suresi'nde Müslümanları şu şekilde tarif etmektedir:
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler... (Bakara Suresi, 4)
Ayetlerde bildirilen bu kitaplar Hz. İbrahim'in sayfaları, Hz. Musa'ya indirilen Tevrat, Hz. Davud'a indirilen Zebur ve Hz. İsa (as)'a indirilen İncil'dir. Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyi bugüne kadar ulaşmamıştır. Diğer kitaplar ise zaman içerisinde ilk vahyedildikleri hallerinden uzaklaşmış, birtakım insanlar tarafından farklı nedenlerle tahrif edilmişlerdir. Dolayısıyla bazı bölümlerinde Allah'ın hak dininden uzak yorumlar ve açıklamalar yer almaktadır. Bununla birlikte Allah'a ve elçilerine iman, Allah sevgisi ve Allah korkusu, güzel ahlak gibi Kuran ayetlerine uygun bölümler de günümüze kadar gelmiştir. (Doğrusunu Allah bilir.) Allah bu kitapların, gönderilmiş oldukları toplumlar için yol gösterici olduklarını bildirmektedir. Al-i İmran Suresi'nde Rabbimiz "O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti. Bundan (Kur'an'dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler..." (Al-i İmran Suresi, 3-4) şeklinde buyurmaktadır. Bir diğer ayette Allah Tevrat için şu şekilde bildirmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler ve yüksek bilginler de, Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)... (Maide Suresi, 44)
Bir kısım Yahudi din adamları için Kuran'da "kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar" (Maide Suresi, 41) şeklinde buyurulmaktadır. Allah bir diğer ayette ise bazı Yahudilerin "Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için 'Bu Allah Katındandır" (Bakara Suresi, 79) dediklerini bildirmektedir. Yani onlar Rabbimiz'in Hz. Musa'ya vahyettiği kutsal kitabını tahrif etmişlerdir. Hıristiyanlar ise üçleme inancıyla çok büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. (Nisa Suresi, 171)
Allah Kuran'da Kitap Ehli hakkında birçok önemli bilgi vermektedir. Bunlardan bir kısmı Kitap Ehli'nden bazı kimselerin itikadi veya ahlaki hatalarıdır. Ama bunlar, Kitap Ehli'nin tamamının gaflet ve yanılgı içinde oldukları anlamına gelmez. Ayetlerde Yahudi ve Hıristiyanlar arasında samimi dindar kişilerin de bulunduğu haber verilmektedir:
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)
Şüphesiz, Kitap Ehli'nden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
Örnek Müslümanlar tüm hayatları boyunca Kuran ayetlerine göre yaşarlar. Değer yargıları, ahlaki özellikleri, hayata ve insanlara bakış açıları tamamen Allah'ın Kuran ayetleriyle belirlediği şekildedir. Müslümanların Kitap Ehli'ne yaklaşımları için de aynı şey geçerlidir. Onlara her zaman hoşgörüyle, adaletle, sevgiyle yaklaşmaları esastır. Bu nedenle onları "karşıt taraf" olarak değil, Allah'a bağlı inançlı insanlar olarak görürler. Aksi, Kuran ahlakına aykırı bir davranış olacaktır. Kitap Ehli içinden de Allah'a samimi olarak iman eden ve dolayısıyla kurtuluşa ereceği umulan pek çok insan olabileceği hiç unutulmamalıdır. Dolayısıyla kitap boyunca yapacağımız tüm hatırlatmalar da bu bilinçle yazılmış ve Allah'ın birçok Kuran ayetinde bildirdiği "iyiliği emredip, kötülükten menetme" emrinin gereğini yerine getirmek hedeflenmiştir. Amacımız, üçleme inancının yanlışlığını göstermek ve sağduyulu İsevilerin gerçekleri görmelerine yardımcı olmaktır. Temennimiz tüm İsevilerin bu yanılgının farkına varmaları ve tevhid inancına uymayan tüm yanlış inanışlardan tamamen vazgeçmeleridir.