Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." |
Kuran'da Rabbimiz'in insanlara uyarıcı, korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderdiği kıymetli elçilerinin güzel ahlak özelliklerine dair birçok ayet yer almaktadır. Tüm peygamberler, Allah'a olan teslimiyetleri, samimiyetleri, sadakatleri ve adil, mütevazi, onurlu tavırlarıyla son derece üstün ahlaklı insanlardır. Kuran'da Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Allah'a olan derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve güçlü Allah korkusu, Hz. Süleyman (as) her an Allah'a şükredip Rabbimiz'in şanını yüceltmesi, dini yayma konusundaki kararlılığı, güç ve kudreti, Hz. Eyüp (as) ve Hz. Nuh (as)sabırları, Hz. Musa (as) samimiyeti, Hz. İsa (as) manevi derinliği ve Allah'a olan teslimiyeti, Hz. Davud (as) her tutum ve davranışıyla Allah'a yönelmesi ve daha birçok üstün özellikleriyle tüm insanlara örnek verilmişlerdir. Hz. İbrahim (as)'ı da, Allah Kuran ayetlerinde övmekte ve tüm Müslümanlara üstün vasıfları ile örnek göstermektedir.
Yeryüzündeki tüm insanların, Allah'ın peygamberlik makamı ile şereflendirdiği, ilim ve güç bakımından desteklediği, güzel ahlaklarıyla övdüğü bu kutlu insanları kendilerine örnek almaları gerekmektedir. Her Müslüman Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu kıymetli kullara özenmeli, onların eşsiz ahlak özelliklerini kendi hayatlarına geçirmelidir. Kitabın bu bölümünde birçok Kuran ayetinde Allah'a olan derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve teslimiyeti ile övülen Hz. İbrahim (as)'ın üstün ahlakı anlatılarak insanlar, Hz. İbrahim (as) gibi bir ahlak göstermeye davet edilmektedir.
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Rabbimiz Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ı dost edindiğini bildirmiştir. Bu nedenle de Hz. İbrahim (as) "Halilullah" (Allah'ın dostu) olarak tanınmakta, insanlar tarafından bu güzel isimle anılmaktadır. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de "Ey Allah'ım! İbrahim aleyhisselâm senin Halilindir, peygamberindir." şeklinde buyurmuşlardır.7
Vahyedilmesinden sonra tahrif edilmiş olan Kitab-ı Mukaddes'te ise Hz. İbrahim (as) için şu ifadeler yer almaktadır:
"Ve İbrahim Allah'a iman etti ve böylece aklanmış sayıldı" diyen Kutsal Yazı yerine gelmiş oldu. İbrahim'e de Allah'ın dostu denildi. 8
Allah korkusuna ve sevgisine sahip, Allah'a dost olan insanın hayattaki tek amacı O'nun hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaktır. Kalbinde ve aklında daima Allah olur. Gördüğü güzellikler karşısında "Allah ne güzel yaratmış, O övülmeye layıktır" der, Allah'ı en güzel isimleriyle tesbih eder. Kendisine verilen her nimetin Allah'tan olduğunu bilir ve Allah'a çokça şükreder. Herhangi bir sıkıntı ve zorlukla karşılaştığında ise, bunun Allah'tan bir deneme olduğunu ve hayırlarla birlikte yaratıldığını bilir. Allah için güzel bir sabır gösterir, tevekkül eder ve ahiret yurdu için salih amellerde bulunur. Bediüzzaman Said Nursi'nin söylediği "elhamdülillahi ala külli hal" (her şartta Allah'a hamd olsun) sözünü kendisine rehber edinir ve nimet içinde de, zorluk içinde de olsa hep Allah'a hamd eder.
Allah Kuran'da bu onurlu makama ulaşmaları için tüm müminleri teşvik etmektedir. Bir Kuran ayetinde müminlere kendilerini Allah'a yakınlaştıracak vesileler aramaları şöyle emredilir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın... (Maide Suresi, 35)
Allah bir ayette "Öyleyse, Allah'a doğru kaçın" (Zariyat Suresi, 50) diye buyurmaktadır. Bir başka ayette de şöyle buyurulmaktadır:
"... Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı." (Hac Suresi, 78)
Müzemmil Suresi'nde ise Allah, insanın herşeyden kendini çekip yalnızca Kendisi'ne yönelmesini emreder:
Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (O) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut. (Müzemmil Suresi, 8-9)
Allah Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ın "güç ve basiret" sahibi bir kul olduğunu bildirmiştir. (Sad Suresi, 45) Basiret "görüş" anlamına gelir, olaylara hikmetle bakabilmeyi, derin kavrayış gücünü ifade eder. Allah'ın derin imanları, samimiyetleri ve teslimiyetleriyle insanlara örnek kıldığı tüm peygamberler gibi Hz. İbrahim (as) da isabetli kararlar alan, ileriyi görebilen, basiret sahibi bir peygamberdir.
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. İbrahim (as)'a "rüşd", yani olgunluk verdiğini bildirmektedir:
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu bilenlerdik. (Enbiya Suresi, 51)
Ayette geçen "rüşd" kelimesi, "hak bir doğrulukta kararlılıkla, tam ve üstün bir isabetle, emin adımlarla gitmek, doğruya götürmek, yöneltmek" anlamlarına gelmektedir. Allah'ın bu güzel vasıflarla güçlendirdiği Hz. İbrahim (as), feraset ve basireti, Allah'ın ilhamıyla ileri görüşlülüğü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesi ve isabetli karar vermesi ile inkar edenlere karşı büyük bir mücadele vermiştir. Tüm bu özellikler onun Allah'tan içi titreyerek korkan, Rabbimiz'in ayetlerini uygulama konusunda çok titiz bir kul olduğunu bizlere göstermektedir. Nitekim Allah Kendisi'nden korkanlara bu büyük nimetin verileceğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Rabbimiz'in Hz. İbrahim (as)'a bahşettiği üstün vasıflar, bu kutlu insanın inkar edenlere karşı son derece etkili ve akılcı bir mücadele yürütmesine vesile olmuştur. Bunun sonucunda da Hz. İbrahim (as) ve onu izleyenler üstün gelmişlerdir.
"Doğruluk" ve "doğruyu seçme" Peygamber Efendimiz (sav)'in de müminlere sürekli hatırlattığı çok önemli mümin vasıflarındandır. Peygamberimiz (sav)'in bu konu ile ilgili bazı tavsiyeleri şu şekildedir:
Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol! 9
Kim ki Allah ve Resulü'nün kendisini sevmesinden hoşlanırsa doğru söylesin. 10
Allah bir kimsenin hayrını murad ederse, onu doğruya irşad eder.11
Doğruluk (sıdk) iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir. İnsan doğru söyleye söyleye sonunda Allah Katında doğru olarak yazılır. Yalancılık fenalığa, fenalık da cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda Allah Katında yalancı olarak yazılır. 12
Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. |
Allah Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ı ve onun soyunu katıksızca ahireti düşünüp anan ihlas sahipleri olarak tarif eder:
... İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 45-46)
Peygamberleri ve samimi iman sahiplerini diğer insanlardan ayıran en temel özelliklerden biri, onların dünya hayatına dair bir beklenti içinde olmaksızın sadece Allah'ın rızasını ve ahireti kazanmak için ciddi bir çaba içinde olmalarıdır. Hayatlarının sonuna kadar büyük bir sabır ve ihlasla kavimlerini uyarmaya devam etmeleri, bunun en açık delillerindendir.
İhlas sahibi bir mümin, yaptığı işler ve ibadetlerle sadece Allah'ın sevgisini, hoşnutluğunu, takdirini ve dostluğunu hedefler. Bu konuda en güzel örnek ise Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatıdır. Peygamberimiz (sav), sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramış, hayatı boyunca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edinmiştir. Allah ayetlerde, insanlara bir rahmet ve lütuf olarak gönderilen elçilerin, hiçbir karşılık beklemeden, ihlasla insanları din ahlakını yaşamaya davet ettiklerini şu şekilde haber vermektedir:
De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim." (Sad Suresi, 86)
De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47)
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde de "Amellerinizi Allah için halis kılınız. Zira Allah-u Teala Kendisi için ihlasla yapılan ameli kabul eder."13 şeklinde buyurmakta ve tüm insanları ihlaslı davranmaya davet etmektedir. Peygamberlerin dualarına, kavimlerine yaptıkları uyarılara baktığımızda onların insanları Allah'a iman etmeye, amellerini halis kılmaya, dünya hayatının geçici nimetlerine aldanmamaya ve sadece ahiret yurdu için çalışmaya davet ettiklerini görürüz.
Bir müminin de sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri, "katıksızca ahiret yurdunu düşünüp anmasıdır." Yapılan her iş, söylenen her söz sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için olmalıdır. Mümin, sürekli asıl hayatı olan ahirete özlem duymalı ve dünyaya hiçbir zaman bağlanmamalıdır. İman edenler de elbette Allah'ın dünyadaki nimetlerinden faydalanacak, bu yolla Allah'a şükredip bu nimetlerin ahiretteki asıllarını düşüneceklerdir. Ama bunlar, hiçbir zaman amaç haline getirmemelidir. Her biri Allah'ın rızasını kazanmaya, din ahlakını anlatmaya, ahiret yurdunu anmaya vesile olan birer nimet olarak görülmelidir.
Cennetin sonsuz güzelliklerini düşünmek, Allah'ın cennet vaadinden dolayı sevinmek, cehennemin bitmeyecek azabından sakınmak ve bunu akılda tutmak, müminin Allah'a olan yakınlığını ve Kuran ahlakını yaşama şevkini artıran çok önemli vesilelerdir. Aksi takdirde şeytan insanın unutma özelliğini kullanarak, onu ahiret gününün varlığından gafil halde yaşatmak isteyecektir. Mümin, hiçbir zaman şeytanın bu tuzağına düşmemeli, her zaman Hz. İbrahim (as) gibi ahiret yurdunu derin derin düşünen ve anlatan müminlerden olmalıdır. Nitekim Allah katıksızca ahiret yurdunu anan, Allah'ın rızasını herşeyin üstünde tutan ve din ahlakını yaymak için tüm hayatı boyunca ihlasla çaba gösteren bu kıymetli kulu için Bakara Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)
... İbrahim: |
Ve gerçekten onlar, Bizim Katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. (Sad Suresi, 47)
Hz. İbrahim (as) Allah'ın hidayet verdiği, peygamberlikle şereflendirdiği ve Kendi Katında seçkin kıldığı kullarındandır. Bir ayette Hz. İbrahim (as) ve ailesinin alemler üzerine seçilmiş oldukları şöyle bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti. (Al-i İmran Suresi, 33)
Hz. İbrahim (as) ve oğulları, kendi kavimlerini Allah'a iman etmeye davet etmek ve onlara Allah'ın üstün güç ve kudretini anlatmak için seçilmişlerdir. Allah Kuran'da "Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve Kitab'ı onların soylarında kıldık..." (Hadid Suresi, 26) şeklinde bildirmekte ve İbrahim (as) ailesinin soyunu peygamberlikle şereflendirdiğini haber vermektedir.
"Hayırlı olmak", önemli bir mümin alametidir. İnkarcılar çevrelerine ve dünyaya iyilik değil, şer (kötülük) getirirler. Bu kaçınılmazdır; çünkü inkar eden bir insan çıkarlarını herşeyin üzerinde tutar ve dolayısıyla kendi çıkarı söz konusu olduğunda diğer insanlara zarar vermekten çekinmez. Mümin ise, hem manevi hem de maddi yönden tüm insanlığa hayır, bereket ve bolluk getirir. Çünkü sahip olduğu Allah korkusu ve güçlü imanı gereği kendisinin ve yakınlarının aleyhinde bile olsa, adaleti ayakta tutar, insanlara iyilik yapar, zalimlere karşı koyar.
Peygamberimiz (sav) de "Ümmetimin hayırlıları ise, ahlakça en güzel olanlarıdır. 14 şeklinde buyurarak güzel ahlaklarıyla örnek olan müminlerin, yaşadıkları toplum için "hayırlı kimseler" olduklarını bildirmiştir.
Allah, "hayır getiren", yani Allah'ın hükmüne göre davranıp etrafına hep din ahlakının güzelliklerini taşıyan müminlerle, bu vasıftan yoksun insanların farkını bir ayette şöyle haber verir:
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi? (Nahl Suresi, 76)
Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın... Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. |
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. |
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi, 84)
Allah Kendisi'ne dost edindiği Hz. İbrahim (as)'ı şirk içinde yaşayan kavminden ayırmış ve tüm iman sahiplerinin derin bir sevgi ve saygıyla bağlandığı mübarek bir zat kılmıştır.
Allah'ın üstün ahlak sahibi elçilerini kendisine örnek alan bir müminin de Allah'a yakınlaşmak, O'nun sevdiği ve razı olduğu bir insan olabilmek için kalbini cahiliyenin tüm batıl inançlarından, çarpık düşüncelerinden uzaklaştırması, yani temiz bir kalp ile Allah'a yönelmesi gerekir.
İnsanın arınması, aynı zamanda nefsinin kötülüklerinden ve şeytanın olumsuz telkinlerinden uzaklaşması anlamına da gelmektedir. Allah Kuran'da "murdar (pis) olanı temiz olandan ayırt edeceğini" (Al-i İmran Suresi, 179) bildirmektedir. Buradaki temizlik manen ve ruhen yaşanan temizliktir. Din ahlakından uzak yaşayan birçok insan da, "benim kalbim temiz" diyebilmektedir. Ancak gerçekte bu kişiler sadece kendi vicdanlarını rahatlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü Hz. İbrahim (as) gibi "arınmış (selim) bir kalbe" sahip olmak isteyen bir insan Allah'a kalpten iman etmelidir. Allah'ın emirlerini titizlikle yerine getirmeli, teslimiyetli ve tevekküllü olmalıdır. Allah Kuran'da iyiliği ve hoşnut olacağı ahlakı bizlere şu şekilde tarif etmektedir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Allah bir başka ayette ise "arınanları seveceğini" (Tevbe Suresi, 108) bildirmektedir. Bir insan belki çok uzun süre, şeytanın telkinleri ile hareket etmiş, kötü düşüncelere ve kötü bir ahlaka sahip olmuş olabilir. Ancak önemli olan bu kişinin Allah'a tevbe etmesi, sahip olduğu bu ahlakı terk edip, Hz. İbrahim (as)'ı ve diğer peygamberleri örnek alarak arınmış bir kalp ile Allah'a yönelmesidir.
Rabbimiz Maide Suresi'nde iman sahiplerini şu şekilde müjdelemektedir:
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. |
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi. (Nahl Suresi, 120)
Hz. İbrahim (as), Allah'ı herşeyin üzerinde tutan, sadece O'nun rızasını gözeten, O'na içten bağlı olan, yalnızca Allah'tan korkup sakınan ve Allah'a güvenip dayanan bir peygamberdir. İnkar edenler tarafından öldürülmek, hatta ateşe atılmak istendiği halde, imanından kaynaklanan cesareti ve tevekkülü sayesinde Allah'ın dinini hakim kılmak için yaptığı mücadelesinde çok kararlı olmuştur.
Tüm iman sahiplerinin de, Hz. İbrahim (as)'ın bu üstün ahlakına özenmeleri ve tek başına kalsalar da Hz. İbrahim (as) gibi tevekküllü, cesur, kararlı, samimi, teslimiyetli ve iradeli olmaları gerekmektedir. Bunun için öncelikle yapılması gereken ise, bir ve tek olan Rabbimiz'e gönülden teslim olmak, sadece O'ndan korkup, O'nu dost edinmektir. Çünkü bir mümin, dünyanın herhangi bir yerinde inkarcı bir topluluğun içinde, tek başına da kalsa Allah'ın rızasını kazanma şevki ve isteği, onu daima hayırlı davranışlarda bulunmaya, ibadetlerini yerine getirmeye, din ahlakını eksiksizce yaşamaya ve Kuran ahlakının bir gereği olarak insanlara din ahlakını tebliğ etmeye yöneltir. Allah'ın her zaman yanında olduğunu, her an onu koruyup desteklediğini bilmenin verdiği güç ile hareket eder. Kim Hz. İbrahim (as) ile aynı ahlakı gösterir, Allah'a aynı sadakat ve teslimiyetle bağlanırsa, Hz. İbrahim (as) gibi "tek başına bir ümmet" kuvvetinde kılınmayı umabilir.
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117) |
Allah insanlara sayısız nimet vermiştir. Kendi kusursuz bedenlerinden kainattaki eşsiz canlılara kadar, çevrelerini saran tüm güzellikler insanların Rabbimize tüm içtenlikleriyle şükretmeleri için birer vesiledir. Allah Bakara Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Öyle ki size, kendinizden, ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 151-153)
Hz. İbrahim (as), Rabbimiz'in kendisine bahşettiği nimetlere daima şükreden bir kul olarak, Allah'ın tüm Müslümanlara örnek gösterdiği salih bir mümindir. Nahl Suresi'nde Hz. İbrahim (as) için "O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti." (Nahl Suresi, 121) şeklinde bildirilir.
Kuran ayetlerinde kıssaları haber verilen peygamberlerin ahlaklarına baktığımızda ise, onların her işlerinde her an Allah'a yönelen, Allah'ın nimetlerine sürekli şükreden, Allah'ı tesbih edip, Rabbimiz'in şanını yücelten iman sahipleri olduklarını görürüz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de bir duasında "Hamd Allah'adır, O'na sığınır, O'ndan mağfiret dileriz."15 şeklinde buyurmakta ve hamd etmenin önemine dikkat çekmektedir.
İman sahipleri de Allah'ın mübarek elçilerinin bu şükredici tavırlarını kendilerine örnek almalı, hayatlarının her anında sürekli Allah'a hamd etmelidirler. Allah ayetlerinde şükrün sürekli olması gerektiğini de bizlere haber vermektedir. Bir sıkıntı anında, herhangi bir zorluk ya da hastalıkla karşılaşıldığında, bir haksızlıkla ya da zulümle karşı karşıya gelindiğinde mümin hemen Rabbimize şükretmelidir. Bu gibi olayları da Rabbimiz'in mutlaka bir hayır ve hikmetle yarattığını görmelidir. Çünkü Allah dünya hayatında her insanı zorluklar ve sıkıntılar karşısında nasıl bir ahlak göstereceğiyle denemektedir. Güzel ahlak gösterenlerin ise, hem dünyada hem de ahirette çok üstün bir karşılık göreceklerini vaat etmektedir. Ayetlerde Rabbimiz şu şekilde bildirir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
... Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, |
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde, (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
"İslam" kelimesi, teslim olmanın da kökü olan "selam" fiilinden türemiştir. Bu nedenle "Müslüman olmak", aynı zamanda "teslim olmak" anlamına gelmektedir. Hz. İbrahim (as) kavmiyle olan tüm mücadelesinde Allah'a derin bir bağlılık ve tam bir teslimiyet göstermiştir. Kavmi ne kadar zorlu olursa olsun, onu ne kadar yıldırmaya çalışırsa çalışsın, İbrahim Peygamber (as) coşkulu imanından kaynaklanan büyük bir şevkle Allah'ın dinini yayma sorumluluğunu sürdürmüştür. Öyle ki, gerektiğinde kavminden ayrılıp hicret etmiş, sahip olduğu herşeyi arkasında bırakmıştır.
İnsanları karanlıklardan nurlara çıkarmak için elçilik makamıyla şereflendirilmiş kutlu elçiler, Allah'ın tüm kainatı ve tüm insanların hayatını bir kader ile yarattığını, yaşadığımız ve yaşayacağımız her olayı ezelde Rabbimizin tespit ettiğini çok iyi bilirler. Bu nedenle de onlar Allah'a teslimiyetli, katıksızca Allah'a yönelen, O'nun emirlerine gönülden boyun eğen mübarek kimselerdir. İman sahipleri de Allah'ın Kuran ayetleriyle haber verdiği kader gerçeğini çok iyi düşünmeli, Allah'ın yarattığı kadere razı ve teslimiyetli olarak yaşamalıdırlar.
... İman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. |
Merhamet sahibi, yumuşak huylu, şefkatli, sevgi dolu ve bağışlayıcı olmak, Allah'ın Kuran ayetlerinde övdüğü mümin özelliklerindendir. Rabbimiz ayetlerinde Hz. İbrahim (as)'ın da yumuşak huylu olduğunu haber vermektedir:
... Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
İman edenler Rabbimiz'e duydukları coşkulu sevginin bir tecellisi olarak, Allah'ın razı olacağı gibi bir kul olmak ve ayetlerde bildirilen güzel ahlaka sahip olmak için çok ciddi çaba sarf ederler. Yumuşak huylu, merhametli ve şefkatli olmak Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde de çok sık üzerinde durulan ahlak özellikleridir. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
Rıfk (yumuşaklık, mülayimlik) bir şeye girdi mi, onu mutlaka tezyin eder, bir seyden de çıkarıldı mı, onu mutlaka kusurlu kılar.16
Kalbinin yumuşamasını sever misin? Yetime merhamet et, onun başını okşa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar. 17
Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız...18
Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez.19
Allah Kuran'da diğer peygamberlerin de bu üstün vasıflara sahip olduklarını haber verir. Örneğin Medyen halkına elçi olarak gönderilen Hz. Şuayb (as) için kavminin "... Sen gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın" (Hud Suresi, 87) dediği bildirilir.
Allah'ın "Hadi" (hidayet veren) sıfatı bütün peygamberlerde olduğu gibi Hz. İbrahim (as)'da da hayatı boyunca en güzel şekilde tecelli etmiştir. Hz. İbrahim (as), Allah'ın kendisini şereflendirdiği peygamberlik makamıyla kendi kavmini hidayete yönelten mübarek bir insan olmuştur. Onları Allah'a bir ve tek olarak iman etmeye davet etmiştir. Aynı şekilde Hz. İbrahim'in soyundan gelen diğer peygamberler de kavimlerini hidayete yöneltmişlerdir:
Ona (Hz. İbrahim'e) İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık. Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi. (Enbiya Suresi, 72-73)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." | |
(Üstte) Resimde Hz. İbrahim (as)'ın yaşadığı yer olarak tanıtılan Urfa Balıklı Göl görülmektedir. Tarihi kaynaklarda Urfa Hz. Adem (as), Hz. İbrahim (as), Hz. Eyüp (as), Hz. Şuayb (as), Hz. Elyasa (as) gibi Allah'ın seçkin ve hayırlı kıldığı peygamberlerin yaşamış oldukları bölge olarak geçer. Çeşitli rivayetlere göre, Hz. İbrahim (as)'ın hayatının önemli bir kısmı da Urfa'da geçmiştir. İbrahim Peygamber (as)'ın Harran'da yaşadığına dair tarihi bir kaynak Muharref İncil'in Resullerin İşleri adlı bölümüdür: O da dedi: Kardeşler ve babalar, dinleyin. Atamız İbrahim Haran'da oturmazdan önce, Mezopotamya'da bulunduğu zaman, İzzetullah kendisine göründü. Ve ona dedi: Memleketinden ve akrabanın yanından çık ve sana göstereceğim memlekete gel. O zaman Kildanilerin memleketinden çıkıp Haran'da oturdu... 20 |
Allah, Kuran'da müminlerin "takva sahiplerine önder olma" yönündeki dualarını şu şekilde haber verir:
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacaklar armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)
Peygamberimiz (sav) de, insanları, en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için çalışmıştır. Enam Suresi'nde Peygamberimiz (sav)'in kavmine yaptığı tebliğ şu şekilde haber verilmektedir:
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Bir hadis-i şerifte en doğru yolun Allah'ın ve Resulü'nün yolu olduğu şöyle belirtilmiştir:
Muhakkak ki, en güzel söz Allah'ın Kitabı'dır. En güzel yol da Muhammed (sav)'in yoludur. 21
"Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. |
Kuran'da peygamberlerin dualarını haber veren birçok ayet bulunmaktadır. Bu dualar Allah'a yakınlaşmak için vesile arayan Müslümanlara çok hikmetli birer örnektir. Peygamberlerin samimi ve ihlaslı dualarını öğrenmek, bu duaları eden mübarek elçilerin üstün ahlaklarını ve manevi derinliklerini anlamaya çalışmak ve Allah'a aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allah'a olan yakınlığının artmasında önemli bir yoldur.
Hz. İbrahim (as)'ın Kuran ayetlerinde haber verilen içten duaları da tüm Müslümanlar için çok güzel hikmetler içermektedir. İbrahim Peygamber (as) Allah'ı, "... Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39) şeklinde yüceltmiş ve kavmine söylediği ayette haber verilen şu sözlerle duanın önemine dikkat çekmiştir.
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)
Hz. İbrahim (as) Allah'tan hüküm ve hikmet istemiş, salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 83)
Hz. İbrahim (as) Allah'tan doğruluk dili istemiştir:
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (Şuara Suresi, 84)
Hz. İbrahim (as) ahiret hayatı için şöyle dua etmiştir:
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme. Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde. Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." (Şuara Suresi, 85-89)
Hz. İbrahim (as) Rabbimiz'den şu şekilde bağışlanma dilemiştir:
"Rabbimiz, inkar edenler için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi, 5)
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." (İbrahim Suresi, 41)
Hz. İbrahim (as) kendisinden sonra dini ayakta tutacak salih bir varis istemiştir:
"Rabbim, bana salihlerden armağan et." (Saffat Suresi, 100)
Hz. İbrahim (as) kendi soyu için dua etmiştir:
"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim Suresi, 40)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut." (İbrahim Suresi, 35)
İçinde bulunduğu şehri güvenlikli kılması ve inananları rızıklandırması için Allah'a dua etmiştir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
Bir iş yaparken, Allah'ın bunu kendisinden kabul etmesi için dua etmiştir:
İbrahim, İsmail'le birlikte Ev'in (Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin." (Bakara Suresi, 127)
Allah'tan kendisini ve soyunu O'na teslim kılmasını, ibadet yöntemlerini göstermesini, tevbelerini kabul etmesini istemiştir:
"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)
"Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitab'ı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin." (Bakara Suresi, 129)
Hz. İbrahim (as) Allah'a samimi bir kalple bağlıdır ve ahiret gününe de kesin bilgi ile iman etmektedir. Bu sebeple dualarındaki ihlası, samimiyeti, teslimiyeti açıkça hissedilmektedir. Müminler de Rabbimiz'e dua ederlerken kendilerine Hz. İbrahim (as)'ın Allah'a olan derin bağlılığını, samimiyetini ve ihlasını örnek almalı, tek dost ve yardımcı olarak sadece Rabbimiz'e yönelmelidirler.
Hayır, kim iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır... |
Rabbimiz Hz. İbrahim (as)'ı Kuran'da, Allah'ı birleyen bir muvahhid olarak bizlere tanıtır:
Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Beni Yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir."
Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 26-28)
Hz. İbrahim (as)'ın tüm iman sahiplerine bıraktığı bu miras tevhid inancıdır. Allah'ın mübarek elçisinin bu mirası, onun sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaşadığını, sadece Allah'ı dost ve vekil edindiğini ve sadece Allah'tan korkup sakındığını bizlere göstermektedir. Hz. İbrahim (as), hayatı boyunca Allah'ı birleyerek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamayı kavmine tebliğ etmiştir. Bakara Suresi'nde Hz. İbrahim (as)'ın vasiyeti şöyle haber verilir:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) (Bakara Suresi, 131-132)
Hz. İbrahim (as)'ın hidayete yönelten elçiliği soyunda da devam etmiş; oğulları Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak (as), torunu Hz. Yakup (as) ve onun oğlu Hz. Yusuf (as) ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya hikmetli öğütlerle ve vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. Kuran'da Hz. Yakub (as)'ın vasiyeti haber verilirken Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Hz. İbrahim (as)'ın ardından gelen diğer peygamberler de kendi soylarına aynı vasiyette bulunmuşlar, Allah'a gönülden teslim olmalarını ve Müslümanlar olarak ölmelerini öğütlemişlerdir. Her kim Hz. İbrahim (as)'ın vasiyetine uyarsa ve sadece Allah'a kulluk edip, tüm hayatını O'nun rızası için sürdürürse, Allah'ın hoşnutluğunu ve sonsuz mutluluk yurdu olan cenneti umabilir.
Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, |
7- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 6883
8- Kitabı Mukaddes, Yakub 2: 20-23
9- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, 236
10- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 397
11- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 447
12- İmam Nevevi, Riyaz'üs-Salihin, cilt 1, s. 166
13- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 91-13
14- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 305
15- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Ebu Davud, cilt 9, s. 203
16- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt 7, s. 292
17- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9
18- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10
19- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, s. 293
20- İncil, Resullerin İşleri, 7/2-3
21- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 338