De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?" |
Eğer Allah dileseydi, bir anlık gülümsememiz onlarca yıl alabilirdi. Yemek yiyebilmemiz, hareket edip düşünebilmemiz, konuşabilmemiz için yıllarca beklememiz gerekirdi. Eğer Allah dileseydi, bu kitabın tek bir sayfasını çevirmeye, hatta bunu yapmak için tek bir parmağımızı kaldırmaya ömrümüz bile yetmeyebilirdi.
Elbette sistemlerimiz bu ağırlıkta çalışmıyor, istediğimiz an gülümseyebiliyor, yürüyüp koşabiliyor, sınırsız düşünebiliyor, saliseler içinde göz kırpabiliyor, yapmayı planladığımız hemen her şeyi istediğimiz an gerçekleştirebiliyoruz. Çünkü Yüce Allah, kusursuzca var ettiği bedenimizin, işlevlerini hızlı bir şekilde yerine getirmesini sağlayan bir sistemi bize nimet olarak vermiştir. Bu sistemin en önemli elemanlarından biri olağanüstü yapıları ile enzimlerdir.
Bir enzim, içinde mikroskobik boyutta yüzden fazla yapı taşının üç boyutlu bir şekilde birleştiği, insan aklının zorlukla çözebileceği kadar detaylı, kimyasal bir mucizedir. Vücuttaki görevi, tüm işlemleri "hızlandırmaktır". Gözümüzü kırpabilmemiz, elimizi hareket ettirebilmemiz, görebilmemiz, besinleri sindirebilmemiz, kısacası yaşayabilmemiz için enzimler gereklidir. Vücudumuzdaki enzimlerden biri tümüyle işlevini yitirse, yaşamımız sona erer.1
Siz bu yazıları okurken enzim denen kimyasal makinelerden milyarlarcası görev başındadır. Aynı anda sayısız işlem yaparak, sizin yaşamanız için gereken sayısız fonksiyonu harekete geçirmektedirler. Enzimler bedeninizde bir olayı başlatmadıkça, değil bu satırlarda yazılanları anlamanız, bunları okuyabilmeniz, gözlerinizi bir harften diğerine çevirebilmeniz, hatta bu esnada nefes alabilmeniz bile mümkün değildir. Bir buruna, nefes borusuna, akciğerlere, oksijen taşıyan kan hücrelerine, kısacası nefes alabilmek için gerekli tüm donanımlara sahip olabilirsiniz. Ama eğer bedeninizdeki enzimler işlevsizse, nefes almayı başarabilmeniz mümkün değildir.
Allah'ın rahmeti ile böyle üstün yardımcılara sahibiz. Allah'ın dilemesiyle onlar bedenimizde hiç durmadan faaliyet halindeler. Yine Allah'ın rahmeti nedeniyle onlar yaşayabilmemiz için birer sebeptirler. Eğer onlar olmasaydı, bizleri hayatta tutan milyonlarca sebepten sadece biri devreden çıkacak ve yaşamımız sona erecekti. Bu kitapta, size enzimlerin mucizevi yapıları ve işlevleri hakkında detaylar verilirken, Allah'ın şanını yüceltmek amaçlanmaktadır. Gözle görülmeyen bir proteinin; bir insanın yaşamasına veya yaşamının son bulmasına vesile olabilmesi Allah'ın eşsiz bir sanatıdır. Rabbimiz enzim denen mikroskobik yapıları sebep kılarak, insan üzerindeki hakimiyetini bizlere göstermektedir. Allah ayetinde bu önemli gerçeği insanlara şöyle hatırlatır:
Sadece tek bir adım atmak istediğimizde bedenimizde gerçekleşen olaylar hayranlık uyandırıcıdır. Beynimizin içinde sayısız sinir hücresi, bacağımızı hareketlendirmek için minik elektrik akımları göndermeye başlar. Bu akımlar omurilik soğanı ve omurilik aracılığıyla beyinden vücudun diğer kısımlarına, ardından da bacağımıza iletilir. Beynimizden yola çıkan bu elektrik akımı bacağımıza vardığında, o bölgede bulunan kas hücrelerinin kasılmasına ve dolayısıyla bacağımızın hareket etmesine sebep olur. Bütün bu olaylar neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşirken aynı anda da hem gözlerimizden, hem bacağımızdan ve diğer duyularımıza hitap eden her bölgeden beynimize süratli ve kesintisiz bilgi akışı devam etmektedir. Aynı anda beyin, bacağımızın hareket etmesi için verdiği emrin ve ardından gerçekleşecek olan hareketin işleyişini de kontrol etmektedir.
Sadece bir adım atabilmek için gerçekleşen olaylar, yukarıdaki paragrafta oldukça yüzeysel anlatılmıştır. Ancak bilinmesi gereken, bu olayların tümünün ancak enzimlerin varlığı ile gerçekleşiyor olmasıdır.
Çok uzun yıllar enzimler konusunda araştırma yapmış olan Dr. Edward Howel, enzimlerin insan için önemini ve etkilerini şu sözlerle özetler:
Enzimler yaşamı mümkün kılan parçalardır. İnsan bedeninde gerçekleşen kimyasal reaksiyonların her biri için gereklidirler. Enzimler olmadan hiçbir mineral, vitamin veya hormon görev yapamaz. Bedenimiz, organlarımızın tümü, dokularımız ve vücuttaki her hücre metabolik enzimler tarafından çalışır. Onlar, bedenimizi protein, karbonhidrat ve yağlardan inşa eden işçiler gibidir. Tıpkı evimizi inşa eden işçiler gibi. İnşayı gerçekleştirmek için hammaddeniz olabilir ama işçiler (enzimler) olmadan işe başlayamazsınız bile.2
Enzimler, bir hücreyi bir düzen içinde çalışan son derece gelişmiş minyatür bir fabrika haline dönüştüren proteinlerdir. Şu ana kadar tanımlanmış 2000 kadar enzim vardır.3 Sadece damarlar 98 ayrı enzim tarafından kontrol edilmektedir. Kalbin, beynin veya karaciğerin ise kaç enzim tarafından kontrol edildiği henüz saptanamamıştır.4 Enzimler, hücre içinde sayısız reaksiyonu harekete geçirir, gerektiğinde durdurur, moleküllerin şekillerini değiştirir, yeniden meydana getirir veya yok ederler. Ancak kendileri bozulup değişmezler. Yapmaları gereken işlemleri yerine getirmelerinin ardından, yeni görevleri gerçekleştirmek için hazırdırlar.
Yaşadığımız her an, attığımız bir adımda, gülümsemek istediğimizde, yemek yediğimizde, sürekli olarak enzimlere ihtiyacımız vardır. Sadece tek bir adım atabilmek için moleküler seviyede gerçekleşen olaylar gerçekten hayranlık uyandırıcıdır. Bu moleküler hareketliliğin baş kahramanı olan enzimler, Allah'ın yarattığı birer mucizedir. |
Enzimler katalizör görevi görürler. Bir kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artırırlar. Bunu daha iyi anlayabilmek için kataliz işleminin ne olduğunu anlamakta fayda vardır. Bir maddeyi enzimlerin olmadığı bir ortamda parçalayabilmek için aşırı ısı, şiddetli asidik veya bazik ortam gibi çok yoğun şartlar ve yüksek enerji gerekmektedir. Buna aktivasyon enerjisi denir. Laboratuvarda aktivasyon enerjisinin sağlanması oldukça zorlu koşullara bağlıdır. En önemli şart ise yüksek ısıdır. Ancak hücre içinde binlerce reaksiyon aynı anda gerçekleşir ve aktivasyon enerjisi ısı ile sağlanamaz. Çünkü bu kadar yüksek ısı hücre içinde gerçekleşen tüm reaksiyonları olumsuz etkileyip tamamen bozar. Isıya maruz kalan hücre, sitoplazmasını tümüyle kaybeder. Dahası ısı, hidrojen bağlarını parçalar, DNA kopyalanmasını olumsuz şekilde etkiler ve hücre içinde daha birçok sistemin devre dışı kalmasına neden olur. Dolayısıyla hücre içinde sürekli olarak gerekli olan aktivasyon enerjisini ısı ile sağlamak mümkün değildir. İşte, canlı organizmalar içinde reaksiyonların, yüksek ısı gibi şartlara gerek kalmadan gerçekleşebilmeleri için enzimler gereklidir. Çünkü enzimler, reaksiyonlar için gereken aktivasyon enerjisini düşürürler. Kataliz, bu enerjinin düşürülmesi ile gerçekleşen işlemdir.5
Enzimler kataliz işlemini, reaksiyona girdikleri moleküllerle geçici bir birliktelik kurarak yaparlar. Bu geçici birliktelik, mevcut kimyasal bağları zayıflatır ve yenilerinin oluşmasını sağlar. Dolayısıyla reaksiyonun oluşması için az bir miktar dışında enerji kullanılmamaktadır.6 Enzimler bu yolla, katıldıkları reaksiyonları, katalize edilmemiş reaksiyonlara göre 1 milyon ila 1 trilyon kat hızlandırırlar.7 Tek bir enzim molekülü, birbiriyle aynı on binlerce molekülü tek bir saniyede katalize edebilir. Kimyacıların yüksek sıcaklık, parçalayıcı asitler ve özel araçlarla yapmayı ancak başarabildikleri işlemleri enzimler o kadar kolay ve seri bir şekilde yaparlar ki, ne asite, ne özel araçlara, ne basınca, ne yüksek sıcaklığa ve ne de uzun bir zamana ihtiyaçları vardır. Az miktarda ısı üretmek suretiyle bir saniyeden çok daha kısa bir zaman içinde görevlerini hatasız şekilde yerine getirirler. Bu özel proteinler; yağları işler, şekerin yapısını değiştirir, nişastayı parçalar, yeni besin maddeleri oluşturur, artıkları atar ve kanı temizlerler. Aynı zamanda yaşlanmayı geciktirir, bağışıklık sisteminin direncini artırır, hafızayı güçlendirir, kasları meydana getirir, ciğerlerden karbon dioksiti temizlerler.8 Enzimler, insanı yaşatmak için sürekli olarak uğraşan özel yardımcılar gibi görev yaparlar.
A. Ürün A | AB. Ürün AB | 1. Substrat | 4. Enzim 3 |
Enzimler, bir kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran katalizörlerdir. Laboratuvar ortamlarında yoğun şartlar ve yüksek enerji ile gerçekleştirilebilecek bir işi, onlar saliseler içinde zahmetsizce gerçekleştirirler. | Enzimler, çeşitli şekillerde reaksiyonlara girer ve bunun sonucunda, yepyeni bir ürün meydana getirirler. Yağları işler, nişastayı parçalar, yeni besin maddeleri oluştururlar. Enzimler, insanı hayatta tutabilmek için uğraşan özel yardımcılardır. |
Enzimler, tüm vücut fonksiyonlarının çalışması için gereklidirler. Dolayısıyla enzimlerin varlığı da fonksiyonları da büyük bir komplekslik içerir. Bu durum, tüm canlılığın bir seri tesadüfi aşamalarla kendi kendine meydana geldiğini iddia eden evrim teorisi için büyük bir problemdir. Çünkü evrimciler, yaşamın tesadüflerle gelişim gösterdiğini iddia ederken, bunu sağlayan yapıların "basit" oldukları varsayımından yola çıkarlar. Ancak her geçen gün insan bedenine ait yepyeni kompleksliklerle karşılaşmaları, evrimcilerin çözümsüz problemler listesini daha da uzatmakta, yaratılış gerçeğine karşı geliştirilmiş evrim teorisini sürekli olarak geçersiz kılmaktadır. Bu önemli gerçeğin farkında olan Cambridge Üniversitesi'nden evrimci Dixon ve Webb, evrim teorisi için en büyük zorluklardan birini oluşturan enzimler ile ilgili olarak şu tanımı yapmaktadırlar:
Enzimlerin temelini içeren her şey, hayatın temeli gibi –ki bunlar temelde aynı şeylerdir- zorluklarla doludur. Enzimlerin ortaya çıkışının, yani Hopkins'in tabiriyle yaşamın ortaya çıkışının, evrenin tarihindeki en olağandışı ve en anlamlı olay olduğunu söyleyebiliriz.9
Dixon ve Webb'in "zorluk" olarak tanımladıkları şey, evrimin açıklayamadığı komplekslikler ve mükemmelliklerdir. Bir evrimci için enzimin sahip olduğu olağanüstü kompleksliğin hiçbir açıklaması yoktur. Çünkü bu üstün eserin tek Yaratıcısı Allah'tır ve Allah, tüm varlıkları kusursuz şekilde yaratandır.
Bir evrimci biyolog olan Frank Salisbury de, enzimlerdeki -evrimcilerin açıklayamadığı- bu üstün kompleksliği şu sözlerle ifade etmiştir:
Artık hücrenin düşündüğümüzden çok daha kompleks olduğunu biliyoruz. İçinde binlerce fonksiyonel enzim bulunmaktadır. Bunların her biri kendi başına kompleks birer makinedir. Dahası her enzim, DNA'nın bir parçası olan bir gene karşılık olarak ortaya çıkmıştır. Gende bulunan bilginin içeriği –genin kompleksliği– onun kontrol ettiği enzim kadar büyük olmalıdır.10
1. Amino Asitler | 3. Oksijen | 5. H2O | 7. CO2 |
Tesadüflerin yaratıcı gücü olduğuna inanan evrimciler, çok büyük variller alsalar. Bu varillerin içine, bir canlıyı oluşturmak için gerektiğini düşündükleri ne kadar madde varsa koysalar. Daha sonra varili ısıtsalar, soğutsalar, üzerine yıldırımlar düşürseler. Bu karışımın başında milyarlarca hatta trilyonlarca sene, birbirlerine vasiyet ederek nöbet tutsalar. Ve hiçbir şeyi tesadüflere bırakmadan, karışımın her anını kontrol etseler. Bir canlının oluşması için hangi şartların var olması gerektiğine inanıyorlarsa hepsini kullanmakta serbest olsalar... Bu varilin içinden tek bir hücreyi bile çıkaramazlar. Atları, kelebekleri, çiçekleri, ördekleri, kuşları, kirazları, limonları, baykuşları, karıncaları çıkaramazlar. Ne işlem yaparlarsa yapsınlar bu varilden kendisini mikroskop altında inceleyen bilim adamlarını, düşünen, akleden, muhakeme eden, heyecanlanan, sevinen, özleyen insanı kesinlikle meydana getiremezler. |
Bu çok önemli bir bilgidir. Enzimler, Allah'ın dilemesiyle genlerin kontrolünde oluşan ve yine onların kontrolünde hareket eden proteinlerdir. Dolayısıyla genlerin sahip oldukları komplekslik de enzimlerdeki kadar büyük olmalıdır. Genlerin sahip oldukları kompleksliği ise şu sözlerden hatırlayabiliriz:
Örneğin bizlere, genin içerdiği bilginin onun kontrol ettiği enzimler kadar büyük olması gerektiği söyleniyor. Orta büyüklükteki bir protein yaklaşık olarak 300 amino asit içermektedir. Bu protein bir DNA geni tarafından yapılır ve bunun da kendi zincirinde 1000 nükleotidi olması gerekmektedir. Bir DNA zincirinde dört tip nükleotid bulunması gerektiğine göre, 1000 tane bağlantısı olan bir genin ortaya çıkışı 41000 farklı şekilde olabilir. Bunun anlamı 4'ün ardından gelen bin tane sıfırdır. Bütün bu komplekslik sadece basit bir canlı varlığın meydana gelişi içindir.11
Evrimciler, canlılığı oluşturan her bir yapının, uzun ve ağır aşamalar sonucunda, çeşitli hayali mekanizmalar yoluyla tesadüfen şekillenip oluştuğunu iddia ederler. (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Hayatın Gerçek Kökeni, Harun Yahya) Oysa evrimcilerin, evrimleştirici bir unsur olarak öne sürdükleri mutasyon ve doğal seleksiyon mekanizmalarının herhangi bir evrimleştirici özelliği yoktur. Şimdiye kadar bir canlının, yapısındaki herhangi bir organelin evrimleşip değiştiği ve başka bir canlıya fayda sağlayacak yeni bir yapı haline geldiği gözlemlenmemiştir. Dahası, genetik, tıp, biyoloji ve mikrobiyoloji bilimleri, bir canlının protein veya genlerindeki herhangi bir değişimin, o canlının genetik bilgisinde kopmalar, bozulmalar ve ciddi hasarlar meydana getirdiğini kesin olarak ortaya çıkarmış ve herhangi bir genin veya proteinin, tamamen farklı fonksiyonlara sahip başka genlere ve proteinlere dönüşümünün imkansızlığını açıkça göstermiştir. Evrimcilerin, tümüyle kontrolsüz şartlar altında tesadüfen meydana geldiğini iddia ettikleri proteinler ise, henüz laboratuvar ortamında bile oluşturulamamıştır. Günümüz koşullarında, günümüz teknolojisi ve imkanlarıyla, tam kapasiteli laboratuvarlarda en nitelikli bilim adamlarının oluşturamadıkları böylesine kompleks bir yapının, kendi kendine, rastgele aşamalarla oluşması, kesin olarak imkansızdır.
Enzimler de birer proteindir ve tesadüfen meydana gelmesi imkansız olan bir genin içerdiği olağanüstü bilgilerle oluşan ve Allah'ın dilemesiyle söz konusu genin kontrolü altında işleyen kompleks yapılardır. Dolayısıyla enzimlerin de tesadüfen meydana gelebilmeleri imkansızdır, içerdikleri bilgi oldukça büyüktür. Cambridge Üniversitesi'nden matematikçi ve astronom Sir Fred Hoyle, bir evrimci olmasına rağmen, enzimlerin tesadüfen meydana gelemeyecekleri gerçeğini şu şekilde özetlemiştir:
Eğer maddenin, organik sistemleri hayata sürükleyen temel bir prensibi varsa, bunun varlığı laboratuvarda kolaylıkla gösterilebilmelidir. Örneğin ilkel çorbayı gösterebilmek için bir yüzme havuzu edinebilirsiniz. Bunu biyolojik temeli olmayan istediğiniz kimyasal ile doldurabilirsiniz. Bunun üzerine veya içine istediğiniz gazı pompalayabilir ve onu hoşunuza giden herhangi tip bir radyasyona maruz bırakabilirsiniz. Deneyi bir sene kadar sürdürebilir ve 2000 enzimden kaç tanesinin oluştuğunu gözlemleyebilirsiniz. Ben size cevabı verebilirim, böylelikle deney için gereken zaman, zahmet ve harcamadan kurtulursunuz. Deney sonunda, amino asitlerin ve diğer basit organik kimyasalların oluşturduğu katranlı bir çamur dışında elinize hiçbir şey geçmeyecektir. Bu konuda nasıl bu kadar kendime güveniyorum? Eğer bunun tam tersi olsaydı, bu deney çoktan yapılırdı ve bütün dünyada oldukça ünlü ve tanınmış bir deney olurdu. Ve bunun maliyeti, insanın Ay'a ayak basması için gereken maliyet dikkate alındığında oldukça önemsiz kalırdı.12
Üç boyutlu enzim molekülünün katlanmış polipeptid zincirinin yapısı. | Enzimler, çeşitli kimyasallarla bir araya gelir, onları müthiş bir hızla reaksiyona sokar, sonra bulundukları yerden ayrılırlar. Artık ortaya yepyeni bir ürün çıkmıştır. Enzimlerin bu özel becerisi, yaşamın devamlılığına vesile olur. |
Evrimciler, Fred Hoyle'un bahsettiği şartların isterlerse çok daha fazlasına sahip olsunlar, dilerlerse böyle bir deneyi istedikleri sayıda laboratuvarda denesinler, bu deneye var olan tüm organik maddeleri, diledikleri gazları, diledikleri kimyasalları eklesinler, bunu diledikleri kadar dış etkene maruz bıraksınlar, dilerlerse içine proteinlerin yapı taşı olan amino asitleri de dahil etsinler ve tüm bunları koydukları varilin başında, birbirlerine vasiyet ederek, yüzyıllar boyunca beklesinler... Bu varilin içinden bir canlıya ait tek bir enzim bile çıkaramazlar. Evrimcilerin, bir canlı bedenine ait tek bir proteinin oluşumu için kanıt olarak öne sürebilecekleri böyle bir deney, bu konu ile ilgili getirebildikleri tek bir delil yoktur. Enzimler konusunu incelerken bu önemli gerçeği sürekli olarak akılda tutmak gerekmektedir. Çünkü tek bir enzimin varlığı, evrim safsatasını tamamen ortadan kaldıracak çok önemli bir gerçek ve Allah'ın yüce gücünü ve kudretini sürekli olarak sergileyen önemli bir delildir.
Enzimler, organizmada hemen hemen bütün kimyasal tepkimelere katılırlar ve onları olağanüstü şekilde hızlandırırlar. İşlem sonunda tepkimeye girdikleri ilk halleri ile tepkimeden çıkarlar, yani bozulmazlar. Reaksiyon meydana geldikten sonra, yeni oluşan moleküller enzimden ayrılır ve enzim yeni reaksiyonlara girmek üzere yoluna devam eder. Enzimlerin bu özellikleri oldukça önemlidir. Bu şekilde enzim, bir hücre içinde sayısız reaksiyona girebilmekte ve canlı organizmayı hayatta tutabilmektedir. Her bir hücrede, her dakika, birkaç yüz bin reaksiyon bu şekilde hiç durmadan gerçekleşmektedir.13
İnsan bedenindeki yaklaşık 2000 farklı enzimin her biri belli bir kimyasal reaksiyonu katalize edebilir. Farklı görevler üstlenmiş olan hücreler, farklı enzim türlerine sahiptirler. Hücreler sadece kendi gereksinimleri olan reaksiyonları gerçekleştirecek enzimlerle çalışırlar. Dolayısıyla, bir hücrenin üretebileceği belirli enzimler, o hücrenin faaliyet ve fonksiyonlarının tespit edilmesinde önemli bir unsurdur.
Fred Hoyle, enzimlerin şaşırtıcı gücü ile ilgili olarak şu hesaplamayı yapmıştır:
Hücre için gerekli olan 2000 kadar enzimin meydana gelme olasılığı 1040.000'de birdir. Bu, en kompleks 'çorba' ile en basit hücre arasında büyük bir kavramsal uçurum ortaya koymaktadır. Bunu kabul etmek için mantığı devreden çıkarmanın gerekmesi oldukça dramatiktir.14
Yeryüzünde canlılara ait tüm yapılar, farklı derecelerde kompleksliklere sahiptirler. Ve bu yapılar, sahip oldukları kompleksliklerle birlikte yalnızca kusursuz bir yaratılışı gösterirler. Canlılar; iş bölümü içinde çalışan, birbirleri ile sürekli iletişim halinde olan, birbirlerine bağımlı hareket eden ve harikalar gerçekleştiren moleküler mucizelere sahiptirler. Bunların şuurlu hareket etmeleri, hangi hücrede çalışacaklarını bilmeleri, neyi ne kadar hızlandıracaklarını belirlemeleri, kaç reaksiyona gireceklerini önceden kararlaştırabilmeleri mümkün değildir. Bu mümkün olmamasına rağmen enzimler hata yapmazlar, çünkü ilhamla hareket ederler.
Onlara yapmaları gerekeni sürekli olarak ilham eden, onları yaratmış ve sürekli olarak da yaratmakta olan Allah'tır. Allah, bir insana beden ve ruh verdiği ve onu tüm organlarıyla, duyularıyla eksiksiz yarattığı gibi, insanın hücrelerinde gerçekleşen olağanüstü olayları da aynı mükemmellikte yaratmıştır. İşte bu nedenle hücre içindeki diğer sistemler gibi enzim sistemi de kusursuz işlemektedir. Allah'ın dışında bunları yaratabilecek hiçbir güç yoktur ve Allah bunu bir ayetinde şöyle haber vermiştir:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83) |
Enzimler birer proteindir, dolayısıyla protein yapısındadırlar. Bu, enzimler için belirlenmiş oldukça özel bir yapıdır. Çünkü enzimler, proteinlere has bir nitelik olan üç boyutlu yapı özelliklerine sahiptirler. İşte bu nedenle diğer moleküllerle rahatlıkla birleşir, reaksiyonlara dahil olabilirler. Enzimler, diğer proteinlerden de sahip oldukları üç boyutlu yapı ile ayrılırlar. Proteinlerin yapı taşları amino asitler olmasına rağmen, bir proteine veya bir enzime karakteristik özelliğini veren şey, sahip oldukları amino asitlerin sırası, sayısı ve peptid bağı denilen ve iki amino asiti birleştiren bağların özelliğidir.15 Amino asitlerin özelliklerine ve dizilimlerine göre enzimin etki edeceği reaksiyonlar ve hızları belirlenmiş olur. Peki bir enzimin hangi amino asitlerden oluşacağını ne belirler? 100 amino asitten oluşan bir enzimi düşünelim. Canlı organizmalarda 20 farklı çeşit amino asit olduğuna göre amino asitlerin 100'ü, 10020 farklı şekilde sıralanabilir. Ancak bu dizilimlerden sadece bir tanesi enzim oluşturabilecektir. Buradaki doğru sıralamayı Allah'ın dilemesiyle genler belirler. Enzimler, daha önce de belirttiğimiz gibi genler tarafından düzenlenir ve kontrol edilirler. İster hücrenin yapısında yer alacak olsun, isterse enzim aktivitesi gösterecek olsun bütün proteinler, genler tarafından kodlanır. Genler sentezlemiş oldukları enzimlere hangi görevleri üstlenmeleri gerektiğini de bildirir, yani onları şifrelerler. Bu şifre, enzimlerin hangi reaksiyonlara girmeleri gerektiğini belirler. Enzimler, bu bilgiler doğrultusunda reaksiyona sokacakları moleküllere yönelirler.
Burada şunu hatırlatmakta fayda vardır. Enzimler de, enzimlere şifre ileten genler de bilinçli varlıklar değildirler. Genlerin ve onlardan bilgi alan enzimlerin tek başlarına hareket edebilmeleri, bir şeyi düşünüp kararlaştırabilmeleri, kendilerine ait özel şifreler üretebilmeleri mümkün değildir. Onlar şuurlu varlıklar değildirler. Protein ve yağlardan oluşurlar ve bir insan bedenini yaşatabilmek için nelerin gerektiğini, bir reaksiyona nasıl müdahale edeceklerini, hatta bir reaksiyonun ne işe yaradığını bilmelerine imkan yoktur. Tesadüfen kompleks bir yapı kazanamaz, tesadüfen her saniye binlerce reaksiyonu hızlandıramazlar. Ama onlar, şuurları olmamasına rağmen, her hücrede mucizevi işlemler gerçekleştirirler; çünkü kendilerini yaratan Allah'a boyun eğmişlerdir. O'na itaat ederler. O'ndan gelen ilhamla hareket ederler. Bu satırları okurken, bu gerçek mutlaka akılda tutulmalıdır.
Enzimler, genler tarafından düzenlenir ve kontrol edilirler. Genler ürettikleri enzimlere görevlerini bildirir, yani onları şifrelerler. Dolayısıyla, enzimlerin kompleksliği, genlerin içerdiği bilginin kompleksliği kadar büyük olmalıdır. Bu gerçek, genlerin varlığını açıklayamayan evrimcilerin, enzimler konusunda da açıklamasız olduklarını açıkça göstermektedir. | Enzimler, üçüncül yapıya sahip proteinlerdir. Proteini oluşturan amino asitler katlanıp bükülerek enzime özel bir şekil kazandırmıştır. Enzimlerin görevleri, sahip oldukları bu üçüncül yapılardaki katlanıp bükülmeler sonunda belirlenmektedir. 1. gen |
Genler, hem hücre içindeki proteinleri hem de enzim görevi gören proteinleri kodlarlar. Peki, ürettikleri proteinin enzim görevi görme, yani kimyasal tepkimelere katılıp onları milyonlarca kez hızlandırma özelliğini belirleyen nedir? Kimyasal olarak bu, amino asitlerin kimyasal yapılarındaki özelliklerle açıklanabilir. Amino asitler, bir tane karbon atomuna bağlanmış bir amino grubu (-NH2), hidrojen, karboksil grubu (-COOH) ve bir de farklı moleküllerden meydana gelebilen değişken yan gruptan (-R) oluşurlar. Amino asitleri birbirlerinden farklı kılan şey, taşıdıkları yan grupların büyüklük, şekil, elektrik yükü, suya duyulan ilgi ve aktiflik açısından farklı olmalarıdır. Enzimleri oluşturan amino asitlerin özelliği ise, birbirleriyle etkileşmeleri, bunun sonucunda da üç boyutlu özel bir yapı kazanmaları ve zincirin eğilip bükülmesini sağlamalarıdır. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz:
Proteinleri oluşturan amino asitlerin diziliş şekilleri, proteinlere çeşitli özellikler verir. (bkz. Protein Mucizesi, Harun Yahya) Buna göre proteinler, birincil, ikincil, üçüncül ve dördüncül yapılar kazanırlar. Birincil yapıda düz bir polipeptid zinciri söz konusudur. İkincil yapıdan itibaren üç boyutlu bir şekil kazanan proteinlerin fonksiyonları bu üç boyutlu şekle göre belirlenir. İkincil yapıda polipeptid zincirleri aynı yatay düzlemde paketlenir ve proteine heliks şeklini kazandırır. Üçüncül yapıda söz konusu heliks yapı bükülerek ve paketlenerek özel bir şekil alır. Dördüncül yapıda ise, oluşan bütün alt gruplar da bir araya gelerek daha kompleks bir yapı meydana getirirler.
Enzimler, üçüncül (tersiyer) yapıya sahip olan proteinlerdir. Dolayısıyla üç boyutludurlar ve proteini oluşturan amino asitler katlanıp bükülerek enzime özel bir şekil vermiştir. Bu şekil büyük bir öneme sahiptir, çünkü bu şekle bağlı olarak enzimler, yaşamamızı sağlayan pek çok fonksiyonun meydana gelmesine vesile olurlar. Üç boyutlu üçüncül yapı, polipeptid zincirlerinin katlanması, düğümlenmesi veya kendi etrafında dönmesi gibi özellikler, enzimlerin de kendi içlerinde çeşitlenmelerini sağlar.
Bir enzimin sadece sahip olduğu üç boyutlu şekil, onun kanı pıhtılaştıran veya besinleri sindiren bir enzim olduğunu belirlemektedir. Bu gerçek, Allah'ın yarattığı mükemmel canlılıktaki, hayranlık uyandırıcı detaylardan biridir. | 100 amino asitlik tek bir enzim molekülünün tesadüfen doğru şekli bulabilmesi için bütün kombinasyonların denenmesi, 20 milyar yıl alacaktır. Bu, evrenin yaşından bile fazladır. |
Üçüncül yapının bir enzime verdiği başka ayrıcalıklar da vardır. Proteinlerin birincil yapısı sadece kovalent bağlardan oluşur. Bu kuvvetli bağlar, sonraki yapılarda gitgide azalmaktadır. Dördüncül yapıda ise hiç kovalent bağ yoktur. Enzimleri oluşturan üçüncül yapıdaki kovalent bağlar ise sadece komşu zincirlerin yakın bölümlerinde meydana gelir. Bu durum, enzimin moleküllere bağlanarak reaksiyonlara girebilmesi için sadece yüzey bölümlerinin sıkıca bağlanmalarını sağlamaktadır ve bu bağlantının kopmaması için söz konusu kuvvetli bağların varlığı önemlidir.
Bir enzimin sadece sahip olduğu "şekil", onun kanı pıhtılaştıran veya besinleri sindiren bir enzim olduğunu belirleyecektir. Peki bir enzim, bu özel şekle nasıl sahip olur? Ortada milyonlarca farklı ihtimal varken, nasıl olur da enzimler her zaman doğru şekli alırlar? Eğer evrimciler, yeryüzündeki ilk enzimin veya onu oluşturan ilk genin tesadüflerle kendi kendine oluştuğunu iddia ediyorlarsa, bu durumda enzime ait tüm kompleks detaylar gibi enzimin özelliğini belirleyen bu üç boyutlu şeklin gelişimini de açıklamaları gerekmektedir. Dahası, bunu belirlemekle görevli olan genlerin, söz konusu özel yeteneklerine de açıklama getirmeleri gerekmektedir. Eğer söz konusu özel şeklin belirlenişi, tesadüflerle oluşması imkansız olan ama burada oluştuğunu varsaydığımız ilk enzimde deneme-yanılma metodu ile gerçekleşiyor olsaydı, o zaman genel bir hesaplama ile 100 amino asitlik tek bir enzim molekülünün doğru şekli bulabilmek için bütün kombinasyonları denemesi 20 milyar yıl alacaktı.16 Bu ise, evrenin yaşından bile daha fazladır. Söz konusu ihtimal, amino asitlerin şuurlu ve kontrollü olduklarını ve deneme-yanılma gibi sistemli bir metod kullanabildiklerini varsaydığımızda karşımıza çıkan sonuçtur. Amino asitlerin, hiçbir bilinçli metod kullanılmaksızın tamamen tesadüfen bir araya gelerek 100 amino asitlik küçük bir enzim molekülünü meydana getirmeleri kesin olarak imkansızdır. Dolayısıyla, evrimciler için bir enzimin meydana gelişi ve sahip olduğu özel üç boyutlu yapının oluşumu, açıklamasızdır. Yaratılış Araştırma Enstitüsü (Institute of Creation Research) Başkanı Duane T. Gish, bu imkansız ihtimali şu şekilde açıklar:
20 farklı türdeki 100 amino asit 20100 (10130) farklı şekilde dizilebilir. Eğer bunların 1011'i ilkel bir enzimde işlev gösterebiliyorsa ve eğer 5 milyar yıl (yaklaşık 1017 saniye) boyunca her saniye 100 amino asitten bir milyar trilyon (1021) protein molekülü meydana gelirse, gereken dizilime sahip tek bir molekülün oluşma ihtimali 10130/1021x1017x1011 veya 1081'de birdir. Bu sayı sıfıra eşit bir sayıdır.17
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, enzimi oluşturan amino asitlerin tesadüfen doğru dizilimde meydana gelmiş olmaları imkansızdır. Dolayısıyla, tek bir enzimin varlığı ve işlevleri, tesadüfi aşamalarla evrim iddiasını tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Enzimin sahip olduğu aktif bölge, substrat denilen bir molekülle birleşir. Her enzimin birleşeceği substrat, enzime özeldir. 1. Substrate |
Enzimi oluşturan amino asitlerin yapısında değişken yan grupların varlığından bahsetmiştik. Bu yan gruplar, enzimin bir bölgesinde toplanırlar ve üç boyutlu yapısı olan ve "aktif bölge" adı verilen bir alan oluştururlar. Aktif bölge, enzimin ilgili yere bağlanarak gerekli kimyasal işlemleri gerçekleştirdiği, yani aktif olduğu bölgedir.
Enzimin etkileyeceği, yani birleşip reaksiyona gireceği kısım ise substrat olarak adlandırılır. Belirli bir enzimin aktif bölgesi, ancak etkileyeceği moleküle ait substrata uyabilir. Bu substratın başka bir enzimin aktif bölgesi ile birleşmesi mümkün değildir. Enzimlerin sahip olduğu aktif bölgeler iki önemli parçaya sahiptir. Bu bölgelerden bir tanesi substratı tanır, diğeri ise substrata bağlanınca reaksiyonu katalize etmekle görevlidir.
Aslında enzim ve substrat, vücudun içinde birbirlerine tamamen yabancı iki yapıdır. Ama birbirlerini tanımadıkları halde birbirlerine karşı hazırlıklıdırlar. Daha önce birbirini hiç görmemiş olmalarına rağmen, kendilerinden milyarlarca kat büyük bir bedenin içinde karşılaştıkları an, çok sayıda molekül arasından birbirlerini tanır ve hızla birleşirler.
1. Substrat | 6. Enzim/Ürün Kompleksi | 11. Aktif Bölge |
Enzim ve substrat arasında bir anahtar-kilit uyumu vardır. Tek bir kilidin sadece tek bir kapıyı açabilmesi gibi belirli enzimler de belirli substratlarla uyum içinde olabilirler. |
Bu birleşmeyi sağlayan ana etkenlerden biri enzimin üçüncül yapısıdır. Bu özel yapı nedeniyle bükülüp şekil alan molekül, substratın tam olarak yerleşebileceği bir boşluğa sahip olmuştur. Bu, üç boyutlu ve oldukça karmaşık bir geometridir. Ancak bu moleküler kompleks yapıya rağmen, aktif bölge ve substrat birbirlerine mükemmel bir anahtar-kilit uyumu gösterirler. Anahtarın, yani enzimin eksikliği durumunda, kapının kırılarak açılması gerekir ki bu da büyük bir güç yani enerji gerektirdiğinden insan bedeninde mümkün olamamaktadır.
Tek bir kilidin sadece tek bir kapıyı açabilmesi gibi, belirli enzimler de sadece belirli substratlarla uyum halinde olabilirler. Bu uyum, aynı zamanda çok etkileyici bir hız içinde işler. Bu hız o kadar büyüktür ki, bir enzim bazen saniyede 300 substrat ile belirli bir sırayla teker teker birleşir. O maddeyi istenen forma sokar, sonra ayrılır. Bu işlem, kesintisiz olarak insanın ömrü boyunca devam edecektir.
Bir hücre içinde enzimlerin ve substratların sayısı oldukça azdır. Bu durumda enzimler ve onlara uyumlu olan substratlar birbirlerini hücre içinde nasıl bulurlar? Kuşkusuz eğer hücrenin içi durağan bir yapıda olsaydı, aynı ortamda bulunmalarına rağmen enzimlerin substratlarla birleşmesi hiçbir zaman mümkün olmayabilirdi. Ancak hücrenin içi sürekli hareketli olduğu için böyle bir sorun yoktur. Isıdan dolayı meydana gelen hareketlenmeler moleküler düzeyde oldukça büyük ve çeşitlidir. Hücre içinde moleküller bir yerden diğerine doğru sürekli hareket ederler. Molekülleri oluşturan birbirlerine bağlanmış atomlar ise bulundukları yerde titreşirler. Daha büyük moleküller olan proteinler ise, bir saniye içinde yaklaşık bir milyon kere kendi etraflarında dönerler. Hücre içindeki bu şaşkınlık verici hareketlilik tüm moleküllerin sürekli olarak birbirleriyle çarpışmalarına neden olmaktadır.
İşte bu çarpışmalar sonucunda hücre içinde sayıları az olmasına rağmen enzimin aktif bölgesi, kendisine uygun substrat molekülü tarafından her saniye yaklaşık 500.000 kere bombardımana tutulur. Bu bombardıman sonucu enzimin ilgili yüzeyiyle substrat uyuşur ve bu moleküller bir anda enzim-substrat molekülü halini alırlar. Artık reaksiyona girmeye hazırdırlar.18
Reaksiyon - Enzim Kataliz Reaksiyonu | |
A. Raaksiyon 1. Ürünler | 5. İki Substrat Molekülü Arasındaki Çarpışma B. Enzim Kataliz Reaksiyonu |
11. Enzim-Substrat Kompleksi | |
Moleküller sürekli olarak birbirleriyle çarpışma halindedir. Bu çarpışma sonrasında birbirine uyum gösteren substrat ve enzim molekülleri, çok büyük bir hızla reaksiyonu başlatırlar. Saniyeler içinde sayısız reaksiyon gerçekleştirir ve yeni ürünler meydana getirirler. Bunun için enzim sisteminin gerçekten de hayranlık uyandırıcı bir düzeni vardır. Bu düzeni her an var eden, sürekli olarak koruyan, bunların tümünü yaratmış olan Yüce Allah'tır. |
Enzimler, kendilerine uyumlu olsun veya olmasın, karşılaştıkları her substrata çok zayıf bağlarla bağlanırlar. Bunlar hidrojen bağlarıdır. Enzim ve substrat arasındaki hidrojen bağlarının yönlendirici yapısı, o enzim ve substrata kendilerine ait bir şekil, dolayısıyla da bir özellik vermektedir. Ancak enzim doğru substrat ile karşılaştığında ve enzim ile substrat bir kere bir araya geldiğinde, aralarında hidrojen bağlarının dışında yeni bağlar oluşur. Bunlar; Van der Waals, elektrostatik güç ve hidrofobik bağlar gibi çeşitli kimyasal etkileşimlerdir. (Kimyasal bağlar için bkz. Molekül Mucizesi, Harun Yahya) Bu bağlar sayesinde enzim ve substrat arasındaki bağ kuvvetlenir ve ikisinin birbirlerinden ayrılma ihtimalleri azalır.
Karşı karşıya gelen iki molekülden eğer biri diğerinin substratı değilse, bu durumda şartlar daha farklılaşır. Çarpışan iki molekül, adeta birbirleriyle birleşmeye çalışırcasına aralarında zayıf bir bağ kurarlar. Bu bağlar birbirleriyle az çok uyuşan küçük yüzeyler arasında meydana gelir. Açığa çıkan enerji dikkate değer seviyede değildir. Enzim, söz konusu substratın kilidi açacak anahtar olmadığını anladığı an, aradaki zayıf bağları koparır ve hızlıca ondan uzaklaşır. Bu, önemli bir önlemdir. Birbirleri ile uyuşmayan moleküller arasında yanlış ve istenmeyen bağlar kurulması bu şekilde engellenmiş olur.19
Birbirine uyuşan enzim ve substratlar da tedbirlidirler. Son yapılan araştırmalar, tıpkı bir eldivenin ele giyildiğinde elin şekline uyum sağlaması gibi, substrata uyum sağlamak için enzimlerin çok hafifçe şekil değiştirebildiklerini göstermiştir.20
Burada şuurlu iki varlık gibi anlattığımız yapılar, yalnızca iki moleküldür. Görme, duyma, birbirleriyle haberleşme ve bir şeye karar verme yetenekleri yoktur. Bir insan bedeninde onların başarısıymış gibi görünen her şey, gerçekte onları her an kontrolü ve denetimi altında tutan -üce Allah'a aittir. Allah dilemedikçe, hiçbir substrat hiçbir enzim ile birleşemez. Hiçbir enzim, insanın yaşama fonksiyonlarını sağlayan işlevler meydana getiremez. Bir enzimin, kendisi için gerekli olan parçayı keşfetmesi, ona uyum gösterip onunla birleşmek için çeşitli yöntemler denemesi ve açıkça akılcı ve şuurlu hareketler sergilemesi, ancak Allah'ın yönlendirmesiyledir. Cansız moleküllerin şuur sergilemeleri, büyük bir mucizedir ve buradaki mucizeyi göremeyenler veya görmek istemeyenler, moleküllere, atomlara, hatta tesadüflere akıl atfederek onlarda bir olağanüstülük ararlar. Oysa gösterdikleri tüm bilimsel çabalar, yeryüzünün tek hakiminin, üstün ve güçlü olan tek Yaratıcı'nın Allah olduğunu ilan etmektedir. Allah, yoktan yaratan ve dilediği varlıkta Kendi sonsuz aklını tecelli ettirendir.
Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.' (Yunus Suresi, 66)
Ya anahtar kilide uymasaydı? Gerekli enzim gerekli yerde olsaydı ama substratla uyuşamasaydı? Enzim, hızlandırılması gereken reaksiyon alanına zamanında yetişseydi ama ilgili moleküllerin yanından geçip gitseydi? Bir düşünelim, bir yaradan akan kanın durdurulması için gerekli enzimler, eğer sırf bu yapı uyuşmazlığı nedeniyle görevlerini yapamasalar, kanın pıhtılaşması hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Hücrelerin yenilenmesi, işlevlerini sürdürebilmeleri, vücut fonksiyonlarının aynı hız ve düzen içinde sürebilmesi için gerekli olan hiçbir reaksiyon gerçekleşemeyecektir. Enzimin istenilen şeyi yapabilmesi için etki etmesi gereken maddeyi yani substratı tanıması, ona tam olarak uyabilmesi gerekmektedir. Ve bir canlı bedeninde, Allah'ın izniyle, bu konuda hiçbir sorun yoktur. Her enzim, birlikte reaksiyona gireceği substratı sorunsuz tanır ve Allah'ın ilhamıyla hareket ettiği için gerçekleşmesi gereken işlemde hiçbir zaman hata yapmaz. Anahtar kilide mutlak surette uyar, reaksiyon mutlaka gerçekleşir.
Enzimin aktif bölgesine yerleşen substrat, yerleştiği bölgenin üç boyutlu moleküler yapısı ile tam bir uyum içindedir. Bu mükemmel sanatın sahibi, alemlerin Rabbi olan Allah'tır. |
Her şey 0.01 mm'lik çapa sahip bir hücrenin içinde gerçekleşmektedir. (Hücrenin büyüklüğü 10-100 mikron arasındadır.) Birbirlerine uyum sağlayan moleküller, bunların aralarındaki kimyasal bağlar, sadece 0.01 mm'lik alanın içindedir. Üç boyutlu yapılar, birbirine bağlanan moleküller, moleküller üzerinde özel geometriye sahip oyuklar ve o oyuklara yerleşebilecek geometriye sahip başka moleküller, hepsi bu ortamdadır. Birbirlerine uyum gösteren, birbirlerinden haber alan, birbirlerinin ihtiyaçlarını belirleyen, zaman ayarı yapabilen, yorulmayan ve karşısına çıkan her molekülü rahatlıkla tanıyabilen moleküller bu ortamda çalışırlar. Tekrar hatırlatmak gerekirse, bu ortam, içinde elektronların hızla hareket edip durduğu, çapı yüz mikrondan daha küçük olan bir hücreden başka bir şey değildir. Bir hücre içinde, insanın tüm yeteneklerini, aklını ve bilgisini aşan, insanın neredeyse hiç ulaşamayacağı kusursuzluğu meydana getiren, asla şaşmayan, hata yapmayan, tümüyle bilinçli bir sistem vardır. Bu bilinç, elbette hücrenin kendisine ait değildir. Hücrenin içindeki birbirinden habersiz, bir atom yığını olan moleküllere, bu şuursuz moleküller arasında gidip gelen yine şuursuz olan enzimlere de ait olamaz. Bu bilinç, tüm bunları barındıran insan bedenine veya insan beynine de ait değildir. Bu bilincin kaynağı, sonsuz akıl ve sonsuz güç sahibi olan Allah'tır ve Allah'ın sonsuz gücü ve aklı, yarattığı her şeyde tecelli eder. O'nun tecellisi; uçsuz bucaksız evren üzerinde de hakimdir, milimetrenin yüzde biri kadar olan bir hücrenin içindeki enzimlerde de. Büyük veya küçük olmaları fark etmez, her birindeki komplekslik, kusursuzluk ve sanat aynı üstünlüktedir. Çünkü Allah hepsini sonsuz ilmiyle yaratır. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle haber verir:
Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya ryeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. |
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter. Eğer dilerse, ey insanlar, sizi giderir (yok eder) ve başkalarını getirir. Allah, buna güç yetirendir. |
Enzimlerin bazıları, genellikle iki parçadan oluşurlar. Bu parçalardan bir tanesi apoenzim, diğeri de koenzimdir. Enzimlerin özelliğini belirleyen kısım, apoenzim kısmıdır. Bir enzimi diğerlerinden farklı hale getiren protein yapısı, yani enzimin içindeki amino asitlerin türleri ve dizilişleri, bu bölgede belirlenmiştir. Koenzim ise enzime katalitik aktivite verir. |
Hücrenin en küçük kısımlarına kadar inen detay, incelik ve komplekslik, enzimleri meydana getiren parçaların her birinde de ayrı ayrı göze çarpar. Moleküllerin oluşturduğu mikro dünya içinde, ancak gelişmiş mikroskoplar altında tespit edilebilmiş olan enzimlerin bile, kendisi gibi kompleks ve şaşırtıcı özelliklere sahip parçaları vardır. Bir enzimi oluşturan, onun çalışmasını sağlayan, ona üç boyutlu bir yapı kazandıran her türlü küçük eleman, enzimin varlığını devam ettirebilmesi için gereklidir. Bu parçalardan herhangi birini ortadan kaldırmak, onların şeklini veya yerini değiştirmek, enzimi işe yaramaz hale getirecektir.
Bazı enzimler basit enzimler olarak isimlendirilirler. Bunların yapılarında sadece protein molekülü bulunmaktadır. Ancak bazı enzimler, iki farklı parçadan oluşurlar. Bu parçalardan bir tanesi apoenzim, diğeri de koenzimdir. Enzimlerin apoenzim kısmı büyük protein moleküllerinden oluşmuştur ve enzimin özelliğini belirleyen bölüm budur. Bir enzimi diğerlerinden farklı hale getiren protein yapısı, yani enzimin içindeki amino asitlerin türleri ve dizilişleri bu bölgede belirlenmiştir.
Koenzim ise enzime katalitik aktive özelliği veren yani enzimin katalizör görevi görmesini sağlayan kısımdır. Apoenzimler, tek başlarına katalizör özelliği gösteremezler. Aynı şekilde, enzime katalitik aktive özelliği vermelerine rağmen, koenzimler de tek başlarına hemen hemen etkisizdirler. Enzimin "enzim" vasfı gösterebilmesi için her iki parçanın da bir arada olması gerekmektedir.
Koenzim, enzimin substrat ile bağlantısını sağlayan kısımdır. Enzimde asıl iş yapan kısım budur. Bütün vitaminler hücrede enzimlerin koenzim kısmı olarak işlev görürler.21 Örneğin A vitamini görme reaksiyonlarını gerçekleştiren enzimin bir parçasıdır. A vitamini, koenzim görevi görerek enzim proteinini tamamlar ve görmeyi sağlayan işlemlerin gerçekleşmesi için reaksiyonları devreye sokar. Görme işlevini sağlayan tüm mekanizmalar bir arada olsa bile A vitaminin eksik olması durumunda, gece körlüğü ortaya çıkar.22 C vitamini ise, dokularımızı bir arada tutan kolajen proteininin sentezinde görev alır.
Mineraller de enzimlerin koenzimleri olarak görev yaparlar. Kalsiyum, magnezyum, potasyum, çinko gibi mineraller bazı enzimlerin çalışabilmeleri için şarttırlar. Örneğin, ileriki bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz DNA polimeraz enzimi için çinko, üreaz enzimi için de nikel yan grup olarak gereklidir.
Enzimler bu temel elemanların dışında pek çok başka molekülün de var olması ile işlevsel hale gelebilirler. Eskiden bir evrimci olan ancak günümüzde yaratılış gerçeği savunucularından Illinois Üniversitesi'nden biyolog Dr. Gary Parker, enzimin ayrılmaz parçaları ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır:
1. Aktif Bölge | 3. Substrat |
Enzimin üç boyutlu bilgisayar görüntüsü, enzimin yapısını ve aktif bölgede, substratın yerleşeceği oyuk kısmı göstermektedir. (üstte) Substrat, hem kimyasal hem de yapısal olarak aktif bölgedeki özel bölüme tam olarak uyumludur. Substratın enzime uyumunu belirten bir çizim (yanda). |
Sıra, proteinleri meydana getirmek için DNA'nın talimatlarını 'tercüme etme' işine gelince, burada 'kahramanlar' aktive edici enzimlerdir. Enzimler, reaksiyonları hızlandırmak için diğer molekülleri seçmeye ve onları tutmaya yarayan özel bölmeleri olan proteinlerdir. Her aktive edici enzimin beş bölmesi vardır: İki tanesi kimyasal bağlanma için, bir tanesi enerji (ATP) için ve en önemlisi, diğer iki tanesi de, her amino asit grubu için kimyasal olmayan üç bazlı "kod ismi" oluşturmak içindir.
Ve bu hikayenin sonu değildir. Canlı hücreleri, benim isimlerine 'translaz' dediğim en az 20 adet aktive edici enzime ihtiyaç duyarlar... Translazların tamamı (10 özel aktif bölgeye sahiptirler) 1) kalıtımın üç bazlı mesajını üç haneli kod isimlerine ayırmak için gereken ribozomları olmadan değersizdirler, 2) aslında şekillendirmeleri gereken çiftleri parçalamamaları için gereken ve sürekli olarak yenilenen ATP enerji kaynağı olmadan yıkıcıdırlar, 3) protein yapısında zamanın yıkıcı etkileri nedeniyle sürekli ve hızla tükenen translaz proteinlerini tekrar meydana getirmek için başka translazlara (yani başka enzimlere) ve diğer belirli proteinlere sahip değillerse yok olurlar!23
1. Substrat |
Bir enzim, sahip olduğu ve birlikte çalıştığı parçalarla beraber var olması gereken indirgenemez komplekslikte bir moleküldür. Tek bir parçayı çıkardığınızda, sistem sadece küçük bir hasara uğramayacak, işlevini tamamen yitirecektir. Bir enzim, içindeki tüm sistemler, amino asitler, ribozom ve diğer tüm organellerle birlikte var olmak zorundadır. Tüm parçaları ile birlikte var olması da yeterli olmamakta, canlı organizma içinde reaksiyonlara girebilmesi için birlikte çalışacağı diğer moleküllerin de ortamda hazır bulunması ve ortamın çalışma şartlarına uygun olması gerekmektedir. Bu gerçek, bir enzimi, Darwinistlerin kesinlikle açıklamasını yapamayacakları kompleks bir yapı haline getirir. Bu mükemmel yapının tek bir parçasının bile diğerinden bağımsız olarak gelişebilmesi, birinin diğerinin meydana gelmesini beklemesi ve her bir parçanın tesadüfen oluşarak yine bunların tesadüfen bir araya gelmeleri imkansızdır.
Dahası bazı enzimler, aynı türde olmalarına rağmen, tamamen farklı biyolojik özelliklere sahip farklı canlılarda işlev görebilmektedirler. Hiçbir şuura sahip olmayan, cansız atomlardan oluşmuş bir enzim, bir insan bedeninde hücre çoğalmasına yardımcı olurken, tamamen farklı bir yapı ve fonksiyona sahip bir başka canlı bedeninde, örneğin görme işleminde de yardımcı olabilmektedir. Bu gerçek anlamda büyük bir mucizedir. Çünkü bir enzimin, kendi çalışma koşullarından ayrılarak başka şartlara uyum gösterebilmesi ve işlevine devam edebilmesi normal şartlarda mümkün değildir. Bir insan bedenindeki mide enzimleri bile, çalıştıkları ortamı değiştiremez, vücudun bir başka bölümünde işlev göremezler. Bu gerçek, aynı enzimlerin farklı canlılar için özel olarak yaratılmış olduklarını göstermektedir. Onları hangi bedende nasıl çalışacaklarını bilir şekilde yaratan, onlara aynı görünümü vermesine rağmen farklı işlevler bahşeden, alemlerin tümünün bilgisine sahip olan Allah'tır. Bir enzimin, bir insan bedeninde nasıl çalışması gerektiğini bilmesi, başka bir canlı bedeninde ise kendisi için özel olarak belirlenmiş farklı bir görevi hiç şaşırmadan üstlenmesi, Yüce Allah'ın hayranlık uyandırıcı eserlerindendir.
Bazen aynı enzimler farklı canlılarda farklı işlevler görebilirler. Ama bu gerçek, canlılarda birbirinden farklı enzimlerin sürekli olarak işlev görmekte olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Yeryüzünde var olan 1 milyon canlı türünün yanında, 10 milyon kadarının da neslinin tükenmiş olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Bu gerçek de göz önüne alındığında her farklı tür için özel olarak yaratılmış olan enzimlerin çeşitliliği daha iyi anlaşılacaktır.
E. Enzim 1. Enzim | 3. Enzim-substrat kompleksi |
İnsan bedenindeki her türlü faaliyet, uygun bir substratın, kendisine uygun enzimle birleşmesi sonucunda hatasız ve kesintisiz olarak gerçekleşir. Bu mükemmel faaliyet, muazzam bir moleküler uyum ve sürekli bir kontrol gerektirmektedir. Bu mükemmel sistemin Yaratıcısı ve koruyucusu Yüce Allah'tır. | Hiçbir şuura sahip olmayan, cansız atomlardan oluşan enzim ve substrat, bir insan bedeninde hücre çoğalmasına yardımcı olmakta, görmeyi sağlamakta, besinleri öğütmekte ve vücudun kullanabileceği yeni malzemeler ortaya çıkarmaktadır. Hem yapıları, hem işlevleri hem de mucizevi özellikleriyle enzimler, Allah'ın hayranlık uyandırıcı eserlerinden biridir. |
20. yüzyılın tanınmış bilim adamlarından Isaac Asimov, canlıların sahip olduğu bu büyük protein çeşitliliğini şu sözlerle açıklamıştır:
Vücuttaki binlerce reaksiyondan her biri belirli bir enzim tarafından katalize edilir.... Her seferde farklı bir tane... Ve her enzim proteindir, farklı bir protein. İnsan vücudu binlerce farklı enzime sahip olma konusunda yalnız değildir – farklı türdeki her varlık buna sahiptir. İnsan hücrelerinde meydana gelen reaksiyonların pek çoğu, başka canlıların hücrelerinde de meydana gelmektedir. Bazı reaksiyonlar, kendi hücrelerimizdekiler gibi, gerçekten de evrenseldir. Bunun anlamı, bir enzim, kendi hücrelerimizde olduğu kadar, bir kurdun, bir ahtapotun, bir yosunun ve bir bakterinin hücresindeki belli bir reaksiyonu katalize etme özelliğine sahiptir. Ve bu enzimlerin her biri, tek ve belli bir reaksiyonu katalize etme yeteneğine sahip olmalarına rağmen, türlere özeldirler. Bunların tümü birinden diğerine değişiklik gösterebilir. Bunu, her türe ait canlının binlerce enziminin bulunduğu ve bu enzimlerin her birinin farklı olduğu gerçeği takip etmektedir. Yeryüzünde yaklaşık bir milyon farklı tür olduğuna göre, -sadece enzimlerden yola çıkarak– milyonlarca farklı proteinin varlığı oldukça yüksek bir ihtimaldir.24
1. Enzim | 3. Ters Etki |
Enzimler, birbirlerine tamamen bağlantılı bir sistem içinde çalışırlar. Bir enzim sadece olayı başlatır, sonrasında devreye giren sayısız enzim görevi devralır. Metabolik yol dediğimiz bu aşamalarda enzimler arasında müthiş bir koordinasyon ve kontrol söz konusudur. Metabolik yoldaki enzimlerin tümü, Allah'ın ilhamıyla, görevlerini ve zamanlamayı tam olarak bilirler. |
Bütün bunların yanı sıra enzimlerin birbirine tamamen bağlantılı bir sistem dahilinde çalıştıklarını da hatırlatmakta fayda vardır. Bir enzim sadece olayı başlatır, sonrasında devreye giren sayısız enzim vardır. Metabolik yol dediğimiz bu aşamalarda enzimler arasında mükemmel bir koordinasyon ve kontrol söz konusudur. Bir sistemin tam olarak işleyebilmesi için, birbirini harekete geçiren enzimlerin görevlerini ve zamanlamayı tam olarak bilmeleri şarttır.
Belirlenen metabolik yol içinde bir enzim, kendisinden önceki enzimin ortaya çıkardığı ürünü, substrat olarak almaktadır. Bir başka deyişle bir enzimin gerçekleştirdiği reaksiyonun sonucu, bir başka enzimin kendi reaksiyonunu başlatması için gereklidir. Bütün bu zincir tamamlandığında ortaya çıkan son ürün ise bu zinciri başlatan enzimlerden bir tanesinin inhibitörü yani engelleyicisidir. Böylelikle bütün bu zincir içinde yapılan üretim dengelenmiş olacaktır. Örneğin, amilaz enzimi, nişastayı maltoza, maltaz enzimi ise maltozu glikoza çevirir. 11 kadar enzim peşpeşe devreye girer ve sonuçta glikoz, laktik asite dönüştürülmüş olur. Söz konusu zincir, sonraki satırlarda detaylarını anlatacağımız kanın pıhtılaşma sisteminde de göz kamaştırıcı şekilde görülmektedir. Bu metabolik yoldaki enzimlerin birbirlerini harekete geçirici özellikleri sayesinde sistem mükemmel bir zamanlama ve iş bölümü içinde işler ve pıhtı, yaranın üzerinde tam olması gerektiği gibi kusursuz gerçekleşir. Tek bir enzimin varlığını açıklayamayan evrimciler için birbiriyle bağlantılı pek çok enzimin oluşturduğu ve hiçbir parçasının eksiltilemediği "indirgenemez komplekslikteki" bu zincirin açıklaması kuşkusuz ki yoktur. Evrimciler, tesadüflerin olağanüstü işler gerçekleştirmiş olduklarını öne sürer ve bu önkabule göre senaryolarını şekillendirirler. Oysa bu senaryoların bilimsel veya mantıksal hiçbir temeli yoktur. Evrimci fizikçi ve astronom Fred Hoyle, bu gerçeği açıkça ifade etmektedir:
Astronomların, yaşamın temeli olan binlerce biyopolimerden (enzim) sadece bir tanesinin bile kombinasyon düzenlemelerinin, yeryüzündeki doğal olaylar sonucunda gerçekleşemeyeceğini anlamaları ne kadar sürecek bilemiyorum. Astronomlar bunu anlamakta biraz zorluk çekiyorlar çünkü biyologlar tarafından bunun bu şekilde olmadığı, biyologlara da diğerleri tarafından bunun bu şekilde olmadığı telkini verilmektedir. "Diğerleri" ise, açıktır ki, matematik mucizelerine inanan bir grup insandan oluşmaktadır. Doğadan gizli bir yerlerde, normal fiziğin dışında, mucizeler meydana getiren kanunlar olduğuna inanırlar (tabi mucizelerin biyolojiye yardım etmeleri şartıyla).25
Evrimcilerin yaşamın gelişimine dair tüm iddiaları aldatmaya dayalıdır. Bu aldatma metodunu genişletir ve insanlar üzerinde de kullanmaya kalkışırlar. Oysa evrimcilerin anlamak istemedikleri bir gerçek vardır: Tesadüfler, mucizeler gerçekleştiremezler. Tesadüfler, bir aklın, bir şuurun, bir bilincin temsilcisi değillerdir. Bilinçli gelişen olayları ve fonksiyonları meydana getirmeleri imkansızdır. Yeryüzünde var olan hayranlık uyandırıcı mucizevi güzelliklerin tümünün Yaratıcısı Allah'tır.
Allah, her şeyin Yaratıcısı'dır. O, her şey üzerinde vekildir. |
... Göklerde ve yerde en Yüce misal O'nundur. |
Vücutta tüm reaksiyonların gerçekleşme sırası, sayısı ve zamanı sürekli olarak kontrol altındadır. Bu kontrol vesilesiyle vücutta ortaya çıkan ürünler, tam olarak vücudun ihtiyacı kadardır. Hücre ihtiyaç duymadığı sürece enzimler oldukça düşük oranda sentezlenirler. Ancak hücrede talep artarsa, enzim sentezinin hızı oldukça artar. Vücutta ihtiyaç belirleyen, enzimlerin her birini kontrol edip, her birine görev veren, tüm varlıkların Yaratıcısı olan Allah'tır. |
Bir hücrenin içinde binlerce enzim vardır ve bunlar sürekli olarak substratlar için birbirleriyle rekabet halindedirler. Her biri kimyasal bir reaksiyon zincirinin parçası veya metabolik yolun bir halkasıdır. Burada aynı substrat için mücadele içinde olan farklı enzimler de vardır. Bu sistem öylesine komplekstir ki, her reaksiyonun meydana gelme vaktini ve nasıl bir hızla devam etmesi gerektiğini belirlemek için bir düzenlemenin yapılması şarttır.
İşte bu nedenle reaksiyonların gerçekleşme sırası, sayısı ve zamanı müthiş bir kontrol altındadır. Enzimlerin katalitik aktivitesi o kadar düzenlidir ki, reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan ürünler, tam olarak hücrenin ihtiyacını karşılayacak kadardır.26 Enzimlerin bir arada, büyük bir hızla, gerekli işlemleri gerçekleştirebilmeleri için sürekli olarak düzen sağlanmaktadır. Tüm aşamalar, aralıksız olarak mutlaka kontrol edilir. Hücreye yeni ürün gerektiği zaman sentetik reaksiyonlar, moleküllerin yıkılıp yok edilmeleri gerektiğinde de yıkıcı reaksiyonlar gerçekleştirilir. Genellikle hücre ihtiyaç duymadığı sürece enzimler oldukça düşük oranlarda sentezlenirler. Ancak hücrede talep artarsa, yeni enzimlerin sentezi büyük bir hızla başlar.
Enzimler de, kendileri için belirlenmiş olan dengeye uyumludurlar. Örneğin, lipaz enzimi, yağı parçalar ama aynı zamanda gliserin ile yağ asitlerini birleştirme görevi de onundur. Tepkimelerin hangi yönde olacağı çok önemlidir. Çünkü gerçekleştirilen reaksiyonların bir tanesinde enerji harcanırken diğerinde enerji kazanılır. Enerjiye gereksinim gösteren tepkimelerin, enerji meydana getiren tepkimelerle ayn zamanda meydana gelmesi gerekir ya da enerji herhangi bir şekilde önceden depo edilmelidir. Enerjiyi depo eden ATP (Adenozin Trifosfat), bu enerjiyi saklamak için adeta bir batarya görevi görür.27
Enzimlerin kontrolü, kendi inhibitörlerinin (enzim engelleyicilerinin) devreye girmesi ile de sağlanır. Her enzimin kendine ait bir enzim inhibitörü vardır. Bu konuya ilerleyen satırlarda detaylı olarak değinilecektir. Enzim inhibitörleri, enzimlerin fazla miktarda üretilmelerini engellerken hücre içinde önemli bir denge de sağlarlar. Enzimler kendilerine gereksinim duyuluncaya kadar aktif değildirler. Buna bir örnek pürin ve primidin bazlarının yapımında görülür.
Primidinler, pürinlerin aktive edici molekülleridir. Hücrede DNA ve RNA'nın yapımı için bu maddelerin eşit miktarlarda bulunmaları gerekmektedir. Yeterli sayıda pürin oluştuğu zaman inhibitörler, daha fazla pürin yapımını sağlayan enzimi engelleyerek pürin yapımını durdururlar. Primidin yapımını sağlayan enzimleri aktive ederler. Buna karşılık olarak primidinler de kendi enzimlerini durdururken, pürin enzimlerini aktive ederler. İki maddenin sentezlenmesi arasındaki karşılıklı ilişki, her zaman hücre içinde bu iki maddenin eşit miktarda bulunmasını sağlar.28
Düzenleyici sistemler, sürekli olarak hücre içinde kontrol sistemini devam ettirir ve ihtiyaç olduğunda hücre içindeki düzenlemeleri yaparlar. Buradan da görüldüğü gibi, enzimlerin sadece reaksiyonları hızlandırıp vücut için gerekli maddeleri elde etmeleri yeterli değildir. Vücudumuz o kadar komplekstir ki, bir dizi reaksiyon kesintisiz olarak gerçekleşirken, aynı anda bunların zamanlamalarına da tam olarak karar verilmesi gerekmektedir. Bu zamanlama ile, elde edilen ürünlerin ne bir miligram fazla ne de eksik olacak şekilde ayarlanması önemlidir. Vücut ihtiyaç duyduğu anda üretim fazla olmalı, ancak ihtiyaç yokken bu üretimi durduracak bir tedbir alınmalıdır. Tabi öncelikle bu ihtiyacın belirlenmesi gerekir. Bu belirleme o kadar mükemmeldir ki, bir enzim, saniyenin binde biri kadar bir süre içinde bile bunu zaten bilmekte ve ayarlamaktadır. Bizler daha ne olduğunu bilip anlayamadan, tüm bunlar bir düzen içinde hatasız olarak devam etmektedir.
İnsan vücudunda mucizevi bir sistem vardır. Her şey planlanmış, kusursuzca düzenlenmiş haldedir. Her şey birbirini denetler, birbirini kodlar görünümdedir. Birinin varlığı diğerinin çalışması için gereklidir ve bu zincirleme sistem bu şekilde devam eder. İnsan vücudu, hücrenin içindeki en küçük organellere kadar her noktada harikalıkların sergilendiği mükemmel bir makinedir. Bunun nedeni, her şeyin Allah'a boyun eğmiş olmasıdır. Bu düzeni oluşturan ögelerin tümü, Allah'ın ilhamıyla hareket eder. O'nun belirlediği bir güzergahta, O'nun belirlediği işleri gerçekleştirir. Bir hücrenin neye ne miktarda ihtiyaç duyduğunu, nasıl bir üretim yapması gerektiğini belirleyen Yüce Allah'tır. Bahsettiğimiz tüm kontrol mekanizmaları yalnızca Allah'ın izni ile işler ve proteinleri kodlayan, enzimleri denetleyen tüm sistemler Rabbimiz'in denetimi altındadır. Şuursuz moleküllerin hücrede her saniye meydana gelen işlemleri izleyip gerçekleştirme gibi bir güçleri olamaz. Bu güç, yalnızca Allah'a aittir.
Her şeyde Allah'ın üstün sanatı hakimdir. İnsan, gözünü çevirdiği her yerde, incelediği her hücrede bununla karşılaşır. Çünkü göklerde ve yerde hakim olan tek gerçek budur. Allah bunu ayetiyle bildirmiştir:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülür; |
Şüphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz. |
Yandaki grafik, enzimlerin devreye girmesi sonucunda reaksiyon hızının ne kadar artabileceğini göstermektedir. Söz konusu hız, insan vücudunun yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir zorunluluktur. Enzimlerin bu üstün yetenekleri, Allah'ın insanlara rahmetinin bir tecellisidir. |
1. Enzim |
Bir enzimin reaksiyona girmesinin ardından oldukça kapsamlı işlemler gerçekleşir. Tüm bunların gerçekleşme hızı ise olağanüstüdür. Örneğin karbonik anhidraz enziminin her bir reaksiyona girdiği süre 2 mikrosaniyedir. Eğer bir saniyeyi bütün bir seneye yayarsanız, bir mikrosaniye ancak bir içecek reklamı kadardır. |
Eğer enzimler olmasaydı, tek bir kimyasal reaksiyonun gerçekleşmesine ömrünüz yetmeyebilirdi. Yıllar içinde gerçekleşebilecek olan reaksiyonlar, enzimler tarafından öylesine hızlandırılır ki, saatler veya dakikalar değil; milisaniyeler söz konusudur. Öyle ki, enzimler bir reaksiyonu 1014 kere hızlandırabilirler.29 Bu sayı, 10 sayısının yanına 14 sıfır getirildiğinde oluşan sayıdır. Böylesine bir sürat olmasaydı 5 saniyelik bir süreç, örneğin bir cümlenin okunması, ancak 1500 yıl sürerdi.30
Eğer enzimler olmasaydı, hücrenin saniyeler içinde yaptığı işler binlerce yıldan fazla sürecek, daha açık bir deyişle yaşam mümkün olmayacaktı. Onlar, bir canlı bedeninin hayatta kalabilmesi için gerçekleşmesi gereken sayısız reaksiyonu olağanüstü şekilde hızlandırmakla görevlendirilmişlerdir.
Böyle bir hızı elde edebilmek için enzim ne yapar? Daha önce belirttiğimiz gibi enzimler, reaksiyonun gerçekleşmesi için gereken aktivasyon enerjisini azaltırlar. Peki bu aktivasyon enerjisi tam olarak nedir? Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Karbonun enerji bakımından etkileşeceği en uygun molekül normal şartlarda karbon dioksittir. Bunlar aynı ortamda bulunduklarında birbirlerini etkileyerek tutuşturup yakacak bir etkiye sahiptir. Ancak bir canlı bedeni tüm bunlara sahip olmasına rağmen hiçbir zaman bir anda tutuşup bir kül yığını haline gelmez. Elinizde tuttuğunuz kitap da karbondan oluşmasına ve karbon dioksitle sürekli muhatap olmasına rağmen hiçbir zaman aniden alevler içinde kalmaz. Bunun nedeni canlı organizmalardaki ve kitaptaki moleküllerin kararlı yapıda olmaları ve dışarıdan yeni bir enerji girişi olmadan söz konusu kararlı yapılarını bozmamaları, yani aniden tutuşup alev almamalarıdır. Dışarıdan gelecek olan yeni enerji, söz konusu kararlı yapıyı bozacak bir "aktivasyon enerjisidir". Burada söz konusu kararlı yapının bozulması yani "kitabın yanması" için gereken aktivasyon enerjisi bir kibrittir. Hücrenin içindeki sulu solüsyon içindeki moleküller için ise bu enerji, etraftaki moleküllerle rastgele çarpışmaları sonucunda açığa çıkan enerjidir.31 Enzimler, söz konusu çarpışma sırasında ortaya çıkan bu büyük enerjiyi azaltmakla görevlidirler.
Biyokimyacıların enzimlerin hızlarını ölçmek için kullandıkları en önemli teknik, bir enzimin bir saniye içinde reaksiyona soktuğu substratların sayısını hesaplamaktır. Buna enzimin devir sayısı denir. Bu sayı her enzim için değişim gösterir. Pek çok enzimin devir sayısı, onlar ya da yüzlerle ifade edilir. Ancak bazı enzimlerin devir sayıları binlerle ifade edilmektedir. Buna verilebilecek örnek karbonik anhidrazdır. Dokular tarafından üretilen karbon dioksitin neredeyse yarısı, akciğerlere erimiş halde kan dolaşımı ile taşınır. Sıvı ortamdaki karbon dioksit solüsyon oranı, bu işlem için oldukça ağırdır ve bu nedenle karbonik anhidraz bu işlemi katalize ederek 10 milyon kere hızlandırır. Bir saniye içinde 600.000 su molekülünü ve aynı sayıdaki karbon dioksit molekülünü reaksiyona sokar. Yani enzimin her bir reaksiyona girdiği süre 2 mikrosaniyedir. Bu gerçekten de hayret verici bir süredir. Bunu şu şekilde de açıklayabiliriz. Eğer bir saniyeyi bütün bir seneye yayacak olursanız, bir mikrosaniye ancak bir içecek reklamı kadar olacaktır.32
Bir molekülün parçalanması, bir atığın yok edilmesi veya bir besinin ayrıştırılması, Allah'ın dilemesiyle saniyeler içinde hiç durmadan hareket eden enzimlerin başarısıdır. İlerleyen satırlarda göreceğimiz gibi, sindirim sistemindeki yiyeceklerin sindirilmesi de, özel sindirim enzimlerinin çalışmaları ile mümkün olabilmektedir. Sindirim işlemi besinin tipine göre insan bedeninde yaklaşık olarak 3 ila 6 saat sürmektedir. Ancak eğer enzimler olmasaydı, yediğimiz tek bir öğünün sindirilmesi 30 yıldan fazla sürecekti.33 Bunu şu şekilde de açıklayabiliriz: Sindirimin en önemli elemanlarından pepsin enziminin sadece 30 gramı, 2 ton ağırlığındaki yumurta beyazını sindirebilmektedir.34 Bu gerçekten büyük bir hızdır. Enzimler olmasa, yediğimiz tek bir yumurtanın sindirilmesi yıllar alacaktı. Yine enzimler olmasaydı, 5 saniyelik bir reaksiyonun süresi 1.585 yıla kadar uzayabilirdi. Örneğin sadece bu sayfayı okumak için 115.000 yıla ihtiyacınız olacaktı.35
Evrimci Carl Sagan, enzimlerin bu üstün hızlandırma özellikleri ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:
Bir canlı hücresi, çok detaylı ve kompleks bir mimari harikasıdır. Mikroskop altında bakıldığında çılgınca bir hareketliliğin görüntüsü ile karşılaşırız. Daha derinlerde ise, moleküllerin olağanüstü hızlarda sentezlendikleri biliniyor. Neredeyse her enzim, her saniye 100'den fazla molekül sentezlemektedir. On dakika içinde bir bakteri hücresinin toplam hacminin çok büyük bir bölümü sentezlenmektedir. Basit bir hücre içindeki bilgi miktarı yaklaşık 1012 bit olarak tahmin edilmektedir. Bu sayı, yaklaşık yüz milyon sayfalık Britannica ansiklopedisine benzer bir büyüklüktür.36
Buradan da anlaşılabileceği gibi, yaklaşık yüz milyon sayfalık Britannica ansiklopedisinden çok daha fazla bilgiye sahip tek bir hücre, Allah'ın izni ve denetimi ile 10 dakika içinde üretilmektedir. Burada söz konusu üretime vesile kılınanlar ise, Allah'ın kusursuz şekilde yarattığı enzimlerdir.
1. Enzimlerin olmadığı durumlarda reaktif enerji seviyesi Enzimler, reaksiyonları olağanüstü derecelerde hızlandırırlar. Eğer enzimler olmasaydı, 5 saniyelik bir reaksiyonun süresi 1.585 yıla kadar uzayabilirdi. Örneğin sadece bu sayfayı okumak için 115.000 yıla ihtiyacımız olacaktı. |
Her enzimin reaksiyonları hızlandırma oranı farklıdır. Tek bir cümle ile verdiğimiz bu bilgi aslında çok büyük bir mucizedir. Vücutta bazı reaksiyonların daha hızlı gerçekleşmesi gerekir. Bazıları ise temkinlidir. Örneğin bazı reaksiyonlar, katalizörlerin yardımı ile 1 saniye kadar sürüyor olabilir. Katalizörün yani enzimlerin olmaması durumunda bu reaksiyonun gerçekleşme hızı 108 saniye olacaktır. Bu süre, yaklaşık olarak 3 yıldır. Ancak öyle reaksiyonlar vardır ki, enzim varken dengeye ulaşması 10 dakika kadar sürebilir. Bu, enzimler dünyasında oldukça ağır işleyen bir reaksiyondur ve katalizörün olmaması durumunda bu reaksiyonun dengeye ulaşabilmesi 109 dakika sürecektir. Bu sayı ise, bize 2000 seneyi verecektir.37
Hızlı işlemesi gereken reaksiyonlar için gereken hız, enzim dünyasına göre ağır işlemesi gereken reaksiyonlar için büyük bir yıkım olabilir. DNA'yı kopyalayan enzimin daha hızlı hareket etmemesi gerekirken, vücuttaki zehirli maddeleri parçalayan enzimlerin de yavaşlamaması gerekmektedir. Örneğin bazı enzimler tepkimelerinde yan ürün olarak hidrojen peroksit açığa çıkarırlar ve bilindiği gibi hidrojen peroksit yakıcı bir maddedir. İnsan bedenindeki tüm organları eritip yok edebilme gücüne sahiptir. Böylesine tehlikeli bir maddenin hücrenin bir ürünü olarak ortaya çıkması hem şaşırtıcı bir durumdur, hem de oldukça tehlikelidir. Dolayısıyla vücut dokularına zarar vermeden ortadan kaldırılması gerekir. Bunun için bedenin içinde alınmış önemli bir önlem vardır. Hidrojen peroksiti üreten enzimlerin içlerinde peroksizom adı verilen özel organeller bulunmaktadır. Bu organellerin içinde büyük miktarda katalaz enzimi bulunur. Katalaz enziminin görevi ise, hidrojen peroksit vücut dokularına dağılmadan önce onu parçalamaktır.38 Bu enzim, bir dakikada 5.000.000 hidrojen peroksit molekülünü parçalayarak su ve oksijene dönüştürebilir. Ve bunun için gerekli olan aktivasyon enerjisi molekül başına 18.000 kaloridir. Eğer katalaz enzimi bu işi üstlenmeseydi ve demir atomunun yalnız başına bu görevi gerçekleştirmesi gerekseydi, tek bir hidrojen peroksit molekülü yaklaşık 300 yılda parçalanabilirdi.39 5 milyon hidrojen peroksit molekülünün parçalanması için ise 5.000.000 x 18.000 = 90.000.000.000 kalorilik bir aktivasyon enerjisine ihtiyaç duyulacaktı. Yeryüzündeki tüm canlıların tükettikleri besin ve ürettikleri enerji bile bu miktarı karşılamaya yetmeyecekti.40
Duane T. Gish katalaz enziminin önemini ve tesadüfen ortaya çıkmasının imkansızlığını şu sözlerle açıklamıştır:
Yaşamın olmadığı bir ortamda hiçbir seleksiyon olamaz. Örneğin, canlı hücreler için oldukça zehirli olan hidrojen peroksit, hücresel aktivitelerin metabolik bir ürünüdür. Bu nedenle, hidrojen peroksitin yıkımını katalize eden oldukça önemli bir enzime sahibiz. Bu enzim, yani katalaz, bir dakika içinde birkaç milyarı bulan bir devir sayısına sahiptir. Hidrojen peroksitin yüksek derecede zehir ihtiva etmesi nedeniyle, bu zehirin ayrıştırılması için hücrelerimizin oldukça etkili bir enzime ihtiyaçları vardır. Bu enzim olmadan hayatta kalabilmemiz kesinlikle mümkün değildir.41
Enzimler, reaksiyonları çok fazla hızlandırabildikleri için bizim için önemlidirler. Peki ama ya enzimler bu derece hızlı olmasaydı ne olurdu? Olmamaları durumunda 10.000 yılda gerçekleşebilecek olan bir reaksiyonu, örneğin 100 senede gerçekleşecek hale getirselerdi, bu bizim için yeterli olur muydu? Bunu 100 değil 10 yılda gerçekleştirmiş olsalar, yine bir faydaları dokunur muydu?
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve Güneş ile Ay'a boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. |
Yılları, ayları saatleri bir kenara bırakalım, tek bir reaksiyon sadece 10 dakika sürseydi yaşamımıza devam edebilir miydik? Değil 10 dakika, kendi kataliz sürelerinde meydana gelebilecek milisaniyelik bir aksama bile, söz konusu fonksiyonu devre dışı bırakmaya yetecektir. Örneğin katalaz enziminin DNA polimeraz enzimi hızında hareket etmesi, açığa çıkan tüm hidrojen peroksit moleküllerinin hücrelere yayılmasına ve dolayısıyla hücrelerin ölümüne sebep olacaktır.
Enzimlerin olmaları ve olmamaları durumunda meydana gelen olağanüstü süre farkı, bu muhteşem proteinlerin ne kadar büyük bir iş yaptıklarını açıkça göstermektedir. Bu olayda tesadüf kavramına geçit vermeyen bir olağanüstülük vardır. Hatta böylesine kompleks bir sistemi, bilinç sahibi olarak bir insanın tasarlayıp gerçekleştirmesi dahi mümkün değildir.
Burada düşünülmesi gereken çok önemli bir detay daha vardır: Her bir enzim, farklı hızlandırma gücüne nasıl sahip olur? Enzimler her reaksiyonun farklı hızda gerçekleşmesi gerektiğini nereden bilirler? Enzimlerin kendi kendilerine, bir reaksiyonun ne işe yaradığını bilerek onu ne kadar hızlandırmaları gerektiğini hesaplamaları, buna göre bir oran belirlemeleri ve bunu diğer enzimlere haber verebilmeleri mümkün değildir. Tüm bu özellikleri tesadüfen kazanabilmeleri de imkansızdır. Tesadüfler, bilinçsiz, rastgele etkilerle meydana gelen olaylardır ve hücre gibi kompleks bir organelin içinde tesadüfi bir etki, tüm organelin işleyişinin durmasına ve hücrenin ölümüne sebep olacaktır. Dolayısıyla, hücre içindeki sistemler, tıpkı söz konusu enzim sisteminin işleyişi gibi kontrollüdür ve bu kontrol hücreye veya onun içindeki organellere ait değildir.
Şuursuz atomların oluşturduğu mikroskobik bir sistemde gerçekleşen şuurlu işlemlerin tek bir açıklaması vardır. Bunların tümü, eğer gerçek anlamda ne yapmaları gerektiğini biliyorlarsa, yaptıkları işlerde hiç hata yapmıyorlarsa, bu mükemmelliği nesiller boyunca her insanda sürekli olarak devam ettiriyorlarsa, bu durumda kendilerinde tecelli eden aklı ve kusursuzluğu sergiliyorlar demektir. Bu aklın ve kusursuzluğun onları yaratan Allah'a ait olduğu açıktır. Allah, enzimlerin insan bedeninde mükemmel şekilde görevlerini sürdürmelerini, her birinin farklı hızlarda çeşitli moleküllerle çalışmalarını ve bir insanı yaşatabilmek için kesintisiz hareket etmelerini dilediği için, bu moleküller şuur gerektiren işlemleri başarıyla gerçekleştirebilmektedirler. Enzimler, yeryüzündeki tüm varlıkları, insanı, onun yaşadığı evreni, kısacası var olan her şeyi tek bir emriyle yaratan Allah'ın birer nimetidirler. Allah, yaratma sanatını yeryüzündeki mükemmelliklerle ve ayetleriyle insanlara tanıtır. Rabbimiz'in ayetlerinden biri şöyledir:
Enzimlerin hızları ile ilgili olarak yapılan en çarpıcı araştırmalardan biri North California Üniversitesi'nden biyokimya, biyofizik ve kimya profesörü olan aynı zamanda Ulusal Bilimler Akademisi üyesi olan Dr. Richard Wolfenden tarafından yapılmıştır. Wolfenden'in 1998'de yaptığı açıklama, enzimlerin olağanüstü hızını daha yakından anlayabilmek bakımından önemlidir. Wolfenden, daha önceki araştırmalarında, DNA ve RNA'nın yapı taşlarını oluşturan en temel yapıların biyolojik reaksiyonlarının suda, enzimlerin olmadığı dolayısıyla katalize edilmeyen bir ortamda 78 milyon yıl süreceğini hesaplamıştı. Ancak sonraki keşfi çok daha şaşırtıcıdır. Bunu şu şekilde açıklar:
Şu anda ise bundan 10.000 kat daha ağır olanını bulduk. (Bu yeni reaksiyonun gerçekleşmesi için) gereken yarı zaman –reaksiyona girecek olan maddenin sadece yarısının harcanmasına yetecek kadar zaman– 1 trilyon yıldır. Bu sayı, evrenin yaşından 100 kez daha fazladır. Enzimler ise bu reaksiyonu 10 milisaniyede gerçekleştirebilmektedirler.42
Wolfenden, İngiltere'deki Sheffield Üniversitesi'nden Chetan Lad ve Nicholas H. Williams ile birlikte bu yeni keşfini 29 Nisan 1998'de Ulusal Bilimler Akademisi'nin internet sayfasında yayınladı.
Wolfenden'in dikkat çektiği enzim, fosfataz enzimi idi. Fosfataz enziminin katalitik gücü, fosfat monoesterleri adı verilen belirli bir grup kimyasal maddenin suda reaksiyon hızını olağanüstü düzeyde artırıyordu. Bu monoesterler üzerinde çalışan fosfataz enzimleri, hücreler arasındaki bağlantıları ve hücre sinyalleşme yollarını düzenlemekteydi. Wolfenden, esterlerin önemini şu şekilde açıklamaktadır:
Vücudun her türlü işlevi için hücrelerimizin içinde dolaşıp duran esterlere sahibiz. Her türlü hücre sinyalleşme işlemini, bir fosfataz enziminin fosfat monoesterlerini parçalaması işlemi takip eder. Diğer fosfatazlar da nişastadan karbonhidratları toplar ve hormonlarla sinyal iletiminde bir rol oynarlar.43
G. serbest enerji | 1. aktivasyon enerjisi |
Reaksiyonlarını 10 saniyede gerçekleştiren fosfataz enzimlerinin olmaması durumunda, reaksiyona girecek olan maddenin sadece yarısının harcanmasına yetecek kadar zaman, 1 trilyon yıldır. Bu sayı, evrenin yaşından 100 kat daha fazladır. |
Wolfenden, karşılaştığı bu büyük buluş karşısındaki şaşkınlığını şu şekilde ifade etmiştir:
Bu raporda belirttiğimiz enzimler gerçek anlamda büyüleyicidir, çünkü katalizör olarak bilinen diğer tüm enzimlerin gücünü aşmışlardır. Şu anda sadece, kimyasal katalizörlerin reaksiyonları nasıl hızlandırdığını anlamaya başladık. Ancak henüz kimse, onların katalitik güçlerini üretmenin yanına bile yaklaşamamıştır.
Enzimlerin olmaması durumunda sürecek 1 trilyon yıllık reaksiyon, bir evrimci olan Wolfenden'in buradaki olağanüstülüğü kabul etmesine sebep olmuştur. Elde edilen bu büyük sayı Wolfenden'in de açıkça belirttiği gibi hiç kimsenin kavrayamayacağı bir süredir:
Bu sayı, 'yavaşlık' anlamında evrende bildiğimiz tüm değerleri bir kenara attı. (Enzim reaksiyonu) katalize edilmemiş halinden 1021 kez daha hızlıdır. Bu konuda bildiğimiz en büyük değer 1018 idi. Hiç kimsenin kavrayamayacağı değerlere artık yaklaşmış olduk.44
Eğer birkaç amino asitin bir araya gelmesiyle oluşan bir protein, 1 trilyon yıl sürecek olan bir reaksiyonu saniyeler içine sığdırabiliyorsa, bunda gerçek anlamda bir olağanüstülük vardır. Tek bir proteinin gerçekleştirebildiği bir işlemi, eğer insanların tümü bir araya gelip başaramıyorlarsa, bunun nasıl gerçekleştiğini bile tam anlamıyla çözemiyorlarsa, bunda insanın açıkça kabul etmesi gereken bir gerçek vardır. Bunu, Allah'tan başka yaratabilecek hiçbir güç yoktur. Allah bir ayetinde, her şeyi düzen içinde yaratmış olduğunu bildirmektedir:
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
Başka bir ayette Allah, tüm varlıkların Kendi denetiminde olduğunu şu şekilde bildirir:
Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) (Hud Suresi, 56)
Elbette Allah, tüm varlıkları yaratan, onlara en güzel biçimi veren ve onları sürekli olarak Kendi kontrolünde tutandır. Bu gerçeği görmezden gelenlerin, aksi yönde getirebilecekleri başka herhangi bir açıklama yoktur. Tüm bunların tesadüfen olduğunu iddia etmek, bunları sözde evrimin bir mucizesi gibi göstermeye çalışmak, bu önemli gerçeği değiştirmeyecektir. Bu iddialarda bulunanlar da, karşı karşıya oldukları olağanüstülüğün açıkça farkındadırlar. Tesadüfler, bir canlıyı ortaya çıkaramazlar. Bir canlının tek bir hücresini, o hücrede görev yapan tek bir enzimi, o enzimin gerçekleştirdiği reaksiyonlar zincirini meydana getiremezler. Bunların tümünü Allah yaratır ve her birinin yaptığı iş, Allah'ın büyüklüğünü ve yarattıklarındaki mükemmellikleri gösterir.
De ki: "Göklerde ve yerde ne var? Bir bakıverin."İman etmeyen bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarmalar bir şey sağlamaz. |
1. Enzim | 2. Hormon |
Her ikisi de protein olan ve proteinlere has üç boyutlu şekil özelliğini paylaşan enzim ve hormonlar, sadece işlev olarak birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Bu ayrımı belirleyen, onlara vücutta farklı görevler ilham eden Rabbimiz olan Yüce Allah'tır. |
Enzimler de hormonlar da proteindirler ve her ikisi de DNA tarafından kodlanırlar. Her ikisi de kendi hedeflerine bir anahtar kilit uyumu ile uyarlar, bir başka deyişle şekilleri, işlevleri açısından oldukça önemlidir. Ancak hormonlar, bilgi molekülleridir. Vücudun bazı bölgelerinde üretilip kana verilen ve kan yoluyla vücudun başka bölgelerine iletilen proteinlerdir. Bir başka deyişle, kan dolaşımı içinde bedenin uzak bölgelerine bir şeyler yapmaları için sinyaller gönderirler. Örneğin büyüme hormonu, hücre bölünmesi ve kemik gelişimi için gerekli sinyali gönderir. Bunlar sadece uygun reseptörleri olan veya yüzeylerinde depolama istasyonları bulunan hücrelerde çalışırlar. Enzimler ise katalizördürler. Kimyasal reaksiyonların hızlanmasını ve metabolizmanın kullanacağı oranda gerçekleşmelerini sağlarlar.45
Hormonlar enzimlere çok benzerler, ancak hormonlar enzimler gibi sürekli olarak kimyasal reaksiyonlara girip çıkmazlar. Ayrıca hormonların kan yoluyla ulaştıkları organlar üzerinde yaptıkları etkiler uzun sürelidir. Örneğin şu anda kitabınızı okurken susamış olabilirsiniz. Eğer susamış veya acıkmışsanız, duyduğunuz bu hisler tamamen hormonal kaynaklıdır. Acıktığınız zaman vücudun belirli bölgelerinden salgılanan hormonlar beyine ulaşarak, beyinde bir açlık hissi oluşturmaya başlarlar. Bu da sizde yemek yeme isteği oluşturur. (Detaylı bilgi için bkz. Hormon Mucizesi, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık)
Aralarında yapı ve çalışma şartları açısından neredeyse hiçbir fark olmayan bu iki proteini birbirinden ayıran nedir? Aynı özelliklere, benzer geometrik şekillere sahip olmalarına rağmen, vücut içinde üretilen bir protein bir anda enzim veya hormon olarak hareket etmeye başlamaktadır. Vücutta, bir tanesine katalizör olması, bir tanesine de mesajları ulaştırması gerektiğini bildirebilecek hiçbir şuurlu yapı yoktur. Vücuttaki diğer tüm yapılar da, yine proteinler ve yağlardan farklı değildirler. Birbirlerinden akıllı olmaları, bir plan ve iş bölümü yapabilmeleri, bedendeki noksanlıkları tespit edip buna göre üretim yapmaları mümkün değildir. Üretilen tüm proteinlere ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiğini, hangi yolla birbirleriyle iletişim kuracaklarını bildiren, onları yaratan Yüce Allah'tır. O, yarattığı bedeni, onun içinde olup bitenleri, onu çalıştıran sebepleri en iyi bilendir. Bedenin ihtiyaçları, bunların nasıl ve nerede üretilmesi gerektiğini belirleyendir. Her birine kendi görevlerini ilham eder ve nasıl davranacaklarını bildirir. Ve vücuttaki her yapı, buna göre davranır. Enzimler de, hormonlar da bu yönlendirmeyle hareket ettikleri için birbirlerinden farklıdır.
Allah dilediği her şeyi yoktan var eder. Rabbimiz bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmiştir:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır. |
Bir insan bedeninde 2000 çeşit enzimin görev yaptığı bilinmektedir.46 Bu enzimler sayesinde yaşamımızı sürdürürüz; nefes almamız, sesleri duymamız, dışarıdaki manzarayı görmemiz, yemek yememiz kısacası vücudumuzdaki sistemlerin çalışması enzimlerin vesile olmasıyla gerçekleşir. Tek bir enzimi devreden çıkardığımızda, onun vücudumuzda yerine getirdiği görevler de devre dışı kalır. Hiçbir şey, bu gözle görülmeyen proteinin yerine geçip onun görevini üstlenebilecek yeteneğe sahip değildir.
Peki hayatımızın her anında, gerek vücudumuzdaki fonksiyonların gerçekleşmesinde gerekse çevremizdeki canlıların hayatlarını sürdürmelerinde varlığı zaruri olan enzimler tam olarak ne yaparlar?
Bir muzu ele alalım. Yeşil bir muzu birkaç gün pencere eşiğine bırakırsanız, sarıya dönüşecek ve tatlanacaktır. Olgunlaşma dediğimiz bu olay enzimler sayesinde gerçekleşir.
Bir köpek kemiğini gömer. İki hafta sonra onu çıkardığında önceden oldukça sert olan kemik yumuşamış, yiyebileceği hale gelmiştir. Bu da enzimler sayesinde gerçekleşmiştir.
Fidedeki domatesler henüz yeşil renkteyken onları Güneş'in altına koyarsanız, kısa bir süre sonra kızarırlar. Bu da Güneş ısısı ile hareketlenen enzimler sayesinde gerçekleşir.
Enzimler olmadan tohumlar filizlenmez, meyveler olgunlaşmaz, yapraklar renklerini değiştirmezler ve biz meydana gelemeyiz.47 Kısacası enzimler, Yüce Allah'ın dilemesiyle canlı olan her şeyin yaşama sebeplerinden biridir.
Enzimler, bedenimizdeki sistemlerin tümünde gerçekleşen kimyasal işlemlerden sorumludurlar. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemimizin en önemli elemanlarıdırlar. Görmek, duymak, işitmek, nefes almak ve hareket etmek için olduğu kadar yemek yemek ve besinleri öğütmek için de enzimlere bağımlıyız. Kanın pıhtılaşma sisteminde, kalp-damar sisteminin işleyişinde, karaciğerin, böbreklerin çalışmasında, toksik maddelerin vücuttan atılmasında, beynin beslenmesinde, hormonların vücuda dağıtılmasında, düşünebilmemizde, hatta rüya görebilmemizde bile enzimler başrollerdedir.
Enzimler, yediğimiz yemekleri küçük moleküllere dönüştürür ve bunların hücrelerimizin içine geçmesini sağlarlar. Hücre zarından geçerek hücrelere aktarılan bu maddeler, kan dolaşımına ve sindirim sistemine ulaşarak bütün vücuda yayılırlar. Enzimler sayesinde bu hazır parçalar yeni kaslara, kemiklere, sinirlere, salgı bezlerine dönüştürülürler. Kullanılmayan malzemeler ise enzimlerin karaciğer ile ortak çalışmaları sonucunda gelecekte kullanılmak üzere saklanırlar.
Bedende besinlerin taşınması, tümüyle enzimlere bağlıdır. Eğer enzimler bu görevlerini tam olarak yerine getirmezlerse, hafıza kaybı olur, sağlıklı düşünmek mümkün olmaz ve yorgunluk baş gösterir. Çünkü beyin de yeterli besini alamamış olacaktır. 48 Ancak vücutta böyle bir sorun yaşanmaz. Çünkü normal şartlarda enzimler, kendi görevlerini asla aksatmaz, bedene giren bir besinin değerlendirilmesini hiçbir zaman atlamazlar. Her besinin, vücut için büyük bir öneme sahip olduğunun bilincindedirler. Her parçayı değerlendirir, hiçbir şeyi israf etmezler.
Enzimlerin aralarındaki iş bölümü göz kamaştırıcıdır. Bir enzim, fosforu kemiklerin inşası için kullanır. Diğeri kanın pıhtılaşmasını sağlarken, bir diğeri demiri kırmızı kan hücrelerine bağlar. Bazı enzimler oksidasyonu gerçekleştirir, yani diğer maddeleri oksijen ile birleştirirler. Bu sırada bazıları da karbon dioksiti akciğerlerden ayrıştırırlar. Proteinleri, şekeri ve karbonhidratı yağlara dönüştürmek yine enzimlerin görevidir.49 Sperm hücresi, dişi yumurta hücresini delebilmek için özel enzimlere sahiptir. Bağışıklık sistemindeki enzimler ise, kan ve dokulardaki atık maddeler ve zehirlerle sürekli olarak mücadele halindedir.50
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. |
Enzimler şekerin, karbon dioksit ve suya ayrıştırılması gibi kimyasal işlemleri, saniyeler içinde, yüzlerce hatta binlerce kere, tüm bir ömür boyunca hiç durmadan gerçekleştirebilirler.
Enzimler hücre içinde parçalayıcılar, sentezleyiciler ve düzenleyiciler olarak sürekli faaliyet halindedirler. Hücre içinde saniyede ortalama 40 ayrı reaksiyon, enzimler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Reaksiyonları hızlandırıp görevlerini yerine getirdikten sonra hiçbir değişikliğe uğramadan ortamı terk eden enzimler, başka reaksiyonlara da katılmaya devam eder ve bu şekilde sürekli olarak kullanılırlar. Bu, beden için önemli bir tasarruftur. Enzimlerin sürekli üretilmeleri gerekli değildir. Onlar, bedende bir depo şeklinde varlıklarını korur ve görevlerine devam ederler.
Enzimler, yaraları iyileştirir ve enfeksiyonları tedavi ederler.51 Bağışıklık sisteminin mikroplarla savaşması sonucu meydana gelen enkazı da ortadan kaldırırlar. Öldürülen mikroplar, antikor-mikrop bileşimleri ve zehirler, vücutta gerçekleşen savaş sonrasında enzimlerin özenli çalışmaları sonucunda yok edilirler. Bu atıklar eğer vücuttan atılmazlarsa, damarların tıkanmasına neden olmaktadırlar.
Enzimler, tedbir almaları gereken durumların da farkındadırlar. Olağanüstü durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilirler. Örneğin bazı hayvanlar uzun kış uykuları sırasında enerji üretmek için besin kullanamadıklarından, vücutlarındaki enzimler "temkinli davranırlar". Vücuttaki yağları yakmaya başlar ve bunları enerji verecek olan karbonhidratlara dönüştürürler.52 Bunu diğer zamanlarda yapmazlar. Bu özellikleri, besini tüketemedikleri zaman kullanacakları bir ayrıcalıktır ve bunu ne zaman yapmaları gerektiğini Allah onlara ilham etmektedir. İnsan bedeninde bulunan enzimler de gerekli zamanlarda gereken önlemleri alacak şekilde yaratılmışlardır. Örneğin insanın uzun süreli aç kalması durumunda da vücuttaki yağları yakarak bunları karbonhidratlara dönüştürürler. Bu işlem, enzimlerin bedeninizi kurtarmak için aldıkları bir önlemdir ve siz bunun farkında bile olmazsınız. Enzimlerin bedeninizi canlı ve zinde tutabilmek için nasıl bir yönteme başvurduklarını bilmezsiniz. Sizi yaşatmak için, farkında olmadığınız sayısız görevi, hiç durmaksızın yerine getiren bu mucizevi varlıklar, insan aklını, tecrübesini, tedbir alma yeteneğini ve gücünü fazlasıyla aşan yeteneklere sahiplerdir. Çünkü bunları insan yaşamı için vesile kılan, onları tüm bu yeteneklerle donatan Yüce Allah'tır. Allah insanları, şahit oldukları bu gerçekler üzerinde düşünmeye çağırır. Allah'ın yarattığı nimetleri unutmamak, gördüğü bu mucizevi olaylar karşısında derin derin düşünmek insanın en önemli sorumluluklarındandır, Allah bir ayetinde insanlara şöyle buyurmaktadır:
Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O, üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir. Ve O'na döndürülecekleri gün, yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilendir. |
Vücutta her kimyasal reaksiyon için belli enzimler görevlendirilmiştir. Enzimler, birbirlerinin görevlerini yapmazlar. Her görev için belirlenmiş olan özel enzimin, olay yerinde mutlaka hazır bulunması gerekmektedir. Eğer enzimler tükenir ve yenilenmezlerse, bunların yerini alabilecek yeni bir enzim yoktur. Daha önce de değindiğimiz gibi, domino taşlarının sıralı dizilimini andırır şekilde reaksiyonlar da birbirleriyle bağlantılıdırlar. Eğer herhangi bir enzimin eksikliği nedeniyle reaksiyonlardan biri gerçekleşmezse, seri haldeki kimyasal reaksiyon zinciri tamamen durur. Örneğin DNA kopyalanması işleminde yeni oluşan zincirin denetimini yapan tek bir enzimin yokluğu durumunda, hatalı kopyalanma meydana gelecek, sonra görev alan enzimler görevlerini yerine getiremeyecek ve organizmada işlevsiz veya hatalı bir DNA üretilmiş olacaktır.
Enzimler aynı zamanda belirli bir ısı ve pH değeri içinde işlevlerini yerine getirebilirler. Enzimlerin genel anlamda canlı kalabildikleri ısı aralığı 30-70oC derecedir ve buna "optimum sıcaklık" denir.53 Bu oldukça özel bir ısı aralığıdır, çünkü insan vücudunun ortalama sıcaklığı 36.5oC'dir ve bu sıcaklık, insan bedenine ait enzimlerin çalışması için en uygun orandır. Hatta vücutta öyle enzimler vardır ki, çalıştıkları hassas şartlardan dolayı hayatta kalabildikleri ısı aralığı çok daha sınırlıdır. Dolayısıyla, insan bedenindeki en küçük bir ısı değişimi bile enzimlerin çalışmasını etkiler. Beden soğuktan donduğunda veya kişinin ateşi çıktığında, enzimlerin hızları yavaşlar, yaptıkları işlem sayısı azalır. Bazı enzimler ise ölürler. (Bkz. Savunma Sistemi Mucizesi, Harun Yahya)
Sıcaklık 100C kadar yükseldiğinde tepkime hızı iki misli artar. Bir başka deyişle tepkimenin hızının artması sıcaklık ile doğru orantılıdır. Fakat bu derece büyük bir artış sonrasında, reaksiyonun hızı aniden düşmeye başlar ve tamamen durur. Her ne kadar reaksiyon hızları ilk başta ani bir artış gösterse de, enzimlerin çalışma şartları bakımından bu sıcaklığın elverişli olmadığı açıktır. Optimum sıcaklığın biraz üzerinde enzimler etkisiz olmalarına rağmen, sıcaklık düşünce tekrar etkili hale geçebilirler. Fakat bu yüksek sıcaklık devam ederse veya biraz daha yükselirse, enzimler tümüyle etkilerini yitirirler. Çünkü, enzimler üçüncül yapıya sahiplerdir ve yüksek sıcaklıkta sahip oldukları bu helozonik üç boyutlu yapıyı kaybederler. Enzimlerin bu yapısı parçalanır ve eski düzenini yitirir. Sonunda işlev göremez hale gelirler.
Düşük sıcaklıkta da enzimler işlevsiz kalırlar. Fakat düşük sıcaklık enzimlerin yapısını bozmaz. Sıcaklık eski haline döndüğünde etkinlik yine başlar. Bu yöntemden dondurulmuş gıdalar sektöründe oldukça faydalanılmaktadır.54 Gıdalar, dondurularak uzun süre saklanmakta, çözüldüklerinde tekrar aktif hale geçen enzimleri sayesinde yeniden eski besin değerlerinin büyük bir kısmına kavuşmaktadırlar.
Sıcaklık dışında enzimler için vücudun pH değeri de oldukça önemlidir. pH'ın açılımı "potansiyel hidrojen"dir. O bölgede veya solüsyonda bulunan hidrojen iyonlarının konsantrasyon derecesini gösterir. Konsantrasyon derecesi 1'den 14'e kadar değerlendirilir. 7, suyun varlığını gösterir ve nötr bir ortamı tarif eder. 7'den sonraki sayılar sıvının bazik olduğunu, 7'den öncekiler de asidik olduğunu belirtirler. Bu ayrım, sıvı ortam içerisinde gerçekleşen reaksiyonların oluşabilmesi için büyük öneme sahiptir. Çünkü bazı moleküller suda erirken, bazılarına su etki etmez. Bu moleküllerin ancak ve ancak asitte erimeleri gerekmektedir.
Enzimler genellikle belli bir pH aralığında etkinlik gösterirler. Buna "optimum pH" denir. Tüm enzimlerin çalışabilmeleri için ortalama bir pH değerine gereksinim duymaları ile beraber, bazı enzimler yine bu sınırlar içinde kendi çalışma şartlarına uygun özel bir pH değerinde çalışırlar. Örneğin, proteini parçalayan pepsin, ancak midenin pH'ının 2 olduğu asidik ortamda maksimum çalışabilir. Ancak pankreastan salgılanan ve protein sindiriminde rol alan tripsin, pH'ı 8,5 olan ortamlarda maksimum çalışabilmektedir. Kuvvetli asidik veya bazik ortam, enzimlerin yapılarının bozulmasına neden olmaktadır.55
Enzimlerin çalışma alanları, canlı bedenidir. Çok hassas çalışma şartlarına sahip olmalarına rağmen, canlı bedeni bu moleküllerin hareket edip çalışabilmeleri için en uygun özelliklere sahiptir. Bir canlı bedeninde, 2.000 çeşit enzimin birden, bulundukları şartlara uygun bir şekilde çalışabilmesi, o bedenin de, enzimlerin de özel olarak yaratılmış olduğunu göstermektedir. İnsan bedenini yaratan, bedendeki her yapı için farklı şartlar belirleyen ve enzimleri de tüm bunlara uygun olarak yaratan Allah'tır. Allah, bir insanın yaşaması için gereken tüm şartları sonsuz bir ilimle yaratmıştır. Öyle ki, bunların tesadüfen oluşmaları, tesadüfen birbirlerine uyum göstermeleri imkansızdır.
Bu üstün sanat, ayetlerde şu şekilde haber verilmiştir:
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. |
1. http://www.tuberose.com/Enzymes.html
2. Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery, 1985, sf. 33
3. http://www.laidlawcorp.com/industrial/eisenrsr.html
4. Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery, 1985, sf. 3
5. Prof. Dr. Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Cilt I, Kısım I, 5. Baskı, 1993, Meteksan, sf. 55
6. Helena Curtis, N. Sue Barnes, Invitation to Biology, Worth Publishers, Inc., 4th edition, sf. 109-110
7. T. W. Graham Solomons, Organic Chemistry, Jonh Wiley and Sons, Inc., Fifth Edition, sf 1125
8. http://www.anyvitamins.com/enzymes-info.htm
9. Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery, 1985, sf. 32
10. Frank B. Salisbury, "Doubts about the Modern Synthetic Theory of Evolution," American Biology Teacher, Eylül 1971, s. 336-338 -http://www.pathlights.com/ce_encyclopedia/08dna05.htm
11. http://www.pathlights.com/ce_encyclopedia/08dna02.htm
12. http://www.strengthsandweaknesses.org/Weaknesses/evol_quotes.htm
13. Biological Science "A Molecular Approach", BSCS Blue Version, 6th edition, D. C. Health Company, sf. 36
14. http://www.evcforum.net/ubb/Forum6/HTML/000073-2.html
15. Bilim ve Teknik, Tübitak Yayınları, Ocak 1994, sf. 42-43
16. http://www.yildizindunyasi.net/bilim%20dunyasi/proteinler-1.htm
17. http://www.icr.org/pubs/imp/imp-058.htm
18. Alberts – Johnson – Lewis – Raff – Roberts - Walter, Molecular Biology of The Cell, 4th edition, Garland Science, 2002, sf. 77-78
19. Alberts – Johnson – Lewis – Raff – Roberts - Walter, Molecular Biology of The Cell, 4th edition, Garland Science, 2002, sf. 78
20. Biological Science "A Molecular Approach", BSCS Blue Version, 6th edition, D. C. Health Company, sf. 36
21. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/enzimler.htm
22. http://stu.inonu.edu.tr/~e0499160/odev.html
23. http://www.trueorigin.org/dawkinfo.asp
24. http://www.creationresearch.org/crsq/articles/36/36_4/abiogenesis.html
25. http://www.creationism.org/books/sunderland/DarwinsEnigma/DarwinsEnigma_03NonLife.htm
26. Molecular Cell Biology, 4th edition, Media Connected, 2000, sf. 75
27. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/enzimler.htm
28. Arthur C. Guyton and John E. Hall, Tıbbi Fizyoloji, Nobel Tıp Kitabevleri, 1996, sf. 35
29. Alberts – Johnson – Lewis – Raff – Roberts - Walter, Molecular Biology of The Cell, 4th edition, Garland Science, 2002, sf. 76
30. Bilim ve Teknik, Tübitak Yayınları, Kasım 1989, sf. 47
31. Alberts – Johnson – Lewis – Raff – Roberts - Walter, Molecular Biology of The Cell, 4th edition, Garland Science, 2002, sf. 75-76
32. http://www.tuberose.com/Enzymes.html
33. http://www-biol.paisley.ac.uk/courses/stfunmac/glossary/enzymes.html
34. http://www.anyvitamins.com/enzymes-info.htm
35. http://sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=71803cb921&k=546&2017433805
36. http://www.pathlights.com/ce_encyclopedia/08dna05.htm
37. Harry R. Matthews, Cell and Molecular Biology (Biol. Chem. 410A) Lecture #5, Ekim 2, 1996 10:00 a.m.
38.http://www.madsci.org/posts/archives/sep99/938519528.Bc.r.html
39. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/enzimler.htm
40. http://sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=71803cb921&k=546&2017433805
41. http://www.icr.org/pubs/imp/imp-043.htm
42.http://www.sciencedaily.com/releases/2003/05/030506073321.ht
43.http://www.sciencedaily.com/releases/2003/05/030506073321.htm
44.http://www.sciencedaily.com/releases/2003/05/030506073321.htm
45. http://www.newton.dep.anl.gov/askasci/bio00/bio00010.htm
46. http://www.wpi.edu/Academics/Depts/Chemistry/Courses/General/kinenzyme.html
47. www.ndmnutrition.com/enzymes/
48. http://www.suzannes.com/whatdoendo.html
49. Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery Publishing, 1985, p.34
50. http://www.bodybuilding.com/fun/knopfler8.htm
51. http://www.tuberose.com/Enzymes.html
52. Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery Publishing, 1985, p.34
53. Bilim ve Teknik, Ekim 1999, sf. 75
54. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/enzimler.htm
55. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/enzimler.htm