Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.(Hac Suresi, 24)
Güzel söze uymayan insanların ahirette tarifsiz bir pişmanlık yaşayacaklarını ve dünyaya bir kere daha geri çevrilebilmek ve söz dinleyenlerden olmak için yalvaracaklarını önceki bölümde anlatmıştık. Güzel söze uyan, kendilerine verilen öğütleri dinleyen ve ahirete hazırlık yapan insanlar ise, bunun tam tersine her türlü eksiklik ve hatalarından arınmış olarak Allah'ın izniyle sonsuza kadar güzel bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kendilerine verilen öğütleri tutan, uyarıldıkları konularda tevazuyla teslimiyet gösteren ve korkup-sakınarak hareket eden müminler hesap günü geldiğinde de Allah'ın huzuruna arınmış olarak çıkacaklardır. Allah iman edenlere bu müjdeyi ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.(Zümer Suresi, 17-18)
Allah başka ayetlerinde de Kendisi’nden korkup sakınan kullarının o gün geldiğinde cennetin kapısında nasıl güzel bir karşılanma ile karşılanacaklarını şöyle müjdeler:
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.(Zümer Suresi, 73-74)
Kuşkusuz bir insan için dünyada verilebilecek en büyük müjdeler; ahirette sonsuza dek Allah'ın razı olduğu bir kul olarak yaşam sürebileceği, yaptığı güzel davranışlarla karşılık göreceği ve cennetin kapısında melekler tarafından güzel sözlerle karşılanacağı müjdeleridir. İşte güzel söze uyan insanlara dünyada verilen müjdeler bunlardır.
Ancak Müslümanlara verilen müjdeler yalnızca ahirete yönelik değildir. Allah dinine uyan, ibadetlerini yerine getiren, her an Kendisi'nden sakınarak hareket eden ve diğer insanları da Kuran ahlakına davet eden kullarına dünyada da güzellikler vadetmiştir. Aslında inananlar için vadedilen ebedi güzellikler kendilerine henüz dünyadayken gösterilir. Cennete yakışacak bir ahlaka ulaşmak için çabalayan müminler, kendilerine cenneti tanıtacak, cennete olan özlemlerini ve arzularını daha da artıracak nimetlerin ve ortamların bir benzerini bu dünyada yaşamaya başlarlar. Allah, "Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Suresi, 97) ayetiyle bunu müjdelemiştir.
İtaatkar, tevazulu, yumuşak başlı ve teslimiyetli yapısından dolayı mümin, dünyadaki yaşamı boyunca üzüntü, sıkıntı ya da gerilimden de uzak kalır. Allah kalbine huzur ve güvenlik duygusu indirmiştir. İşittiği her uyarının, her hatırlatmanın ya da her çağrının Rabbimiz'den olduğunu düşünmesi karşılığında, Allah kendisini hep hayırlarla karşılaştırır.
Dünyada sözün en güzelini benimseyen müminler ölüm anında da inkarcıların aksine, melekler tarafından en güzel sözlerle ve müjdelerle karşılanacak, canları güzellikle alınacak ve cennet hayatları başlamış olacaktır:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."(Nahl Suresi, 32)
Tüm bunlar Allah'ın dünyada teslimiyetli kullarına vadettikleridir. Kuşkusuz cennette yaşanacak sonsuz hayat, güzel davranışlarda bulunan ve güzel söze uyan insanlara Allah tarafından verilen büyük bir mükafaat olacaktır.
Dünyada geçirdikleri yaşamları boyunca cennete layık olabilmek için çaba sarf eden, sonsuz cehennem azabına uğramaktan korkarak sakınan ve Kuran'a uyan müminler Allah'ın kendilerine vaat ettiği mükafaata artık kavuşacaklardır. Burada daha önce hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği sayısız nimetler kendilerine sunulacaktır. (Detaylı bilgi için bkz. Müminlerin Asıl Yurdu: Cennet, Harun Yahya) Herşey sonsuza kadar tam istedikleri gibi olacaktır:
... Rableri Katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.(Şura Suresi, 22)
Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır.(Al-i İmran Suresi, 198)
Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.(Rad Suresi, 35)
Cennete giren müminlerin duydukları en büyük manevi haz ise; "… Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur." (Tevbe Suresi, 72) ayetinde de bildirildiği gibi Allah'ın rızasıdır. Allah'ın kendilerinden razı olduğunu, kendilerini sevdiğini ve sonsuza kadar Rabbimiz Allah'ın dostu olacaklarını bilmeleridir. Allah'ın rızasını kazanmış olmak insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevinç ve mutluluk verir. Nitekim bu güzel huylu insanların karşılaşacakları güzel son Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.(Fecr Suresi, 27-30)