Dünyada barış ve huzurun en büyük teminatı Türk Milleti ve kahraman Türk ordusudur.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Türk Milleti Ortadoğu'da, Balkanlar'da ve Orta Asya'da önemli bir denge unsuru olacak, tüm bu milletleri barış ve güvenlik şemsiyesi altında toplayacaktır.
Bu şemsiyenin altında Ermeniler de, Yahudiler de, Filistinliler de rahat ve güven içinde yaşayabilirler.
Türki Cumhuriyetler zaten uzun zamandır bunun özlemi içindedirler. Ortadoğu'da ve Balkanlar'da ise insanlar barışı temin edecek bir kurtarıcı beklemektedirler.
Artık her gün gazetelere bakıp, bu insanlar için üzülmenin, hayıflanmanın zamanı geçti.
Zaman, çözüm zamanıdır.
Türk Milleti, vicdanı, aklı ve yüksek ahlakı ile, insanların zulümden, kargaşadan, savaşlardan kurtulmalarına vesile olacak, onları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak yegane millettir.
Dünyadaki mevcut besin kaynakları her insanın günlük ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Ama buna rağmen dünyada halen 800 milyondan fazla insan açlık çekmektedir.
Bugün dünyanın kimi ülkelerinde, kişisel çıkarlar uğruna ve sadece ürün fiyatını artırmak amacıyla kamyonlar dolusu sebze ve meyve çöpe atılıp israf edilmektedir. Dünya üzerinde, israf edilen bu ürünlere muhtaç olan ve açlık sınırında yaşayan insanların varlığı ise hiç hesaba katılmamaktadır.
Oysa, Allah israfı haram kılmıştır. Buna karşı, mevcut kaynakların akılcı ve verimli biçimde kullanılmasını, iyi planlama yapılmasını ve verilen nimetlerin hakkını vermeyi öğütlemiştir.
...Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi, 141)
İnsanlığın yaşadığı bu sorunlar, imanlı, vicdanlı, şefkatli, merhametli ve fedakar bireyler tarafından çözülecektir.
Aç İnsanlar |
Çöpe Atılan Sebzeler |
Rusya'da bugün belanın, derdin, sıkıntı ve zorluğun her türlüsü yaşanıyor. Halk aç ve işsiz, insanlar verem, AIDS gibi salgın hastalıklardan ölüyorlar, gençler uyuşturucu batağının içine saplanmış durumda, ahlaki dejenerasyon sürekli tırmanıyor.
Rusya'da yaşananlar, Darwinist-materyalist-komünist ideolojilerin koskoca bir ülke halkını ne hale getirdiğinin ibret tablosudur. On yıllardır manevi değerlerden yoksun, Allah'ın varlığını inkar eden, insanları hayvan gibi, hayatı ise hayvanların hayatta kalma mücadelesi gibi gören felsefelerle yetiştirilen Rus milleti, büyük bir çöküşün eşiğinde.
Bu çöküşü ise Putin gibi komünistten dönme faşistlerin engelleyemeyeceği ortada.
Çözüm: Darwinist-materyalist felsefenin reddi ve Kuran ahlakının kabulüdür.
İnsanları Allah'ın yarattığı ruh sahibi varlıklar olarak tanıtan, insanlar arasında fedakarlığı, merhameti, şefkati, dayanışmayı esas kabul eden Kuran ahlakı, sadece Rus halkının değil, tüm dünyanın kurtuluşu ve refahı için tek çözümdür.
Türk Milleti, aklı ve vicdanı ile tarih boyunca yanıbaşındaki Darwinist-komünist tehlikeden korunmayı bilmiştir. Tüm dünyayı bu tehlikeye karşı uyaran da yine Türk Milleti'dir.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan bir araştırma dünya üzerinde yoksulluğun gün geçtikçe arttığını göstermiştir. BM raporları 900 milyonu Asya'da olmak üzere 1.2 milyar kişinin açlık sınırında yaşadığını ortaya koymaktadır. Ancak bunun nedeni dünyadaki besin kaynaklarının yetersiz olması değildir. Çünkü yeryüzündeki besin kaynakları tüm dünya nüfusunun ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecek miktardadır.
Açlık çeken insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak yılda yaklaşık 40 milyar dolara mal olmaktadır. Bu ise, dünyanın en zengin 225 insanının toplam mal varlığının yalnızca % 4'üdür. Dünya üzerindeki zengin kişilerin vicdanlı, merhametli, şefkatli, adaletli davranmaları durumunda, dünyada açlık diye bir sorun kalmayacaktır. Ancak bugün dinden uzak olan servet sahipleri, "Ve onların mallarında belirli bir hak vardır. Yoksul ve yoksun olan(lar)için" (Mearic Suresi, 24-25) ayetinde haber verilen sorumluluklarının bilincinde değildirler. Bu nedenle de açlık, yoksulluk gibi pek çok konu insanlara çözümsüz olarak sunulmaktadır.
Oysa çözüm çok kolaydır. Dinin getirdiği güzel ahlakın dünya genelinde yaşanması, tüm bu sorunların tek köklü çözümüdür. Merhameti, şefkati, vicdanı ve adaleti ile tüm dünyaya nizam getirmiş olan Türk Milleti, Türk İslam ahlakını dünyaya hakim kılarak, dünyadaki tüm kötülükleri güzelliklere çevirmeye taliptir.
Diyalektik materyalizm, insanlar arasında sürekli bir çelişki olduğunu ve bu nedenle daimi bir kavga ve savaş ortamı olması gerektiğini iddia eden bir zulüm felsefesidir. Sözde bilimsel temeli Darwin'in evrim teorisidir. Bu felsefeyi savunan komünistler, kıyamete kadar sürdürmeye niyetli oldukları acı, zulüm, kan dökme, boğuşma ve katliam ortamları oluşturmuşlardır.
Diyalektik materyalizm yüzünden, 20. yüzyılda komünizmi ve faşizmi benimseyenler birer kan dökme makinasına dönüşmüş ve her iki taraf birbirinin kanı ile beslenmiştir.
Oysa çelişkiler, vahşet ve katliam yapılmasını gerektirmez. Her çelişki, Kuran'da bildirildiği gibi akıl ve vicdan sahibi insanlar tarafından barış, huzur ve hoşgörü ortamında çözülür. Bunun için hayvanlar gibi kapışmak, saldırmak, parçalamak, kırıp dökmek gerekmez. Diyalektik materyalizmin aldatmacasına inanan milletlerin evlatları, birbirleri ile yıllarca savaşmışlar ve milletçe güçten düşmüşlerdir. Böylece Allah'ın Kuran'da bildirdiği bir gerçek tecelli etmiştir:
Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Kuran ahlakına uymak, insanlara ve milletlere güç veren tek kaynaktır. Darwinizm'den güç alan diyalektik materyalizm gibi aldatmacalara asla kanmayan Türk Milleti, güzel ahlakı ile tarih boyunca kardeşliğin ve dayanışmanın en güzel örneklerini göstermiştir.
Dünyanın dört bir yanında sürüp giden savaşlarda masum insanların, küçücük çocukların öldürülmesi vicdanınızı rahatsız ediyorsa, sırf belli bir ırka mensup oldukları için pek çok insanın haksız yere katledilmesi hamiyetinize dokunuyorsa, bilmelisiniz ki sadece sessizce eleştirmekle bu zulmün sonu gelmez. Kötülüklerin son bulmasını ve yeryüzüne iyiliğin hakim olmasını gerçekten istiyorsanız, son derece cesur davranmanız, zulmün yerini iyiliğin alması için çaba göstermeniz gerekmektedir.
"Peki ne yapmam gerekiyor?" diyorsanız, yapacağınız tek şey Allah'ın emrettiği güzel ahlakı uygulamak, hiç kimseden çekinmeden güzel ahlakta kararlı davranarak insanları doğru yola davet etmektir.
"İnsanlar ne derler?" diye düşünenler Allah yolunda gereği gibi cesaret gösteremezler. İman eden bir insan yalnızca Allah'tan korkmalı, yalnızca O'nun rızasını aramalıdır. Allah'ın sınırlarını korumak, O'nun insanlar için seçip beğendiği ahlakı uygulamak ve uygulatmak konusunda son derece azimli olmalıdır. İşte Allah bu kişilerden razı olur, bu kişileri cenneti ile müjdeler.
Kuran'da haberleri verilen peygamberler ve salih kimseler, cesaret konusunda müminlere örnektirler. Onlar, Allah yolunda büyük bir gayret göstermiş, Allah'tan başkasından hiçbir şekilde korkmamış, O'nun emrettiği güzel ahlakı sabır ve şevkle insanlara anlatmışlardır.
Müslümanlara düşen de bu üstün ahlakı örnek almak ve aynı şevkle dini yaşamak ve yaşatmaktır. Bu konuda kararlılık gösteren insanların sayısı arttıkça, dünyadaki zulüm de yok olmaya mahkumdur.
"Bir Yılbaşı gecesi; El Halil kentinde sokağa çıkma yasağına uymadığı belirtilen bir Filistinli İsrail askerleri tarafından durdurulup, silahsız ve karşı eylemde bulunmadığı halde ayaklarından vuruluyor. Filistinli gencin ayağı parçalanmış halde "Beni Neden Vurdunuz" diye yerde kıvranırken İsrail askerleri hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlar." (03.01.2001 Milliyet Gazetesi)
Bu, gazetelerde her gün yer alan pek çok zulüm haberinden yalnızca biridir. İnsanlar bu gibi haberleri sıradan olaylar olarak görür ve konunun kendilerini o kadar da ilgilendirmediğini düşünürler. Oysa zulme karşı duyarsız olmak ve sessiz kalmak, zulme ortak olmak, ona yol açmaktır.
Gazetelerde ve televizyonlarda bu gibi haberlerle karşılaşmak istemiyorsanız siz de birşeyler yapabilirsiniz. "Ben ne yapabilirim ki" diye düşünmeyin. Unutmayın ki tüm bu vahşetin, zulmün kaynağı dinsizliktir. Dünyada hakim olan zulmü durdurmak için tek çözüm ise şefkat ve merhameti, adalet ve hoşgörüyü emreden Kuran ahlakıdır. Tarih boyunca Kuran ahlakının güzelliklerini yaşamış olan Türk Milleti, zalimlere engel olmaya kararlıdır.
Unutmayın, zulmün bir gün sizin kapınıza da gelmesinden güvende değilsiniz!
Bugüne kadar romantizmi insanlara has güzel bir özellik olarak düşünmüş, romantizme özenmiş, hatta insanları duyguları doğrultusunda hareket etmeleri için teşvik etmiş olabilirsiniz. Oysa gerçekte romantizm gerek insanlar, gerekse toplumlar için büyük bir tehdit, büyük bir beladır. Çünkü romantizm, insanın akılcı düşünmesini ve dini yaşamasını engellemek isteyen şeytanın bir silahıdır.
Romantizm belası hayatın her anına yayılmıştır: Kimi zaman bir faşistin öfkeyle sıkılmış yumruğu, kimi zaman bir komünistin şiddet ve kin ile söylediği bir marş, kimi zaman da sevdiği kıza aşkına karşılık vermezse intihar edeceğini söyleyen bir gencin sözleri bu büyük belaya işaret eder. Ancak romantizmin asıl tehlikeli yönü, insanların çok büyük bir bölümünün bunu bir tehlike değil, bir güzellik olarak görmeleridir.
İnsanlığı bu tehlikeden kurtarmanın tek yolu ise, onlara Kuran'daki üstün ahlakı ve Allah'a tevekkülü öğretmektir.
Batılı ülkelerde birer birer gündeme getirilen sözde Ermeni Soykırımı iddiaları, Türkleri dünya üzerinden silmek isteyen Darwinci zihniyetin bir devamıdır ve gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Oysa Batılı devletler de Türklerin adaletli, vicdanlı, yüksek karaktere sahip, merhametli ve hoşgörülü ahlakını çok iyi bilmektedirler.
Necip Türk Milleti 6 asrı aşkın süren şanlı tarihiyle bu üstün ahlakını tüm dünyaya kanıtlamıştır. Soykırım iddialarına verilebilecek en güzel yanıt işte bu tarihtir. Çünkü bu kadar uzun süre her dilden, dinden ve ırktan insanı dostça, kardeşçe, barış ve hoşgörü içinde huzurlu bir şekilde yönetmeyi başarmış yegane millet Türklerdir. Bu gerçeği bizzat yabancıların ağzından dinlemek de mümkündür:
İsveç kralı XII. Charles'ın Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldığındaki izlenimleri şöyledir:
"Şefkatin, cömertliğin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı!...."
18. yy'da Osmanlı topraklarında yaşayan Comte de Bonneval:
"Çünkü Türkleri seviyorum. Onlar (sanki) cennetten bir köşe olan bu eşsiz memlekete yakışan eşsiz insanlar. Yaratılışlarında gökyüzüne mahsus bir yücelik, gönül alışlarında ise bir tevazu var. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum. Vatan aziz ve pek aziz. Lakin Türkler de aziz ve çok aziz."
Fransız şair Lamartin:
"Türkler bir ırk ve bir millet olmak haysiyetiyle yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Karakterleri pek asil ve yücedir... Asaletleri alınlarında ve amellerinde yazılıdır... Bütün hareketleri asilanedir ve vecd ile yaşayan duygulu bir millettir. Onların yurdu efendiler diyarıdır, kahramanlar, şehitler ülkesidir. Bence insaniyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun."
Daha bunlar gibi pek çok hükümdar, devlet adamı, tarihçi ve siyasetçi benzer ifadelerle Türkler hakkındaki görüşlerini dile getirmişlerdir. Bu nedenle Türk Milleti'ne yakıştırılan asılsız iddialar sonuçsuz bir çabanın ürünüdür. Türkler gerek Balkanlar'daki, gerek Orta Asya'daki, gerekse Ortadoğu'daki devletlerle kuvvetli tarihsel bağlarla birbirine bağlıdır. Bölgede modern, akılcı, milliyetçi ve güçlü bir yönetime ihtiyaç olduğu açıktır. Bu görevde ehliyet sahibi olan yegane millet ise Türk Milleti'dir. Bu şekilde kurulacak güçlü bir birlikteliğin NATO'dan da, AB'den de daha güçlü olacağı açıktır. Böyle bir sistemde Ermenilerin de, Yahudilerin de, Filistinlilerin de rahat edeceği tarihle sabit bir gerçektir.
Harun Yahya'nın eserlerini okuduktan sonra samimi duygularını büyük bir içtenlikle yazıya döken okuyucuların gönderdikleri mesajlardan bazı örnekler şöyle;
Michael Ellison, Amerika
Bu mektubumu yazmamın sebebi, Harun Yahya'nın çalışmalarının İngilizce'ye çevrilerek, burada, Amerika'da satılmalarından duyduğum memnuniyeti ifade etmektir. Ben içimde, sürekli olarak beni Yaratan'a ve etrafımdaki dünyaya dair düşünceler taşıyan bir Müslümanım. Oldukça gencim ve Harun Yahya abimin yazıları gerçekten, başka bir entelektüel seviyeye ulaşmama yardımcı oldu. Kendisine Allah tarafından ilim ve kavrayış verilmiş olduğundan hiçbir şüphem yok. Ve Allah'ın izniyle bu ilmi çalışmaları vasıtasıyla dünyanın her tarafında insanları dine çağırmaktadır.
Asim Qureshi, Londra, İngiltere
Mükemmel kitaplar! Evrim Aldatmacası, Düşünen İnsanlar İçin, Dünya Hayatının Gerçeği ve Kavimlerin Helakı kitaplarınızı okudum ve özellikle ilk üçünden çok keyif aldım. Benim favori yazarımsınız. Oxford Üniversitesinde fizik okudum fakat kitabınızı okuyuncaya kadar, Darwin'in evrim teorisi ve İslamla ilgili daima bir problem taşımıştım. Bu konu üzerinde daha önce hiç kitap okumamıştım ancak reddetmeyi düşünme zahmetine girmek için bile teorinin çok fazla delili olduğunu sanmıştım. Web sitenizde bu kadar çok sayıda yayınlanmış kitabınız olduğunu görünce çok şaşırdım... Böylesine harika kitaplar yazmaya devam etmeniz için dua ediyorum ve bunun için Allah sizi mükafatlandırsın.
Moussa Chahine, Sidney, Avustralya
Bu büyük İslam dinini tebliğ etmek için yaptığınız hizmetlerden ötürü Allah sizi dünyada ve ahirette başarı ile mükafatlandırsın. Harun Yahya'nın tüm çalışmalarının en yakın zamanda İngilizce olarak temin edilebilmesi için Allah'a dua ediyorum. Çünkü onun broşürlerinin metodolojisi okuyucuları kendine çekmekte ve batı toplumlarında yaşayan insanlar için son derece faydalı.
Inayat Bunglawala, İngiltere
Allah'ın muhteşem yaratması konusundaki fevkalade kitap seriniz için size teşekkür etmek istiyorum. Kitaplarınızın şu anda İngilizce olarak beş tanesi bende mevcut. Kitaplarınızın kalitesinden ve sizin dünyaya ilişkin materyalist-Darwinist izahlara karşı meydan okumadaki yürekli tavrınızdan çok fazla etkilendim... Cesur çabanızdan ötürü Allah sizi ödüllendirsin...
Moez Massoud, Danimarka
Bu mesajı Sayın Harun Beyin okuması için şu anda Allah'a dua ediyorum. Elhamdülillah kitabınız şevklendirmenin de çok çok ötesinde. Bu herşeye kadir olan Allah'ın apaçık rahmetinin bir işareti...
Sizi Allah için seviyorum.
Sohail Yousuf, Karaçi, Pakistan
Pakistan Karaçi'de bir bilimsel derginin editörüyüm. Sizin İslam'a ve bilime yapmış olduğunuz çok büyük hizmetinizi duydum ve size bütün kalbimle saygı duyuyorum. Lütfen yakında Pakistan'a geleceğinizi söyleyin çünkü sizi görmek istiyorum. Lütfen bir de bana kitaplarınızın tamamını nereden temin edebileceğimi söyleyin. Sağlıklı, uzun bir ömür sürmeniz için Allah'a dua ediyorum.
Waheed Dabbaagh, Manchester, İngiltere
Allah ilminizi ve hikmetinizi arttırsın. Gerçeği arayan, yolunu şaşırmış bir ruhun açlığını gideren çalışmalarınızdan olağanüstü etkilendim. Sizinle tanışmak ve doğrudan sizin yol göstericiliğinizde, çalışmak ve öğrenmek için size eşlik etmek istiyorum. Allah'ın hoşnutluğu dışında başka hiçbir amacım yoktur. Bilginiz benim ruhumu aydınlatmakta. Sizin Allah'ın en büyük dostlarından biri olduğunuza inanıyorum.
Syed Irfan Ahmed, Hamdard-e- Sehat Karachi Dergisi Yardımcı Editörü, Pakistan
"Kavimlerin Helakı" kitabınızı okudum. Kitap ümmet için bir ders vermektedir. Bu kitap farkedilir bir çaba içeriyor. Bu çaba elbette bir çözüm yolu ortaya koyuyor. Herşeye Kadir olan Allah'ın size daha da fazlasını yapmanız için daha fazla cesaret vermesi için dua ediyorum... Ve eğer izin verirseniz ben bu kitabı Urducaya çevirebilirim. Bu benim için çok büyük bir zevk olur.
Mushfiqur Rahman, Kuzey Virginia, Amerika
Kitaplarınızdan birini ("Evrim Aldatmacası") okuduğumdan beri, sizin kim olduğunuzu, İslama katkıda bulunmak üzere, rasyonel bilimsel argümanlar kullanarak, böylesine mükemmel bir işi yapan kişinin kim olabileceğini merak ediyordum. Daha sonra burada Amerika'da bulabildiğim tüm kitaplarınızı topladım. Allah yaptıklarınız için sizi korusun ve Allah rızası için daha fazlasını yapabilmeniz için size sebat versin... Ben yeni Müslüman olanları ve Müslüman-olmayan ancak ilgi duyan kişileri destekleyen bir grubun koordinatörüyüm. ...Yaptığınız büyük işlerden dolayı size bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz. Allah çok çok daha fazlasını yapmanızı nasib etsin. Buradaki arkadaşlarım adına size selamlarımızı ve Ramazan tebriklerimizi sunuyorum.
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)
Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 2-3)
19. yüzyılda Charles Darwin'in evrim teorisiyle birlikte materyalist ve dinsiz ideolojiler, 20. yüzyılda insanlar arasında hızla yayıldılar. Bunun sonucunda zayıfı ezen, her türlü manevi değeri reddeden, dinden uzak nesiller ortaya çıktı. İşte bu nedenle de 20. yüzyıl bu nesillerden destek gören faşizm ve komünizm gibi ideolojilerin zulümlerine, toplu katliamlarına ve ırkçı saldırılarına sahne oldu, belaların ve sıkıntıların çağı olarak anıldı.
21. yüzyılda materyalist felsefenin, hangi isimle anılırsa anılsın, insanlığa beladan başka bir şey getirmediği anlaşıldı ve insanlar yaşadıklarından ders alarak, dine sarıldılar. 20. yüzyılın son dönemlerinde başlayan bu dine ve maneviyata geri dönüş, hızlı bir akımla tüm dünyayı sarıyor. Allah'a inanan, dua eden, yaratılış delillerini gören, aile, devlet, millet, ahlak gibi kavramlara hak ettikleri gerçek değeri veren toplumlar oluşmaya başladı.
Televizyonlarda, gazetelerde gördüğünüz politik liderler, bilim adamları, sporcular, yazarlar, sanatçılar Allah'a inançlarını samimi ifadelerle dile getiriyorlar.
21. yüzyıl Allah'ın izniyle inancın, barışın, huzurun hakim olacağı bir dönem olacaktır. Bu Allah'ın tüm insanlara bir vaadi ve müjdesidir.