Allah'ın varlığını inkar eden, tesadüfleri ilah edinen, savaşları, mücadeleyi, egoizmi gelişmenin tek yolu olarak gösteren Darwinizm, 20. yüzyılda insanlığa sayısız kötülük ve bela getirdi. Darwinizm'in açtığı yaraların tamamen iyileştirilmesinin tek yolu, Allah'ın insanlar için rehber olarak indirdiği Kuran'a sarılmaktır.
DARWINİST AHLAKIN GETİRDİĞİ BELALAR Savaş, Egoistlik, Düşmanlık, Dehşet - korku, Kaos - kargaşa, Acımasızlık - zulüm, Kıtlık - fakirlik, Çıkarcılık, Mutsuzluk - karamsarlık, Çirkinlik, Sahtekarlık, Donuk ve anlamsız bakışlar, İnsaniyetsizlik |
Kuran ahlakı, 21. yüzyılda tüm insanlığa güzellik ve aydınlık getirecektir. Vicdanlı ve sorumluluk sahibi Türk milletinin onurlu çabası ile, dünya Darwinizm'in ahlaksızlığından kurtulacak, Kuran ahlakının güzelliklerini yaşayacaktır.
KURAN AHLAKININ GETİRDİĞİ GÜZELLİKLERBarış, Fedakarlık, Sevgi, Güven, Huzur, Merhamet - şefkat, Bereket - zenginlik, Dayanışma, |
Dünya ülkelerindeki Müslümanların şu an içinde bulundukları kargaşa, genel olarak ülkelere hakim olan istikrarsızlık, açlık ve sefalet ortadadır. Türk milleti, kimi irticanın pençesinde olan, kimi iç savaşlarla boğuşan dünya Müslümanlarını yaşadıkları sıkıntılardan kurtarma görevini üstlenmeye hazırdır.
21. YÜZYIL, ALLAH'IN İZNİYLE İMANLI TÜRK MİLLETİ'NİN TÜM BU SORUNLARI DÜZELTECEĞİ YÜZYIL OLACAK! |
1- Çeçenistan: Yıllardır masum ve savunmasız Çeçen halkı Ruslar tarafından katlediliyor, çarşılara, hastanelere bombalar yağdırılıyor.
2- Filistin: Filistin halkı, İsrail'in işgalci politikasına karşı yıllardır mücadele veriyor. Çok güçlü silahlara karşı taşla, sapanla yapılan bu mücadele hala devam ediyor.
3- Cezayir: Ülkede zaman zaman şiddetlenen iç savaşta bugüne kadar pek çok masum insan sebepsiz yere tutuklandı, işkenceler gördü, toplama kamplarına kapatıldı.
4- Lübnan: Yıllarca süren iç savaş her azınlığın kendisine ait küçük bölgelerde sıkışıp kalması ile sonuçlandı. Bu savaş sonucunda yüzbinlerce ölü, mülteciler ve kanlı bir tarih ortaya çıktı.
5- Çad: Çad dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Çıkan çatışmalar ülkenin içinde bulunduğu durumu giderek zorlaştırıyor.
6- Abhazya: İç savaşın yanısıra halk, Rus askeri birliklerinin işgalinin neden olduğu sıkıntılar yaşıyor.
7- Sudan: İç çatışmalar durmak bilmiyor. İsyancı güçlerle mücadele eden Sudan halkı açlık ve sefalet içinde yaşamını sürdürüyor.
8- Keşmir: Hindu yönetimi tarafından gerçekleştirilen vahşi katliamlarda on binlerce Keşmirli Müslüman öldürülmüş, kadınlara tecavüz edilmiş, çocuklar katledilmiştir.
9- Endonezya: Ülkede çatışmalar dur durak bilmiyor, baskı ve terör son hızıyla devam ediyor.
10- Doğu Türkistan: Burada yaşayan Uygur Türkleri, Komünist Çin rejiminin şiddetli baskısı altındadır. Müslüman halkı yok etmek için toplu kısırlaştırmalar, toplu kürtajlar, hatta nükleer denemeler yapılmaktadır.
11- Filipinler: Filipinler'de başa gelen her yönetim etnik soykırım yapıyor. Müslümanlar ise ciddi bir bağımsızlık mücadelesi veriyorlar.
Bugün dünyanın dört bir yanındaki Müslüman ülkeler iç çatışmalarla, savaşlarla, aşırı hareketlerle ve türlü sıkıntılarla mücadele etmektedir. Filistinlisi'nden Azeri Türkü'ne, Özbeki'nden Çeçen'e kadar tüm Müslüman halkları, adeta nefeslerini tutmuş bir şekilde bir yardım eli bekliyorlar. Asırlardır İslam'ın bayraktarlığını yapan Müslüman Türk milleti ise modern, aydınlık ve güçlü yapısıyla, gericilikten ve aşırılıktan uzak katıksız din anlayışıyla tüm Müslüman ülkelerin sorunlarını çözebilecek, bu şerefli görevi üstlenebilecek en uygun yapıya sahiptir. Yeryüzünde eksikliği hissedilen adaletin, barışın ve kardeşliğin sağlanması Müslüman Türk'ün rahatlıkla başarabileceği bir iştir. Türk milletinin İslam ahlakıyla birleştirdiği iman, cesaret, azim, sabır, irade gibi üstün nitelikleri dünya milletlerine örnek olacaktır.
Rusya yıllardan bu yana tüm dünyanın gözleri önünde Çeçen halkına karşı çok büyük bir vahşet uygulamaktadır. Sadece son bir yıl içinde yaklaşık olarak 45 bin sivil ve 3 bin Çeçen askeri hayatını yitirmiştir. 500 bin kişi mülteci durumuna düşmüştür ve halen çok zor şartlar altında hayatını devam ettirmektedir. Yapılan kısıtlı yardımlar ise yerine ulaşmamakta, Rus Olağanüstü Hal Bakanlığı tarafından her türlü yardıma el konmaktadır.
Yarım asırdan fazla bir süredir işgalci İsrail yönetiminin ağır baskısı altında hayatlarını devam ettirmeye çalışan Filistin halkı, özellikle de son aylarda artan şiddet olayları nedeniyle çok büyük zorluklar altındadır. Her gün birkaç kişi –özellikle de çocuklar ve gençler- hayatını yitirmekte, insanlar bombaların altında hayatını devam ettirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar 100 binden fazla kişi ölmüş ve 4 milyona yakın kişi mülteci konumuna düşmüştür.
Yıllardır süren iç savaşlar nedeniyle bir türlü istikrar ve huzura kavuşmamıştır. Barışın sağlanması durumunda Orta Asya ülkeleri üzerinde etkisi olacağı tahmin edilen Afganistan'daki bu iç çatışmalar, dış güçlerin etkisiyle devam etmekte, ambargolar ise en çok masum insanları etkilemektedir. Bu çatışmalar sonucunda 2 milyona yakın kişi hayatını yitirmiştir ve yaklaşık 2.5 milyon kişi mülteci durumuna düşmüştür.
Dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi olan Endonezya'da iç çatışmalar şiddetlenerek devam ediyor. Suharto yönetimi altında çok büyük baskılar gören Endonezyalı Müslümanlardan yüzbinlercesi hayatını yitirdi, binlerce insan kayıp, binlercesi de mülteci konumunda. Daha önceden İslami bir yönetime sahip olan bağımsız Açe Sumatra, Endonezya hükümeti tarafından ilhak edildiğinden beri ülkede olaylar dinmiyor ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
Keşmir'deki Hint zulmü yarım asıra yakın bir dönemdir, şiddetlenerek devam ediyor. Dünyanın en önemli altın, zümrüt ve yakut yataklarına sahip olan Keşmir halkının tek isteği dinlerini rahatça yaşayabilecekleri, çocuklarını istedikleri gibi eğitebilecekleri, huzurlu ve barış dolu bir hayat. Şu ana kadar yaklaşık 70 bin Keşmirli Müslüman hayatını yitirdi, 5000'e yakın kadın tecavüze uğradı ve on binlerce insan mülteci olarak hayatını devam ettiriyor.
Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si halen Ermeniler'in işgali altında bulunuyor. Ermeni güçleri tarafından çok büyük bir etnik soykırıma tabi tutulan ülke halkının, büyük bir bölümü mülteci konumunda yaşıyor. Azerbaycan genelinde oluşturulan 50'den fazla göçmen kampında, 1 milyona yakın Azeri Türkü çok büyük yokluklar, salgın hastalıklarla mücadele ediyor.
Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk halkına Komünist Çin yönetimi tarafından uygulanan şiddetli işkence, baskı, insanlık dışı muamele ve haksız tutuklamalar yarım asırdan fazla bir zamandır devam etmektedir. Sadece patlatılan bomba ve termo-nükleer bombaların sonucunda yaklaşık olarak 250 bin kişinin katledildiği tahmin edilmektedir. Son 6 ayda 1700 kişi kurşuna dizildi, 36.000 kişi kurşuna dizilmek için sırada bekliyor.
19 milyonluk ülke nüfusunun yüzde 25'ini oluşturan Müslümanlar iktidarı bir darbe ile ele geçiren askeri cunta yönetimi tarafından çok büyük bir katliama maruz bırakıldılar. Yer yer asker ve polislerin de katıldığı katliamlarda çok sayıda Müslüman ya kurşunlanarak ya da bağırsakları deşilerek veya işkence ile öldürüldü.
Rus zulmü altında büyük bir soykırıma tabi tutulan Müslüman Çeçen halkı, İsrail'in işgalci politikası ile yıllardır mücadele eden Filistin halkı, Keşmir'de Hint zulmüne karşı direnen Müslümanlar, Çin hükümetinin baskısı altında ezilen savunmasız Uygur Türkleri ve Kosova'da, Bosna'da, Arnavutluk'ta, Suriye'de, Filipinler'de, Burma'da, Afganistan'da, Çad'da, Endonezya'da, Eritre'de yıllardır zulüm gören masum insanlar…
Faşist ve komünist yönetimlerin bütün dünya halklarına, özellikle de müslüman halklara yaptıkları insanlık dışı katliamları tüm dünya sessizce izliyor. Her gün gazetelerde, televizyonlarda gözü yaşlı anneler, kefene sarılı bebekler, sefalet içindeki insanlar, sakatlar, yaralılar yer alıyor. Belki herkes olan bitenleri alışkın olduğumuz sözlerle kınıyor, belki yaşananların vicdani sıkıntısını çekiyor ve bu zulmün durmasını istiyor. Ancak gerçek anlamda çözüm üreten, bu katliamları durduran hiç kimse yok. Sorunların asıl kaynağının dinsizlik olduğunu kavramış olan Türk milleti, dünyayı kaplamış olan kaosun üstesinden gelebilecek yegane millettir.
Hiç düşündünüz mü? Rusya'da;
Neden 150 yıldır merhamet, hürmet bilinmiyor?
Neden saygı, şefkat, yardımlaşma gibi güzellikler yaşanmıyor?
Neden insanlar komünizmin getirdiği yoksulluk ve açlık içinde kıvranıyorlar?
Neden Rusya denince insanların aklına ahlaki dejenerasyon ve sefalet geliyor?
Neden aynı sistem azgınlaşarak devam ediyor?
Dinsizlik bir beladır. Rusya'da yaşananlar Darwinist-materyalist fikirlerin neden olduğu dinsizliğin, toplumlara getirdiği belalardan sadece birkaçıdır.
Tek çözüm insanların Darwinizm'in safsatalarına karşı bilinçlendirilmeleri ve Kuran ahlakının yaygınlaştırılmasıdır.
Dünya üzerinde asırlardır çözülmeyen, herkesin de bu şekilde kabul ettiği pek çok problem vardır. Bunlardan biri de fakirlik, salgın hastalıklar, savaşlar ve tedavi imkanlarının eksikliği gibi nedenlerle her yıl milyonlarca çocuğun hayatını kaybetmesidir.
UNICEF'in 2001 raporuna göre her gün 30 bin, bir yıl içindeyse 11 milyon çocuk önlenebilir hastalıklar yüzünden ölmektedir. Bunun yanısıra her yıl çatışmalar ve savaş şartları nedeniyle 20 milyon çocuk evinden uzaklaşıp, mülteci konumuna düşmekte ve çok zor şartlar altında hayatını devam ettirmek zorunda kalmaktadır. Çoğu beş yaşın altında olan bu çocukların ölüm nedenleri ise besin yetersizliği, gerekli tedaviyi yaptıracak imkanları olmaması, ilaç ihtiyaçlarının giderilememesi ve zor yaşam koşullarıdır...
Ortada çok büyük bir sefalet vardır ve gerekli önlemler alınmazsa, bu sefaletin büyük bir hızla artmaya devam edeceği açıktır. Sadece belirli günlerde bu problemi hatırlayarak ya da yolda karşılaşılan dilenci çocuklara para vererek bu sorunun hallolmayacağı ise ortadadır. Çözüm için yoksul çocukların eğitim, barınma, yiyecek, sağlık, giyecek gibi ihtiyaçlarını karşılayacak sistemli ve çok güçlü bir çalışma gerekmektedir.
Bu ise ancak Kuran ahlakının tam olarak yaşanmasıyla mümkün olur. Çünkü Allah'a iman eden ve vicdanıyla hareket eden insanlar fedakar, hoşgörülü, adaletli, merhametli ve şefkatli karakterleri sayesinde ihtiyaç içinde olan her insana tüm imkanlarıyla yardımcı olacaklardır. Böyle bir ortamda herkes Kuran'da tavsiye edildiği gibi kendisi ihtiyaç içinde olduğu halde yiyeceğini yoksula ve yetime yedirecek, kendisinin beğenmeyeceği şeyleri başkalarına vermeyecek, tüm insanları da vicdanlarını kullanmaya davet edecektir.
Dolayısıyla Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda çözülmeyeceği düşünülen tüm problemler bir anda ortadan kalkacak, barış ve huzur dolu yepyeni bir dünya inşa edilecektir. Bu şerefli hareketi başlatacak olan ise asırlar boyunca dünyaya nizam vermiş olan iman sahibi Türk milletidir.
Günümüzde yoksulluk sadece Afrika ülkelerini ya da Güney Asya'daki fakir ülkeleri ilgilendiren bir problem olmaktan çıkmıştır. Dünyanın en gelişmiş ülkesi sayılan Amerika'da yoksulluk içinde yaşayan çocukların sayısı son 20 yılda 3 katına çıkmıştır. 1994'de 3 yaşın altındaki 4 çocuktan birinin yoksulluk içinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Dünyanın dört bir yanında çöp karıştırarak yaşamını sürdüren, çok az bir para karşılığında hayatını tehlikeye atarak çalışmak zorunda kalan çocuklar, her türlü olumsuz koşula rağmen dışarıda yaşamak zorunda kalan evsizler, beslenme yetersizliğinden kaynaklanan çocuk ölümleri ve bunlar gibi yoksulluktan kaynaklanan daha pek çok problem bütün dünyanın gündeminde yer almaktadır.
Bir yanda çok büyük bir zenginlik ve refah yaşanırken, diğer yanda insanların bir parça ekmek bulamayıp, açlıktan hayatlarını kaybetmeleri aslında çok düşündürücüdür. Çünkü günümüzde dünya nüfusunun 5'te 1'lik bölümünü oluşturan zenginler, dünya gayri safi hasılasının 5'te 4'ünü denetimleri altında tutuyorlar. Bu, bazı insanların çok büyük bir zenginlik, refah içinde yaşarken, dünyanın çok büyük bir bölümünü oluşturan fakirleri, ihtiyaç içinde olan masum çocukları görmezden gelmeleri anlamına gelmektedir.
Tek çözüm Kuran ahlakının insanlar arasında hakim olmasıdır. Allah dünya zenginliklerinin toplumun çok küçük bir kesiminde toplanmasını "...Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın." (Haşr Suresi, 7) ayetiyle yasaklamış, "Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardır. (Zariyat Suresi, 19) ayetiyle de yoksullara yardımı emretmiştir.